A J A N D A v e k a y d ı r a k



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

ISBN :

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

A J A N D A v e k a y d ı r a k

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

20 Mart Vızıltı. Mercanlar Sınıfından Merhaba;

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:

Aşağıdaki parçayı okuyalım. Ardından soruları yanıtlayalım.

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BİLMEN LAZIM BİTKİLERİN VE HAYVANLARIN DÜNYASINA TEFEKKÜR PENCERESİNDEN BAKALIM

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Türkçe. 1. Hafta. 1. Sınıfı Hatırlıyorum. 1 Bilgin, hangi özellikleriyle övünürmüş? 2 Bilgin, ne yapmaktan hoşlanmazmış? 3 Bilgin, nasıl bir çocukmuş?

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

3 YAŞ BİRİMİ EKİM BÜLTENİ

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

Küçüklerin Büyük Soruları-4

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

NİŞANTAŞI AKADEMİ MART AYI AYLIK BÜLTENİ YILDIZLAR SINIFI

Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI ZIT KAVRAMLAR DUYU KAVRAMLARI. Geometrik Şekil. Yön Mekanda Konum BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR.

1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır.

Otistik Çocuklar. Berkay AKYÜREK 7-B 2464

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

Anlamı. Temel Bilgiler 1

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİ EYLÜL AYI HAZIRLIK-ARI GRUBU BÜLTENİ

EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri)

01-05 MAYIS OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR OKULA GETİRECEKLERİMİZ. PAZARTESİ Emek ve Dayanışma Günü dolayısı ile okulumuz 1 gün tatil edilmiştir.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Bu etkinler resim yapma, boyama, hamurla oynama, sınıf içinde veya oyun salonlarında düzenlenen oyun alanlarında oyun oynama gibi öğretmen gözetimi

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

1 Anne çocuğuna ne öğütlüyor?

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 238. HALİM SELİM İLE 40 ESMA Mehmet Yaşar

BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık. Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel özelliklerini ifade ettik. Atatürk ün

Transkript:

9 771303 489007 00138 Çocuk ve Kültür Dergisi Ekim 2013 Fiyatı: 6, 00 h e r ke s e A J A N D A v e k a y d ı r a k e k i h e d i y e sayı 138 1 Kişiye Bilgece Oyunu 10 Peygamber Yolu Oyunu 10 Peygamber Yolu Oyunu 2 Kumandalı Helikopter

8 Laf Anlamazın Biri 18 Paydos zili çalınca okulda, Eve gitmek için sırtlayıp çantamı, Düştüm yola. Henüz yolu yarılamadan, Bir kötülük çıktı karşıma. Dedi: Yol vermeyeceğim sana! 12 Gece Sen Ne Güzelsin! İki arkadaş biliyorum. Aralarına Dünya yı almış, kutu kutu pense oynuyorlar. Başları hiç dönmeden, öylece dönüp duruyorlar. Sırayla, her yere uğruyorlar. Tahmin etmiş olmalısın, bahsettiğim bu iki arkadaşı sen de. 20 Gözlerde Eski Resimler Bir yaşlı dede ve bir nine Yapayalnız otururlardı Bizim mahallede Uzak çok uzaktı Çocukları onlara Her bayram hüzünlü gözlerle Saatlerce bekler pencerelerde Kimse çalmaz kapılarını Sabun Kokusu Şair Ahmet Haşim, gittiğ bir lokantadan çıkarken iş yeri sahibine, - Lokantanızın üstün temizliğini tebrik ederim, diye iltifat etmiş. Adam, - Teşekkür ederim, peki bunu nereden anladınız, deyince Copyright Işık Yayınları, 2013 Bu eserin bütün yayın hakları Işık Yayıncılık Tic. A.Ş. ye aittir. Eserde yer alan metin ve resimlerin Işık Yayıncılık Tic. A.Ş. nin önceden yazılı izni olmaksızın, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılması, yayımlanması ve depolanması yasaktır. IŞIK YAYINCILIK TİCARET A.Ş. Ad. İmt. Sahibi: M. Talat KATIRCIOĞLU Yayın Türü: Yaygın Süreli Gnl. Yay. Yön.: Reşit HAYLAMAZ Yay. Yönetmeni: Hasan Ahmet GÖKÇE Sorumlu Yazı İşl. Md.: Murat KAYA Editör: Yalçın YAMAN Görsel Yönetmen: Ali ÖZER Grafik Tasarım: Tolga GÜLTEKİN Kapak: Nuri Can KAFLI Psikolojik Danışman: Sümeyra ÖZCAN Dağıtım: DPP A.Ş. Basım: Çağlayan Matbaası Sarnıç Yolu Üzeri No:7 Gaziemir/İZMİR Tel: 0232 274 22 15 Fax: 0232 252 21 00 Baskı Tarihi: 01 Ekim 2013 Müşteri Hizmetleri US Postal Service: Gonca issue October 2013, issue 138 (ISSN 1303-4898) is published monthly for $49 per year. US Agent is The Light Inc., 345 Clifton Ave. Clifton, NJ 07011-2618. Periodicals postage paid at Paterson, NJ, and additional mailing offices. POSTMASTER: Send address changes and return copies to GONCA, 345 Clifton Ave. Clifton, NJ 07011-2618. 0 850 222 0 361 Bütün abone ve dağıtım problemleri için arayabilirsiniz. Dergimize internet sitemizden kredi kartınızla abone olabilirsiniz.

24 38 Balonla Haberleşme Çok eskilerde, dumanla, posta güverciniyle haberleşirmiş insanlar. Onları ben de ancak hikâyelerden, tarih kitaplarından okudum. Fakat siz postane günlerini de görmemişsinizdir değil mi? Postaneye gidip, satın aldığınız pulu yalayıp, zarfa yapıştırmamışsınızdır hiç? Seyyahlar Adası Size İstanbul un büyük camilerini gezmeye gideceğiz demiştim ya, geçen hafta gittik. Ama ne maceraydı. Gezip gördüklerimizi anlatmayacağım, asıl macerayı arabada yaşadık. Kaç defa kaybolduk ben sayamadım. Babam Ben buraları bilirim. diye inat edip yol bulma aletini de açmadı. Değerli Goncaseverler, Sayfalarımızda göreceğiniz mektup işaretinin anlamı şudur: Lütfen mektuplarınızı Gonca Dergisi Bulgurlu Mah. Bağcılar Cad. Şafak İş Merkezi Üsküdar/İSTANBUL veya gonca@goncadergisi.com adresine yollayınız. Kazandığınız hediyeler posta adresinize gönderilecektir. Avrupa Abone ve Dağıtım WORLD MEDIA GROUP AG - İsmail KÜÇÜK Adres: SPRENDLINGER LANDSTR. 107-109 D-63069 OFFENBACH am MAIN Müşteri Hizmetleri: 0049 69 300 34 130 Fax: 0049 69 300 34 105 Mail: dergiler@worldmediagroup.eu dagitim@eurozaman.de Avusturya Dağıtım Sürat HandelsgesmbH Rotenturmstr. 1-3/3,1010 Wien Austria Tel.: 01 / 958 00 21 Yazışma Adresi Gonca Dergisi Bulgurlu Mah. Bağcılar Cad. Şafak İş Merkezi No:1 Üsküdar / İSTANBUL TEL: 0216 522 11 44 FAKS: 0216 522 11 78 www.goncadergisi.com gonca@goncadergisi.com Yayımlanan yazıların içeriğinden yazarları; reklamlardan, reklam veren kurumlar sorumludur. Yayın kurulu yazılarda gerekli gördüğü değişiklikleri yapma hakkına sahiptir. Dergideki yazılar Gonca Dergisi nin adı belirtilerek kullanılabilir.

