PRATİSYENLİKTE STATÜ KAYBI



Benzer belgeler
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Mezun Görüşleri Anketi

AYAKTA TEŞHİS VE TEDAVİ YAPILAN ÖZEL SAĞLIK KURULUŞLARI GENELGESİ (SAĞLIK BAKANLIĞI) Çarşamba, 20 Ocak :55 -

BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İNTÖRNLÜK ÖĞRENCİLERİNİN EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Hekim, Tıp Fakültesinden mezun olarak, diploma sahibi olan kişidir.

Japonya da Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri ve Mesleki Eğitimi. Aylin Sena BELİNER

BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KLİNİK TIP BİLİMLERİ ÖĞRENCİLERİNİN STAJ EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ YÖNERGESİ

DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİNİN TANITIMI

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

YATAKLI TEDAVİ KURUMLARI DAİRESİ YATAKLI TEDAVİ KURUMLARI BAŞHEKİMİ KADROSU HİZMET ŞEMASI

Rehabilitasyon Hizmetleri

YATAKLI TEDAVİ KURUMLARI DAİRESİ DAHİLİYE UZMANI KADROSU HİZMET ŞEMASI

Acil Serviste En Sık Neler Şikayet Ediliyor? Doç. Dr. Selahattin KIYAN Ege ÜTFH Acil Tıp AD ATOK «Acilde Adli Tıp»

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Sağlık Raporları. Mesleki Sorumluluğumuz. Dr. İsmet Sayman 19. Pratisyen Hekimlik Kongresi istanbul

ÖĞRENİM HEDEFLERİ Öğrenciler 4. ve 5. sınıf stajları sonunda;

ÖĞRENİM HEDEFLERİ Öğrenciler 4. ve 5. sınıf stajları sonunda;

DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ PROGRAM YETERLİLİKLERİ

MEVLANA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İNTÖRNLÜK EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ YÖNERGESİ

b) Kurumlarca yapılacak idari iş ve işlemlere esas teşkil etmek üzere raporlama hizmeti veren sağlık personeli bu Tebliğin kapsamı dışındadır.

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü.... VALİLİĞİNE (İl Sağlık Müdürlüğü) GENELGE 2004/...

Genel Pratisyenlik Uzmanlık Eğitiminde Yeni Yönelimler

Akademisyen Gözüyle Toplum Sağlığı Merkezleri. Dr.Melikşah Ertem

KURUM TABİPLERİ VE İŞYERİ HEKİMLERİNİN YETKİLENDİRİLMİŞ AİLE HEKİMİ OLMASI ZORUNLU D E Ğ İ L D İ R.

Uzmanlık Eğitiminde Birlikte Kullanım ve İşbirliğine Sağlık Bakanlığı Eğitim Araştırma Hastanesi Eğitim Görevlisi Bakışı

Hekimlik Sanatı ve Deontolojide Neredeyiz? Doktor varken düşmana ne gerek! Hekim hekim ilişkileri etik mi?

Kurum Tabipliklerinin Standardına Dair Tebliğ

KALP, AKCİĞER, KALP-AKCİĞER VE HOMOGREFT NAKLİ MERKEZLERİ YÖNERGESİ. ( Makamın tarih ve 1832 sayılı olurları ile yürürlüğe girmiştir.

Hedefinize bizimle yürüyün...

Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Tarih:

DİŞ HEKİMİ A- GÖREVLER

TIBBİ DOKÜMANTASYON VE SEKRETERLİK

Eczacının Sağlık Sektöründeki Konumu ve. Mesleğin Genel Sorunları

Aile Sağlığı Elemanları ile Mümkün mü? / Özlem Özkan

ZİNCİRLEŞMEDEN HAYATTA KALMANIN YOLLARI

İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ Dönem 6 Öğrenim Esasları. A. Genel Tanıtım B. Çalışma Kılavuzu C. Rotasyon Tablosu D.Dönem Kurulu E.

