KAHVE MOLASI METİN BELGİN. oyunlarda yardımcı rolleri oynuyorduk.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Naptorun Pansiyon İzleyiciden Tam Not Aldı

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Oyunculuk herkesin harcı değil!

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri Ocak 2015 Adana Hilton Otel

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

Orhan benim için şarkı yazardı

Sevgi evlerinde kalan kardeşlerimize konser düzenledik. Huzurevi ziyaretlerimiz ara sıra oluyor,gönül Köprüsü diye bir proje de yer alıyoruz.

SOSYALLEŞEBİLEN ÖĞRENCİNİN İLETİŞİMİ DE GÜÇLÜ OLUYOR

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK!

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

ÜNİVERSİTEMİZ ÖĞRENCİLERİNE ÜST DÜZEY OLANAKLAR SAĞLIYOR

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ NDEN MEZUN OLMAKTAN VE BURADA ÇALIŞMAKTAN GAYET MEMNUNUM.

TİYATRO EĞİTİM DERNEĞİ SÖYLEŞİLERİ. Gizem Duman la Kuzguncuk Sanat Tiyatrosu ve Oyunculuk Eğitimi Üzerine

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

İDİL DİZDAR, HEM OYUNCU HEM YÖNETMEN

Yrd.Doç.Dr. M.Cengiz YILDIZ Kenan BÖLÜKBAŞ M. Halis ÖZER Araştırma Yöneticisi Araştırmacı Araştırmacı SORULAR

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ BENİM GELECEĞİM OLDU. Sayın Yurduseven öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

İnsanlarına yararlı olmaları. için onları düşünmeye. yaşamlarında daha iyiye, güzele ve doğruya ulaşmaları. gerektiğini söylüyorum.

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

KENDİ İŞİNİZİ YAPARKEN KİMSE YANLIŞLARINIZI DÜZELTECEK CESARETE SAHİP OLAMIYOR.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Düşüncelerimizi, duygularımızı ve kültürümüzü oyunlar aracılığı ile ifade ederiz.

Kampın iyi bir. Kendimi İspatlamak İstiyorum

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Sonrası. Jewett, Keman. Özcan Ulucan, Keman. Tuba Özkan, Viyola. Ozan Tunca, Cello. Program ile ilgili detaylar ise

HAYATTA İMKÂNSIZ DİYE BİR ŞEYİN OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.


Pepee den Önce Pepee den Sonra P.Ö- P.S

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Jamie Foxx J

Bu kitabın sahibi:...

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Defne Öztürk: Atatürk ün herkes mutlu ve özgür olsun diye hediye ettiği bayramdır.

Benimle Evlenir misin?

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

dündündür 70. SANAT YILINDA B E D I A MUVAHHIT Büyükada'da unutulmaz çocukluk günleri Türk kadınının çalışma yaşamında yer alışının ilk adımları

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

İNANDIKTAN SONRA YAPILAMAYACAK ŞEY YOK. Sayın Reisoğlu öncelikle kendinizden bahseder misiniz?

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Kobe: Beşiktaş ile Görüştüm

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

PRESS Diren Sanat EMWAP festival 2015 Shrapnel: 32 moments of massacre

Diğer: Diğer:... Diğer:...

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

Bir hedef seçtiğiniz zaman o hedefe ulaşmanın getireceği bütün zorluklara katlanmanız gerekir. Her başarım bana ayrı bir heyecan, ayrı bir enerji

KONSERVATUVAR İŞ YAŞAMINA EN YAKIN ÜNİVERSİTE. 444 OKAN okan.edu.tr 1

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

Kendi bünyesinde oluşturduğu kortej ekiplerinin yanı sıra dünyaca ünlü performans sanatçıları ile başarılı işlerde bir araya gelmiştir.

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri? 3. En başarısız olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?...

ARA SICAKLAR. MICHAEL KORS Polyester gömlek, Brandroom. STELLA MCCARTNEY Rayon ceket, Beymen. STEFANEL Yün kaban.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ ΔΠΣΑ (7) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Yeryüzünde Çocuklar. Sınıfa girmeden önce çocuk fotoğraflarını yerküre üzerinde farklı yerlere yerleştiriniz.

Bodrum Deniz Filmleri Festivali

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN?

