ÜÇYALGANDAKIRKYALĞAN / ÜÇ YALANDA KIRK YALAN



Benzer belgeler
ALTIN BEŞİK / ALTIN BEŞİK

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Tam Ekran İçin f5 basınız.

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Derleyen: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Derleyen: Yücel Feyzioğlu. Resimleyen: Serap Deliorman

RÛSTEMHAN. (Söyleyen: Fazıl Yoldaşoğlı, Kaydedip hazırlayan: Hadi Zarif) Destandan Parça

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Vakti zamanında bir padişahın üç kızı varmış. Padişah bir gün vezirini -anma alarak geziye çıkmış.

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

Gülmekten Öldüren Fıkralar - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Ana yurtın aman bolsa, Rengi-royin saman bolmas. Sıgırnifi süti - tilide, Emin qutı - elide. Suvnı bersefi elge, Yaşnarsen mifi yılge. Tuqqan yerde tu

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

İlyas çok kuvvetli şekilde meshedilmişti ve o gerçek anlamda ulusunu salladı. Fakat bir ruh Tanrı adamına karşı çıkabilir.

YAPACAĞIMIZ SANAT ETKİNLİKLERİ

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

HİKÂYELERİMİZ FEN VE MATEMATİK ETKİNLİĞİ

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

2. Sınıf Çarpma işlemi Problem çözelim

Şiir Anadan Örnekler. Köyden ayrılalı nice yıl oldu Yıkıldı evimiz selinen doldu Hani bacı kardeş nerede kaldı özlüyorum ben seni güzel Alvar

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı

Fiilden İsim Yapma Ekleri

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Agape Kutsal Kitap - God's Love Letter Scriptures

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

Atıp tutmadan, Çekip uzatmadan, Yeter artık dedirtmeden Bir masal anlatayım size:

Bu bilmeceyi de çözdüklerini anlayan Doğu kralı, Batı kralının sarayının önüne öyle bir ok attı ki geçilecek yer kalmadı. Oku hiç kimse yerinden

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. lk Kilisenin Do u u. 60. Hikayenin 55.si.

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller


Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Kirpiklerimin Gölgesi

tellidetay.wordpress.com

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

sınıf a s Bilmeceler Deneyler Okuma Anlama Metinleri Şifreli işlemler Bulmacalar Fıkralar

NOT:Yukarıdaki hece ve sözcükleri öğrencimize bol bol okutunuz.15 tanesini yazımına bakmadan deftere yazdırınız.

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

tellidetay.wordpres.com

CİN ALİ İLE BERBER FİL

ŞELİ VE ŞETKOT YAZAR : NİSANUR KORKMAZ ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ KARDELENLER SINIFI

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İlk Paskalya

Söyleyiniz. 1- Çağdaş caddeye neden koştu? 2- Kazadan sonra Çağdaş a kim yardım etti? Sözcük Sayısı : 56

TÜRKÇE. Değerlendirme 1 Harf Bilgisi. A. Seviyorum B. Süt. A. Anne B. Dede. C. Baba. A. Kaplumbağa B. Tavşan C. Kurbağa. A. Okul B.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

ya kın ol ma yı is ter dim. Gü neş le ısı nan top rak üze rinde ki çat lak la rı da ha net gö rür düm o za man. Bel ki de ka rın ca la rı hat ta yağ

Tanrı nın Güçlü Adamı

TEKİR Bir iki tombul tekir Camdan bakar Başına takar Hop hop, altın top MISTIK Mustafa, Mıstık, Arabaya kıstık, Üç mum yaktık, Seyrine baktık.

3 YAŞ BİRİMİ EKİM BÜLTENİ

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde.

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar

Violet Otieno Catherine Groenewald Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 4

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu.

