eği Aylık Liseli Gençlik Dergisi * Sayı: 49 * Şubat 2013 * Fiyatı: 1TL



Benzer belgeler
ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

FELSEFE GRUBU MEZUNLARININ CEVAP BEKLEDİĞİ SORULAR

Dershane Algısı Araştırması Mayıs 2012

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER


İHL'yi Ne Kadar Tanıyoruz?

2013 YILI Faaliyet Raporu

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

final in başarı geleneği final temel liseleri ile sürüyor...

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

YGS-LYS de. 20 Yıllık ÇINAR Tecrübesi.

2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri? 3. En başarısız olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?...

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

T.C. TRABZON VALİLİĞİ EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Diğer: Diğer:... Diğer:...


Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu

KADEM METE: MUĞLA DA 12 AY TURİZM HAYAL DEĞİL

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Beykoz İlçesi Üniversiteye Giriş Analiz Çalışması (2012, 2013 ve 2014 Yılları)

-1- Adres: A Blok AZ. Kat 1 Nolu Banko Oda: 12, TBMM, ANKARA Tel: +90 (312) (312) Faks: +90 (312) E-Posta:

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Cumhuriyet Halk Partisi

OKULA DÖNÜŞÜM PROGRAMI VE YIL SONU YGS KURS PROGRAMI BİLGİLENDİRME SUNUMU FEN BİLİMLERİ EĞİTİM KURUMLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ETKİNLİK RAPORU tarihli olağan Genel Kurulda bizlere bu derneği adımıza yaraşır bir biçimde yönetmek üzere görevlendirdiniz.

ÖMER GÜNEY CHP MENEMEN BELEDİYE BAŞKAN A.ADAYI

EUROSTUDENT ULUSAL ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE SONUÇLARI

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

T.C. SAMSUN VALİLİĞİ İl Millî Eğitim Müdürlüğü EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN

BAŞARI ÖDÜLSÜZ KALMAZ!

Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü (E- Mezun 2017 Raporu) Haziran 2018 Ankara

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak


MESLEK NEDİR? Meslek, bir kişinin hayatını kazanmak geçimini sağlamak için yaptığı iş olarak tanımlanmaktadır.

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, Altınordu İlçesi nde bulunan 92 Mahalle nin muhtarlarıyla ile bir araya geldi.

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

ÖZLÜCE ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI TÜBİTAK 4006 BİLİM FUARI PROJESİ İNEBOLU GENELİ ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ OKUMA ALIŞKANLIĞI ANKETİ

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

TATİL VAKTİ KISA BİR ARA

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI.

EĞİTİM İŞ ANNE BABALARIN ÖSS SINAVI SONRASI BEKLENTİ VE KAYGILARININ TESPİT EDİLMESİ ARAŞTIRMA NO:2 GENEL EĞİTİM SEKRETERLİĞİ

TÜRKIYE NIN EN BÜYÜK KULLANıLMAYAN

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

Mutlu ve Başarılı Çocuk Nasıl Yetiştirilir?


ŞİMDİ LYS ZAMANI FEM YAYINLARI REHBERLİK KOORDİNATÖRLÜĞÜ

Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum»

ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

5 milyon kişi online ticarete 31 milyar lira harcıyor

TÜRKİYE ORTOPEDİK ENGELLİLER FEDERASYONU EĞİTİM BURSU BAŞVURU FORMU

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

GAZ ANTEP KOLEJ VAKFI ÖZEL OKULLARI

Kadınlar ikinci bir şansı hak ediyor!

Bölge Uzmanı Nihai Form

GAZİANTEP KOLEJ VAKFI ÖZEL OKULLARI

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016

Bizde öğretmen-öğrenci ilişkisi efsane niteliğinde

İlerici Kadınlar Kimdir?

Avrupa nın en cesur ülkesi Türkiye

İLKADIM İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA PROGRAMI YAPILMASI PLANLANAN UYGULAMALAR

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

ÖĞRENCİLERİMİZİN DİKKATİNE:

(5) Meslek Lisesi (6) İmam Hatip Lisesi (7) Ön lisans (8) Lisans

MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ GEÇİN DEN ÖZEL AÇIKLAMALAR

Başlamadan, önce KMO Yönetim Kurulu ve şahsım adına sizleri sevgi ve saygı ile selamlarım.

9.SINIFLAR YIL SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

ÜNİVERSİTE SINAV SİSTEMİ ( YGS ve LYS ) Hakkında Bilgilendirme

Transkript:

, t İ ş E z ı s a r pa! m İ t eği Aylık Liseli Gençlik Dergisi * Sayı: 49 * Şubat 2013 * Fiyatı: 1TL z ı s v Sına! e t İ s r e v İ ün

- Lİselİlerİn Sesİ İçindekiler 3 6 Öğrencilerden 8 Karneler 12 Sana sunulanı değil, layık olanı iste! Bir adım öne! 5 Çarklar çocukların kanı ve canı ile dönecek! pijama eylemi! DLB çalışmalarından 7 sizin olsun gelecek bizim! Liseliler Devrim 11 Okulları nda buluştu... Eşit, parasız eğitim; sınavsız üniversite istiyoruz! Hayat tercihtir! 13 15 Yaşam Yolu: Bir egitim destanı hayal mi? Eşit, parasız bir eğitim 16 sistemi 19 Emekçi Kadınlar yol gösteriyor 20 Kürt halkıyla devrimci dayanışmayı yükseltelim! 21 Savaş Piyesinde TC Sahnesi F Tipi film : Tecrit gerçeği beyaz perdede! 22 Liselilerin Sesi nden İkinci dönemin başlamasıyla beraber özellikle son sınıf öğrencilerini sınav psikolojisi saracak. Gençliğimizi üniversite giriş sınavlarını kazanmak için heder ettik, geleceğimizi de 3 saatlik sınava sığdırmaya çalışacağız. Bundan kaynaklı Liselilerin Sesi nin bu sayısında, kapitalizmin gençliğe hiçbir gelecek vaat etmediğini ve üniversite-iyi bir iş-iyi bir yaşam hayallerinin tuzla buz olduğuna dair yazılara yer verdik. Bununla beraber dinci-amerikancı AKP iktidarının şifreli sınavları kadar savaş kışkırtıcılığı da bizlere belirsiz bir gelecek dayatıyor. Son olarak Hatay ın Reyhanlı ilçesine bağlı Cilvegözü sınır kapısında meydana gelen patlamada 14 kişi yaşamını yitirdi, onlarca kişi de yaralandı. Tüm veriler, bu patlamanın AKP iktidarının desteklediği silahlı çetelerin işi olduğuna işaret ediyor. Asla bizim menfaatimize olmayan bir savaşın faturası emekçilerin omuzlarına yıkılıyor. Gerek maddi, gerek kan ve can olarak Bu patlama Esad karşıtı silahlı çetelerle AKP iktidarı arasındaki kirli ilişkilerin bir kez daha gözler önüne serdi. AKP iktidarının kökten dinci çetelere verdiği destek, her tür kural, yasa ve uluslararası anlaşmanın ayaklar altına alınması anlamına geliyor. Bizim liseli arkadaşlarımıza çağrımız ise emperyalist savaş çığırtkanlığına ve paralı, sınav endeksli eğitime karşı geleceklerini kazanmak için örgütlenmeleri ve mücadele etmeleridir. Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel / BURSA Tel: 0553 409 16 18 Eksen Yayıncılık büroları liselilerinsesi@yahoo.com.tr Atatürk Bulvarı, 109/19 Erciyes İşhanı Kızılay/Ankara Özgür Bir Gelecek İçin Liselilerin Sesi * Şubat 2013 * Sayı: 48 * Fiyatı: 1 TL. (KDV dahil) * Sahibi ve Sorumlu Y. İşl. Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yaygın- Süreli EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. Baskı: Özdemir Matbaacılık-Davutpaşa cad. Güven Sanayii Sitesi C blok No:242 Topkapı/İstanbul Tel:0212-577 54 92 Yönetim Adresi: Eksen Yayıncılık /Molla Gürani Mahallesi, Millet Caddesi, Selçuk Sultan Cami Sokak, No: 2/9 Fatih/İstanbull Tel: 0 (212) 621 74 52 Fax: (0212) 534 95 90

Lİselİlerİn Sesİ -3 Parasız, nitelikli eğitim, sınavsız üniversite istiyoruz! Sana sunulanı değil, layık olanı iste! Bir adım öne! İkinci dönemin başlamasıyla beraber YGS maratonu da başladı. Artık daha ilkokul sıralarından girdiğimiz bu maratonun son 100 metresindeyiz. Acaba ipi göğüsleyebilecek miyiz? Bütün ailemizin, akrabalarımızın, öğretmenlerimizin gözü bizim üzerimizde! Onları utandırmamalı, istesek de istemesek de herhangi bir bölüme kapağı atmalıyız. En az 4-5 yıl dirsek çürütüp üniversite bitirip mezun oluruz. Sonrası yine sınavlar Mezun olduktan sonra ister öğretmen olalım ister mühendis, avukat ya da doktor karşımıza güvencesizlik çıkacak. İşte bize reva görülen gelecek bu. Belirsizlik! Sürekli YGS, LYS, KPSS, mesleki yeterlilik vb. sınavlarla yaşamımızı tüketmek YGS-LYS nin gelecek kapılarını sonuna kadar açan sihirli bir değnek olmadığı bugün liselilerin büyük bir kısmı tarafından kabul görüyor. Kaldı ki onca şifre skandalından sonra bu sınavların liselilerin gözünde hiçbir meşruluğu kalmadı. Cemaat dershanelerinin sınav sorularını ve cevaplarını, kendi ayrıcalıklı öğrencilerine sızdırdığı biliniyor. Bugün birçok liseli de bu ayrıcalıktan yararlanmak için cemaat dershanelerine gidebiliyor. Fakat özellikle biz emekçi çocuklarını sıralamada daha gerilere iten sadece şifreler, sızdırılan sorular değil, ticarileşen, gericileşen ve anti-bilimsel eğitim sisteminin kendisi. Yani eğitimin bir meta olarak alınıyor ve satılıyor olmasından kaynaklı emekçi çocukları bu yarışa 1-0 yenik başlıyor. Çünkü ancak parası olan daha iyi bir eğitim alıyor. Çünkü emekçi çocuklarının okuduğu devlet okullarında eğitimin niteliği oldukça kötü. Bazı anadolu ve fen liselerini dışta tutarsak bu okullarda görülen eğitim ile sınavlarda iyi bir puan almak olanaksız. Özellikle de doğuya kaydıkça nitelik daha da düşüyor. Devlet okullarındaki eğitimin yetersizliği dershaneleri kaçınılmaz kılıyor Emekçi çocukları için tablo bu iken burjuvaların çocukları ise özel okullarda okuyorlar. Emekçi aileler dershane ücretlerini zar zor denkleştirirken burjuvaların çocukları için özel dersler, dershaneler için akıtılan paralar önemsiz bir ayrıntı oluyor. Bu sınavlarda alacağımız puanı belirleyen ana faktör zekamız ya da ne kadar çalıştığımız değil. Çünkü bu düzende emekçi çocuklarına zekalarını işleme şansı verilmez. Toplumsal yaşamdaki eşitsizlik kendini eğitim alanında da gösterir. Yani bu sınavın kazananı mı yoksa kaybedeni mi olduğumuzu, başarımızı belirleyen temel faktör hangi sınıfa mensup olduğumuzdur. Kuşkusuz ki burjuvaların çocuklarıyla aynı olanaklara sahip değiliz. Düzen çok farklı düzeylerde eğitim alanları aynı yarışa sokuyor ve sonra da emekçi çocuklarına istersen sen de kazanabilirsin diyor. Arada bir istisnalar olsa da kazanan asıl olarak burjuvalar oluyor. Bunların yanısıra YGS-LYS; öğrenciler arasında neden olduğu rekabet ile, yarattığı rant ile, öğrencileri içine ittiği psikolojik sorunlar nedeniyle de çürümüş bir sistemdir. Devrimci Liseliler Birliği ise adı ne olursa olsun mantığı eleme üzerine kurulan bu anti bilimsel sınavların kaldırılmasını ve liselilerin yüksek öğrenim hakkından yararlanmasını talep eder. Ama liseliler için sınavsız üniversite talebi yeterli değildir. Bunun yanında üniversite hakkında belirleyici olan nitelikli eğitim parasız olarak sağlanabilmelidir. Bireysel kurtuluş hayalleri yıkılıyor Kapitalizmin bunalımlarının, ekonomik krizlerin çalışma koşullarını daha da çekilmez kıldığı, kazanılmış