ORTAK GÖRÜŞ 2010 ANKET VERİLERİ

Dönem VI Ön Hekimlik İç Hastalıkları Uygulama Dilimi Eğitim Programı

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME ENSTİTÜSÜ BAŞKANLIĞI GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU

MÜFETTİŞ A- GÖREVLER KULLANILAN ARAÇ, GEREÇ VE EKİPMAN ANKARA A /I

MARMARA ÜNİVERSİTESİ MAR-AHEK EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI ve DOĞUM A.D. İNTÖRN DOKTOR STAJ KARNESİ

YATAKLI TEDAVİ KURUMLARI DAİRESİ MİKROBİYOLOJİ VE ENFEKSİYON HASTALIKLARI UZMANI KADROSU HİZMET ŞEMASI

Sevgili Öğrenciler. Yrd. Doç. Dr. Mustafa SOYÖZ MÜDÜR

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI A.D. İNTÖRN DOKTOR STAJ KARNESİ

İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ YASASI SONRASI DÖNEMİN DEĞERLENDİRİLMESİ

6514 Sayılı «Tam Gün» Kanunu ile Devlet Üniversite Hastaneleri İçin Ge?rilen Düzenlemeler

T.C. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÖĞRETİM YILI DÖNEM VI HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI INTÖRN PROGRAMI

12. HAFTA. Ulusal sağlık politikaları 3. dönem (1990-günümüz )

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEZUNİYET ÖNCESİ TIP EĞİTİMİ PROGRAMI PROGRAM DEĞERLENDİRME PLANI

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

YATAKLI TEDAVİ KURUMLARI DAİRESİ HASTANE ŞUBE AMİRİ KADROSU HİZMET ŞEMASI

DÖNEM 4 BÜTÜNLEġĠK DAHĠLĠYE STAJ KURULU AMAÇ VE HEDEFLERĠ AMAÇ

IV. CETVEL (Madde 72) GÜVENLİK KUVVETLERİ ASKERİ MEMUR KADROLARI HİZMET SEMALARI 62/ /1991 TERCÜMAN MÜTERCİM KADROSU 24/1992 HİZMET ŞEMASI

İZMİR DE YENİ DEVLET ÜNİVERSİTESİ

ÖRNEKTİR UZMANLIK ALANI HEKİM İSMİ 08:00-09:00 09:00-10:00 10:00-11:00 11:00-12:00 12:00-13:00 13:00-14:00 14:00-15:00 15:00-16:00 16:00-17:00

YAŞAM BOYU SAĞLIK BLOĞU GELİŞİM İZLEM DOSYASI-2

MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ

PODOLOG A- GÖREVLER. - Ayak sağlığı ve korunmasına yönelik farkındalık geliştirilmesi çalışmalarında görev alır,

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ ALANI /ACİL TIP TEKNİSYENLİĞİ (ATT)

İÇİNDEKİLER Sayfa Atatürk ün Gençliğe Hitabesi... 1 Hekimlik Andı... 2 Önsöz... 3 Misyonumuz Vizyonumuz... 4 Bugüne Kadar Görev Alan Fakülte

ÖZEL HASTANELER YÖNETMELİĞİNDE 7 NİSAN TARİHİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER ve HUKUKİ DEĞERLENDİRME

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Atatürk EAH de Eğitim Süreci

MEDİKAL FİZİĞİN GÜNCEL DURUMU VE ÖZLÜK HAKLARI RADYOLOJİ GÖRÜŞÜ

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI A.D. İNTÖRN DOKTOR STAJ KARNESİ

Askeri Tıp Akademisi Öğrencilerinin Tıp Eğitimine Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri Açısından Yaklaşımı

Dersin adı: Elektif (Çocuk Psikiyatrisi) Görüşme Saatleri: Salı:14:00-15:00

Çevremizdeki Sağlık Kuruluşları VE Sağlık Hizmetleri

AYAKTA TEŞHİS VE TEDAVİ YAPILAN ÖZEL SAĞLIK KURULUŞLARI HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK R.G.