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Denizyıldızı Sınıfı ndan Merhaba;

Transkript:

ÜÇYALGANDAKIRKYALĞAN / ÜÇ YALANDA KIRK YALAN Bar eken, yok eken, aç eken, tok eken, böri bekavul eken, tülki yasavul eken, gaz kerneyçi eken, ördek surneyçi eken, karga hakımçi eken, çumçuk çakimçieken... Kadim zamande bir padşa bölgen eken, padşanın boyi yetgen bir kızi bar eken. Yahşi kimlerinin biride padşa kızini erge bermakçi bolibdi. Her yurtden şehzadeler, behzadeler talekbar bolib kelişibdi. Kız razi bolmebdi. Padşa kızini çakırib: -Ey, nuridiydem, közimnin aku-karasi, hem oğlim, hem kızim sensen. Hemme padşalerge haber berdim. İhtiyarini özinge koydim, nime sebebden kelgen şehzadelernift heç birini hahlemedin? -deb sorabdi. - Ey, pederi büzrükvarim, sizinin devletinizde yeyiş-içişden kemim yok, menin bir şartim bar, kim şu şartimni bererse, oşange tegemen, -deb cevab kılibdikızi. - Şartin nime? - Şartim şuki, her kim üçte yalğan topsin, her kaysiside kırkte yalğan bolsin, mene suni kim döndirib aytse, meni oşange berin. Padşa tahtge çıkib, vezir-vüzeralerini yığibdi-de: Kimde-kim üç yalğan tabip, her kaysiside yana kırkteden yalğan tapa alse, Kızimni oşange beremen. Halayikke çerçi koyinler", debdi. Veziri a'zam, padşage kulluk kılib, Eranu Turange, Ferengu Efgange çerçi cönetibdi. Buni eşitib, "Yalğanni biz bapleymiz" dep her yakden keleveribdiler. Padşa cemi ulema, fuzelalerini yığib: "Kimki üç yalğanden kırk yalğann itabip kelse, yalğan bolse-yalğan deysizler, rast bolse - rast deysizler, eğer rastini demeseleriniz, başi~izni kesib malinizni teletmen", debdi. Nece yüz, nece minleb ademler tabip kelgen yalğanini aytişibdi, gepinin burdi bolmebdi. Padşa ulemaleriden: "Yalğanmi, rastmi?" deb sorabdi. Ulemaler: - Taksir, bu gep dünyade bar, debdiler. Neçe-neçe padşalar, şehzadeler kelib kaytib ketipibti. Şu seherde bir kempirnift bir kel oğli bolib, her kimmin eşigidehizmet kılib yürer eken. Şu künleri takka otinge çıkib ketgen eken, kelib kalibdi. Kempirden kıznin şartini eşitib: - Vay la'netliler, şu hem gep boldimi, menbarib gepni döndirib, padşanin kızini almasem, yiğit emesem, -deb padşanikige karab yol alibdi. Anasi ese: - Hay, balam, anan örgilsin, barma, aziz başiftni bir belage salma! Can balam, kayt! -deb arkasiden zar kakşab kalibdi. - Korkman, ana, men derrav kaytamen, -deb kel şatalak atip cöneb kalibdi. Erknin tagige yetib baribdi. Var imiş, yok imiş, aç imiş, tok imiş, kurt aşçı imiş, tilki muhafız imiş, kaz klarnetçi imiş, ördek zurnacı imiş, karga efsuncu imiş, serçe laf taşıyıcı imiş... Evvel zaman içinde bir padişah varmış. Padişahın yetişkin bir kızı varmış. Güzel günlerin birinde padişah kızını evlendirmek istemiş. Her ülkeden şehzadeler, beyzadeler istemeye gelmişler. Kız razı olmamış. Padişah kızını çağırıp: - Ey gözümün nuru, gözümün akı karası, hem oğlum hem kızım sensin. Bütün padişahlara haber ver dim. Seçimini sana bıraktım, niçin gelen şehzadelerin hiç birini istemedin? diye sormuş. - Ey yüce babam, sizin devletinizde yeme içmeden sıkıntım yok. Benim bir şartım var. Kim bu şartımı ye rine getirirse ona varacağım, diye cevap vermiş kızı. - Şartın ne? - Şartım şu ki, bir kişi üç yalan bulsun, her birinde kırk tane yalan olsun, işte bunu kim inandırıp anlatsa, beni ona verin. Padişah tahta çıkıp, vezirlerini toplamış ve "Her kim üç yalan bulup, her birinde de kırk tane yalan olsa, kızımı ona vereceğim. Halka dellal çıkarın" demiş. Büyük vezir, padişaha kulluk yapıp, iran'a, Turana, Frengistan'a, Afganistan'a haberci göndermiş. Bunu işitip "Yalanı biz beceririz" diye her yerden gelmişler. Padişah bütün âlimleri, fazılları toplayıp: "Kim ki üç yalanda kırk yalanı bulsa, yalan ise yalan diyeceksiniz, doğru ise doğru diyeceksiniz, eğer doğruyu söylemezseniz başınızı kesip, malınızı dağıtırım" demiş. Yüzlerce, binlerce adam bulup geldikleri yalanı söylemişler, lafı inandırıcı olmamış. Padişah âlimlerine, "Yalan mı, doğru mu?" diye sormuş. Âlimler: - Bağışlayınız, bu laf dünyada var, demişler. Nice nice padişahlar, şehzadeler gelip, dönüp gitmişler. Bu şehirde bir yaşlı kadının bir kel oğlu varmış. O herkesin kapısında hizmet edermiş. Yaşlı kadından kızın şartını işitmiş: - Vay melunlar, bu da laf mı? Ben gidip lafla inan dırıp, padişahın kızını almazsam, yiğit değilim, diye pa dişaha doğru yola düşmüş. Annesi ise: - Hey yavrum, annen feda olsun, gitme. Aziz ba şını bir belaya salma. Can yavrum, dön! diye ar kasından ağlayıp kalmış. -Korkma anne, ben hemen döneceğim, diye kel koşturarak yola devam etmiş. Sarayın dibine varmış.

