Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

2015 Cumhurbaşkanı Adayı. Dört Boyutlu Siyaset

2015 Cumhurbaşkanı Adayı. Dört Boyutlu Siyaset

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Gümüşlükspor Futbol Okulu açıldı

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Mağusa Canlandırma Planı

Çarşamba İzmir Gündemi

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

Sevgili Lefkoşalılar. LEFKOŞA Geleceğe Yürüyor. Sizlere titiz bir çalışmanın ürünü olan seçim bildirgemizi

Bodrum-Kos arasındaki turizm ve ticaret işbirliği

KIBRIS AKADEMİK DİYALOG

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

Güneş (Kıbrıs)

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Milliyetçi Hareket Partisi Balıkesir Milletvekili ve aynı zamanda Tıp Doktoru olan Sayın Recep Çetin , Saat:14:00'te Balıkesir Tabip

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN ÇÖZÜM SÜRECİNİN İKTİSADİ BOYUTUNA KATKI: ALTERNATİF TURİZM KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI

2006 Nüfus ve Konut Sayımı Kesin Sonuçları

KADEM METE: MUĞLA DA 12 AY TURİZM HAYAL DEĞİL

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata

BAKA BULUŞMALARI -I-

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen Filistin Ulusal Projesi Görüşler ve Perspektifler Sempozyumu Filistin in çeşitli kesimlerinden

KALKINMA BANKALARI ARASINDA İŞBİRLİĞİ

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Cumhurbaşkanı Konuşması

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Sevgili Gazimağusalılar

Kuzey Kıbrıs ta. Bir Çay Molası. Ekonomik ve Kültürel İşbirliği Buluşması Kasım Lefkoşa - Güzelyurt - Girne - İskele - Gazimağusa

SGK 4. Olağan Genel Kurulu ÇSG Bakanı Süleyman Soylu nun Başkanlığında Gerçekleştirildi

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

GENEL BAŞKANIN MESAJI

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

İZMİR, 2015 OCAK AYI HAVAYOLU VE DENİZYOLU GİRİŞLERİNDE DÜŞÜŞ YAŞADI!

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Bodrum a gönül veren ünlüler Trafo da buluştu

çevre teknoloji Avrupa ((0.1)) aktüalite ((0.1)) bilim ((list intonation))

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

RAKAMLARLA DÜNYA, TÜRKİYE VE İZMİR KRUVAZİYER TURİZMİ

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

KRUVAZİYER TURİZMİNDE DÜNYA VE İZMİR, TÜRKİYE KRUVAZİYER PLATFORMU NUN ÇALIŞMALARI

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI


Ali Tezel üstat Sosyal Güvenlik konusunda yapılan seminerlerde sunuma başlamadan önce katılımcılara şunu söyler;

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...


Türkiye ve Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler. 15 Ekim 2015, İzmir. Sayın Bakanlarım, Valim. Sayın MV'lerim,

Mağusa Geleceğini Arıyor

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

4+4+4 YAVRULARIMIZIN ÖZGÜVENSİZ, BAŞARISIZ VE MUTSUZ OLMASINI İSTER MİYİZ? Zeynep okula başlıyor. Canımdan çok sevdiğim kızım.

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Midilli Kültür Başkenti olmak için destek bekliyor

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

81 İl Müdürü Ankara da (1)

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

DÜŞÜN (Düşünce Özgürlüğü Derneği) Nacak Sok. 21/11 TR ISTANBUL

Amasya da Kadın İstihdamının Artırılmasına Destek Projesi. Ülker Şener 1 Temmuz 2011, Amasya

GRUP 5 ÇANKIRI KASTAMONU ZONGULDAK

1 2 icin- ucretsiz- ped- hakki/

Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60

GEMLİK TİCARET ve SANAYİ ODASI

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

TÜRK TURİSTİN İLGİSİNİ ÇEKEN OSMANLI MİRASINA SAHİBİZ

Saygılarımızla, Genç Barış İnisiyatifi Derneği adına, M. Emre Akkaş Genel Başkan

Hasankeyf ve Dicle Vadisi Sempozyumu Sonuç Bildirgesi

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI

Başbakan Yıldırım, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

5 Dk. Ülke Ile Ilgili Giriş Konuşması. Değerli katılımcılar hepinizi ülkem adına saygıyla selamlıyorum,

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

KKTC - AB İLİŞKİLERİ 1. SAYFADAKİ HABERİN DEVAMI. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler gözetiminde, ara bölgede Kuzey ve Güney Kıbrıs

2. Gün: Stratejik Planlamanın Temel Kavramları

İSTE (Barbaros Hayrettin Gemi İnşaatı ve Denizcilik Fakültesi), DENİZCİLİK EĞİTİM KONSEYİ ile demir aldı!

Bölge Uzmanı Nihai Form

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Bodrum aşığı yabancıların buluşması

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

ERZURUM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ 60.YIL KUTLAMALARI GELENEKSEL MEZUN ŞENLİKLERİ

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

ÖMER GÜNEY CHP MENEMEN BELEDİYE BAŞKAN A.ADAYI

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

ordumuhtarlarderneği tarafından yazıldı Pazartesi, 03 Kasım :00 - Son Güncelleme Perşembe, 06 Kasım :10

Transkript:

İÇ KAPAK -1-

BOŞ SAYFA -2-

İÇİNDEKİLER Önsöz ----------------------------------------------------------- 5 Giriş ------------------------------------------------------------- 7 Maraş-Mağusa Açılım Paketi Deklarasyonu ---------- 10 Başaran Düzgün (Havadis) Yurttaş insiyatifi ve Maraş ın açılması ------------------ 19 Aysu Basri (Yenidüzen) Maraş açılır mı? --------------------------------------------- 21 Rasıh Reşat (Haberdar) Maraş koz olmaktan çıkınca --------------------------- 24 Derviş Doğan (Havadis) Bir grup Mağusalıyız!.. ------------------------------------ 26 Dr. Okan Dağlı (Gaile) İnsanların acıları üzerine politika yapılabilir mi? ----- 29 Cenk Mutluyakalı (Yenidüzen) Maraş ın hayret verici rakamları ------------------------ 34 Eşref Çetinel (Halkın Sesi) Maraş dosyası çözümden önce açılabilir mi? -------- 36 Sami Özuslu (Yenidüzen) Maraş Paketine bir imza da benden -------------------- 39 Hasan Hastürer (Havadis) Maraş konuşulacak ama nasıl? -------------------------- 43 Yılmaz Parlan (Kıbrıs Postası) Mağusa-Maraş ----------------------------------------------- 48 Asım Akansoy (Yenidüzen) Maraş ---------------------------------------------------------- 51 Ersan Dağlı (Havadis-Ekonomi) Türkiye nin üzerinde çalıştığı konu Maraş ve Mağusa Limanı --------------------------------- 54-3-

Hasan Hastürer (Havadis) Maraş, çözümün parçası değil, çözümün kapısı olabilir ------------------------------------ 57 Derviş Doğan (Havadis) Maraş artık konuşuluyor ----------------------------------- 62 Ulus Irkad (sesonline.net) Kapalı Maraş bölgesi --------------------------------------- 64 Doç. Dr. Uğur Ulaş Dağlı (Gaile) İnsan ve çevre haklarının çiğnendiği bir yerleşim yeri: Kapalı Maraş --------------------------- 69 Dr. Okan Dağlı (Gaile) Adım adım çözüm ------------------------------------------- 80 Poli Dergisi Mağusa, Maraş olmadan yaşayabilir mi?-------------- 85 Serdar Atai (Poli) Mağusa / Maraş a ekonomik perspektiften bakış ---- 97 Dr. Okan Dağlı (Poli) Quo Vadis Famagusta? --------------------------------- 101 Aysu Basri (Yenidüzen) Maraş açılabilir! -------------------------------------------- 104 Alpbuğra Bahadır Gültekin (Radikal Hayat) Kapalı Maraş küllerinden doğar mı? ------------------ 107 Doç. Dr. Uğur Ulaş Dağlı (Gaile) ---------------------- 113 Mağusa İnsiyatifi Çözüm için ilk adım: Mağusa-Maraş ----------------- 121 11 Mayıs 1984 tarihli 550 Sayılı Güvenlik Konseyi Kararı --------------------------------- 123-4-

