İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI'NA



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Necdet Özel: Milletten Özür Dilememiz Gerekiyor

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Hüseyin Yıldırım Danıştay şemasına Aslı gibidir' imzası atmıştı.

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

CAN ATAKLI SAAT SAAT AÇIKLADI...

Cumhuriyet Halk Partisi

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

10 Ocak 2013 BASIN AÇIKLAMASI

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Nedim Şener'den belgelerle Fetullah Gülen kitabı

İstanbul 13. Müebbet çıktı

Meclis'te sık sık. Babası yoksa

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

LOGO. Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r

Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti

FETÖ elebaşının ByLock'taki 'yeğen' grubu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Sanık olarak tutuklandınız ve (polis) büro(sun)(y)a veya başka bir sorgulama yerine götürüldünüz. Haklarınız nelerdir?

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Sarraf konuşuyor : Çağlayan a en az 40 ila 50 milyon avro rüşvet verdim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

Sevgili dostum, Can dostum,

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Bu haftaki yazımıza geçmişten bir medya kazasıyla giriyoruz Yıl 1983

Kuzey Irak'a harekat

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir.

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı na

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

Biz yeni anayasa diyoruz

SARIGÖZLER ORMAN DEDEKTİFLİK AJANSI

Paralel yapı nasıl kumpas kurduğunu itiraf etti

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Doğum günün kutlu olsun Büyük Usta

Ergenekon'da 19 tahliye, işte tahliye olan isimler

Cumhuriyet Halk Partisi

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Emekli Albay Ümit Yalım : Gizli mutabakat yapıldı AKP döneminde 17 ada, Yunanistan a geçti

(BENGÜTÜRK TV DE KURTULUŞ ADANA TVLERİ NE İŞ) Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde Adana televizyonlarında ilginç bir olay yaşandı.

Bir skandal daha, Muammer Güler soruşturmaya engel oluyor. SAVCILARIN GÖREVDEN ALINMASI İÇİN HÜKÜMET BASKI MI YAPIYOR

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN

Ördek Davranış - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

FETÖ cü polisler onlar hakkında da istihbarat toplamış

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Cumhuriyet Halk Partisi

OHAL Bilançosu, Hak İhlalleri Raporu

Kampın iyi bir. Kendimi İspatlamak İstiyorum

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı na

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

Çarşamba İzmir Gündemi

Davanın selameti için sürgün

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

NEJAT İŞLER İSTANBUL'A SEVK EDİLDİ

Bas nda TEB. Gaye SARIKAYA NTV ÖĞLE BÜLTENİ BLOOMBERG EKONOMİ SORUYOR

8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

Sosyolinguistik Görüşme. 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum Tarihiniz:.. Yaşınız:. Milliyetiniz:.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

1-Hâkim ve Savcılar idari görevleri dolayısıyla aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlıdır?

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

2. Haber Listesi. 17:19 son güncelleme Bianet Bültene Abone Ol. facebook twitter rss youtube BĐANET. Haber Listesi. 5. Özel Dosyalar BĐAMAG

Halk arasında "Ufak atta civcivler yesin" diye bir deyim var. İşte bu söz aşağıdaki röportaja cuk oturmuş.


ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

özlü bir medya kazası işledi. Yıldırı m

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

ANLATIM BOZUKLUKLARI

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

YENİ AKİT GAZETESİ İNTERNET SAYFASINDAKİ TARİHLİ HABERE İLİŞKİN YORUMUM AŞAĞIDADIR. Erdoğan: Bedeli suç işleyen ödesin

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Transkript:

İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI'NA Dosya No: 2009/85 E. 28 Mayıs 2012 Sayın Başkan... Sayın mahkeme yargıçları... Sevgili dostlarım, kıymetli hazirun. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Mahkemenizde son bir ay içinde bir gizli tanık, bir sanık ve iki kamu tanığının ifadelerinde adım geçti. Bunlardan ilki sanık Yüksel Dilsiz'di. Yaşamım boyunca adını duymadığım, bir saniye dahi görmediğim bu sanık küçük erkek çocuklarına tecavüz ve taciz suçundan tutuklu olduğu Bursa Cezaevi'nden getirildi. Tutuksuz yargılandığı mahkemenizde üç hafta boyunca ifade verdi. İlk aşama ifadelerinde adım hiç bulunmazken, huzurunuzdaki anlatımlarında da bana dair bir suç atfı yokken hatta benimle ilgili bilgisizliğini dile getirirken dorudan soru yöneltme işlemi sırasında birden bire benimle ilgili yalanlara başvurdu. Örneğin 13 Mart 2012 günü 166. celse tutanaklarının 51. sayfasında mahkeme başkanının, "Tuncay Özkan ile görüştü mü Levent Ersöz?" sorusuna yanıt olarak aynen şöyle dedi: "Sayın başkanım, o zamana kadar, bakın samimiyetle söylüyorum Tuncay Özkan'ın adını hiç duymadım ben. Yani genel komutanlıkta Tuncay Özkan'ın adını duymadım." Ancak daha sonra, aradan 24 saat geçti ve doğrudan soru sorma aşamasında, fikir değiştirdi ve benim adımı duyduğunu söyledi. Benim ısrarlı sorularım karşısında; kimden nasıl duyduğunu sormam üzerine, Bursalı bir asker olan Levent Ersöz'ün emir erinin ifadesinde bu kişinin adı Murat Kaya, benim adımın bulunduğunu, oradan gördüğünü huzurunuzda aktardı. Bunun üzerine ilgili emir erinin ifadesini getirip ı