- He, sessik kel, eççik kel, nimege keldin? -deb dervazede turgenlere dok kılib kirgizmebdiler. - Padşage arzim bar, -debdi kel. - Nime arzin bar, ya sen hem yalğanni tapdim dep keldifimi? Ketever, yolinden kalma, bekarge ölibb ketesen. Padşanin kızini heves kılmay her nerse bol, -deb kuvlebdi yasavullar. - Biznin hocayinin padşage töleydigen ikki yüzte koyi bar, suni aytgeni keldim, -deb kol kavuştirib turibdi kel. Bir mehrem yügürib. Kirib: - Taksir, bir kel kelibdi: "Hocayinimnifi pad şage töleydigen ikki yüzge yakin koyi bar eken, suni aytgeni keldim", depepti. -Çakır bu yakke! - Kimsen, hocayinifi kim? Kel çökke tüşib, gep başlebdi: - Taksir, men bir kembeğel, kaşşak yetimçemen. Ataden bitte edim, öle-öle üçte kaldik. Üçele ağa-ini birav-biravimizni bilmes ekenmiz. Bir küni tapişib, soraşib kaldik. Bunday karasam, bi rimiznin yakamiz, birimiznin yengimiz, birimiznin eteğimiz yok. "Kör-körni karanğide taper", dep üçelemiz tapişib, bir ülfet bolib, yolden yürmey, çetge çıkmay keteverdik. Bunday karasak, bir yerde üçte pul yatibdi: ikkitesi siyka-siyka bolib ketgen, bit tesinin mühri yok. Mühri yogini eteği yoginin berige salib keteverdik. Yol yürdik, yol yürsek hem mol yürdik, barib-barib bir sayge tüşdik. Sayge ka rasak, üçte halik yatipti, ikkitesi ölik, bittesinin cani yok. Cani yogini alib, eteği yoknin berige saldık. Sayden çıkib, yolge tüşdik. Keteverdik, keteverdik, aidimizden üçte tüy çıkdi: ikkitesinin tami yok, bittesi yap-yalanğaç. Yap-yalanğaçige kirib barsak, üçte kazan turipti, ikkitesi teşik-teşik, bittesinin tegi yok. Tegi yogide eteği yoknin beridegi cani yok balıkni salib pişirmakçi boldik. Çengelzarni aktarib bir bağ otin tapalmay, ot yakmasden balıkni pişirdik, otinni eyemey koyeveribrniz-koyeveribmiz, süyekleri hil-hil bolib ketipti. Göştige ıssık ötmebdi, üç ağayni yeyeveribmiz-yeyeveribmiz, toyib ketibmiz, ketemiz deb eşikden sığmay, teşikden çıkib cöneb kaldik. Yol yürdik, yol yürsek hem mol yürdik. Bir çölge çıkib balasi yatgen eken. Ekilmegen talnin kesilmegen payesiden bir höl gevranni yasab, sap kildik, üç dümeleb yıkıldi, üşleb soyverdik, alti batman yağ kildi, alti batman göşt kildi, göştini pişirmey, katirmey üçelemiz yeb boldik. İkkitemiz toymadik, bittemiz aç kaldik, ikkite ekem hafe bolib, erezleb ketib kaldi, "yağ özimge kaldi", deb çankni yaşib, altı batman yağ bilen çankni meyledim, bittesige yetdi, bittesige yetmedi. Çarçagan ekenmen, uhleb kalibmen. Bir vakt gavur-guvur topalan peyda boldi. Sekreb ornimden tursem, maylengen -Hey, saçı kel, acı kel, niye geldin? diye mazgalda duranlar kızıp içeri sokmamışlar. - Padişaha arzım var, demiş kel. - Ne arzın var, yoksa sen de yalanı buldum diye mi geldin? Git, yolundan kalma, telef olacaksın. Padişahın kızını isteme de ne yaparsan yap, diye kovalamış mu hafızlar. - Bizim patronun padişaha ödeyeceği iki yüz tane koyunu var. Onu demek için geldim, diye elini ka vuşturup beklemiş kel. Bir hizmetkâr içeri girip: -Bağışlayınız, bir kel gelmiş: "Patronunun padişaha ödeyeceği iki yüze yakın koyunu varmış, bunu söylemeye geldim" diyor. - Çağır buraya! - Kimsin, patronun kim? Kel oturup, lafa başlamış: -Bağışlayınız, ben bir yaşlı fakir kadının yetimiyim. Babadan bir tane idim, öle öle üç tane kaldım. Abi kardeş birbirimizi bilmezmişiz. Bir gün buluşup soruştuk. Şöyle baksam, birimizin yakası, birimizin yeni, birimizin eteği yok. "Kör körü karanlıkta bulur" misali üçümüz buluşup, bir alışkanlıkla yoldan yürümeyip, dışarıya çıkmadan gidiyorduk. Gördük ki, yerde üç tane para duruyor. İki tanesi eski harap olmuş, bir tanesinin mührü yok. Mührü yoğu kenarı yoğun üstüne koyuverdik. Yol yürüdük, yol yürüyünce de bol yürüdük. Gide gide bir ırmağa indik. Irmakta üç balık vardı, iki tanesi ölü, bir tanesinin canı yok. Canı yoğu alıp eteği yoğun üstüne koyduk. Irmaktan çıkıp yola düştük. Gittik gittik, önümüze üç tane ev çıktı. İkisinin damı yok, biri dört duvarsız. Dört duvarsıza girsek üç tane kazan duruyordu. İki tanesi delik deşik, bir tanesinin altı yok. Altı yokta eteği yokun üzerindeki canı yok balığı koyup pişirmek istedik. Ormanın altını üstüne getirip bir bağ odun bulamayıp, ateş yakmadan balığı pişirdik. Odunu ayarsız atmışız, kılçıkları parça parça olup gitmiş, etine sıcaklık geçmemiş. Üç kardeş yemiş yemiş doymuşuz. Gideceğiz diye kapıdan sığmayıp, delikten çıkıp yöneldik. Yol yürüdük, yol yürüyünce bol yürüdük. Bir çöle çıktık. Bir yerde bitmeyen bir otun dibinde, doğmamış tavşanın yavrusu yatmışmış. Ekilmemiş söğüdün kesilmemiş gövdesinden bir yaş değnek yapıp sap ettik. Üç dönüp yıkıldı yakalayıp kesiverdik. Altı batman yağ, altı batman et oldu. Etini pişirmeyip kurutmayıp üçümüz yedik. İkimiz doymadık, birimiz aç kaldık. İki ağabeyim üzülüp küstü. "Yağ bana kaldı" diye çarığı çıkarıp, altı batman yağ ile çarığı yağladım. Bir tanesine yetti, bir tanesine yetmedi.

