İstanbul'a ait deyimler

Benzer belgeler
100 DEYİM MÜREKKEP YALAMIŞ BİR KALEMDEN, KABAK TADI VERMEDEN OKUYABİLECEĞİNİZ, TAŞI TOPRAĞI ALTIN İSTANBUL A AİT,

Murat TUZCU. Gökhan BALTA Ersin ÇOBAN

İstanbul un 100 Hamamı

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

GÜNLÜK (GÜNCE)

Ülkemizde Tıp Fakültelerinin tarihi

TÜRKİYE PEYZAJI (FAKÜLTE)

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

II. ABDÜLHAMİD ARŞİVİNDEN İSTANBUL

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Günümüzde 1. tepede Topkapı Sarayı, 2. tepede Nuruosmaniye Camisi, 3. tepede Süleymaniye Camisi, 4. tepede Fatih Camisi, 5. tepede Yavuz Sultan Selim

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

Surre Alayı. Surre-i Hümâyun. Altınoluk. Surre Alayının Güzergâhları. Surre Alayının Güvenliği. Surre Alayının Yola Çıkması

Faydalı Olması Dileklerimizle...

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

2. İstanbul Boğazı 31 kilometre uzunluğundadır. 3. İstanbul Boğazı Asya ve Avrupa yı birbirinden ayırır. 4. İstanbul Boğazını turistler çok severler.

III. MİLLETLER ARASI TÜRKOLOJİ KONGRESİ Y A Z M A ESERLERDE SERGİSİ. 24 Eylül - 5 Ekim 1979 SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ.

MİNİATÜRK (Minyatür Türkiye Parkı)

Yönler ve Yön Bulma. Yönler ikiye ayrılır.

ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017

İçindekiler. xi Şema, Harita, Tablo ve Resimler xiü Açıklamalar xv Teşekkür xvü Önsöz

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

SATIN ALMA DAİRE BAŞKANLIĞI GÖREV YETKİ VE SORUMLULUKLARI HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam Dayanak ve Tanımlar

MÜHRÜ SÜLEYMAN. Osmanlı Paralarının üzerinde Hazreti Süleyman ın mührü bulunurdu..

ANKARA ÜNİVERSİTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ PEYZAJ YAPILARI DERSİ SU YAPILARI

OSMANLI İMPARATORLUĞU GERİLEME DÖNEMİ ISLAHATLARI XVIII. YÜZYIL

İSMEK İN USTALARI SANATIMIZ YAŞAMIMIZ İSMEK MİNYATÜR SANATÇILARI SERGİSİ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Osmanlıda Başlayan Ve Biten Geleneğin Adı: Âmin Alayı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

MİMARİ RESTORASYON ÖĞRENCİLERİ EĞİTİM GEZİSİ

KÜLTÜR VE SOSYAL IŞLER MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYETLERİ HAZİRAN 2015

TÜRKİYE DE MÜZECİLİK VE MÜZECİLİK TARİHİ

FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 5.ÜNİTE :DÜNYA, GÜNEŞ VE AY KONU ÖZETİ

mekan Kasımpaşa Deniz Hastanesi İLKBAHAR 2014 SAYI: 302

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

Sancaktepe Sosyal Belediyeciliğin Öncüsü

SİVEREK'TE TARİHİ ESERLER VE CAMİLER

Günlük Kent Gazetesi

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

İstanbul-Aksaray daki meydanı süsleyen, eklektik üslubun PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN CAMİİ İBADETE AÇILDI. restorasy n

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

42 I MİMARİ I HAMAMLAR. Hamamlar. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

İZMİR VE FAYTON; BİR KİMLİK İMGESİ

Server Dede. - Server baba şu Bektaşilerin bir sırrı varmış nedir? Diye takılır, sula sorarlardı.

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

HANIM BESTEKÂRLAR

İmparatorluk Döneminde: Okul öncesi eğitimi üstlenen bazı kurumlar vardı. Bunlar sıbyan okulları, ıslahhaneler, darüleytamlar.