SAĞLIK YÖNETİMİ HASTANE YÖNETİMİ


SAĞLIK MEMURU. Hemşirelerle eş görev, yetki ve sorumluluğa sahiptir. A-GÖREVLER

SAĞLIK HİZMETİNDEN DOĞAN ZARARLARDAN SORUMLULUK HEKİM VE HASTA HAKLARI. Av. Kürşat Bafra

Üniversite Hastanelerinde Meslek Hastalığı Tanısı Çalıştayı. Kurum ve Kuruluşlar Arası İşbirliği Çalışma Grubu Raporu

Sorunlar ve Çözüm Önerileri

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İNTÖRN DOKTORLUK YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Dayanak ve Tanımlar

ÖĞRENİM HEDEFLERİ Öğrenciler 1.sınıfın sonunda;

ACİL TIP ACİL TIP STAJININ AMACI

T.C. KONAK BELEDİYESİ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ ÖRGÜTLENME, GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM

Sağlık Sektörü -SWOT Analiz-

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI SEKTÖRÜ

HEKİMLERİN MECBURİ HİZMET YÜKÜMLÜLÜĞÜ

MARMARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DEKANLIĞI Balçova 35340, İzmir. Sayı: /... /2018

MÜHENDİSLİK EĞİTİMLERİNDE ÖLÇÜMBİLİM VE KALİBRASYON KONULARINDAKİ MEVCUT DURUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ

TC. YÜKSEK ÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞI Bilkent/ANKARA. 26 Temmuz 2006

Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatının Uygulanması

İç hastalıkları eğitiminde sorunlar ve son TUKMOS önerileri

Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun Tarihi: Sayısı: 2238 R.G. Tarihi: R.G.

ÇEKİRDEK EĞİTİM MÜFREDATI GELİŞİM SÜRECİ VE İÇERİĞİ. Dr. Canan Ağalar SB FSM EAH

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI VE AİLE HEKİMLİĞİ

DUYU SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI GELİŞİM İZLEM DOSYASI

BİRİM LABORATUVARI YAPILANMASI AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI. Ahmet Başustaoğlu

ODYOMETRİST TANIM A- GÖREVLER

Resmî Gazete YÖNETMELİK. SAĞLIK BAKANLIĞI TAġRA TEġKĠLATI YATAK VE KADRO. STANDARTLARI YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK

MESLEK KAVRAMI VE MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ

(TDB Merkez Yönetim Kurulunun Şubat 2009 Tarihli Toplantısında Kabul Edilmiştir.)

Transkript:

