BİLİM VE MEDENİYET KULÜBÜ. DIŞ POLİTİKA AKADEMİSİ RAPORLARI (Afrika, Balkanlar, Kafkasya, Orta Osya)



Benzer belgeler
Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu

Dış Ticaret Müsteşarlığı nca ekonomik ve ticari ilişkilerimizin geliştirilmesi amacıyla çeşitli stratejiler uygulamaya konmuş bulunmaktadır.

TEMEL GÖSTERGELER Coğrafi yapı

BURUNDİ. Demokratik Kongo Cumhuriyeti (Zaire) ile komşudur. Tanganika Gölü ile kıyısı vardır. Ülkede Ekvator

Afrika Ülkelerinin Bağımsızlık Dönemleri

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri

2.3. SOĞUK SAVAŞ SONRASI AFRİKA POLİTİKASI

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SU KANALI PROJESİ - ETİYOPYA

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

Türk Eximbank ve Sahra Altı Afrika

DÜNYA TARIMININ BAŞLICA SORUNLARI

Resmi Adı : Sudan Cumhuriyeti (Güney tarafı 9 Temmuz 2011 tarihinde Kuzey den ayrılarak Güney Sudan Cumhuriyeti ni oluşturmuştur)

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

Kenya Doğu Afrika dadır. Doğusunda Somali, batısında Uganda, kuzeybatısında Sudan, güneybatısında Tanzanya ve güneyinde Hint okyanusu bulunmaktadır.

Başlıca İthal Maddeleri : Petrol yağları, buğday, palm yağı, otomobil, gübre, iş makineleri

DÜNYA SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ İHRACATI. Genel Değerlendirme

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

TİCARİ İLİŞKİLER DURUM İKÖ ÜLKELERİ ARASINDA AVRUPA BİRLİĞİ >>

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

İspanya ve Portekiz de Tahıl ve Un Pazarı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ 1. BÖLÜM: DOĞU AFRİKA PANORAMASI: SİYASET-TOPLUM- EKONOMİ-

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

2014 YILI NİSAN AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

İZMİR TİCARET ODASI GAMBİYA CUMHURİYETİ ÜLKE RAPORU

TEMEL GÖSTERGELER. Ülkedeki işgücünün 1/3 ünden fazlası tarım ve tarıma dayalı sektörlerde istihdam edilmektedir.

CAMİ İNŞA PROJESİ ÇAD ( 200 M² )

2004 yılında 929 milyon Dolar olan değerli maden ve mücevherat ihracatımız, %62 artışla 2008 yılı sonunda 1.5 milyar Dolara ulaşmıştır.

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

İktisat Tarihi

SOMALİ ÜLKE RAPORU

2014 YILI TEMMUZ AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Coğrafya Proje Ödevi. Konu: Hindistan ve Nijerya nın Ekonomik Özellikleri. Kaan Aydın 11/D

Tarım, yeryüzündeki belli başlı üretim şekillerinden en gerekli ve yaygın olanıdır. Tarımın yapılış şekli ve yoğunluğu, ülkelerin gelişmişlik

İZMİR TİCARET ODASI GAMBİYA CUMHURİYETİ ÜLKE RAPORU

DÜNYA SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ SEKTÖRÜNE GENEL BAKIŞ

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

TOPLAM

AFRİKA ÜLKELERİYLE TİCARİ İLİŞKİLERİMİZ. Can ALTAN ( )

İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ!

(09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Temsilcileri, Değerli Katılımcılar,

TOPLAM

GAMBİYA ÜLKE RAPORU. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu Afrika Koordinatörlüğü

AFRİKA ANALİZİ Türkiye nin un ihracatı 100 den fazla ülkeye yapılırken, bu ülkelerin 44 tanesi Afrika kıtasında bulunmaktadır.

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018

TOPLAM

TOPLAM

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

TOPLAM

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

Sudan Cumhuriyeti Büyükelçiliği Ankara

BATI AFRİKA ÜLKELERİ RAPORU

TOPLAM

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

İZMİR TİCARET ODASI GAMBİYA CUMHURİYETİ ÜLKE RAPORU

Dünya Seramik Sektörü Dış Ticareti a) Seramik Kaplama Malzemeleri

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

18 Ocak 2002 de STK olarak kuruldu. 19 Ocak 2006 tarih ve no lu Bakanlar Kurulu kararı ile Kamu Yararına Çalışan Dernek statüsü kazandı.

PAGEV - PAGDER. Dünya Toplam PP İthalatı

Dağlık alanda yaşayan insanlar ve yaşadıkları çevreler için birlikte çalışmak

SAHRA ALTI AFRİKA İLE EKONOMİK VE TİCARİ İLİŞKİLER Ahmet Mahir YENER* Çeviren: Ufuk TEPEBAŞ Ekselansları, Saygıdeğer konuklar,

TOPLAM

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

2, istekli /gönüllü veya dönemlik / geçici veya kesin / kalıcı göç biçiminde olmaktadır. Afrika da meydana gelen göçlerin doğrultuları ise hemen her y

Tarih Fransız koloniciler, Nova Scotia da Avrupalıların ilk yerleşim birimini kurdu Hudson s Bay Company kuruldu.

YGS-LYS ALAN SIRA DERS İÇERİK SINIF

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

CEZAYİR ÜLKE RAPORU

TOPLAM

Dünya Bakliyat Pazarı ve Son Gelişmeler

Araştırma Notu 15/179

RUANDA ÜLKE RAPORU

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

Türkiye İle Afrika Arasındaki Ekonomik İlişkilerin Genel Görünümü

2014 YILI EKİM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

TOPLAM

Aylık Dış Ticaret Analizi

İZMİR TİCARET ODASI AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU

SUDAN ÜLKE RAPORU Ağustos 2013 A.Ç.

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

SUUDİ ARABİSTAN ÜLKE RAPORU

TOPLAM

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Mali de politik istikrarsızlık sonucu yaşanan kıtlık

Kategori Alt kategori Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

Kurban Allah a yakınlaşmanın adıdır. Sahip olduklarımızın Allah yolunda feda edilmesidir, teslimiyettir, teşekkürdür.

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

İNGİLİZ MİLLETLER TOPLULUĞU VE İNGİLTERE NİN AB ÜYELİĞİ HAKAN KARAGÖZ

METSAN. Yeniden Endonezya:

Transkript:

BİLİM VE MEDENİYET KULÜBÜ DIŞ POLİTİKA AKADEMİSİ RAPORLARI (Afrika, Balkanlar, Kafkasya, Orta Osya)

HAZIRLAYANLAR EBRU YAMAK HİLACAN AVŞAR AKİF KAVAZ MUSTAFA ATEŞ İREM ASLIHAN POLAT ZEHRA TOZKOPARAN SEVİM ERDİL BAŞAK KORKMAZ GAMZE EVEREKLİ HATİCE KÜBRA DİRİ SÜMEYRA FELEKOĞLU YASEMİN PEKDAL DAYE GÜNEŞ AFRİKA Büyükelçimiz Kenan Tepedelen in ; İlaç varken ihtiyacı olanlar bu imkânlara ulaşamıyorsa, yiyecek varken dünyanın bir başka bölgesinde insanlar gıdadan mahrum kalıyorsa, para ve kaynak varken bazı bölgelerde fakirlik çekiliyorsa, bu durum uluslararası sistemin işleyişinde bir aksaklığa işaret etmektedir cümlesinden hareketle dünyada var olan uluslararası aksaklığa yaklaşımlarda bulunan Dış politika Çalıştayının Afrika bölgesi metinde genel hatlarla ve kısaca aktarılmaya çalışılmıştır.

BÖLGE BİLGİLERİ VE KISACA TARİHİ Ülkeler; Angola,Bassas Da Indıa,Batı Sahra,Benin,Bostvana,Bouvet Adası, Burkina Faso(Yukarı Volta),Burundi,Cape,Verde,Cezayir,Cibuti,Çad,Ekvator,Ginesi,Eritre,Etiyopya,Europ eadası,fas,fildişi,kıyısı,güney,afrika,cumhuriyeti,gabon,gambia,gana,gine,gine Bissau,Heard Ad. Ve Mcdonald Ad.,JuanDeNovaAdası,Kamerun,Kenya,Komorolar,Kongo,Lesotho,Liberya,Libya,Ma dagaskar,malavi,mali,maurıtıus,mayotte,mısır,moritanya,mozambik,namibya,nijer, Nijerya,Orta Afrika Cumhuriyeti, Reunion,Ruanda,Saınt Helena,Sao Tome And Prıncıpe,Senegal,Seychelle (Şeysel) Adaları SierreLeone,Somali,Sudan,Svaziland,Tanzanya,Togo,TromelınAdası,Tunus,UgandaZ aire(kongo Dem. Cum.),Zambiya,Zimbabwe Afrika yeryüzünün ikinci büyük kıtası, 30.217.894 km2 yüzölçümüyle yeryüzündeki kara alanlarının beşte birini oluşturur. Kuzeyde Akdeniz batıda Atlas okyanusu, doğuda Kızıldeniz ve Hint okyanusuyla güneydeyse Atlas ve Hint okyanuslarının birleştiği sularla çevrilidir. Afrika, Avrupa kıtasında Cebelitarık, Asya dan da Arap yarımadasının güneybatı ucundaki Babülmendep boğazıyla ayrılır. Kuzeydoğuda Sina yarımadasının üstündeki Süveyş kanalı yapılmadan önce Afrika Asya ile birleşik durumdaydı. Eski Yunanlıların kıtaya Libya dediği söylenir. Latince aprica dan(güneşli) yada yunanca aphrika dan (soğuksuz) esinlenen Romalıların kıtayı Afrika olarak nitelendirildiği öne sürülür ama Afrika adı Romalılarca daha çok kıtanın Avrupa nın güney uzantısı sayılan kıyıları kuzey kıyıları için kullanılmıştır.