4 - Lİselİlerİn Sesİ hakların teker teker emekçilerin elinden alındığı düşünülürse, emekçi çocuklarının sınıf atlama isteklerinin ancak hayal olarak kalacağı kuşku götürmez. Bu yüzden bu eşitsiz düzenin pompaladığı bireysel kurtuluş hayallerinin bir gerçekliği olmadığını kabullenmekten başka şans yok. YGS ve LYS nin 5 seçeneğine karşı tek seçenek mücadele! Sistem, bizleri yarış atına çeviriyor, sıra arkadaşımızla rakip haline getiriyor. O sınavdan bu sınava koşturuyor. Fakat bizlerin geleceği ile bu kadar hoyratça oynayabilme gücünü bizim suskunluğumuzdan alıyor. Evet liseliler bu sınavlara karşı tepkili ama bu tepkilerini düzene yöneltmek, geleceklerini kendileri inşa etmek için bir adım atmak yerine test kitaplarının içine gömülüyorlar. Mücadelenin enginliğinde özgürleşmek yerine, bireysel kurtuluş safsatasının kendilerini prangalamalarına izin veriyorlar. İsyanı değil kabullenmeyi seçiyorlar. Böyle gelmiş böyle gider diyerek örgütlü mücadelenin, kararlılığın yıkma ve yapma gücünü, bilimi reddediyorlar. Oysa mücadelenin dilini konuşanlar bu düzenin kendilerine biçtiği gelecek le yetinemez. Parasız ve nitelikli eğitim ile sınavsız üniversite istiyorsak, gerçek anlamda onurlu, özgür, eşit ve mutlu bir gelecek istiyorsak bu sömürü düzenin karşısına dikilebilmeliyiz. YGS ve LYS ye karşı bilinçli- bilinçsiz tepkiyi, bu sınavları yaratan çürümüş sisteme yöneltebilmeliyiz. Kaç kişi olduğumuza bakmadan, umutsuzluğa kapılmadan gerçeğin peşinden gidelim. Unutmayalım ki öncelikle iki kişi bir araya gelmeden yüzler, binler, milyonlar olamayız Dershane kapatma oyunundan özel okul teşviki çıktı... Eğitimi sermayenin insafına bırakmayacağız! Eğitim alanını baştan aşağı sermayenin hizmetine açan AKP hükümetinin son incisi, dershaneleri kapatma adı altında özel okul sisteminde dershane patronlarına teşvik paketi açıklaması oldu. Dershanelerin kapatılması hamlesini sözde iyi bir adım olarak pazarlamaya çalışan dinci-gerici AKP hükümetinin bu adımlarının altında yatan hain planlar yavaş yavaş açığa çıkmaya başladı. Çiçeği burnunda Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, TBMM Genel Kurulu nda vekillerin sorularını yanıtladı. Dershanelerin kapatılması tartışmaları ile ilgili sorulan soruya bakanın yanıtı bu konuda hazırlıkların sürdüğü ve Özel Öğretim Kurumları Kanunu nda değişiklik yapılacağı oldu. Bakan dershanelerin de özel okula dönüştürüleceğini şu sözlerle müjdeledi: Dershanelerin büyük bölümünün özel okullara ve özel eğitim kurumlarına dönüştürülmesi için özel okul koşullarında bazı değişiklikler yapmanın teşvik edici olabileceğini düşünüyoruz Böylece AKP nin çok tartışılan dershanelerin kapatılması hamlesinin altında eğitim sisteminin ticarileştirilmesinin yeni bir adımının olduğu da tescillendi. Eğitimin özelleştirilmesinde son halkayı ifade eden bu adım, eğitimde sömürünün katmerlenmesi sonucunu yaratacak. Bir anda dershanelerin birer ucube olduğunun farkına varan bu tüccar takımı, şimdi de emekçileri bu yükten kurtarmak için seferber oluyor. Eğitimi rant getiren bir sektöre dönüştüren hükümet, emekçi çocuklarının eğitim hakkını elinden almakla aradaki sınıf ayrımlarını derinleştiriyor. 4+4+4 gerici eğitim sistemini uygulamaya sokarak gerici, ırkçı, piyasacı bir eğitim sistemini hayata geçirmeye çalışan sermaye hükümeti, dershanelerin kapatılması adımında da sermayeye sınırsız teşvikler sağlıyor. Ancak, bu çabaları nafiledir. Onların oynadığı oyunların farkında olan devrimci liselilerin bu yalanlara karnı tok. İşte bu yüzden, eğitim alanını sermayenin insafına bırakmayacağız. Liselerde, dershanelerde örgütlenerek paralı eğitim uygulamalarını teşhir edeceğiz. Devrimci Liseliler Birliği olarak, sermayenin paralı eğitim dayatmalarına karşı herkesi birlikte mücadeleye çağırıyoruz. Devrimci Liseliler Birliği

Lİselİlerİn Sesİ - 5 El ele vermenin vakti gelmedi mi? Ben bir Liselilerin Sesi okuruyum. Ali Kul Çok Programlı Lisesi nde 12. sınıftayım. Çocuk gelişimi ve eğitimi okuyorum. Tabi buna okumak denirse. Özel bir kurumda staj görüyorum ve sömestr tatilim bile yok. Aldığım eğitime göre stajda ana sınıfı öğretmenliği eğitimi almam lazım ama ben eğitime gitmiyorum çocuk altı değiştiriyorum, çocukları giydiriyorum, eğitim değil bakım veriyorum. Bazen çocuklar oturup ağlayınca onlarla birlikte oturup ağlıyorum. Psikolojim ne durumda bilmiyorum. Çocukları bu kadar sevmeme rağmen sistem beni mesleğimden soğuttu. Verdikleri para sadece yol parama yetiyor. Bir de bunun yanında üniversiteye hazırlanmaya çalışıyorum. Sistem yine de tatmin olmuyor, bir de KPSS ye girmen lazım diyor. Akşam eve geldiğimde çocukların sesleri kulağımda çınlarken test çözmeye çalışıyorum. Üstüne bir de ek olarak haftada 3 saat çocuklara satranç dersi veriyorum. Üstelik bunu yapmazsam stajımın yanacağı söyleniyor. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de kuruma 8 proje hazırlamam gerekiyor ve bunun masrafı benim cebimden çıkıyor. Sözde stajyerim, çalışıyorum ama parayı onlara yine ben ödüyorum. Bu duruma sessiz kaldıkça onlar daha da üstümüze geliyorlar. Sigortam bile yok. Tüm bu sorunları yaşayan ve beni anlayan liseli arkadaşlara sesleniyorum. Yoldaşlar bunlara bir son demenin vakti geldi. Artık el ele verelim, mücadelemizi büyütelim ve kendimizi ezdirmeyelim. Kahrolsun kapitalizm, yaşasın sosyalizm! Ali Kul dan bir Liselilerin Sesi okuru Sömürüye dur diyelim! Bugün meslek liselerinde ve meslek yüksek okullarında staj adı altında yoğun bir sömürü var. Bu sömürüyü gören öğrenciler bu eğitim zorunlu olduğu için seslerini çıkartamıyorlar. Tabi buna eğitim denebilirse. Ben de bu sömürünün içindeyim ve devlet kurumunda staj görüyorum. Kadrolu çalışanlarla aynı işi yapıyorum fakat kendi mesleğimi yapamıyorum. Ayrıca fotokopi çekme, getir-götür işleri gibi angarya çalışmalar içerisinde sabah kahvaltılarını bile ben alıyorum. Aldığımız maaş çok az ve maaşı çalıştığım kurum kesiyor. Stajyerlerin kestikleri maaş 2 işçinin maaşı oluyor ve bizi sömürüp işten ve paradan kar kazanıyorlar. Sadece devlet kurumunda staj görenler değil çocuk gelişiminde, muhasebede, elektrikte bütün meslek gruplarında okuyanlar da bu sömürüyü görüyorlar ve bu sömürüye boyun eğdikçe sömürüleceğiz. Devrimci liseliler ve Devrimci Liseliler Birliği olarak buna dur demeliyiz! H. Akkanat Lisesi nden bir DLB li Çarklar çocukların kanı ve canı ile dönecek! Milli Eğitim Eski Bakanı Ömer Dinçer, organize sanayi bölgelerinde kurulacak özel meslek liselerini öğrenci başına yaklaşık bin lira teşvikle destekleyeceklerini söyledi. Bu haber uzun zamandır bu konuda talebi olan kapitalistleri sevindirdi. Mesleki eğitimi teşvik için organize sanayi bölgelerinde açılacak özel meslek liselerine öğrenci başına para verilecek. Aynı zamanda eğitim maliyetinin bir bölümü devlet tarafından üstlenilerek patronların kendi okullarını kurmaları teşviki sağlanacak. 4+4+4 uygulaması, ülkeyi iş gücü maliyetleri düşük genç ve ucuz işçi deposu haline getirmenin bir adımı. 4 yıllık temel eğitimin ardından gelen ilk kademe kesintisiyle 10 yaşından itibaren çocuklar meslek seçmeye zorlanacak. İkinci 4 yılda öğrenciler doğrudan meslek liselerine sürülerek meslek eğitimi adı altında işçileştirilecek. Paralı okul ve dershane sektörüne müşteri olamayan geniş bir kesim, erken yaştan devşirilerek Organize Sanayi Bölgeleri'nde kurulacak özel meslek liselerinde sermayenin teknik ve ara eleman ihtiyacını karşılayacaklar. Meslek liselerindeki 'açık öğretim' yani dışarıdan öğretim ise, dar gelirli emekçi çocuklarının erkenden fabrika yollarına düşmesine neden olacak. Bedavaya yakın maliyetli, güvencesiz bu gençler kıdemli işçi maliyetlerini düşürülmesinin de zeminini hazırlayacak. Çarklar oyun çağındaki çocukların canı ve kanıyla dönecek. Sen değilsen bile kardeşin bu çarklar arasında ezilecek