PRATİSYENLİKTE STATÜ KAYBI (Temel İnsangücünün Ara İnsangücüne Dönüşmesi) Doç. Dr. Recep AKDUR* I. Pratisyen Hekimlik Kongresi (12-13 Mayıs 1990 Ankara) Kitabı Paragraf Ofset, Ankara 1991, s:46-51 GİRİŞ Dünyada gelişen "yeni muhafazakâr akım"a koşut olarak, ülkemizde de 24 Ocak 1980 Kararları yürürlüğe sokuldu. Bunun bir sonucu olarak, sağlık hizmetlerinin bir "kamu sorumluluğu olması düşüncesi" terk edildi. Halkın sağlığı piyasanın insafsız "arz ve talep kanunu"nun ellerine bırakılmak üzere. Bunun bir yansıması olarak, kamu kaynaklarından sağlığa ayrılan pay azaldı ve azalıyor. Buna ek olarak, ulusal gelirin toplum kesimleri arasında dağıtımı ve bölüşümü daha da bozuldu. Başta yoksul halk kesimleri olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarının ulusal gelirden aldığı pay küçüldü. Hekimlerin, bir yandan ulusal gelirden aldığı pay küçülürken, öte yandan iş yükü arttı ve iş güvencesi azaldı, İş yükü arttı, çünkü; ulusal gelirden azalan oranlarda pay alan toplum kesimlerinin sağlık sorunları dolayısı ile de hizmet talebi büyüdü. Poliklinik kapısı önünde saatlerce bekleyen ve iki - üç dakikalık bir görüşme ile alacağı reçetenin bedelini düşünen hasta sorunlarla yüklü. Kapının arkasında, akşama kadar 80-100 hastaya bakan, mesleki doyum sağlayamadığı gibi, emeğinin karşılığına uygun bir geçime de kavuşamayan hekim sorunlarla yüklü. Özet bir anlatımla, sağlık hizmeti alanlar açısından da, verenler açısından da sorunlarla yüklü bir dönemde yaşıyoruz. Bunlardan daha da önemlisi, tüm bu sorunları çözüm yoluna sokacak olan, "demokratik katılımın kanalları tıkalı. Hizmeti alanlar örgütsüz ve her türlü demokratik katılım mekanizmalarından yoksun. Tabip Odaları'nın sağladığı olanaklar ölçüsünde, demokratik katılım hakkını kullanmak İsteyen hekimler ise, müfettiş sorgulaması ve mahkeme kapılarında. Genelde tüm hekimlerin ağır sorunlarla karşı karşıya olduğu bu dönemde, bu sorunlardan en büyük payı alan kesimin pratisyen hekimler olduğu tartışma götürmez bir gerçek. Genel sorunlara ek olarak, zorunlu hizmetle ülkenin bir yanından ötesine savrulurken, bir hekim olarak algılanmaz hale geldi. Hekimden daha çok, bir ara kademe, uzmanlık için bir alt eğitim olarak algılanır oldu. Buna karşılık, hekim statüsü kazanabilmenin bir ön koşulu haline gelen, uzmanlaşma son derece zorlaştı, adeta olanaksızlaştı. PRATİSYENLİĞİN ANLAMI VE SINIRLAR1 Batı dillerindeki karşılığı ile, general practitioner, genel uygulayıcı demek olup, (*) Sağlık Müdürlüğü - ANKARA. 46