KİŞİLİĞİNE UYGUN İŞİ BULMAK İÇİN KİŞİLİK ENVANTERİ UYGULAMASI ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ NİSAN 2017

Bekar Evli Boşanmış Eşi ölmüş Diğer. İlkokul Ortaokul Lise Yüksekokul Fakülte Yüksek Lisans

ISBN :

Beşiktaş Gazetesi. Günlük web Gazetesi Salkım Söğüt Saç

TANDEM - KÜLTÜR YÖNETİCİLERİ DEĞİŞİM PROGRAMI TÜRKİYE - AVRUPA BİRLİĞİ

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

S. 115 ARTI YÖN. Kemal Koçak: Üniversite yaşamı beklediğimden daha güzel. Sıdıka Pınar Temiz: Burada kendimi güvende hissediyorum

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının

1. SINIF VELİ BÜLTENİ

Transkript:

ACME: 1957 Bursa doğum- lusunuz. Tiyatroya olan il- giniz ne zaman başladı? Ortaokul yıllarında Bursa da Halk Eğitim Merkezi ndeki Oda Tiyatrosu ndaki panoda, Turgut Özakman ın Ocak adlı oyunu için seçmeler yapılacağının duyurusunu gördüm. Seçmelerde, oyundaki ailenin en küçük oğlu için yapılacaktı. Aileme haber vermeden sadece anneme durumu çıtlatarak seçmelere katıldım. Rol için uygun seçilince durumu aileme anlattım. Babam, önce karşı çıktı çünkü bu durumun okulumu aksatacağını düşünüyordu. Ben de derslerimi aksatmayacağıma ve bu işi mutlaka yapmak istediğime dair söz verdim. Anne - METİN BELGİN min de etkisiyle babam ikna oldu. O dönem 15:30 da okuldan çıkıp doğru tiyatroya gidiyordum. Gece saat 10:00 a kadar prova yapıp, eve geliyordum. Ardından sabaha karşı 4:00 te uyanarak, ders çalışıyordum. Her şeye rağmen hem Ocak oyununda oynadım hem de notlarımı yüksek getirmeyi başardım. Tiyatro maceram da böylece başlamış oldu. ACME: 1977 Ankara Devlet Konservatuarı mezunusunuz. İki yıl Bursa Devlet Tiyatro sunda çalıştan sonra, 1979 senesinde İstan - bul Devlet Tiyatrosu nda çalışmaya başladı- nız. Bize bu süreçten biraz bahseder misiniz? Ocak oyununda oynadıktan sonraki yıl, Bursa Halk Eğitim Merkezi nde çalışmaya devam ettim. Fakat Bursa Devlet Tiyatrosu, bir bölge tiyatrosu niteliğine dönüşmüştü. İlk defa Ankara dan çok önemli ve değerli sanatçılar gelmeye başladılar ve Devlet Tiyatrosu nun bünyesi içinde bir kurs açıldı. Ben de o kursa yazıldım. İlk tiyatro eğitimimi orada aldım. Gündüz öğrenci olarak kurslara katılırken, geceleri de oyunlarda yardımcı rolleri oynuyorduk. Bu kurs sayesinde çok önemli hocalarla tanıştım. Onlarla hem tiyatro mesleğinin ne olduğunu öğrendim hem de aynı sahneyi paylaştım. Elektro nik mühendisi olmak isteyen ben, tiyatrocu olmaya karar verdim. Tek kon - ser va tuvar olan An kara ya giderek, sınavlara girdim. Sınav - ları kazanmama rağmen gidemedim çünkü stresten midem delinmişti. Mecburen Bursa ya döndüm. O sene Bursa Devlet Tiyatrosu nda çalışmalara devam ettim. Ertesi yıl tekrar konservatuvar sınavlarına girdim ve kazandım. 1977 yılında Ankara Dev let Konservatu - varı ndan mezun olarak, Bur - sa ya döndüm ve iki sezon Bursa da çalıştım. Bu sırada sanat etkinlikleri için İstanbul a gidip geliyordum. O zaman bu işin taşrada olmayacağının farkına vardım ve İstanbul a geldim. ACME: 1987 senesinde ya- yınlanan Ateşten Gömlek dizisinde Atatürk rolünü oynadınız. Rol size nasıl teklif edildi? Role nasıl ha- zırlandınız? Metin Belgin: Seçilme sürecini çok fazla bilmiyorum. Bana teklif geldiğinde, Atatürk rolü için önerildiğim söylenmişti. İlginç olan, bu teklifin daha ön cesinde, Atatürk le ilgili bir belgesel çekimi için beni aramışlardı. Atatürk ün Samsun a çıkışıyla ilgili olan bu belgesel- 72 Actual Medicine