6 - Lİselİlerİn Sesİ Eğitim sistemi liselileri eliyor... İstanbul Esenyurt ta okullarından ayrılarak fabrika yaşamına adım atan genç işçiler, okulu bırakma nedenlerini anlattılar. - Okulu 9. sınıfta yani liseye başladığım ilk sene bıraktım. Sistemin dayattıkları, istedikleri gereksiz paralar, doğru düzgün ders vermeden yaptıkları sınavlar beni okuldan soğuttu. Ailemle ilgili bir sorunum yok. Tek sorunum düzenle ve onun dayattığı bu sistem bana ağır geliyor. Şu an bir işçiyim. Zaten bir öğrenci iken de pek farkım yoktu. Bize düşünme hakkı vermeyen, kendini dayatan bir eğitim sisteminde okumaktansa bu bozuk sisteme karşı çıkıyorum. Verdiğim bu karar birçok kişiye mantıksız gelebilir ama bu kararı biraz da bilinçsizce verdiğimi itiraf etmeliyim. Ama her şeye rağmen mücadeleye devam ediyorum. Eğer yeterli düzeyde bilimsel ve geliştirici bir eğitim istiyorsak mücadele etmeliyiz. Okulu bırakan bir gıda işçisi - Benim okulu bırakma sebebim devletin öğrencilere dayattığı gerici, piyasacı eğitim. Bizi birer müşteri olarak görmesidir. Şoven bir eğitim dayatıyorlar bize. Tüm öğrencilerin bunlara karşı sağlam örgütlülükler yaratması ve emek harcaması gerekir. Aslında gençliği örgütlemek devrimci öğrenciler açısından oldukça zor. Çünkü devletin dayattığı faşist eğitim yönetmeliği, yoz kültür çok hakim. Bunları insanlara anlatmak gerekiyor. Çünkü öğrenci gençlik bunlardan bıkmıştır. Bilimsel öğretiye açtır. Okulu bırakan bir tekstil işçisi Kendimizi geliştirmeliyiz Bizler liseli gençlik olarak okullarda, dershanelerde, mahallemizde, işyerlerimizde mücadele bayrağını yükseltmeliyiz. Teorik anlamda kendimizi geliştirirken pratik anlamda da gerçek bir devrimci gibi alanlarda, sokaklarda liseli gençliğin öfkesini açığa çıkartmalıyız. Bizler hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamalıyız. Unutmamalıyız ki Erdal Eren bizim yaşlarımızdayken onurlu bir şekilde direndi onurlu bir şekilde darağacına yürüdü. O, asla boyun eğmedi. Peki ya bizler? Bizler üstümüze düşen görevleri yeterince yapıyor muyuz? Bunu sorgulamamız gerekiyor. Peki ne yapmalıyız, neyi nasıl yapmalıyız? Nasıl yapmamız gerektiğini tarih bize gösteriyor. Halkların ve dünya işçi sınıfının mücadele tarihini öğrenirken ülkemiz topraklarında da Spartakistlerin, Paris komünarlarının ve Bolşeviklerin mirasçısı komünist hareketin tarihini ve çizgisini de öğrenmeli ve özümsemeliyiz. Herbirimiz birer Bolşevik gibi davrandığımız takdirde sosyalizmin kızıl bayrağını, burjuvazinin kumdan kalelerinin burçlarına dikeriz. Devrim şehitleri yaşıyor, genç komünistler savaşıyor! Beylikdüzü nden bir genç komünist Öğrencilerden pijama eylemi! Ankara Anıttepe Lisesi nde öğrenciler serbest kıyafet uygulamasını protesto etmek için derslere pijama ile giriyor. 4+4+4 saldırısının bir uzantısı olan kılıkkıyafet yönetmeliğinde yapılan değişikliğin ardından okullardaki serbest kıyafet uygulaması üzerine Anıttepe Lisesi nden bir öğrenci ile konuştuk - Pijama eylemi nasıl başladı? - Eğitim sisteminin getirdiği ve amaçları farklı olan bu uygulamaya kendi aramızda yaptığımız örgütlenmenin sonucunda küçük çaplı bir eylem olarak başladık. Türban takanlara karşı biz de böyle tepkimizi göstermek istedik. - Bu tepkinizi hocalar nasıl karşıladı? - Hocalarımızın çoğu aydın, demokrat insanlar. Önce eşofman giymemizin onlara karşı bir saygısızlık olmadığını, uygulamaya karşı bir tepki olduğunu anlattık. Hocalar da eşofman giyerek destek oldular. - Serbest kıyafete niye karşısınız? - Serbest kıyafet bizim için bir sorun değildi. Ama bunun yüzünden Şu her gün aynı kıyafeti giyiyor. diyenlerle ya da kıyafet tarzı yüzünden sınıftaki arkadaşlarla kutuplaştık. - Bu eylemler daha ne kadar sürecek? - Bizim yaptığımız eylem küçük çaplı bir eylemdi. Bu yüzden 2, 3 ve 4. sınıflara da yayacağız. Eğer biri türban takıp gelirse eylemleri daha fazla yaymayı düşünüyoruz. Liselilerin Sesi / Ankara

Lİselİlerİn Sesİ -7 Liselilerin Sesi yükseliyor! Devrimci Liseliler Birliği, çeşitli illerde yürüttüğü çalışmalarla liseli gençliği mücadele saflarına çağırdı. DLB: Devrim yürüyüşümüzü durduramayacaksınız! Devrimci liselilere yönelik polis tacizleri ve baskılar 21 Ocak günü Devrimci Liseliler Birliği tarafından düzenlenen basın toplantısıyla protesto edildi. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi nde gerçekleştirilen toplantıya, avukatlara yönelik tutuklama terörü protesto edilerek başlandı. Basın açıklamasını, polis tacizine maruz kalan DLB çalışanı Kemal Bulut okudu. Bulut, sermaye düzeninin, liseli gençliğin devrimci mücadelesini durdurmak için çaba harcadığını belirtti. Bulut şunları ifade etti: İçerde ve dışarda savaş ve saldırganlık politikalarının hız kazandığı, Suriye ye yönelik emperyalist müdahale planları üzerinden ülkemiz topraklarının NATO üssüne dönüştürüldüğü, işçi ve emekçiler üzerindeki kölelik ve sefaletin derinleştirildiği bir süreçte liseli gençliğin devrim yürüyüşü zorbaca yöntemlerle ezilmek isteniyor Liseli gençliğin teslim alınmak istenmesine karşı DLB olarak mücadeleyi yükselttiklerini ifade eden Bulut Ankara, Ümraniye nin ardından Esenyurt ta son yaşanan polis tacizini aktardı. Açıklamanın ardından Bulut, polis tacizinin geçtiğimiz yılın Temmuz ayında başladığını, yapılan telefon aramalarından sonuç alamamaları üzerine son olarak 16 Ocak günü babasının aranarak tehdit ve taciz edildiğini ifade etti. Bulut, arayanların kendilerini İstanbul Emniyet Müdürlüğü Veli Bilgilendirme Ve Önleme Bürosu olarak tanıttıklarını ve Terörle Mücadele Şubesi nde yer aldıklarını aktardı. Baskılar sökmeyecek! İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ne bağlı polisler tarafından ev telefonlarının aranmasına yanıt veren DLB liler Tehditleriniz, baskılarını sökmedi sökmeyecek! / Devrim yürüyüşümüzü durduramayacaksınız! şiarlı DLB ozalitini Köyiçi Meydan a yaptılar. Bursa da dergi satışı Liselilerin Sesi nin Ocak sayısı Bursa da liselilerle buluştu. Tophane Meslek Lisesi öğle arası çıkışında dergi satışı gerçekleştirildi. Ayrıca Liselilerin Sesi nin son sayısının tanıtımı için afişler yapıldı. Liselilerin Sesi Bakırköy de! DLB liler, 23 Ocak günü Bakırköy Meydanı nda dergi satışı gerçekleştirdiler. Ardından da DLB imzalı stickerlar meydan civarında kullanıldı. DLB liler, 7 Şubat günü yine Bakırköy Cumhuriyet Meydanı ndaydı. Liselilerin Sesi dergisinin satışını gerçekleştiren DLB lilerliseli gençliğe örgütlenme ve mücadeleye çağırdı. DLB nin yeni çıkarmış olduğu stickerlar Bakırköy Meydanı ve civarında yaygın olarak kullanıldı. Esenyurt ta film gösterimi Polis baskısına rağmen faaliyetlerini sürdüren Esenyurt DLB, 19 Ocak günü, 16 TON isimli belgesel filmin gösterimini gerçekleştirerek madenlerde yaşanan iş cinayetlerini gündemine aldı. Ümraniye de Liselilerin Sesi yükseliyor Ümraniye DLB, Mehmetçik Lisesi ve TOKİ Lisesi çevresine karne gündemli afiş çalışması gerçekleştirdi. DLB, öğrencilere karnenin verildiği gün de Sarıgazi Demokrasi Caddesi nde stant açarak liseli gençliğe Liselilerin Sesi dergisini ulaştırdı. Liselerin Sesi / Bursa İstanbul

8 - Lİselİlerİn Sesİ Karneler sizin olsun, Değerlendirme toplantısı Esenyurt DLB, önümüzdeki dönemki mücadele gündemlerini tartıştı ve planlamaları gözden geçirdi. Toplantıda, eylemin kısa sürede örgütlenmesine rağmen katılım ve coşku açısından anlamlı bir etki yarattığı görüşünde ortaklaşıldı. Yapılan konuşmalarda, bu tablonun anlamlı olmakla beraber daha da ileriye taşınması gerektiği vurgulanarak önümüzdeki dönemde yapılacaklar üzerinden tartışmalar yürütüldü Coşkulu karne eylemi Esenyurt DLB, milyonlarca liselinin karne aldığı gün Esenyurt ta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Esenyurt Lisesi önünde başlayan eylem, Uğur Dershanesi önüne yürünerek devam etti. Köyiçi Meydanı nda okunan basın açıklamasında, asıl değerlendirilmesi gerekenin eğitim sisteminin tablosu olduğu vurgulandı. Bugün alınan karnelerin çürümüş düzenin aynası olduğu belirtilen açıklamada liselerde, dershanelerde mücadeleyi büyütme ve baştan aşağı çürümüş olan eğitim sistemini bu düzenle birlikte alaşağı etme çağrısı yapıldı. Basın açıklamasının ardından Abdi İbrahim direnişçisi Mehmet Ergün ve BDSP temsilcisi söz aldılar. Konuşmaların ardından devrimci liseliler karneleri yakıp, kalemlerini kırarak eğitim sistemini protesto ettiler. Eylem, bir liselinin çaldığı bağlama eşliğinde Çav Bella, Gündoğdu, Büyü parçalarının hep bir ağızdan söylenmesi ve halaylar çekilmesiyle son buldu. Liselilerin Sesi / Esenyurt Eğitim sistemi yine sınıfta kaldı! DLB, yaptığı yazılı bir açıklama ile Karneler sizin olsun, gelecek bizim! dedi. Açıklamada, bugün asıl değerlendirilmesi gereken şeyin, eğitim sisteminin tablosu olduğu söylendi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: Bu dönemde de paralı eğitim uygulamaları onlarca hatta yüzlerce liseliyi eledi. Paralı eğitim uygulamaları nedeniyle birçok arkadaşımız okulu bırakarak çalışmak zorunda kaldı. Anadilde eğitim hakkı gasp edilirken anti-bilimsel eğitim, baskıcı uygulamalar, soruşturmalar ve disiplin cezaları da öğrencileri eledi. Eğitimin özelleştirilmesinden içeriğinin gericileştirilmesine kadar tüm alanlarda bu saldırıların örneklerinin önümüzdeki dönemde de görüleceğinden kuşku duymamak gerekiyor. İşte bu yüzden bugün buradayız ve anti-bilimsel, eşitsiz ve nitelikten uzak yapısıyla bizleri değerlendirmeye kalkan eğitim sisteminin karnesini açıklıyoruz. Bugün aldığımız karneler çürümüş eğitim sisteminin aynasıdır. Buradan bir kez daha haykırıyoruz: Verdiğiniz karneler ve karnelerin yanına iliştirilen teşekkür ve takdir belgeleri liselilerin gerçekliğini yansıtmıyor. DLB açıklamasının son bölümünde ise liselerde, dershanelerde mücadeleyi büyüterek eğitim sistemini bu düzenle birlikte alaşağı etme çağrısı yapıldı.