Yağmurun Kelimesi Fatma Börekçi Gökyüzü öyle telaşlıydı ki; bir yanıp bir sönüyor, sonra da gümbür gümbür söyleniyordu. Kimi zaman mor kimi zaman gri oluyor, renkten renge giriyordu. Kapkara bulutlar, birazdan minik yağmur tanelerini yeryüzüne uğurlayacaklardı. Sokakta benden başka kimse yoktu. Önce bir damla düştü, sonra bir tane daha... Kendimi bir anda bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında buldum. Üstelik şemsiyem de yoktu. Sanmayın ki kaçtım yağmurdan. Aksine, deniz kıyısında gezinir gibi yavaşladı adımlarım. Kulaklarımı açtım yağmurun bereket fısıldayan o güzel sesine. Caddeye hızla vuruşuna, pencereleri çalıp kaçışına Yağmurun şarkısına dalıp gitmiştim ki, bir ses duydum. Etrafıma baktım ama kimse yoktu. Hay Allah, fazla mı ıslanmıştım acaba, aklımı mı üşütüyordum? Sonra bir kez daha aynı sesi duydum: - Hey! Buradayım! - Kim var orada, neler oluyor, demeye kalmadan, burnumun ucundan minik bir yağmur damlası kafasını uzattı: - Benim ben, kim olacak bu havada başka! - Burnumun ucundasın, göremedim seni, diyerek söylendim minik damlaya. - İyi o zaman, soruma cevap ver de gideyim hemen buradan, dedi. - Zor mu sorun? Pek bilgili biri sayılmam, dedim endişeyle. Bir de heyecanlandım ki, sormayın. Haksız mıyım ama? İnsanın başına böyle bir şey kaç kez gelir? Minik yağmur damlası: - Yetim ne demek, diye sordu. Bu 4

soru karşısında oldukça şaşırdım. - Sen nereden biliyorsun ki yetimi, dedim. - Bilmiyorum işte. Bilsem sana sorar mıyım, diye çıkıştı. - Neden soruyorsun peki? - Biz yağmur damlaları, yeryüzüne düşmeden evvel birer kelimeye tutunuruz. Ağaçlara, kuşlara, çiçeklere, çocuklara kelimelerimizle dokunuruz. Son olarak toprağa hediye ederiz kelimelerimizi, orada filizlensin diye Şaşkın şaşkın burnumun ucundaki minik yağmur tanesini dinliyordum. - Geçen yıl bahar yağmurlarında benim kelimem barıştı, sonbaharda ise sevgi. Şimdi de yetim. Yeryüzüne kimi zaman sevgi için kimi zaman barış için geldim, şimdi de yetim için dedi. - Allah sana çok güzel bir kelime vermiş. Bir baba, ebedî hayata göç ettiği zaman; çocuğunu, kalbi gökyüzü gibi geniş insanlara emanet eder. Bu yüzden yetimler yeryüzünün ve gökyüzünün kardeşleridir. Onları korumak, sevmek, küçük ellerini sımsıkı tutmak lazım. - İşte buna çok sevindim! Binlerce yağmur damlası kardeşimden sonra, şimdi de binlerce yetim kardeşim var öyle mi? - Elbette, haydi karış toprağa, bahar olup çiçeğe dur. Yetimler için bereketlendir yeryüzünü. Yağmur damlası bu sözlerime bir sevindi ki, sormayın. - Öyleyse gitme vaktim geldi, hoşça kal, dedi. İliklerime kadar ıslanmış bir şekilde evimin yolunu tuttum. Rahman ın, sokakları saran rahmetine şükrederek. Yetim kardeşlerimi düşünerek Yağmur suyuyla toprakta yeşerecek olan kardeşliğimizi. Gönüllerimizde yetim sevgisinin filizlenmesini dileyerek. 5

Aslan Maskesi Filiz Güner Kaç defa çobanın oğlunda görmüştü aslan maskesini. Aslan zannederek çok korkmuştu. Çocuk üzerine geldikçe korkup kaçmıştı. Diğer koyunların arasına karıştığında hiç belli etmemişti korktuğunu. Korkak koç olur mu hiç? Yerde duran maskeyi görünce kafasında muzip şimşekler çaktı. Hiç vakit kaybetmeden yüzüne taktı. Koşturarak koyunların içine daldı. Koyunlar korkuyla meleştiler. Kuzucukların neredeyse kalbi duracaktı. Çoban ağıldan gelen sesleri duyunca tüfeğiyle ağıla koştu. Ama aslan o gelmeden uzaklaştı. Muzip koç, az sonra hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi türkü söyleyerek ağıla geldi. Koçu gören kuzular heyecanla olanları anlattı. Koç içinden kıs kıs gülerken yapacaklarını planlıyordu. Ertesi gün aslan, çobanın olmadığı bir vakitte çıktı koyunların karşısına. Yine bağrışlar koptu ama bu defa duyan yoktu. Aslan, koyunlara seslendi. - Ben, bundan sonra sizlerle arkadaş olmak istiyorum. Koyunlar şaşkınlıkla baktılar birbirlerine. Kırk yıllık düşman hiç dost olur mu? dedi yaşlı koyunlardan biri. Aslan ısrarcıydı. Sizinle bir anlaşma yapalım, dedi. Siz, bana her gün en güzel otlardan getirin, ben de size hiçbir zarar vermeyeyim. Koyunlardan biri: Ot senin ne işine yarar ki! dedi. Aslan şaşırdı. Böyle bir soruyla karşılaşacağını hesap etmemişti. Kem küm etti. Siz orasına karışmayın, deyip kestirip attı. Koyunlar anlaşmayı kabul ettiler. Aslan da bir ağacın gölgesine yan gelip yattı. Biraz sonra otların en güzelleri önüne gelmeye başladı. Ağzı sulanan aslan, koyunları uzaklaştırdıktan sonra yemeye başladı. Kuzulardan biri, bir çalının ardından aslanı seyrediyordu. Gördükleri karşısında çok şaşırdı. Hemen diğerlerinin yanına döndü. Anlattıklarına kimse inanmadı. Sonraki günler birer birer aslanı takip etmeye başladılar. Gerçekten de aslan ot yiyordu. Bazıları bunu aslanın gerçekten dost olduğunun işareti sayarken, bazıları da bu durumdan şüphelenmeye başladı. Bir gün aslanı sohbetlerine davet ettiler. Onu soru yağmuruna tuttular. 6

Aldıkları cevaplar çelişkiliydi. Bu, şüphelerini daha da arttırdı. Genç koç, olanları hep kuzulardan dinliyordu. Bir türlü aslanla karşılaşamıyordu. Hep aslan gittikten az sonra geliyordu. Bu durumdan şüphelenen bir kuzu, koçu takip etmeye karar verdi. Ertesi gün koçun arkasına takıldı. Koç önde kuzu arkada yürüyorlardı. Biraz sonra koç, bir çalının arkasında kayboldu. Bu çalılık tanıdık geliyordu kuzuya. Aslan da bu çalılığın arkasında kaybolup gidiyordu. Kuzu da küçük bir çalının arkasına saklandı. Beklerken heyecanlanmaya başladı. Kalbi küt küt atıyordu. Az sonra gördüklerine çok şaşırdı. Çalıların ardından gelen aslandı. Aslan koyunların yanına doğru ilerlemeye başladı. Yine en güzel otlardan yedi. Yine koyunlarla eğlendi. Koyunların yanından uzaklaşırken kuzu da peşine takıldı. Yine aynı çalının arkasında aslan kayboldu. Bu defa çalının arkasından gelen koçtu. Kuzu: Bu ne iştir? dedi şaşkınlıkla. Çalıların arkasına geçen değişerek çıkıyordu. Bu işin sırrını çözmek için o da koştu çalıların arkasına. Ama ortalıkta bir şey yoktu. Biraz etrafı araştırdı. Çalıların bir kenarına gizlenmiş maskeyi bulunca her şeyi anladı. Hiçbir şey olmamış gibi yerine koyup arkadaşlarının yanına vardı. Gördüklerini kuzulara anlattı. Kulaktan kulağa bütün koyunlara ulaştı aslanın sırrı. Ertesi gün aslan yine geldi. En güzel otlardan istedi. Kuzulardan biri, Bundan sonra sana ot yok. dedi. Aslan kuzuya, Bana karşı mı geliyorsun? dedi. Evet! diye haykırdı kuzu. Onu diğerleri destekledi. Aslan: Ot olmazsa sizi yerim. dedi. Kükremek istedi ama kuzular gibi meleyiverdi. Bir kahkaha tufanı koptu. Aslan koyunların üzerine yürümek istedi. Karşısında bütün sürüyü buldu. Kuzu: Oyun bitti koç kardeş, foyan ortaya çıktı. diyerek maskeyi alıverdi koçun yüzünden. Koç ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırdı. Kurnazlığın ve tembelliğin cezasını koyunların bilgesi verdi. Koç hatasını anlayıncaya kadar yalnız kalacaktı. Hiç kimse onunla konuşmayacaktı. 7

Gonca Senin Sesinle Göz bir penceredir, gönüle bakar. Hep birlikte gönüllere köprüler kuralım. Kardeşlerin, Gonca yı senin sesinden dinlesin! Gonca dan beğendiğin hikâyeyi, şiiri, masalı oku, kaydet, bize gönder hem görme engelli kardeşlerinin dergini dinlemesine hizmet et hem de bir sürü hediye kazan. CD leriniz için adresimiz; Gonca Dergisi Bulgurlu Mahallesi Bağcılar Caddesi No :1 Şafak İş Merkezi 34696 ÜSKÜDAR / İSTANBUL

Mustafa Ökkeş Evren Paydos zili çalınca okulda, Eve gitmek için sırtlayıp çantamı, Düştüm yola. Henüz yolu yarılamadan, Bir kötülük çıktı karşıma. Dedi: Yol vermeyeceğim sana! Çekil önümden! Uğraşma. dedim benimle Laf anlamazın biriydi, Haydi, gel! dedi, Gücün yetmez ki bana! Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. deyip, Önce lâ havle çektim, sonra Besmele. Bir de baktım ki; ardına bakmadan, Kaçıyor kötülük. 9