de Atatürk rolünü oynayacaktım. Anlaştık, ilk çekimi de yaptık ancak bir süre sonra Atatürk ün görüntüsünün gösterilmesinin yasak olduğunun ve dolayısıyla belgeselde benim görünemeyeceğimin haberi geldi. Haliyle çok üzüldüm. Hem bu tabu meselesi ba na enteresan geldi hem de böyle bir belgesel içinde rolümün olmayacağı için üzüntü duydum. Bu olayın ardından Ateşten Günler dizisinden tek lif gelince çok mutlu oldum. İlk defa bir dizide Ata - türk ü bir oyuncu canlandıracaktı. Ro lüm için, bir sürü kitap okudum, filmler izledim. Yapılması gereken hazırlıkları bir oyuncu olarak yaptım. Ancak, geriye dönüp baktığım zaman, bu dönemin, çok zor, sancılı bir süreç olduğunu anım sıyorum. Orada da her şey bir denetim altında çekildi. Özellikle askerlerin denetimi çok ağır ve baskındı. Mesela, Atatürk ün siga ra sız fotoğrafı neredeyse yoktur, ben de bir sahnede sigara içmek istedim. Ona dahi izin vermediler. Aynı zamanda benim için çok heyecan verici bir süreç olduğunu söyleyebilirim. Henüz 32-33 yaşındaydım, geceleri rüyama Atatürk giriyordu. Fakat çekimlerden sonra mutsuz oldum çünkü kafamda oluşturduğum Atatürk ü canlandırmama izin vermediler. Öyle ki o dönem benim gazetecilerle, basınla röportaj yapmam, herkesin bildiği mekanlarda dolaşmam bile yasaklanmıştı. Çok sıkı denetim altındaydım. Böy - lesine ağır bir denetim altında bu rolü çıkardım fakat istediğim Atatürk ü oynayamadım. ACME: Şu anda Devlet Tiyatroları nda Kontrabas oyununu oynuyorsunuz. Oyun - dan bahseder misiniz? İstanbul'a geldikten sonra oyuncu olarak birçok oyunda rol aldım. Bu oyun, 1991 de bulduğum ve bir türlü vazgeçemediğim bir tekst oldu. Teksti bulduğum zaman önce çok korktum. Çok zor, karmaşık, içinden çıkılmaz bir tekstmiş gibi geldi. Birkaç ay sonra kendi kendimi kurdum ve bunu oynamaya karar verdim. Devlet Tiyatroları na önerdim ve önerdiğim zaman da orada tekst ile karşılaştım. Bu tekst daha önce Cüneyt Gökçer için Türkçeye çevrilmiş ve repertuara alınmıştı. Ben de sonrasında kendi kendimi yöneteceğim diye iddiada bulundum. Böylece ilk yönetmenlik deneyimim kendimi yöneterek başladı. 1991 yılının Ağustos ayında, gizli gizli tek başıma çalışmalara başladım. Devlet Tiyatro - ları na hem oynamayı hem de yönetmenliğimi kabul ettirdikten sonra 1991 yılının Ekim ya da Kasım ayın dan itibaren resmen provalara başladık. Zafer Algöz bana çok yardımcı oldu, yönetmen yardımcılığımı yaptı. Kameramla her provayı kameraya kaydedip, akşam eve gidince kendi provamı yönetmen gözüyle, mantığıyla değerlendiriyordum. Beynimi iki ye bölüp böyle bir çalışma içine girdim. 