çarigim bilen maylenmegen çangim müştleşib, salişyapti. İkkavinin ceğige bir tersekiden urib, tağin yatib uhledim. Bir vakt uyğanib karasam, maylengen çarpiğim menin çapanimni üstimden tartib alib, özinin üstige aykare kılib yapinib uhleb kalibdi, maylenmegen çarığim erezleb ketib kalibdi. Maylengen çarığimni uyğatib kiyib aidim, eteği yok çapanni bar urib üyge keldim. Men keteyatgende üyde kempir anam bilen bir horazim kalib edi. Barsam, ne çarik bar, ne kempir bar, ne horaz bar. "Bu kanday müşkül iş boldi, endi bularni kayakden tapdim" deb dergahi~izge arz kılgeni keldim, dervazede turgen emeldarleriniz kirgizmedi, - deb başini salib turibdi. Padşa ulema-fuzelalerige karabdi. Uler orniden turib, padşage kulluk kılib: - Taksir, bu kelnifi hemme gepi yalğan..lekin bu kel koyni hem yokatdimge çıkaredi, -deyişibdi. Kel gep başleb ketibdi: - Yok, taksir. Emeldarler dervazeden kirgizmegenden keyin konlim bozilib, kempir bilen horazni, bir pay çankni izleb ketib kaldim. Yol yürdim, o yol yürsem hem mol yürdim, bir kışlakka yetdim. Ahterib, ıriştirib yürib, horazni tapib aidim. Bir baynikide dehkançilik kılib yürgen eken. Körişib, amanleşib, hal-ehval sorasem, altı ay işlegen haki bitte cuvaldizbolibdi, uni cuvaldizni ündirib aidim, horazge: "Yür, etemiz" desem, "tağin alti üyçe yüremen, üç ay ötdi, kalgen üç ayni bitirib, hakimni alib, özim baremen", dedi. cuvaldizni alib, horaz bilen hayrleşib, üyge kelsem, üy hem yok. Taze dik kat bolib, üyni kempirni, bir pay çankni izleb çıkib ketdim. Tepege çıkib karadim, körinmedi, kırge çıkib karadim, takke çıkib karadim, körinmedi. Kaytib bir sayge düşdim. cuvaldizni yerge sançib üstige çıkib karasam, kempir sirderyanin boyide bir yuvib otiripti. Cuvaldizni alib nece tağ, nece kır, nece çöl aşib aldige bardım. Meni yokatib koyib, biravnikide çörilik kılib yürgen eken. "Yürin ketemiz", desem "hakimni almay ketmeymen", dedi. Üç yılde işlegen hakki üç aylik rızkı bolibdi. "Sen ketever, üç aylik kalgen suni toldirib özim baremen" debdi. Eteği yok çapanimni ber urib, peşanemge bir urib, kempirnin aldiden burilib, deryanin köprigige karab yol saldim. Barsem, derya taşib, köprikni suv alib ketipti. Seratannift küni terleb, teşne bolibkalibmen. Suv içey desem, derya muzleb yatibti, taşlikde bitte kesek hem tapalmey kelle bilen muzni bir urdim, muz oyildi, kellemni muzge tikib, suvden içip cönnedim. Bir vakt, keteturib, cuvaldizim esimge tüşib kaldi. Deryaden suv içgenimde oşa yerde kaleveripti. Kaytib deryanin boyige keldim, karasam cuvaldiz yok. "Endi bundan hem ecreldim", deb kempirnin üç ayi bitgen eken. Hocayiniden