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

OSMAN HAMDİ BEY ŞEKER AHMET PAŞA HAZIRLAYAN: MEHMET KURTBOĞAN

ADANA SEYHAN - ULU CAMİ MEDRESESİ ULU CAMİ MEDRESESİ

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

6 YAŞ NİSAN AYI BÜLTENİ .İLKBAHAR HAFTASI .SAĞLIK HAFTASI .POLİS TEŞKİLATI HAFTASI .23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

Gemide İstenmeyen Kişi-Kaçak Yolcular Hakkında IMO Esasları

Saray Mutfağının Halka Açılan Kapısı Doç. Dr. Zeynep Tarım Ertuğ 12 Mart 2008

TIP BAYRAMI DR. YAHYA R. LALELİ

SU KANALI PROJESİ - ETİYOPYA

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

HAYAT BİLGİSİ Hayat Bilgisine Yolculuk TÜRKÇE Karşılaştırma Cümleler Konu Tarama Testini Akıllı Türkçe Atölyem Ayın kitabı: KÜTÜPHANE

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi

MERSİN HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ ÇEKÜSH ŞUBESİ ÇOCUK GELİŞİMCİ DAMLA ATAMER

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ

İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ

1. görev İlk görevimize hoş geldiniz. Biliyorsunuz ki Sinan ilk görevinde şifreli mesajı çözdü ve Taksim Meydanı na gitmesi gerektiğini buldu. Sinan ı

24 one. 26 referandum. için karar vakti. minute! evet çok doğru. 16 nisan ve sonrası. avrupa için utanç günü. notları. batı nın 16 nisan korkusu

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

TUR 1 - ĠSTANBUL KLASĠKLERĠ

2017 MART / 1. HAFTA İNGİLİZCE EĞİTİMİ (TİJEN ÖĞRT.) SATRANÇ EĞİTİMİ (NİLAY ÖĞRT.)

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

SELANİK ALMANYA VE FRANSA KONSOLOSLARININ ÖLDÜRÜLMESİ 1876

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

ĐSTANBUL DOLMABAHÇE SARAYI, SAAT KULESĐ VE CAMĐĐ TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

M14 esnevi den (şirli) r H i k â y ele

Doğada Keşif Yapıyoruz

DİNİ VE MİLLİ BAYRAMLAR

Osmaniye Belediyesi Osmaniye Kent Konseyi Eğitim, Kültür ve Sağlık Meclisi Sayfa 44

Günlük Kent Gazetesi

Testversion Ej för ifyllnad

Beşiktaş Gazetesi. Berabere kaldılar

Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu nun bir kuruluşudur. Mahmutbey mh. Deve Kald r mı cd. Gelincik sk. no:6 Ba c lar / stanbul, Türkiye

Özal'dan şok açıklama

Mehmet DEMİR ORTALIK TOZ DUMAN...HAVA ÇOK PUSLU!... Nihayet, aylardır gol yemeden iki hafta üst üste kazanma

KURUCULARIMIZDAN SAYIN CEMİL PARMAN ANISINA

RESTORASYON ÇALIŞMALARI

Sultanahmet - Beşiktaş

Edirne Çarşıları. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Eylül 1. Gün EĞİTİM AKIŞI

İSTANBUL DA, XIX. YÜZYIL OSMANLI MİMARLIĞINDA GÖRÜLEN AMPİR ÜSLUPTAKİ MADENİ ŞEBEKELER

KÜLTÜR VE SOSYAL IŞLER MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYETLERİ NISAN 2015

1) Aşağıdaki atasözlerinden hangisi gerçek anlamlıdır?

Transkript:

İstanbul'a ait deyimler İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.'nin katkılarıyla hazırlanan "İstanbul'un 100 Deyimi" isimli kitap, İstanbul'da yaşanmış olayların, İstanbul'da yaşamış tarihi kişiliklerin konu olduğu deyimlerin anlamlarını ve ortaya çıkış hikâyelerini içeriyor. Günlük hayatımızda sıkça kullandığımız deyimlerin İstanbul'a özgü hikayeleri.. Zıvanadan Çıkmak: Zıvana, eskiden sigaranın veya tütün çubuğunun ağza gelen kısmına konulan kâğıttan