uygulamalarının sınırı bilgi, beceri ve olanakları ile sınırlıdır, en özet anlatımı ile, "ben biliyorum ve becerebilirim, olanaklarım da buna elveriyor" diyebilen pratisyen her türlü tıbbi girişimi yapar. Tek sınırlayıcısı hastaya zarar vermemektir. Gelişmiş ülkelerde pratisyenlik böyle algılanmakta ve uygulanmaktadır. Bu ülkelerin bir çoğunda, fakülte eğitiminden sonra, 1-3 yıllık süreyle çalışma yapan (eğitim alan / staj yapan) pratisyene, kendi başına çalışma yetkisi verilir. Bu yetkiyi alan hekimin yapacağı tıbbi işlemlerde hiç bir sınırlama yoktur. Bu anlayışın bir sonucu olarak, bu ülkelerde doktor denilince ilk alda gelen pratisyenlerdir. Nitekim, bu ülkelerin birçoğunda, uzmanlaşmak formal bir eğitim süreci ile değildir. Herhangi bir konu ya da alanda yetkinleşmek isteyen hekim, belli sürelerle bu alanda çalışır. Bu çalışmaları Tabipler Birliği'nce de onaylanan hekim, geri kalan meslek hayatını bu alanda çalışarak tamamlar. Yani uzmanlaşmak, hekimin belli bir alanda yetkinleşme tercihidir. Yoksa, bizde olduğu gibi, hekimlik unvanı kazanmanın bir ön koşulu değildir. Sovyetler Birliği ve benzeri bazı ülkelerde daha değişik bir uygulama vardır. Hekim adayı, fakültenin son iki yılında, dahiliye, çocuk, genel cerrahi veya kadın hastalıkları ve doyum dallarından birini ya da pratisyenliği seçer. Son iki yılını bu alanlarda yoğunlaşmış eğitimle tamamladıktan sonra üzerine iki yıl daha çalışma yaparak, seçtiği dalla ilgili birimlerde, meslek yaşamına devam eder. Bu dallar arasında, hekimin kişisel tercihinden başka, hiç bir statü farkı yoktur. Japonya'da okuldan mezun olan pratisyen, 2-3 yıllık bir çalışma yaptıktan sonra bağımsız çalışma yetkisini alır. Bunların çalıştırdığı muayenehanelerin adı kliniktir ve tıbbi uygulamalarında en küçük bir sınırlayıcılık yoktur. Özetle, bu ülkelerde pratisyen hekim bilgi, beceri ve olanaklarının elverdiği her türlü tıbbi girişimi yapabilen hem de yetkin bir şekilde yapabilen temel personeldir. TÜRKİYE'DE PRATİSYEN HEKİMLİĞE YANLIŞ YAKLAŞIMLAR (Statü Kaybının Düşünsel Nedenleri) Sağlık hizmetlerinde tedaviye öncelik veren yaklaşımlar, hizmetleri uzmanlık esasına oturturlar. Buna bir de, hizmetlerin serbest piyasa koşullarında yürütülmesi eklenirse, uzmanlar, pratisyenleri kendilerinin bir rakibi ve pazarlarını daraltan bir unsur olarak görürler. Bu nedenle de, pratisyenlerin mümkün olduğunca sığ bilgilerle yetiştirilmesinden yana olurlar. Eğitim süreçlerinde ve hizmetlerin organizasyonunda uzmanların hakim ve etkin oldukları düşünüldüğünde, böyle bir ortamda, pratisyenlerin iyi yetiştirilmesi ve de iyi fonksiyone olmaları oldukça güçtür. Sağlık hizmetlerinde koruyuculuğa öncelik veren yaklaşımlarda ise; özellikle pratisyen hekimlerin, koruyucu hizmetler dolayısı ile de sağlığa bütünsel yaklaşabilme konusunda yetkin olması düşüncesi ön plana çıkar. Bu düşünce, ilkesel olarak doğru olmakla birlikte, genellikle birçoklarınca yanlış anlaşılmakta ve koruyucu hizmetler giderek çevre sağlığına indirgenmektedir. Bu ise, pratisyen hekimin saniteryen olarak görülmesine ve öyle işlevlendirilmesine yol açmaktadır. Pratisyen hekimin, çevre sağlığı konusunda yetkin bilgilerle donatılması ve kişileri çevresi ile bir bütünlük içinde değerlendirmesi gerekir. Ancak bu durum, çev- 47