Önsöz Bir gurup insan ellerini yüreklerinin üzerine koyup, vicdanlarının sesini dinleyerek yola koyulduklarında tüm adada ve Kıbrıs la ilgilenen uluslararası kamuoyunda bu kadar ses vereceklerini düşünmüyorlardı. Kendilerine Mağusa İnsiyatifi dedikleri halde yaşamlarını Kıbrıs ta Barış a adayan bu insanlar masada yıllar boyu süregelen Kıbrıs meselesine bir başka boyut getirmek ve sorunun çözümünde masadakilere, yaptıkları önerileriyle iki toplum arasında ortak bir yaşam alanı yaratarak çözüme ulaşmada bir alternatif de sunmak istediler. İşte bizlerin, yani Mağusa İnsiyatifi olarak hepsimizin ortak kaygısı adamıza bir an önce Barış ın gelmesi ve bölünmüş adamızın ve de şehrimizin bir an önce tekrardan birleşmesidir diyoruz. İnsiyatifimizi oluşturan ve bizlere destek verenler ya bu topraklarda doğmuş yada terlerini buralara akıtan insanlarımızdır. Mağusa ekonomik olarak değer kaybeden ve 40 yıl öncesini arar duruma gelen ortak evimizdir. Mağusa ile Maraş tarihi ve turistik bir bütün kent olarak Akdeniz in incisi iken, liman tüm adaya ve bölgeye hizmet verirken Beyrut savaşın ortasında enkaz durumdaydı, Dubai çöl idi, Bodrumda balık avlarlardı. Prodaras hiç yoktu ve Ay Napas da yok gibiydi. Limasol limanı sadece küçük teknelere barınak idi. İşte bölgede şu an liderlik yapan turistik bölgeler bu durumdayken bir bütün olarak Mağusa Maraşıyla, tarihiyle, limanıyla bölgede parlayan bir yıldızdı. Yıllar geçti biz turizmde bittik ve liman olarak küçük mütevazi yarı sivil, belki de askeri bir liman olduk. Tüm adanın ithalat-ihracatta yaklaşık %50 faaliyetini yürütürken, sadece KKTC nin küçük bir limanı -5-

olarak kaldık. Turizmde yine tüm adanın %50 civarında konaklamasına sahip iken şimdilerde sadece KKTC nin %7 konaklamasına sahip olduk. Ama inatla Maraş ı elimizde rehin tutuyoruz. Orayı kuşa, kurda yem ettik. Siyaseten rehin alınmış bir kentin günahlarını çekiyoruz sanki de. Artık turizmde Bafra dan ve Karpaz dan söz edilmektedir. Limanda Girne aldı başını gidiyor. Mersin trafiğinde bizi yakalamıştır. Ne turizmin ne limancılık faaliyetlerinin Mağusa ekonomisinde yeri kalmamıştır. Mağusa değer kaybediyor. Ekonomik alanda ivme kaybediyor. Kıbrıs ta çözüm hep bir başka bahara kalıyor. Bizim insiyatifimiz bu kaygılarla yola çıkmıştır. Maraş ın tutsaklığına son vermek gerekmektedir. Şehrimizin iki yakası birbirine küs kalmamalıdır. Mağusa, özlediği diğer yarısına ve şu an hayalet şehre dönüşmüş Maraş ına tekrar kavuşmalıdır. Tek kanadıyla çırpınıp uçamayan kuş misali artık diğer yaralı kanadımız da iyileşmelidir. Mağusa ve Maraş yani bir bütünün iki yarısı tekrardan birleşmeli ve tarihi ve turistik faaliyetlerinde yeniden Akdeniz in incisi olmalıdır. Gelecekte kurulması düşünülen ve 40 yılı aşkındır müzakeresi devam eden Birleşik Federal bir Kıbrıs ın tetikleyicisi küçük bir örneği birleşik federal bir kent olmalıdır. Mağusa, Suriçiyle, Maraş ıyla, limanıyla, turizmiyle ve de tarihiyle tüm Kıbrıslıların ortak yaşam alanı olmalıdır. Kıbrıslı Türk ve Rum demeden İngiliziyle, Maronidiyle, Ermenisiyle bu ortak evimizde kuracağımız ortak yaşamın yaratacağı ivme Kıbrıs ta çözümü tetiklemelidir. Biz buna inanıyoruz. Dr. Okan DAĞLI -6-

Giriş Mağusa İnsiyatifi, Mağusa bölgesinde yaşamını sürdüren değişik meslek dalı ya da uzmanlık alanına mensup bireylerin oluşturduğu bir aktif yurttaşlar insiyatifidir. Mağusa İnsiyatifini bir Düşünce Kulübü veya Think-Tank olarak adlandırmak da mümkündür. İnsiyatifin geçmişi 1996 yılına kadar dayanır. Zira, onu oluşturan bireylerin Maraş-Mağusa Limanı- Suriçi denklemi ile bilimsel ve metotlu çalışmalar yoluyla uğraşmaları o tarihten itibaren başlar. 1996 ve 1997 yıllarında, Mağusa İmar Planı nı tartıştırmak üzere Mağusa Belediyesi nin ev sahipliği yaptığı çalıştaylarda, Kapalı Maraş bölgesi için ayrı çalışma grubu oluşturulmuş ve diğer çalışma gruplarının bulguları ile birleştirilerek rapor haline getirilmiştir. 1998 de ise ev sahipliğini bu kez DAÜ Mimarlık Fakültesi üstlenmiş ve bu yöndeki çalışmalar Mağusa Sempozyumu adı altında her yıl tekrarlanarak 2007 yılına kadar derinleştirilerek sürdürülmüştür. Bu yıllara ait çalışmalardaki ortak çarpıcı payda; Kapalı Maraş bölgesinin Mağusa ile ilgili bir Master Plan oluşturmada, altyapı hizmetlerinin sunumunda, modern bir ulaşım ağı planlayıp uygulamada ve halk sağlığı politikalarının başarıya ulaşmasında temel sorun ve tehdit teşkil ettiği şeklindedir. Maraş ın geleceğinin belirsizliğini koruması ve bu anlamda tutsaklığının devamı da Mağusa bölgesindeki birikimli geri kalmışlığın ana sebebi olarak ortaya çıkmıştır. Yine 2007 yılında İnsiyatif in bazı üyeleri Güney deki Mağusa Mülteci Hareketi ile diyalog ve işbirliği içerisinde ve UNDP nin de katkılarıyla Revival of -7-

Famagusta yani Mağusa nın Yeniden Canlandırılması isimli iki toplumlu projeyi hayata geçirmiştir. Proje yaklaşık bir buçuk yıl sürmüş, bu sürede pek çok çalıştay ve değerlendirme toplantıları yapılmış ve elde edilen tüm veriler kitap haline getirilerek kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bölünmüş kentimizin yeniden birleştirilmesi halinde neler yapılabileceği ile ilgili ortak bir vizyon belirlemeyi amaçlayan proje mevcut sorunları tespit etmekle işe başlamış, sonrasında bu sorunlara alternatif çözüm yolları üretmiş ve İdeal diye nitelenebilecek yeni bir kent modeli oluşturmaya çalışarak bunun tüm Kıbrıs ı yeniden birleştirebilmedeki katalizör rolünü sorgulamış ve en nihayette de ortak bir hareket planı önererek projeyi sonuçlandırmıştır. Temmuz 2007 de aynı grup, iki toplumdan ilerici sivil toplum örgütlerinin de yer aldığı bir etkinlikte Maraş ı da Kapsayacak Mağusa nın Yeniden Birleştirilmesi Önerisi isimli bir bildiriyi Palm Beach Hotel sahilindeki dikenli teller önünde okuyarak medya kanalıyla tüm dünyaya duyurmuştur. Etkinliğe Avrupa- Akdeniz İnsan Hakları Ağı (EMHRN) üyesi olan, değişik ülkelerden 60 a yakın genç insan hakları aktivisti de katılarak, bildiriye destek beyan etmiştir. Son dönemde, Kıbrıs Sorunu na bütünlüklü çözüm bulma çabalarının umut verici düzeyden çok uzak olması ve toplumlararası görüşmelerde kırılma noktasına doğru yol alındığının en yetkili ağızlarca da ifade edilmesi, Mağusa İnsiyatifi ni insiyatif kimliğini de kullanarak resmen sahneye çıkmaya sevk etmiştir. Bundan hareketle, İnsiyatifi oluşturan bireyler bu kez daha geniş halk desteğini de arkalarına alarak Ekim 2010 da, kamuoyunda Maraş-Mağusa Açılım Paketi Deklarasyonu diye bilinen fikirler manzumesini yayınlamışlardır. -8-

Deklarasyonda yazılanlar, özelde Mağusa bölgesinde yaşayan insanlar arasında, genelde ise tüm ülke çapında büyük yankı uyandırmış, Mağusa da sokaktaki insan diye tanımlayabileceğimiz insanların duygu ve düşüncelerine tercüman olmuş ve bizzat onlar tarafından sahiplenilerek topluma mal olmuştur. Buna karşılık, siyasetçilerin ise klasik söyleme dayalı ezberini bozarak, alternatif bir siyasi bakış ve yeni bir dinamik yaratmıştır. İşte burada okuyacaklarınız, söz konusu Deklarasyonla birlikte başlayan yeni dönemde yaşanan olayları irdeleyen ve Mağusa insanının bölgedeki sivilleşme ile özgürlük mücadelesini belgeleyen gerçek yaşam öyküsünü içermektedir. Serdar ATAİ -9-