yapılmış boruya verilen addır. Ayrıca pek çok kısımdan meydana gelen eşyalarda parçaların birbirine geçmesini sağlayan girinti ve çıkıntılara da zıvana denir. Zıvana yahut zıvanaların olması gereken yerden ayrılması, umulan amaca hizmet etmeyecektir. Dolayısıyla eski İstanbul'da gündelik hayatta bir olay karşısında "çok öfkelenmek", "delirmek" manasında zıvanadan çıkmak tabiri kullanılmıştır. Günümüzde de bu deyimin kullanımı yaygındır. Yelkenleri Suya İndirmek: İlk zamanlarda yükseklerde uçan kimselerin daha sonra durumlarının farkına vararak eski hallerinden vazgeçtiklerini anlatmak için kullanılan bir deyimdir. Eskiden gemiler,

rüzgârlı havalarda yelkenle yürütülürdü ve geleneğe göre bir gemi, yabancı bir ülkenin sınırlarına girdiğinde saygı gereği yelkenlerini indirmek zorundaydı. Bir gün Fatih Sultan Mehmed, Rumelihisarı'nda gezerken bir Ceneviz gemisi hisara yaklaşır ancak yelkenleri indirilmez. Kaptana yelkenleri indirmesi hatırlatılmasına rağmen geminin yelkenleri indirilmeyince Fatih'in emriyle gemi topa tutularak batırılır ve böylece bu deyim dilimize geçer. Üsküdar'da Sabah Oldu: Üsküdar'da deniz kıyısındaki Valide Sultan ve Mihrimah Sultan camilerinin müezzinleri, karşı tarafta yaşayan padişaha seslerini duyurabilmek ve ondan ihsan alabilmek, belki saray

müezzinliğine yükselebilmek ümidiyle sabah ezanlarını mutlaka Beşiktaş'taki cami müezzinlerinden önce okurlarmış. Bir şeyin zamanını geçirmek, geç kalmak anlamında bugün dahi kullanılmakta olan "Üsküdar'da sabah oldu" deyimi, vaktiyle aynı hat üzerinde olmalarına rağmen Üsküdar'ın Beşiktaş'tan önce okunan sabah ezanlarından kaynaklanmıştır. Püsküllü Bela: II. Mahmud devrinde önce askerler, ardından memurlar için resmi başlık olarak kabul edilen fes, ilk zamanlar yadırgansa da çok kısa süre sonra halk tarafından da kullanılmaya başlanır. Fesin yaygınlaşmasının ardından değişik renk ve biçimleri, püsküllü ve püskülsüz olanları, hatta püsküllerin de envai çeşidi sokaklarda görünür. Yağmur ve kardan

kalıbı bozulan, rüzgârda püskülleri sürekli karışan fesin kullanımı zahmetli ve masraflı bir iştir. Başlığın bu durumuna binaen doğan ve elinden kurtulması güç, zarara ve sıkıntıya yol açan kimse yahut şeyler için söylenen "püsküllü bela" deyimi, bugün dahi sıkça kullanılmaktadır. Marmara çırası gibi tutuşmak: Eskiden ocak, soba veya mangalda ateş yakabilmek için çıralar kullanılır, bu çıralar ise çarşılarda tutam halinde satılırdı. Aniden parlayanlar, öfkelenenler için kullanılan "Marmara çırası gibi tutuşmak" deyimi, sakızlı çam ağaçlarıyla

meşhur olan Marmara Adası'ndan toplanan ve reçinesi bol olduğu için kolaylıkla yanan çıralardan doğmuştur. Dingo'nun ahırı: İstanbul'da ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda, iki at ile çekilen tramvaylara, dik Şişhane yokuşunu çıkabilmesi için fazladan atlar koşulurdu. Azapkapı'da tramvaya eklenen takviye atlar, Taksim'de Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından işletilen ahırda dinlendirilir, sonra tekrar Azapkapı'ya götürülürlerdi. Gün içinde sürekli atların girip çıktığı ahırın bu durumu dolayısıyla, girenin çıkanın belli olmadığı yahut her önüne gelenin girip

