Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri (21-23 Eylül 2014)
Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri, Beyan Yayınları nın 613. kitabı olarak yayına hazırlandı; dizgi ve sayfa düzeni Ahmet Yanar (0212 528 09 81); kapak, Yusuf Kot; baskı ve cilt, Erkam Yay. San. Tic. A.Ş. (Sertifika: 19891 İkitelli OSB Mh. Atatürk Bulvarı Haseyad 1. Kısım No: 60/3 C Başakşehir - İstanbul Tel: 0212 671 07 00 -Pbx-) tarafından gerçekleştirildi ve Ekim 2015 de İstanbul da yayımlandı. ISBN 978-975-473-647-2 Sertifika No: 14723 BEYAN YAYINLARI Ankara Cad. 21 34112 Cağaloğlu-İstanbul Tel: 0212. 512 76 97 - Tel-Faks: 0212 526 50 10 www. beyanyayinlari. com. tr / beyanyayinlari@gmail. com www. facebook. com/beyanyayinlari www. twitter. com/beyanyayinlari
Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri Siirt Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi (21-23 Eylül 2014) Editörler Prof. Dr. Cemalettin ERDEMCİ - Yrd. Doç. Dr. Fadıl AYĞAN 1. Cilt
Ebu l-hasen el-eş arî nin el-hass ale l-bahs Adlı Risalesinde Selefiyye nin Eleştirilerine Verdiği Cevaplar ve Bu Risalede Ortaya Koyduğu Kelâm Yöntemi Sami Turan EREL* Giriş Bu tebliğde Ebu l-hasen el-eş arî nin el-hass ale l-bahs adlı eserinden hareketle onun kelâm yöntemi ortaya konulacaktır. Bunu yaparken de önce risalenin gerçek adı, nispeti ve hangi dönemde yazıldığı gibi teknik problemlerine değinilecek, ardından Ehl-i Hadis in kelâm ilmi karşısındaki tavrına dair genel bir portre çizildikten sonra, kendisine aynı tenkitlerin benzer argümanlarla yöneltildiği Eş arî nin bu tür eleştirilere mezkur risalede verdiği cevaplar üzerinden onun kelâm yöntemi tespit edilecektir. Sünnî kelâmın kurucularından olan Ebu l-hasen el-eş arî, Mutezile den ayrılıp karşı safa geçince, bir süre Ahmed b. Hanbel e bağlılığını ilan edip onun takipçisi olmuştur. Ancak bir süre sonra Ehl-i Hadis in yöntem ve tutumunu yetersiz görerek yeni bir kelâm yöntemi oluşturmaya ve bu yöntemle İslâm dininin inanç esaslarını savunmaya başlamıştır. Böylece Sünnî kelâm kavramının ortaya atılması ve kelâm sisteminin inşa edilmesinde önemli bir isim olmuştur. Onun bu bağlamda kaleme aldığı önemli risalelerinden biri el-hass ale l-bahs adlı eseridir. Eş arî bu risalede, Ehl-i Hadis in kelama karşı tutumunu ele alarak eleştirmekte ve kelâmın meşruiyetini savunmaktadır. Eş arî ve Ehl-i Sünnet kelâm metodunun ortaya konulmasında önemli bir yere sahip olan el-hass ale l-bahs, hem isim hem nispet hem de muhteva itibariyle bir takım sorunları taşımaktadır. Bunlara kısaca değinmek istiyoruz: Gelenekte söz konusu risaleye farklı isimler verilmiş ve muhtelif görüşler öne sürülmüştür. Bunlar arasında er-risale fi istihsani l-havz fi ilmi l-kelâm, el-hass ale l- * Arş. Gör., İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, Uluslararası İslâm ve Din Bilimleri, e-mail: sami.turan.erel@gmail.com. Bu çalışmanın hazırlanmasında yaptığı eleştiri ve katkılarından dolayı değerli hocam Prof. Dr. İlyas Çelebi ye teşekkür ederim.