Maraş-Mağusa Açılım Paketi Deklarasyonu Maraş, görüntüsüyle Hollywood film stüdyolarının KORKU filmi setlerindeki yerleşimleri andıran bir şehir. Hayalet Şehir de diyorlar oraya. Esarete yenik düşmüş, ürkütücü ve depresif bir atmosfere sahip, sağlıklı bir geleceğe ilişkin umudu yok eden bir yer. Bütünlüklü çözümün parçasıdır diyenler var. Hâlbuki orası ikiye bölünmüş kalbimizin ve Mağusamızın bir parçasıdır. Savaşlara tutsak edilmeyen, edilemeyen ve bunca yıldır susturulmaya çalışılan kalbimizin! Mağusa insanı, 1974 ten önce sahip olduğu pek çok ekonomik ve sosyo-kültürel değeri bölünmüşlükten dolayı yitirmiş, çağdaş bir Master Plan dan halen yoksun, denizle olan organik bağı kesik ve 74 öncesindeki renkli ve ışıltılı günleri özlemle anar ve arar haldedir. Maraş kapalı alanı, yüzölçümü olarak 6.4 km. karelik bir yer kaplamaktadır. 36 yıl boyunca Pandora nın Kutusu gibi kapalı tutulduğundan orada farklı bir ekosistem oluşmuş, bölgeyi ara konak olarak kullanan ve bulaşıcı hastalık taşıyan hayvanlar yüzünden Mağusa bölgesindeki halk sağlığı ciddi tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. Resmi rakamlarla değerlendirmek gerekirse, 1973 nüfus sayımına göre Maraş ın nüfusu 15,000 kişiydi ve yine 73 verileri dikkate alındığında 37 listelenmiş otelinde 6302 yatak kapasitesine, otel apartmanlar da dahil edildiğinde yaklaşık 10,000 yatak kapasitesine sahipti. Ocak-Haziran 1974 döneminde ada genelinde gerçekleşen toplam 1,334,490 turistik konaklamadan 713,455 i yani % 53 ü Mağusa bölgesinde gerçekleşmişti. -10-

1974 yılında tüm Türkiye genelindeki turistik yatak kapasitesi toplamda 10,000 in altında idi. Günümüzde ancak 36 yıl sonra ulaşabildiğimiz KKTC genelindeki turistik yatak kapasitesi toplam 16,597 dir. Ocak-Haziran 2010 döneminde KKTC genelinde gerçekleşen 680,347 turistik konaklamadan yalnızca 49,785 i yani %7 si Mağusa bölgesinde gerçekleşmiştir. Ada genelinde %53 paydan, adanın sadece kuzeyini kapsayan turizm hareketi içerisinde % 7 gibi hazin bir rakama düştükten sonra, ada genelindeki turizm payımızın ne olduğunu duymaya hangi Mağusalı nın yüreği dayanır? 1973 te Kıbrıs limanlarına uğrayan toplam 2,929 geminin 1,810 u Mağusa limanını kullanmıştır. O yılki toplam 3,269,644 tonluk işlem hacminin 1,505,089 tonluk kısmı, yani % 46 sı Mağusa limanında gerçekleşmiştir. 2008 yük taşıma istatistiklerine baktığımızda, KKTC limanlarına toplam 2,818 gemi uğramış, bunların 1,424 ü Mağusa limanını kullanmıştır. O yıl KKTC limanlarındaki toplam işlem hacmi 2,276,086 ton olarak gerçekleşmiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti limanlarına ise 2008 de 4,052 gemi uğramış, bu gemilerin güney limanlarındaki toplam işlem hacmi 22,359,142 ton olarak gerçekleşmiştir. 2008 de tüm ada genelindeki limanlara ait işlem hacminin toplamını alırsak 24,635,228 tonluk bir rakama ulaşırız. Mağusa limanının aynı yıl içerisinde gerçekleşen işlem hacmi olan 1,149,346 tonu da bu rakama bölersek % 4.6 lık bir pay elde ederiz. Gemiyle yük taşımacılığında % 46 dan yüzde % 4.6 ya, adeta yere çakılırcasına gerçekleşen bu düşüşü, kim hazmedebilir ki? Bu rakamlardan hareketle, 36 yıldır Maraş ın atıl halde tutulmasından birinci derecede maddi-manevi kayba uğrayan ve büyük yoksunluk yaşa- -11-

yanlar, esasen Kıbrıslı Türk ya da Kıbrıslı Rum; Mağusalılardır. Maraş ın bugün için yeniden imarına yönelik yapılan hesaplamalar, asgari 2 milyar Euro luk bir yatırım maliyetine işaret etmektedir. Bu pastadan Kıbrıslı Türk veya Türkiye kökenli firmaların müteahhit olarak doğrudan, ya da taşeron olarak dolaylı yoldan kazanç sağlamaları, karşı tarafla müzakereye açık bir konudur. Maraş ın imarını müteakip ise, Mağusa bölgesindeki istihdamda, iş hacminde, mal ve hizmet alımlarında patlama yaşanması ve sürdürülebilir kalkınma ivmesinin yakalanması kaçınılmazdır. Bütünlüklü çözümü beklemeksizin, Maraş ın BM gözetiminde yasal sahiplerine iadesi hususunda, 19 Mayıs 1979 daki Denktaş-Kipriyanu arasında imza edilen 10 Point Agreement ten başlayarak sayısız BM Güvenlik Konseyi kararı mevcuttur. Yine son dönemde, AİHM tarafından iç hukuk yolu olarak kabul görüp çalışma prensipleri onaylanan KKTC Mal Tazmin Komisyonu nun, statüsünün tanınmasındaki en temel etkenlerden birisi de, boş tutulan Kıbrıslı Rum mülklerinin yasal sahiplerine geri iadesinin, KKTC makamlarınca kabul ve taahhüt edilmesidir. Kısaca, hem evrensel hukuka uyum hem de ekonomik akıl Maraş ın daha fazla zaman kaybetmeden yaşama kazandırılmasını gerekli kılmaktadır. Maraş la ilgili bir girişim, Mağusa limanının AB kontrolünde uluslararası deniz trafiğine açılmasını, dolayısıyla; yük taşımacılığındaki performansımızın katlanmasını, yabancı cruise ve yolcu gemilerinin Mağusa limanını serbestçe ziyaretini de kapsayacaktır. Şu an çeyrek kapasitede çalışan limanımız canlanacak, daha da önemlisi; ölü kapasitede çalışan Mağusa Suriçi ve Mağusa nın diğer bölgelerine dü- -12-

zenli turist akışı ve yüksek getiri sağlanacaktır. Mağusa limanının AB gözetiminde faaliyete başlaması, Türkiye nin kendi limanlarıyla alakalı olarak Rum bandıralı gemilere uyguladığı yasağı da gözden geçirmesine yardımcı olacaktır. Son olarak Maraş ın açılmasına yönelik bir hamle, Mağusa Suriçi ndeki tarihi ve kültürel varlıkların uzman yabancı kurumlarca restorasyonunu ve koruma altına alınarak UNESCO nun Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmesini de nihayet mümkün kılacaktır. Yıllardır savunageldiğimiz ve yukarıda sözünü ettiğimiz, 3 farklı ama paralel unsuru bünyesinde barındıran bir bölgesel açılım paketinin, her iki taraf arasında görüşülmeye başlanması, bölge halkını tatmin edecek ve önümüzde yeni ufuklar açacak bir potansiyel taşımaktadır. Böylesi bir paketin uygulanmaya konması, uluslararası kamuoyunda Türkiye ye karşı gün geçtikçe artan sempati ve saygınlığa katkı koyacak, Türkiye nin AB ye tam üyelik için müzakere başlıklarının açılması sürecini hızlandıracak ve Kıbrıs ta bütünlüklü çözüm için sinerji yaratan bir katalizör etkisi oluşturacaktır. İşte bizler tüm bu sebeplerden ötürü, aşağıda ismi yazılı bireyler ve kuruluşlar olarak, bahse konu açılım paketi konusunda taraflarca derhal adım atılmasını talep eder, Hayalet Şehir i artık ete kemiğe büründürme vaktinin geldiğini vurgular, hassasiyetlerimizi paylaşan herkesi Deklarasyonumuza destek olarak imza koymaya davet ederiz. 11 Ekim 2010, Mağusa -13-

İmza Koyanlar: Serdar Atai (İşadamı) Okan Dağlı (Doktor) Ercan Saymen (Sanatçı) Rifat Yalınç (Mühendis) Ergin İlktaç (Eczacı) Cemal Mert (Doktor) Halil Onbaşı (Avukat) Ersan Dağlı (Sigortacı) Derviş Doğan (Gazeteci, Yazar) Şenel Elçil (Eğitimci Sendikacı) Gökhan Noyan (Mimar, Müteahhit) Yenal Süreç (Ekonomist, Akademisyen) Hasan İnce (İş adamı) Ergün Ökçün (Doktor) Hayati Yaşamsal (Resturant İşletmecisi) Çimen Varer (Mimar, Gemi Acentesi Sahibi) 16 kişiden oluşan bir grup Mağusalı yurttaşın kamuoyu ile paylaştığı Maraş-Mağusa Açılım Paketi Deklarasyonu na, Mağusa bölgesinde yaşayan değişik meslek dallarına mensup 100 kişi daha imza koyarak destek belirtti. Mağusa İnsiyatifi adına yaptığımız açıklamada Kapalı Maraş ın atıl halde tutulmasına ve Mağusa Limanı ile Suriçi Kenti nin içler acısı durumuna Mağusalıların artık tahammülünün kalmadığı, Mağusa bölgesinin mevcut potansiyeli layıkıyla değerlendirilemediğinden, ekonomik aktörlerin yenilikçi yatırım azmini yitirdiği, sosyal ve kültürel alanlarda oluşan birikimli geri kalmışlık da dikkate alındığında, telafisi hiçbir zaman mümkün olmayacak ağır bir maliyetle karşı karşıya kalındığı ifade ettik. Açıklamamızı şöyle sürdürdük: -14-