re ile ilgili işlevlerinin, hekimlik işlevinin önüne geçmesi anlamına gelmemelidir. Her pratisyen, Öncelikle çevre sağlığı konularında önlemler üretebilecek ve ilgili personeli/kuruluşu yönlendirebilecek derinlikle bilgi ve beceriye sahip olmak zorundadır. Oysa pratisyenler, bu konularda da sığ bilgi ve becerilerle donatılmakta, ilgili personel ve kuruluşu yönlendirmek bir yana, kendisi bir saniteryen düzeyine düşürülmektedir. Pratisyen hekimlerin bilgi ve becerilerinin, o ülke toplumunun, öncelikli ve önemli sorunlar ile sınırlandırılması ilkesi doğrudur. Ancak bu ilke de Türkiye'de yanlış uygulanarak pratisyenin bilgi ve becerilerinin sığlaştırılması yoluna gidilmektedir. Her konuda bilgi, ama sığ bilgi. Oysa buradaki sınırlamadan kasıt; aynı zamanda, yoğunlaşmaktır. Yani bilgi yaygınlığı (konular) sınırlanmalı buna karşılık bilgi derinliği olabildiğince genişletilmelidir. Pratisyen hekimin işlevi, o toplum İçin önem ve öncelikli olan, 30-40 ya da her ne kadar ise, konularla sınırlı olmalı, ancak bu konularda da her türlü işlemi yapabilecek derinlik ve nitelikte bilgi ve beceriye sahip olmalıdır. Bu konulardaki, her türlü teknolojiyi kullanabilmelidir. Bunu bir iki örnekle de açıklamak gerekirse; Türkiye'de doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası bakım önemli ve öncelikli bir sorundur. Öyleyse, pratisyen hekim bu konuda çok yetkin birisi olmalıdır. Gereğinde, sorunlu doğumların birçoğuna müdahale yapabilecek denli iyi eğitilmelidir. Ülkemizde yaygın olan bulaşıcı hastalıkların, her biri için, tanı ve sağıtımı konusunda derinlemesine bilgi ve beceri sahibi olmalıdır. Bir tifoyu, bir şigellozu tanı veya sağıtım için merkeze / hastaneye sevk etmek zorunda kalmamalıdır. Her erkek çocuğa uygulanan sünneti, gereğinde trakeostomiyi, kanayan damarı ligature etmeyi becerebilmelidir. Bu örnekler çoğaltılabilir. Türkiye'de pratisyenlik tartışılırken, genellikle "batılı hekim", "yerli hekim" benzetmesi yapılır. Oysa tek başına, bunun her ikisi de yanlıştır. Bu konuda önemli ve doğru olan, ülkemiz için öncelikli konularda, batılı hekimin yapabildiği her şeyi yapabilmektir. Yani, pratisyenin bilgi ve beceri düzeyi batılı ama konuları yerli olmalıdır. Yukarıda kısaca özetlenen her iki yaklaşımın sonuçları aynı noktada birleşmektedir. Bu nokta ise, pratisyenin sığ bilgilerle ve pratikten yoksun olarak yetiştirilmesidir. Türkiye'de bu yanlış yaklaşımların her ikisi de varlığını sürdürmektedir. Sonuçta ise, pratisyen hekim hem sığ bilgi ve becerilerle yetiştirilmekte, hem de öyle algılanmaktadır. Bu şekilde algılamanın en özgün örneğini ise; kırsal sağlık ocaklarında pratisyenlerin; kentlerde ise, uzmanların çalıştırılması öneri ve düşüncesi oluşturmaktadır. Yani sığ bilgili pratisyen hekim köylüye; giderek pratisyenleşen uzmanlar ise kentliye uygun görülmektedir. İşte, bu yanlış yaklaşım ve algılamalar sonucunda, Türkiye'de, pratisyenlik tıp eğitiminin (uzmanlaşma) bir alt aşaması haline gelmiştir. Tıpkı üniversiteye girebilmek için nasıl liseyi bitirmek gerekli ise, uzmanlaşmak için de tıp fakültesini bitirmek gereklidir. Lise bitirenler de birtakım yerlerde istihdam ediliyor, tıp fakültesini bitirenler de, ancak kalifiye olmayan sıradan bir personel olarak.