168 / Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri bahs, er-risâle fi r-redd alâ men zanne enne l-iştigâl bi ilmi l-kelâmi bid atün gibi isimler öne çıkmıştır. Araştırmalarımıza göre er-risale fi istihsani l-havz fi ilmi l-kelâm ismi ilk defa eserin Haydarâbâd ta yapılan (1323 ve 1344) baskılarında kullanılmıştır. Bundan sonra da daha çok bu isimle anılagelmiştir. Ancak kanaatimize göre bu isim, Ebu l-hasen el-eş arî nin risale boyunca muhataplarına karşı kelâm ilmine dalmanın bid at ve dalalet olmadığını ispatlamaya çalışması nedeniyle, risalenin muhtevasından hareketle verilmiş bir isim olup risalenin hakiki adı değildir. Risaleye verilen bir diğer isim olan er-risale fi r-redd alâ men zanne enne l-iştigâl bi ilmi l-kelâmi bid atün ise ilk defa Fuat Sezgin tarafından GAS ta zikredilmiş olup, risalenin gerçek adı olmaya layık değildir. 1 Araştırmalarımız sonucunda ulaştığımız kanaate göre ise risalenin gerçek adı el-hass ale l-bahs tır. Bu ismi ilk olarak, Eş arî nin fikir ve görüşlerinin daha sonraki dönemlere intikalinde önemli rol üstlenmiş bulunan ve kendisi de sadık bir Eş arî olan İbn Asâkir (v.571/1176), Ebu l-hasen el-eş arî nin eserlerine dair İbn Fûrek (v.406/1015) ten alıntıladığı listeye yaptığı eklemede zikreder. Risalenin Eş arî ye nispetine gelince, bu husus da bir başka ihtilaf konusudur. Abdurrahman el-bedevî, Fevkiye Hüseyin gibi araştırmacılar risalenin Eş arî ye nispeti noktasında olumsuz görüş bildirirken Richard Frank, McCarthy gibi bu risale üzerinde çalışmalarda bulunmuş araştırmacılar başta olmak üzere genel kanaat bu risâlenin Ebu l-hasen el-eş arî ye ait olduğu yönündedir. Ayrıca risale, Eş arî nin diğer eserleriyle karşılaştırıldığında aralarındaki yöntem ve üslup örtüşmesi de bunu kanıtlar niteliktedir. Risaleyi Ebu l-hasen el-eş arî nin Mutezilî iken mi yoksa Ehl-i Sünnet saflarına geçtikten sonra mı yazdığıyla alakalı olarak ise; risalede tafra, tevhid ve adl gibi kelimelerin geçmesini, Ehl-i Hadis e karşı sert bir üslub benimsemesini delil göstererek onun risaleyi Mutezilî iken yazdığını ileri sürenler olsa da bu iddianın desteklenmemekte olup, doğru olanın, onun risaleyi Ehl-i Sünnet saflarına geçtikten sonra yazdığı yönünde olduğu söylenebilir. 2 Kelâm ilminin kuruluşundan itibaren kelamcılar muhtelif kesimlerin tenkitlerine muhatap olmuştur. Onlara eleştiriler yönelten grupların arasında, aynı kültür ortamını paylaşan Ehl-i Hadis başta olmak üzere felâsife, sufiyye, talimiyye gibi İslâm coğrafyasına ait akımlar ve Yahudilik, Hristiyanlık, Seneviyye gibi İslâm dışı din mensupları bulunmaktaydı. 1 Risaleye er-risâle fi l-îmân, er-risâle fi l-bid a gibi isimler de verilmiştir. Bu isimlendirmeleri, editörler ya da kataloglayanlar tarafından verilmiş bir takım başlıklar olarak değerlendirmek en doğrusudur. 2 Bekir Topaloğlu ile Ahmed Mahmud Suphi başta olmak üzere pek çok araştırmacı bu kanaattedir.