burada okudum. Size de sundum. İfadede pek çok sanık veya sanık olmayan kişinin adı vardı. Ama ben yoktum. Hatta o ifadede, Türkcell Genel Müdürü sarışın hanım denilerek Nuray Başaran adlı tanığın dahi sık sık sayın Levent Ersöz'ü ziyaret ettiği belirtiliyordu. Ancak Tuncay Özkan yoktu. Sanık Dilsiz bunun üzerine gene ifade değiştirdi. Huzurunuzda benden özür diledi. Ama ilerleyen aşama ifadelerinde nerede, nasıl, kimden, ne zaman, ne şekilde duyduğunu hatırlamadığını söyleyerek adımı konuşmalarda duyduğunu hatırladığını uydurmaktan geri durmadı. Sanığın bir diğer ifadesi de benim Gebze Muallimköy'de bir okula gitmiş olmamdı. Üye yargıç Sedat Sami Haşıloğlu'nun ısrarlı sorularına Yüksel Dilsiz; beni kastederek, "kendisine sorun bakalım ne diyecek" yanıtını vermiş. Ben de huzurunuzda sordum. İnanın bu noktada yüzyıl düşünsem aklıma gelmeyecek bir yalan ile karşılık verdi. Ben Gebze'de bir okula gitmiş olduğumu uzun süre düşününce anımsadım. Unutmuştum. Çünkü bir kez ve birkaç saatlik bir ziyaretti. Dilsiz, sorularım üzerine Mahmut İlhan adlı bir kişiden talimat aldığını, bu kişinin benim siyasi faaliyetlerimi ve günlük programlarımı çok yakınımda bulunan bazı kişiler aracılığıyla takip ettiğini, parti kurma çalışmalarımı izlediğini, bu kapsamda Muallimköy'deki üstün zekalı çocuklarımızın okuduğu okula yaptığım ziyareti de merak edip araştırmasını istediğini söyledi. Israrlı sorularımdan sinirlendi ve okulu ziyaretimden iki yıl sonra, tutuklanmadan yani 2008 yılında okula gidip öğrencilerle konuştuğunu açıkladı. Bu arada Mahmut İlhan adlı kişiyi korumak için sustuğunu ancak artık konuşacağını dile getirdi. Israrlı sorularımız üzerine, size dönük bir yanıt olarak gene ifade değiştirip, "okul denize kıyıydı. İmralı adası gibi. Darbe olursa oraya kimlerin konulacağını bakmaya gitmiş Tuncay Özkan" dedi. Sayın heyet, okul ben gördüğümde denizden epey içerde bir tepenin üzerinde kuruluydu. Okula Namık Koçak adlı gazeteci dostumun kızının dönem sonu tiyatro gösterisini izlemek üzere ailece gittik. Birkaç saat kalıp döndük. Amacım çok sevdiğim yeğenim gibi gördüğüm dostumun kızını sevindirmekti. Yüksel Dilsiz'e bunu nereden öğrendiğini sordum. "Taraf gazetesi yazdı" dedi. Sayın mahkeme Taraf gazetesinin kuruluşu 2008 yılıdır. O günden bugüne bütün arşivini taradık. Böyle bir haber yoktur. Ayrıca ben okula 2006 yılında gittim. Taraf 2008 yılında yayına başladı. Yüksel Dilsiz benimle ilgili araştırmasını 2008 yılında tutuklanmamdan az önce yapmış. Zırva tevil götürmez. Hukuk bu yalanları araştırıp, iftiracılara cezalarını takdir etmelidir. Yüksel Dilsiz beni neden ve kim adına izlemiştir? Yoksa bu da bir yalan mıdır? Benimle ilgili ilk ifadelerinde hiçbir konu yer almazken, adım dahi geçmezken, sonradan ne olmaktadır? Neden yalan söylemektedir? Sanık Yüksel Dilsiz beni tanımamakta olduğunu beyan etmiştir. Ben de onu tanımıyorum. Kendisi hakkında mahkeme huzurunda yalan yere ifade verdiği ve iftira 2

attığı için mahkemenize suç duyurusunda bulunuyorum. Ayrıca avukatlarım da gerekli suç duyurularında bulunacaklardır. Mahkemenizde ifade veren gizli tanık Akdeniz de ilk ifadelerinde adım hiç geçmezken, mahkeme huzurunda hakkımda yalan ve iftiralara başvurmuştur. Şöyle ki: kimlik bilgileri uydurma olan emekli albay ve şarkıcı olduğunu ifade ettiği bir kişi kendisine gelerek 2007 yılında kamuoyunda azalan gücümü takviye için www.kirmizigulunadivar.com adlı bir internet sitesi kurmasını, bu sitede yayınlanmak üzere benim ve Mustafa Balbay'ın görüntülerinin yer aldığı bir DVD verdiğini söyledi. Ancak server sağlayıcı olan bu gizli tanık görüntü içeriklerini, neren aldıklarını, televizyon konuşması mı, miting mi, konferans mı olduğunu anımsamamaktadır. Tanık benim konuştuğumu, üç-dört kişinin de dinlediğini söylüyor. Gizli tanık ayrıca Hıfzı Çubuklu beyefendinin bir sorusu üzerine; kendisinin adını kullanarak, benim bir grup şirketinden zamanı belli olmayan, yeri bilinmeyen, hangi yolla alındığını bilemediği 5, 10, 15 milyon dolar aldığım iftirasını ortaya atmıştır. Kendisine bunları ilk ifadesinde neden anlatmadığını sordum. "Anlattım ifademde var" dedi. Sayın Özese bunun üzerine, ilk ifadesinde benim adımın geçmediğini söyledi. Gizli tanık bu açıklamaya inanılmaz bir karşılık verdi: "Ben anlattım Savcı Zekeriya Öz tutanaklara yazmamış..." Öncelikle Hıfzı Çubuklu'yu burada tanıdım. Kendisiyle ilgili hiçbir ticari işim yoktur. Gizli tanık yalan söylemektedir. İftira atmaktadır. Akdeniz kod adlı bu gizli tanığın kim olduğunu bilmiyorum. Ancak avukatlarımın yaptığı araştırmada 1 -) Söylediği şarkıcı-albayın gerçek kişi olmadığı saptanmıştır. Böyle birisi yoktur. 2-) Söylediği internet sitesi şarkı-türkü indirmek amaçlı bir site olup, halen faaliyettedir. Ancak içeriğinde sözünü ettiği görüntüler yoktur. 3-) 5, 10, 15 milyon dolar iftirası gerçek dışıdır. Uydurmadır. Israrlı sorularımıza bunu Ankara'da yayınlanan Anayurt adlı bir yerel gazetenin köşe yazarının İsak adlı arkadaşından duyduğunu söylemiştir. Kuyruklu yalandır. Bütün mali durumum, yıl yıl elinizdedir. Bu iftiradır. 4-) Akdeniz 2007 yılında gücümün azalması üzerine adı geçen siteyi kurduğunu iftira etmiştir. O tarihte ben Kanaltürk televizyonunun en çok izlenen programcısıyım. 3 milyon yurttaş çağrıma uyarak miting meydanlarını doldurmuştur. Bu kendisine hatırlatılınca üç bin kişinin izlediğini söylediği bu internet sitesinin üç milyon kişi tarafından izlendiğini uydurmuştur. Bütün kayıtlar internette böyle bir sitenin olmadığını göstermektedir. Gizli tanık her aşamada yalanlarına yeni yalanlar eklemiştir. Söyledikleri gerçek dışı, hayal mahsulüdür. Kaldı ki jandarmada kendisine ilaçlı gazoz içirilerek bademciklerinin alındığını iddia etmesi, jandarma kuvvetlerinin evine gönderdiği yaş pastayı yiyen eşinin başörtüsü 3