Türkiye nin, limanlarını Kıbrıs Rum bandıralı gemilerin ziyaretine yasaklaması sebebiyle, AB ye tam üyelik müzakerelerinde yeni görüşme başlıklarının açılmasının Kıbrıs Rum tarafınca sürekli olarak veto edildiği herkesçe bilinmektedir. Yine Kapalı Maraş ta hatırı sayılır sayıda taşınmaz mala sahip olan Kıbrıslı Rumların, KKTC Mal Tazmin Komisyonu na başvurarak sadece kullanım kaybı için dahi milyonlarca euroluk tazminat talep etmeye başlamaları gündemin son sıcak gelişmelerindendir. Tüm bu yaşananların, Kıbrıs taki taraflar ile Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerde ciddi güven bunalımına yol açtığı gayet açıktır. Oluşan kriz ortamından çıkış anahtarı, Maraş ın yeniden yaşama kazandırılmasını da kapsayacak bir bölgesel açılım paketinin, derhal uygulanmaya konmasıdır. İlgili tüm tarafların azami fayda sağlayacakları bir açılım paketi üzerinde uzlaşmak, kısa vadede sözü edilen sorunları bertaraf edeceği gibi, orta vadede de bütünlüklü çözüme yepyeni bir dinamik kazandıracaktır inancındayız. Deklarasyona İmza Koyan Yeni Katılımcılar: 1-Emin Özkalp (Sendikacı, Eğitimci) 2-Vural Coşar (İşletmeci) 3-Hakan Togöz (Ekonomist, Hesap Uzmanı) 4-Erhan Bolkan (Elektrik Mühendisi) 5-Mehmet Seyis (Sendikacı) 6-Mustafa Denizer (Ekonomist) 7-Abdurrahim Türkmen (Restaurant İşletmecisi) 8-Hasan Adataş (Doktor) 9-Feridun Ardost (Mimar) -15-

10-Ali Fegan (İşletmeci) 11-Türker Ozankaya (Doktor) 12-Zakire Kaleli (Eczacı) 13-Salih Tavukçu (Biyolog) 14-Hanife Mert (Özel Hastane İdarecisi) 15-Hasan Cumaoğulları (Restaurant İşletmecisi) 16-Deniz Kalıbcıoğlu (Gemi Makine Mühendisi) 17-Aykut Saffet (Oto Galeri Sahibi) 18-Özşen Anış (Avukat) 19-Kıvanç Diren (Doktor) 20-Hasan Arıburun (Reklâmcı) 21-Soner Lama (Gümrük Komisyoncusu) 22-İlker Balıkçı (Öğretmen) 23-Aykut Üretici (Doktor) 24-Hasan Bilgehan (Bilgisayar Mühendisi) 25-Şeref Sever (İşletmeci) 26-Gürsel Alkan (Eski Milli Futbolcu) 27-Zalihe Susuzlu (Sanatçı) 28-Çetin Günhan (Acente Sahibi) 29-Zalihe Adataş (Ev Hanımı) 30-Mustafa Cihangir (Mimar) 31-Kaya Saymen (İşletmeci) 32-Selma Yorgancı (Eczacı) 33-Aktaç Altıok (Bankacı) 34-Zihni Hiçyılmaz (Emekli Polis) 35-Mehmet Özarman (Gümrük Komisyoncusu) 36-Şafak İlktaç (İşçi) 37-Mustafa Kıralp (Mimar) 38-Şenol Sağlamer (Petrol Mühendisi) 39-İlker Müezzin (Makine Mühendisi) 40-Mustafa Mahmut (Esnaf) 41-Süleyman Kaptan (Gümrük Komisyoncusu) 42-Hüseyin Ağlamaz (Sanatçı) 43-Mustafa Mahmut (Esnaf) 44-Cemal Yabaner (İşçi) -16-

45-Birtan Zabitler (İşletmeci) 46-Namık Kemal Harmani (Eski Sendikacı) 47-Ayer Enin (Gümrük Komisyoncusu) 48-Mehmet Kasapoğlu (İşçi) 49-Mustafa Hadımcı (Esnaf) 50-Mehmet Fırat (Biyokimya Uzmanı) 51-Orhan Orsen (Esnaf) 52-Turhan Kamil Reis (Gemi Acentesi Sahibi) 53-Cafer Şekeroğlu (Kuyumcu) 54-Ahmet Ummaner (Market Sahibi) 55-Ali Hakansoy (Mobilyacı) 56-Şerife Güzer (Esnaf) 57-Serhat Parlan (Kuyumcu) 58-Ahmet Kansal (Reklâmcı) 59-Mehmet Çubukcuoğlu (Emekli Subay, Esnaf) 60-Aynur Devecioğlu (Sigortacı) 61-Suat Ufuk (Cafe İşletmecisi) 62-Bektaş Altınbaş (Kuyumcu) 63-Ahmet Ekenel (Esnaf) 64-Hasan Han Soruş (Teknisyen, İşletmeci) 65-Mehmet Şekeroğlu (Kuyumcu) 66-Abdullah Emirzadeoğulları (İnşaat Mühendisi, PVC İmalatçısı) 67-Ramadan Görgü (Mühendis) 68-Ferhat Yolcusu (İşletmeci) 69-Zafer Usman (Emekli Öğretmen) 70-Şenay Eyüpoğlu (Esnaf) 71-Öner Şerifoğlu (Avukat) 72-Serhan Simtaş (Esnaf) 73-Emine Balık (Esnaf) 74-Asuman Kuyucuoğlu (Biyolog) 75-Mehmet Parlan (Kuyumcu) 76-Erhun Şahali (Akademisyen) 77-Kasım Uluçaylı (Emekli Astsubay, Esnaf) 78-Alibey Akten (Elektrik Mühendisi) -17-

79-Nilgün Şenyiğit (Üniversitede Memur) 80-Hasan Ürüncüoğlu (Esnaf) 81-Yıldıray Dalokay (Turizmci) 82-Nejat Onat (Spor Adamı, Eski Milli Futbolcu) 83-Hüseyin Ummanel (Futbol Antrenörü, Esnaf) 84-Yılmaz Parlan (Esnaf) 85-Ekrem Bağcılar (Telefoncu, Memur) 86-Hakkı Aktolga (Emekli Polis Subayı, Esnaf) 87-Yücel Vural (Akademisyen) 88-Naci Taşeli (Mühendis) 89-Tezel Baykent (Mühendis, Sendikacı) 90-Tevfik Yoldaş (Üniversite Çalışanı, Sendikacı) 91-Hüseyin Özdeşer (Akademisyen) 92-Murat Güder (Reklâmcı) 93-Ali Osman Kasap (İşletmeci) 94-Hülya Sergenç (Esnaf) 95-Hamit Caner (Akademisyen) 96-Hasan Cezaroğlu (Ziraat Mühendisi) 97-Şifa Çolakoğlu (Öğretmen) 98-Sevilay Balıkçı (Esnaf) 99-İlknur Zorba (Yönetici sekreter) 100-Nurettin Atlı (Mimar) Mağusa İnsiyatifi nin kamuoyunda deklarasyonun ve ona destek verenlerin imzaları çıktıktan sonra gerek TV ve radyolarda gerekse gazetelerde bu konu tartışılmıştır. Aşağıda yer alan yazıların tümü, deklarasyonun yayınlanmasından sonra, 2010 ve 2011 yılları içinde çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış olan yazılardan derlenmiştir. -18-

Başaran Düzgün (Havadis) Yurttaş insiyatifi ve Maraş ın açılması Mağusa dan, farklı meslek gruplarından bir grup yurttaşın Maraş la ilgili yayımladığı deklarasyon bence son zamanların en kayda değer gelişmesidir. Bu anlamda da son derece değerlidir. Aralarında bulunan tanınmış isimler aslında bu harekete yurttaş inisiyatifi dememizi engelleyemez. Ve yazının hemen başında belirtirim ki, umarım bu tür yurttaş inisiyatifleri farklı konularda da artarak çoğalır. Çünkü Kıbrıs meselesinde bence en büyük sorun referandumlar sonrasında oluşan statükonun kalıcılaşma tehlikesidir. Referandumlar da kendi statükosunu yarattı. Hem Güney de ve daha çok Kuzey de bu statükoya razı olan ve hatta bu statüko üzerinden beslenenlerin sayısı arttı. İlginçtir ki bu yeni statükocular arasında referandumda evet diyen kesimler de vardır. Referandumda evet demenin sağladığı olanaklarla yetinen evetçi yeni statükocular, karşı tarafı mahkûm ederek uluslararası alanda artı puan toplama gayretine düştüler. Halbuki tüm gayretler Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik olmalı. Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik atılacak her adım, bozulacak her ezber, her iki taraf için de hayırlı sonuçlar doğurabilir. Bu genel saptamayı yaptıktan sonra gelelim Maraş konusuna. Dönemin askeri yetkilileri (Kenan Evren de dahil) alma planımız yoktu, ordu, karşısında bir güç -19-

