HOCA İBRAHİM GÜNEŞ Geniş odaya açılan kapının önünde beyaz sakallı, sakin duruşlu ve gülümseyen gözleriyle beni karşılayan 77 yaşındaki bu bilge insan daha ilk andan üzerimde alışılmışın dışında bir etki bırakmıştı. Kendisiyle barışık ve manevi dünyasının zenginliğiyle yapayalnız fakat mutlu ve inançlı bir görünümdeydi. Sanki bu kutsi maneviyat için doğmuştu ve sanki bu maneviyat onun tek davasıydı. Yaşamı tek bir çizgi üzerinde milimetre şaşmadan akıp gitmişti. Torun ailesinin çocuğu olarak hayata gözlerini açmış, kendi isteğiyle ilim ve irfan yolunda Cizre ye, Irak a kadar yollara düşmüştü. Bir din aliminin erişebileceği en üst payelere hem kolayca erişmiş hem de gerektiğinde onlardan vazgeçebilmişti. Halife İbrahim Güneş Medrese eğitiminden sonra geri geldiği Iğdır bölgesinde tartışmasız tek ruhani lider olarak halkının maneviyatına yön ve biçim vermişti. Bugün İstanbul un maddiyata boğulmuş hızlı yaşamında kendisini zaman zaman yalnız hissetse de yıllarca sürmüş maneviyat mücadelesi artık dinginleşip tortulaşmış, benliği ve düşünceleri geçmişe duyulan buruk bir özlemle yeniden biçimlenmişti. Hayatım 1341 (1925) yılında Kağızman ilçesinin Ebruçli köyünde altı çocuklu bir ailenin beşincisi olarak dünyaya gelmişim. Babamın adı Şebab idi; Iğdır ın Ağrı iline bağlı olduğu yıllar İl Genel Meclisi üyesi olarak görev yapıyordu. Babamın işleri nedeniyle ailemiz Iğdır a bağlı Alikamerli köyüne yerleşti. Annem ani vefat edince, 7-8 yaşında çocuk olarak bu ayrılıktan etkilenmiş, aylarca süren anlaşılmaz bir ruh hali içine girmiştim. Ebruçli köyüne geri döndük. İlk dini eğitimimi alıp kısa sürede Kuranı Kerim i hatim ettim. İlkokul içinde Pötik köyüne gidip geliyordum. Çalışkanlığım nedeniyle bir sınıf atlayıp ikinci sınıfa başladım. İlkokul 4 ve 5nci sınıfları Iğdır 12 Kasım İlkokulunda okudum. Evimiz Alikamer köyünde olduğu için bir grup arkadaşla birlikte her gün bu yolu yürümek zorundaydık. Derslerimi seviyor, atılganlığım ve zekamla dikkati çekiyordu. Sınıfımın en çalışkanıydım. Hatta bazı günler, öğretmenimiz bir kenara çekilir, bana öğretmen rolünde sınıfta ders verdirtirdi. 701
Hoca İbrahim Güneş Yol Ayrımı İlkokulu bitirdiğimde14 yaş civarındaydım. Doğubeyazıt a akrabalarımızı ziyaret gitmiş bu fırsatla HalifeYusuf namında bir hocayla tanışmıştım. Dini ve felsefi konularda saatlerce tartışmış, netice olarak maneviyat dünyasına hitap eden bir eğitim yapmaya karar vermiştim. Ailemin kararımdan haberi yoktu. Iğdır a döndükten sonra ortaokula başlamam için üzerimde yoğun bir baskı oluştu. Özellikle Abdürrezak Bey ortaokulu okumam yolunda ısrar ediyordu. Fakat inatçı ve inançlı bir duyguyla hep yok diyordum. Abdürrezak Bey mecbur kalıp köyümüzün en zengini Hacı Talip Ağa yı beni ikna etmesi için görevlendirmişti. Hacı Talip Ağa övücü bir konuşma yaptı: Torunum, senin zekandaki bir çocuk mutlaka okumalı. Halkını sen kurtaracaksın. Bak bu yoksulluğa ve cehalete! Ümidimiz sensin! Peki söyler misin Hacı dede, okuyup ne olacağım? Mesela öğretmen Daha sonra? Baş öğretmen Müfettiş Kaymakam Milletvekili Başbakan Reisi Cumhur. Dahası var mı torunum! Dahası ölümdür... Hacı dede ben ölümü şimdiden tercih ederim ama bu yola girmem. Benim özlemim başkadır. İlim, İrfan Yolunda Bu türden tartışma ve ikna turlar sıklaşıyordu. Bir gün kararımı verip tek başıma Doğubeyazıt a Halife Yusuf un medresesine vardım. İki yıl yoğun eğitim aldım. Öyle bir noktaya geldim ki sorduğum felsefe sorularına cevap bulamıyor, ilmin derinliğine inemiyordum. En çok rağbet edilen ve bilinen medreseler Cizre de idi. Cizre ye doğru tek başıma yola çıktım. Siirt te Şeyh Sait adlı arkadaşla tanışıp yolculuğumun geri kalanını 702