Sığ bilgilerden ibaret bir alt eğitim aldığı kabul edilen pratisyenin, uygulama ve çalışma alanları, yönetimler ve hatta kendi (uzman) meslektaşlarınca, son derece sınırlanmaktadır. Hastanelerde çalışan pratisyenler, uzman onayı olmadan, bazı tetkikleri isteyemezler. Özel çalışma yapan pratisyenin birtakım modern tıbbi araç ve gereci, örneğin skopiyi kullanması ayıp, ayıptan da öte yasaktır, özetle, pratisyenin tıbbi uygulamaları steteskop ve kalemle sınırlıdır. PRATİSYENÜKTE STATÜ KAYBININ YAPISAL NEDENLERİ 1- Mezuniyet Öncesi Eğilimin Olumsuzluyu Türkiye'deki mezuniyet öncesi eğitim hem nicel hem de nitel yoksunluk içindedir. Birçok tıp fakültesi "taşra tıp fakültesi" unvanı ile anılmakta, öğretim üyesi, araç gereç ve hasta yatağı yönünden yetersizlikler içinde kıvranmaktadır. Buralarda verilen eğitim üniversiter bir eğitim olmaktan çıkmış, adeta lise eğitimlerine dönmüştür. Buna ek olarak, toplumumuzun öncelikli ve önemli sorunlarına ve pratiğe yönelik olmayan ders programları uygulanmaktadır. Özetle, fakültelerden, her konuda ama sığ, kuramsal bilgilerle yüklü ancak uygulama yeti ve becerileri oldukça kısıtlı pratisyenler yetişmektedir. 2- Mezuniyetten Sonra Uygun Koşullardan Yoksunluk Fakülteden mezun olan hekim, en iyi eğitimden geçerek yeterli bilgi ve becerilerle donanmış olsa bile, çalışma koşullarının olumsuzluğu nedeniyle, bu bilgi ve becerilerini uygulama ve geliştirme olanaklarından yoksundur. Pratisyen hekimlerin çalıştırıldığı birçok yerde tam bir fizik muayene yapabilecek koşullar yoktur. Genel tıbbi uygulamaların vazgeçilmez ön koşulları olan, temel radyoloji, biyokimya, hematoloji ve mikrobiyoloji laboratuvarlarının desteğinden yoksundur. EKG, basit cerrahi girişim araç gereci ve benzeri birçok olanağa sahip değildir. Bu liste daha da uzatılabilir. Sonuçta, hastasını stetoskopla dinlemek ve reçete yazmaktan öte bir işlev göremez. 3- Mezuniyet Sonrası Eğitim ve Denetim Olanaklarından Yoksunluk Pratisyen hekim ne kendi isteği ile ne de isteği dışında bir eğitim almaz, alamaz. Yaptığı işin, yazdığı reçetenin doğru ya da yanlış olduğunu söyleyecek biri veya bir yer yoktur. Tamamen hafızası ve olanakları ile baş başadır. 4- İdari Yapıdaki Yanlışlık Pratisyen hekimin amiri genellikle, meslek dışı ve genel idareye bağlı kişilerdir. Bu yerine göre herhangi bir yüksek okulu bitirmiş kişi olabileceği gibi, yerine göre ilkokul mezunu biri de olabilmektedir. Bundan daha da kötüsü, pratisyen hekim politik müdahalelerden en çok etkilenen kişidir. Adeta muhtarlarca yönetilmektedir. 5- Özlük Haklarındaki Yoksunluk Pratisyen hekim, hem maddi hem de manevi, özlük hakları açısından 657'ye tabi sıradan bir memurdur. Uzmanlaşmadığı sürece, toplumda ve kurumlarda bir

