TÜBİTAK Bilim, Hizmet, Teşvik Ödülleri ve TÜBİTAK Özel Ödülü Töreni Konuşması Prof. Dr. Nüket YETİŞ TÜBİTAK Başkanı 28 Aralık 2010, Ankara TÜBİTAK Bilim, Özel, Hizmet ve Teşvik Ödülleri Töreni için 4. kez birlikteyiz. 45 incisini gerçekleştirdiğimiz törenimizde bilim insanlarımızın, Türkiye Cumhuriyetinin en üst Makamınca onurlandırılmasından büyük mutluluk duyuyoruz. TÜBİTAK Başkanı olarak, Cumhurbaşkanımız ve bir bilim insanı olarak, bilime gösterdiğiniz ilgi ve verdiğiniz destek için, tüm bilim insanlarımız, kurumum ve şahsım adına en derin şükranlarımı sunuyorum. Bilgiyle, bilimle atılan temeller üzerinde yükselen medeniyetler, güçlü medeniyetlerdir. Böyle medeniyetleri yaratan milletler hürdür, müreffehtir ve mutludur. Böyle medeniyetleri kucaklayan, bilimi ve bileni koruyan ve yücelten, bilgiyi doğru kullanan devletlerin bekası tartışılamaz. Bu nedenle, bilen, bilgi ve yeteneğini, bireyin, toplumun ve insanlığın refah ve gelişmesi için kullanabilen bilge bireyler yetiştirmek, onlara sahip çıkmak, önlerini açmak hepimizin paylaştığı bir vizyon olmalıdır. En az bunlar kadar önemli olan başka bir husus da, bilim insanlarımıza, çabalarının farkında olduğumuzu, başarılarının toplumumuz tarafından takdir edildiğini gösterebilmektir. 1
Biraz sonra, Zat-ı Alinizce bilim insanlarımıza verilecek ödüller, bilim insanlarımıza ve ailelerine ülkemizin birer teşekkürü olacaktır. Aynı zamanda, bu değerli bilim insanlarımızın, toplumumuz ve özellikle gelecek nesil bilim insanlarımız için de güzel birer örnek model olarak tanıtılmasına vesile olacaktır. Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zaidir, diye eski bir deyiş vardır. Talebi olmayan şeyin, arzı da olamaz. Bir şeye talep olabilmesi için de, o şeyin işe yaraması gerekir. Bu kural bilgi için de geçerlidir. Bilgi kullanılırsa, insanımızın yaşam kalitesinin yükselmesine, toplumun refah düzeyinin artmasına katkı sağlarsa yararlıdır. Bilim, bilimi üretebilirse, bilgi kullanılırsa, bilim ve teknoloji kültürü topluma mal edilirse ve bilimsel düşünce sosyal hayatın tüm katmanlarına yayılırsa, bilgili oluruz. Bilgi toplumu olabiliriz. Bilime ve bilene ihtiyaç ne ölçüde yurt sathına yayılabilirse, o ölçüde başarılı oluruz. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, bilim, teknoloji ve yenilik, özel kesimin, kamu yönetiminin ve toplumun gündemine girmiştir. Gündemin ilk basmaklarına doğru yol almaktadır. Eğitimde, bilim ve teknoloji alanında sağlayacak başarının, dünyadaki ekonomik ve siyasi alanlardaki rekabet gücümüzü yükseltecek en önemli etken olduğu, üzerinde ulusal mutabakat oluşmaktadır. Bilim ve teknolojiye olan talebin artmasına, Ar-Ge ve yenilik potansiyelimizin yurt genelinde harekete geçirilmesine, ülkemizin sahip 2
olduğu yerel değerlerin küresel değerlere dönüştürülmesine katkı sağlamak amacıyla, ülke genelinde TÜBİTAK Ar-Ge ve Yenilik Günlerini organize ediyoruz. Devlet Bakanımız Prof. Dr. Sayın Mehmet AYDIN ın himaye ve destekleri ile Mart 2009 dan günümüze ülkemizin 75 ilini kapsayan 11 TÜBİTAK Ar- Ge ve Yenilik Günü gerçekleştirdik. Sonuncusunu 2011 yılı başında yapacağımız toplantıdan sonra tüm illerimiz kapsanmış olacak. Bu toplantılarda ilgili illerin valileri, üniversite rektörleri; Sanayi Odaları, Ticaret Odaları başkanları ve Ar-Ge projesi yapan