Sami Turan Erel Ebu l-hasen el-eş arî nin Kelâm Yöntemi / 169 Kelâm alimleri ilk eleştirileri tabiî olarak ortaya çıktıkları toplum içerisinde Ehl-i Hadis ten almıştır. Ehl-i Hadis in içerisinde Ahmed b. Hanbel en çok öne çıkan isim olmuş; öyle ki sonraları Ehl-i Hadis hareketi Hanbelîlik ile özdeşleşmiştir. Bununla birlikte Ehl-i Hadis düşüncesi tarih boyunca muhtelif isimler tarafından temsil edilmiş ve iddiaları sürdürülmüştür. Hadis taraftarları kelamcılarla sık sık tartışmalara girmiş ve kelâmın reddine dair muhtelif eserler kaleme alarak onlara reddiyelerde bulunmuştur. 3 Kelâmın yerilmesine dair bu tür eserlerden bazı örnekler getirelim: Herevî nin Zemmü l-kelâm ında zikrettiği bir rivayet şöyledir: Yalan, Rafızîlerindir; bundan başka tedbir, Ebû Tâlib indir; hasımlık Mutezilenin; zühd Hâricîlerin; bir şeyleri helâl kılma ehl-i reyindir, din ise Ehl-i Hadîs indir. 4 Merfu bir rivayette ise Hz. Peygamber in bir Perşembe günü hutbede şöyle dediği rivayet edilir: Ey insanlar! İki ayet (işaret) vardır: Hidayet ve kelâm. En doğru kelâm Allah ın sözü, en güzel hidayet Muhammed in hidayetidir; en şerli olan da bunların dışında olup uydurulmuş olan şeylerdir, her bir uydurma dalalettir, işler sizi meşgul etmesin ve hayaller sizi oyalamasın, olan olacaktır, şakî olan anne karnında şakî olmuştur, saîd olan ise başkalarından ibret alandır. 5 İmâm Şafiî, kelâm karşısında en sert tavır koyanlar arasındadır. Onun bir defasında mescitte bir adamla münazara ederken, o adamın kelâmdan bir delil getirmesi üzerine İmâm Şâfiî Bırak bunu! Bu kelâmdandır.! der. 6 Yine onun Eğer insanlar kelâmda ne kadar hevâ bulunduğunu bilseydi şüphesiz ondan aslandan kaçar gibi kaçardı., Eğer birinin isim müsemmanın gayrıdır veya isim müsemmanın aynıdır dediğini duyarsan bil ki o ehl-i kelâmdandır ve dini yoktur., Kelâm ehli hakkındaki 3 Bu meyanda, hicrî II. asırda İmam Şâfiî (v.204/820), Ebu Yusuf (v.182/798), İmam Muhammed (v.189/805), İmam Malik (v.179/795); hicrî III. asırda Buhârî (v.256/870), İbn Kuteybe (v.276/889), Ebû Sa îd ed-dârimî (v.280/893); hicrî IV. Asırda Bağdat ta Ebû Bekir el- Hallâl (v.311/923), Hasan b. Ali el-berbehârî (v.329/940), İbn Battâ el-ukberî (v.387/997); aynı asırda İran ve Horasan bölgesinde Ebû Süleyman el-hattâbî (v.388/998), Ebu Abdullah b. Mende (v.395/1005) ve Hâce Abdullah el-herevî (481/1089); hicrî V. ve VI. asırlarda ise daha mutedil bir grup denebilecek olan Ebu Ya lâ el-ferrâ (458/1066), Ebü l-vefâ İbn Akîl (513/1119) ve Ebü l-ferec İbnü l-cevzî (597/1201) gibi alimleri zikredebiliriz. M. Sait Özervarlı, İbn Teymiye nin Düşünce Metodolojisi ve Kelâmcılara Eleştirisi, İstanbul: İSAM Yay. 2008, s.56-59. Ehl-i Hadis taraftarlarının dağıldıkları şehirlere göre yapılmış bir listesi için bkz. Sönmez Kutlu, İslâm Düşüncesinde İlk Gelenekçiler: Hadis Taraftarlarının İman Anlayışı Bağlamında Bir Zihniyet Analizi, Ankara: Kitabiyat Yay. 2002, s. 193-196 4 Muhammed b. Ali el-ensârî el-herevî, Zemmü l-kelâm ve ehlih, thk. Semih Dugaym, Beyrut: Dârü l-fikri l-lübnani, 1994, s. 232 5 Herevî, a.g.e., s. 114 6 Herevî, a.g.e., s. 256