bulmayınca aldı dediği ve pazarlık yapmak maksadıyla 36 yıldır hayalet şehre çevrilen Maraş la ilgili adım atmak Kıbrıs sorununa çözüm yolunda bir ivme ve heyecan kazandırabilir mi? Bence evet kazandırabilir. Üstelik soruna bütünlüklü çözüm bulma görüşmeleri sürerken bile kazandırabilir. Bugün açılışı yapılacak olan Yeşilırmak Kapısı bunun en somut örneğidir. 1974 ten beridir mahsur hayatı yaşayan yaklaşık 100 bin Rum için Yeşilırmak Kapısı bir hayat damarıdır. Türk tarafı bu hayat damarının açılmasına izin vererek barışa ulaşmadaki en önemli engel olan psikolojik engellerin yıkılmasına katkı yapmıştır. Görüşmeler sürüyor, çözüm olacak ve zaten tüm kapılar açılacak mantığıyla gidilseydi Türk tarafı bu fırsatı tepmiş olacaktı. Barışa ulaşmada inisiyatif kullanma fırsatını. Görüşmelerde ne olacağı beklenmeden Maraş derhal açılmalıdır. Zaten 1996 yılında rahmetli Erdal İnönü nün bizatihi yürüttüğü operasyonda Lefkoşa Havaalanı nın Türk tarafına da açılması karşılığında Maraş verilmişti. O zamanki statükonun son dakika müdahalesiyle engellenmişti. Şimdi Maraş, benzeri pazarlıklarla süratle açılabilir ve hayalet kentin yaşama geri dönmesi sağlanabilir. Zaten çözümden sonra da olsa bu yapılmayacak mıdır? Bunu erkene almanın kime ne zararı olabilir? Statükoculardan başka -20-

Aysu Basri (Yenidüzen) MARAŞ AÇILIR MI? Herkesin hikâyesi vardır mutlaka, Kapalı Maraş la ilgili. Herkesin anıları anlatmakla bitmez. Özellikle 40 yaş üstü Kıbrıslılar, şimdinin hayalet şehrinin yaşadığı günleri çok iyi hatırlarlar. Ve eminim, siyasi görüşü ne olursa olsun, o hatıralar geldikçe gözünün önüne, şimdiki haline hayıflanırlar. Yani 1974 öncesi haliyle şimdi dikenli teller arasında harabeye dönmüş haline bakıldığında, dünyanın neresinde isterse olsun insanın canı yanar, bunca heba edilmişlik karşısında. Maraş 36 yıldır kapalı. Şimdiye kadar hep bütünlüklü bir çözüm parçası olarak kaldı, pazarlık masasında. Ama 1979 da mesela, Denktaş-Kiprianu arasında imza edilen 10 points agreement in bütünlüklü çözüm olmadan da Maraş ın sahiplerine iadesini içerdiği biliniyordu. İki lider arasında Kurt Waldheim huzurunda varılan bu 10 maddelik anlaşma metninin 5 inci maddesi, devam edecek olan müzakerelerde önceliğin Maraş a verilmesini içeriyor ve bütünlüklü çözüme ulaşmadan da Maraş konusunda varılan anlaşmanın hayata geçirilmesi öngörülüyordu. bütünlüklü bir çözümün anayasal ve toprak konularıyla eş zamanlı olarak, Maraş ın BM himayesinde yeniden yerleşime açılmasıyla ilgili bir anlaşmaya varılmasına öncelik verilecektir. Maraş konusunda bir anlaşmaya varılmasıyla, Kıbrıs sorununun diğer konularında devam eden -21-

görüşmelerin sonucu beklenmeden, bu anlaşma hayata geçecektir. Şimdi de liderler bütünlüklü bir çözüm için masada olduklarına göre, Maraş konusunda bir açılımı tartışmak anlamlıdır. Maraş ın eski günlerini de yaşamış, muhtemelen çocukluklarında ilk gençliklerinde, Maraş ın o yaşayan turizm cenneti halinden biriktirdikleriyle, belki bir başka acıyla yıllardır izledikleri Kapalı Maraş konusunda bir grup Mağusalı bir inisiyatif üstlendi. Kapalı Maraş, bir an önce yeniden yaşama kavuşturulmalıdır diyorlar. Ve hem evrensel hukuk, hem de ekonomik akıl açısından bunun bir an önce yapılmasının gerekçelerini ortaya koyuyorlar. Bu gerekçeler arasında son derece çarpıcı rakamlar var. 1974 e kadar Kıbrıs ın kalbi konumundaki şehirdeki toplam yatak kapasitesi, 10 bin olarak telaffuz edilirken, bugün, 36 yıl sonra biz ancak tüm Kuzey Kıbrıs genelinde 16 bin yatak kapasitesine ulaşabildik! Ve bir çarpıcı rakam daha var ortada! 1974 e kadar sadece Maraş ta yatak sayısı 10 bin iken, tüm Türkiye genelinde toplam yatak sayısı 10 binin altındaydı! Bugün Türkiye nin gelişim grafiğini de düşünecek olursak, Maraş yaşıyor olsaydı, küçücük Kıbrıs için nasıl bir can damarı olabileceğini hayal edebilirsiniz. Aralarında işadamı, doktor, hukukçu, ekonomist gibi kendi alanlarında saygın isimlerin olduğu bu grubun çabaları, Maraş ı yeniden gündeme getirmeye yeter mi bilinmez. Genellikle böyle çıkışlar hele de Maraş gibi tabu konularda beklenen sonucu ortaya koymaktan uzak olur. -22-

Ama Maraş sadece Mağusalılar ın konusu değil, aslında tüm Kıbrıs ın, özellikle de bu kronik ekonomik bağımlılık ortamında belki daha fazla Kıbrıslı Türkler in sorunudur. Maraş ta daha fazla yabancılar ve Kıbrıslı Rumların mülkleri olsa da Kıbrıslı Türklerin de mülkleri vardır. Dahası burada yaşanacak bir hareketlenme, başta Mağusa bölgesini olmak üzere, genelde bütün Kıbrıs ı istihdam ve iş alanı konusunda olumlu olarak etkileyecektir. Bildiride, Maraş ın bugün için yeniden imarına yönelik yapılan hesaplamaların, asgari 2 milyar Euro luk bir yatırım gerektirdiğine işaret edilirken, bu pastadan Kıbrıslı Türk veya Türkiye kökenli firmaların müteahhit olarak doğrudan, ya da taşeron olarak dolaylı yoldan kazanç sağlamalarının, karşı tarafla müzakereye açık bir konu olduğu vurgulanıyor. Bu açılımın gerçekten de hayata geçmesi durumunda, şüphesiz ki, ilk adımı atan taraf olarak Türk tarafı bu müzakerelerde avantajlı konumuna geçecektir. Ve böyle bir açılım yapılması, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda da şimdiye kadar atılmamış, atılamamış dev bir adım olacaktır. Hem ekonomik hem de siyasi açıdan herkesin kazanacağı bir başka dönemin başlangıcı olacaktır, Maraş konusu. Ama siyaset zorlanabilirse, yola çıkanlar seslerini duyurabilirse -23-

Rasıh Reşat (Haberdar) MARAŞ KOZ OLMAKTAN ÇIKINCA Maraş kapsamlı bir çözümün parçası ve ancak kapsamlı bir çözüm ile birlikte açılabilir lafını çok duyduk. Belki de bunu bir koza olarak elinde bulunduranlar, bu kozu zamanında kullansalardı bu sav geçerli olurdu. Ancak durum öyle mi? Değil. Maraş konusunda söz söylemenin hiç kimsenin haddinde olmadığı bir 36 yıl geçirdik. Anlaşıldığı üzere de artık Maraş ın öyle koz olacak hali de kalmamış. Gelen yağmalamış, giden taşımış. Şimdi bu utanç yüzünden de orsaya girişi çıkışı hatta uzaktan görüntülenmesi bile yasak. Peki elinizde tuttuğunuz bir kozun güne değer kaybettiğini göremeyecek kadar körsen, bir gün karşındakinin, Al Maraşı da başına çal. Maraş Maraşlıktan çıkmış. Ben bu yıkıntıyı ne yapayım?. Bana başka bir şey ver diyeceğini de göremeyecek kadar kördür, diye düşünüyorum. Gazi Mağusa dan bir grup vatandaş, cesaret gösterip Maraş hakkında konuşmaya başlamış. Ve bir deklarasyonla Maraş ın tamamen kaybedilmeden, gerçek bir koz haline dönüşmesi yönünde öneriler paketi yapmışlar. Öğrendiğim kadarıyla Avrupa Komisyonu hemen öneri paketinin alıp incelemeye koyulmuş. Yani dikkate alanlar var. Bizdekiler ne yapacak. Asıl konu o. Maraş konuşulmaya başlanmalı. Ayrı bir kulvardan masaya gelmeli. -24-