özel sektör temsilcileri, akademisyenler ile illerin ilgili diğer üst düzey kamu yöneticileriyle birlikte olduk. Ar-Ge ve yenilik kavramlarını paylaşıyoruz. Ar-Ge ve yenilik ile katma değer yaratmanın yollarını örneklendiriyoruz. Toplantıya katılan illerin TÜBİTAK projeleriyle birlikte Ar-Ge ve yenilik performansını inceliyoruz. İllerin Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerini artırabilecek öneri ve fikirleri tartışıyoruz. TÜBİTAK olarak sağlayabileceğimiz destekleri anlatıyoruz. Beklentimiz, Ar-Ge ve yeniliğin, kamu ve özel sektörün öncelikli gündem maddeleri arasına alınmasına katkı sağlayabilmektir. Yerel dinamiklerle tabandan yukarı bir yaklaşımla, Ar-Ge ve yenilik ekseninde bir dönüşüm sağlamayı amaçlayan, o ilde ilgili tüm tarafları temsil eden, bir işbirliği ağının kurulması ve gelişmesidir. Bilginin üretimi, kullanımı ve yayılımında ana unsur, ana kaynak insandır. Bilim insanıdır, araştırmacıdır. Bilindiği üzere, ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası, en önemli gelişmişlik göstergelerinden biridir. En yüksek GSYİH a sahip ülkelerin, aynı zamanda en fazla Ar-Ge 3
personeline sahip olduğu ve Ar-Ge ye en fazla kaynak ayırdığı görülmektedir. Bu alanda özellikle, son beş yılda, ülkemizde de çok önemli gelişmeler kaydedildi. 2004 yılından itibaren, bilim teknoloji ve yenilik, Hükümetimizin gündeminde öncelikli alanlardan biri haline geldi. Bu alana ayrılan kamu kaynakları arttı. Ar-Ge faaliyetlerinin başarıyla gerçekleştirilmesi için gerekli iklimin geliştirilmesi için idari ve yasal düzenlemeler yapıldı. Bilime ve bilimsel düşüncenin ülkemizde yaygınlaştırılmasına verdikleri önem ve destek için, huzurlarınızda, Sayın Başbakan ımız Recep Tayyip Erdoğan ve Bakanımız Prof. Dr. Mehmet Aydın a en içten şükranlarımı sunarım. Bilim insanı sayısını ve niteliğini artırmak, bilim ve teknoloji stratejimizin ana hedeflerinden biridir ve Sayın Başbakanımızın himayesi altındaki alanlardandır. Eylül 2004 de, Bilim ve Teknoloji 2005-2010 Uygulama Planını hazırlarken, elimizde 2002 istatistikleri vardı. Ülkemizin sahip olduğu TZE Araştırmacı sayısı 24 bin, TZE Ar-Ge personeli sayısı 28 bin idi. 2010 yılı hedefimizi 40 bin TZE araştırmacı olarak belirlemiştik. Bu hedefe 2006 yılında ulaşıldı. Bu gelişme üzerine, ulusal hedefimizi 2013 yılı için 150 bin olarak yükselttik. Yine memnuniyetle ifade etmek isterim ki, 2009 yılı istatistiklerine göre, ülkemizdeki Ar-Ge personeli sayısı 74 bine ulaşmış durumdadır. Bu gelişmeler sonunda, 2002-2008 yılları arasında Türkiye OECD ülkeleri içinde hem Ar-Ge personelini hem de araştırmacı sayısını en 4
hızlı arttıran ülkelerden biri konumuna ulaştı. Diğer Ar-Ge göstergelerinin pek çoğunda da benzer sonuçlar alındı. Kurum olarak görev alanımız içinde, araştırmacılar için ülkemizin cazibesinin her geçen gün artmasına katkı sağlamak için mevcut desteklerimizi etkinleştirirken, yeni programlar oluşturuyoruz. Bu çerçevede 2010 yılında, yurt dışında doktora veya uzmanlığını almış araştırmacılarımızın kariyerlerini yurt içinde başlatabilmeleri için Doktora Sonrası Geri Dönüş Burs Programı nı uygulamaya geçirdik. Üniversitelerimizde bir doktora programına kayıtlı olan doktora öğrencisi araştırmacıların yurtiçi dolaşımına katkı sağlamak için yeni bir program daha başlattık. 