I. Musammat Kaside 1. Esdi nesîm-i nevbahâr açıldı güller subh-dem Açsın bizim de gönlümüz sâkî meded sun câm-ı Cem 2. Erdi yine ürd-i behişt oldı hevâ anber-sirişt Alem behişt-ender-behişt her gûşe bir bâğ-ı İrem 1 / 12
3. Gül devri ayş eyyâmıdır zevk u safâ hengâmıdır Âşıkların bayramıdır bu mevsim-i ferhunde-dem 4. Dönsün yine peymâneler olsun tehî humhâneler Raks eylesin mestâneler mutribler ettikçe negam 5. Bu demde kim şâm u seher meyhâne bâğa reşk eder Mest olsa dilber sevse ger ma zûrdur şeyhü l-harem 6. Yâ neylesin bî-çâreler âlüfteler âvâreler 2 / 12
Sâgar sunar meh-pâreler nûş etmemek olur sitem 7. Yâr ola câm-ı Cem ola böyle dem-i hurrem ola Ârif odur bu dem ola ayş u tarabla mugtenem 8. Zevki o rind eyler tamâm kim tuta mest ü şâdkâm Bir elde câm-ı lâle-fâm bir elde zülf-i ham-be-ham 9. Lutf eyle sâkî nâzı ko mey sun ki kalmaz böyle bu Dolsun sürâhî vü sebû boş durmasın peymâne hem 3 / 12
10. Her nev-resîde şâh-ı gül aldı eline câm-ı mül Lutf et açıl sen dahi gül ey serv-kadd ü gonca-fem Günümüz Türkçesiyle Musammat kaside, aruzun iki eşit parçaya bölünen kalıplarıyla yazılan ve iç kafiyesi bulunan kasidedir. İç kafiye bulundurduğundan ahenk yönü güçlüdür. 1. İkbahar rüzgârı esti, sabahleyin güller açıldı; bi zim de gönlümüz açılsın. Ey içki sunan, meded (yardıma koş.). Cem in kadehini sun. İçkiyi bulanın İran mitolojisinin önemli hükümdarı Cem olduğuna inanılır. Yine inanışa göre Cem kadehi diye anılan kadeh, yedi madenden yapılmış olup bütün dünyada olup biten yansıtma özelliğine sahiptir. 2. Yine Nisan ayı geldi; hava anber kokularına bü ründü. Âlem cennet içinde cennet oldu. Her köşe bir İrem bahçesine döndü. İrem, Yemen deki Ad kavminin hükümdarı olan ve tanrılık iddiasında bulunan Şeddâd ın cennete benzesin diye yaptığı Kuran-ı Kerim de de geçen ünlü bahçenin adıdır. 3. (İçinde yaşadığımız zaman) çiçeklerin açtığı gül devri, yaşama yiyip içme günleri, zevku sefa zamanıdır, Bu mutlu mevsim (bahar), âşıkların bayramıdır. 4 / 12
4. Yine şarap kadehleri dönsün (meclistekilere sıra sıra içki sunulsun), meyhaneler boşalsın, şarkı okuyucular şarkı okudukça sarhoşlar oynasın. 5. Akşam ve sabah meyhanenin bahçeyi kıskandığı bu anda (bu mevsimde) Şeyhülharem sarhoş olsa, güzel sevse mazurdur. // Şeyhülharem, iki kutlu şehir Mekke ve Medi ne deki mukaddes yerlerin bakımı ve idaresinde görev alan kimsedir. 6. (Böyle bir durumda) çaresizler, (böyle durumla ra) alışkın (âşıklar), avareler ne yapsın. Ay parçası güzel ler kadeh sunarsa (onların sundukları içkileri) içmemek zulüm olur. 7. Cem in kadehi ve sevgili olduktan ve böyle bir mutlu an da bulunduktan sonra ârif (derin anlayışlı ve kav rayışlı kişi) şimdi zevk ve eğlenceyi ganimet bilendir (ona yakışan budur.). 8. Bir elinde lâle renkli kadeh, bir elinde de kıvrım kıvrım sevgilinin saçını tutan sarhoş ve pek mutlu olan rind, zevki tam anlamıyla, eksiksiz yaşar. (Rind tipi ile ilgili Figanî nin gazelinin açıklama sında bilgi verilmiştir.) 9. İçki sunan! Lütf edip nazlanmayı bırak da şarap sun. Çünkü bu meclis böyle kalmaz (mevsim değişir, bu zevk mevsimi geçer). Sürahi ve testi dolsun, kadeh de boş kalmasın. 5 / 12
10. Her yeni yetişen gülfidanı (m andıran genç gü zeller) kadehi eline aldı. Ey servi boylu ve gonca ağızlı güzel! Açıl, sen de gül. Beytin sonundaki gül kelimesi, hem gülmek fiilini göstermekte hem sen de bir gülsün, anlamına gelmekte dir II.Kaside 1. Sanman ki felek devr ile şâmı seher eyler Her vâkıanm âkıbetinden haber eyler 2. Bir düş gibidir hak bu ki ma nîde bu âlem Kim göz yumup açınca zamânı güzer eyler 6 / 12