Yüzey şekilleri ve doğal kaynaklar Afrika nın temel doğal özellikleri, tarihini ve gelişmesini de etkilemiştir. Çoğu ırmağın kıyı yakınların da çağlayanlar ve çavlanlar vardır. Bunlar geçmişte sömürgecilerin iç kesimlere ulaşmalarını engelledikleri gibi günümüzde de ırmak ulaşımı olanaklarını sınırlamaktadır. Büyük Sahra nın güneyinde kalan Afrika da kıyılar boyunca uzanan dar kıyı ovası, Gine körfezi boyunca çoğunlukla bataklıklarla kaplıdır. Angola dan Kap a kadar çoraktır; Kızıldeniz kıyısı boyunca kuzeye doğruda da bataklık ormanlık ya da çoraktır. Afrika da Toplum Yapısı Afrika da karmaşık halklar, diller ve kültürler mozaiği gözlenir. Kıtadaki devletlerin pek azı etnik açıdan türdeştir ve pek azında güçlü ulusal birlik duygusu gelişmiştir. Yüzyıllar boyunca geleneksel değerler ağır basmış, Afrikalılar kendileri öncelikle ve özellikle kendi kabilelerinden ya da halklarından olanlarla özdeşleştirmiş, farklı bir kültürden olanlardan uzak durmuş ya da onlarla savaşa tutuşmuştur. Yerli kültür mozaiği dikkate alınmadan sömürgeciler tarafından çizilen keyfi sınırlarda Afrika nın bölünmüşlüğünü daha da artırmıştır. Afrika da nüfus orantısız dağılmıştır. En yüksek nüfus yoğunlukları Gine Körfezi kıyılarında Nil in aşağı kıyılarında, Doğu Afrika da yüksek alanlarda, Madagaskar ın kuzey kıyısında ayrıca Güney Afrika cumhuriyeti, Zimbabve ve Zaire deki kentler ve madencilik bölgelerinde görülür. Nüfus yoğunluğunun düşük olduğu yerler ise çöller, yüksek dağlar ve ekonomik olanakların sınırlı olduğu sık ormanlardır. Büyük Sahra devletlerinde ağır basan topluluklar Araplar, Berberiler ve Tuaregler dir. Kentlerin dışında yaşayan Berberiler geçimlerini tarımla, Tuaregler ise göçebe hayvancılıkla sağlar. Büyük Sahra, bu halklar ile çoğunluğu siyahi olan güneydeki halklar arasında etkili bir engel oluşturmaktadır. Sahil bölgelerinde hayvancılık ve tarımla geçinen önemli topluluklardan bazıları Fulaniler, Bambaralar ve Valaflardır. Afrika boynuzundaki(somali ve Doğu Etyopya) çobanlıkla geçinen Somaliler, Galalar yukarı Nil kıyısında ise Dinkalar ve Nuerler ağır basar. Yoğun biçimde yerleşmiş olan Gine körfezi kıyısında kelimenin tam anlamıyla yüzlerce etnik topluluk yaşar; her birinin kendi dili, toprakları, kültürü ve değerleri vardır. Sayıca en kalabalık olanlar arasında Nijerya daki Yorubolar ve İbolar, Gana daki Aşentiler Fildişi kıyısı ve Liberya daki Krular sayılabilir. Seyrek nüfuslu olan ekvator Afrika sı ormanlarındaki Fanglar, Batekeler ve Pigmeler sayılabilir. Güney Afrika cumhuriyetinde yerli halk yaşar bunların en kalabalıkları Nataldaki Zulular ve Kap eyaletinin doğu kesimindeki Ksoslardır. Güney Afrika cumhuriyetindeki Afrikanerler, Hollandalıların ve Fransızların soyundan gelir. Svaziland, lesotho ve Botsvana kıtada eşine ender rastlanan etnik bakımdan son derece türdeş devletlerdir. Afrika da Diller Afrika da konuşulan dillerin sayısıyla ilgili tahminler son derece çeşitlidir; 800-1700 arasında. Genel olarak beş temel dil öbeği bulunduğu kabul edilir. Bu diller mozaiğinin üstüne sömürgecilik döneminde İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Portekizce, Almanca ve Hindistan yarı-kıtası dilleri de eklenmiştir. Afrika devletlerinin çok dilli yapısı, ulusçuluğun gelişmesini engellemiş ve kabile kimlikleri ile yerel kimliklerin sürüp gitmesine yol açmıştır.

Afrika da Dinler Kuzey Afrika da egemen din İslam dır. Yedinci yüzyılda Hristiyanlığın yerini alan İslam, Büyük Sahra yı aşarak batıya ve güneye, ekvator bölgelerine hızla yayılmıştır. Hıristiyan sömürgecilerin Afrika da ilk yerleştiği yerler Mısır ve Kopt (kıpti) kilisesinin yurdu Etyopya olmuştur. Afrika nüfusunun yaklaşık beşte ikisi, geleneksel dinlere ve cancılığa (animizme) inanmaktadır. Misyoner Faaliyetleri Afrika da misyoner faaliyetleri çok daha önce başlamıştır. Kıtaya giden papazlar gördüklerini barbarlık olarak nitelendirerek, kıtaya sürekli müdahale çağrısında bulunmuşlardır. Bu açıdan sömürgeciliğin çıkarlarıyla papazların çıkarları üst üste çakışmıştır. İngiliz tüccarlar Uganda ya misyoner gitmesi için Londra Misyonerler Derneği ne bağışlarda bulunmuşlardır. Ayrıca kıtada İslamiyet in gittikçe yayılması misyonerleri Afrika ya daha çok müdahalede bulunmaya mecbur bırakmıştır. Tüm Hıristiyanlaştırma çabalarına karşın misyoner faaliyetler kıta insanının beyaz adamı kabul etmesini sağlayamadı. Afrika insanının Hıristiyanlıkta gördüğü değerlere, yani Batıya düşman oluşu bu dini benimsemesini engellemiştir. Örneğin krallarının Hıristiyanlığa geçmesine rağmen Kongolular misyonerleri öldürmeye devam etmişlerdir. Sömürgeciye karşı tepki Hıristiyan olan Afrikalılarda da görülür. En basit örneği Etiyopyanizm, yani kiliseleri ayırma hareketidir. Afrika Afrikalılarındır sloganıyla hareket eden Etiyopyalistler beyazlarla aynı kiliseyi paylaşmamış, Hıristiyanlığı beyazlardan kopartıp Afrikalılaştırmayı denemişlerdir. Bu gibi örnekler çoğaltılabilir. Ama esas dikkat çekici nokta Afrika da pek çok ülkenin tam olarak Hıristiyanlaştırılamamasıdır. Hıristiyanlık girdiği bölgede çoğu zaman sınırlı bir şekilde yayılabilmiştir. Bu durum parçalı bir yapı meydana getirmiştir. Dinsel açıdan bu parçalanmışlık, ileride Nijerya gibi örneklerde görüleceği gibi dinsel pek çok çatışmanın da sebebini oluşturacaktır. Ayrıca Hıristiyanlığın temsil ettiği değerlerin, geleneksel Afrika dinsel, kültürel değerleriyle ve kıtanın diğer inancı olan Müslümanlığın değerleriyle uzlaşamaz olması çatışmaları kaçınılmaz kılmaktadır. Bunun yanında özellikle Fransız sömürgecileri sadece Hıristiyanlaştırma ile yetinmemiş, aynı zamanda Fransızlaştırma çabasına da girmişlerdir. Böylece dinsel yabancılaşmanın yanında kültürel, dilsel ve milli bir yabancılaşma da yaratılmıştır. Bu durum Afrika nın parçalanmış yapısını daha da derinleştirmiştir. Hem Afrikalıların kendi dillerini konuşmaları engellenmiş, hem de kendi kimliklerini ifade etmelerinin önüne geçilmiştir. Batıya karşı siyasi anlamda bağımsızlığın kazanılmasından sonra bile pek çok Afrika ülkesi ulusal kültür, dil ve kimlik oluşturamamıştır. Bugün Lumumba nın Kongosu Fransızca, Nkrumah ın Ganası ise İngilizce konuşmaktadır.

Afrika da Eğitim Afrika da eğitim standartları, olanakları ve programları ülkeden ülkeye önemli farklılıklar gösterir ve sınıf, etnik grup, cinsiyet ve yerleşim farklarını yansıtır. Bütün ülkelerde, okuryazarlık oranı erkeklerde kadınlara oranla daha yüksektir. Afrika da genç nufüsun yalnızca küçük bir bölümü üniversiteye gitme olanağı bulur. Yetişkinlerdeki okuryazarlık oranı, Nijer de yüzde altı Mali de yüzde on ve Güney Afrika da yüzde yetmişe kadar geniş bir yelpazeye yayılır. Afrika da Sağlık Afrika nın genel sağlık ve beslenme standartlarının yükseltilmesi, acil bir durum haline gelmiştir. Bütün Afrika ülkelerinde çok sayıda insan yoksulluk, cahillik ve tarım uygulamalarının yetersizliği nedeniyle sürekli biçimde yetersiz beslenmektedir. Kişi başına besin miktarı 1970-80 yıllarında sürekli düşmüştür. Afrika daki pek çok ülkede, günümüzde halkın yüzde kırktan fazlası yetersiz beslenmektedir ve sıtma, dizanteri, şistozoma hastalığı, tripanosoma hastalığı, vb. asalak hastalıkların etkisindedir. 1968-74 teki ve1980 deki ciddi kuraklıklarda, Senegal den Somali ye kadar uzanan sahil ülkelerinde olağanüstü yüksek ölüm ve yetersiz beslenme oranları kaydedilmiştir. Bu hastalıklara son yıllarda korkunç bir hızla yayılan AİDS eklenmiştir. Hekimlerin ve tam teşekkülü hastanelerin çoğu başkentlerde ve kentlerdedir. Buna karşılık, kalabalık kırsal bölgelerde sağlık tesislerinin sayısı çok az, hastalık, yetersiz beslenme ve çocuk ölümü oranları yüksektir. Sivrisinek, çekirge, çeçe sineği, vb. zararlıların yayılmasının denetim altında tutma konusundaki ulusal ve uluslararası çabalar ikinci dünya savaşından bu yana artmış ama ulaşılan sonuçlar yeterli olmaktan uzaktır. AFRİKA VE ÖNEMLİ BAŞLIKLAR Ø AFRİKA VE SÖMÜRGECİLİK Sömürgeciliğin Afrika Üzerinde Çizdiği Genel Hatlar; Afrika nın ekonomik, siyasi, toplumsal ve dinsel gelişimi sömürgecilikle birlikte tamamen etkilenmiştir. Zamanla artan ve yayılan sömürge kavramı ve sömürgecilik fiili ile kabileleri kendi aralarında çatışmaya sürüklemiş ve kabilesel toplum yapısını hakim olduğu kıtayı tümden sarıp sarsmıştır. Her yerde olduğu gibi Afrika da da ekonomik farklılaşma bölge ülkelerini ve kabilelerini etkilemiş ve bir birine iç savaş derecesine kadar ilerletmiştir. Bununla beraber Hıristiyanlığın bölünmüş ve bölünmeye müsait Afrika yapısını derinleştirmesi, günümüzde dış müdahalelerin de etkisiyle artarak devam eden etnik çatışmaların artarak gelişmesine etkili olmuştur. Aynı zamanda sömürgecilik topluma özel mülkiyeti ve meta ekonomisini sokarak dayanışmacı ve kolektivist eğilimleri zayıflatmıştır. Bu gelişmeler pek çok etnik ve dinsel çatışma yaşayan Afrika kıtasının günümüzdeki nasıl bölündüğünün köklerini oluşturmakta ve gözler önüne sermektedir.