ve elbiselerini çıkartıp, çırılçıplak mahallesinde koştuğunu ileri sürmesi, başbakanın eşi sayın Emine Erdoğan'ın üç kez rüyasına girdiğini ve akıl verdiğini savlaması üzerine kendisi ile ilgili kanaatim oluşmuştur. Benimle ilgili yalan beyanları nedeniyle mahkemenize yaptığımız yazılı başvurunun gereğinin yapılmasını bekliyoruz. Ayrıca yalan beyanda bulunması nedeniyle cezalandırılmasını talep ediyoruz. Savcılığın talebimiz üzerine acilen iddialarla ilgili soruşturma açmasını ve sonucu mahkemenize iletmesini istiyoruz. Ayrıca avukatlarım Akdeniz ile ilgili olarak hem ceza hem de tazminat davaları açacaktır. Söylediklerinin tamamı yalandır, iftiradır. Uydurmadır. Ayrıca geçen hafta Nuray Başaran adlı kamu tanığı burada ifade verdi. Sayın başkan burada bir usul ve mantık hatası yaptığınız kanısındayım. Şöyle ki: İnsanlar hayatlarında dost kadar, bazen daha çok düşman ya da sevmeyen, hasım da biriktirir. Yaşamımda yaptıklarım birilerini sevindirirken ötekilerini küstürür. Ne büyük mutluluk ki dostlarım çoktur. Ama düşmanlarım da çoktur. Buraya birçok insan getirebilirsiniz benden sevgi ve muhabbetle söz ederler. Ve ne yazık ki hiç olmamasını dilerdim ama varlar ve çoklar, pek çoğu da husumetle bahseder, beni kötü anarlar. Karşılıklı davalarımız vardır. Ama bütün bunların Ergenekon Davası ile, terör örgütü ile alakası yoktur. Benim hayatımda Nuray Başaran 1 Temmuz 2002 ile 1 Aralık 2003 yılları arasında Medya Grup Başkanı olarak görev yaptığım Çukurova grubunda var olmuştur. Kendisini yaşadığımız sorunlar nedeniyle en çok 4 kez yüz yüze gördüm. En çok da 4 kez telefonda zorunluluktan konuşmak durumunda kaldım. Bunlar da nahoştur. İnsanlık, gazetecilik, yaşam, ahlak ve felsefi uyuşmazlığımız vardır. Grupta daha ilk aylarda ortaya çıkan sorunlar nedeniyle ilişkimiz kopmuştur. Nuray Başaran; ifadelerinde sayın Levent Ersöz ile görüşmelerinde kendisi ve 13 yaşındaki kızının takip edildiğini, bu takibin jandarma tarafından yapıldığının Başbakanlık danışmanı Mücahit Aslan aracılığıyla kendisine, izleyenlerin de yan masada oturduğu bir sırada aktarıldığını belirtti. Mahkemenize bu nedenle görüşmeler sırasında gergin ve korku dolu olduğunu, jandarmanın hoşuna gidecek şeyler söylediğini anlattı. Bütün çelişkilerini bununla açıkladı. İyi ama yarın da, "Ergenekon mahkemesinde çok korktum, gergindim, hoşlarına gidecek şeyler söyledim" derse ne olacak? Bunun takdiri elbet size aittir. Ama gerçek dışı ifadelerini sizin dikkatinize sunuyorum. 1-) Başaran Levent Ersöz ile önce 26 Aralık 2003 tarihinden önce görüştüğünü söyledi. Sonra bunun ilk görüşme olduğunu kabul etmek durumunda kaldı. 2-) "Tuncay Özkan'ı işe alın diye benimle haber gönderdiler" dedi. Oysa 17 Aralık tarihinde Mehmet Emin Karamehmet ile Ankara'da görüşüldüğü ve bu konunun dile getirildiği ortaya çıktı. Bu sefer Nuray Başaran, görüşmeden yani 26 Aralık 2003 görüşmesinden hemen önce Levent Ersöz'ün makam odasında Hasan Atilla Uğur gelmeden önce baş başa görüştükleri sırada, Levent Ersöz'ün kendisine "Biz Tuncay Özkan ile hareket ediyoruz, onu işe geri alın" dediğini öne sürdü. Israrlı sorularım 4