11 Ocak 1992 de AKM Konser Salonu nda oyun seyirciyle buluştu. Hala da buluşmaya devam ediyor. Açık çası bu kadar uzun süreceğini tahmin etmiyordum. Devlet Tiyat - roları na bu oyunu önermeden önce Devlet Ope - ra ve Ba lesi nden kontrabasçı olan Kerim Soysal a gittim ve kontrabas dersleri almak istediğimi söyledim. Bana 7 yıl uğraşmam gerektiğini söyledi. Sa de ce oyunda bana yeterli olacak bir, iki nota öğrendim. Bir sezon oynayacağımı düşündüğüm için, 7 yıl bu enstrümanla uğraşmak istemedim ama yanılmışım. İstanbul da Devlet Ti yatroları na ait bütün sahnelerde oynadım, gitmediğim yer kalmadı diyebilirim. Tabi dönem dönem aralıklar oldu, bazı sezonlar oyunu sandığına koyup dinlendirdik ama 200 ün üzerinde oyunla bu sene Kontrabas 20. senesinde izleyiciyle buluşuyor. Benim açım dan, hem çok zor hem de vazgeçemediğim, tutkuyla bağlandığım bir oyun oldu. Ayrıca şu - nu da söylemeden geçmemem gerekir. 1992 nin Ocak ayında Kontrabas ı sahneye çıkardıktan sonra Bursa Devlet Ti yat - rosu ndan teklif aldım. Ora da da oyunu yönetmem istendi. 1993 yılında aynı oyunu başka bir rejiyle, konseptle Olcay Kavuzlu nun oyunculuğu ile sahneye taşıdım. O da benden bir yıl geriden 19 yıldır Türki - ye nin çeşitli bölgelerinde ağırlıkla Ankara da Oda Tiyatrosu nda izleyiciyle buluşuyor. Be - nim aslında iki tane kontrabasım var. Birisinde hem oyuncuyum hem yönetmenim birisinde yönetmenim. İkisini de benim çocuğum olarak düşünüyorum, çok seviyorum. Biraz da rekora giden bir durum hasıl oldu diyebilirim. 20. sezon, 19. sezon, iki oyuncu da Kont - rabas ı izleyiciyle buluşturuyor. ACME: İzleyicilerden ne gi- bi tepkiler alıyorsunuz? Bizim ilginç bir seyircimiz var. Bu oyunu izleyen birkaç kuşak geçti. İnter - net te de okudum, Ben ilkokulda izledim, sonra lisede izledim, sonra da üniversitede izledim. diyen seyirciler var. Genç kuşaktan değil ama yaşlı kuşakların içinden 3-4 kez izleyenler bulunuyor. Bu da beni çok mutlu ediyor. Benimle gelip tanıştıkları zaman ben daha çok mutlu oluyorum. Hatta ba na Şu sahnede oynamıştın, bu sahnede oynamıştın. diye hatırlatıyorlar; bu da çok ilgimi çekiyor. Demek ki böyle bir Kontrabas fanları var diyebili- Actual Medicine 73