Sömürgeciliğin Ekonomik Yansıması Her nüfuz bölgesi bağlı olduğu metropol ekonomisinin ihtiyacına uygun bir şekilde üretime geçirilmiştir. Bu ihtiyaca paralel olarak birbirinden farklılaşan ekonomik sistemler oluşturmuştur. Kimi bölgeler hakim metropolün ihtiyacı için sadece pamuk üretirken, kimi bölgeler de sadece madencilikte kullanılmıştır. Sonuçta tek ürün yetiştirmede yetkinleştirilmiş, sömürgesi olduğu merkez dışında hiç kims eyle, özellikle yanındaki bölgelerle ekonomik ilişki kuramayan, çevresinden izole edilmiş ekonomik yapılar oluşturulmuştur. Metropollerin farklı ihtiyaçlarını karşılayan bölgeler farklı ekonomik gelişim göstermiştir. Bazı bölgeler daha çok gelişirken, bazı bölgeler geri bıraktırılmıştır. Bu durum ileride, aralarında böyle farklar olan bölgelerin bir araya gelmelerinde bazı çelişkilere yol açmıştır. Günümüzde kıtadaki etnik veya dinsel çatışmaların pek çoğunda, aynı zamanda ekonomik farklılıkların da önemli rolü vardır. Afrika; yaklaşık iki yüz yıldır bir başka kıta olan Avrupa nın sömürüsüyle yaşayan başlarda yalnızca köle ticareti için kullanılan bu kıta daha sonraları sahip olduğu diğer kaynaklardan da yararlanmak için Avrupalılar tarafından mesken tutulan bir kıtadır. Buraya kendi ülkelerindeki fakir vatandaşlarını yerleştirip onları toprak sahibi yapmışlar ve burada üretilen, çıkarılan her türlü kaynağı kendi menfaatleri için kullanmışlardır. Yaklaşık dört yüzyıl boyunca bu kıtadan 20 ile 50 milyon arasında insan dünyanın dört bir yanına yerleştirilmişlerdir. Ve bu transferler sırasında ölenlerin sayısı sağ götürülenlerden fazladır. Seyyahların keşfiyle başlayan sömürge elde etme süreci bölgeye misyonerlerin gönderilmesiyle devam etmiştir. Daha sonra da diğer Avrupa devletlerine diş geçiremeyen askerleri bölgeye gidip işgallere başlamışlardır. Zaman zaman başka sömürge elde etme yöntemleri bile insancıl ve mantıklı değildi, yerli halkı silah altına alıp yine yerli halkın üstüne saldırmışlardır. Fransız bir General Senegalli Nişancılar isimli bir birlik kurmuştur, bu birlik hem Afrika nın geri kalanının işgalinde hem de dünya savaşlarında kullanılmıştır. Sadece askeri bir baskı ya da işgal değil idari olarak da tamamen kıtayı ele geçirmişlerdir. Kendi okulları, kendi yöneticileri ve kendi dinlerini yerleştirmişlerdir. Kendi ülkelerinde kiliseyi sevmeyen bu devletler Afrika daki misyonerlik faaliyetlerine alkış tuttular. Ne zaman ki yükselen trend demokrasi sardı dört bir yanlarını sömürülen halka oy hakkı mı verilirmiş deyip birer birer hepsinin bağımsızlığını vermişlerdir. Böylece kendi içlerine karıştırmadan onları kullanmaya devam edebildiler. Şu anda elindeki kaynağı kullanmayı bilmeyen, yetişmiş elemanı olmayıp, eleman yetiştirecek okuldan bile yoksun olan bir kıta dolusu bağımsız ülke geriye kalmıştır. Eski sömürgeci devletleri yalnız bırakmamışlardır ve hala kaynaklarını bir şekilde kullanmaya devam etmektedirler. Resmi dil kabul edilmeyen yerel dillerinde eğitim göremeyen Afrikalı insanların resmi dilleri İngilizce ve Fransızca dinleri ise Hristiyanlıkdır. Bu nedenle köklerine yabancı kalmışlardır. Yeni sömürge düzenine kapılmış giden bu kıtanın kaderi bu sefer kendi ellerinde belki de, kendi çabalarıyla baştan beri sahip oldukları gücü kullanıp kendi kendilerine ayağa kalkabilirler2.

Genel olarak ülkelerin sömürü haritası; Ø AFRİKA VE AÇLIK Dünya Gıda Örgütü'nden (FAO) yapılan açıklamaya göre dünyanın en fakir kıtası olan Afrika'da 40 milyonun üzerinde kişi kronik açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Bugün her üç Afrikalıdan biri yetersiz besleniyor. Nüfusun yarısı günde bir dolardan daha az bir gelirle hayatını devam ettiriyor. Afrika geneline bakıldığında açlık sorununun temel nedeni kuraklık olarak gözükse de, bunun temel nedenini Avrupa ülkelerinin sömürge politikalarında aramak gerekiyor. Afrika'nın sahip olduğu altın, elmas, gümüş gibi değerli yer altı kaynakları paradoksal olarak kıtayı fakir bıraktı. Sömürgecilerin yaptığı uygulamalardan dolayı arazilerini kaybedip topraklarını verimsizleştiren politikalar yaptılar. Afrika, açlık problemi ile tek başına baş edemez duruma geldi, ancak bu kez kaderine terk edildi. Her yıl Sahra-altı Afrika'daki nüfusun %40-50'si açlık problemi ile karşı karşıya kalıyor.günümüzde acil gıda yardımına ihtiyaç duyan 23 ülke var. Bu ülkelerde, iç savaşlar, çatışmalar, mültecilik, iç göç kargaşaları, kuraklık, sel, kasırga gibi doğal afetler ya da gıda ithal etmek için yeterli fonun bulunamaması açlığın temel nedenlerini oluşturuyor. Kronolojik olarak; Afrika kıtasındaki ülkeler 15.yüzyılda Portekizli denizcilerin kıtaya ayak basmasıyla Portekiz, İngiltere, Fransa İtalya, Almanya gibi ülkelerin arasında sömürgeler olarak bölünmüş, bu durum çeşitli Afrika ülkelerinde 1970'lere kadar devam etmiştir. Çoğu Afrika ülkesinin sınırları, sömürgeci devletler tarafından masa başında cetvelle çizilmiştir. Bu durum, Afrika'da yıllarca süren iç çatışmalar ve sınır savaşlarına sebep olmuş, bu da Afrika'daki açlığı ve yoksulluğu artırmıştır. Sömürgeciler daha kolay yönetebilmek için Afrika ülkelerinde daima azınlıkları ve muhalefetleri desteklemiş, ayrımcılık yapmış, bu da bir süre sonra soykırımlara neden olmuştur. Afrika ülkeleri bağımsızlıklarını ilan etmelerine rağmen çoğu halk hala sömürüldükleri ülkenin dilini konuşmakta ve ekonomik olarak onlara bağlı yaşamaktadır. Ayrıca, ''yeni sömürgecilik'' bu ülkeleri çeşitli yollarla sömürgeci