üzerine 26 Aralık 2003 görüşmesinden hemen önce bu görüşmenin yapıldığını, Mehmet Emin Karamehmet'in de bu görüşmeden sonra gelerek Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur ile görüştüğünü belirtti. Ancak mahkemenizde ifade veren Karamehmet 16'sında telefonla arandığını, 17'sinde Türkcell'in Ankara tesislerine gelen görevlilerin kendisini alarak Levent Ersöz'ün makamına götürdüklerini beyan etti. Bu durumda 26'sında Levent Ersöz ile ilk kez görüşen Nuray Başaran'ın söyledikleri doğru değildir. 17'sinde yapılan görüşmede, Ersöz ve Uğur önce Tuncay Özkan'ın neden görevden ayrıldığını sormuş, bunu genel komutanın öğrenmek istediğini belirtmişler, sonra da kendilerinin bu konuyu neden önemsediklerini şöyle ifade etmişlerdir: 17 Aralık 2003 görüşme tutanağından aynen aktarıyorum; bunu Karamehmet buradaki ifadesinde de doğrulamıştır: -Başkan: Tabi yansıyan başka türlü, bu şekilde yansıması, dışarıdan bakıldığında, sizler içindesiniz tabi ama, patlayan bomba gibi. (Ayrılışımın etkisini kaydediyor) -K. Mehmet: Ben iki şey söyleyebilirim Komutana, Bir tanesi hiç kimseden, ama hiç kimseden en ufak bir şey gelmedi bir. İki, onunla konuşan, o gruba bakan arkadaşımız, "yahu çok erkek adammış, iki dakikada ben ayrılıyorum dedi" şeklinde takdirlerini de söyledi. Hatta bu ayın sonu diye söylenmişti, sonra 1 Ocak diye düzeltti kendisi. Ama benim bunun dışında söyleyecek bir şeyim var. Benim hiç haberim olmadı. - D. Başkanı: Bir de şunu eklemek istiyorum izin verirseniz. Mehmet Beyin Çukurova Grubunun kuruluşunda hükümetler değişse de sizin açınızdan bir değişiklik olmadı. Show Tv, Akşam gazetesi. Şu anda milli duruşa ihtiyaç olan çok kritik bir dönemden geçiyoruz, siz de biliyorsunuz. Kıbrıs meselesi, Kuzey Irak'taki yapılanma, devlet hadisesi, içinde bulunduğumuz ortam çok önemli. Bu durumda adam gibi bir medya, adam gibi bir basın lazım. Şimdi biz bugüne kadar Akşam gazetesi ve Show Tv'de hep bunu gördük. Aynı şeyleri yine göreceğimizden şüphemiz yok. Ama tabii bir takım baskılardan atıldı gibi şeyler bize yansıyınca... - K. Mehmet: Hayır en ufak bir şey, ne Başbakandan, ne bakandan, ne başka bir kimseden en ufak bir baskı gelmedi. Gelse ne yapardık onu da bilmiyorum ama. Şimdi bize daha önce gelen baskılara biz hiç itibar etmedik. Ama tavır koyuyorlar tabi. - D. Başkanı: Böyle şeyler önemli değil önemli olan devlet. Sanıyorum anlaşıldı. Benim nasıl ayrıldığım merak edilmiş. Neden merak edildiği anlatılmış. Dönemez yanıtı alınmış. Ve konu; önemli olan devlet denilerek kapatılmış. Sonra arayan olmuş mu? Örneğin jandarma komutanı Şener Eruygur aramış mı? Karamehmet huzurunuzda buna yanıt verdi: Hayır! 5

Ama Nuray Başaran ne diyor 26 Aralık'ta Tuncay Özkan geri dönsün dediler. Fakat bu kayıt altındaki tutanakta böyle şeyler yok. O zaman hemen ifade değiştiriyor ve görüşmeden önceki baş başa özel görüşmede söyledi diyor. Oysa tutanaklardaki görüşmede sorulmadan beni anlatıyor. Ancak uzun uzun anlatmalarına karşın ne Levent Ersöz ne de Atilla Uğur bu konuda hiçbir şey söylemiyor. Ancak Başaran, Levent Ersöz ile 4-5 kez görüştüğünü söylediği ifadesinden de, Levent Ersöz'ün avukatının soruları üzerine hemen çarkediyor; görüştük diyor. Avukat bey soruyor. O ilişkinin boyutunu açıyor da açıyor. "Kızının düğününe gittim, kızına iş buldum, emekli olunca açtığı iki bürosuna da gittim. Evine de gittim" diyor. Oysa daha 4-5 görüşmedeydik. Bakın Bay ve Bayan Ersöz Nuray Başaran konusunda kendisine ulaşan Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk'e 25 Mayıs 2012 Cuma günü ne diyorlar: 6