21. yüzyılın akademik önderliğini yüklenecek, kariyerlerine yeni başlayan doktoralı genç bilim insanlarının çalışmalarına destek vermek için 2004 yılında başlattığımız Ulusal Genç Araştırmacı Kariyer Geliştirme Programımızda, o yıldan beri elde ettiğimiz tecrübeler ışığında önemli iyileştirmeler yaptık. Ülkemizdeki Ar-Ge personeli sayısını artırmak ve Ar-Ge personelinin mesleklere ve sektörlere göre dağılımını iyileştirmek, ülkemizin araştırmacılar için bir cazibe merkezi haline gelmesini sağlamak amacıyla Bilim ve Teknoloji İnsan Kaynağı Stratejisi ve Eylem Planı hazırlandı. TÜBİTAK koordinasyonunda, çok sayıda kurumumuzun birlikte yaptıkları çalışmalar neticelerini vermeye başladı. Mesela, 403 sayılı Türk vatandaşlığı kanununda yapılan değişiklik ile bilim teknoloji alanında Türkiye'ye olağanüstü hizmeti geçmiş veya 5
hizmeti geçeceği düşünülen kimselere vatandaşlığa geçişte ayrıcalık tanındı. Türkiye nin taraf olduğu anlaşmalar kapsamındaki projelerde çalışacak yabancı uyruklu bilim insanları için, artık çalışma izni şartı aranmıyor. Doçentlik başvuru ve diploma denklik süreçleri kolaylaştırıldı. Üniversite sanayi işbirliğini geliştirmek için Döner Sermaye uygulamalarındaki sorunları ortadan kaldıran yasal düzenlemeler, Ocak 2011 itibaren yürürlükte olacak. Yurtiçinde bunlar olurken uluslararası bağlamda da sevindirici gelişmeler yaşıyoruz. Mesela AB 7. Çerçeve Programı Marie-Curie Uluslararası Yeniden Entegrasyon Hibelerinde, 2007-2009 yılları arasında programdan en fazla yararlanan 5. ülke konumunda iken, 2010 yılı ilk çağrı sonuçlarına göre programdan en fazla yararlanan 1. ülke konumuna yükseldik. 6.ÇP de dahil olmak üzere sadece, Marie-Curie Tersine Beyin Göçü Programı ile ülkemize dönen araştırmacı sayısı 100 ü aştı. Bu noktada Destination Turkey projesinden de söz etmem gerekiyor. TÜBİTAK, son yıllarda bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler sonunda Türkiye nin, milliyeti ne olursa olsun, araştırmacıların çalışabilecekleri bir seçenek haline geldiğini anlatmak için, çeşitli ülkelerde "Hedef Türkiye" sloganıyla bir dizi çalıştay başlattı. Bu çalıştaylardan ilk ikisi, 2010 Aralık ayı başında Boston ve Michigan da gerçekleştirildi. Etkinlikte, TÜBİTAK, DPT, diğer kamu kurumları ve AB nin sağladığı fonlar, süregelen yasal ve idari gelişmelerin sağladığı iklim, araştırmacılara olan ihtiyaç ve talep artışı gibi bilgiler, bilim insanlarıyla paylaşıldı. TÜBİTAK olarak, bu 6
etkinliklere, araştırmacıları istihdam edebilecek işverenler olarak, üniversite, özel sektör ve kamu araştırma enstitülerinin yöneticilerini de davet ettik. Çalıştayları birlikte düzenledik, özellikle, ülkemize dönüp dönmeme konusunda tereddüt eden Türk araştırmacıların, akıllarındaki soruları cevaplamaya çalıştık. Türkiye den çeşitli üniversite temsilcileri Türkiye deki araştırma kapasitesinin gelişen durumuna vurgu yaptı. Etkinliğe katılan Türk sanayi kuruluşları ve şirketler, kurumlarındaki Ar- Ge fırsatları hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Daha önce Türkiye ye dönüş yapmış olan araştırmacılar, deneyimlerini katılımcılarla paylaştı ve Türkiye de Ar-Ge ortamındaki son yıllardaki gelişmeler aktarıldı. Bilim ve teknoloji, ülkemizde uzun yıllar ihmal edilmiş bir alandı. Bilimsel çalışmaların Türkiye de yapılması