Lİselİlerİn Sesİ - 9 gelecek bizimdir! Liseliler eylemi değerlendirdi Eylem genel anlamıyla çok güzel ve coşkulu geçti. Eylemden ziyade bir etkinlik gibiydi. DLB olarak mücadelemizi güçlendirip daha iyi eylem ve etkinlikler yapacağız. Pİ Analitik Dershanesi nden DLB liler Eylem coşkulu bir biçimde geçti. Gerek yürüyüş gerekse dershane önündeki açıklama çok iyi oldu. Daha fazla insana kendimizi anlatma imkanı bulduk. Birçok insan da dershaneden çıkarak desteğe geldi. Daha iyilerini yapacağımızı düşünüyorum. Esenyurt tan bir DLB li Eylem coşkulu ve etkileyiciydi. Daha fazla liseli arkadaşımızı katabilseydik, daha fazla insana sesimizi duyurabilirdik. Yaptığımız eylem ilgi çekiciydi. Esenyurt Lisesi nden bir DLB li Eylem gerçekten de çok iyiydi. Ve çok güzel geçti. Bu mücadeleyi büyütmek bizim ellerimizdedir. Lise ve dershanelerimizde arkadaşlarımızı bilinçlendirerek mücadelemizi daha geniş alana yayabiliriz. Halil Akkanat Lisesi nden bir DLB li Eylem için güzel demem bile az kalır. Hep birlikte omuz omuzaydık. Abdi İbrahim işçileri bize desteğe geldi. Bizim de onlara desteğe gitmemiz lazım. Bir dahaki toplantımızda bunu gündemimize alacağız. Artık mücadelemiz daha güçlü olacak. Böyle giderse gelecek bizim, gelecek sosyalizmin olacak. Halil Akkanat Lisesi nden stajyer bir DLB li İyi bir eylem oldu. Kendi düşüncemizden arkadaşları tanıdık. Bundan sonra eylemlerimizi ve etkinliklerimizi daha da iyi örgütlersek sesimizi bugünkü coşkudan kat be kat daha iyi duyururuz. Ve daha iyi etkiler yaratırız. Eylemde emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Halil Akkanat Lisesi nden bir DLB li Mücadelemizi arttırmak ve eylemler için daha fazla çaba gerekli. Bir dahaki eylem için dikkat etmemiz gereken noktaların bunlar olduğunu düşünüyoruz. Her şeyin ötesinde, çok güçlü bir eylemdi. Ayrıca bize desteğe gelen Abdi İbrahim işçilerine de teşekkür ediyoruz. Biz de onların haklı mücadelesinin yanındayız. Ali Kul Lisesi nden bir grup DLB li İlk katıldığım eylemdi ve çok büyük mutluluk duydum. Bizim yaptığımız bugün için küçük çaplı bir eylem olabilir. Ama sesimizi daha fazla haykıracağız, bizi geleceksiz bırakanlara karşı. Umuyorum ki daha iyilerini yapacağız. A.T.M.L den bir DLB li Bu yaptığımız eylem bizlere dayatılan anti-bilimsel, paralı, gerici eğitime karşı bir tepkinin ifadesiydi. Bizler bugün olduğu bu çürümüş düzene karşı hep mücadelede olmalıyız. Bütün liseli arkadaşlarımızı da bu mücadeleye desteğe çağırıyorum. Meslek Lisesi nden bir DLB li Biz liseliler birlik olduğumuz müddetçe bizlere dayatılan 4+4+4 karanlığına, bizleri bekleyen geleceksizliği tarihin çöplüğüne gönderebiliriz. Ancak özgür bir geleceği mücadele ederek inşa edebiliriz. Esenyurt Lisesi nden bir grup DLB li

10 - Lİselİlerİn Sesİ Ankara da Devrim Okulu Ankara DLB, liselerin yarı yıl tatiline girmesinin ardından bir haftaya yayılan bir Devrim Okulu gerçekleştirdi. Devrim Okulu'nun ilk gün programı, 26 Ocak ta Mamak İşçi Kültür Evi nde yapıldı. Program, Yılmaz Güney in Zavallılar isimli filminin gösterimi ve ardından Güney sineması ve toplumsal gerçekçilik üzerine gerçekleştirilen söyleşiydi. Söyleşide, açlık, yoksulluk gibi kavramların günümüzde de yakıcılığını koruduğu, Güney in filmlerinde de yaşamdan gerçeklikleri anlattığının altı çizildi. Söyleşide, filmin çekiminden bugüne 40 yıl geçmesine rağmen halen aynı sorunların yaşandığı, hatta sorunların daha da katlandığı tartışıldı. Devrim Okulu nun ikinci gün programı kapsamında Felsefe söyleşisi başlığı altında gerçekleştirilen etkinlikte kişinin özneleşmesi üzerine canlı tartışmalar yapıldı. Tartışmalar sırasında liseliler İnsan nedir?, Ne için ve nasıl mücadele etmelidir? başlıklarını tartıştılar. Devrim Okulu nun üçüncü gününde liselilerin sorunları ve örgütlenme üzerine bir söyleşi yapıldı. Söyleşide liselerdeki staj sorunu, ulaşım sorunu katkı payları gibi konular tartışıldı. Sorunların çözümü noktasında, örgütlülüğün önemi ele alındı. 4. günde ise emperyalist savaş ve devrimci tutum başlıklı söyleşi gerçekleştirildi. Etkinlikte Suriye'de yaşananlar tartışıldı. Esad veya ÖSO yanlısı olmak değil, işçi ve emekçilerin çıkarına hizmet edecek devrimci bir çıkışın gerekliliği üzerine duruldu. Suriye de olası bir savaş yaşanması durumunda, eylemli tepkilerin nasıl örgütlenebileceği tartışıldı. Devrim Okulları nın son gününde ise Türkiye de devrimci gençlik hareketini anlatan Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm! isimli sinevizyonun gösterimi gerçekleştirildi. Sinevizyon gösteriminin ardından Mamak İşçi Kültür Evi Şiir Topluluğu sahne aldı. Liselilerin Sesi okurları da kısa bir müzik dinletisi gerçekleştirildi. Liselilerin Sesi / Ankara Alternatifler yaratalım, Devrim Okulları nda buluşalım! Okullarda verilen eğitim bizlerin bütünsel gelişimini sağlamıyor aksine var olan yeteneklerimizi yok ediyor, kendimizi ifade etmemizi dahi engelliyor. Bizlere, sorgulamayıp verileni ve söylenileni kabul etmemizi dayatıyor. Üzerine düşünüp tartışılmadan sadece ezberletilen bilgilerle ölçülen dersler ve bu bilgilerin ürünü karneler de doğal olarak bizleri değil var olan eşitsiz eğitim sisteminin notunu gösteriyor. Üstüne üstlük, bu eğitim sisteminin ürünü olan karneler bizlere parayla veriliyor. Karne parası vermek istemeyen öğrenci kötü öğrenci oluyor, sorunlu öğrenci oluyor. Karne parasını veren, okuldan istenen aidat, spor vs. paralarını düzenli ödeyenler ise örnek öğrenciler olarak tanımlanıyor. Okullarda sorgulamak, söylenenlerin aksine bir görüşte bulunmak suç! Paralı eğitime, müşterileşmeye karşı çıkmak suç! Peki, ne mi yapmamız gerekiyor? En başta örgütlenmeli ve bilinçlenmeliyiz. Devrim okulları bunun için önemli bir yerde duruyor. Devrim okulları içerisinde yapacağımız pek çok aktivite bizlerin düşünsel ve kültürel gelişimine önemli katkılar sunacaktır. Film ve tiyatro gösterimleri yapmak, sanatsal çalışmalar gerçekleştirmek ve bunun yanında kendi özgül sorunlarımız veya siyasal gündemler üzerine tartışmalar yapmak ve en önemlisi çözüm yolları aramak devrim okullarında planladığımız çalışmalardır. Sistemin tek tipleştirdiği, arkadaşlarımızla aramızda rekabeti yarattığı, sorgulamamızı engellediği eğitime karşı alternatif oluşturmak mümkün, devrim okulları bu alternatiflerden biridir. TOKİ Lisesi nden bir Liselilerin Sesi okuru

Lİselİlerİn Sesİ -11 değerlendirildi. Ayrıca ikinci dönemin başlaması ile birlikte temel gündem olacak eleme sınavına karşı yürütülecek mücadele ve yapılabilecekler tartışıldı. 9 Şubat günü yapılan 2. gün programında ise emperyalist savaş, Türkiye nin Suriye deki taşeronluk rolü ele alındı. istanbul'da iki yakada Devrim Okulları İstanbul'da Anadolu ve Avrupa yakalarında yapılan iki ayrı etkinlikle liseliler Devrim Okulları nda buluştu. 2 Şubat ta Avrupa Yakası'nda gerçekleştirilen etkinlik, DLB adına yapılan sunumla başladı. Sunumda güncel gelişmeler, liselilerin yaşadığı sorunlar, bunlar karşısında yapılabilecekler, DLB nin misyonu ve hedefleri üzerine bir anlatım gerçekleştirildi. Sunumun ardından liselilerin gündemleri üzerine canlı tartışmalar yaşandı. Tartışmada 4+4+4 eğitim sistemi, eleme sınavı, meslek liselilerin özgün sorunları, paralı ve gerici eğitim uygulamaları, emperyalist savaş politikaları gibi başlıklar öne çıktı Aranın ardından DLB'nin önümüzdeki dönem yürüteceği çalışmalar üzerine konuşuldu. Bu kapsamda yayın ve materyal kullanımı, yayına katkı, farklı araçların kullanılması, düzenli toplantılar ve etkinlik-eylem gerçekleştirilmesi vb. üzerine öneriler getirildi. Güncel bir deneyim olarak Esenyurt ta gerçekleşen karne eylemi Devrimci liseliler etkinlikte buluştu Okulların ara tatile girdiği ilk gün olan 26 Ocak Cumartesi günü liseliler İzmir de etkinlikte buluştu. Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi nde yapılan etkinlikte, emperyalist kapitalist sistemin önemli kurumlarından biri olan Dünya Ticaret Örgütü ve onun eliyle uygulanan politikaların teşhirini yansıtan İSYAN filminin gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından yapılan film değerlendirmesinde sağlığın paralı hale getirilmesi, Anadolu Yakası'ndaki Devrim Okulu'nda, eğitim sisteminin ortaya çıkardığı sorunlar ve bu sorunların liselilerdeki etkisi, 4+4+4 ile birlikte son dönemde eğitim alanında yaşanan saldırılar, yaşanan sorunlar karşısında liselilerin mücadelesi, DLB ve yayın başlıkları altında tartışmalar yapıldı. Bu yakanın çalışmalarının ikinci günü ise 8 Şubat ta yapıldı. Türkiye devrimci hareketinin tarihi, devrimci gençlik hareketi ve devrimci parti başlıkları ele alındı. Bugün dindar nesil projesini, 4+4+4 modelini, din derslerinin artmasını ve türbana alan açan kılık-kıyafet değişikliğini gündeme getiren AKP nin 1980 darbesinin ürünü olduğu vurgulandı. 80 sonrasında ise Türkiye de komünist hareketin ortaya çıkması ve bu gün 25 yıllık bir birikime sahip olduğu ve Denizlere, Mahirlere, İbrahimlere ancak komünist hareketin sahip çıkabileceği vurgulandı. Aranın sonrasında devam eden oturumda ise liselerde yaşanan sorunlar ele alındı. Kapitalist sistemin sorgulamayan, şükürcü, dindar bir liseli gençlik yetiştirmek için elinden geleni yaptığı böylesi bir dönemde farklı liselerden biraraya gelinerek liselere ve siyasal gündemlere dair tartışmalar gerçekleştirilmesinin çok anlamlı olduğu dile getirildi. Toplantı devrim okullarının son oturumu haftanın belirli günleri bir araya gelinerek okuma ve tartışma çalışmaları yapılmasının kararlaştırılmasıyla son buldu. Liselilerin Sesi / İstanbul dünyanın kapitalist devletlerin yağmasına açılması, başka bir dünyanın mümkün olduğu vurgusu yapılırken liselilerin kendi okullarında yaşadıkları sorunlar tartışılarak neler yapılması gerektiği üzerinde duruldu. Liseliler okullarda yaşadıkları mücadele deneyimlerini aktardılar. Serbest kıyafet, imam hatip ortaokulları, servis sorunu ve kantin boykotu tartışılan başlıklar olarak öne çıktı. Yeni dönemde liselilere dönük kapsamlı bir faaliyet örülmesi de planlandı. Bu doğrultuda ayda bir film gösterimi yapılması kararlaştırıldı. Ayrıca Liselilerin Sesi ne yazılar yazılması kararlaştırıldı. Liselilerin Sesi / İzmir