levent Ersöz: O gazeteci evimize de gelirdi ERGENEKON Davası kapsamında 40 aydır tutuklu olan ve halen Cerrahpaşa Acil Servisi'nde tedavisi devam eden emekli Tuğgene rai Levent Ersöz kadar onun başından hiç aynlmayan eşi Muzaffer Hanım da, gazeteci Nuray Başaran'm. "Levent Ersöz beni ve kızımı takip ettirdi" iddiasına hayli şaşırmışlar. Tutuklandıktan sonra yaklaşık 30 civannda ameliyat ve operasyon geçiren Ersöz, mahkemede hakkında ortaya atılan iddiaları SÖZCÜ ye eşi Muzaffer Ersöz aracılığıyla şöyle cevaplandırdı: "Gazeteci Nuray Başaran n söyledikleri karşısında hayrete düştüm. Dostluğu öteleyip de olmamış şeyleri olmuş gibi anlatması karşısında şaşkınlığımı ortaya koyacak keli me bulamıyorum. Ben, Nuray Hanımı ve 13 yaşındaki kızını takip ettiriyormuşum. Niçin takip ettireyim? Takip ettirmem için bir sebep de olamaz. Kendisi evimizin yabancısı da değildi. Ailemizin içine girmişti. Biz onu, o da bizi sevmişti. Evimize gelip-giderdi. Kızımın düğününde de bizimle hep beraberdi. Bu kadar ailemize yakın olan kişinin, şimdi niçin bu şekilde ifade verdiğinin üzerinde durmak lazım." Özkan'la nasıl tanıştık? Emeldi general Levent Ersöz, tanıdığı Nu ray Hanım ın ifadesinden duyduğu rahatsız lığı "meğer tanıyamamışım" sözleriyle açıklarken. gazeteci Tuncay Özkan için de şunlan söylüyor: "Gazeteci Tuncay Özkan'ı basından biliyordum. Ancak kendisiyle tanışmıyordum. 30 Ağustos resepsiyonunda tanıştık. Tüm birlikte olduğumuz süre belki iki üç dakika bile değildir. Keşke, daha yakından tanımış olsaydım. Hakim karşısına ilk çıktığımda tanıyıp tanımadığım sorulan isimler arasında Tuncay Özkan yoktu. İşadamı Mehmet Emin Karamehmet. randevu alıp Nuray Başaran la birlikte gelmişti. Görüşme sırasında Albay Atilla Uğur da yanımızdaydı." Muzaffer Hanım ise "Nuray bizim ailemizden birisi gibiydi. Evimize girip-çıkan her zaman telefonla arayan arkadaşımızdı. Ne olduysa, Levent'in tutuklanmasından sonra oldu. Bir kez bile aramadığı gibi yapılmamış şeyleri yapılmış gibi gösteriyor. Demek ki kendisini hiç tanıyamamışız" diye sitem ediyor. Nuray Hanım, mahkemede doğnılan söyleyeceğine ilişkin yemin etmiştir. Yemininin gereğini de mutlaka yerine getirmiştir.

Şimdi soruyorum; hayatımda bir veya birkaç kez ve sadece resepsiyonlarda gördüğüm Levent Ersöz ile örgüt ilişkisi varsa kimin var? Levent Ersöz; İddianameye göre örgütsel ilişkisi olan bana kızının işsiz olduğunu söylemiyor. Evine davet etmiyor. Kızının düğününe dahi çağırmıyor. Ben kızının olduğunu davadan sonra öğrendim. Benimle görüşmüyor. Emekli oluyor ofisine davet etmiyor. Ofis değiştiriyor beni çağırmıyor. Ben hepsini burada öğreniyorum. İlk günden itibaren ben ve Levent Ersöz birbirimizi tanımadığımızı söylüyoruz. Görüşme yapmadığımızı söylüyoruz. Bu ifadeler bunların delilidir. Oysa Nuray Başaran sadece jandarmaya gidip sıkıntısını anlatmıyor. Altını çiziyorum anlatmadığı tek şey sıkıntısı yani takip edilmesidir. Ondan başka her şeyi anlatıyor. Dost oluyor, aileye katılıyor. Ama şimdi tıpkı o atasözündeki gibi Şecaat arz ederken sirkatin söylemektedir Başaran. Suç veya suçunu, ahlaki kabahat varsa kabahatini ifade etmektedir. Mahkemenizi bu yalancı tanık hakkında göreve davet ediyorum. Benim ayrılmam Türkiye'de olay oldu. Tıpkı Mehmet Altan'ın, Akif Beki'nin görevlerinden ayrıldığında olduğu gibi. Örneğin Mehmet Altan'ın Star gazetesinden ayrılması üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Star gazetesinin yetkilileriyle görüşüp duyduğu rahatsızlığı aktardığını ve durumun düzeltilmesini istediğini kamuoyuna aktardı. Akif Beki konusunda ise Başbakan Erdoğan; "Akif benim canım kardeşimdir. Elim hep üzerinde olacak" dedi. Daha dün Başbakan rahatsızlık duyduğu köşe yazarlarına, ki daha önce de patronlarına bunları şikayet etmişti, şöyle seslendi: "Daha düne kadar üniformalılardan emir alıp yazıyordunuz. Yazdıklarınızdan dolayı sizi arayıp azarlıyorlardı. Bunları o tasmalarından biz kurtardık. Ama boyunlarındaki tasma dün ulusaldı bugün terfi ettiler. Boyunlarına uluslararası tasma taktılar" demiştir. Türkiye'de medyada bu tür değişimlerde kişilerin ve kurumların olayların nasıl olduğunu öğrenme isteği vardır. Bu suç mudur? Benim kimseden hiçbir talebim olmamıştır. Ne sivil ne asker. Ayrıldım ve Kanaltürk'ü kurmak için çalışmaya başladım. Bütün telefon kayıtlarım elinizde. Levent Ersöz ile ya da yaşamımda sadece cezaevinde karşı karşıya geldiğim, hiç tanımadığım Atilla Uğur ile bir tek telefon görüşmem yoktur. Bir tek görüşmem yoktur. Onlar emekli olmadan önce de, sonra da hiç görüşmedik. Tanımıyorum. Benden bir talepleri olmadı. Benim bir talebim olmadı. Bir kez dahi onların ofisine, evine uğramadım. Onlar bir kez olsun benim evime, ofisime uğramadı. Bir kez olsun ne Uğur, ne Ersöz ne de eski Jandarma Komutanı Şener Eruygur benim programlarıma konuk olarak çıkmadı. Çocuklarına iş istemediler. Ben onlardan yardım talep etmedim. Şimdi soruyorum bu nasıl örgüt? Nasıl örgüt ilişkisi? Nerede örgüt? Soruyorum, savcılığın görüntü ve ses kaydı var dediği 16 Aralık görüşmesinin kayıtları nerede? 1,5 yıl sonra görüntü ve ses kayboldu, yazı kaldı. Yalandır, 8