riz. Bu da çok mutluluk verici bir şey diyebilirim. ACME: Ne Güzel Şey Ha - tır lamak Seni adlı oyunda hem yönetip hem oynuyor- sunuz. Fikir na sıl ortaya çıktı? Bahseder misiniz? 2002 yılında Nazım Hikmet in 100. doğum yıldönümünde İzmir Devlet Ti yat rosu nda Kuva-i Milliye yi ben sahneye taşıdım. Zaten İstanbul Devlet Tiyatrosu nda Ergin Orbey in yaptığı Kuva-i Milliye 10 yıldır sürüyordu. 2002 yılında ben başka bir konseptle İzmir e gittim. Ku - va-i Milliye çalışmaları sırasında, Nazım ın daha çok yaşamına girmeye, onunla ilgili kitaplar okumaya başladım. O süreçte bir taraftan da Niçin sinema filmi olmasın? dedim. O süreçte öğrendiğim yeni bilgiler bana mutlaka Nazım Hik - met in filminin yapılması gerektiğinin düşüncesini doğurdu. 2002 yılında İzmir de Kuva-i Milliye yi tamamladıktan sonra çalışmalara devam ettim ve 5-6 yıl 8 kere yeni baştan senaryo yazıp bir sürü zorluklarla mücadele ederek, 2006 yılında Mavi Gözlü Dev benim yazdığım senaryo, filme çekilmeye başlandı. Filmi çok zor koşullarda yapabildik. Benim Na zım ile buluşmam orada sona ermedi. Şimdi, 110. yıldönümünde Devlet Tiyat - rosu nda saygı duruşu niteliğinde bir çalışma yapmak istedim. O nedenle de onun şiirlerinden bir kolajla, özellikle sev da şiirlerini seçerek ve kadınları üzerlerinden şiirinin altını daha fazla çizdim. Şiirlerin özellikle gençlerle buluşmasını hedefleyerek böyle bir çalışma yap tım. Filmi kadar olmasa da bu da zor bir süreçti. Eşimle birlikte yaptığım bu proje, Şubat ayının ortalarından itibaren izleyiciyle buluşuyor. Oyun ca ayrıca çelistimiz Jülide Alperin de yer alıyor. ACME: Nazım Hikmet e olan hayranlığını- zın /ilginizin sebebi nedir? Türkiye deki bütün şairleri çok seviyorum ama Nazım ın 13 yıl düşüncelerinden dolayı haksız yere hapis yatması benim kanıma her zaman dokunur. Bunun bir şekilde yeni kuşaklara anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Nazım ın o sevdası, içinde o hiç bitmeyen enerjisiyle, memleket hasretiyle dolu dizelerinin hiçbir zaman unutulmayacağını ve bütün kuşaklar boyunca okunulacağını umuyorum. O nedenle Türkiye de ya şayan, en azından okuma yazma bilen biri olarak, haksız yere cezaya çarptırılmış bir dünya şairinin mutlaka izleyiciyle buluşturulması gerektiğine inanıyorum. Hala da aynı düşünceyi sürdürüyorum. Baş ka şairlerin şiirlerini de okumayı çok seviyorum. İş Sanat ta 10 yıldır her ay bir şairin şiirlerinden seçkiyi izleyiciyle buluşturuyoruz. Na - zım kadar acı çekmiş, zulme uğramış bir şairimiz ve yazarımız daha var tabi: Sa ba hat tin Ali. Ben artık biyografik işler yapmayı düşünmüyorum; özel likle de sinema projesi olarak. Ben Na zım ın, belli bir dönemini, özellikle Bursa Ha - pishanesi sürecini beyazperdeye taşıdım. Bundan sonrasını başka sinemacılar baş ka şekillerde yapsınlar. Na zım ın 1000 tane filmi olabilir çünkü Na - zım şairliğinin dışında yaşamıyla da çok boyutlu biridir. ACME: Filmde anlatmak is- tediğinizi verebildiğine ina- nıyor musunuz? Filmde duygu anlamında anlatmak istediklerimin %70 ini verebildiğime inanıyorum. Film, Kültür Bakanlığı ndan alınan sadece 175 bin lirayla çekildi. Bütün oyuncular imece usulü katkıda bulundu. Çok küçük katkıların dışında hiç kimseden yardım görmeyen bir filmdir. O nedenle de şaşkınlığımı hala gizleyemem. Hat ta zaman zaman da neden böyle oldu sorusunu 74 Actual Medicine