devletlere bağlı tutmakta ve dış borçlarını IMF yardımıyla artırmaktadır.1970'lerin sonundan günümüze kadar Afrika dünyada açlığın en yoğun yaşandığı bölge oldu. Kuraklık, savaşlar, öbür siyasal ve ekonomik nedenlerin hemen tümünün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan açlık Afrika'da milyonlarca kişinin ölmesine yol açtı.1983'ün sonlarında Doğu ve Orta Afrika'da 150 milyon kişinin açlıktan ölme sınırında olduğu anlaşıldı. Bu konumda olan 24 ülkeden en fazla etkilenenler Çad, Gana, Mali, Etiyopya, Mozambik, Somali ve Senegal'di. Yakın dönemdeki en büyük kuraklığın yaşandığı Afrika da, bu kuraklıktan tüm toprakların yüzde 44'ü etkilendi. Çok önemli bir neden olmakla birlikte kuraklık, kıtadaki kıtlık ve açlığın nedenlerinden yalnızca biridir. Dünyanın en yoksul kıtası olan Afrika'da 1970'lerde nüfus artışı, besin üretiminin üzerine çıktı. Milli gelirdeki büyüme yavaşladı. Tarım üretiminin artırılması için gereken gübre, tarım zararlılarına karşı ilaçlar ve yakıt gibi girdiler yoksul Afrika ülkelerindeki döviz kıtlığı nedeniyle sağlanamadı. Sanayi ürünü gereksinimlerinin büyük bölümünü dışardan satın alan bu ülkelerden bazıları, bu ürünleri ülke içinde üretmek için tarım aleyhine sanayiye ağırlık verdi. Bu da, tarım üretiminin artırılması için gerekli kaynakları azalttı. Kırsal kesimden kentlere göç büyük boyutlara vardı. Bu da, tarımda daha az insanın çalışarak kalabalık kentleri beslemesi demekti. Kentlerde 77 milyon işsiz bulunmasına karşın kırdan kente göçler sürüyor. Uzun süren kuraklığın yarattığı ve Afrika' nın genel ekonomik koşullarının beslediği kıtlık ve açlık, kıtada süregelen savaş ve iç savaşlarla çok daha önemli boyutlara ulaştı. Savaş bazı ülkelerde bir yandan tarım ürünlerinin yok olmasına neden olurken, öbür yandan da tarım yapılan topraklardaki kırsal nüfusu kitleler biçiminde göçe zorladı. Ayrıca savaş ve iç savaşlar, insan gücünün ve kıt kaynakların açlıkla savaşmak yerine silahlara yatırılmasına yol açtı. Mozambik'te 1980'lerde yaşanan ülke tarihinin en büyük kuraklığı, ayaklanmalarla birleşince 4,5 milyon kişi açlık sınırına dayandı. Bu ülkede on binlerce insanın açlıktan öldüğü sanılıyor. Kuraklık ve süregelen iç savaş Çad'da 1983'ün sonlarında üç hafta içinde 500 bin kişinin açlıktan ölmesine yol açtı. 1980'lerin ortasında Etiyopya ve Somali' de kuraklık ve iç çatışmalar nedeniyle savaştan kaçan ve yiyecek arayan 2 milyondan fazla insan yaşadıkları toprakları terk ederek göç etti. 198485 yıllarında 7 milyon kişi açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Bu dönemde 1 milyon kişinin öldüğü sanılıyor. 198788 yıllarında Sudan'da açlıktan ölenlerin sayısı 250 bini buldu. 1989 ve 1990'ın başlarında Etiyopya ve Sudan'da yeni bir açlık tehlikesi baş gösterdi. Bu kez kıtlık, kuraklığa bağlı değildi. 1988'de Eritre ve Tigre bölgesi dışında Etiyopya'ya yağan yağmur ve elde edilen ürün kıtlık tehlikesi doğurma sınırının üstünde gerçekleşti. Ayrıca, uluslararası kuruluşlarca yeterli yiyecek yardımı da sağlandı. Ama Etiyopya yönetimi isyancıların denetimi altındaki Eritre ve Tigre bölgelerini abluka altına alarak, yardım gönderilmesini engelledi. 1990 yılı içinde yalnızca bu bölgede 4,5 milyon kişinin açlıktan ölme tehlikesi içinde olduğu sanılmaktadır. 1988-89 yıllarında oldukça iyi yağmur alan Sudan'da da yönetim, kendine karşı olan isyancıların bulunduğu bölgelere yiyecek ve ilaçların gönderilmesini engellemektedir. Sık sık kıtlık ve açlık sorunuyla karşı karşıya kalan Afrika'ya başta Birleşmiş Milletler olmak üzere birçok ülke ve kuruluş yardım göndermektedir. Ama yalnızca dış yardımla açlık sorunuyla baş edebilmek olanaklı değildir. Kıtada hüküm süren yoksulluk ve açlık, uzun dönemli toplumsal, siyasal ve ekonomik önlemlerin alınabilmesiyle kökten çözümlenebilir. Günümüzde yetersiz beslenme başta çocuklar olmak üzere milyonlarca kişiyi çeşitli

sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bırakmaktadır. Göçmen kamplarına sığman binlerce insan pirinç, mısır, yulaf çorbası ve bezelyeden oluşan günlük besinleriyle açlıktan ölmemekte ama başta göz hastalıkları olmak üzere çeşitli hastalıklara yakalanmaktadır. Birçok çocuk yeterli suyun olmayışı, protein ve vitamin eksikliği gibi nedenlerle sağlığını yitirmiştir. Ø AFRİKA'DA ALT YAPI Doğal kaynaklar açısından dünyanın en zengin coğrafyalarından biri olmasına rağmen Afrika dünyanın en gelişmemiş ve fakir bölgelerinden biridir. Bunun bir başka nedeni bölgenin çok çeşitli hastalıklarla (AIDS, sıtma) boğuşması, ciddi insan hakları ihlalleri, merkezi planlamada kaynaklanan başarısızlıklar, dış merkezlere girişte yaşanan zorluklar, yozlaşmış hükümetler ve sık sık yaşanan askeri ve iç çatışmalardır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları raporlarına göre en sonda yer alan 25 ülkenin hepsi Afrika kıtasındadır. Kıtlığın merkezi olarak bilinen Afrika günümüz insanlarında odak noktası olmuştur. Yıllar boyunca sömürülen bu kıta hala kendi olanaklarıyla ayakta kalmaya çalışmaktadır. Bu insanlık dramına göz yumulmakta ve yeterince yardım yapılmaktadır. Başka opsiyonu olmayan bu insanlar ölüme terk edilmektedir Afrika üzerindeki diğer devletlerin bu hegemonyacı yapısı en yüce yasa olan insanların ortak yasası vicdan yapısına aykırıdır Afrika kıtasında öncelikle alt yapı çalışmaları yapılmalıdır çünkü belirli bir alt yapısı olmadığı yabancı yatırımı mahkûm edilmektedir Afrika günümüzde iç ve dış sorunlarını çözmeye çabalamaktadır. Yapılan değerlendirmelerde, Afrika nın geleceğini ülkeler arasındaki savaştan ziyade, ülkelerin içindeki karışıklık ve çatışmaların tehdit ettiği ileri sürülmektedir. Afrika nın bugün dünya ekonomik ve siyasal konjonktüründe ki yerinin sağlamlaştırılmasını gerçekleştirmek, Kıta nın uluslararası toplumdaki konumunun etkinleştirilmesini sağlamak ve Afrika ülkelerinin dünya politikasının oluşturulmasında önemli bir rol oynamalarını mümkün kılmak için de Kıta ya yönelik yabancı yatırımların artırılması gereklidir. Bütün bu çabalar, Kıta nın sömürge geçmişinin ortaya çıkardığı olumsuzlukların giderilmesi amacıyla gelişmiş ve Afrika da sömürge sahibi olmuş ülkeler tarafından yerine getirilmesi gerekli görevlerdir. Pek çok ülkenin son yıllarda artan yatırım hamlelerine rağmen başlıca enerji, su ve ulaşım gibi altyapı hizmetleri halen zor şartlar altında yürütülmektedir. Afrika'nın alt yapısını üç kategoride inceleyelim: 1-Afrika'nın ekonomik altyapısı 2-Afrika'nın sosyal altyapısı 3-Afrika'nın teknik altyapısı Afrika'nın Ekonomik Altyapısı: Afrika'nın en büyük ekonomik sorunu doğal kaynaklarını kullanamaması doğal kaynaklarını kullanabilecek teknolojiden yoksun olmasıdır ve diğer ülkelerin yaptığı yardımların günü kurtarma şeklinde olmasıdır. Afrika ülkelerinin ekonomik alt yapısının yetersiz olması ekonomik gelişmişliğin önündeki en büyük engellerden biridir. Afrika'nın Teknik Alt Yapısı: Altyapı, bir bölgede ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesinde temel ya da bir diğer ifadeyle zorunlu bir gereksinimdir. Günümüz itibariyle, Afrika nın altyapısının son derece yetersiz olduğunu ifade etmek mümkündür. Buna karşın Afrikalı liderler, kıtadaki altyapının geliştirilmesinin aciliyetini bugün daha iyi görmektedirler. Bunun yanı sıra Bölgesel Ekonomik topluluklardan özellikle Güney Afrika Kalkınma

Topluluğu (SADC) ve Doğu Afrika Topluluğu nun (EAC) altyapı alanında umut verici gelişmeler kaydettikleri görülmektedir. Altyapının geliştirilmesi ve bu alandaki ihtiyaçların giderilmesi; yoksulluğun azaltılmasında ve sosyoekonomik kalkınma hedeflerine ulaşılmasında kıtanın işini kolaylaştıracak faktörlerin başında gelmektedir. Afrika Birliği Komisyonu, kıtanın sosyoekonomik kalkınmasında, altyapının gelişmesinde, bu yöndeki politikaların koordine edilmesinde ve uyumlaştırılmasında sorumlu olan organdır. Bu çerçevede, Zirve kapsamında 26-27 Ocak ta Daimi Temsilciler Komitesi, 29-30 Ocak ta Yürütme Konseyi, 1-3 Şubat tarihlerinde ise Afrika Birliği Asamblesi, Etiyopya nın başkenti ve aynı zamanda Afrika Birliği nin merkezi olan Addis Ababa da bir araya gelerek, önümüzdeki süreçte izlenecek temel politikaları ele almışlardır. 28 Ocak ise Afrika Birliği Altyapı Günü olarak belirlenmiştir. Altyapı, ekonomik kalkınmanın temelini oluşturmaktadır ve buna yönelik olumlu yönde katkılar sağlayacak olan tüm farklı sektörleri içermektedir. Zirve de özellikle nakliyat ve enerji sektörlerinin de önemi vurgulandı. Dünyadaki en maliyetli nakliyat halen Afrika dadır. Örneğin, Japonya dan Abidjan a (Fildişi Sahili) bir aracın deniz yoluyla nakliyatının maliyeti (sigorta dahil) 1500 dolar iken, aynı aracın Addis Ababa dan Abidjan a nakliyatının maliyeti 5000 doları bulmaktadır. Nakliyat konusundaki yüksek maliyet sorunu, özellikle denize kıyısı olmayan ülkeler açısından geçerlidir. Nakliyatın maliyeti, Afrika ülkelerinde ortalama ihracat bedelinin %14 üne karşılık gelmektedir. Ancak söz konusu oran Malavi de %56, Çad da %52, Ruanda da ise %48 dir. Öte yandan şehirlerarası nakliyatın %90 ı karayolundan gerçekleşmekte, buna karşın 2 milyon m2 lik yolun yalnızca %27,6 sı döşenmiştir. Afrika da her 1000 km2 de 3 km demiryolu ağı bulunmaktadır. Bunun eksikliği özellikle Orta ve Batı Afrika da büyük ölçüde hissedilmektedir. Afrika nın uluslararası ticaretinin %92-97 si de denizyolundan sağlanmaktadır. Afrika da 80 büyük liman mevcuttur, ancak bunların donanımı oldukça yetersiz ve verimsizdir. Afrika Birliği Komisyonu, 2004-2007 dönemindeki Stratejik Planı çerçevesinde Bağlantı Afrika başlıklı bir öncelik programı hazırlamıştır. Bölgesel Ekonomik Topluluklar, diğer bölgesel ve uluslararası kuruluşlar da bu girişimi desteklemişlerdir. Bu çerçevede, tüm altyapı projelerine yönelik bir bilgi haritasının oluşturulması, politikaların uyumlaştırılması ve kaynakların en uygun biçimde kullanılması gerekmektedir. Zirve; kıtadaki altyapının gelişimi için ihtiyaçların giderilmesini ve bunun için en uygun stratejilerin geliştirilmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Afrika kıtasında yoksulluğun azaltılması, sosyo- ekonomik kalkınmada enerji kaynaklarına güvenli bir biçimde erişilmesi büyük önem taşımaktadır. Altyapı konusundaki temel güçlüklerin tartışılması ve söz konusu engellerin ortadan kaldırılmasına yönelik politikaların ve stratejilerin uygulanması, kıtadaki projeler için işbirliği ve gerekli fonların tahsisi konusunda kalkınma ortaklarının görüşlerine başvurulması gerekmektedir. Kıta ülkelerinin dışarıdan beklentileri; Afrika daki altyapı yatırımlarının arttırılması, engellerin ve kısıtlamaların ortadan kaldırılması ve projelerin uygulanmasına yönelik siyasal vaatlerin yerine getirilmesi, devam etmekte olan faaliyet ve girişimlerin desteklenmesidir. Afrika kıtası; petrol, kömür, hidroelektrik, doğalgaz ve yenilenebilir enerji kaynakları açısından son derece zengindir. Ancak, kaynakların dağılımı eşit olmamakla birlikte kaynakların bulunduğu bölgeler, merkezlere uzak konumda bulunmaktadır. Afrika nın ticari enerji kaynakları halen az gelişmiş olmakla birlikte; boru hatlarının,