10

11

Gece Sen Ne Güzelsİn! Mustafa Topçu 12

İki arkadaş biliyorum. Aralarına Dünya yı almış, kutu kutu pense oynuyorlar. Başları hiç dönmeden, öylece dönüp duruyorlar. Sırayla, her yere uğruyorlar. Tahmin etmiş olmalısın, bahsettiğim bu iki arkadaşı sen de. Evet, biri gündüz, biri gece Gündüz, güneş demektir benim için. Uyanmak demek, çalışmak, biraz gürültü, koşup terlemek, yorulmak Elbette yorulunca mola vermek gerek öyle değil mi? İşte diğer arkadaş gelir imdadıma o zaman. Gece olur, ay yükselir gökyüzünde. Artık vakit, uyuma vaktidir, biraz dinlenmek ve soluklanmak için Ruhumuzu saran sıcacık kadife bir yorgan gibidir gece. Usulca örter üstümüzü biz uyuyunca bütün şefkatiyle. Uyku sandallarına binip, sularında yüzdüğümüz sakin bir denizdir gece Rüyadan meltemleriyle tatlı tatlı okşar yüzümüzü öylece. Düşünüyorum da, ya gece hiç olmasaydı? Gündüz arkadaşsız, yalnız kalırdı da; kim bilir nasıl canı sıkılırdı. İnsanlar evlerine gidemezdi. Gökyüzünü ay hiç süsleyemezdi. Mışıl mışıl uyumak olmazdı, o güzelim masallar anlatılmazdı. İnsanlar yorgun ve huzursuz, çocuklar mutsuz olurdu. Bebekler uykusuz kalır, ağlardı. Teneffüssüz ders, cumartesi-pazarsız hafta, yaz tatilsiz yıl gibi olurdu hayat, onsuz hiç yaşanmazdı. Dünyamıza verilmiş ne büyük bir armağansın sen gece! İyi ki geliyorsun her gün, güneş batıp da gündüz gidince. Bizim için en az gündüz kadar değerli ve özelsin. Seni çok seviyoruz, gece sen ne güzelsin! 13

ALI KUSCU Fatih Sultan Mehmet in huzurunda gördüğü ilgi onu âdeta büyüledi. Anlaşılan, İstanbul a ünü kendisinden önce ulaşmıştı. Fatih Sultan Mehmet, ilme ve âlimlere çok önem verirdi. Bu yüzden Ali Kuşçu dan, İstanbul da kalarak Ayasofya Medresesi nde ders vermesini istedi. Şerif DEMİREL 14

Gökyüzünde kavisler çizerek süzülen doğan, az sonra Ali nin sol koluna kondu. Bu kuş, devrin hükümdarı Uluğ Bey e aitti. Sultan ın kuşlarıyla ilgilenme vazifesi, Ali nin babasına yardım olarak yaptığı bir işti. Zaten Kuşçu lakabını bu işten dolayı almıştı. Ama kuşçuluk vazifesi, onun için sadece bir vesileydi. O, bu sırada matematik ve astronomi alanlarındaki ilmiyle de meşhur olan Sultan Uluğ Bey den istifade etmenin yollarını arıyordu. Nitekim bu konuda kısa zamanda dikkat çekmeyi başardı. Ali Kuşçu, iki yıl sonra ailesiyle birlikte İstanbul a geldiğinde, kalabalık bir heyet, onu bekliyordu. Uluğ Bey'in Takdiri Ali Kuşçu nun babası Sultan Uluğ Bey in kuşçusuydu. Timur İmparatorluğu nun başkenti olan Semerkant, aynı zamanda devrin ilim merkeziydi. Ali, ilme olan merakı ve ilgisiyle Uluğ Bey in takdirini kazandı. Sultan dan astronomi ve matematik dersleri almaya başlayan Ali, genç yaşta Rasathane (yani gözlemevi) Müdürü oldu. Bu dönemde gece gündüz demeden çalışarak ilk ilmî eserlerini vermeye başladı. 15

Yeni Bir Vazife 1449 yılında hacca gitmek için izin istedi. Hac dönüşü Tebriz e uğradı. Bu şehirde Akkoyunlu Devleti nin Hükümdarı Uzun Hasan dan saygı ve ilgi gördü. Uzun Hasan, Ali Kuşçu dan savaş halinde oldukları Osmanlı Devleti ile aralarının düzeltilmesi konusunda yardım istedi. Ali Kuşçu, vazifeyi kabul ederek İstanbul a gitmek üzere yola çıktı. Yorucu bir yolculuğun ardından Osmanlı Devleti nin payitahtı İstanbul a ulaştı. Fatih Sultan Mehmet'le Tanışma Dönemin padişahı Fatih Sultan Mehmet in huzurunda gördüğü ilgi ve hürmet onu âdeta büyüledi. Anlaşılan, İstanbul a eserleri ve ünü kendisinden önce ulaşmıştı. Fatih Sultan Mehmet, ilme ve âlimlere çok önem verirdi. Bu yüzden Ali Kuşçu dan, İstanbul da kalarak Ayasofya Medresesi nde yani ders vermesini istedi.sultan ın teklifini beğenen Ali, Sultanım, verdiğiniz vazifeyi memnuniyetle kabul ediyorum. Fakat buraya Akkoyunlu Devleti nin elçisi olarak geldim. Aldığım vazifeye karşı sadakatsizlik yapamam. Müsaade ederseniz Tebriz e geri dönüp vazifemi tamamlamak istiyorum. dedi. Fatih, Ali Kuşçu nun verdiği cevaptan çok memnun oldu. Çünkü hem teklifini kabul etmiş hem de vazifesine gösterdiği sadakatle talebelerine örnek bir şahsiyet olacağının işaretlerini göstermişti. 16

Ayasofya Medresesi'nde Yeni Bir Âlim Ali Kuşçu, iki yıl sonra ailesiyle birlikte İstanbul a geldiğinde, kalabalık bir heyet, şatafatlı bir törenle onu bekliyordu. Ayasofya Medresesi nde matematik ve astronomi derslerine başlayan Ali Kuşçu, özellikle astronomi sahasında büyük bir boşluğu doldurmuştu. Bir yandan talebe yetiştiriyor, diğer yandan gök cisimlerini araştırarak ilmî eserler yazıyordu. Yaptığı güneş saatleriyle, Müslümanların namaz vakitlerini düzenli hâle getirdi. Yine o günlerde, İstanbul un enlem ve boylam derecelerini bugünkü değerlerle birebir örtüşecek şekilde hesaplamayı başardı. Gezegenler arası uzaklıkları hesaplaması ve Ay ın ilk haritasını çıkarması, günümüzde hayretle karşılanan önemli çalışmalarındandır. Bilim adamları, onun adını Ay ın bir bölgesine vermiştir. Yaptığı güneş saatleriyle, Müslümanların namaz vakitlerini düzenli hâle getirdi. Yine o günlerde, İstanbul un enlem ve boylam derecelerini bugünkü değerlerle bire bir örtüşecek şekilde hesaplamayı başardı. Eserleriyle Anılan Âlim Ali Kuşçu nun en önemli eseri, Fatih Sultan Mehmet e hediye ettiği Fethiye adındaki, astronomi kitabıdır. Batı dünyasında hayret uyandıran bu eserde; çeşitli gök cisimlerinin Dünya ya olan uzaklıkları, ekliptik (yörünge) düzlemin eğimi gibi önemli konulara yer vermiştir. Ali Kuşçu, arkasında çok sayıda ilmî eser bırakarak, 16 Aralık 1474 tarihinde İstanbul da vefat etti. Kabri Eyüp Sultan Türbesi hariminde bulunmaktadır. Bugün bu Müslüman âlimi, matematik ve uzay bilimlerine yaptığı katkılardan dolayı gururla anıyoruz. 17

Gözlerde Eski Resimler Musa Güner Bir yaşlı dede ve bir nine Yapayalnız otururlardı Bizim mahallede Uzak çok uzaktı Çocukları onlara Her bayram hüzünlü gözlerle Saatlerce bekler pencerelerde Kimse çalmaz kapılarını Çalındı sansalar da bazen Koskoca bir boşluk karşılar onları Açtıklarında kapılarını Bu bayram da dede ve nine Pencerede yine İçine akıtarak gözlerindeki yaşı Sabır çekerek, göklere bakarak Bekliyor. Çaldım kapılarını Şaşırmış bir yüzle açtılar Konuktum evlerinde Gözlerim şekerlerinde Öptüm ellerini Kutlu olsun bayramınız İki damla yaş belirdi Ninenin gözlerinde Dedenin ellerinde kaldı ellerim Uzun süre Yüzlerinde Binlerce çiçek birden açtı sonra Baktılar gözlerimin içine Ne gördüler bilmem Ama gülümsediler Parladı gözlerinin içi Evladım dedi nine Evladım dedi dede Gözlerimin içine baktı Gözlerinden kalbime Minicik resimler, Hasretler, gurbetler Yarım yaşanmış Uzun bir zaman aktı. 18