hep sormuşumdur. Özellikle Nazım Hikmet ile ilgili Tür - kiye de herkesin kendi Nazım ı vardır. Buna hiçbir diyeceğim yok. Herkes kendi bayrağına dönüşmüştür Nazım ı. Ona da diyeceğim yok ama ben özellikle hem sinema filminde hem tiyatrodaki şiir gösterisinde insan Nazım ı ortaya çıkarmak istedim. O zaman da bazılarının çok fazla işine gelmedi. Öyle sahiplenmişler ki Nazım sadece onlarınmış, onların tekelindeymiş gibiler. Sadece ken di açılarından ve kendi perspektifleriyle Nazım a bakmak istiyorlar. Onun dışındakileri de yok sayıp, görmek istemiyorlar. Bu kadar açık söylüyorum. ACME: Sahneyi ve sahne arkasını iyi tanıyan biri ola- rak, hem oyunculuğu hem yönetmenliği değerlendirir- seniz ikisinin artıları ve ek- sileri nelerdir? Oyuncu kökenli bir yönetmen olduğum için hiçbir zaman sahneden kopup da sadece yönetmenlik yapmayı düşünmedim. Başlan - gıç noktası zaten oyunculuk olduğu için her zaman oyunculuğun ön planda olmasından yanayım ama yönetmenlik yapmayı da çok seviyorum. Sade ce hem yönetip hem oynamayı istemiyorum. Kontra - bas ta bu başlamıştı, ilk ve son olsun diye düşünüyordum ama şiir gösterisinde de böyle bir şey yaptım. Bundan sonrasında iddialı konuşmayayım ama ya oynamak ya da yönetmek istiyorum. İkisi bir arada çok çileli oluyor. ACME: Sinema yönetmenliği yapmayı düşü- nüyor musunuz? Gelişen bir takım düşünceler var ama tam şu anda hazır diyemem. Sine ma konusunda ülkemizde kaos yaşanıyor. O nedenle önce bu durumun netleşmesi ardında da benim de kafamın netleşmesi gerekiyor. O zaman koşulları denk getirebilirsem yapabilirim. Tiyatroda hiçbir şey olmazsa iki kalas, bir hevesle bu iş götürülebilir ama sinemada bir yapımın altından kalkabilmek için milyon dolarlar gerekiyor. Tabi bağımsız filmlerle, daha küçük bütçelerle yapılabiliyor ama yıllarca bu küçük bütçeli filmlerle boğuştum. Şimdi istediğim, kafamda tasarladığım şeyi beyazperdeye aktaracaksam iyi koşullarda aktarmak. Hep acı çekerek hep çile çekerek olsun istemiyorum. Onun için de biraz zaman gerekiyor. ACME: Dizi oyunculuğu da yapıyorsunuz. Tiyatro oyun culuğu ile dizi oyunculuğunu kıyaslarsanız neler söylebilirsiniz? İkisini hiç kıyaslamıyorum. Dizi oyunculuğunu profesyonelce, işimin bir parçası olarak görüyorum ama maalesef Batıdaki ya da Ame rika da üretilen gibi diziler üretemiyoruz. Biz hemen her şeyi gecekondu mantığıyla yapıp, çok çabuk tüketme üzerine durduğumuz için hiçbir hazırlığı olmayan, hiçbir karaktere bürünmemiş karakterlerle, seyircinin ilgisiyle gelişen dizilerin içinde boğuşup duruyoruz. O nedenle dizi oyunculuğunu hiç küçümsemiyorum ama bizde yapılanı da Çin işkencesi olarak görüyorum. Koşullar in sani koşulların tamamen dışında. Dizilerden, tiyatro kadar zevk almıyorum çünkü orada işkence çekiyorum. Sadece ekonomik nedenlerle yapıyorum; bunu da çok açık söylüyorum. Eğer bunu söylemeyen varsa da yalan söylüyordur. Keşke koşullar değişse, bizler de baştan tasarlanmış senaryolarla, karakterlerle yola çıksak. Diziye karşı değilim ama böylesine karşıyım. ACME: Yaklaşık 35 senedir Devlet Ti yat - roları nda rol alıyorsunuz. O günlerden bu - güne neler değiştiğini söyleyebilirsiniz? ACME: Şu anda herkes Dev letin tiyatrosu olmaz diye bas bas bağırıyor. Hatta bazı kesimlerce demir perde ülkelerindeki sistemin dayattığı bir Devlet Tiyat ro su ndan söz ediliyor. Ben hiç öyle bakmıyorum. İçinde olduğum için değil, dışında olsaydım da Devlet Tiyatro ları nı desteklerdim. Bi - zim ülkemize tiyatro maalesef çok gelmiş ve Ana dolu da çok az seyirciyle buluşmuş. 1949 dan bugüne baktığımız zaman çok büyük ideallerle, amaçlarla kurulmuş bir Devlet Tiyat - rosu port resi görüyoruz. Bu - gün bak tığımız zaman da çok genişlemiş, birçok ilde perde açan bir tiyatro ile karşı karşıyayız. Nitelik, nicelik sorunlarıyla var ama devletin desteklediği başka alanlara bak - tığımız zaman küçücük büt - çesiyle bence şu anda olmasından çok daha fazla bir işleve sahip. Tabi ki bir sürü eleştirilecek yanı var ama Devlet Tiyat - rosu nu eleştiren ya da kapatılmasını isteyen bazı çevrelerin neden böyle bir bakış açısıyla yaklaştıklarını hiç anlamış değilim. Kendileriyle oturup konuşma fırsatı da bulamadım ama sanki birilerinin borazanı halinde ortaya çıkıyorlar ya da bir şeylerin başına gelmek istiyorlar. Kapatıp, kendileri yeni bir sistemle bir şey kurup, başına geleceklerse o zaman söyleyecek bir şeyim yok. Ben, Dev let Ti yat ro su nun yaşamasından yanayım. Devlet Tiyat - rosu nun Ana dolu da çok daha önemli bir işlevi olduğuna inanıyorum. Birkaç sinema salonun dışında sadece Devlet Tiyatrosu olduğu için insanlar ancak bu sayede kültürel etkinliğe gitme şansına sahip Actual Medicine 75