Parça parça çözüm demiyorum ama kapsamlı çözümü beklemeden birtakım şeyleri, ekonomik ve siyasi değere dönüştürmek mümkün. Tamam, Güzelyurt u verirseniz, birçok kişi olumsuz etkilenecek şüphesiz. O yüzden önemli bir al ver sürecinden sonra toprak ayarlaması yapılabilir ancak. Ancak Maraş ın yasal sahiplerine iadesi, rehabilitasyonu ve ekonomiye katılımı ile etkilenecek olan adanın her iki tarafındaki insanlar bundan ancak olumlu olarak etkilenebilirler, diye düşünüyorum. Dediğim biraz daha beklersek zaten hayalet şehre dönüşen ve kullanılmadığı her geçen gün rehabilitasyonu zorlaşan Maraş için günü gelecek, karşı taraf Maraş ı alın başınıza çalın. Biz başka bir şey istiyoruz diyecekler. O zaman da asıl kaybedenin kimin olacağını tahmin edin. -25-

Derviş Doğan (Havadis) Bir grup Mağusalıyız!.. Bu deklarasyon yapılırken ortak bir akıl noktasında Maraş ın Mağusa ya gerek ekonomik gerek sosyal ve gerekse kültürel mirasının kazandırılması gerekliliği vurgulandı. Bu anlatım yapılırken geriye dönük birtakım istatistikler de baz alınarak argümanlar ortaya kondu. Bu argümanların içeriğinde 1974 öncesi Maraş ın gerek bölgeye, gerekse Kıbrıs a sağladığı ekonomik kazanıma da dikkat çekildi. Anlatılmak istenen ise bütünlüklü çözümün tıkanıklık göstereceği noktada böylesi bir alternatifle açılıma gidilebileceği ve bunun sürece yeni bir dinamik kazandırma ihtimalinin oldukça yüksek olduğuydu. Velhasıl bu bir grup Mağusalı nın ortak akıl yolu ile gündeme çıkardığı bir öneri idi. Değer bulur ya da bulmaz. Her meslek grubundan, farklı siyasi görüşlerden insanların bir araya gelip, yaşadıkları ve hatta doğup büyüdükleri kentin 30 küsur yıldır süren sosyal ve ekonomik sıkıntılarının aşılmasına ve mevcut yapının nasıl iyileştirilebileceği noktasında bir beyin fırtınasını toplumun genel katmanına yayarak düşünceye açması son derece doğaldır. Ve de çok önemlidir. Şu ana kadar toplumdan gelen reaksiyonları da aynı doğal anlayış içerisinde algılamak mümkündür. Geldiğimiz noktada ortaya konan bu öneri gündem yaratmış ve demokratik olgular içerisinde tartışma zemini oluşturmuştur. Bir kısım siyasi partiler Maraş ın bütünlüklü bir çözümün parçası olması gerektiği görüşünde birleşirken, bir kısım siyasi partiler de bu önerinin bir alternatif olabileceği görüşünde birleşmişlerdir. Hatta bazı siyasi partilere göre bu düşüncenin altında yatan mantığın Rum tarafındaki siyasi gelişmeler olduğu ve bunun neticesinde bu deklarasyonun etki altında ortaya -26-

çıktığı görüşü de hakimdir. Burada altını çizmek istediğim çok önemli bir nokta vardır. O da şudur ki yayınlanan bu deklarasyondaki açılım Maraş ın kayıtsız şartsız iadesi değildir. Yasal sahiplerine BM denetiminde bir iadeyi öngörmektedir. Aradaki farkın idraki çok önemlidir. Dolayısıyla gerçek şu ki bu açılım deklarasyonuna imza koyan insanların her biri farklı farklı meslek grupları yanında farklı siyasi görüşlere de sahip insanlardır. Ortak akılda buluşmalarının ve bir bütünlük içerisinde hareket etmelerinin tek nedeni ve tek ortak yanı ise uzun yıllardan beridir birbirleri ile tanışık olmaları ve Mağusa da ya doğup ya da büyümüş bulunmalarıdır. Kısacası ortak payeleri Mağusalı Bir grup Mağusalı Maraş konusunda önceki gün bir açılım deklarasyonu yayınladı ve bunu basın aracılığı ile de duyurdu. olmalarıdır. Dolayısıyla bu basın bildirisinin ortaya çıkmasında olmayacak nedenler aramak, yaratmak ve bu hareketin ucunu Rum tarafına bağlamak doğru bir yaklaşım değildir. Hele bu yakıştırmayı yapan insanların yakından uzaktan Mağusa kenti ile alakaları olmayınca, Mağusa nın ne kültürel ne sosyal ne de ekonomik yapısını bilmeyen, hatta ve hatta Mağusa nın tarihi dokusundan dahi bihaber olan insanların siyasi kimlikleri doğrultusunda ideolojilerini böylesi bir toplumsal meselenin önüne koymaları başlı başına bir yanılgıdır. Beni de dün gün boyu dostlarım aradı. Ve bu deklarasyonun altına neden imza koyduğumu sordular. Onlara verdiğim en önemli cevap şuydu: Ben Mağusalıyım ve Mağusa nın gelişimine katkı koyacak her düşüncenin içersinde olurum du!.. Birçok dostum da belli ki olayın özünü kavramıştı. Bu vesile ile gerek yurt içi gerekse yurt dışından arayan dostların samimi desteklerini aldım. Ve buradan da diğer Mağusa sevdalılarına bunu iletiyorum. Günün sonunda ise konu- -27-

yu idrak edenlere de etmeyenlere de olayı başka başka mezralara çekmek isteyenlere de teşekkür ediyorum. Bu sadece Mağusa nın sosyal, kültürel ve ekonomik birçok kazanım elde etmesiyle alakalı bir harekettir, bir fikir beyanıdır ve düşünce zenginliğidir. Yayınlanan açıklamayı okuduğunuz zaman da bunu zaten görürsünüz. Dolayısıyla bu hareketin altında siyasi bir etiket aramak doğru değildir. -28-

Dr. Okan Dağlı (Gaile) İnsanların acıları üzerine politika yapılabilir mi? Dünyaya sol bakış açısıyla bakanların düşünce merkezinde hep insan vardır. Sol, ezilmiş, dışlanmış insanlardan, yoksullardan, emekleri ve gelecekleri sömürülen insanlardan yana mücadele etmeyi varoluşunun merkezine koymuştur. Bu düşüncenin sahipleri, onların ezilmişliklerini, yoksulluklarını, kendileri ta derinden hissetmişler onların kurtuluşu için yaşamlarını ortaya koymuşlardır. Ömürlerini onları dışlayanlara, emeklerini ve duygularını sömürenlere karşı hep bir duruş sergileyerek geçirmişlerdir. Bunun için savaşmışlar, işkenceden geçmişlerdir. Onların eşitliği, özgürlüğü, onların hakları, adalet duyguları için yaşamlarını bu mücadeleye adamışlardır. Ama onların acıları, onların yoksullukları, onların kaybettikleri üzerinden politika yapmamışlardır. Onların acılarının üzerinden politika yapıp 'acıları, yoksullukları' devam etsin ki ileride onlar da bize katılsın bizimle beraber yürüsünler dememiştir, sol düşünceyi savunanlar. Son günlerde ülkemizdeki başlıca gündem yine yarım asırdır devam eden Kıbrıs Sorunu nun çözümsüzlüğünün artık kronik bir hal almaya doğru hızla pupa yelken gidişidir. Taraflar masada adeta satranç oynamaktadırlar. Biri diğerini mat etmeye çalışmakta diğeri sıkışınca durumu pata getirip beraberliği kurtarmaya çalışmaktadır. Biri diğerinin reddedeceğini bildiği şeyi önermekte diğeri reddettiği zaman da mutlu olup, uluslararası toplumda 'sempati' kazanmaya çalışmaktadır. Sempati kazanan taraf dosyasını koltuğunun altına koyup uluslararası toplumdan kendi namı hesabına iyileştirmeler talep etmektedir. Küçük -29-

bir adada bu oyun herkesin ezberi olmuştur artık. Adamızda son yarım asırda tarifsiz acılar yaşanmıştır. Bu acıların üzerine politika inşa edenler olmuştur. Bu politikanın ekonomik ve politik rantlarıyla yaşamlarını idame ettirenleri izlemişizdir yıllar boyunca. Ama hep acıların, mutluluğa ve kalıcı refaha ulaşması ötelenmiştir. Politikada satranç oyunu oynanmış ve siyasetçiler hatta kimi büyük ülkeler kirli çamaşırlarını yıkamışlardır bu süreçlerde. Ama oyunun sonu merak edilirken hep kaybeden bu adada doğup büyüyenler olmaktadır. Acılarıyla, yoksulluklarıyla, işsizlikle onlar başbaşa kalmışlardır günün sonunda... Bu bitmeyen oyunun sonunu beklemek ve başkalarının rantları ve kirli çamaşırlarını temizlemek için artık kaybedecek zamanımız olmadığını düşünüyoruz. Hiçbir şeyi ötelemek ve ertelemek istemiyoruz daha fazla. Kıbrıs oyunu bitecek gibi değildir. Mağusa'da bir inisiyatif ortaya koyup bir tartışma başlattık. Mağusa limanımız artık uluslar arası trafiğe açılmalıdır. Maraş yasal sahiplerine BM gözetiminde iade edilmeli ve orası yaşayan bir kent olmalıdır. Mağusamız limanıyla, otelleriyle, turizmiyle tüm dünyanın ve insanlarımızın hizmetine açılmalıdır. Mağusa, denize ve dünyaya küs bir kanadı kırık uçamayan kuş gibi çırpınıp durmaktadır. Mağusa'da yıllardır geriye giden ekonomi ile artan göçü önleyecek bir açılım olmalıdır... Siyasette ezberler bozulmalı, Kıbrıs satrancında bitmek bilmeyen ve sonu gelmeyen hamlelerin yerine yaşamın bizzat kendisi merkezine insanı koymalıdır. İnsanlarımızı bir başka baharda Türkiye'nin AB sürecinin tıkanacağı, Kıbrıs Rum liderliğinin çözüme zorlanacağı, hayatını çözümsüzlüğe adamış Kıbrıs Türk liderliğinin meseleye çözmek için rol üstleneceğine dair hayallere sokmak Kıbrıs'ta solun misyonu olmamalıdır. -30-