19

Mizah Dükkânı Sabun Kokusu Şair Ahmet Haşim, gittiği bir lokantadan çıkarken iş yeri sahibine, - Lokantanızın üstün temizliğini tebrik ederim, diye iltifat etmiş. Adam, - Teşekkür ederim, peki bunu nereden anladınız deyince, Ahmet Haşim şöyle cevap vermiş: - Nereden olacak; istisnasız bütün yemekler sabun kokuyordu. Çekim Kanunu Öğretmen sınıfta yer çekimi kuvvetini anlatıyordu. - Çocuklar biliyor musunuz? Dünya üzerinde, yer çekimi kanunu sayesinde duruyoruz. - Peki öğretmenim, bu kanun kabul edilmeden önce nasıl duruyorduk? 20

Gölge Oldu Öğretmen, öğrencilerin yönleri bilip bilmediklerini kontrol ediyordu. Öğrencileri bahçeye çıkarıp onlardan birine, - Güneşin doğduğu yöne dön, dedi. Öğrenci hemen güneşin doğduğu yöne doğru döndü. Öğretmen sordu: - Söyle bakalım şimdi arka tarafın ne oldu? Öğrenci yüksek bir sesle cevap verdi: - Gölge oldu öğretmenim. Ne Görüyorsun? Bir dedektif ile bir bilim adamı ormana kampa gider. Bir vakit sonra çadırlarında uyurlar. Birkaç saat sonra dedektif uyanır ve arka- daşını dürtükler. Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle? - Milyonlarca yıldız görüyorum. Dedektif tekrar sorar: Bu sana neyi gösteriyor? Arkadaşı bir an düşünür ve cevaplar: - Astronomik olarak milyon- larca galaksinin ve dolayısıyla milyarlarca gezegenin var- lığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 ü çeyrek geçtiğini çıkarıyorum. Meteorolojik açıdan da bugün havanın güzel olacağını tahmin ediyorum. Neden sordun? Sana ne gösteriyor? - Çadırımızın çalındığını... 21

6 Ekim, Pazar Havalar serinlemeye başladı. Leylekler katarlar h r leyleği bir arada görmemiştim. Tek tük, bir iki leylek gördüğümüz olurdu. Geçen yıl taşındığımız bu yerdense sürülerle leylek geçiyor. Dediklerine göre burası leyleklerin göç yolu üzerindeymiş. Hatta bir teyze, Eskiden bu evlerin bulunduğu yer, leyleklerin konaklama yeriymiş, onun için böyle dönüp duruyorlarmış. dedi. Bu bilgi doğru değildir inşallah! Doğruysa hoşuma gitmedi. Leylekleri kovup mekânlarına yerleşmeyi düşünmezdim asla, babam da düşünmezdi bunu, annem de. Hatta bu -umarım gerçek olmayan bilgiyi veren teyzenin de bu durumdan hoşnut olacağını sanmıyorum. Neyse, leylekler geçiyor ve biz onların gidişini seyretmeyi seviyoruz. Kıble yönüne gidiyor leylekler, denize doğru. Bunun için hacı leylek de denirmiş leyleklere. 15 Ekim, Salı Kurban Bayramı, birinci gün Kurbanımızı köyde kestik. Dağıttık, yedik, derken hafif bir yağmur başladı. Her yeri sildi süpürdü yağmur. Hava güzel. Bağbozumu zamanı olduğu için insana hüzün veren bir manzara hâkim her yerde. Tatili bir iki gün uzatacağız sanırım. Köyde kış hazırlıklarının bazılarına şahitlik edeceğim. 22

20 Ekim, Pazar Bugün bulgur kaynattık. Önce buğdayı aldık, bizim evin alt tarafındaki koca gözde bir güzel yıkadık. Sonra o kocaman kulplu kazanlarda buğdayı kaynattık. İşte bulgur kaynatmak dedikleri şey buymuş. Bu kaynamış buğday iyice şişip yumuşuyor. Ağza atıp yenebilecek kıvama geliyor. Buğdayın bu haline gölle diyorlar bizim köyde. Bence bulgur kaynatmanın en güzel bölümü, konu komşuyu çağırıp çanak çanak gölle yediğimiz zaman. Üzerine biraz tuz serpip kaşık kaşığa girişiriz. Yanında da iki şey olmalıdır. Ütme ve taze ceviz. Ütme, közde pişirilmiş mısır demektir. Bir ısırık ütme, bir kaşık gölle... Muhteşem bir lezzet Yapılacak iş bitti mi elbette bitmedi. Evin üst tarafındaki düzlüğe büyük yaygılar serilir. Yaygıların üstüne de pişirilmiş buğday dökülür. Dövülmeden önce tekrar kuruması gerekmektedir. Çocukların işi şimdi başlamıştır. Tavukların gelip ortalığı kirletmemesi, dağıtmaması için çocuklar nöbet beklerler. Kuruyan bulgurlar toplanıp değirmene götürülür ve dövdürülür. Dövülen buğday tekrar çuvallara konulup eve getirilir ve uygun rüzgâr beklenir. Uygun rüzgârda savrularak kabuğu, kepeği ayrılır. Bu ninemin işidir. Diğer aşamalarda ona yardım edenler bu işe karışmazlar. Rüzgâr alan bir tepede dövülen bulgurları büyücek bir eleğe doldurur ve yavaş yavaş döker. Rüzgâr kepeği alır götürür, bulgur yere düşer. Alır götürür dediysek kepek de biraz ileriye serilmiş çulların üstüne düşer fazla uzaklaşmaz. Artık bulgur hazırdır. 23

! DENEYİN ADI: Balonla Haberleşme NE ÖĞRENECEĞİM: Roketlerin çalışma sistemini. Çok eskilerde, dumanla, posta güverciniyle haberleşirmiş insanlar. Onları ben de ancak hikâyelerden, tarih kitaplarından okudum. Fakat siz postane günlerini de görmemişsinizdir değil mi? Haklısınız, cep telefonları, tablet bilgisayarlar, internet dururken ne gerek var onca zahmete! Peki, hayvanların da çeşitli yollarla haberleştiklerini duymuş muydunuz? Mesela; filler ayaklarını yere vurarak ya da çeşitli sesler çıkartarak, arılar havada yaptıkları bazı hareketlerle, böcek ve kelebekler ise etrafa yaydıkları kokularla (kimyasal madde) dertlerini arkadaşlarına anlatıyorlar. Şaşıracaksınız ama en son yapılan araştırmalarda bitkiler arasında da çeşitli haberleşme metotlarının varlığı tespit edilmiş! Haydi, haberleşmek için bu sefer bambaşka bir yol deneyelim! 24

MALZEMELER: Balon (ne kadar büyük olursa o kadar iyi), pipet (kıvrımsız, düz), ip (ince, sağlam, en az 20 metre), makas, bant, kalem, kâğıt HAYDİ YAPALIM: Bahsettiğimiz malzemeleri kullanarak arkadaşınıza yazılı bir mesaj gönderebilir misiniz? Arkadaşınız yukarıda, aşağıda ya da sizinle aynı hizada olabilir. Diyelim ki mesaj göndereceğiniz kişi apartmanın ikinci katında, siz ise bahçedesiniz. İlk önce ipin bir ucunu ya ona ulaştırmanız gerekli ya da o size atabilir. Şimdi, kâğıda mesajımızı yazalım. Balonu şişirip, kâğıdı üzerine yapıştıralım. [Balonun ağzını kolay çözülebilecek şekilde bağlayalım.] İpi pipete geçirelim. Mesaj yapıştırılmış olan balonu pipete yapıştıralım. [Balonun arkası gideceği yere dönük olmalı.] Şimdi ipi gerdirelim ve balonun ağzını açalım. Mesajınız iletildi mi? [Balonunuz ne kadar büyük olursa, mesajınızı o kadar uzağa gönderebilirsiniz.] Peki Nasıl Oldu Bu İş? Biz balonu şişirmekle balonun iç basıncını artırmış olduk. Balonun ağzını çözdüğümüzde ise, çıkan basınçlı hava balonu ileriye doğru ittirdi. Burada balonu basit bir roket gibi düşünebiliriz. Roketlerin çalışma sistemi de bu şekildedir. Tükettikleri yakıtlarının oluşturduğu çok yüksek ve sıcak hava basıncı, roketlerin yukarı doğru hareket etmelerini sağlar. 25