elektrik nakil ve dağıtım ağlarının altyapı açısından geliştiği söylenemez. Ayrıca, müşterilere ulaşımı da güvenli değildir ve daha önce de ifade edildiği gibi yüksek maliyet sorunu söz konusudur. Afrika nın enerji kaynaklarının etkin bir biçimde kullanılabilmesi için teminat altına alınması enerji kaynaklarının çoğaltılması ve Bölgesel Ekonomik Toplulukların üyelerinin arasında dağıtılması gerekmektedir. Birçok Afrika ülkesinde özel sektörün ekonomik faaliyetlere katkısı son derece sınırlıdır. Son dönemde özel sektörün ekonomik faaliyetlerdeki ağırlığını arttırması, bu yönde teşvik edilmesi ve özellikle altyapının gelişimine ilişkin bölgesel projelerde daha fazla yer alması büyük önem taşımaktadır. Zirve de BM Genel Sekreteri Ban Ki- Moon, kıtanın içinde bulunduğu sorunlar karşısında Afrika ülkelerine birlik ve beraberlik çerçevesinde hareket etmeleri ve stratejilerini güçlendirmeleri çağrısında bulunurken; Afrika Birliği nin barış ve güvenlik, çatışma çözümü ve gıda güvenliği konularında sarf ettiği çabaları takdirle karşıladıklarını belirterek, Afrika nın Milenyum Kalkınma Hedefleri ne ulaşması konusundaki umudunu yineledi. Öte yandan, Afrikalı liderler tarafından son dönemde dünya ekonomisindeki durgunluk nedeniyle yatırımlarda düşüşlerin beklendiği, buna karşın umutsuzluğa düşülmemesi gerektiği ifade edilirken, Afrika Birliği olarak izlenen politikaların umut verici olduğu kaydedildi. Sonuç olarak Afrika da altyapının gelişimi, şüphesiz daha birçok alanda kıtanın kalkınmasına ışık tutacak ve Milenyum Kalkınma Hedefleri ne ulaşılmasına da zemin hazırlayacaktır. Afrika nın sosyal alt yapısı: Bölgenin büyük ölçüde dış güçler tarafından tahribatı bu durumun beraberinde getirdiği iç savaşları, isyancıları ve bunlarla çatışma halinde olan hükümet güçleri, süregelen istikrarsızlık sosyal yapıyı zaman içinde adeta kaosa dönüştürmüş durumda bölge hakları kendilerine güven, yiyecek, hizmet tada umut vermeyen ülkelerini vatanları olarak kabul ederek yaşamak zorundalar. Bu da kitleler halinde bölgeyi terk etmelerine sebep oluyor. Mültecilik Afrikalılar için dünyanın her tarafında Afrikalı olduklarını hatırlatır nitelikli bir başka sorun dünya devletlerinin sömürücü tutumları bir tarafa Afrika ülkelerinde var olan kaosu körükleyen bir başka sosyal oluşum da klan sistemi. Bazıları birbiri ile barış içinde yaşayıp klanlar arası evlilik yapan bazılarıysa ezelden düşman olan bu aşiretlerin içinde çeşitli kademelerde alt klanlar yer alıyor. Birçok Afrika ülkesinde işsiz ve evsiz olmanın yanı sıra fahiş gıda fiyatlarıyla da karşı karşıya olan halklar ancak yardımla ayakta durabiliyor. Yardım koşularının yağmacılığa maruz kalmasının ve bölgedeki yetersizliğinin yanı sıra bölgenin bir gerçeği olan uyuşturucu kartelleri. Afrika kıtasında Özellikle Batı ve Orta Afrika kısımlarından özellikle kokain ticaretinden 900milyon dolar civarlarında bir para akışının olduğu ve kullananların sayısının ortalama 2.5 milyon kişiye ulaştığı 2012 verilerinde yer almaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Birleşmiş Milletler Suç ve Uyuşturucuyla Mücadele Bürosu Başkanı Yuri Fedotov sınır kontrollerinin eksikliği yasalardaki uygulama esneklikleri ve bölgelerde bulunan yolsuzlukların da olanak sağladığı ortamda Amerikalı (güney)uyuşturucu kartellerinin Avrupa ya uyuşturucu naklinde en ideal ve kısa yol olduğunu vurgulamıştır. Ø AFRİKADAKİ SOSYAL SORUNLAR Uluslararası Af Örgütü, 20 Haziran 2011 Dünya Mülteciler Günü nde tüm dünya Somalili mültecilerin insan haklarının korunması üzerine odaklanmalı dedi.

Çok sayıda Somalili, güney ve orta Somali de bitmeyen silahlı çatışma, insan hakları krizi ve insani acil durumdan ötürü korunma ve sığınma sağlamak için komşu ülkelere kaçmanın yollarını aramaya devam ediyor. Ancak bir kere ülkelerini terk ettiklerinde, birçok Somalili daha da fazla insan hakları ihlallerine maruz kalıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ne (BMMYK) göre, 2011 yıllı Nisan ayı sonu itibariyle, 1.46 milyon Somalili ülke içinde yerinde edilmiş ve 732,000 den fazlası komşu ülkelerde mülteci olarak kaydedilmişti. Çoğunluğu Somalili olan 350,000 den fazla mülteci, Kenya nın kuzey doğusundaki dünyanın en büyük mülteci kampı haline gelen Dadaab kamplarında yaşıyorlar. Kenya, dünya çapında Somalili mültecilerin aslan payına ev sahipliği yapıyor. Sadece 2011 yılının ilk dört ayı içerisinde 40,000 den fazla Somalili Kenya ya giriş yapmıştır. Uluslararası Af Örgütü daha önce Dadaab kamplarının kalabalıklığının nasıl aslen 90,000 kişilik yapılmış olan yerleşimin barınma, tıbbi yardım, su ve eğitim dâhil mültecilerin başlıca hizmetlere erişimini baltaladığının altını çizmişti. Uluslararası Af Örgütü polis tarafından yapılan ihlaller ve Kenya güvenlik güçleri tarafından zorla geri göndermeleri dâhil Somalili mültecilerin maruz kaldığı insan hakları ihlallerini belgelemiştir. ÖNERİLER; Uluslararası toplum sorumluluk paylaşım ruhu ile hareket ederek, Kenya dışına ve bölgedeki diğer güvenli üçüncü ülkelere yeniden yerleştirilen Somalili mültecilerin sayısını önemli ölçüde arttırmalıdır, böylece onlar sonunda mülteci olarak elde ettikleri haklarının hepsinden yararlanabilirler. Bu göstermelik bir jestten daha fazlası olmalıdır. Uluslararası Af Örgütü, Kenya hükümetine derhal Dadaab mülteci kampına ek olarak mültecilerin Ifo II kampına yerleştirilmelerine izin vermeleri için çağrıda bulunuyor. Ayrıca uluslararası toplum bu konuda elinden geleni yapmalı ve en savunmasız olan kişilere öncelik vererek Somalili mültecileri yeniden yerleştirmelidir. Devletler ayrıca, BMMYK nın Libya daki silahlı çatışmalardan dolayı zorla yerinden edilenlerin - birçok Somalili mülteciler ve sığınmacılar da dâhil acil yeniden yerleştirilmeleri için yaptığı çağrıyı desteklemeliler. Ayrıca, uluslararası toplum insanların güney ve orta Somali ye geri gönderilmelerini kati suretle reddetmeli ve girişimleri kınamalıdır. Kenya, güney ve orta Somali ye zorla geri gönderen tek ülke değildir. 2010 da, Suudi Arabistan, Kanada, Hollanda, İsveç ve İngiltere Somali uyrukluların ülkenin bu bölgelerine geri gönderilmelerine karşı olan BMMYK nın yürürlükteki yönlendirmesini açıkça göz ardı ederek güney ve orta Somali ye zorla geri göndermeye yönelik girişimler de bulunmuş veya geri göndermeleri gerçekleştirmişlerdir. Devletler, geri dönenlerin bu alanlarda ciddi zararla karşı karşıya kalma riskleri olduğu sürece kimseyi güney ve orta Somali ye göndermeyeceklerini açıkça belirtmelidirler. Kaynak: Af Örgütü'nün Türkiye Şubesinin sayfasından alınmıştır. Afrika da Barış ve Güvenlik Sorunu: Afrika Birliği Saldırmazlık ve Ortak Savunma Paktı Büyükelçi(E)Doç.Dr.Ali Engin OBA Afrika da son dönemde ortaya çıkan savaşlar ve çatışmalar milyonlarca insanın hayatına mal olmuş, gerçekleştirilmiş bulunan ekonomik kalkınmanın da önemli bir kısmını ortadan kaldırmıştır. Bugün Afrika nın ihtiyaç duyduğu sürdürebilir kalkınma