çıkabildiği yerler için "Dingo'nun ahırı" deyimi kullanılmaya başlanmıştır. İpsiz sapsız: Bir işe yaramayan, boş gezen, serseri kimseler için kullanılan bir deyimdir. Deyim ayrıca birbirini tutmayan, akla yatmayan saçma sapan sözleri karşılamak için de kullanılır. Eskiden Anadolu'nun muhtelif yerlerinden İstanbul'a çalışıp para kazanmak için adamlar gelirdi. Bunların bir hüneri yahut küçük de olsa iş yapacak parası olmayanları, hamallık yaparak çalışmaya başlarlardı. Ancak hamal olmak için de kişinin ipi yahut ip alacak parası olması gerekirdi. Halbuki bazı taşralıların ipi ya da ip alacak parası dahi

olmazdı. Bundan dolayı çoğu defa "ipsiz" diye hakir görülürlerdi. Goygoyculuk yapmak: Vaktiyle Muharrem ayında ilahiler okuyarak kapı dolaşıp dilenen tarikat mensubu dilencilere goygoycu adı verilirdi. Bunlar, Muharrem ayından iki gün önce Üsküdar'daki tekkelerine giderek şeyhlerinin yanında toplanır ve buradan dörder beşer kişilik gruplar halinde semtlere dağılırlardı. Muharrem'in birinci gününden onuncu gününün akşamına kadar sokaklarda ilahiler okuyarak dolaşan goygoycular, gülbank çekerler ve durdukları kapının önünde "Cenab-ı Hak evvel ab-ı kevserden sizlere de bizlere de kana kana içmeyi müyesser eylesin!" diye dua ederlerdi. Ev sahibinin kendilerine verdiği zahireyi ise yine dualarla alır, Üsküdar'daki tekkeye getirirler; on

günün sonunda toplanan erzak orada paylaşılırdı. Günümüzde bu deyim "gevezelik, boşboğazlık yapmak" anlamında kullanılmaktadır. Çarşamba pazarına dönmek: İmparatorluk döneminde dört idari bölüme ayrılmış olan İstanbul'da, haftanın ayrı ayrı günlerinde belirli semtlerde büyük pazarlar kurulurdu. Çarşamba günleri Fatih Camii avlusunun duvarından Yavuzselim'e kadar inen ana ve yan sokaklara kurulan büyük pazar, yeri kısmen değiştirilmiş olsa da hâlâ kurulmaya devam etmektedir ve tıpkı eskiden olduğu gibi bugün dahi halk arasında

meşhur ve rağbet gören bir pazardır. Kalabalığı, kargaşayı ve düzensizliği ifade etmek için kullanılan "Çarşamba pazarı" yahut "Çarşamba pazarına dönmek" deyimi buradan gelmektedir. Eşref saati: Eski İstanbul'da sefer, savaş, düğün, seyahat gibi önemli bir işe girişmeden önce mutlaka eşref, yani uğurlu bir vakit gözetilirdi. Saray halkından sokaktaki insana kadar herkes buna inanırdı. Gerçi bu inanış sadece İstanbul'a ve Osmanlı'ya has değildir. Doğu'da ve Batı'da kadim kültürler tarafından uygulanmıştır. Kişi önemli bir işe girişmeden önce dönemin astronomu sayılan bir müneccime başvurur, müneccim de yıldızların hareketlerinden ve

gezegenlerin gökyüzündeki durumlarından bir mana çıkararak eşref saat tayin ederdi. Günlük dilde bu deyim sinirli bir mizaca sahip olan sağı solu belli olmayan bir kişiden bir şey isteneceği zaman "Şu an sırası değil, eşref saatini beklemek lazım" şeklinde de kullanılmaktadır. Eşeğe ters binmek (kulağını tersten göstermek): Osmanlı döneminde bazı suçlular, işledikleri kabahatlerden dolayı İstanbul'da çarşı pazar

gibi kalabalık yerlerde ibret olsun diye eşeğe ters bindirilip teşhir edilirdi. Bazen bununla da yetinilmez, suçlunun başına koyun işkembesi, bağırsak geçirilirdi. Şüphesiz suçlu açısından oldukça küçük düşürücü olan bu durum halka yönelik bir mesaj taşımaktaydı. Bu uygulamadan hareketle günlük dile geçen bu deyim, bir işi yolu yordamıyla, herkesin bildiği ve uyguladığı şekliyle değil zahmet çekerek ve çevresindekileri de sıkıntıya sokacak şekilde yapmak manasında kullanılmıştır. Bu deyimin günümüzdeki hali ise kolay yolu varken bir işi daha zor ve uzun yollar kullanarak yapmak anlamına gelen "kulağını tersten göstermek"tir.