Gezgin Abi Adana Sefere çıkın ki sıhhat bulasınız, rızkınız artsın. [Hadis-i şerif] Bu hadis-i şerifi duyup da durmak olur mu? Hele ki isminiz Gezgin Abiyse durabilir misiniz? Sefere dair iki güzel müjde gelmiş Peygamber Efendimiz den [sallallahu aleyhi vesellem]. Sıhhat ve artan rızık... Sefere devam inşallah. Bu kez ziyaretgâhımız Adana ydı. Özel Burç Okulları nın misafiriydik. Adana nın Yolları Bir akşam vakti ayak bastık bu şehre. Havaalanında bizi karşılamaya Cengiz Bey gelmişti. Maşallah dağ gibi yiğit bu hocamızın, karıncaincitmez kalbine konuk olduk. Belki geç kalırım korkusuyla iki saat evvelden beklemeye koyulmuş Gezgin Abiyi. Böyle büyüklerimizin rehberliğinde öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki... Renkli Gönüllüler Cengiz Beyle kısa bir Adana turu yaptığımız esnada Levent Bey in de iştirakiyle daha renklendi gezimiz. İlk durağımızı Özel Burç Öge İlköğretim Okulu oldu. Haydi, Bismillah... Okula bir ders vakti ulaştık. Kardeşlerimin hepsi dersteydi. Gezgin Abiniz durur mu; durmaz tabi.. Kaptığım gibi fotoğraf makinesini beden eğitimindeki talebeleri, okulun muhtelif yerlerini çekmeye başladım. Programa sayılı dakikalar kala, bizi havaalanında karşılayan Cengiz hocamızın sınıfına girdik. Orada fotoğraf çekildik, kardeşlerimizle güzel bir sohbet ettik. Hadis-i şerifin ilk tecellisini daha şimdiden hissetmiştim. O güzel sohbetlerle ömrüm/gönlüm rızık doluyordu. 26

En Güzel Netice Kalabalık bir salonda başladı programımız. İçimizden geldiği kadar seslendik, 10 dan geriye saydık, tezahüratlar yaptık. Onlar sordu ben anlattım, ben sordum onlar anlattı. Ardından elma yeme, tekerleme, sandalye kapma peş peşe sıralandı fakat beraberlik bozulamadı. Maşallah bütün okul ezberlemişti dergiyi. Sonuç mu? Neticede hepimiz çok güzel vakit geçirmiştik. Önemli olan da bu değil mi? Özel Burç Çukurova İlköğretim Okulu İkinci programa Özel Burç Çukurova daydık. İlgi burada da çok güzeldi. Yerel basından dahi davetli gazeteci vardı. Genel Gezgin Abi formatının dışına çıktık biraz Burç Çukurova da. Sohbet ettik, karşılıklı sorular sorduk birbirimize. Başarılı kardeşlerimize mükâfatlarını takdim ettik. Bol bol da fotoğraf çekildik. Sakıp Sabancı Camii Programların ardından Saim Bey, Mehmet Erol Bey, Cengiz Bey, Levent Bey ile şehri gezmeye devam ettik. Daha evvel de söylemiştim, bir şehirde büyük zâtlardan sonra camiler gelir benim için. Sakıp Sabancı Camii de bu merakımı gidermişti. Maşallah, emek vereninden namaz kılanına kadar bütün hepsinden Rabbimiz razı olsun. Adana ya Veda.. Güzel geçen programlar, hoş sohbet büyükler, kalbi büyük Goncacılarla dolu dolu vakit geçirdik Adana da. Her iki okulumuzdaki idarecilere, öğretmenlere, talebelere binler dua taşıdık yüreğimizde. 27

Salona Girmek Yasak Emel Kosi Geçen ay, yeni bir eve taşındık. Eski evimize göre daha büyük; iki katlı, ahşap bir evdi. Çok kısa bir süre içinde evin her köşesini keşfetmiştim bile. Salon hariç! Annem, salonun sadece misafir geldiğinde kullanılabileceğini söylemişti. Kapısını da her zaman kilitliyordu. Dün halamlar geldiğinde yeni salonumuzda oturduk. Ben de böylelikle salonu biraz kurcalama fırsatı buldum. Meraklı gözlerle sağı solu inceliyordum ki, vitrinin arkasındaki duvarda bir kapak gördüm. Vitrinle duvar arasındaki mesafe çok dardı ve vitrini çekmeye gücüm yetmiyordu. Kimseden yardım da isteyemezdim, çünkü annem ortalığın karışmasını istemiyordu. Halamlar gittikten sonra salonun kapısı yine kilitlendi. Benim aklımsa hâlâ duvardaki o beyaz kapaktaydı. Ertesi sabah, yeni bahçemizi keşfetmek için can atıyordum. Ama öyle bir yağmur vardı ki, annem dışarıya çıkmama kesinlikle izin vermedi. Canımın çok sıkıldığını, evde yapacak bir şey bulamadığımı söylediğimde de Yeni odanı düzenle ya da kitaplarını karıştır, en sevdiğin kitabını tekrar oku. dedi. Ama benim canım bahçeye çıkıp etrafı gezmek istiyordu işte. Bir süre odamın penceresinden yağmurun yağışını seyrettim. Kocaman yağmur damlaları asfalta düştükçe, pıtır pıtır sesler çıkarıyordu. Pencerede öylece otururken, birden aklıma salondaki kapak geldi. Annem, gardırobunu düzenlemekle 28

meşguldü. Acaba anahtarı nereye koymuş olabilirdi? Sanki bir keresinde anahtarı, buzdolabının üzerine koyarken görmüştüm annemi. Mutfağa gidip yavaşça sandalyenin üzerine çıktım. Tam da düşündüğüm gibi! Uzanıp anahtarı aldım. Sessiz adımlarla ilerleyip, büyük bir dikkatle salonun kapısını açtım. Hemen gidip vitrinin arkasına baktım. Bu kapağın arkasında ne olduğunu mutlaka öğrenmeliydim! Belki de gizli bir dolap ya da kasa vardı. Belki annemler bile daha önce fark etmemişlerdi. Yani ilk keşfeden ben olabilirdim. Ama vitrin çok ağırdı ve benim gücüm onu itmeye yetmiyordu. Birkaç kez denesem de, bana mısın demedi. O sırada, birden salonun kapısı açıldı. Neyse ki, gelen kardeşim Mehmet idi. Beni yerde görünce korkup ağlamaya başladı. Elimle sus işareti yapsam da fayda etmedi. Tabi annem sesleri duyunca koşarak geldi ve ikimizi de salonda yakaladı. - Neler oluyor burada çocuklar? Ne işiniz var salonda? Nasıl açtınız bu kapıyı, dedi şaşırarak. Apar topar salondan çıktık ve kapı yine kilitlendi. Ben de dürüstçe her şeyi anlattım anneme. - Ah be yavrum, dedi annem, neden bu işlere kalkışmadan evvel bana sormazsın Ya sandalyeden düşseydin, ya sana bir şey olsaydı? - Belki söylemek istemezsin, diye düşündüm. Hem biliyorsun, ben bir kâşifim ve keşfetmeyi seviyorum. Annem ve kardeşimle, pencerenin kenarına oturduk. Yağmur hâlâ devam ediyordu. Merak ettiğim o kapağın ne olduğunu anlatmaya başladı annem: Eskiden bu evde soba yakılıyormuş. Evin eski sahipleri sobalarını o duvarda kurmuşlar. O kapak da sobanın bacası için yapılmış, hepsi bu. dedi. Benim de merakım son buldu. 29

12. RESİM VE HİKÂYE YARIŞMASI Genel Şartlar:. Yarışma aşağıdaki kategorilerde düzenlenecektir. 1.Kategori: 11 yaş ve altı (2003 yılı ve sonrasında doğan öğrenciler) 2.Kategori: 12 14 yaş (2000-2001-2002 doğumlu öğrenciler) Yarışmacılar, eserleriyle birlikte ad, soyad, doğum tarihi, okul, sınıf, şube, okul adresi ve telefon bilgilerini göndermek zorundadırlar. Gönderilecek çalışmalar en geç 14 Mart 2014 tarihine kadar Gonca Dergisi/Şafak İş Merkezi, Bulgurlu Mah. Bağcılar Cad. No:1 Üsküdar/İSTANBUL adresine; posta/kargo yoluyla gönderilecek veya elden teslim edilecektir. Gönderilecek eserlerin daha önce başka bir yarışmada ödül almamış olması ve başka bir yerde yayımlanmamış olması gerekmektedir. Belirtilen süre dışında gönderilen eserler dikkate alınmayacaktır. Posta, kargo vb. yollarla gönderilen eserlerdeki gecikmelerden Gonca Dergisi sorumlu değildir. Yarışmaya katılan eserler dereceye girsin ya da girmesin iade edilmeyecektir. Yarışmada dereceye girenler 9 Mayıs 2014 ten itibaren internet sitemizde açıklanacaktır. Ödüller Gonca Dergisi nin organize edeceği Ödül Töreni nde veri-

lecektir. Yarışmacılar, ödül kazanmaları halinde velilerinden yazılı izin belgesi getireceklerdir. Yarışmada ödül kazandıklarına dair bildirimin yapılmasının ardından 20 gün içerisinde izin belgesini ibraz etmeyen adaylar yarışmaya katılmamış sayılacaklardır. Yarışmacılar en fazla üç eserle yarışmaya katılabilirler. Resim Yarışması Resim dalında konu Nasrettin Hoca olarak belirlenmiştir. Gönderilen resimler en az A4 ebadında olmalıdır. Teknik serbesttir. (Sulu boya, kuru boya, pastel, yağlıboya, ekolin, karakalem vb.) Bilgisayarla çizilen ve renklendirilen çalışmalar değerlendirmeye alınmayacaktır. Hikâye Yarışması Hikâye yarışmasında konu serbesttir Hikâyelerde kelime ve sayfa sınırlaması yoktur. HiKÂYE YARIŞMASI ÖDÜLLERİ RESİM YARIŞMASI ÖDÜLLERİ 1. KATEGORİ 2.KATEGORİ 1. KATEGORİ 2.KATEGORİ /11 Yaş ve Altı/ /12-14 Yaş/ /11 Yaş ve Altı/ /12-14 Yaş/ 1. ye 1000 1. ye 1000 1. ye 1000 1. ye 1000 750 2. ye 750 2. ye 2. ye 750 2. ye 750 500 3. ye 500 3. ye 3. ye 500 3. ye 500