uydurmadır, yaratılmıştır. Hep söyledim savcılık Nuray Başaran, Faruk Demir ve John Kunstadter'e bu noktadan bakmalıydı ama bakmadılar. Sayın yargıçlar, sayın Karamehmet'in de burada ifade ettiği gibi, Nuray Başaran'ın da çok açık dile getirdiği gibi ben Pamukbank'a el konulduktan çok sonra gruba geldim. Pamukbank davasından önce de gruptan ayrıldım. Ayrıca hem Başaran'ın hem de Karamehmet'in ifade ettiği gibi, ben grupta sadece medyadan sorumluydum. Ekonomik ve sınai işletmelerden sorumlu değildim. Grubun hiçbir işini takip etmedim. Benden böyle bir şey asla talep edilmedi. Bu burada ifade veren hem Başaran hem de Mehmet Emin Karamehmet tarafından çok açıkça ifade edildi. Bu nedenle burada ifade veren Bülent Orakoğlu'na son soru olarak yöneltilen ve benden çıktığı iddia edilen üç sayfalık metin bir e-posta ekli dosyası olup bana raporlanmış bir metindir. İçinde suç unsuru yoktur. Bilgime sunulmuştur. Benimle ilgili değildir. Ayrıca Orakoğlu'nu hayatımda medya dışında ilk kez burada gördüm. Tanımıyorum. Hiç konuşmadım. Bir arada olmadım. Hale Gönültaş adlı gazetecinin, muhabirin geçtiği haber konusunda kısaca bilgi vermek istiyorum. Ben konudan Akşam gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Nurcan Akad'ın, sorunu anlatması üzerine haberdar oldum. Akad'a göre, haber yapılamayacak denli çılgınca bir metnin haber yapılması konusunda Ankara Bürosu bastırıyordu. Habere göre; Mavi Akım'dan rüşvet alan bir Botaş çalışanı ki dönemin Jandarma Komutanı Aytaç Yalman'ın yeğeni olduğu savlanıyordu. Öyle çok rüşvet gelmişti ki, dayısı olan Yalman, darbe girişiminde bulunmuş, bu nedenle de pek çok subayla birlikte ordudan atılacaktı. Söz konusu kişi Botaş Genel Müdürü Gökhan Bildacı'ydı. Haber 28 Temmuz günü yani 30 Ağustos öncesi yapılmıştı. Haberde Yalman'ın darbe girişiminin devam ettiğinden bahsediliyordu. Başaran bunu bakın nasıl anlatıyor, 26 Aralık 2003 görüşmesinde: 9

D.BAŞKANI : Benim bir sorum var, komutanım müsaade ederseniz. Hatırlarsanız aylarırıdaydı. Kara Kuvvetler Komutanımızın yeğeni ile ilgili bir haber yayınlandı nedir? yaz N.BAŞARAN. Şimdi o olay şöyle oldu; bizim Hale Gönültaş diye bir muhabirimiz var halâ bizde. ^ Nuh Gönültaş'la soy isim benzerliği. Şimdi Hale özünde iyi bir kız, ben hiç tanımıyorum, bir gün bana telefon açtı. Ben de böyle medeni cesaret sahibi insanları severim, dedi ki ben işsizim, şu kadar yıllık gazeteciyim, o işte basında krizin yaşandığı dönemde, gelip sizle görüşebilir miyim Geldi, özel bir durumu da vardı, eşinden de ayrılmıştı. Ben eşinden ayrılan hele bir de çoluk çocuğu da falan da varsa o hanımların mutlaka kendi ayakları üzerinde durmasının çok önemli olduğuna inananlardanım, birazda o psikoloji ile işe aldım. Baktım seviye de çok duşuk değil, yani hiç tanımıyordum. Hale'yi işe alma nedenlerimden biri odur. Kız haber yazmasını biliyor, haberi getirebiliyor, işte dili iyi, düzgün de anlatıyor. Bir gün bana geldi dedi ki; ben her sabah haber toplantılarına katılıyorum, toplantıda dedi ki; hele o günler kritik günler olduğu için zaten hiç Kaçırmamam gerekiyordu, Genel Kurmay içinden birileri o bilgileri vermiş Hale'ye Bir de Mecliste Dir rapor vardı yine bu Mavi Akımla ilgili, yolsuzluklar komisyonundan, o raporu da edinmişler. Hale'ye de vermişler, altını da çizmişler. Ben bunu Aytaç Paşama da anlattığım için çok rahat anlatıyorum. Hale bu haberi bana getirdi. Sabah ta gündeme yazmış, biz gündem başlığını İstanbul'a geçmişiz. Çünkü biz haber toplantısına başlamadan önce gündeme verilen özel haberler, bizim sistemde yazılır, istanbul'a geçer sonra işte o gündem benim önüme gelir, o gündemle masada toplanırız, o haberi hangi unsurlarıyla vereceğiz, edeceğiz tartışırız, yapalım mı yapmayalım mı onlar daha sonra bizim masada belirlenir. Hassas bir dönemde olduğu için. tam o YAŞ toplantısından önceydi, galiba bir ay kadar önceydi, bir de zaten oradaki dengeleri ^ bildiğim için o dönemde ben özel önem verdim ve dedim ki; biz bu haberi doğru bile olsa yapamayız, doğru bile olsa. özellikle doğru bile olsa diyorum, yani öyle bir haber biz yapmayız.»kincisi işte sordum, bana dedi ki, Nuray Hanım böyle bir rapor var dedi, bana bunu verdiler dedi Siz de biliyorsunuz biz haber kaynakları konusunda muhabiri sıkıştıranlayız. Ben zaten öyle bir teber yapmayacağımız için de çok üstünde durmadım ama raporu da verdi ona rağmen yok hayır $ en bunu yazma dedim ben Biz haberi yazmadık fakat o İstanbul'a geçince bizimle Tuncay'la aramızdaki çekişmeden dolayı Tuncay kalkıyor Aytaç Paşayı arıyor benim tahminim çünkü o Aydınlıkta da bunu yazdırttı hatta dedi ki Nuray Başaran tarafından hazırlanan bir Aydınlık gazetesi. Yani onların yazı işleri müdürü Tuncay'ın çok yakın arkadaşı ben biliyorum çünkü o? cuğu da ben aradım Tuncay bey bana verdi dedi "Niye böyle bir şey yazdınız siz biliyor Osunuz ki dedim o haber bana nasıl geldi ben nasıl yaptırmadım Onu biliyor musunuz" dedim sordum. Onu sorunca Tuncay şey yaptı diye itiraf eiti. Sonra akşam saatlerinde beni Aslan Guner : =Şa aradı. "Zaten tanışıyoruz Nuray hanım" dedi "Mehmet beyin cep telefonu sizde var mı?" :s di. Mehmet bey de Amerika'da "Tabi var paşam hemen vereyim" dedim. "Ya aslında biz şunun arıyoruz dedi". "Ben olayı biliyorum, Mehmet beyi de tabi arayın ama biz onu istanbul'a