Mağusa İnsiyatifi olarak bizler bu süreçte birçok suçlama ve farklı görüşlerle karşılaştık. Farklı görüşler elbette olacaktır. Ama bizim için en önemlisi halkımızın bu görüşlerimize verdiği destektir, gösterdikleri ilgidir. Halkımız, politik parti liderliklerinin önünde olduğunu ve onlardan farklı düşündüğünü bize açık destek vererek ispat etmiştir. Bütünlüklü çözümün parçasıdır deyip sorunu ötelemek kime ne kazandırır? Bütünlüklü çözüm süreci çözüm olmayacak olsa da devam edecektir. Bunun yarım asırdır böyle devam ettiği gayet nettir. Süreç devam edecek ama çözüm bir başka bahara kalacaktır hep. Yıllar takvim yaprakları gibi uçuşurken insanlarımızın acıları ve yoksullukları derinleşecektir bölgemizde. Bu derinleşirken biz bundan mutlu olup 'böyle devam ederse çözüm istençleri hep canlı kalır' deyip onların acıları üzerinden politikaya devam mı edeceğiz? Evet öyle diyor sol düşünceye sahip dostlarımız. Onların acıları, onların yoksullukları, onların kayıpları derinleşsin ki çözüm istemeye devam etmeye devam etsinler diyenler kısa bir süre sonra 'bütünlüklü çözümsüzlük için bütünlüklü görüşmeler devam etsin' diyenlerin oyunlarını daha iyi algılamaya başlayacaklardır. Mağusa limanı yaşam bulursa, Mağusa Suriçi kenti canlanırsa, Maraş'ın yasal sahipleri evlerine dönerse, acılar biterse, adamızda çözüm dinamikleri kaybolacak diyenler vardır. Bu görüşü savunanlar böyle bir açılımın yeni bir statüko yaratıp, Mağusalıları çözümden uzaklaştıracağını, 'KKTC'yi giderek Türkiye'nin bir vilayeti yapacağı' noktasındadırlar. Böyle düşünenlerin şu anki pozisyonumuzu nasıl gördüğünü çok merak ediyorum doğrusu. Uluslararası toplum bizi zaten 'Türkiye'nin yerel alt yönetimi' olarak tanımlamaktadır. Bu tanım oldukça nettir ve -31-

Türkiye, KKTC nin bu statüsünden gayet memnundur. Son örneği ise TC Elçiliğinden yapılan bir açıklamadır. Kıbrıs'ın kuzeyinde çeşitli nedenlerden ve artan suç oranlarından dolayı pasaportla girişin tartışıldığı bir noktada TC Elçiliği kısa ve net bir açıklama ile kendisini KKTC Başbakanı veya en azından İçişleri Bakanı nın yerine koymuş ve 'KKTC'ye kimlikle girişler devam edecektir' açıklamasını yapmıştır. Ayrıca her ayın sonu gelirken maaş tehdidi ile tabanca kafada yaşamak ve hükümetçilik oynamak nasıl izah edilecektir? Bizim Mağusa İnsiyatifi olarak farkımız bugüne kadar yapılan siyasi çıkış ve önerileri yapanların aksine samimi duruşumuzdur. Biz önerilerimizin diğer tarafın reddedeceği ve bizim de bundan siyasi kazanç sağlayacağımız bir tuzaklama üzerine şekillendirmedik. İki toplumun liderinden birinin diğerini açmaza sürükleyip puan kazansın diye yarım asırlık çözüm sürecinin bir yerlerinde ortaya çıkıp bu önerileri yapmadık. Adamızda acılar ve ayrılıklar derinleşmektedir. Bunların üzerinden politika yapanların sayısı artmaktadır. Acılar ve ayrılıklar derinleşirken insanların, toplumların birbirine yakınlıkları uzaklıklara dönüşürken, ortak yaşam alanlarımız yokken, insanlarımız adına ÇÖZÜM dediğimiz ama temelinde insanlarımızın ve toplumların birbiriyle BARIŞIK olacağı zemini nasıl yaratacağız acaba? Çözümsüzlük devam ederken adadaki milliyetçiliğin tekrardan prim yapmasından, zıtlaşmaların ve gerilimin artmasından, toplumlararası ilişkilerin daha da zedelenmesinden endişe duymuyorum diyeniniz var mı? Bizim yola çıkışımızda TEMEL kaygımız budur. Bu görüşler 90 lı yıllarda BM Genel Sekreteri Butros Gali, 2000'li yıllarda o günkü Cumhurbaşkanı R. Denktaş, bugünlerde de Dimitris Hristofiyas tarafından da önerilmiştir. Herkes önerisini -32-

belki de karşı tarafın reddi öngörüsü üzerinden yapmıştır. Gerçekleşmeyeceğini bile bile duygular ve acılar sömürülmüştür. Umutlar heba edilmiştir. Bu oyunu ve ezberi bozma zamanı gelmiştir. Acılar, yoksulluklar, haksızlıklar, tutsaklıklar şimdi bitsin. Yarını bugünden kurmaya ne dersiniz? Biz varız. -33-

Cenk Mutluyakalı (Yenidüzen) Maraş'ın 'hayret verici' rakamları Çok sayıda isim bir araya geldi ve bir deklarasyon yayımladı. "Hayalet şehir" Maraş'ın 35 sene sonra artık bir zenginliğine dönüşmesi için... Öğretmen, doktor, avukat, mühendis, iş insanı Mağusalı farklı isimlerin ortak çağrısı bu. Yeni dönemde, farklı isimlerin bu tür ortak çağrılarına, sanırım sıklıkla şahit olacağız. Niye? Çünkü siyasi partiler, yaşamın içinden belirli açılımları gündeme getirmek açısından hem çok hantal kalıyor, hem de "farklı siyasi duruşlarda" insanlar, ortak hassasiyetlerini yansıtma imkânını yakalayamıyor. Bir diğer neden, herhangi bir siyasi partinin yaptığı girişim, ortaya koyduğu açılım, anında, diğer partilerce "ötekileştiriliyor" ve içeriğe bakılmadan karşı çıkılıyor. "Siyasi çekişme"ye kurban giden "ortak duyarlılıklar" istenen sonuç elde edilemeden, elde patlıyor. Maraş'ın eski (ya da gerçek) sahiplerince, Birleşmiş Milletler'in gözetiminde açılması talebi var. Neden? Çünkü 1974'te Mağusa'nın hem denizle hem de dünyayla en ciddi bağlantısıydı. 1974'ün ilk 6 ayında sadece, 700 binden fazla turist konaklamış Maraş'ta. Bugün, 35 sene sonra, hem de bütün bir senede, Kıbrıs'ın kuzeyinin tamamına bu kadar turist gelmiyor. Maraş, yeniden açılsa, dünyaca ünlü büyük yolcu gemilerinin, yani 'cruise'ların uğrak yeri olacak. -34-

Bu turistler, elbette Mağusa'ya da akacak. Bu zenginlik ve ekonomik elbette ki Mağusa'ya da yansıyacak. Şimdi diyecekler ki, "Maraş, bütünlük çözümün bir parçası..." Parçası da ne oldu? Yılanların çıyanların örümceklerin hamam böcülerinin insafına kaldı. Çürüdü, koktu, heba oldu. Yani Maraş'la birlikte bu memlekete ekonomik canlılık gelse, 'çözüm' mü engellenecek? Baf tan Gaziveren'e dağıttığımız onca ganimetten sonra, Maraş'ı gerçek sahiplerine versek, kıyamet mi kopacak? Ya da kimileri de diyecek ki, "Maraş'ı açalım ama biz işletelim..." Öyle ya, Rum'dan kalan diğer işletmelerde olduğu gibi, partizanca peşkeş çekelim, Türkiye'den gelen üç beş insana hesapsız kitapsız verelim... Bu kez onlar dönsün satsın yapancılar... Hem toprağı verelim, hem de üzerinden kredi, sonra dönelim "geri dönmeyen kredilere" ağlayalım... Bunu 'KKTC' adına yaptığımız için de ağzımızı poyraza açarak bekleyelim, "uluslararası gemiler, cruiselar niye gelmiyor" diye... Uyanalım artık... Maraş "bütünlüklü" çözümü bekliyor da, bekleye bekleye "bütünlük" kalmıyor, memlekette... -35-