33

34

35

36

37

Gizli El [Seyyahlar Adası] Yalçın Bilge Kemerci Size İstanbul un büyük camilerini gezmeye gideceğiz demiştim ya, geçen hafta gittik. Ama ne maceraydı. Gezip gördüklerimizi anlatmayacağım, asıl macerayı arabada yaşadık. Kaç defa kaybolduk ben sayamadım. Babam Ben buraları bilirim. diye inat edip yol bulma aletini de açmadı. Biz GPS ile mi büyüdük. deyip durdu ama aynı yerlerden geçtikçe annemin gülmesini de bir türlü durduramadı. Sonra ikna oldu fakat bu defa da cihazın güncel olmadığı ortaya çıktı. Sağa dön. diyor dönüyoruz, Sola kır. diyor kırıyoruz falan, ardından bizi çıkmaz sokağın birine sokmaz mı! Cihaz hâlâ bağırıyor: Sola dön, sola dön! Babam önce soldaki duvara ardından cihaza yan yan bakınca bu 38 defa da beni bir gülme aldı. Neyse işte güzel maceraydı, İstanbul u sokak sokak dolaşmış olduk. Selâtin camilerini başka zaman anlatırım, şimdi çok yorgunum. Dün Âyetelkürsi yi ezberledim. Artık yatarken onu okuyacağım. Haydi, ben yatıyorum. Siz de erken yatın bence, yoksa sabah namazı kaçıyor. Yastık Geliyor! Nedense uykuya dalmamla yastığın gelmesi bir oluyor. Hep başucumda bekliyor sanki. - Bu defa nereye gideceğiz? - Seyyahlar adasına. - Orası neresi ki? Oturdum yastığımın üzerine, uçsuz bucaksız okyanuslar üzerinde saatler-

ce uçtuk. Sonunda denizin ortasında kimse bilmez, âdemoğlu görmez yemyeşil bir adaya ulaştık. Tepeden bakınca adada toplanmış bölük bölük binlerce hayvan var. Kimi uçucu kimi yüzücü Bak. dedi yastık, Bunların hepsi seyyah. Çoğu dünyanın bir ucundan diğer ucuna aylarca yolculuk yapar. Ama sana en ilgincini söyleyeyim mi? - Nedir? - Bunların bazıları daha önce görmedikleri yerlere kimseye sormadan hiç de şaşırmadan ulaşırlar. - Nasıl yapıyorlar ki? - Kendin sorsana. Sormam mı? Böcekler, kelebekler, çeşit çeşit göçmen kuşlar, kumsala sıra olmuş kaplumbağalar ve deniz kenarına istif olan yüzlerce çeşit balık; hepsi de yol hazırlığında. Aşağıya inince hayret ettim Bu kadar çok canlı her sene seyahat ediyor ve yollarını hiç şaşırmıyorlar öyle mi? Acaba hangisine soru sorsam? - Yastık kardeş, hangisine sorayım? - Dürbünü olan sensin. - Doğru ya, az kalsın dürbünü unutacaktım. Dürbünümü gözüme yaklaştırıp bakınca birden kendimi sırtında koca bir çanta, boynunda fotoğraf makinesi, elinde de harita olan acemi bir turist şeklinde buldum. Herhalde ben de gruplardan birine katılacaktım ama hangisine? Kelebeklere mi katılsam yoksa kaplumbağalara mı? En iyisi nereye gittiklerini öğrenmek, beğendiğim olursa peşlerine takılırım, diye düşündüm. Sonra kuşlara sormaya niyetlendim: - Merhaba ördek kafilesi, yolculuk nereye? Yolculuk Nereye? Ben sorumu sorunca yeşilbaşlı bir ördek öne çıkarak: Nereye kısmetse oraya dedi. Bu cevabı pek beğenmediğimden, su kaplumbağalarına yanaşayım dedim: Peki, siz nereye 39

gidiyorsunuz? Bir tanesi kabuğundan başını çıkartarak: - Atalarımızın memleketine. - Peki, neresi orası? - Biz de gidince öğreneceğiz. - Daha önce gitmediniz mi? - Biz burada doğduk aslında, ilk defa yola çıkacağız. - Yanınızda yolu bilip rehberlik edecek kimseniz yok mu? - Yok. - Güvenemem ben size, siz yolda kaybolursunuz, ben en iyisi balıklara katılayım. Sonra balıklara daha sonra da diğer kafilelere Kimin yanına yanaştıysam hepsi de yol bilmez acemi... Bir türlü güvenip arkalarına katılacak kimseyi bulamadım derken gözüm dere kenarında otlayan geyiklere ilişti. Her halde dedim bunlar karadan seyahat ettikleri için yolları ezber etmişlerdir. Ama ne gezer yine aynı cevap: Hele bir yola çıkalım buluruz elbet. Ben: Bu işin tadı kaçtı artık. diye düşünüp bir kayanın üzerine oturmuşken yanıma bir kedi yanaşıp sırnaşmaya başladı. Baktım ki bir şeyler anlatmaya çalışıyor dürbünümü ona çevirip ayarladım. Benim sahibim beni çok uzak bir şehirde unutmuştu. dedi. - Eee, ne oldu peki? - İki ay yürüyüp evime geri döndüm. - İyi de nasıl döndün ki? Yolu biliyor muydun? Sizin haritanız falan da yok. Hoş haritanız olsa ne olacak ki, biz İstanbul da GPS cihazıyla bile kaybolduk. - Biz yola çıkınca birisi kulağımıza fısıldar, biz de ona göre gideriz. - İçgüdü yani. 40

- İç mi dış mı bilmem ama birisi güder işte. O nereye git derse oraya gideriz. - Peki, kimlerin kulağına fısıldar bu gizli kişi? - Herkesin, hatta senin bile. - Yoo, ben bir şey duymuyorum ki. - Bu yaşa kadar nasıl geldin sanıyorsun. Dürbünün var ama daha kullanmayı bilmiyorsun. Versene şu dürbünü! Nasıl Yolunu Bulur? Tekir kedi, elimden dürbünü kapıp bir ayar yaptıktan sonra gözüme yaklaştırdı, sonra ne göreyim, karşımda bir yumurta. Neyse işte, sonra görüntü yaklaştı yaklaştı, doğruca yumurtanın içini göstermeye başladı. Aman Allah ım! İçeride minicik bir civciv... Çeşit çeşit besinler değişik organlarıma adreslerini biliyormuşçasına dağıldılar. - Bak, onlara da yol gösteren biri var! - O da bir şey mi, sen bir de buna bak. Dürbünümle netlik ayarı yapınca kan damarlarımın oluşumuna şahit olduk. Ama nasıl muhteşem bir manzara, keşke görseniz. Bir kısım damarlar bacaklardan ve değişik yerlerden büyümeye başlıyorlar. Sonra onlarla birleşecek damarlar da kalbin etrafında oluşup ilerlemeye başlıyorlar. Ardından tam yolun ortasında birbirleriyle milim şaşmadan karşılaşıp birleşiyorlar. Benim ağzım açık kaldı doğrusu. Yastığa dönüp: Bunların GPS cihazı mı var ki, nasıl birbirlerini hata yapmadan buluyorlar? diye sordum. Bana gülümsedi: Hayır, onların kulaklarına fısıldayan gizli birisi var. dedi. - Yoksa Gizli El mi? - Evet, Dünya yı ve içindekileri yaratanın gizli Kudret eli - Bu defa göreceğim O nu! Görmek ne mümkün, zırıl zırıl kapı sesiyle uyandım. Meğer kargocuymuş. Yarım saattir sizin evi arıyorum. diye bir de surat yapıyor. Güya adresi düzgün yazmamışız. Servisten GPS cihazını yollamışlar. Kutuyu açınca içinden ilginç bir not çıktı. Lütfen bir daha sağ ve solunuzu karıştırmamaya çalışın, cihazda herhangi bir arıza bulunamadı! 41