170 / Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri hükmüm halk arasında sopayla dövülüp İşte Allah ın kitabını ve sünneti terk edip kelâma girişenlerin cezası budur! denmesidir. 7 dediği de zikredilir. 8 Ahmed b. Hanbel in ise Kelâm ehli iflâh olmaz ve kelâma dalıp da kalbinde kuşku olmayan neredeyse göremezsin dediği rivayet edilir. 9 Hz. Ali ye nispet edilen bir rivayet de şöyledir: Ahir zamanda bir takım topluluklar çıkacak ve ehl-i İslâmın bilmediği bir kelâmla konuşacaklar (yetekellemûn) ve insanları kendi kelâmlarına çağıracaklardır. İşte kim onlara rastlarsa onlarla savaşsın, çünkü onların katline Allah katında sevap vardır. 10 Yine Abdurrahmân b. Mehdî nin şöyle dediği rivayet edilir: [İmâm] Mâlik in yanına girdim. Yanında kendisine soru soran bir adam vardı. İmam Mâlik şöyle dedi: Galiba sen Amr ın Allah Amr a lanet etsin- ashâbındansın. Bu kelâm bid atlerini o çıkardı. Eğer kelâm bir ilim olsaydı sahabe ve tâbiin, tıpkı ahkâm ve şerâi hakkında konuştukları gibi onun hakkında da konuşurdu. 11 Ehl-i Hadis in kelâm ilmine karşı tavrı, Hz. Peygamber (S) in bu dini en kamil şekilde tebliğ ettiği, dolayısıyla ondan sonra, onun konuşmadığı şeyler hakkında konuşmanın, nazar ve istidlâlle uğraşmanın bid at ve delalet yolu olduğu şeklinde ifade edilebilir. 12 Onlar bu ve bunun gibi argümanlarla kelâmı tenkit ederken aynı eleştirileri benzer argümanlarla Ebu l-hasen el-eş arî ye de yöneltmişlerdir. Eş arî, Ehl-i Hadis in bu husustaki iddialarını el-hass ale l-bahs ta şu şekilde dile getirir: Eğer kelâm metodu bir hidayet yolu olsaydı Hz. Peygamber ve ashabı bu yolu takip ederdi; oysa Hz. Peygamber bu din hakkında ihtiyaç duyulan her şeyi gayet yeterli bir şekilde açıklamış ve kendisinden sonraki Müslümanlara dînî meselelerde, ihtiyaç duyup konuşmalarına mahal bırakmamıştır. Madem ki Hz. Peygamber den bu hususlarda bir şey varid olmamıştır, şu halde bu meseleler hakkında konuşmak ve araştırma yapmak dalalettir. Çünkü eğer bunda bir hayır olsaydı Hz. Peygamber ve ashabı bunu ıskalamaz ve konuşurdu. Bu durum [onların bu meseleler hakkında konuşmamış olması] şu iki ihtimali içerir; onlar bu hususlarda konuşmazken ya bunları bilmelerine rağmen ya 7 Celâleddin es-suyûtî, Savnü l-mantık ve l-kelâm an fenni l-mantık ve l-kelâm, nşr. Ali Sâmi en- Neşşâr, Kahire: Dârü l-kütübü l-ilmiyye, 1970, s. 33 8 İbn Abdülber el-kurtubî, Muhtasaru Câmi u beyâni l-ilm ve fadlihi [ve ma yenbağî fî rivâyetihi ve hamlihi], ihtisar. Ahmed b. Ömer el-mahmesânî, nşr. Muhammed b. Abdurrahman el-mer aşlî, Beyrut: Dârü n-nefâis 2006, s. 374-375 9 Kurtubî, a.g.e., s. 375 10 Suyûtî, a.g.e., s. 49 11 Suyûtî, a.g.e., s. 32-33 12 Hadis taraftarlarının genel anlamda zihniyet yapısı ve temel görüşleri ; özelde rey karşısındaki tavırları ile alakalı olarak bkz. Sönmez Kutlu, İslâm Düşüncesinde İlk Gelenekçiler, s. 57-72
Sami Turan Erel Ebu l-hasen el-eş arî nin Kelâm Yöntemi / 171 da haberdar olmadıkları için konuşmamışlardır. Birinci ihtimalin söz konusu olması halinde onlar (yani Hz. Peygamber ve ashabı) bildikleri halde konuşmamayı seçmiş, ikinci ihtimalin geçerli olması halinde ise bu meseleleri (bu meseleler dinden olmadığı için) bilmediklerinden dolayı konuşmamış olurlar. Her hâlükârda onlar konuşmamış olduğu için bizim de konuşmamamız gerekir. Dolayısıyla bu meselelere dalmak ve bu hususlarda konuşmak bid at ve dalâlettir. 