barış ve güvenlik gerektirmektedir. Başka bir deyişle, barış ile güvenlik Afrika nın kalkınması için başlıca ön şartları oluşturmaktadır. Genellikle Afrika, dünyanın en fazla çatışmanın yer aldığı kıta olarak anılmaktadır.2 Gerçekten, Afrika, askeri çatışmalar nedeniyle savaş kurbanları sayısının en yüksek olduğu kıta durumundadır. Kongo Demokratik Cumhuriyeti nin doğusunda meydana gelen silahlı çatışmalarda 3 milyon kişi hayatını kaybetmiş bulunmaktadır.5 Afrika ülkelerinin %60 ı askeri şiddetin kurbanı olmuştur. Yapılan hesaplara göre her beş Afrikalıdan biri silahlı çatışmanın etkisi altında kalmaktadır. Afrika nın güneyindeki ülkeler için ciddi bir güvenlik sorunu arzeden Ruandalı milislerin oluşturduğu FDLR örgütü, uzun süredir Ruanda, Uganda ve DKC topraklarında terör faaliyetlerine devam etmektedir. Örgüt, bölge ülkelerinin güvenlik güçleriyle çatışmanın yanında sivil halka yönelik şiddet olaylarıyla da tepkileri üzerine çekmektedir. FDLR örgütünün terör eylemleri sırasında sadece bu yıl itibariyle binden fazla sivilin öldüğü ve dokuz yüz bin kişinin de evlerini terk etmek zorunda kaldığı belirtilmektedir. DKC ve diğer bölge ülkeleri de Birleşmiş Milletler Barış Gücü destekli operasyonlarda silahsız gruplara da hukuk dışı uygulamalarda bulunmaktadırlar. DKC ordu birimlerince gerçekleştirilen operasyonlar sırasında altmışın üzerinde sivilin hayatını kaybettiği ileri sürülmektedir. Ø ETNİK ÇATIŞMA VE KABİLELER; Etnik Çatışmaların Temelleri Sömürgeciliğin tüm kıtaya egemen olması Afrika da büyük bir yıkıma yol açacaktı. Kıtanın sahip olduğu her şey kapitalizmin ihtiyaçları doğrultusunda harcanmıştır. Özellikle doğal kaynaklar Avrupa daki endüstri merkezlerinin yağmasına uğramıştır. Ama sömürgeciliğin ihtiyacı sadece doğal kaynaklarla sınırlı kalmıyordu. Hammadde kaynaklarının yanında esas olarak Afrika insanı da gelişen kapitalizmin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılacaktı. Bunun en belirgin olarak gözüktüğü yer köle ticaretidir. Kapitalizm daha önce işgal ettiği Latin Amerika da egemenliğini sağlamak için pek çok yerliyi katletmişti. Şimdi ise kurduğu tarım plantasyonlarında zorla çalıştıracak işgücüne ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacı karşılamak ise Afrika insanının köle olarak Latin Amerika ya götürülüp zorla çalıştırılmasıyla karşılanacaktı. Batının sömürüsüne kadar Afrika da kölecilik Sudan başta olmak üzere belli yerlerde görülmekteydi. Fakat en belirgin yer olduğu Sudan da bile ekonominin temeli haline gelmemişti. Ayrıca İslamiyet in yayılmasıyla kölecilik gerileme sürecine de girmişti. Sömürgeciliğin ilk olarak yarattığı yıkım köleciliğin tüm kıtaya başlı başına bir sektör olarak yayılmasıdır. O zamana kadar köleler ancak kabileler arası savaşlardan elde ediliyordu. Kölecilik başat ekonomik sistem olmadığı için köle elde etmek için savaşlar yaşanmıyordu. Sömürgeciliğin yayılmasıyla birlikte tüm kıtada köle avı başlamıştır. Kabile Çatışmalarının Nitelik Değiştirmesi ve Sürekli Olması Bunun ekonomik açıdan işgücünün yok edilmesi veya ahlaki açıdan zararları tabii ki tartışılmaz. Ama bu durumun Afrika da yaptığı en büyük tahribat kabile savaşlarının süreklilik kazanmasıdır.

İlk önceleri Batılıların kendi başlarına yaptıkları köle avı zamanla bazı kabile önderlerine devredilmiştir. Bunlar belli komisyonlar karşılığında köle ticaretine girmişlerdir. Bundan sonra bazı kabilelerin komşu kabilelerin köylerine saldırması süreklilik haline gelmiştir. Kabile yapısının etkin olduğu kıtada o zamana kadar pek çok devlet, pek çok kabileyi birleştirebilirken artık böyle toplumsal organizasyona girmenin altyapısı da ortadan kalkmıştır. Çünkü şimdiye kadar aralarında keskin bir düşmanlık bulunmayan kabilelerin arasına artık düşmanlık girmiştir. Emperyalizmin günümüzde ezilen milletlerin mücadelesini engellemek için kullandığı ülke içindeki etnik ayrışmaların benzeri Afrika da kabileler arası çatışmalarla sağlanmıştır. Bu açıdan günümüzde Afrika daki etnik savaşların kökenlerini burada aramak gerekmektedir. Ruanda Olayı Ruanda Afrika nın ortasında bir ülkedir. Birinci dünya savaşı sonrasında Belçika nın payına düşen Ruanda doğal kaynaklar bakımından zengin bir yer değildi. Kahve dışında üretimleri yoktu. Belçikalılar halkı zorlayarak kendi ihtiyaçlarının fazlası üretim yaptırdılar. Ruanda halkının yüzde 90 ı Hutu, yüzde 9 u Tutsi, yüzde 1 i Pigme kabilesinden oluşmaktaydı. Bu kabileler o zamana kadar beraber yaşamışlardı, aralarında herhangi bir ayrım söz konusu değildi. Ancak Belçika, Ruanda yı kolay yönetmek için bu iki kabile arasında ayrımcılık oluşturmaya çalışmıştır. Belçika azınlıkta olan Tutsileri ülkede ayrıcalıklı bir konuma getirerek Hutuların nefretlerini kazanmalarına sebebiyet verdi. Belçika sömürge yönetimi Tutsilerin, Hutulara göre üstün olduklarını, Hutuların aşağı bir ırk olduklarını savundular. Bu uygulamalar iki halkı birbirinden uzaklaştırarak düşman haline getirdi. II.Dünya savaşından sonra 1962 yılında Ruanda bağımsızlığını ilan etti. Ülkede yapılan seçimleri Hutular kazandı. Hutulara dayanan hükümet de Tutsileri sürgüne zorladı. Tutsilerin önemli bir bölümü komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldılar. Satır ve sivri uçlu sopalarla her şey katliama dönüştü. Hutular ülkede Tutsi avına çıktılar. Birkaç ay içinde 600 bin insan katledildi. Katliamın genişlemesi üzerine komşu ülkelerdeki Tutsiler saldırıya geçti. O zamana dek sessiz kalan Fransa Hutu hükümetine destek verince katliama uğrayan Tutsilerin ve anlayışlı Hutuların sayısı 800 bine yükseldi. Ø ÜLKELER NİJERYA Nijerya federal bağımsız bir cumhuriyettir. Federal hükümet merkezinden başka 19 eyalet bölgesine ayrılır. Devlet başkanı seçimle başa gelir. Birinci dünya savaşından sonra başlayan milliyetçilik hareketleri, Nijeryalılar arasında yabancılara karşı isyan etme ve bağımsızlığı elde etme düşüncesini getirdi.1950 yılında, idare gücünü, merkezi otoriteyle üç ayrı bölgenin meclisleri arasında paylaştıran yeni bir federal sistem getirildi. Daha sonra 1954 yılında ilan