SOR Kİ BİLE SİN? Soru: Manisa dan bize yazan Raziye Sena Kurnaz, Bebekler anne karnında boğulmadıkları halde, neden dünyaya geldiklerinde suda boğuluyorlar? diye sormuş. Cevap: Bebeğin anne karnındaki solunumu, akciğer yoluyla değildir. Solunumun başlıca amacı oksijen alıp karbondioksit vermektir. Bebek, oksijeni anne kanından doğrudan almakta ve karbondioksit olarak yine anne kanına vermektedir. Bebeğin, anne karnındaki hayatını sürdürebilmesi için hem oksijene hem de temel besin maddelerine ihtiyacı vardır. Ayrıca kendisi için zararlı maddeleri de dışarı atması gerekir. Bebek, bütün ihtiyaçlarını ona bahşedilen göbek kordonuyla anne vücudundan karşılar. Göbek kordonundan plasentaya [anne ile bebek arasındaki bölge] giden bebek kanı ile anne kanı belirlenmiş bir bölgede karşılaşır ama mucizevî bir şekilde karışmazlar. İşte bu esnada gerek duyulan maddeler alınırken zararlı maddeler de anne kanına verilir. Bebek, korunmaya en muhtaç olduğu zaman diliminde besin değeri en yüksek gıdaları en kolay yoldan alır. 42

Soru: İzmir den Dilay Örüng, Yaralarımız nasıl iyileşir? diye sormuş. Cevap: Kim bilir kaç defa düşmüş ve yaralanmışızdır. Fakat her defasında yaralanan bölgeye acilen sevk edilen trombosit [kan hücreleri] ile kanımızı pıhtılaşır ve yaranın üzeri bir kapakla kapatılır. Yaradaki kızarıklık ve ateşlenmeyle vücutta alarm verilmiş ve gerekli tüm hücreler yaralı bölgeye yönlendirilmiştir. Oluşan mikroplar akyuvarlarla durdurulmuş ve yaralanmadan birkaç saat sonra başlayan dokudaki yenilenme haftalarca sürerek yaranın kapanmasını sağlamıştır. Birbirinden karışık binlerce kimyasal işlem akıl almaz bir şekilde belli doz ve süratle yaratılırken bizim haberimiz bile olmamıştır. Soru: Zeynep Nur Akyazıcı ve Ahmet Batuhan Bayraktar Yaşlanınca saçlarımız niçin beyazlar? diye sormuşlar. Cevap: Aslında her saç teli, içini renk veren hücrelerin doldurduğu uzun bir tünel şeklinde yaratılır. Bu renk vericilere melanin pigmenti denir. Saçı beyazlamamış insanlarda saça renk veren melanini bir arada tutan bir sıvı vardır. Yaşlandıkça derimiz, saçlarımızı eskisi gibi sağlıklı üretemez. Kılların içindeki boşluğu dolduran sıvı kaybolur, boya hücreleri de birbirine tutunamadığından giderek azalırlar. Renk veren maddenin kaybolmasıyla saçlarımız da beyaza, yani asıl rengine dönüşür. Bütün saçlarımızın beyaza dönüşmesi on ila yirmi yıl sürebilir. Yazışma adresimiz. 43

Hikâyemi yazar mısınız? 44

Bazı küçücük şeyler, bazı canlılar için koskocaman bir iyilik olabilir. [Murat Kaan Karagöz] Bana barışı çağrıştırıyor. Bütün canlılar beraberce sevgi saçıyorlar. Birbirlerine yardım ediyorlar. Gerçekte de dünya böyle olsaydı keşke. Savaşlar olmasaydı. İnsanlar ölmeseydi. Çocuklar ağlamasaydı. [Seher Rümeysa Bulut] Öncelikle, resme hayran kaldım. Bu resimde yaratılışın mükemmelliği var. Üç tür canlı için de, muhteşem donanımlı olan insanın sevgi ve merhametinin çevresine yansıması var. [Hatice Aydın] Yardımsever ve hayvanları seven bir çocuk yiyecek taşıyan karıncaların gölden kolayca geçmelerini sağlamak amacıyla ağaç dallarından köprü yapıyor. Kuşlarla ekmeğini paylaşarak kuşların karınlarını doyuruyor.[sude Emerci] Çocuk, karıncaların çalışmalarını izliyor. Elindeki dalı dereye bırakarak karıncaların üzerinden kolaylıkla geçmesini sağlıyor. Resimdeki salyangoz, ekmeği kuşlara taşıyor. Kuşlar parçalayarak karıncalara veriyor. Hayvanlar birbirleriyle yardımlaşıyorlar. [Emre Kara] Bütün canlılar bir arada yaşarlar. Bazen bizlere de o canlılara yardım etmek, onlara mutluluk sağlamak düşer ve başka bir canlının mutluluğu bizim de mutluluğumuz olur. [Özlem Eylül Birişik] Can, dışarıya çıkmıştı. Yakındaki su birikintisine gitti. Karıncalara dallardan yol yaptı, sincaba pelit verdi. Orada anladı ki hayvanlar da insanlar kadar çalışıyorlarmış. Hem de karşılıksız Geçen ayın resmi. [Erva Dayanır] Sevgili Goncam bu resimde bana yardımlaşmayı, paylaşmayı, sevmeyi resmetmişsin. Yiyeceklerimizi hayvanlarla paylaşmayı, onlara yardım etmeyi, onları sevmeyi anlatmışsın. [Rumeysa Külekçi] Rızkının peşinden koşan canlıları görünce, Allah'ın herkesin rızkını önceden tayin ettiğini tekrar hatırladım. Çocuğun karıncaların karşıya geçmesine yardım etmesi beni çok mutlu etti. [Fatma Betül Ferik] Küçük çocuk hayvanlarla arkadaş olmuş. Kuşlara ekmek vermiş. Karıncaların sudan geçmeleri için dallardan bir köprü yaparak onlara yardım etmiş. Böylece çocuk bir iyilik projesi geliştirmiş. [Salih Mirza Aydın] Bir çocuk dere kenarına ekmek bırakmış. Salyangoz oradaki kuşu görür. Uğurböceği çocuğa, Dal ve ekmeği çeker misin? der. O da karıncalara yardım etmek istediğini söyler. Kelebekler Çocuk haklı. der. [S. Aylin Tunç] Akıllı karıncalar, şefkatli çocuğun yaptığı köprüden geçerken, kuşlar gibi ekmek kırıntısı yemek yerine tohumu alıyorlar. Diğer karıncalar da ekmek kırıntısını almadan elleri boş öndekileri takip ediyorlar. [Şerife Tunç] Yazışma adresimiz.

46

Sevgili Sonbahar Ağacım Nesibe Şahin Seninle ne zaman tanıştık hatırlamıyorum. Bir yaz sabahı mıydı, yoksa bir kış ikindisi mi? Yapraklarını hep yemyeşil hatırladığıma göre bir yaz mevsimi olmalı. Dallarına konan kuşların alçalıp yükselerek söyledikleri şarkılar dün gibi kulaklarımda. Nasıl da kucak açıyordun onlara her vakit. Geceleri ayla sohbet ederdi yaprakların, gündüzleri güneşle selamlaşırlardı. Yağmurun sesi sende daha güzel dururdu, rüzgârın nefesi bütün dallarına yürürdü. Pencereden seni seyrediyorum: Yapraklarını sessizce teslim edip rüzgâra, o yapayalnız halinle kışı bekliyorsun. Kuşlar dallarından göçüvermiş yavaş yavaş. Ne kanat çırpışlarını duyuyorsun artık ne o eşsiz şarkılarını. Öyle sakince bakıyorsun sokağımıza. Söyle, yoksa birazcık üzülüyor musun? Söylediklerimi duysan, eminim gülüp geçersin bana. Öyle ya, her sonbahar yapraklarını itiraz etmeden uçuruyorsun rüzgârın ellerine. Onların uzaklara savruluşlarını, kiminin çürüyüp toprağa karıştığını görüyorsun. Hadi itiraf et, belli etmiyorsun belki ama böyle zamanlarda hep ilkbaharın hayaliyle yaşıyorsun... Biliyor musun? Şu yalnız halin ne çok şey söylüyor bana. Aramızda kalsın ama biz insanlar da sonbahara tutulmuş ağaçlara dönüveririz bazen. Yapraklarımızı, kuşlarımızı, o eşsiz şarkılarımızı kaybedip soğuk bir kışın avuçlarında bulabiliriz kendimizi. Kimimiz yana yakıla derdine düşer kaybettiklerinin. Kimimiz de sessizce bekleyiverir ilkbaharın merhabasını... Tıpkı senin gibi... Şimdi seni böyle görünce aklıma geldi. O yalnız halinle dimdik ayakta duruyorsun. Seni, beni; hepimizi Yaratan a güvendiğini nasıl da gösteriyorsun. Dallarını kırmadan, toprağına sımsıkı sarılarak... Baharın geleceğinden hiç şüphe duymayarak Yapraklarını dallarında, güneşi yapraklarında hissederek Sonra düşünüyorum, belki diyorum, sen kışı daha çok seviyorsun... Ne de olsa baharın gelişini, kıştan haber alıyorsun. 47