12 Eşit, parasız eğitim; sınavsız üniversite istiyoruz! Lİselİlerİn Sesİ - Hayatımızın en güzel çağı elenerek geçiyor. Geleceğimizi elimizden almanın ilk adımı olan sınavlar, ilköğretimden başlıyor lisede, üniversitede ve sonrasında da bizleri karadelik gibi içine çekiyor. İşçi ve emekçilerin çocukları olan bizler zaten hayatımızın bütününde elenirken sınavlar ise son umutlarımızı da eliyor, ya da sınav kapılarında düzene mahkûm ediliyoruz. Şimdi, YGS ve LYS adı altında önümüze konulan iki bölümlük bir sınav komedisi bizleri bekliyor. 12 yıl boyunca birkaç saatlik bu sınavlar için hazırlık yapıyoruz. Üniversiteye giriş sınavlarını, gelecek kapılarını açan anahtar olarak sunanların sisteminde mutlu azınlıklar olmak için gecemizi gündüzüme katıyoruz. Hatta ve hatta aynı sırada birlikte dirsek çürüttüğümüz arkadaşlarımızla kör bir rekabet içerisine sokuluyoruz. Binlercemiz eğitim masraflarını denkleştirebilmek için canını dişine takıyor. Dershane parasını denkleştirmek, okul harçlığını çıkarabilmek için inşaatta çalışırken ölen arkadaşlarımız, paralı eğitim sisteminin kurbanı oluyorlar. Ailelerimiz de, büyük borçların altına girerek tıpkı bizim gibi bu sistemin kurbanı oluyorlar. Okula, dershaneye, ders kitaplarına, kurslara verebildiğimiz para kadar eğitim alabildiğimiz bu sistemde ezberci, sorgulamayan bireyler olarak yetişiyoruz. Cebi dolu olanların çocuklarının en güzel okullarda okuduğu bu sistemde eğitimde fırsat eşitliğinden bahsedilebilir mi? Arkadaşlar! Bize karanlık bir gelecekten başka bir şey sunamayanlar Anayasa daki eğitim hakkından, okullarda parasız kitap dağıtımından ve her öğrenciye tablet PC gibi göstermelik uygulamalarla böbürleniyorlar. Yandaşlarına kıyak yaparak gemilerini yüzdürenlerin yalancılıklarını yüzüne vurup parasız eğitim istediğimizde ise zindanlara kapatılan yine bizler oluyoruz. O zaman hep birlikte soralım! *Bizleri sınavlara endeksli yaşamaya mahkum eden, şifre skandallarıyla ipliği pazara çıkmış bu sistem eşit bir eğitim verebilir mi? *Bizleri sınav kazanma hayaliyle dershanelere para akıtmaya zorlayanlar, okullarımızı ticarethaneye çevirip etimizi, kanımızı Diploma staj adı altında lı işsizler Üniversit ordusu! e y patronlara ü ksek oku mezun o l bitirip lan ama iş bulam pazarlayanlar sayısı 20 ayanların 10 Ekim iti parasız bir bariyle 5 demiş ü 00 bin. K niversite im kapısı ge eğitim diye! lecek ka p ısı verebilirler mi? *Bizleri ezberci, sorgulamayan bir düzene mahkum eden bu eğitim sisteminde bilimsellikten bahsedebilir miyiz? *Anadilimize kelepçe vuran, zorunlu derslerle dilimizi inkar eden bu düzen ve onun eğitim sistemi bizlere özgürlük verebilir mi? *Üniversiteden mezun olduktan sonra yüzbinlerce atanamayan öğretmen ve diplomalı işsiz yetiştiren bu sistem bizlere gelecek verebilir mi? Bu soruların toplamına vereceğimiz tek yanıt koskoca bir HAYIR! dır. Öyleyse, baştan aşağı skandallarla dolu olan YGS-LYS sınav sistemini reddederek işe başlayalım. Nitelikli, eşit, parasız bir eğitim sistemi için üniversiteye sınavsız giriş talebimizi güçlü biçimde haykıralım. Arkadaşlar! Gelin, geleceğimizi birlikte kuralım ve bizleri karanlığa mahkum eden eğitim ve sınav sistemine boyun eğmeyelim! Bizleri hayatımızın en güzel çağında sınav salonlarına kapatan bu düzene karşı omuz omuza verelim. Dershanelerimizde, liselerimizde Eşit, parasız, nitelikli eğitim! Sınavsız üniversite! için birleşelim, örgütlenelim! Unutmayalım ki, susmak onaylamaktır. Geleceğimizin sınav salonlarında değil mücadele alanlarında olduğunun farkına varalım. Devrimci Liseliler Birliği olarak, geleceğimizi çalan eğitim ve sınav sistemine karşı tüm liselileri mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Bu haklı mücadelede yalnız değiliz. Bu sorunu derinden yaşayan yüzbinler, milyonlarız. Gücümüzün farkına varalım ve bu köhne düzeni değiştirip geleceğimizi kurmak için elemeci sınav sistemine başkaldıralım. Bize sunulanla yetinmeyip layık olduğumuz bir dünya için mücadele edelim. DEVRİMCİ LİSELİLER BİRLİĞİ

Lİselİlerİn Sesİ - 13 Hayatta kendi tercihlerini yapma imkânı bulamayan anne babalarımız yaşadıkları sömürü ve aşağılanmayı, onları insanlıktan çıkaran çalışma koşullarını gördükçe bizlere telkinlerini sıklaştırır, Oğlum, kızım okuyun, bir yerlere gelin. Bizlerin haline bakın da ders çıkarın. Okumazsanız, köle gibi çalışırsınız. Her gün işyerinde yaşadığımız sorunları görün tercihinizi ona göre yapın! Bu sık sık yinelenen telkinlerin işe yaramadığını düşünen ailelerimiz, ikinci bir yöntem olarak ise sömestr ya da yaz tatillerinde bizleri işe göndererek kendi derslerini veriyorlar. Genç yaşta bir işyerinde çalışıp oradaki zor şartlara tanık olduğumuzda, paranın ne kadar zor kazanıldığını ve çalışma koşullarının insanı ne kadar yıprattığını, aşağıladığını gördüğümüzde, böyle bir hayat sürmek istemeyeceğimiz için derslerimize azimle çalışacağımıza ve sorunun çözüleceğine inanıyorlar. Ama görmüyorlar ki, sorun derslere çalışıp çalışmamak değil. Görmüyorlar ki, onların çalışmaktan şekil değiştirmiş ellerinin, genç yaşlarında beyazlamış saçlarının, iki büklüm olmuş bedenlerinin daha doğrusu yaşadıkları tüm sorunların gerisinde tıpkı bizlerin aldığı kötü notlarda, başarı-başarısızlık değerlendirmelerinde de olduğu gibi eşitsizliklere ve sömürüye dayalı kapitalist sistem yatıyor. Paralı eğitim yoksul öğrencileri eliyor Kapitalist sistemin gereği olarak eğitimin özelleştirilmesi, eğitim kurumlarının ticari işletmelere dönüştürülmesi, emekçi semtlerinde eğitimin kalitesinin düşmesine, niteliksizleşmesine yol açıyor. Bunun ilk adımı yoksul kesimlerin çocukları olarak okul bahçelerinden fabrika kapılarına yollanıyor, biraz daha şanslı olanlarımız ise ikinci adımda sonu gelmez sınavlarla karşı karşıya kalıyoruz. İyi bir liseye gitmek, üniversiteye yerleşebilmek hiç de bizlerin tercihlerinin ürünü olmuyor. Sistemin çıkarları ve ihtiyaçlarına göre olanaklı oluyor ya da imkânsızlaşıyor. Zaten eşit olmayan eğitim sistemi sınavlar yoluyla var olan eşitsizliği daha da arttırıyor. Sınav odaklı eğitimden kaynaklı dershaneler dışında seçeneğimizin kalmaması ailelerimiz için de ciddi bir maliyet oluşturuyor. Geçimini zor idame ettiren ailelerimizin, bir umut diyerek bizleri dershanelere yazdırması ise bizlerin üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Sonu gelmez sınavlar yüzünden yaşadığımız stres, ailelerimizin bizlerin üzerinden kurduğu gelecek hayalleriyle bir kat daha artıyor. Eğitim hayatı boyunca yaşadığımız eşitsizlikler, sınavların yarattığı rekabet ortamı ve yine sınavlar yoluyla artan stres, ailelerin üzerimizdeki baskısı, geleceğe dair belirsizliklerin yarattığı kaygılar fiziksel rahatsızlıkları, bunalımları, intiharları beraberinde getiriyor. YGS ye hazırlanan Samsun 19 Mayıs Lisesi öğrencisi Damla Orhan ın sınav stresi nedeniyle kalp krizi geçirip hayatını kaybetmesi, Ankara Mamak ta Nazik Kıraç ın, SBS nin başarısız geçmesi sonucu bunalıma girerek intihar etmesi, 19 yaşındaki Yusuf Deli nin sınava hazırlandığı dershanenin teras katından atlayarak hayatına son vermesi, eğitim sisteminin biz gençleri nasıl yok ettiğinin en çarpıcı örneklerdir. Adana da üniversiteye giriş sınavında başarısız olma korkusu yaşayan 21 yaşındaki Tuğba Koyucu nun kendisini elektrik kablosuyla asarak intihar etmesi örneğinde de olduğu gibi bu sistem bizlere geleceksizlikten başka bir şey sunmuyor. Öyleyse tercihimizi yapalım! Yaşamımızı birkaç saatlik sınavlara sığdırmaya çalışan, başarımızı eşitsiz ve şifrelerin yaşandığı bu sınavlarla ölçen eğitim sistemine, sistemin dayattığı müşterileşmeye, diplomalı işsizliğe, geleceksizliğe karşı kendi tercihimizi yapalım. Bunun için de bir tek seçeneğimiz var, mücadele! Devletin bir yılda eğitime ayırdığı paranın yaklaşık beşte birini emekçiler devletin açtığı sınavlara girmek için harcamak zorunda kalıyor...