edilen anayasa, kuzey, batı ve doğu bölgeleri güçlü bir merkezi hükümete bağlı olarak halka kanuni hakları verdi ve ilk iş olarak 1960 yılında bağımsızlığı elde ettiler, 1963 yılında ise Cumhuriyeti ilan edildi. Merkezi yönetimde çok partili demokratik sisteme ise tam anlamıyla ancak 1994'te geçilebildi. Bugün için Nijerya Afrika nın en gelişmiş ülkelerinden biri haline geldi. Dünyanın nüfus bakımından dokuzuncu ülkesi olan Nijerya, yaklaşık 140.003.500 nüfusuyla Afrika nın en kalabalık ve nüfus artışının en yüksek olduğu ülkesidir. Ülke genelinde okuma-yazma oranı % 50 dir. Kabileler arasında adet, örf, dil, din ve yaşantı bakımından birçok farklılık vardır. Nijerya nüfusunun yarıdan çoğu Müslümandır aynı zamanda Avrupalı bir miktar Hıristiyan vardır. Bazı kabileler ise hâlâ putperesttir Ekonomi daha çok tarıma dayanır. Nijerya nın ihracatının büyük bir bölümünü, petrol ve yan ürünleri teşkil etmektedir. Ayrıca doğal gaz bakımından da oldukça zengindir. İhracatının % 95 ini ham petrol teşkil eder. Kişi başına düşen milli gelir 370 dolardır. İş gücünün % 60 ı tarım, % 20 si ticaretle ilgilidir MALİ-FRANSA Mali 'nin su an içinde bulunduğu çatışma görünürde din çatışması olsa bile din çatışması değil kuzeyde yerleşik olan müttefik kabilelerin bağımsızlık mücadelesidir. Din çatışması değil çünkü ülke nüfusunun zaten %90'ı Müslüman. Mali'nin askeri gücü yetersiz kaldığı için Fransa'dan yardım talep etmiştir. Fransa'nın Mali'ye düzenlediği işgal teröristlere karşı bir askeri operasyon gibi görünse de, bu buzdağının görünen kısmıdır. Fransa'nın işgalinin altında Mali'de bulunan uranyum kaynakları yer alıyor. Zenginleştirilmiş uranyum, hem sivil amaçla elektrik üretimi için kullanılan reaktörler hem de askeri amaçlı nükleer silahlar için önemli bir yakıttır. Nükleer güç Fransa'da elektrik üretmek için birincil kaynaktı. Fransa nın Mali de 4 bin askeri bulunuyor. Fransa nın 11 Ocak ta Mali yi işgal etmesinden bu yana ölen Fransız askerlerinin sayısının ikiye ulaştı. Fransa'yı çekilme kararını iten gerekçe henüz Mali'de uzun süre kalabilecek bir askeri üsten mahrum oluşu. Alman hükümeti Mali 'ye eğitim misyonu çerçevesinde asker gönderme kararı aldı. Alman kabinesi aldığı kararla Mali 'ye AB eğitim çerçevesinde 180, bölgedeki silahlı mücadeleye destek vermek amacıyla da 150 civarında asker gönderecek. Fransa'nın askeri müdahalede bulunduğu radikal İslamcı Ensar Din örgütü, güçlü bir karsı koyucu konumunda. Uluslararası haber ajansı Reuters'a açıklama yapan Ensar Din örgütü sözcüsü Sanda Ould Boumama, "Sadece Fransız rehineler için değil, Müslüman ülkelerinde bulunan tüm Fransızlar için kötü sonuçları olacaktır" dedi. ETİYOPYA Etiyopya veya Etyopya, resmî adıyla Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti büyük bir Doğu Afrika ülkesidir, aynı zamanda Afrika nın en eski bağımsız devletidir. 1974 yılına kadar bir krallık olan Etiyopya da kral devrilerek 1975 te rejimin cuntacılar tarafından değiştirildiği ilan edilmiş, cunta sosyalist bir rejimi benimsenmiş ve1987 de kabul edilen anayasa ile seçimler yapılarak demokrasiye geçilmiştir. Etiyopya karışık bir etnik yapıya sahiptir. Ülkeyi dini inanışı bakımında da inceleyecek olursak; Halkın % 55 i Hıristiyan, % 37 si Müslüman, % 8 i ise diğer dinlere mensuptur. Eğitim ve öğretimde ise çok geri olup, halkın ancak % 3,7 si okuma yazma bilmektedir. İlk üniversitesi ancak 1951 yılında açılmıştır.

KONGO 1870 lerin sonunda Kongo Belçika sömürgesi oluyordu. Kongo bundan sonra Belçika nın maden yatağı ve mamul madde pazarı haline gelecekti. Özellikle Katanga bölgesi zengin maden yataklarına sahip olması nedeniyle ekonomik olarak diğer bölgelerden daha çok ön plana çıkmıştır. Ülkede ekonomik farklılaşmanın yanında etnik, kabilesel farklılaşmalar da ön plandadır. Belçika hükümeti Kongoluların bir araya gelmesini önlemek için kabileciliği ön plana çıkartıyordu. Bu amaçla Belçika hükümeti ancak belirli kabile mensuplarının bir araya gelebileceği kültürel örgütlenmelerin önünü açmıştı. Ama siyasi birliktelikler yasaktı. Bu kültürel kuruluşların içinde Bakango kabilesi için kurulan Aboka adlı kültür derneği ön plana çıkıyordu. Zamanla Aboka siyasileşiyor ve bağımsızlıktan söz etmeye başlıyordu. Zamanla ülkede siyasi partiler tüm yasaklamalara karşı kuruldu ama bu parçalanmış siyasi yapı içinde çıkan partilerin hepsi değişik kabileleri temsil etmekteydi. Belçika hükümeti siyasi parti kurulmasını engelleyemiyordu ama onları etnik temelde tutarak hem birleşmelerine engel oluyor, hem de aralarında çatışma yaratabiliyordu. Bu arada Katanga bölgesinde Lunda Kabilesi soylularından, Belçika hükümeti ile ilişki içinde bulunan Moise Tsombe tarafından federasyon yanlısı Conakat Partisi (Confederation des Ascoations du Katanga) kurulmuştu. 1960 yılında yapılan seçimleri Lumumba nın başında olduğu bağımsızlıktan ve üniter devlet yapısından yana olan Kongo Ulusal Hareketi (Mouvement National Congolaias-MNC) kazanıyordu. Conakat Ulusal Meclis teki 137 sandalyenin ancak sekizini kazanmasına rağmen, Katanga Vilayet Birliği nde 60 üyeliğin 25 ini alıyordu. Bu aynı zamanda üniter bir Kongo yönetimini engellemek isteyen Belçika nın dayattığı siyasi sistemin de yansımasıydı. Ülkedeki ekonomik ve etnik, kabilesel farklılaşmayı derinleştiren Belçika, kurduğu yönetim mekanizmasıyla siyasi farklılaşmayı da arttırıyordu. Bir süre sonra Kongo Hükümeti bağımsızlığını ilan etti. Bir hafta sonra ise Katanga eyaleti Kongo hükümetinden bağımsızlığını ilan etti. Aynı zamanlarda Force Publique adlandırılan bölgesel güvenlik birimlerinin isyanı başladı. Bu isyanı bahane eden Belçika bölgeye asker gönderdi. İç ayaklanmayı ve dış müdahaleyi aynı anda yaşayan Lumumba hükümeti Birleşmiş Milletlere başvurarak Belçika askerlerinin ülkesinden çıkmasını istedi. Ancak Birleşmiş Milletler de göz yumunca çıkan kargaşada Lumumba öldürüldü. Böylece Lumumba nın ısrarla savunduğu Kongo, Zaire, Orta Afrika Cumhuriyeti, Burundi ve Ruanda dan oluşacak olan Birleşik ve Demokratik Kongo projesi de ortadan kalkıyordu. LİBERYA Liberya bir göçmen ülkesi olarak kurulan yapay bir ülkedir. Ülkeyi Amerika dan gelen zenci göçmenler kurmuştur. Bu zenci göçmenler yerli halkı silah zoruyla ezerek egemenlik kurmuşlardır. Ticaretle uğraşan Liberya seçkinleri zamanla tamamen Batıya bağlanarak uydulaşmıştır. Emperyalistlerin sermaye ve ticaret merkezlerinden birisi olmanın yanında aynı zamanda askeri bir üs konumuna da gelmiştir. Afrika da her zaman Batının çıkarlarını savunan Liberya kıtanın ender olan liberalizm uygulamalarında en ileri giden ülke konumundadır. Batıya bu kadar bağlı ekonomik ve siyasi yapı yerlilerin ezilmesiyle birleşince zamanla ülkede iç kargaşa çıkmıştır. Liberya on yılı aşkın süredir iç savaş yaşamaktadır. Liberalizmin ve bağımlılığın bozduğu toplumsal yapı iç savaşla sonuçlanmıştır.

SOMALİ Birleşmiş Milletler eski Genel Sekreteri Boutros Ghali nin 20 önceki söylemi; Somali de gıdadan çok silah var. Bu silahlar Somalililer tarafından üretilmedi. Onlara dış güçler tarafından dış güçlerin çıkarlarına hizmet etmeleri için verildi. Bu silahları tedarik edenler bugün işlenen suçların da ortaklarıdırlar. İkinci dünya savaşı sonrası bağımsızlıklarını kazanan Afrikalı sömürü devletleri ile birlikte Somali de 1960 da bağımsız devlet olarak kuruldu.1969 yıllında ki askeri darbeye kadar 10 yıllık süreci barış ve huzur içinde geçiren ülke batılı ülkelerin tekrar harekete geçirdiği sınır çizme ve paylaşma isteğiyle ülkede henüz oturmayan temel taşlarını yerlerinden oynatmaya başladı. Said Bare ile tek parti yönetimi başladı. Sosyalizme ve Sovyet Rusya ya yakın duran Bare ülkede ayrılıkçı politikada hareket eden WSLF- Batı Somali Özgürlük Cephesini destekledi.1977 de Etiyopya ya savaş açtı ve mağlup oldu. Hemen akabinde Amerika ile yakınlaşmaya başladı.1970li yılların sonuna doğru maddi yardım almak zorunda kalan Somali yönetimi böylece IMF e kapılarını açtı. Genel olarak Afrika ülkelerine yapılan yardımlar gibi Somali ye yapılan yardımlarda teknolojik ve yatırım güçlendirmek gibi geliştirici konularda olmayıp gıda yardımı şeklinde olmuştur. Bu şekilde ülke pazarına girerek Somali nin yerli çiftçisini engelleyici bir ekonomik seyirde bulunduktan sonra zaten alt yapı ve ülkeyi geliştirmek amaçlı faaliyetlerin koşulları olmaksızın ülke ekonomisi çökme basamaklarına adım atmıştır. 1970lerde kendi kendine gıda ve üretim alanında yetebilen bir ülke bu şekilde gıda yardımı alan bir pozisyona düşmüştür. Özetle tarım yapılamadığı için değil, tarım yaptırılmadığı için Somali de gıda büyük bir probleme dönüşmüştür. Somali birçok Afrika ülkesine göre etnik olarak daha homojen bir yapıya sahiptir. Halkın büyük çoğunluğu Müslüman ve farklı diller konuşulsa da ülke genelinde tek bir dil hâkim olarak konuşulmaktadır. Ülkede kabile ve aşiretler arasında büyük bir çapta çatışmalar yaşanmazken son 20-25 yıllık süre içeresinde Somali nin en büyük problemi iç çatışmalar olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Bunun bir bakıma nedenini, İngiliz ve İtalyan sömürge yönetimlerinin Böl ve Yönet politikasını Afrika Boynuzunda aşiretlere farklı konularda empoze etmesine bağlanmaktadır. Doğal nedenlerle birlikte gelen kuraklık ve kıtlıkla beraber kendi kendine yetebilen Somali nin ortamı iyice dağılıp çatışmalara müsait bir alan haline gelmiştir. Somali nin durumu IMF ve Dünya Bankası ile görüşmeden önceki halinden daha kötü haldedir.1998-2006 aralığı ise Somali de özerk bölgelerin oluştuğu yanı devletin bölündüğü yıllardır.2007 Ocakta ise Birleşmiş Milletler görevinin haricinde ABD ilk kez Somali ye girmiş, aynı yıllarda mezhep çatışmaları ve İslamcı ayaklanmalarla ülke tekrardan iç savaş pozisyonunu almıştır. CEZAYİR Cezayir, yarı başkanlık sistemi ile yönetilen merkeziyetçi bir cumhuriyettir. Ancak sistem, uzun süre tek parti iktidarının hüküm sürdüğü bir ortamda fiiliyatta bir başkanlık sistemi şeklinde işlemiştir. Ülke, idari olarak 48 vilayete bölünmüştür. 1830-1962 yılları arasında Fransız sömürgesi altında bulunan Cezayir, 1954-1962 yılları arasında devam eden kurtuluş savaşı sonunda bağımsızlığını elde etmiştir. Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) tarafından, tek parti rejimi altında, yarı devletçi bir anlayışla yönetilmiştir. Artan toplumsal talepler neticesinde ülkede 1988 yılında siyasi ve ekonomik liberalleşme süreci başlatılmıştır.ülkede seçimle iktidara gelen bir Cumhurbaşkanının yanısıra, seçimle belirlenen bir Parlamento da mevcuttur. GSYİH sı 2010 yılında 159 milyar ABD doları (satın alma gücü paritesine göre yaklaşık 255 milyar ABD doları), fert başına milli geliri ise 4.380 ABD doları (satın alma gücü paritesine göre 7.165 ABD doları) olan Cezayir i, kalkınmakta olan ülke kategorisinde değerlendirmek mümkündür.