3. Bir yirde ki ârâma bu mikdâr ola mühlet Erbâbı nice kesb-i kemâl ü hüner eyler 4. Olmuş tutalım müddet-i ârâmîde mümted Âkil nice temyize reh-i hayr ü şer eyler 5. Bulmaz reh-i Hakkı meğer ol kimse ki ona Tevfîkini Hâdî-i ezel râhber eyler 6. Tevfık refik olmayıcak fâide yoktur Her kim burada akla uyarsa zarar eyler 7. Gavga-yı sühandır bu fazilette nemiz var Fazl ehli bizim başımız üstünde yer eyler 7 / 12
8. Hakkımda ne derlerse o güne süfehânın Âsâr-ı tabîatlerine kim nazar eyler 9. Lâzım gelecek ol müteşâirlere tab ım Her ma rekede n eyledi dahi neler eyler 10. Ol safder-i düşmen-küş-i nazmım ki husûsâ Şemşîr-i zebânımdan ahibbâ hazer eyler 11. Olursa eger himmet-i şâhenşeh-i âdil Hâşâ ki bu endîşede Nef i zarar eyler. Günümüz Türkçesiyle 1. Feleğin dönerek akşamı sabaha çevirdiğini san mayın. (Aslında o bu değişiklikle) her işin, başa gelecek hadiselerin akıbetinden haber vermektedir. // 8 / 12
2. Doğrusu şu ki, bu dünyanın gerçek anlamı bir düş gibi olduğudur. Öyle ki göz yumup açıncaya kadar zaman gelip geçiverir. 3. Dinlenme süresi bu kadar kısa olan bir yerde bu lunan kişiler nasıl olur da fazilet ve hüner elde edebilir? 4. Tutalım bu dinlenme ve rahat etme süresi uzasın. Akıllı insan (bu çok uzun zaman diliminde bile) iyilik ve kötülük yollarını birbirinden nasıl ayırabilir? 5. Doğru yolun göstericisi Allah ın yardımını rehber kıldığı kimsenin dışında başkası doğru yolu bulamaz. 6. Allah ın yardımı yoldaş olmayınca bir fayda gelmez. Bu konuda aklına uyan kişi zarardadır. 7. Bu, sanatlı söz söyleme mücadelesidir, fazilet konusunda yoksa bizim neyimiz vardır ki? Faziletli kişilerin bizim başımız üstünde yeri vardır, 8. O düşük insanlar hakkımda ne derlerse desinler. (Kötü) şahsiyetlerinin eserleri olan o sözlerine kim dönüp bakar? 9. Gerektiğinde o şair geçinenlere şair karakterim her savaş alanında neler etti ve daha neler edecektir. 10. Ben, şiirin düşmanları öldüren o bahadırıyım ki özellikle kılıcı andıran dilimden dostlar bile korkup çekinir ler. 11. Adalet sahibi sultanlar sultanının yardımı olur sa, Nef î böyle bir düşünceden dolayı aslâ zararlı çıkmaz. 9 / 12
III.Gazel 1. Tûti-i mu cize-gûyem ne desem lâf değil Çarh ile söyleşemem âyînesi sâf değil 2. Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil 3. Yîne endîşe bilir kadr-i dür-i güftânm Rüzgâr ise denî dehr ise sarrâf değil 4. Girdi miftâh-ı der-i genc-i meânî elime 10 / 12
Âleme bezl-i güher eylesem itlâf değil 5. Levh-i mahfûz-ı sühandır dil-i pâk-i Nef î Tab'-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil Günümüz Türkçesiyle 1. Ben mucize gibi söz söyleyen bir papağanım. Ne desem (o söylediğim sıradan bir) söz değildir. Felek ile söyleşemem, zira onun aynası (gönlü) saf değildir. Beyitte, papağanları söz söylemeye alıştırmak için karşılarına ayna tutulması âdetine işaret vardır. 2. Gönlü temiz olmayana gönül ehlidir, diyemem. Gönül ehlinin birbirini bilmemesi, tanımaması insaflı bir iş değildir. 3. Her ne kadar içinde yaşadığımız zaman alçak ve kıymet bilmez ise de sözümün incisinin değerini yine düşünce bilir, tanır. // 4. Manalar hâzinesinin kapısının anahtarı elime geçti. Artık bütün dünyaya inciler saçsam bu boşuna har canmış sayılmaz. 11 / 12
5. Nef î nin temiz kalbi şiirin Levh-i mah fuz udur. Dostlarınki gibi küçücük bir sahafçı dükkânı değildir. Levh-i mahfuz insanlarının kaderlerinin, başlarına neler geleceğinin yazılı olduğu şey demektir. Şair kendi sinin şairlik tabiatını bu şekilde yüceltirken diğer şairle rin şiir söyleyebilme kabiliyetlerini eski kitapların alınıp satıldığı küçük bir kitapçı dükkanına benzetmektedir. Prof. Dr. M.A. Yekta Saraç, Divan Şiirinden Seçmeler 12 / 12