Hatice Sevde Deniz Yazışma adresimiz. Sensin Hazreti Muhammed Yasemin Karaçavuş Benim güzel peygamberim Sensin Hazreti Muhammed Benim gül çiçeğim Sensin Hazreti Muhammed Görmek isterdim Seni Sensin Hazreti Muhammed Rüyamda görüp koklamak Sensin Hazreti Muhammed Polisler Kevser Millet Gece gündüz demeden Korurlar bu vatanı, Yağmur, çamur demeden, Ararlar suçluları. Polislerdir yurdumuzun, Sessiz akan ırmakları. Bayraktaki kırmızı kan. Polisler der önce vatan. Yurt aşkıdır kalpte yatan, Polislerdir yurdumuzu, Rahatlatan ferahlatan. Şehitler var yerde yatan, Vatan aşkı kalpte atan. Suçlulara çelme takan, Polislerdir yurdumuzun, Dert ortağı evlatlar. Kurban Bayramı Sami Erdoğan Kurbanlıklar kesilecek. Fakirlere dağıtılacak. Hiç et yemeyen, Fakirler buna çok sevinecek. Büyüklerin elleri öpülecek, Akrabalar ziyaret edilecek. Çocuklara şeker, Harçlık verilecek. Üzüntüler gidecek, Herkes neşelenecek. Hey arkadaşlar! Bakın, güneş doğuyor, Haydi koşalım Bayram namazına. Bakın, kınalı koçum Bizi bekliyor. Bugün bayram, Bu, bizim günümüz. Gonca Yunus Yürek Gonca iyi ki varsın sen. Sen olmasaydın ben de olmazdım. Benim güzel Gonca m, Sen bize her şeyi öğretirsin. Benim güzel Gonca m, Günlerce hep okurdum. 24 Kasım ı bekliyordum. Ve elime geçer geçmez okurdum. Elif Şamlı Barbaros Yardım Eren Keskin 48

Bilginay Ölmez Anadolu Kültür Merkezi / Kanada Ayşe Ceran Seydanoğlu Kar Tanesi Buse Söker Küçük bir kar tanesi, Her kış bekler beni, Ne işe yarar diyeceksiniz, Yağınca göreceksiniz. Belki yine beğenmeyeceksiniz. Oynayınca kesin seveceksiniz. Kartopu savaşı yapınca, Elerimi öpeceksiniz. Gonca m Selin Mehli Goncaların en güzeli Gonca m. Sensin benim Gonca m. Hayata gülümse Gonca m. Hayatın gülüşü Gonca. Bir tek sen varsın dergimizde, Beni çıkarın serginizde, Hayata gülümse, Ne hoş Gonca m. Gonca Fatma Safca Her ilde her dilde, Her zaman, her yerde, Biz Gonca okuyoruz. Postacı gelecek diye, Kapılarda bekliyoruz. Çok eğlencelidir Gonca, Bekleriz onu yaz boyunca. Çok gecikme çabuk gel, Lütfen postacı amca. Gonca mı Seviyorum Senanur Kara Şiirler, resimler Hepsi de Gonca mda. Hikâyeler hep Gonca mda. Hep seninle oynarız, eğleniriz. Seni seviyorum Gonca m. Senden başka kimseyi görmem. Senden başkasını dinlemem. Kimse seni bırakmaz, Senden başka kimsesi olmaz. Canım Gonca m Dilara Yanmaz Sen bize öğretir, eğlendirirsin. Her şeyi biliyorsun. Çocuklar dergi ister. Çocuk Dergisi, Gonca Dergisi. Canım Gonca m Bilgilerini söyle bana. Canım Gonca m Eğlencelerini söyle bana. Sen en iyi dergisin,canım Gonca m. Sen çok eğiticisin, canım Gonca m. Benim bilgi kaynağımsın. Benim öğretici kaynağımsın. Sen benim canım Gonca msın. Güzel Gonca teşekkür ederim. Hilal Eriş Duru Uçar Elif Su Güzeller 49

Nisanur Rıfat Kara Terim Berk Bilgiç Canım Gonca m Ayşe Gümüştekin Canım Gonca m, Yaz gelince sulandın, Kış gelince suladın, Hiç susamadan yılmadan. Canım Gonca m, Nasıl buldun bu bilgileri de, Bizlere sundun, Bilgi küpüm, akıl küpüm. Canım Gonca m, Seninle büyüdüm, Seninle yeşerdim. Benim güzel Gonca m. Babacığım Nurgül Avcı Babam hep benim istediğimi yapar. Bazen yapamaz ama çok ister mutlaka. Önemli olan istediğimi yapması değil. Önemli olan, babamın beni sevmesi. Babamı anlatayım sana; Muhteşem bir baba, İçeceklerimi, yiyeceklerimi söyler bana. Sağlıklı bir baba. İşte benim babam böyle. Ne güzel bir baba. İşte benim babam böyle. Sağlıklı bir baba. Gonca Rıfat Kara Gonca Gonca, Sevgili Gonca, Mutlu ettin sen bizi, Coşkuya kavuşturdun, Bize hediyeler getirdin, Ve sen harika oldun. Peygamber Efendimiz Sema Özkara Gönlü güzel gönlü, Bizi seven gönlü, Gönlü güzel gönlü, Peygamber Efendimiz. Adı güzel kalbi temiz, Gönlü açık kalbi açık, İyiliği doldurdun kalbimize, Peygamber Efendimiz. Anne Merve Sena Serttaş Sıcaklığınla ısıttın beni, Sevgini eksik etmeden, Saygıda kusur bulmadan, Her zaman korudun beni. Öğretmenler Günü Melis Çelikbilek Öğretmenler günü geldi. Bütün öğretmenler Mutluluktan ağladı. Selma Özkara Hilal Zişan Kadıoğlu Mehmet Sami Gökçe 50

İsmail Ümran Gülistan Kayra Suda Hakyemez Melis Çelikbilek Bütün çocuklar ise gül verdi. Güzel öğretmenler günü. Kelebekler Egemen Talha Kıraliç Kelebekler rengârenktir. Özellikle kanatları, Kelebekler çok güzeldir, Hepsi bir melektir. Ben Bir Çocuğum Osman Erkut Ben bir çocuğum. Her gün afacanız. Yaramazız. Oyun oynarız. Ben bir çocuğum. Bazen akıllıyız. Çizgi film izleriz. Uslu uslu. Ben bir çocuğum. Babamızla ve annemizle de vakit geçiririz. Oyunu çok çok severiz. Şekerlemeyi severiz. Ben bir çocuğum. Bilgisayarda oynamayı severiz. Gonca yı da çok severiz. Gonca çocuk ve çocuk. Ben bir çocuğum. Büyüklerin ilgisini çekerim. Arkadaşlarımızı çok severiz. Çok da şiriniz. Gonca Fatma Safca Gonca çiçektir diyemem çocuklar, Ama çiçekten güzeldir. Bazı çiçekler renklidir. Renkli oldukları zaman çok güzel. Mesela beyaz çiçek olabiliyor. Gonca demek bu demek. Gonca yı sakın unutmayalım. Unutursak, Gonca diyemeyiz. Çocuklarımız da diyemez. Gonca demek; çocuk, gül ve bebekler demek. Canım Babam Hilal Eriş Sen evimize girince, İnan çok seviniyorum. Güzellik ve iyilikten yana ne varsa, Annem ve senden öğreniyorum. Ruhumu arındıran, Ancak senin varlığındır, Yanımızda her zaman olman, Işık tutman yolumuza, Benim yiğit canım babam. Isınır seninle yuvam, Rahatımızı sağlayan, Asla bizi bırakmayan, Keşke sigarayı bıraksan babam. Şehit Er Yıldıray Biroğlu İÖO Nurgül Avcı 51

Osman TURHAN Ay nasıl mutlu oldum! Şıkır şıkır gözlerim. Ne desem bilmiyorum. Uçuşuyor sözlerim. Nasıl desem Bak şimdi! Heyecandan unuttum. Kelime hazinemi takır takır kuruttum. Şimdi çatlayacağım orta yerimden kızlar! Bu ay size verecek müthiş bir haberim var. Farkındayım uzattım. Mâzur görün ne olur. Biraz nefesleneyim, konu yerinde durur. Oh! Demek böyle şeymiş heyecan dedikleri, Uçuşuyor insanın en iyi bildikleri. Bu hafta sonu babam bizi aldı götürdü, Arabayı doğruca memleketine sürdü. 52