onula bitirmeye niyetlendim. Yarı yolda ayaklarım şişti yürüyemez hale düştüm. Yol arkadaşımdan ayrılıp istirahat etmeye karar verdim. Tekrar yola düştüğümde talihsiz bir olay beni bekliyordu. Eruh a yakın bir yerde, jandarma beni durdurdu, Git bize su getir! diye emretti. Ne münasebet git kendi suyunu kendin getir! diyerek karşı çıktım. Cevabımdan hoşnut kalmadığı için beni sorgulamaya karar verdi. Bu işi yapacak Yüzbaşı uyuduğu için beklemeye koyulduk. Halife İbrahim Güneş Yüzbaşı uyanır uyanmaz beni karşısına aldı: Nereye gidiyorsun böyle? Cizre ye... Hayır Cizre ye gitmiyorsun. Sınırı geçip başka yerlere gideceksin değil mi! Hayır! Cizre de dostlarım var. İnanmıyorum... Memleketin her tarafı Türk vatanı. İstediğim yere gidebilirim. Beni yakalayıp Eruh taki bir jandarma karakoluna götürdüler. 18 gün tutuklu kaldım. Serbest bıraktıklarında yoluma devam edip Cizre ye vardım. Cizre Hz.Hasan ın oğlu Ömer Bin Abdülaziz zamanından beri ilim ve irfan yeri olarak ün salmıştı. 3-4 yıl dini eğitimime devam ettim. Başka öğrencilerin dört yılda okuduklarını ben 3-4 ayda tamamlıyordum. Medreseden mezun olduktan sonra hoca olarak ders vermeye başladım. Sabah erkenden gece yarısına durup durmak bilmeksizin büyük özveri ve şevkle görevimi devam ettirdim. İslam Felsefesi, Fıkıh, Matematik gibi konularda en üst bilgiye sahiptim. Buna rağmen fırsat buldukça medreseden izin isteyip yollara düşüyor, başka alimleri ziyaret edip bilgimi artırıyordum. Suriye den Irak a, bu bölgede ziyaret etmediğim din merkezi kalmamıştı. Bir gün cebimde bir lirayla Suriye üzerinden Bağdat a yola çıktım. Sınırı geçerken askerlerin ateşiyle karşılaştık. Sınırı gizliden geçip Kamışlı ya vardık. Yaz ayının ortasıydı. Hem yürüyor, hem de Ramazanı Şerifi tutuyorduk. Kerbala şehrini ziyaret edip geri döndüm. 703
Hoca İbrahim Güneş Hoşhaber Köyünde Medrese Cizre de ismime karşı saygı ve sevgi oluşmuştu. Ben gittiğimde dini tedrisatın en üst düzede yapıldığı bir medrese vardı: Seyitler medresesi Bu okuldan mezun olanlar medrese hocası oluyordu. Ben hocalık unvanını kazanıp ders vermeye başlayınca Cizre de dokuz ayrı medrese açıldı. Hocalarını ben yetiştiriyordum. Cizre de kalmam yönünde çok talep vardı. Ayrıca, medrese şeyhimize (Seyda ailesi) başka bölgelerden istek geliyor oralara gönderilmem arzulanıyordu. Ancak Şeyh Seyda benim için başka bir plan yapmıştı: Kars bölgesinde büyük bir boşluk vardı, oraya göndermek istiyordu. Yapılan öneriyi sevinçle kabul edip Iğdır a döndüm. Hoşhaber köyünde medrese açıp öğrenci yetiştirmeye başladım. Medrese Yılları ve Sonrası Medresemiz yatılı okul gibiydi. 40-60 arasında değişen bir öğrenci kitlesi vardı. Sivas tan Irak a geniş bir bölgeden gelen bu öğrenciler büyük bir disiplin ve şevkle tedrisatlarını yapıyor, mezun oldukları zaman da geldikleri yerlere geri dönüyorlardı. Dağ köylerinden gelip, Türkçe bilmeyen öğrencilere Arapça metinleri Kürtçe ye çevirip yardımcı oluyorduk. Rutubet yüzünden sağlığım bozulmuştu. Bronşit ve astım günlük yaşantımı karartmıştı. Ders veremez haldeydim. Doktorlar, kuru dağ havasını salık verince oğlum Mehmet in yanında Erzurum da 24 yıl kaldım. Son birkaç yıldan beridir de İstanbul da oğlum Ahmet in yanındayım. Benden sonra Hoşhaber köyündeki medrese tamamen dağıldı. Torun Ailesi Şeceresi (Aşağıdaki soyağacı, Hoca İbrahim Güneş ve İbrahim