13 Temel iddiaları bu olan Ehl-i Hadis e Ebu l-hasen el-eş arî üç açıdan cevap verir: 1- Ehl-i Hadis in, Hz. Peygamber ve ashabının bu meseleler hakkında konuşmadığını öne sürerek dinin asılları (usûlü d-dîn) ile uğraşanları bid at ve dalaletle itham etmelerine karşı Ebu l-hasen el-eş arî, onların eleştirilerini geri çevirerek Hz. Peygamber, bu meseleleri araştıranları ve bu konularda konuşanları bid atçı ve sapık ilân edin de demedi. der. 14 Eş arî, böylece bu cevapla onların kendisine yönelttikleri eleştirileri bir de tersinden düşünmelerini ve bu durumu bir de karşı taraftan okumalarını sağlar. 2- Muhatapları, Eş arî ye, kelâmın kullandığı terimlerin hiç birinin ne Kur ân da ne de sünnette olduğunu; dolayısıyla Hz. Peygamber ve ashabı tarafından kullanılmadığını ifade ederek, onların bu meselelerin dinle alakası olmadığı için- bunları bilmediğini savunuyordu. Eş arî onların bu sözlerine ise şöyle karşılık verir: Gerek Hz. Peygamber gerek ulemâ ve gerekse fukahâ cisim, araz, hareket, cüz vs. hakkında ayrı ayrı konuşmamışlarsa da bunları biliyorlardı; diğer taraftan sizin zikrettiğiniz bu ve bunun gibi kelam meseleleri Kur an ve Sünnet te icmâlen mevcuttur. 15 Ardından Eş arî, ayetler ve hadislerden örnekler getirir. Bunlara örnek olarak Hz. İbrahim in gezegenlerin, güneşin, ayın hareket etmelerinden yola çıkarak bunların ilah olamayacağına delil getirmesi ve Allah a yönelmesi 16 ; Allah ın, öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenlere karşı onu ilk defa yaratana, yarattığını diriltmenin daha kolay (ehven) olacağını delil getirmesi 17 şeklindeki ayetler ve Hz. Peygamber in, bir adamın kendisine gelip henüz doğmuş olan çocuğunun esmer olmasından dolayı çocuğun ken- 13 Ebu l-hasen el-eş arî, Risale fi istihsâni l-havd fi ilmi l-kelâm, (The theology of al-ash ari: the Arabic texts of al-ash ari s kitab al-luma and Risalat İstihsan al-khawd fi ilm al-kalam içinde) nşr. McCarthy, Beyrut: el-matbaatü l-katolikiyye, 1952, s. 88 14 Eş arî, a.g.e., s. 88. 15 Eş arî, a.g.e., s. 89. 16 En am, 6/76-79. 17 Rum, 30/27.
172 / Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri dinden olmadığını ima etmesine karşılık olarak adama, tıpkı farklı develerden farklı renkte bir devenin doğabilmesi gibi bunun da genetikle alakalı olduğu şeklindeki cevabının geçtiği hadis zikredilebilir. 18 Serdettiği ayetler ve hadislerle kelâmın aslının Kur ân da ve Hz. Peygamber in sünnetinde olduğunu ispatlamaya çalışan Eş arî, öte taraftan hem Hz. Peygamber in hadislerinde hem de Kur ân da kelâm yapıldığını îmâ eder. Nitekim ona göre hasmın delillerini çürütme ve mugalata yaptığını ortaya çıkarma metodu Hz. Peygamber in sünnetinde varit olmuş olup bu durum Allah ın kendisine öğrettiği bir şeydir. 19 3- Muhataplarına verdiği ikinci cevapla kelâm meselelerinin Kur ân da ve sünnette icmâlen mevcut olduğunu belirten Eş arî, bu defa onların Hz. Peygamber bu konular hakkında konuşmadı. şeklindeki iddialarının mantıksızlığını dile getirir: Kelâmcıların soruşturduğu bu meseleleri Allah Rasûlü bilmiyor değildi; şu kadar var ki -bunların asılları Kur ân da ve sünnette mevcut olmakla beraber- söz konusu meseleler onun zamanında ortaya çıkmamıştı. Bu nedenle Hz. Peygamber in bunların karşısında konuşması veya susması söz konusu olamaz. 20 Ardından Eş arî, Hz. Peygamber ve ashabının, kendi dönemlerinde vücut bulup şeriatın hükmüne muhatap olan meselelerin her biri hakkında konuştuklarını, araştırdıklarını, münazara ve mücadele ettiklerini ekler. Buna örnek olarak avliye, dedenin mirası, bâin talak, hadler gibi meseleleri gösterir. 