hakkini taleb kılsa, hocayini, "sene hem Yorulmuşum, uyuyup kalmışım. Bir zaman gavur guvur gürültü peyda oldu. Fırlayıp yerimden kalksam, yağlanan çarığım ile yağlanmayan çarığım kavgaya tutuşmuşlar. İkisinin çenesine bir şamar vurduktan sonra yatıp uyudum. Bir müddet sonra uyanınca gördüm ki, yağlanan çarığım benim çapanımı üstümden çekip alıp, kendisinin üstüne boylu boyunca örtünüp uyuya kalmış, yağlanmayan çarığım küsüp gitmiş. Yağlanan çarığımı, uyandırdım, eteği yok çapana bir vurup eve geldim. Ben giderken evde yaşlı annem ile bir horozum kalmıştı. Varsam, ne çarık var, ne yaşlı annem var, ne horoz var. "Bu nasıl müşkül iş, şimdi buna nereden çattım" diye kapınıza arz için geldim. Mazgalda duran muhafızlarınız sokmadı, diye başını eğmiş. Padişah âlimlerine, fazıllarına bakmış. Onlar yerinden kalkıp, padişaha yönetip: - Bağışlayınız, bu kelin bütün lafı yalan. Lâkin bu kel koyunu da yok etmeye getirecek, demişler. Kel lafa başlamış: - Yok, bağışlayınız. Muhafızlar içeri almayınca, gönlüm kederlenip, yaşlı annem ile horozu, çarığın te kini izledim. Yol yürüdüm, yol yürüyünce bol yü rüdüm, bir köye vardım. Arayıp sorup horozu buldum. Bir zengine çiftçilik yapıyormuş. Görüşüp, hal hatır sor dum. Altı aylık hakkı bir tane çuvaldız olmuş. Onu da patronu vermemiş. Patronu ile kavga edip dövüşüp çu valdızı aldım. Horoza "Yürü, gidelim" deyince, "Daha altı ay kadar çalışacağım, üç ay geçti, kalan üç ayı bi tirip, hakkımı alıp kendim geleceğim" dedi. Çuvaldızı alıp horoz ile vedalaşıp eve geldim, ev yok. Pür dikkat olup evi, yaşlı annemi, tek çarığı izledim. Tepeye çıkıp baktım, dağa çıkıp baktım, kıra çıkıp baktım, görünmedi. Dönüp bir ırmağa geldim. Çuvaldızı yere batırıp üstüne çıkıp baktım. Yaşlı annem Sirderyanin kıyısında kirli yıkıyordu..çuvaldızı alıp nice dağ, nice kır, nice ova aşıp yanına vardım. Beni terk edip, birinin evinde ca riyelik yapıyormuş. "Haydi gidelim" dedim, "Hakkımı almadan gitmeyeceğim" dedi. Üç yıldır çalıştığının hakkı, üç aylık nzkı olmuş. "Sen git, üç aylık kaldı, onu tamamlayıp kendim varacağım" demiş. - Eteği yok çapanımın eteğini belime sokup, alnıma bir vurup, ihtiyarın yanından ayrılıp, ırmağın köp rüsüne doğru yol aldım. Vardım ki, ırmak taşmış, köp rüyü sel ayıp götürmüş. Yaz günü terleyip, susuzluktan yandım. Su içeyim desem, ırmak buz kesti. Taşlıkta bir tek taş da bulamadım. Başımla buza bir vurdum, buz oyuldu. Başımı buzdan sokup sudan içiverdim. Gi derken çuvaldızım aklıma düştü. İrmaktan su içtiğimde orada kalmış. Dönüp ırmak kenarına geldim, baktım, çuvaldız yok. "Şimdi bundan da ayrıldım" diye ih-