oluyorlar. Bu bile çok önemli bir şey diye düşünüyorum. ACME: Oyuncu ve yönet- menlik dışında eğitmenlik de yapıyorsunuz. Bundan bahseder misiniz? Çeşitli zamanlarda eğitim verdim ama son dönemde onunla ilgili de çelişkiler yaşıyorum. Neredey - se her köşebaşında tiyatro kurs ları, oyunculuk kursları adı altında kurslar açılmaya başlandı. Bunların içinde çok doğru olanları var ama olmayanları da var. Şu anda oyunculuk adı altında açılanlara hiçbir diyeceğim yok ama tiyatro dendiği zaman, karşılığında bu öğrencilerin tiyatroyla nasıl bir alışverişin olacağını kestiremiyorum. Yanlış hatırlamıyorsam 17 tane tiyatro bölümü olan konservatuvar var. Bu oyuncular nasıl istihdam edilecek bilmiyorum. Birçok genç oyuncu, yalnızca dizilerde rol almak ve seslendirme yapmak zorunda kalıyorlar. Ben de çok üzülüyorum. Yine de doğru okullarda eğitmenlik yapmaya devam ederim. ACME: Yeni nesil oyunculardan kimleri be- ğeniyorsunuz? İsim vermeyeceğim ama çok var. Yeni nesil oyuncuları, tiyatroyu çok destekliyorum. Devlet Tiyatro su nu savunurken Sadece Dev let Tiyatrosu var, onun dışında bir şey yok gibi bir bakış açısı getirmek istemem. Ben Devlet Tiyatrosu nda birçok arkadaşımın alternatif tiyatrolar kurduğunu biliyorum, onları da izliyorum. Özellikle alternatif tiyatroların çoğalmasından yanayım. Hele küçük mekanlarda yapılan tiyatroları çok seviyorum. Onlardan teklif geldiği zaman koşa koşa gider, karşılıksız desteklerim ama bu kaos biraz geçecek, taşlar yerli yerine oturacak. Ondan sonra bizler doğru tiyatroyu tartışıp hem tanımlayabileceğiz hem de konumlandırabileceğiz. ACME: Bugüne kadar birçok rol oynadınız. Oyna mak istediğiniz, aklınızda duran bir rol var mı? Kontrabas ı oynamaya başladıktan sonra hiçbir role özenmemeye başladım. Kontrabas ile beraber kendimi geliştirdim. Her oyunda, kaç kişi olur sa olsun, izleyiciyle buluştuğumda yeni bir şeyler öğreniyorum. Her seyircinin tepkileri, bakış açıları, yaklaşımları birbirinden daha farklı. Tek kişilik bir oyun olduğu için de çok zor. Çok bildik ya da aşina olduğumuz bir şey olmadığı için farklı, yabancı bir yerden yaklaşıp onları avucumun içine almaya çalışıyorum. Kendi mi, laboratuvarın içinde görüyorum ve o nedenle de bu oyun Şunu da oynasaydım gi bi bir duyguyu hiç taşımamayı öğretti. Ama şu anda hiç düşünmediğim sürpriz bir rol ile karşılaşırım, İşte buymuş da di ye bilirim. ACME: Gelecek projeleri- nizden bahseder misiniz? Şu anda netleşen bir proje yok. Kendimi çok yorgun hissediyorum. Ma - yısta sezon kapandıktan sonra kendime bir tatil, dinlenme süreci ayıracağım. Sonra sında ye ni sezonda oyun yönetebilirim ya da oynayabilirim. Eğer istediğim gibi bir rol çıkarsa dizi projesi de olabilir. ACME: Yoğun temponuzda sağlığınıza nasıl vakit ayırı- yorsunuz? Hiç vakit ayıramıyorum. Doktorlara gitsem herhalde beni kara listeye alırlar. Onların ne kadar sevmediği şey varsa maalesef hepsini yapıyorum. Sporu sadece provalar sürecince ya da sahneye çıktığım zaman yapıyorum. Yazları da yüzerim ama onların sağlıklı insan tanımına pek uyduğumu söylemem. 76 Actual Medicine