14 - Lİselİlerİn Sesİ EĞİTİM SİSTEMİ ÖĞRETMİYOR, ÖĞÜTÜYOR! Eğitim sınavlardan ibaret olduğu için ilkokuldan başlayarak, lise ve üniversite eğitimi için sürekli sınavlara tabii tutuluyoruz. Sürekli bir yarışın içerisine sokuluyoruz. Sınav odaklı eğitimin yarattığı rekabet, kulağımıza söylenen Çalış, diğerlerinden önde ol ve kazan! sözleriyle iyice artırılıyor. Sınav, stres, baskılanmışlık tam geçti derken başka bir sınava hazırlık içinde buluyoruz kendimizi; çünkü bu düzende eğitim görmek sınav demektir. İyi bir liseye mi gitmek istiyorsun işte sana yolu; sınav! İyi bir üniversiteye mi yerleşmek istiyorsun, bunun için sınava gireceksin! Eğitim denilen yerde attığımız ilk adımla başlayan sınavlar lise ve üniversiteyle de sınırlı değil maalesef. Eğitim hayatımız bittiğinde ise yıllardır hep aynı tondaki ses konuşmaya devam ediyor; iyi bir iş mi bulmak istiyorsunuz, bunun için sınava girmeniz gerekiyor!.. Sınavların üzerinden ciddi bir gelirin kazanıldığı kapitalist sistemde elbette ki Eğitim, eşittir sınav! olur. Hayatımız sınavlara hazırlanmakla geçiyor ve sınavların yarattığı baskı, psikolojik rahatsızlıklar vb. yaşamımızı kâbusa çeviriyor. Aslına bakarsanız kapitalist sistem içerisinde verilen eğitim bizlere bir şeyler öğretmiyor, bizleri sadece öğütüyor. Samandıra Lisesi nden bir liseli YGS-LYS pastası 1.5 milyara ulaştı! Sınav ekonomisinin lokomotifini üniversite giriş sınavları oluşturuyor. Üniversiteler, 1974 yılından itibaren ÖSYM nin yaptığı sınavla öğrenci alıyor. Son yıllarda ortalama 1.5 milyon aday, üniversite giriş sınavına giriyor. Bunun 750-800 bini lise son sınıf öğrencisi. Dershane sektörünü de YGS-LYS ayakta tutuyor. Büyük şehirlerde dershaneye giden bir öğrencisinin yılda ortalama 2 bin ile 4 bin TL arasında ücret ödemesi gerekiyor. Bu sınavlara giren öğrencilerin üçte birinin dershaneye gittiği tahmin ediliyor. 500 bin öğrencinin ortalama 3 bin TL ödediği düşünülürse, dershanelerin, yılda üniversiteye hazırlıktan 1.5 milyar TL ciro yaptığı görülüyor. Eğitim sistemi yetenekleri açığa çıkartmalı! Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi nden bir öğrenciye üniversiteden beklentileri neydi, ne ile karşılaştı? sorularını sorduk. Cevabı üniversiteler gelecek kapılarını aralamıyor oldu. - Üniversiteden beklentilerin karşılandı mı? Ben sinema okumak istiyordum. Üniversitede de buna uygun dersler ve araçlar olacak sanıyordum. Fotoğraf makinesi vb. gibi Ama hiç hayal ettiğim gibi değildi. Örneğin birinci sınıfta 15 yıl boyunca gördüğümüz İnkılap Tarihi ve Türkçe derslerini gördük yeniden. İkinci sınıfa geçtiğimde düzelir diye bekledim ama bu sınıfta da işletme, ekonomi gibi alan dışı dersler gördük. Halihazırda gazeteciliğin ya da sinemanın bilimine inen bir ders yok. - Elit üniversiteleri kazanmak ne sağlar? Hiçbir şekilde geleceğim garanti altında değil. Herhangi bir devlet üniversitesinden mezun olan bir öğrencinin asla iş garantisi yok. Belki ODTÜ, özel üniversitelerden Bilgi gibi olabilir. Zaten özel üniversiteler kendi holdinglerine pazarlaka elemanı yetiştiriyorlar. Sorun senin ne istediğinde! Sen hayattan ne bekliyorsun? İşe girdiğinde ne değişti? Sadece kendini mi kurtarmak istiyorsun? Sadece iyi para kazanmak mı istiyorsun? Bu soruları cevaplamak gerekiyor. Büyük firmalar seni köle gibi çalıştırıyor ve aldığın parayı harcayacak enerjin dahi kalmıyor. Okulda aldığımız eğitim yeterli değil ama ben kendimi yetiştirmeye çalışıyorum. Uzun metrajlı bir film çekmek istiyorum ve bunu başarabilecek duruma da geldim sayılır. Ama bunun bütçesini yaratmak gerekiyor. Her okulda yok ama bazılarında ekipman kiralayabileceğin medya merkezleri var. Oradan 1-2 haftalığına ekipman kiralayabiliyorsun. Sana sürekli soruyorlar ne çekeceksin, ne yapacaksın?, yapacağın işi göstermen gerekiyor. Örneğin sistemi eleştiren bir çektiğimizde sorgulanıyoruz. Bir arkadaşımız Kıyıda filmini çekti. Bu da eleştirel bir filmdi. Okuldakiler incelediler ama anlamadılar, izin verdiler. Ama ben tamamen anti-propaganda bir film çekmek istesem bana asla izin vermezler. Sınavlara deli gibi çalışmanın bir anlamı yok. Bir şeyler üretmek istiyor musun, ona bakmak lazım. Eğitim sistemi insanların yeteneğini açığa çıkarmalı. Kapitalizmde bu böyle değil ama. İnsanların içindeki yeteneği köreltiyorlar.

Lİselİlerİn Sesİ - 15 Sovyetler Birliği'nde proletarya iç savaşı zaferle taçlandırmıştır. Ancak genç sosyalist iktidarın omuzlarına yıkılan sorunlar muazzamdır. Bunlardan biri de ülkenin dört bir yanına dağılmış sokak çocuklarıdır. İç savaşta annebabasını yitirmiş bu çocuklar sokakta açlıkla boğuşmaktadırlar. Kimileri yaşam kavgasını küçük çaplı hırsızlıklarla, kimileri sokak çeteleri kurarak sürdürüyor. Fizik ve ahlaki olarak bozulmuş bu küçük serseriler zaman zaman Eğitim Bakanlığı tarafından çeşitli yurtlarda toplansalar da, çok geçmeden yeniden sokaktaki yaşamlarına dönüyorlar. Ta ki genç, ideallerle dolu ve hırslı bir öğretmen olan Anton Makarenko ya sokak çocuklarından oluşan bir topluluk kurma görevi verilinceye kadar. Makarenko örnek bir çaba ve bitip tükenmez bir enerjiyle ve çevresine topladığı bir avuç öğretmenle; çalıp çırpmaktan başka hiçbir şey öğrenmemiş, çoğu okuma yazma dahi bilmeyen gençlerden oluşan şekilsiz bir topluluğu örnek bir kolektife dönüştürmeye koyulacaktır. Sosyalist toplumun yeni insanını yaratmak isteyecektir. En büyük amacını dile getirirken şöyle der Makarenko İnsan, her şeyden önce insan olmalıdır, sözcüğün tam anlamıyla insan olmalı, gerçek bir insan Eğitbilim kitaplarında bu doğrultuda sorulara yanıt bulamayan Semyonoviç, kolektif çalışmaya, üretime ve paylaşıma dayalı kendi eğitim yöntemini geliştirecektir. Uyguladığı katı disiplin nedeniyle zaman zaman yetkililerle çatışacaktır. Ancak, Gorki topluluğu adı verilen çocuklar mutludur. Zira hayatlarına çeki düzen veren disiplin biçimsel değil, tersine üretken ve ileriye doğru gelişen dolu dolu bir yaşam disiplinidir. Makarenko bu mutluluğu bir dostuna şöyle tanımlar: Çeşit çeşit mutluluk vardır. Çalışmanın verdiği mutluluk, doğayla, kötü toplumsal koşullarla, serserilerle yapılan savaşımların verdiği mutluluk vardır; güç, rahatsız edici, huzursuz bir mutluluktur bu. Bu tür mutluluğun bir yerinde şiş, bir yerinde çürük, çizik, yara vardır her zaman-ama unuma ki, dünyayı döndüren tek şeyde budur Gorki topluluğu öylesine hızlı bir gelişme yaşayacaktır ki, çok kısa bir sürede mükemmel bir kolektif haline gelecektir. Üreterek ve paylaşarak insan haline gelen dünkü serseriler, tarım alanında uzmanlaşacak, marangozluk, tornacılık vb işlerde ustalaşacaklardır. Bir süre sonra kendi küçük yerleşim alanına sığamayan topluluk harap ve yıkık birkaç bina içeren Trepke topraklarında büyük emeklerle yeni yaşamlarını kuracaklardır. Hep daha ileriyi hedefleyen Gorki kolektifi, önüne koyduğu tüm görevleri kurduğu müfrezeler aracılığıyla eksiksiz yerine getirecektir. Her müfrezenin başında çocuklar tarafından seçilen bir komutan bulunmaktadır. Gorki topluluğunu ilgilendiren tüm kararlar Komutanlar Kurulu tarafından alınmaktadır. Kimi zaman ciddi zorluklarla karşılaşan topluluk, disiplin ve demokrasinin bu olağanüstü uyumu sayesinde her türlü engelleri tökezlemeden aşmaktadır. Bu başarıyı gören yetkililerin direnci de nihayet kırılacak ve sokak çocuklarından oluşan bu örnek toplulukta komsomolun kurulmasına izin verilecektir. Komutanlar Kurulu nun aldığı en zor karar, kendi elleriyle kurdukları Trepke yi terk etmek olacaktır. Yetiştirilen ilk kuşağın büyük çoğunluğu işçi üniversitelerine kayıt olmuştur. Arkadaşlarını büyük bir coşkuyla uğurlayan Gorkililer ardlarına bile bakmadan serseri çocuklar için kurulmuş Kuryaja gidecek, buraya kendi geleneklerini taşıyacaklardır. Ahlaksız çocukları birer gerçek insan haline getirmek elbette ki zorludur. Ancak ne Anton Semyoviç ne de yetiştirdiği çocuklar zorluklardan kaçacaklardır. Ciddi bir mücadele sonucu yeni insan kazanacak, Kuryajlılarla birleşen Gorkililer 800 kişilik dev bir ordu olarak Yaşam Yolu na devam edecektir. Yaşam Yolu tümüyle gerçeklere dayanmaktadır. Gorki topluluğu ile uzun süre yazışan ve onu ziyaret eden Maksim Gorki yazarı şu sözlerle kutlar: Sevgili Anton Semyoviç, kitabınızı sevinç ve coşkuyla okudum. Çocuklara karşı duyduğunuz sevgi ve sevecenlik, insan ruhunu ne denli iyi tanıdığınız, yapıtınızın her sayfasında görülmektedir. Sizi bu kitabınızdan ötürü içtenlikle kutlarım Yaşam Yolu yalnızca tutkulu bir insanın engin sevgi ve sevecenliğini değil, üretmenin, çalışmanın ve paylaşmanın olağanüstü bir destanını da kapsamaktadır. Sosyalist toplumun bir ilk çekirdeği sayılabilecek bir yaşam okuluyla karşılaşıyoruz. Yeni geleneği ve yeni insanı yaratmak utkusuyla yola çıkmış tüm komünistler bu romanı mutlaka okumalıdır!