imkânının olmadığı, bilimin, bu alanda dünyada öne çıkmış belirli sayıdaki ülkede yapılabileceği en yaygın kanılardan biriydi. Merhum Fuat Köprülü nün ifadesiyle, bizler tarafından içeriden, bilim insanlarımızı cezbeden ülkeler tarafından dışarıdan oluşturulan bu kanı, bilim insanlarımızın ve özellikle de gençlerimizin zihinlerine nakşedilmişti. Burada neyi anlatmak istediğimi, yukarıda sözünü ettiğim Hedef Türkiye toplantılarına katılan bir bilim insanımızın şu sözleri, sanırım en iyi şekilde ifade ediyor. Aslına bakarsanız burada 11 sene yaşadıktan sonra 26 yıl yaşadığım Türkiye ye gitmek beni korkutuyordu. Çin de İngilizce konuşulan bir bölgeye gitmekle Türkiye ye gitmek arasında bir fark yok gibi geliyordu. Araştırma fonlarının yüksekliği ülkemde yapacağım araştırmaların da güçlü olmasına katkı verecektir. Belki ilk aşamada Türkiye ye bir-iki yıllığına giderek deneme yapılabilir. Zamanın ne getireceğini kim bilir? 7
Ben, böyle düşünen araştırmacılara şöyle seslenmek isterim. Karar sizin. Her ortamın kendine göre olumlu ve olumsuz yanları vardır. Önemli olan, önce kendinize, sonra Türkiye nin gücüne inanmaktır. 2004 yılında yola çıkarken, bugün başarılanların başarılabileceğini düşünebilenlerin sayısı da yok denecek kadar azdı. BİZ ilk günden bu yana, vizyonumuzun, bize sağlanan kaynakların, stratejik bakış açımızın, tarafsızlılığımızın, dünya standartlarında bir sistem kurma öngörümüzün sağladığı özgüvenle İNANDIK. Tabii ki daha gidilecek çok yolumuz var, ulaşılacak çok hedefimiz var. Türkiye her yönüyle büyük bir ülkedir. Ülkemizin sahip olduğu potansiyeli göz önüne aldığımızda, daha çok çalışarak, potansiyelimizin sınırlarını zorlayabiliriz. Daha da önemlisi, bilgimizi ve ortak aklımızı kullanarak, sınırlarımızın ötesine geçebiliriz. Atatürk ün dediği gibi, ufku değil, ufkun ötesine bakabilen, ufkun ötesine uzanabilen bir ülke haline gelebiliriz Ama bu yeni hedeflere doğru ilerlerken, başarılarından güç alan, kendine ve birbirine daha çok İNANAN, daha çok GÜVENEN bilim insanlarımızla, kurumlarımızla, kuruluşlarımızla birlikte yürüyeceğiz. Kurum olarak tüm birikimimizle, tüm gücümüzle çalışmayı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. 2010 yılı TÜBİTAK Ödüllerinin saygıdeğer sahipleri, 2010 Yılı TÜBİTAK ödülleri için çalışmalarınız çok katmanlı bir değerlendirmeden geçirildi ve bu yılki ödüllerin sahipleri oldunuz. Bu başarınızdan dolayı da sizleri Kurumumuz ve şahsım adına içtenlikle kutluyorum, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu ödüllerden sonra size daha çok ihtiyacımız olacak, sizden daha çok şey bekleyeceğiz. Bugünden sonra Mevlana nın sözleriyle yeni şeyler söylemek için, yeni çalışmalar, yeni arayışlar, yeni başarılar için biz 8
Kurum olarak yanınızda olmaya devam edeceğiz. Konuşmamın başından bu yana altını çizmeye çalıştığım gibi, ülkemizdeki yaşam kalitesini yükseltmek için, sahip olduğumuz imkan ve yetenekleri harekete geçirerek her alandaki rekabet gücümüzü arttırmak için hep birlikte çalışmayı sürdüreceğiz. Ülkemizi, geleceğimizi aydınlatan ve aydınlatacak olan tüm bilim insanlarımızı sevgi ve şükranla selamlıyorum. 2011 yılının, yeni başarıları hep birlikte kucaklayacağımız, yeni sevinçler paylaşacağımız bir yıl olmasını temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. 9