Eşref Çetinel (Halkın Sesi) Maraş dosyası çözümden önce açılabilir mi? Bundan bir süre önce, gerçekte hergün arsızca bir tutumla Kuzey den bir şeylerin iadesini istemeyi politika haline getirmişliğinin alışkanlığında, Hristofyas tan yine bir öneri geldiydi. Kısaca, Maraş ı iade edin biz de Mağusa nın imar ve restorasyonu ile limanının açılmasına katkı koyalım. TC nin AB üyelik sürecine ilişkin engellerini kaldıralım falan diyordu. Ve biz de hangi kez iadesi ile pazarlığı söz konusu olsa, tellerinden uzanıp içine tükürme hakkımızın bile olmadığı Maraş ı verin gitsin dediğimize nazire eğer kazan kazan siyaseti halâ geçerliyse Hristofyas ın önerisinin değerlendirilebileceğini yazdıydık. Tabi bu önerinin ne denli ciddi olduğunu, koşullarının nasıl olgunlaştırılıp nihai çözümün bir parçası haline getirileceğini ancak görüşmeci durumundaki Eroğlu nun ve Ankara nın uygun görüp gündeme taşıması sonucu öğrenebilecektik. Maraş la ilgili yazımızın ardından ilk tepki Dr. Okan Dağlı dan geldiydi. 1974 öncesi turistik Maraş a ait rakamsal bilgiler veriyor, açılması halinde Mağusa ya nasıl ekonomik katkılar sağlayacağını çok da iyi hazırladığı detaylarla aktarıyordu. Nitekim zaman zaman olagelen sohbetlerimizde de belirttiğince Maraş konusunu önemince gündemde tutmak için bir kamuoyu yaratılması gerektiğini söylüyordu ki dediğini de yaptı mesela dünkü Yenidüzen gazetesiyle bazı gazeteci refiklerimizi deklarasyon dediği Maraş bildirgesi ile yayına sokacak girişimleri başlattı -36-

BURAYA KADAR GÜZEL: Tabi ki Maraş babamızın çiftliği değildir. 1974 de alan da kapalı tutan da tellerinden uzanıp içine tükürme hakkımıza yasak koyan da Türkiye dir zaten elan Kapalı Maraş bölgesi Türk askerinin kontrolü altındadır. Yani Maraş konusunda söz hakkı Ankara nındır. Nitekim 1974 den beridir Maraş sorunun elde tutulan siyasi kozu olarak lanse edilmiştir. Bugün de nihai çözümde kullanılacak gibi gözükmektedir ama hemen belirtelim: Değil! Çünkü Kuzey in aksine pek çok kez, Maraş ın Rum a iade edilmesi için BM ler GK inden kararlar çıkmıştır. Yani nihai bir çözümde, eğer yanılmıyorsak Maraş ı al-ver politikasının pazarlık konusu yapmak mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla hem ekonomik hem de turizm yönünden bir katkısı olacaksa bizim olmayan bu Maraş ın iadesi tabi ki bugünden gündeme getirilebilinir. ANCAK BİR ÇEKİNCEMİZ VARDIR. CTP kurmaylarının saplantı haline gelmiş bir savları vardır: Türklerle Rumlar bu adada kardeş kardeş yaşarlarken emperyalizmin tezgâhları sonucunda birbirleri ile kavgalı durumuna getirilmişler, savaşlara itilmişlerdir Her şeyi bir yana bıraktık: Rum un sadece enosis dediğini ulusal idea yaptığı bir gerçekte elbette ki amaca ulaşmak için bir de muhatabı yahut ideasına engel koyan bir düşmanı olacaktı. Tutun ki bu muhatap önce İngiliz di sonra Türk! İstense de Rumlarla Türkler bu nedenden dolayı kardeş kardeş yaşayamazlardı. Fakat ille de ve inadına, gerçekte ise bünyedeki liderlik çekişmeleriyle kişisel hırslardan kaynaklanan husumetle hep geçmişteki Türk-Rum kardeşli- -37-

ğinden söz edilmiştir! Oysa Rum Türk ü ne sevmiştir ne de arkadaşı olarak görmüştür Buna karşın Maraş konusu gündeme gelirken baktık ki ayni saplantı bu kez Mağusa limanına yansıdı. Türklerle Rumlar bu limanda barış içinde ve kardeş kardeş yaşadılar savıyla Külliyen yanlış. Yanlışı bilmeden iddia ediliyorsa yalan! Bu adada Türk Rum mücadelesi, sendikalar arası çekişmeler, Türk işçisinin Rum sermayesi tarafından sömürülmesi, Mağusa daki Türk ahalinin Maraş ve Paralim Rumları tarafından horlanmaları olayları limanın tarihine kazılıdır BUNA KARŞILIK: Geleceği restore edeceksek geçmişi çok dürtmeden siyasi ve ekonomik kararları Rum-Türk işbirliğinde alabilmeliyiz Hristofyas ın Maraş ın iadesi önerisine de bu cümleden bakıyoruz. -38-

Sami Özuslu (Yenidüzen) Maraş Paketine bir imza da benden Bir grup aydın insan inisiyatif üstlendi ve Maraş ın kapalı bölgesi yle ilgili bir deklarasyonu tartışma gündemimize soktu. İyi ettiler. Metnin içeriğiyle ilgili bir yığın tez-anti tez ortaya konulabilir. Ama yalnıza konuyu tartışmaya açmak bile önemli... Neden? Çünkü bu gidişatla Kıbrıs sorununa çözüm bulunamaz. Masanın iki tarafında oturanların da niyeti tavırlarından belli: Suçlu taraf ben olmayayım, bu yüzden masada oturmaya devam edeyim!.. Eski Başkan Klerides Hristofyas a bunu açıkça söylemedi mi? E, zaten Eroğlu da iki ayrı devlet i öngören siyasal geleneğine pek uymasa da merak etmeyin, bozguncu taraf olmamak için masadayım diyerek sağ cenahı idare ediyor. Manzara budur. Manzaranın ve gidişatın ne olduğunu BM de biliyor, görüyor. Ama elinde sihirli değnek yok. Dolayısıyla rutine bağlanmış bir müzakere süreciyle hiçbir yere gidilemeyeceği aşikar... Zaten konjonktür denilen ve aslında her ülke bakımından her sabah yeniden belirlenen o bağımlı değişken çözüm yönünde bir hareketliliği gerekli kılmıyor. Alın işte Rusya nın tavrı... -39-

Buyurun size Füle ve Buzek in ağzından AB nin tutumu... Ne diyorlar? BM sürecinde iki liderin çözüm bulmasını ümit ediyoruz... HANGİ ÜMİT? Kıbrıs ın iki yakasında öyle ümit ışığı falan görünmüyor ama ne yazık... Aksine, giderek kalıcılaşmaya doğru evrilen bir çözümsüzlük var ufukta... Kıbrıs sorunu bu haliyle kimseyi rahatsız etmiyor pek... Türkiye-AB ilişkileri sıkıntılı... Ama diğer yandan bakınca, AB için de Türkiye için de Kıbrıs aslında bir fren rolü görüyor. Hatta Kıbrıs Rum Liderliği için de!.. İşine gelen taraf Kıbrıs ı öne sürüp yapması gereken ev ödevleri ni geciktirebiliyor!.. Akşam elektrikler kesildi, o yüzden çalışamadım diyen öğrenci misali!.. Sıkışan topu Kıbrıs a atıyor!.. Ve sonuçta herkes win-win yapmasa da, lose-lose da çıkmıyor sonuçta... Onlar kaybetmiyor. Ama çözümsüzlük koşullarından kaybeden birileri var: Kıbrıslı Türkler!.. Bu yüzdendir ki Kıbrıslı Türk çözüm güçleri yıllardır hemen çözüm diyor. Hemen vurgusu çözümsüzlüğün aciliyetini vurguluyor. -40-

MARAŞ I VERMEK Şimdi bir grup aydının yaptığı Maraş taki binalar yasal sahiplerine verilsin şeklindeki öneriye burun kıvrılacağını, karşı çıkılacağını kestirmek zor değil... Maraş bütünlüklü çözümün bir parçasıdır savı, güçlü bir argümandır. Kapalı Maraş gibi bir koz un müzakere masasında Türk tarafının elini güçlendireceğine inanılır. Doğrudur da bu... Zira Kıbrıs Türk tarafının elinde çok da güçlü koz lar yoktur masada pazarlık etmekte kullanılabilecek... Kıbrıs Türk tarafı için en büyük koz fazla toprak tır. Kıbrıs Rum Liderliği içinse tanınmış, egemen devlete sahip olmak... Bu yüzden Kıbrıs ta çözümün formülü toprağa karşı güç ve egemenlik diye özetlenebilir. Kıbrıs sorununun çözümü için 1974 ten bu yana sürdürülen bütün müzakere süreçlerinde bu denklem hep odakta oldu. Dolayısıyla Mağusa-Maraş Paketi ne gösterilecek en büyük tepki şu olacak: Rumlar birşey vermeden biz nasıl olur da Maraş ı açarız? Öyle ya... Kıbrıs ta çözüm karşılıklı al-ver ile sağlanmayacak mı? Sağlanacak. Ama al-ver süreci yaşanırsa!.. Öyle bir gidişat yok orta yerde... Aksine, sessiz sedasız rutine giren ve her iki toplumu da, uluslararası camiayı da çözümsüzlüğün kalıcılaşacağına inandıran bir soğutma dönemi yaşanıyor. -41-