16 - Lİselİlerİn Sesİ Pek çoğumuz bu sorunun yanıtını düşündüğümüzde Bunun olması mümkün değil, nerede görülmüş veya nasıl olacak ki türünden cevaplar veririz. Ülkemizde onyıllardır devam eden ve özellikle dinci-gerici AKP iktidarının son 10 yıllık sürecinde iyice yoğunlaşan eğitimin piyasalaştırılması ve anti-bilimsel uygulamalar bizi böyle bir soru karşısında bu türden yanıtlar vermeye itiyor. 4+4+4 gerici eğitim uygulaması, staj sömürüsü, eşitsiz sınav sistemi, şirket gibi hareket eden dershaneler ve ticarethaneye dönüştürülmek istenen okullarımızdaki uygulamalar Türkiye deki eğitim sisteminde yaşanan neoliberal dönüşüm uygulamalarının başlıcalarıdırlar... Küba nın eğitimdeki başarısı Ancak, dünya genelinde işçi sınıfı ve halkların mücadele tarihine baktığımızda bunun tersi örneklerin de hayata geçmiş veya bugün halen daha uygulandığını görürüz. Bahsetmek istediğimiz ülke, yüzleri gülen, ayakları dans eden, zihinleri politik öğretilerle gelişen, kitap hediyesine oyuncak hediyesi kadar sevinen çocukların ülkesi Küba dır. Küba nın eğitim alanındaki başarısı tüm dünyada hayranlıkla izlenirken emperyalist merkezlere korku salan bir özelliğe sahiptir. Bu başarı hiç de kolay sağlanmamıştır ve asla tesadüf değildir. Küba nın düşmanları bile bu başarıları görmezlikten gelememiştir. Kıt kaynaklara sahip bu küçük adanın başarılarını kabul etmek zorunda kalan OECD, UNESCO ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar, Küba Eğitim Sistemi ni örnek almıştır. Tabiî ki bu örnek alış sosyalist bir içerikte değil tamamen kar üzerine kurulu bir eğitim sistemini hayata geçirmek üzerinedir. Eğitim ne bir iş ne de bir ayrıcalıktır Ocak 1959 da yani bundan 54 yıl önce devrimci ordu Havana ya girdiğinde ve Batista diktatörlüğü yıkıldığında, nüfusun yaklaşık dörtte birinin okuma yazma bilmediği Küba da okul çağındaki çocukların yüzde 54 ü okul yüzü görmemişti. Devrimci hükümet bu tabloyu tersine çevirmek için harekete geçti ve bir dizi uygulamayı hayata geçirdi. İşe ilk olarak Küba daki tüm okul ve üniversite yönetimleri feshedilerek başlandı. Ülkedeki tüm eğitim kurumları, Eğitim ne bir iş ne de bir ayrıcalıktır diyen, Milli Eğitim Bakanlığı nın eline geçti. Bu açıdan Ocak 1959 öncesinde Küba daki eğitim sisteminin tablosuna bakmakta yarar vardır. Eğitimde bölgeler arasındaki kaynaklar ve fırsatlar arasındaki eşitsizlikler çok büyüktü. 1953 yılında, 10 yaş üstü nüfusun yüzde 23,6 sı okuryazar değildi. Kentsel bölgelerde bu oran yüzde 11, kırsal bölgelerde yüzde 41,7 idi. Çocukların yüzde 54 ü eğitim alamıyordu. Bir milyondan fazla yarı okur-yazar vardı. 1950 li yıllardaki oran, 1920 li yıllara göre daha da kötüydü. Ve devrim ilk meyvelerini vermeye başladı. Mart 1959 da Temel Eğitim ve Okuma Yazma Öğretimi Ulusal Komitesi kuruldu. Her okur-yazar olamayana bir eğitmen, her eğitmene bir okur-yazar olamayan ve Bilmiyorsan öğren, biliyorsan öğret sloganlarıyla başlatılan okuma-yazma seferberliğine ortaöğretim gençliğinden işçilere kadar onbinlerce kişi katıldı. 1959 yılı sonlarına doğru, Küba da yaklaşık 10 bin derslik inşa edildi. 6-12 yaş arası çocuklarda okullaşma oranı %90 a kadar yükseltildi. Yaklaşık 40 bin öğrenciye eğitim vermek için askeri tesisler kullanıldı. Aynı yıl, hedefi tam bir insan yetiştirmek olan Kapsamlı Eğitim Reformu ilan edildi. 22 Aralık 1961 de kampanya sona erdi ve Küba Okur-Yazarlık Açısından Kurtarılmış Bölge ilan edildi. Çünkü, okuma-yazma bilmeyenlerin oranı yüzde

Lİselİlerİn Sesİ - 17 23,6 dan yüzde 3,9 a düşmüştü. 700 bini aşkın yetişkin okuma yazmayı öğrendi. İşte bu yüzden 22 Aralık tarihi, Küba da Ulusal Eğitim Günü olarak kutlanmaktadır. Başarıya giden yolda 4 temel ilke Küba yı eğitim alanında 1959 dan bugünkü başarısına ulaştıran temel ilkeler ise; (1) yaş, cinsiyet, ırk, din ve ikamet yeri ayrımı yapılmaksızın herkesin eğitim hakkından eşit bir şekilde yararlandığı eğitimin tarafsızlığı; (2) teoriyle pratiği, okulla hayatı, eğitimle üretimi birbiriyle bağdaştıran öğrenim ve işin bütünselliği; (3) her bir öğrencinin özelliklerine, ilgilerine ve yeteneklerine göre gereksinim duyduğu eğitimi sağlayan farklı ilgi alanlarına duyarlılık ve eğitimin bütünselliği ile; (4) her seviyede hiçbir ücret talep edilmeksizin sağlanan parasız eğitim ilkeleridir. Küba da öğrencilerin okul kırtasiye malzemeleri, üniformalar gibi gerekli bütün malzemeler ile okul içerisinde beslenmesi de ücretsiz karşılanıyor. Devlet, tüm öğrenciler için geniş bir burs sistemi oluşturuyor ve öğretimin evrenselleştirilmesi için çalışanlara da birçok öğrenim olanağı sağlıyor. Küba da eğitim parasız Küba da özellikle 14-18 yaş arasını kapsayan üniversite öncesi Eğitim ve Mesleki Teknik Eğitim de parasızdır. 10-12. sınıfları kapsayan ve ülkemizdeki düz lise kavramına denk düşen üniversite öncesi eğitimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 30 dur. İlk iki yıl boyunca temel eğitim konuları işlenir. Son yıl, öğrencinin seçim yapabileceği dört dal vardır. Öğrenciler genel olarak Bilgisayar, İngilizce, Coğrafya, Küba Tarihi, İspanyol Dili ve Fizik gibi konularda eğitilirler. Diğer seviyelerde olduğu gibi bu seviyede de öğrenciler, derslerden sonra, haftada en az altı saat, herhangi bir sanat dalında çalışmak zorundadırlar. Bu eğitim seviyesinde öğrencilerin üniversite eğitimine devam edebilmeleri için beceri ve yetenekleri zenginleştirilir, aynı zamanda gelecekteki kariyerleri için akıl yoluyla elde bilgi edinmeleri geliştirilir. Görüldüğü gibi, Küba daki eğitim sisteminde öğrenci bir nesne veya bir müşteri olarak görülmez, özne olarak görülür. Küba da Temel Ortaöğretimden sonra da vasıflı işçi ve teknisyen yetiştirmek için mesleki ve teknik eğitim verilir. Öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine bağlı olarak devam edebilecekleri yüksek teknik ve sanat eğitimi veren okullar bulunmaktadır. Türkiye deki meslek liselerinde okuyan yüzbinlerce öğrencinin, sermayeye ucuz işgücü yetiştirme amacıyla görüldüğü düşünüldüğünde Küba daki uygulamalar bunun tam tersi bir anlayışla hayata geçirilmektedir. Küba nın başarıları elbette bu istatistiklerle sınırlandırılamaz. Verilen bu eğitimin sosyal alandaki yansımaları da oldukça dikkat çekicidir. Parasız eğitim hayal değil Küba Devrimi nin önderlerinden Fidel Castro Ruz un da dediği gibi, Öğretimle, üretken çalışmayı kaynaştırma olgusunun tek gerçek komünist eğitim biçimi olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Başka yolu da yoktur. Kimse karada yüzmeyi, denizde de yürümeyi öğrenemez. Şimdi, yazımızın başlığında sorduğumuz sorunun yanıtını verebiliriz. Eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim sistemi hayal veya imkânsız değil. Küba Devrimi deneyimi bize bunun mümkün olduğunu göstermenin yanısıra sosyalizmin de güncel olduğu gerçeğini kanıtlıyor. Evet, Latin Amerika ülkesi Küba da, emperyalist kuşatma ve ambargoya rağmen eşit, parasız, bilimsel, demokratik bir eğitim sistemi hayata geçirildi. Öyleyse, biz de başarmak için kapitalizmin egemenliğine karşı mücadelemizi büyütelim. H. Devran Karşımızda dag da olsa aşarız! Devlet öyle bir sistem yaratmış ki, bizden sorumluluk sınavına girerken 1 TL para talep ediyor. Vermezsek sınava giremiyoruz. Bu paraları verdik. Çünkü eğitimimizin sekteye uğramasını istemiyoruz. Uygulamalı dersleri projeksiyon aletiyle görmemiz gerekirken bizler sadece kitaplara daraltılıyoruz. Hani verdiğimiz aidat, katılım parası, hatta spor paraları nerde? Her yerde para karşımıza çıkartılıyor. Eğer bizlerin maddi durumu iyi olsaydı devlet okuluna gitmek yerine kolejde okumayı tercih ederdik. Bunların hepsini aşabiliriz. Ama birlik olduğumuz koşullarda. Birlik olduğumuz koşullarda karşımızda dağ da olsa aşarız. Bizler müşteri değil, öğrenciyiz. İ.B.Ş. Şerife Bacı Kız TML den bir liseli