hakmi", deb kempirni bir urib öldirib koyipti. Dadferyad kılib, "kanday müşkül künge kaldim", deb dergahinizge arz kılgeni keldim, dervazede turgenler kirgizmedi, -deb başini salib turibdi. Padşa ulemalerge karabdi, ulameler kelge karabdi, kel padşage karabdi. Ulemanift bittesi orniden turib padşage kulluk kılib aytibdi: - Taksir, bub kelnin gepige işanmen, koyni soran, şu kel boldigen bolse, sel turib koyni hem yokaldi, ölib kaldige çıkaredi, deb turgen eken, kel gepge kirib ketibdi. - Yok, taksir, -debdi, dergahinizge kirgizmegenden keyin özim barib çataklik kılib köreyin deb kempirni öldirgen hocayinnifl aldige bardim. "Kempirni hakini ber, öligni hunini ber!" deb yakasiden südreb halayikinifi aldige apçıkdim. Köpçilik ortage tüşib bezor bir eşek ündirib berdi. Eşekni minib kaytib keleyatsem; yolde kırk kervan öteverdi. kervanbaşi mene karab: "Hav kel, eşeğin yağir bob kapti. Tüşib tokımni başkatden, yahşileb urib al", dedi. Tüşib karasam, yelkesi oyilib ketipti. "Hav eke, buna nime dari, desem, u: Yanğak dari, mene şu yanğakni küydirib yağırige koysen tüzeledi", deb kolimge bitte yanğak berdi. Yanğakni küydirib eşeknifi yağırige koydim, tokımni ureyin deb tursem, yağırden yanğak kökerib çıkib keleyapti. Heşpeş degünce köterilib ketip, gülleb, tüge başlabdi. Bunday karasam, pişib kalipti. Üstige çıkib kaksem, eşeknifi beli meyib böler, buni kesek bilen urib kakib aleyin, deb eşekni bir şudgarge alib keldim. Kesek köp, bilekni şimerib alib, şu kesekni atemen... ne atgen keseğimden bittesi kelib tüşedi, ne bitte yanğak tüşedi. Men hem çerçeney ateverdim. Bir vakt şudgarde kesek kalmadi, endi özim çıkmasam bölmeydi, deb yanğaknin üstige çıksem, üç batman şudgar bob kalipti. Bir çekkeside şildireb suv akib turipti. "Zep tarvuz ekedigen yer bopti", deb tarvuz ekib koydim. Her tarvuzler boldi deng, kuççaka sığmaydi. Suvnin boyige otirib, tarvuznin bittesini soymakçi boldim. Piçak bilen azgine çakmakleb, çakmaklegenimni piçaknin uçi bilen tutib alamen değen edim, oyilib, pıçak tarvuznin içige tüşib ketdi. Eneşib alemen değen edim özim hem tüşib ketdim. Pıçakni izleb yürsem, bir adem yolıkdi: "Eke, yol-polde bitte pıçak körinmedimi?" desem, heli bitte pıçakni kıdirib yüribsenmi? Biz kırkte kervan edik, her birimiznin kirkteden tüyemiz bar edi. Yokatşib, tapişlamey yüribmiz", dedi. Bu müşkülni yeçiş üçün hem dergahinizge arz kılib keldim, -deb başini sahib turibdi. Padşa öyleb kalibdi. Ulemalerden bittesi turib, padşage kulluk kılib: - Taksir, bu kelnin