İnsan kuş misali: Üsküdar'da miskin (cüzzam) hastalığına tutulanların barındırıldığı "Miskinler Tekkesi"nde, hastalığın en son safhasında olan ve neredeyse bütün dünya ile alakaları kesik bir halde yaşayan iki derbeder vardır. Bir koğuşun iki ayrı köşesinde yatan bu iki hasta, bir gün nasılsa yerlerini değiştirme kararı alırlar. Ancak bu karar alındıktan sonra her gün konuşup sözleştikleri halde bir türlü kalkıp yerlerini değiştirmeleri mümkün olmaz. Neredeyse bir sene uğraşarak büyük bir zahmetle yerlerini değiştirdikten sonra biri diğerine dönerek "İnsan kuş misaliymiş... Geçen yıl neredeydik bu yıl neredeyiz?" der.? Mersi, pabucumun tersi!: Tanzimat döneminde Batılılaşmaya hız verilmesiyle beraber sosyal hayatta

yeni tipler ortaya çıkmış, bunların bazı davranışları halk tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Alafranga ve şık olarak adlandırılan bu tipler, kılık kıyafet yanında davranışları ve konuşma tarzlarıyla Batılı görünmek ve toplum içinde bu yönleriyle tanınmak çabasında olmuşlardır. Konuşma sırasında Türkçesi varken Fransızca kelimeler kullanmak, Fransızca-Türkçe karışık konuşmak bu şıkların özelliklerinden biridir. O sıralarda bu şıklar kanalıyla günlük konuşma diline giren Fransızca kelimelerden biri de teşekkür etmek karşılığı olan "Merci! (mersi)"dir. Bu duruma hoş bakmayan halk "Mersi" kelimesinin sonuna "pabucumun tersi" sözünü ekleyerek alafranga ve şık beylerin züppeliklerine tepkilerini dile getirmiştir. Bu deyim uzun süre varlığını korumuştur

Derdini Marko Paşa'ya anlat: Cerrah olarak büyük şöhret kazanan ve imparatorluk tarihinde mirliva rütbesi alan ilk doktor olan Marko Paşa, Sultan Abdülaziz'in hekimbaşısı ve devrin Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane nazırıdır. Bulunduğu yüksek mevkiye ve ağır görevlerine rağmen kendisine gelen herkesi, hatta çözemeyeceği sorunları dahi sabırla dinlemesi sebebiyle "derdini Marko Paşa'ya anlat" deyiminin doğmasına neden olmuştur. Onun bu tavrı için şu hikâye anlatılır: Pek çok insanın derdine derman olan Paşa, çaresiz kaldığı durumlarda karşısındakini dikkatle dinledikten sonra, - Anladım ama ne? diye sorar. Bunun üzerine hasta derdini tekrar anlatır ancak Paşa, önce sorduğu soruyu tekrar eder: - Anladım ama ne? Bu hal birkaç

defa tekrar ettikten sonra ne söyleyeceğini bilemeyen hasta, paşanın yanından ayrılmak zorunda kalır. o Dolap çevirmek: Gizli işler yapan, başka bir deyimle ifade edersek saman altından su yürüten kişiler hakkında kullanılan bir deyimdir. Deyimin aslı eski İstanbul konaklarının vazgeçilmez bir unsuru olan "dolap"tan gelmektedir. Konakta harem ile selamlık arasında bulunan ve her iki kesim arasında irtibatı sağlayan araca "dolap" denilmektedir. Ağaçtan yapılmış silindirik, alt ve üst taraflarından bir mil ile tutturularak çevrilen bu dolaplar vasıtasıyla bir taraftan öbür tarafa başta yemek kapları olmak üzere eşya gönderilirdi. Bu dolapları harem tarafında cariyeler, selamlık tarafında

ise hizmetçiler kullanırdı. Birbirlerine alaka gösteren ve ev sahiplerinin bundan haberdar olmasını istemeyen konak görevlileri, bu dolap vasıtasıyla haberleşirler, birbirlerine hediye gönderirlerdi. Konaklarda dolabın bu gibi işlerde de kullanılmasından dolayı, günlük dilde gizli işler yapmak anlamında "dolap çevirmek" deyimi kullanılır olmuştur. o 16 2. 16 3.