18 - Lİselİlerİn Sesİ Yeni YÖK taslağı ne ifade ediyor? Üniversite kapıları bizlere kapanacak! YÖK, bilindiği gibi kurulduğundan beri birçok kurum ve muhalif partiler tarafından eleştiri alan bir kurumdur. Bu eleştirilerin başını da ağırlıklı olarak akademisyenler ve öğrenciler çekiyor. Tabi muhalefetteyken YÖK ü eleştiren birçok burjuva partisi iktidara geldikten sonra YÖK ü değiştirmek ya da ortadan kaldırmak yerine eskiden iktidarda olan partilerin yaptığı gibi YÖK ü kadrolaşma ve üniversiteleri kontrol etme aracı olarak kullandılar. İktidarda iken bile YÖK ü eleştiren siyasi partiler ne zaman ki atamaları kendileri yapmaya başlarsa, o an eleştirilerini de bitirirler. Peki yıllardır üniversitelerde baskı aracı olarak kullanılan bir kurum niye değiştirilmek isteniyor? Çünkü sermaye iktidarı artık üniversitelere sadece baskı yapmakla yetinmek istemiyor. Onları tam anlamı ile şirketleştirmek istiyor. Bu şirketleştirme projesini de hayata geçirebilmek için anayasadaki bazı yasaları değiştirmesi lazım. Çünkü hala anayasada eğitimin kamusal hak olduğu gibi ibareler -uygulanmasa bilemevcut. Bu saldırıların tek uygulandığı yer üniversite değildir. Liselerde de benzer saldırılar uygulanmaktadır. Üniversitelerde nasıl harç parası toplanıyorsa, bu saldırı liselerde katkı parası olarak toplanıyor. Üniversiteler AR- GE aracılığı ile şirketlere açılırken, liselerde staj sömürüsü olarak karşımıza çıkıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de üzerine bizleri geleceksizlik bekliyor. Eleme sınavlarıyla, şifreleriyle, zar zor toplanan dershane paralarıyla kazanılan üniversitelerde bilimden yoksun, her şeyin ticarileştiği bir şirket bizleri bekliyor. Yani sistem tüm eğitim kurumlarını kendi karları doğrultusunda düzenliyor. Biz emekçi çocuklarının parasız, bilimsel, eşit ve anadilde eğitim haklarını gasp ediyor. Yeni YÖK kanununa göre yabancı üniversitelere artık istedikleri yerde üniversite açma hakkı tanınıyor. Bu da yetmezmiş gibi kendi eğitim programları ve hizmetleri YÖK ün belirlediği koşullara tabi olmayacak. Kendi üniversitelerine her türlü baskıyı yapan YÖK yabancı üniversitelere her türlü özgürlüğü tanıyacak kadar pervasızlaşabiliyor. Yeni YÖK taslağına, AKP nin atadığı bazı rektörler de karşı çıkıyor. Hatta birçok üniversite alternatif YÖK taslağı yayınladılar. Tabi onların karşı çıkış sebepleri eğitimin kamusallığını yitirerek alınır-satılır bir hizmet haline gelmesi, üniversitelerin piyasalaşması, akademisyenlerin işçileşmesi değildir. Kendilerinin en üst makam tarafından atanmayacak olmaları ve akademik yıl açılışları ve mezuniyet törenleri dışında konuşma dahi yapmayacak kadar basit kamu görevlileri haline gelmeleridir. Yoksa yeni taslak tam kendi istedikleri bir taslaktı. Çünkü var olan yasalar yüzünden üniversiteleri tam bir şirket gibi işletemiyorlar. Tabi ki AKP bütün bunları yaparken güzellemeler yapmayı unutmuyor, vaatlerde bulunmaya devam ediyor. Çünkü halkın tepkisini almaktan korkuyorlar. Sırf bu yüzden önce harçları kaldırıyor. Bir yıllığına har(a)çları kaldırarak göz boyuyor. Hemen ardından insanlar bu haklarını aldıklarını düşünürken zor olur diye hemen yeni YÖK taslağına har(a)çların tekrar alınması için bir ibare ekliyor. Burjuva demokrasisinin gereği olarak zorda kalınca bir hakkı veriyor, etraf sakinleşince bu hakkı yeniden gasp ediyor. Ve bu durumu bir gereklilik gibi sunarak Devlet okullarına girerken her öğrencinin 3-4 milyar gibi bir para vermesi gerekliliğini vurguluyor. Bizler biliyoruz ki bu yasa bu hali ile geçerse bizlere okulların kapıları tamamen kapanacak. Kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmayacak. Bu yüzden bu yasayı geri çektirmek için sokakları eylem alanına çevirmemiz gerekiyor. Onlar bu saldırıları birleşerek yapıyorlar. Bizler bu saldırıları ancak liselerimizde yürüttüğümüz örgütlü mücadelemizle geri püskürtebilir ve eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitimin mümkün olduğu bir dünya yaratabiliriz.

Emekçi kadınlar yol gösteriyor! Yasasın 8 Mart! Lİselİlerİn Sesİ -19 Tarih 1857 yi gösterdiğinde iki sınıf karşı karşıya gelmişti. Burjuvazi ve proletarya barikatlarını kurmuşlardı. Kıran kırana geçecek bir direnişti bu. İşçiler günlük 16 saati bulan çalışma koşullarında sefalet içerisinde yaşıyorlardı. Kadın ve çocuk işçilerin bu zor koşullara katlanması erkek işçilere göre daha da ağırdı. Bütün işçiler patronların iki dudağının arasından çıkacak lafla sanki fabrikanın bir parçasıymış gibi yaşamlarını sürdürüyorlardı. İşçiler bu gidişata artık bir dur demeliydi. 40 bin dokuma işçisi buna boyun eğmeyerek, 16 saatlik çalışmaya karşı 10 saat çalışma ve eşit işe eşit ücret talebi için greve çıktılar. Ve tarih 8 Mart 1857 yi gösterdiğinde 40 bin dokuma işçisi tek yürek oldu. Canları pahasına da olsa işçiler direnişi seçtiler. Polisin provokasyonlarının sonucunda kadın işçilerin kilitlendikleri fabrikada yangın çıktı. Çıkan yangında çoğu kadın 129 işçi yanarak can verdi. 1910 yılında 2. Enternasyonal de sosyalist kadın liderlerden Clara Zetkin in önerisiyle 1857 de yakılarak katledilen 129 kadın işçinin anısına 8 Mart uluslararası emekçi kadınlar günü ilan edildi. İşte bu sebeple 8 Mart salt kadınlar günü olmanın ötesinde bir öze sahiptir. Ona bu emekçi özünü veren ise tarihte insanlık onuru için savaşan işçi kadınların kanıdır. İşte bu yüzdendir ki 8 Mart, kapitalizmde de ezilen bir cins olarak kalan kadının özgürlük ve eşitlik arayışını ve mücadelesini sembolize etmektedir. Bugünün dünyasında kadının sahip bulunduğu tüm medeni, politik ve sosyal haklar, uluslararası işçi sınıfı hareketinin zorlu mücadeleleri ile kazanılmıştır. Unutulmamalıdır ki burjuvazi hiçbir zaman işçilere haklarını vermez. Ancak zorlu mücadeleler sonucunda işçi sınıfı bu hakları mücadele ederek söke söke kazanır. Türkiye de 8 Mart Ülkemizde ilk 8 Mart, 1921 yılında gizli bir salon etkinliği olarak kutlandı ve 1975 yılına kadar salon etkinlikleri olarak sürdü. 1975 yılında sokağa da taşınan daha yaygın kutlamalar gerçekleşti. 1978 yılında ise binlerce emekçi kadın meydanları doldurdu. 1980 yılına kadar emekçi kadınlar 8 Mart ta kitlesel eylemlerle alanlara çıktılar. Faşist darbe sonrası 4 yıl boyunca 8 Mart kutlanamadı. 90 lı yıllardan itibaren yine alanlarda kitlesel kutlamalar gerçekleştirildi. Ancak bugün 8 Martların içi boşaltılmaya ve salt kadınlar günü olarak kutlanmaya çalışılmaktadır. Sadece kadınların alanlara çıktığı davullu zurnalı kutlamalara dönüştürülmektedir. Bu, temelde kadın sorununa bakıştaki ideolojik kaymanın eseridir tabii ki. Oysa 8 Mart 1857 de dokuma işçisi kadınlar erkek sınıf kardeşleri ile omuz omuza savaştılar. Düşmanları ortaktı çünkü. Bu yüzdendir ki genelde işçi sınıfının, özelde kadın işçilerinin kazanmaları için burjuvaziyi devirmek için tek çözümleri omuz omuza mücadele etmektir. Bizler devrimci liseliler olarak tıpkı 40 bin dokuma işçisi gibi taleplerimizi kavga alanlarında işçi sınıfının bizlere öğrettiği gibi barikatları yararak kazanacağız. Eğitim, sağlık, ulaşım, beslenme her türlü yaşamsal hakkımızı gasp etmeye çalışanlara karşı cevabımız sokaklarda olacaktır. 8 Martlarda, 1 Mayıslarda alanlara çıkıp işçi sınıfının mücadelesini her daim sürdürdüğümüzü haykıracağız. Kızıl yarınlar için mücadele bayrağını daha ileriye taşıyacağız. Yaşasın 8 Mart! Bji 8 Adare!

20 - Lİselİlerİn Sesİ Tarihi halkların katliamları ile yazılan T.C. devleti, kirli tarihine yeni katliamlar eklemeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Roboskî (Uludere) köyünde 34 Kürt çocuk ve genç katledilirken, geçtiğimiz aylarda Paris te, PKK nin enformasyon bürosunda çalışan Sakine Cansız, Leyla Şaylemez, Fidan Doğan adlı 3 Kürt kadın siyasetçi katledildi. Katliamın ardından Avrupa, Kürdistan ve Türkiye de Kürt halkı, devrimci, sol güçler sokağa çıktı. Katilin kim olduğu hakkında AKP nin sözcüleri cinayetin örgüt içi infaz olduğunu söylerken, Kürt hareketinin temsilcilerinin açıklamalarında derin devlet, yabancı istihbarat servisleri, İran veya Suriye nin cinayette parmağı olma ihtimalleri üzerinde duruldu. Katil konusunda net bir bilgi olmasa da, şifre ile girilebilen, kamera ile gözetilen bir bürodaki cinayetin, profesyonel timler tarafından işlendiği kesindir. Cinayeti kimin işlediği konusunda farklı görüşler belirtilirken, cinayetin İmralı barış görüşmeleri üzerine yapıldığı, görüşmeleri sabote etme amaçlı işlendiği ortak düşünceydi. AKP iktidarı daha da ileri giderek, cinayet üzerinden prim yapmaya gayret etti. 2014 seçimleri öncesinde başlatılan yeni bir barış görüşmeleri sürecinin baltalandığını iddia etti. Neydi ki o İmralı barış görüşmeleri? Her sabah evler basılıyorken, binlerce Kürt siyasetçisi tutuklanıyorken, çocuk, kadın, yaşlı denilmeden katliamlar sürüyorken, sihirli bir değnek görevi üstlenen barış görüşmeleri nasıl oluyor da eşit, özgür bir gelecek yaratacak? 90 lı yıllardan itibaren Kürt hareketinin, T.C. devletini ikna etme çabalarının bir sonucu olarak tek taraflı ateşkes antlaşmaları yapılırken, 1999 da Abdullah Öcalan ın yakalanmasıyla yeni bir seyir alan süreç, devleti ikna etmenin değil, ulusal eşitlik ve özgürlük taleplerinden, özlemlerinden de ödünler vermeye dönüştü. Emperyalist ABD nin yönlendirmesiyle AKP iktidarının açılım projeleri devreye girdi. Demokratikleşme yolunda adımların atılacağı iddia edilen her sürecin ardından Kürt halkına dönük yeni bir saldırı süreci başladı. Son dönemde Abdullah Öcalan üzerinde bir yılı aşkın süre tecrit uygulamasının kaldırılması ana talebiyle başlatılan cezaevlerindeki açlık grevlerinden dolayı sıkışan hükümetin anadilde savunma hakkında tavizler vermesinin yanında 2014 seçimlerine sakinleştirilmiş bir Kürt hareketi ve halkı ile girilmesi, kendisine avantajlar sağlayacağından dolayı yeni bir görüşme furyası başlatıldı. Aylardır avukatları ile görüştürülmeyen Öcalan ı DTK eşbaşkanları Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk ün ziyareti, Kürt Hareketi cephesinde yeni umutların yeşermesine sebep oldu. Görüşmeye izin veren iktidarın sözcüleri tarafından yapılan açıklamalarda ise Kürt ulusunun eşitlik ve özgürlük talepleri her defasında yok sayılıyor, görüşmelerden amaçlananın Kürt hareketine silah bıraktırılmak olduğu ifade ediliyor. Demagojide ustalık dönemini yaşayan Erdoğan, her konuşmasında Kürt sorununun olmadığını, terör sorunu olduğunu, terörü bitirmek için ise her ne yol, yöntem söz konusuysa devreye sokacaklarını ifade ediyor. Kürt hareketi cephesinden yapılan açıklamalarda ise barış görüşmelerinin her ne olursa olsun sürmesi gerektiği ifade ediliyor. Özgürlük masada değil, sokakta, okulda, fabrikada! Kürt hareketinin bugün için masada aradığı çözümün, barışı getirme çabalarının bir sonuç üretmeyeceğini tarih her zaman gösterdi, gösterecektir. Kapitalist sistemi demokratikleştireceğiz diye debelenip durmaktansa, kapitalizmi tarihin çöplüğüne atalım, yerine sosyalist işçiemekçi iktidarını kuralım. Şimdi masada çözüm aramanın sırası değil. Hangi milliyetten olursak olalım, omuz omuza verdiğimizde kardeşliğin, barışın asıl olarak devrimci birliğimizden doğacağını bilmeliyiz.