Cezayir de uzun yıllar boyunca uygulanan ithal ikameci ve devletçi ekonomi anlayışından sonra, 1980 li yılların sonunda kısmen ekonomik liberalleşme yaşanmış olmakla birlikte, günümüzde Cezayir in tam anlamıyla küresel ekonomiyle entegre olduğundan bahsetmek mümkün görünmemektedir. Cezayir in en büyük gelir kaynağını hidrokarbon ürünleri teşkil etmektedir. 2010 yılı itibarıyla Cezayir in ihracatının % 97 sini (55,04 milyar ABD doları) petrol ve doğalgaz ürünleri oluşturmaktadır. Hidrokarbon sektörü tek başına ülkede yaratılan katma değerinin yaklaşık % 40 ını meydana getirmektedir. 40,21 milyar ABD doları olan ithalatın büyük bir kısmını endüstriyel ekipmanlar, yarı mamuller ve gıda maddeleri oluşturmaktadır. Cezayir in Ekonomisinin son 20 yılı 1990 lı yıllarda, ülkede yaşanan terör dönemi nedeniyle ekonomik anlamda zor günler yaşayan Cezayir, 2000 yıllarda ülkeye nisbî istikrarın gelmesi, öte yandan petrol ve doğalgaz fiyatlarının yüksek seyretmesi sayesinde dış borçlarını önemli ölçüde azaltmış (4 milyar ABD doları civarında) ve büyük miktarda döviz rezervi elde etmiştir (161 milyar ABD doları). Söz konusu döviz rezervi ile önümüzdeki dönemde petrol ve doğalgaz satışlarından elde edilmesi beklenen ilave gelirlerin sağlayacağı toplam 286 milyar ABD dolarının, 2010-2014 beş yıllık kalkınma planı kapsamında altyapı projelerine harcanması öngörülmektedir. Cezayir de 2010 yılında büyüme, % 3,3, enflasyon % 3,9, işsizlik ise % 10 olarak gerçekleşmiştir. Günümüzde, Cezayir Türkiye yi Batı ülkeleri arasında kendine en yakın devlet olarak değerlendirmektedir. Bunda, tarihi nedenlerin yanısıra, ülkemizin nüfusunun çoğunluğunun Müslüman olması, NATO üyeliğimiz ve AB adaylığımız gibi unsurlar rol oynamaktadır. Nitekim, Türkiye, Cezayir tarafından İspanya, İtalya ve Portekiz le birlikte stratejik ortak olarak değerlendirilmektedir. Son dönemde gerek üst düzey siyasi, gerek teknik heyetler seviyesinde karşılıklı ziyaretlerde artış görülmüş ve iki ülke arasındaki işbirliği yelpazesinin giderek daha geniş konuları kapsaması sağlanmıştır. Cezayir, ülkemizin Afrika kıtasındaki en önemli ticaret ortağı konumundadır. 2010 yılında, ülkemiz Cezayir e 1,5 milyar ABD doları civarında ihracat gerçekleştirmiştir. Cezayir in ülkemize ihracatı ise aynı dönemde 2,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Cezayir de 200 ü aşkın Türk şirketi, ağırlıklı olarak inşaat ve altyapı alanlarında olmak üzere faaliyet göstermektedir. Cezayir de 5000 kadar Türk vatandaşı ikamet etmektedir. Arap Baharı ve Cezayir Cezayir'de 2010'un aralık ayından beridir devam eden protesto gösterileridir. Göstericiler tarafından gösterilen sebepler, işsizlik, gıda enflasyonu, evsizlik, usulsüzlük, ifade özgürlüğü ve kötü yaşam koşullarıdır. Daha önceki yıllarda yerel gösteriler sıkça yapılmış olsa da, tüm ülke çapında eşzamanlı gösteriler 2011'in ocak ayında patlak verdi. Bunlar hükümetin gıda fiyatlarını düşürmesiyle bastırıldı; fakat daha sonra çoğunlukla hükümet binalarının önünde gerçekleşen kendini yakma eylemleri başladı. Muhalefet partileri 1992'deki darbeden beridir olağanüstü hal bulunan Cezayir'in hükümetinden izin almadan yasadışı nitelikte gösteriler düzenlemeye başladı. FAS Afrika kıtasının kuzey batısındadır ve başkenti Rabat tır.62 vilayet ve 16 idari bölgeden oluşan kuzey Afrika bölgesi ülkesi, Afrika Birliği Örgütüne üye olmayan tek Afrika ülkesidir. Konum olarak Cebeli Tarık boğazına hakimdir. Yaklaşık olarak 2011 sayımlarına göre 32 milyona yakın nüfusu vardır. Fas nüfusunun % 59 unu

Ortadoğu dan gelmiş Araplar, % 40 ını ise bölgeye daha önce yerleşmiş Berberiler oluşturmaktadırlar. Ortadoğu dan gelen Araplar ne Arap kimliğini tam anlamıyla devam ettirmişlerdir nede yerleşerek Afrikalı kimliklerini tam olarak kazanmışlardır. Resmi dil Arapça olmakla birlikte Fransızca da yaygın olarak konuşulmaktadır. Yakın zamanda ortaya çıkan Arap Baharı hareketlenmelerinden küçük sokak gösterileri hariç etkilenmeyen kuzey Afrika ülkesinin rejiminde hiçbir değişme olmamıştır. Arap Baharı sürecinde Libya ve Mısır ülkelerinde rejim değişimi, Suriye ülkesinin iç çatışma ve kriz halinde olmasına karşın Fas bu bölgenin dışında kalmıştır. Bu dışında kalma süreci Fas için ekonomik nedenlerle açıklanamamaktadır. Parlamento ve sivil toplum ile ilişkilerden sorumlu Faslı bakan Lahbib Choubani, yoksulluğa hayır, reformlara evet altını çizerek halkın meşru yönetime olan güven temellerini sağlam tutma amacı görülebilir. Afrika nın beşinci büyük ekonomisi Fas ile Türkiye yoğun ticari alanda partner olmamalarına karşın vergi uygulamaları ticari anlaşmalar (Serbest Ticaret Anlaşması, STA)ve görüşmelerle ticari alanda aktifleşme sürecine girilmiştir. Osmanlı imparatorluğu döneminde topraklar dışında kalan Fas bu durumun dezavantajı olarak Türkiye ile sağlam ve ortak bir geçmişe sahip değildir. Fakat 1980 sonrasında daha da artan karşılıklı ülke ziyaretleri, ülkelerin işbirliği ve yakınlaşma niyetlerini belli etmiştir. Ø SAVAŞLAR VE AFRİKA Dünya genelinde 1990-2003 yılları arasında meydana gelen iç savaşların en şiddetlileri, Sahraaltı Afrika ülkelerinde yaşanmıştır. Afrika Birliği, kıtada 1963 yılından bu yana meydana gelen 30 büyük savaşı şu şekilde sınıflandırmıştır; Bağımsızlık sonrası savaşlar, siyasi savaşlar, etnik savaşlar, doğal kaynakların yani petrol, bakır, altın vb. kontrolü amacıyla yapılan savaşlar, uyuşturucu ve elmas trafiğinin kontrolü amacıyla yapılan savaşlardır. Genellikle Afrika, dünyanın en fazla çatışmanın yer aldığı kıta olarak anılmaktadır 1945 ile 1995 arasındaki dönemde meydana gelen 186 silahlı çatışmanın 48 i Afrika dadır. Elmas ve altın madenlerini, petrol rafinerilerini işleten emperyalist düşünceler, bölgedeki halkları birbirlerine kırdırmış ve Ruanda, Kongo, Sudan, Liberya, Sierra Leone ve daha pek çok ülkede uzun yıllar süren iç savaşlara, katliamlara neden olmuşlardır. Savaş, Araplarla Afrikalılar arasındaki bir etnik mücadele değildir. Bölgedeki petrole gözünü diken emperyalist güçlerin çıkmasını sağladığı bir iç savaştır DÜNYADA AFRİKA Kara Afrika Kara Afrika 1970li yıllara kadar ekonomik manada bir canlılık yaşayamadı. O dönemde gelir sağlayabilmek için genelde zenciler köle olarak pazarlarda satılmaya başlandı. Bunun sonucunda büyük bir iş gücü kaybı yaşandı ve üretim sağlanamadı. Bu da ekonomik anda gelişimi büyük oranda engelledi. Bu köle satımı genelde Avrupalı devletlere yapıldı. Bununla beraber ilişkiler gelişti ancak Afrika için büyük bir kar sağlanamadı.