yer edinmesi olası değildir. Bunun yanında sosyal statüsüne uygun bir gelir yani yaşam düzeyi elde etmesi de olası değildir. 6- Özellikle Uzman Hekimlerin Deontoloji Dışı Davranışları Birçok uzman hekim pratisyenleri bir hekim olarak görme ve ona göre davranma tutumundan uzaklaşmıştır. Tüm bu olumsuzluk ve yoksunlukların bir bileşkesi olarak, travmalı bir hastası olan pratisyen, kırık var mı yok mu bilemez. Hastaya, sen en iyisi bir uzmana git demek zorunda kalır. Sıkıntılı bir gebe gelse, kızak üstünde, şehre gönderir. Kardiyak sıkıntılı bir hasta karşısında çaresizlik duyar. Gereğinde, peritonsiller apse açamaz. Ehliyetsiz insanlar sünnet yapar ona kutlamak düşer. Özetle, okulunda özel gayret ve ilgi göstererek birçok konuyu iyi öğrense bile, bu bilgi ve becerisini uygulama olanağı bulamaz ve hastalarının önemlice bir kısmına sen iyi bir doktora (uzman) git demek zorunda kalır. Sonuçta, gerek toplum, gerekse yönetim tarafından ve hatta hekimlerin bizzat kendilerince, pratisyen hekim, bir ilk yardım elemanı ve sevk noktası olarak algılanır ve kullanılır. Yani, Türkiye'de, pratisyen hekim, birçok ülkede "doktor yardımcısı" (asistant doctor) denilen personelin yerini almış ve bir ara personel haline gelmiştir. Sayın Prof. Dr. Rahmi DİRİCAN'ın yorumu ile "Bir zamanlar Çıplak Ayaklı Doktor uygulamasına karşı çıktık, şimdi ise doktorlarımızı çıplak ayaklı yaptık." Sayın DİRİCAN bu tespitini yedi yıl önce yapmıştı ve çok haklıydı. Ne acıdır ki, bu tespitten yedi yıl sonra, pratisyenlik, Çıplak Ayaklı Doktor statüsünden daha da geriye düşmüştür. Yine ne acıdır ki, pratisyenlik bu hale gelirken, süreçten, uzmanlar da nasibini almakta ve pratisyenleşmektedir. SONUÇ VE ÖNERİLER Özellikle son on yıldaki iktidarların siyasal tercihlerinin bir sonucu olarak genelde hekimler, Özelde ise, pratisyen hekimler çok hızlı bir statü kaybı yaşamaktadır. Bu sürecin devam etmesi halinde, pratisyen hekimlerin sağlık hizmetlerinde, temel ve belirleyici insangücü olma özelliği tamamen kaybolacak ve bir ara insangücü haline geleceklerdir. Bu gidişin durdurulması ve geriye döndürülmesi bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, pratisyen hekimler için bir zorunluluk olduğu gibi, uzman hekimler için de bir zorunluluktur. Çünkü; pratisyenlerin bir ara insangücü haline dönüşmesi, uzmanların da pratisyenleşmesi sonucunu doğuracaktır. Gelişim nasıl geriye çevrilebilir diye sorulduğunda ise, sorunun en kestirme yanıtı yukarıda özetlenen olguların ters yüz edilmesidir. Yani, pratisyen hekimliğe yanlış yaklaşımlar terk edilerek, ona, batıdaki anlam ve işlev yüklenmelidir. Buna ek olarak, bu anlam ve işleve engel olan tüm yapısal sorunlar giderilmelidir. Bu dizeden olmak üzere; 1- Mezuniyet öncesi eğitimin tüm maddi olumsuzlukları giderilmelidir. Fakültelerin maddi koşullarını zorlayan en temel yanlış olan "hekim sayılarını hızla arttırma" anlayışı terk edilmelidir. Her konuda ve sığ bilgi vermeye dayalı eğitim prog- 50

ramları yerine, belirli konularda ve yoğunlaşmış bilgi ve beceriye dayalı eğitim programlarına geçilmelidir. 2- Pratisyen hekimin çalışma koşulları düzeltilmeli yani, birinci basamak ya da ilk başvuru hekimliği yapılan sağlık ocağı ve benzeri birimler gerçekten hekimlik yapılabilecek koşullara kavuşturulmalıdır (araç-gereç, laboratuvar desteği vb.). 3- Mezuniyet sonrası sürekli eğitim yapacak yapılar oluşturulmalıdır. Hekime uygulamaları ve bilgisini test edebilecek, geliştirecek oto kontrol mekanizmaları oluşturulmalıdır. 4- İdari yapılanmadaki olumsuzluklar giderilerek hekimin mesleğini özgürce uygulayabileceği bir idari yapı oluşturulmalıdır. 5- Pratisyen hekimlik, özlük hakları ve statü anlamında, bir dezavantaj olmaktan çıkarılmalı ve hatta bir avantaj haline dönüştürülmelidir. Sıralanan bu önerilere yenileri eklenebilir veya her biri daha da detaylandırılabilir. Bunların birçoğu bilinen şeylerdir. Bu nedenle de önemli olan, önerileri sıralamak değil, bu önerileri gerçekleştirecek gücü oluşturmaktadır. Bu güç ise, genelde hekimlerin özelde pratisyen hekimlerin örgütlenmesidir. Bu örgütlenmeye giderken pratisyen ve uzman hekim sun'i ayrımına da düşülmemelidir. Çünkü; yazının baş kısımlarında da ifade edildiği gibi, pratisyenliğini kurtaramayan hekimlik uzmanlığını da kurtaramayacaktır.