geçmedik bile" dedim. Ama o ana kadar İstanbul'dan, Tuncay tarafından nasıl bir bilgi gitti ben 1 bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum ben sonra bu olaylardan aydınlığa falan nasıl verildiğini jğrendim. Neyse Aslan Güler paşaya anlattım durumu sonra dedi kı peki dedi hatta bende böyle öır rapor var ama bakmadım bile dedim, peki dedi. "Bunu Aytaç paşaya söyler misin", "tabı dedim. "Anlatırım hepsini, hatta raporu da gönderirim" dedim. Hakikaten yaverini gönderdi raporu verdim, kendisine de durumu izah ettim. O günkü gündemi de ne başlıkla istanbul'a geçtiğimi - ama birim sistemimizden öyle geçen haber yok zaten- olmadığını söyledim o raporları verdim fakat ortalık öyle bir karıştı ki İstanbul - Ankara arasında o Tuncay'ın polis ruhundan dolayı muhabire kadar kurum içerisinde soruşturma açtırttı. Böyle bir şey olur mu yani? Disiplin kurulunda ki kızı aramış ona küfretmiş, ben kızı çağırdım işte haber kaynağını öğreneceğim Çünkü içeriden de birisi olunca daha da önem kazandı olay fakat kız bana dedi ki "Nuray hanım ben bu işten bıktım, öbür taraftan da Tuncay bey beni disipline vermiş savunma istedi O yazılan filan size getirebilirim". Onları yapmasa biz bunu şimdiye kadar çoktan çözecektik "Ben istifa etmek istiyorum" dedi. Yok dedim istifa etme ben merak etmiyorum, istifa etse olay daha büyüyecek, bu sefer onu başka şekilde kullanacaklar Neyse araya Mehmet bey girdi Biz onun disiplin kuruluna şevkini önledik. Bu sefer gitmiş Tuncay bey demiş kı işte ben bunu yazanı attım ama Nuray tutuyor. Ama Nuray niye tutuyor bir de o var. Kız hala bizde çalışıyor, işte Tuncay falan gitti, kızı da o zaman çok sık boğaz etti, ona da küfür etmiş çünkü. Teier'onda şimdi rahatlıyor Belki bir zaman sonra kaynağı öğrenebileceğiz. Ben iki kez o 2aman odama çağırdım sordum ama daha fazla da üstüne gidemezdim. Üstüne gitsek, bu nedenle de işten kovsak bütün Internet siteleri yazacak. Bu hem Aytaç paşanın aleyhine olur, hem bizim kurum olarak aleyhimize olur. Ben hala kızın işine son vennedim. Burada çünkü bir de ben hakikaten suçlu bulmuyorum. D.BAŞKANI. Kesin Genelkurmay'dan aldığına emin misiniz? N.BAŞARAN : Eminim onu biliyorum. Ama kim olduğunu az çok tahmin ediyorum ama tahmin üzerine size bir şey söyleyemem. Çünkü onun az çok orada ki haber kaynaklarını biliyorum Haberlerle ilgili yazdıklarından dolayı biliyorum. Çünkü biz her muhabiri de sonuçta izliyoruz iangi haberi yazdı, hangi haber doğrudur, hangisini şey yapmamız lazım. İzliyoruz ama şu an iahminen bir şey söyleyemem işte Tuncay'ın gidişi ile oralar biraz daha düzeldi kız da rahatlattı ama... BAŞKAN Onun ekibini gönderdiniz mi komple?