Bey oğlu Mehmet Güneş in bilgileri doğrultusunda hazırlanmıştır. Eyüp Paşa, Gulicevher Ağa nın oğlu değildir. Torun ailesi içinde yer alan ve daha sonra Osmanlı Devletine sığınan Eyüp Paşa yı, Eleşref Bey le aynı zamanda öne çıkan bir lider olduğu için aynı sırada göstermeyi uygun buldum. Mücahit) Torunlar Torun ailesi çok geniştir. Aile şeceresindeki en önemli isim Gulicevher (Gulicehar) Ağa 19.yy da yaşamıştı. Kafkasya Çarlık Orduları Başkomutanı idi. Oğullarından Eleşref Bey de Generallik rütbesine yükselmiş, ölümüne kadar da Torunların en önemli şahsiyeti olarak en öne çıkmıştı. 1920 de Osmanlı ya sığınarak aktif askerlik yaşamından vazgeçmiş, çok büyük saygı gördüğü için de 1926 yılın- 704
daki Ağa ve Beyleri sürgün kanunundan muaf tutulmuştu. Eleşref Bey, Kerem Bey i çok severdi, Ah! Keşke Kerem Bey oğlum olsaydı derdi. Vefatından sonra liderlik Kerem Bey e geçti. Hamit Bey ve ailesi Orgof (Suveren) köyünde ikamet ederdi. Hamit Bey in dört oğlu vardı:yaş sırasına göre Fettah, Kerem, Abdürrezak ve Naci Beylerdi. Kerem Bey aşireti için canını feda ederdi. Tam bir halk lideriydi. Eğer kardeşi Abdürrezak Bey müdahale etmeseydi Ağrı Dağı İsyanına bilfiil katılacaktı. Abdürrezak Bey Kürt halkı arasında ittifak olmadığından böyle bir girişimden uzak kalınmasından yanaydı. Unutmadığım bir olay Kerem Bey in bir gün hiç beklemediğim bir anda hissiyatıma gösterdiği aşırı duyarlılığıydı. İlkokuldan mezun olmuş ama ne yapacağıma karar veremediğim günlerdi. Bir yemek daveti nedeniyle Hamit Bey in oğulları ve kuzenleri bir araya gelmişlerdi. Kerem Bey eline su dökmem için usu su getirmemi istedi. Elimdeki ibrikten, elini yüzünü yıkıyor bir yandan da beni teskin etmeye ça- 705
Hoca İbrahim Güneş DP 3. BÜYÜK KONGRESİ ANKARA EKİM 1951 (1) Abdürrezak Güneş, (2) Naci Güneş, (3) Celal Bayar, (4) Musa Doğan Not: Yukarıdaki resim İsmail Güneş in özel arşivinden alınmıştır. lışıyordu: Yeğenim, sen dayın Abdürrezak Bey in söylediklerine bakma. Git gönlünde yatan medrese okulunu oku! Kerem Bey in beni cesaretlendirmesini hiç unutamıyorum. Gerçi Abdürrezak Bey de yıllar sonra pişman olmuştu. Hatta bir keresinde: Öyle zannettim burada ki sıradan hocalar gibi olacaksın, demişti. Hüsnü Bingöl Hüsnü Bey doğruluktan yana bir insandı. Hoşhaber medresesini açtıktan sonra hakkımda bazı ihbarlar yapılmıştı. Hüsnü Bey beni yanına çağırttı. Bunu yaparken bile oldukça nazik davranmıştı: Hocam ben oraya kadar gelmek isterdim ancak bu durum halkın gözünde hoş karşılanmazdı. Benim yanıma kadar teşvik ederseniz çok memnun olacağım diye haber göndertmişti. Daha ilk görüşmemizde birbirimizden memnun ayrıldık. Kaymakam ve jandarma komutanları ne zaman ki Hüsnü Bey e gidip, Hoşhaber köyünde bir hoca medrese açmış! diye dikkatini çekseler o da gülümseyerek: Beyler keşke bütün hocalar Hoca İbrahim gibi olsa!, diye cevaplarmış. 706
Milli Mücadele yıllarında Orgof köyünde ikamet eden Hamit Bey le Karakuyu köyündeki Yezidiler arasında bir yaralama olayı meydana gelmişti. Bu yüzden Doğubeyazıt tan Şeyh İbrahim komutasında Hamidiye Alayı yardıma gelip Yezidileri Aras ın diğer tarafına kadar kovaladı.. Din ve Maneviyat İlk defa 1965 yılında yedi defa Hacca gittim. Bütün yolculuklarımı otobüsle yaptım. Bu ziyaretleri grup olarak hazırlardık. Bu yüzden otobüsün içinde büyük bir disiplin olur, seyahatimiz medrese havasında dini eğitimle geçerdi. Müminlerin Hac ziyaretinde neler yapması gerektiğini izah eden bir kitapçık hazırladım. Yakında bunu bastırmayı ümit ediyorum. 707