yokalgen nerselerini hazinenizden berib cönetvarin, -debdi. Uyarın yanına vardım. Vardım ki, ihtiyarın üç ayı tamam olmuş. Patronundan hakkını talep edince, patronu "Sana da mı hak!" diye bir vurup öldürmüş. Feryat figan edip "Ne zor güne kaldım" diye kapınıza geldim. Mazgalda duranlar sokmadılar, diye başını eğmiş. Padişah âlimlere bakmış, âlimler kele bakmış, kel padişaha bakmış. Âlimlerden biri yerinden kalkıp padişaha yönelip söylemiş: -Bağışlayınız, bu kelin lafına inanmayınız, koyunu sorun. Bu kel böyle giderse, az sonra koyunu da yok oldu, öldü kaldıya getirecek, demiş. Kel lafa devam etmiş: - Yok, bağışlayınız, demiş. Kapınızdan alın mayınca, ben gidip arbede çıkarayım diye ihtiyarı öl düren patronun yanına vardım. "İhtiyarın hakkını ver, kanını öde!" diye yakasından tutup ahalinin yanına ge tirdim. Kalabalık araya girip zorla bir eşek verdi. Eşeğe binip dönerken,yoldan kırk kervan geçiyordu. Kervancıbaşı bana bakıp: "Hey kel, eşeğin yağır olup kal mış, inip koşumunu, baştan güzel koş" dedi. İnip bak tım sırtı oyulup gitmiş. - "Hey ağa, buna çare ne?" deyince, o: "Ceviz çare, işte şu cevizi ısıtıp yağırına koysan düzelir" diye elime bir tane ceviz verdi. Cevizi ısıtıp eşeğin yağırına koydum. Koşumunu koşayım desem, yağırından ceviz göğerip çıkıyordu. Hey hişt deyinceye kadar büyüyüp, çiçeklenip meyveye durmuş. Gördüm olgunlaşmış. Üs tüne çıkıp vursam, eşeğin beli sakat olur, bunu kesek ile vurup alayım diye eşeği bir ovaya getirdim. Kesek çok, kolumu sığayıp o keseği atarım.. Ne attığım kesekten bir tanesi, ne de bir tek ceviz düştü. Ben bıkmadan atı yordum. Bir müddet sonra ovada kesek kalmadı. Kendim çıkmasam olmayacak, diye cevizin üstüne çıktım, üç bat man ova olmuş bir tarafından şırildayarak su akıyor. "Tam karpuz ekecek yer olmuş" diye karpuz ektim. Her karpuz bir denk oldu, kucağa sığmaz. Su kenarına oturup karpuzun birini kesmek istedim. Bıçak ile azıcık kesip, kestiğimi bıçağın ucu ile çekip alayım, demiştim. Oyduğum yerden bıçak karpuzun içine düştü. Eğilip alayım dedim, ben de düştüm. Bıçağı ararken, bir adam rastladı: "Ağa, yolda belde bir bıçak görmedin mi? " deyince "Şimdi sen bir tek bıçağı mı arıyorsun? Biz kırk, tane kervan idik. Her birimizin kırk tane devesi vardı, kaybolduk, buluşamadık" dedi. Bu müşkülü çözmek için de kapınıza arz edip geldim, diye başını eğmiş. Padişah düşünüp kalmış. Âlimlerden bir tanesi kalkıp, padişaha yönelip: -Bağışlayınız, bu kelin kaybolan eşyalarını hazinenizden verip yollayın, demiş.