Oysa mahkemenizde haberi durduranın benim olduğumu söyledi. Aytaç Yalman ile görüşmedim, tanımam, dedi. Ama sonra tanıdığı ortaya çıktı. Ben haberin yayınını Nurcan Akad'ın isteğiyle eksik unsurlar ve haber olmadığı için durdurdum. Nuray Başaran askere ben durdurdum diyor. Sonra Aydınlık dergisinde benim bunu haber yaptırdığımı söyledi. Nuray Başaran Aydınlık'ı aradım, diyor. Kiminle konuştuğunu hatırlamıyor. Ama o kişi diyor ki haberi Tuncay Özkan bize verdi. Nuray Başaran diyor ki; haberi ben geçtim ama Tuncay Özkan durdurdu. Aydınlık ne zaman haber yapıyor? 3 Ağustos'ta. İyi ama Ulusal Kanal'da haber aynı gün yapılıyor. İnternet sitelerinde haber aynı gün. Kara Kuvvetleri Komutanı aynı gün yalanlama yapıyor. İyi de benim yayınını durdurduğum haberi Medya Grup Başkanı olarak medyaya duyurmam yaşamın olağan akışına uygun mudur? Aydınlık dergisinin yazarını arayıp haberi veriyorum. Bu yalandır. Derginin yazı işleri müdürü, haberi yapan kişinin tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. Nuray Başaran huzurunuzda; haberi ve Aydınlık ta çıkan metni anlattı. Ben de size o metni sundum. Lütfen bakın o metne ve ifadelerine. Çelişkileri açıktır. Haberi veren kendisi ya da muhabirdir. Amaç, kendisinden talep edileni yerine getirmemiş olmanın yükünü bana yıkmaktır. Ben haberin sahibi olarak Hale Gönültaş'ı biliyordum. Aydınlık Nuray Başaran diyor. Günlük yayınlar ise sahipsiz. Peki ama bu haber nereden çıktı? Ben bu konuya yanıt alamadım. Nuray Başaran, haberin Genelkurmay'dan alındığını anlattı burada. O zaman Başaran Genelkurmay'daki güç savaşlarında taraf. Peki ama kimin tarafı? Huzurunuzda; Levent Ersöz'ün ifadesi var. Kendisine Faruk Demir ve darbe belgelerini Nuray Başaran'ın getirdiğini söyledi. Başaran bunu doğruladı. Şimdi ilginç bir Nuray Başaran portresi var önümüzde. Bu dava açısından önemli bir portre. Nuray Başaran, 2003 tarihinde bir Pazar günü MİT'e gidiyor. Aracından iniyor, ellerini kaldırıyor ve "teslim olmaya geldim" diyor. Bu konuyu sorunca tanık açısından sonra değerlendirin dediniz. Şimdi değerlendiriyorum. 26 Aralık 2003 görüşmesinde Jandarma İstihbarat başkanına öyle şeyler anlatıyor ki benim için, Levent Ersöz: Yani demek istiyor ki tırnak içinde MİT'çi, öyle mi demek istiyorsunuz? Başaran: Yok MİT'çi demek istemiyorum, diyor. Ama peş peşe iftiralar sıralıyor. Burada sorunca "hayır" dedi. Başaran, John Kunstadter, Cüneyt Zapsu ve Başbakan Erdoğan'ın ihalelerden komisyon aldığını söylüyor. Ama Başbakanın en yakını olduğunu da söylüyor. Başbakan ile ilgili anlattıkları Büyükelçi Edelman tarafından raporlanmış Amerika'ya. 12

Başaran, Mehmet Yılmaz'a söylediklerini; 26 Aralık 2003'te Levent Ersöz'e anlatıyor: "ülke Kurtuluş Savaşında bana göre işte AKP gelecek falan endişeleri taşınıyor seçim olursa. E biz de Kurtuluş Savaşındayız. Ben şuna bakarım. Savaşta zafer esastır. Bazen düşmandan da faydalanılır." Aynı Başaran'a Beyaz Saray özel kurye ile rapor yolluyor. MOSSAD ve CIA istasyon şefleri arasında sıkışınca MİT'e gidiyor. Askerden, MİT'ten, Bürokrasiden herkesi tanıyor. Hemen ulaşıp, konuşuyor. İş takibi yapıyor. Laf taşıyor. Şimdi bu kişinin bu davayla ilgisini çözmek için eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ve o dönemde basın sorumlusu kişiyi tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. Faruk Demir'in dinlenmesini talep ediyorum. Aydınlık dergisinde haber yapan kişinin dinlenmesini talep ediyorum. Aytaç Yalman'ın tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. Mücahit Aslan'ın tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. Nuray Başaran'ın tanıklığı ile sanıklığı arasındaki fark; kıldan ince kılıçtan keskindir. Savcılığı göreve çağırıyorum. Bunca çelişki sonrasında İdris Naim Şahin'in neden Melih Gökçek aleyhine haber yaptırdığını, Nuray Başaran'ın bu faaliyetleriyle neyi amaçladığının ortaya çıkarılması gerektiğini söylüyorum. Burada bunların binde biri olmayan dedikodularla insanlar 4 yıldır tutuklu. Soruyorum Başaran'ı koruyan ne? Benim açımdan Nuray Başaran bir tanık değildir. O burada husumetini kustu. Haklarında açtığım, iftira ve hakaret davalarına özellikle; Levent Ersöz ile ilgili iftiraları nedeniyle yeni davalar eklenecektir. Bu konuda huzurunuzda söylediği yalanlar nedeniyle suç duyurusunda bulunuyorum. Avukatlarım ayrıca ceza ve tazminat davalarını açacaklardır. Mehmet Emin Karamehmet ifadelerinde Nuray Başaran'ın yalanlarını sonlandırmıştır. Mehmet Ali Pekgüzel sordu: - Özkan'ın jandarma ve TSK'da tanıştığı generaller ve komutanlar var mıydı? Bu kişilerden size bahseder miydi? Karamehmet: Hayır. Mehmet Ali Pekgüzel: Jandarma eski Genel Komutanı Eruygur sizden Özkan'ı işe geri almasını istedi mi? Karamehmet: Hayır. Ayrıca Mehmet Emin Karamehmet ADD'ye para aktarmam konusundaki iftiraya da o ADD'nin Digitürk finans şirketi olduğunu açıkça beyan ederek gereken yanıtı vermiştir. Bunu ifademde ben de söylemiştim. 13

Burada yargılanmaktan, Danıştay olayıyla anılmaktan daha acı verici bir şey olamaz. Bundan ağır ceza olamaz. Bu utanç kuşaklarca ailem tarafından yaşanacaktır. Acılarımın en büyüğü budur. Buradaki sanıklara benden çıkan suçlayıcı haberleri, notları soruyor ama hepimizi bu kazanda kaynatıyorsunuz. Mış ile miş arasında bir dava. Sedat Tatar tanık, Tuncay Özkan'ın bilgisayarındaki notlar suçlama delili; suçlanan Veli Küçük Veli Küçük sanık Tuncay Özkan sanık. İbrahim Şahin sanık Tuncay Özkan sanık. Sedat Peker sanık Tuncay Özkan sanık. Nuray Başaran tanık. Akdeniz tanık. Yüksel Dilsiz tanık. Bu salondaki acı; bu ülkede yaşanan acıların toplamından büyüktür. Geçen gün eşim Cemil Meriç'in bir sözünü bağırdı oradan, "Acılar hatıralaştıkça güzelleşir." O günlerde tarihin yüzüne, bakalım kim bakacak kim bakamayacak. Tuncay Özkan 3 ^ * * -i* t 14