21 Başka bir ifadeyle, ona göre Hz. Peygamber in bu meseleler hakkında konuşmamasının nedeni, bunun için ortam oluşmamasıdır; zira o, ortaya çıkan başka meseleler hakkında konuşmuştur. Eş arî, muhataplarının sorularına bu üç açıdan cevap verdikten sonra onlara bir takım sorular yöneltir. Bu sorulardan biri de şudur: Hz. Peygamber den Kur ân ın mahluk ya da gayr-ı mahluk olduğuna dair herhangi bir hadis varit olmamışken neden Kur ân gayr-ı mahluktur dediniz? Bu soru karşısında Eş arî nin muhataplarının bu sonuca nazarla ulaştıkları, sahabe ya da tabiundan bazılarından böyle duydukları şeklinde karşılık vermeleri ya da tavakkuf edip hiçbir şey söylememeleri dışında bir alternatifleri yoktur. Birinci seçenek, onların mezheplerine tamamen zıt olup bunu savunmaları halinde kendileriyle çelişmiş ve iddialarından vazgeçmiş olacaklardır. 18 Eş arî, a.g.e., s. 90-92. 19 Eş arî nin bu hususta zikrettiği örnekler için bkz. a.g.e., s. 93-94. 20 Eş arî, a.g.e., s. 94. 21 Eş arî, a.g.e., s. 95.
Sami Turan Erel Ebu l-hasen el-eş arî nin Kelâm Yöntemi / 173 İkinci seçeneğin geçerli olması halinde de kendileriyle çelişmiş ve iddialarından vazgeçmiş olurlar; çünkü sahabe ve tabiun üzerinden de olsa bir tür kelâm yapmış olmaktadırlar. Dolayısıyla Eş arî, ikinci ihtimali öne sürdüklerinde muhataplarına Şu halde onların da tıpkı sizin gibi bid atçı ve sapık olması gerekir; çünkü Hz. Peygamber in söylemediği bir şeyi söylemişlerdir. şeklinde cevap verir. Eş arî ye göre muhataplarının üçüncü ihtimali savunmaları halinde de bid atçı ve sapık ilan edilmeleri gerekir; çünkü Hz. Peygamber tıpkı Kur ân mahluktur veya gayr-ı mahluktur diyeni sapık ilan edin, tekfir edin demediği gibi Benden sonra bir olayla karşılaştığınızda tevakkuf edin ve hakkında hiçbir şey söylemeyin de dememiştir. 22 Eş arî ye göre bir kişinin karşılaştığı bir mesele karşısında susarım, cevap vermem, onu terk ederim, soranın yanından kalkarım ve bir daha da selam vermem, hastalansa yanına gitmem, ölse cenazesine katılmam 23 demesi de çözüm değildir. Çünkü bu tavırların her biri, o mesele karşısında yine de bir cevap olacaktır. Böylece Eş arî, bir toplumda dine tealluk eden bir mesele ortaya çıktığında dinin buna bir cevabı olması gerektiğini, meselelere çözüm üretmenin bid atçılık ve sapıklık olmadığını ispatlamaya çalışır. Nitekim kelâm ilmi de itikada konu olan hususlarda bu işi yapmaktadır. Değerlendirme Ebu l-hasen el-eş arî nin bu risalede muhataplarına karşı verdiği cevaplarda açık bir kelâm savunusu yaptığı görülmektedir. Her ne kadar kelâm ilmi, menşei itibariyle Mutezile ye mal edilmekte ise de Eş arî, kelâm ilminin esas ve usulünün Kur ân ve sünnete dayandığını savunmaktadır. Bu nedenle de diğer İslâmî ilimler gibi kelâm ilminin de meşru bir ilim olduğunu söylemektedir. Onun yaptığı önemli bir katkı da kelâm ilmini Mutezilenin tekelinden çıkararak bir Ehl-i Sünnet versiyonu oluşturma çabasıdır. Burada bu durum ile diğer İslâmî ilimler (fıkıh ve tefsir) arasında bir ilişki kurmak adına bir hususa dikkat çekmek istiyoruz: Kelâm metodunun ortaya çıkışı ve dinî mesâil üzerindeki işlevi ile diğer İslâmî ilimlerin tedvin ve icraatları arasında bir paralellik söz konusudur. Örnek olarak fıkıh ve tefsir ilimlerinin konumu ile kelâm ilminin konumu gösterilebilir. Söz gelimi, Şari in hitabını kulların fiillerine iktizâ, tahyir veya vaz yoluyla tatbik etmesiyle insan 22 Eş arî, a.g.e., s. 95-96. 23 Eş arî, a.g.e., s. 96.