Padşanifi kızi eşiknin arkaside kulak salib turgen eken. Kız atasinin aldige çıkib: - Menin üç şartimni şu kel becerdi, kel bolse hem şunge tegemen, -debdi. Şunda kel irğib orniden turibdi-de, padşage ta'zimkılib: - Taksir, falan tağde falançi baynifi koyini bakdim, özimninn hisabimde hakim ikki yüz koy boldi. Hocayinim şu koyni bermey meni haydem yubardi. Padşa, siz ündirib alesiz, şu ikki yüz koyimni toyanege koşdim, -debdi. Padşa toy-tamaşe kılib, kızini kelge beribdi, kel muradi maksadige yetibdi. ("Zümret ve Kımmet", 246-251) Padişahın kızı kapının arkasından dinliyormuş. Kız babasının huzuruna çıkıp: - Benim üç şartımı bu kel başardı. Kel de olsa buna varacağım, demiş. O zaman kel birden yerinden kalkmış ve padişaha hürmet ederek: -Bağışlayınız, falan dağda falanca ağanın koyununu güttüm. Kendi hesabımda hakkım iki yük koyun oldu. Ağam bu koyunu vermeyip, beni kovdu. Padişah, siz fazlasıyla alırsınız, şu iki yüz koyunumu düğün hediyesi verdim, demiş. Padişah düğün dernek kurup, kızını kele vermiş. Kel muradına ermiş. ("Zümreci ve Kımmat", s. 246-251)