174 / Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri hayatını düzenleme işlevini haiz olan fıkıh ilmi nasıl ki hayatın işleyişine paralel gitmeyi ve böylece gündelik hayata dair çözümler üreterek sürekli gündemde kalmayı amaç edinmiş ise kelâm ilmi de itikâda konu olan alanlarda aynı görevi icra etmeyi amaç edinmiştir. Aynı şey tefsir ilmi için de geçerlidir. Nitekim tercüme faaliyetlerinin artması ve ilmî araştırmaların gelişmesiyle tefsir âlimleri Kur an ayetleri hakkındaki yorum ve tefsirlerini yenileme, yeni ilmî tefsirler yapma ihtiyacı duymuşlardır. Kelâm ilminin yaptığı da böyle bir şeydir. Sonuç olarak Ebu l-hasen el-eş arî nin el-hass ale l-bahs adlı risalesini baz alarak onun Ehl-i Hadis in eleştirilerine verdiği cevaplar üzerinden kelâm metodunu ortaya koymaya çalıştığımız bu tebliğde, onun, tıpkı fıkıh ve tefsir alimlerinin kendi alanlarında yaptığını bu risalede geliştirdiği metotla kelâmda yapmaya çalıştığını dile getirmiş olduk. Onun geliştirdiği metodu özetleyerek sözlerimize son verelim: O, Mutezile den ayrılıp karşı cephenin saflarına katıldıktan sonra geçmiş tecrübesini de kullanarak akıl-nakil uzlaşısını öngören bir metot oluşturmaya gayret etmiş; naslara bağlılığı esas alan Ehl-i Hadis ile nasların yorumunda tevili öne çıkaran Ehl-i Rey arasında bir ortak nokta bulma gayreti içerisinde olmuştur. Kaynakça Eş arî, Ebu l-hasen, Risale fi istihsâni l-havd fi ilmi l-kelâm, (The theology of al-ash ari: the Arabic texts of al-ash ari s kitab al-luma and Risalat İstihsan al-khawd fi ilm al-kalam içinde) nşr. McCarthy, Beyrut: el-matbaatü l-katolikiyye, 1952. Herevî, Muhammed b. Ali el-ensârî, Zemmü l-kelâm ve ehlih, thk. Semih Dugaym, Beyrut: Dârü l-fikri l-lübnani, 1994. Kurtubî, İbn Abdülber, Muhtasaru Câmi u beyâni l-ilm ve fadlihi [ve ma yenbağî fî rivâyetihi ve hamlihi], ihtisar. Ahmed b. Ömer el-mahmesânî, nşr. Muhammed b. Abdurrahman el-mer aşlî, Beyrut: Dârü n-nefâis 2006. Kutlu, Sönmez, İslâm Düşüncesinde İlk Gelenekçiler: Hadis Taraftarlarının İman Anlayışı Bağlamında Bir Zihniyet Analizi, Ankara: Kitabiyat Yay. 2002. Suyûtî, Celâleddin, Savnü l-mantık ve l-kelâm an fenni l-mantık ve l-kelâm, nşr. Ali Sâmi en-neşşâr, Kahire: Dârü l-kütübü l-ilmiyye, 1970. Özervarlı, M. Sait, İbn Teymiye nin Düşünce Metodolojisi ve Kelâmcılara Eleştirisi, İstanbul: İSAM Yay. 2008.