Tefsir 1 Prof. Dr. Bedrettin Çetiner

Benzer belgeler
1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Fatiha süresi-dil Yönünden İnceleme

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

Terceme : Muhammed Şahin

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TEFSİR TARİHİ VE USULÜ

MÜSLÜMANLAR İÇİN. Muhammed Salih el-muneccid. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Dua ve Sûre Kitapçığı

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ. Kovulmuş şeytandan Allah a sığınırım,

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

Murat eğitim kurumları. Arapça 4 konu 2. İsim ve fiil cümlelerinde olumsuzluk (nefy)

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS


Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

Muhammed Salih el-muneccid

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn


ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

Birinci İtiraz: Cevap:

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

KUR AN I KERİM HAKKINDA KISA BİLGİLER. Soru 2 : Allah(c.c.) ın dilediği şeyleri Peygamberlerine bildirmesine ne denir? Cevap : Vahy denir.

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

RIZIK VE ZENGİNLİK DUASI (ESMAÜL HÜSNA ŞİFRELERİ-2)

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Anlamı. Temel Bilgiler 1

zeytinvearkadaslari.com

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

7. KEVSER SÛRESİ ÖĞRENELİM

[ Arapça Gramer Özeti, Sözlük, İ rab (Kelime Analizi) ve Meal ] Sözlük İlaveli İ RABLI KUR AN ve MEALİ

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Kur'an ve Anlam. Yazarlar Mürsel Ethem Yusuf Topyay Mehmet Akın. Editörler İsmet Eşmeli Mehmet Akın ISBN:

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil


Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

KİTAPLARA İMAN. 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir.

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

Değerli büyüğümüz Merhum Fatma ÖZTÜRK ün ruhunun şad olması duygu ve dileklerimizle Lisans Yayıncılık

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

Hamd ve Şükür. Einfache Übersetzung Hamd = tanriya övgü sunma, tanriya övgü olsun Şükür = tanriya övgü Övgü = Lob Övmek = loben, preisen

MEKKE-İ MÜKERREME MEKKE-İ MÜKERREME'NİN BİR KÜFÜR BELDESİ OLUP OLMADIĞI HAKKINDA. Müellif: Şeyh Hamad İbni Atik en-necdi (H1227-H1301)

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s)

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

3. FATİHA SÛRESİ ÖĞRENELİM

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

Transkript:

Tefsir 1 Prof. Dr. Bedrettin Çetiner Ders Notları 27.09 Tefsire Giriş Tefsir deyince ne anlıyoruz? Ayetlerin Peygamberimiz (s.a.v) ve ashabı tarafından nasıl anlaşıldığını bulmak. Yani buna göre Peygamberimiz (s.a.v) ve ashab dışında kimse anlayamaz mı demek? Yani olması gereken en iyisi bu değil mi? En iyi olduğu tartışılır, tartışılmalıdır. Bence tartışılmaz hocam. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v) in konuştuğu her şey vahiy. Ashab da ondan öğrendiğine göre tartışılmaz. O zaman tarih boyunca müfessirlerin hepsi hata etmiş? Onların yaptığına tefsir değil tevil deniyor hocam. Ama neticede tefsir etmişler, demek hata etmişler, doğru mu? Mesela Peygamberimiz (s.a.v) bugün olsaydı, acaba aynı mı tefsir ederdi? Evet, çünkü Peygamberimiz (s.a.v) in konuştuğu vahye dayanırdı. Vahiy evrenseldir ve değişmez. Hayır Dayandığı var dayanmadığı var. Mesela ağaçların aşılanması meselesi Ama o beşeri bir mesele Ama Kur'an-ı Kerim hayat değil mi? Kur'an-ı Kerim hayatın kendisi değil mi? Kur'an-ı Kerim bize nasıl yaşıyacağımızı göstermiyor mu? Mesela Peygamberimiz (s.a.v) ağaçları aşılayanlara Aşılasanız da aşılamasanız da Allah (c.c) verecekse verir yoksa vermez diyor. O sene hurma yok. Soruyorlar Peygamberimiz (s.a.v) e. Siz yine kendi bildiğinizi yapın diyor. Bu söz vahye mi dayalı? Allah (c.c) verirse verir Bak hayatla ilgili bir söz. Vahye dayalı olsa hatalı olmazdı? Demek Peygamberimiz (s.a.v) in her sözü vahye dayalı değil. Şimdi Peygamberimiz (s.a.v) in tefsiri, vahye dayalı mıdır? Hayır değildir. En azından hepsi değildir. Fakat hocam hata yaptıysa ikaz gelmez miydi? Gelebilir. Fakat önemli olan Peygamberimiz (s.a.v) in o sözünden dönmesidir. Fakat tefsir için aynı mıdır? Ayetler hakkında Peygamberimiz (s.a.v) in hata yapmış olması bence düşünülemez. Allah (c.c) ın ayetini yanlış tefsir etseydi ikaz gelirdi? Bazı ikazlar var. Fakat Kur'an-ı Kerim için böyle bir durum yok. Belki, çok uçuk bir ihtimal gibi gözüksede Allah (c.c) Peygamberimiz (s.a.v) e kasten hata yaptırmış olabilir. Peygamberimiz (s.a.v) in bir beşer olduğu Kur'an-ı Kerim de vurgulanmaz mı? Yani Peygamberimiz (s.a.v) in sözü Allah (c.c) ın sözü mü? Yoksa Kur'an-ı Kerim Peygamberimiz (s.a.v) in beşer olduğunu söylemezdi. Doğrudan doğruya hoparlör görevi görüyor der geçerdi. Biz kendi hevasından konuşmaz demek istedik. Tamam,ama ya kasten ona hata yaptırıldıysa ne olacak? Veya diyelim ki hata yaptı sonra da uyarıldı. Ama uyarı hadis kitaplarına girmedi, sadece hata yazıldı? Veya yazıldı da bize ulaşmadı. Nereden bileceğiz? Yani tarih boyunca tefsir yazanlar, Peygamberimiz (s.a.v) in tüm hadislerine muttali oldular mı? Sonuçta bir yere ulaşamayız ki hocam Ulaşırsın işte. Demek Resulullah ın da olsa tefsir, ilahi bir kelam değildir. Mukaddes değildir. Kutsal sayamazsınız. Sadece söyleyenin düşüncesini, bilgisini, kültürünü yansıtır. Herkes, sahabe-i kiram da olsa. Sahabe-i kiram Peygamberimiz (s.a.v) ile sohbet eden değil midir? Ben açıyorum hadis kitabını. Sohbet ediyorum. O zaman bende sahabiyim? Görmek ile olur hocam Ebu Cehil de gördü canım! Ashabın içinde münafıklar da vardı. Onları daha sahabe sayıyorsunuz değil mi? Mümin değil ki sahabi olsun Ama sahabe. Peygamberimiz (s.a.v) ashabının dışına itmemiş. Bunlar benim ashabım değildir dememiş. Hatta Abdullah b. Übeyy bile sahabedir. Çünkü iman ızhar etmiştir mümindir. İmanını ızhar etmiş bir kimseye siz mümin değil diyemezsiniz. Dışı mümin olsa da içi O Allah (c.c) ın bileceği iş. Kendimizi Allah (c.c) ın yerine koymayalım. Yani hükmü verecek olan sen misin Allah (c.c) mı? Sonuçta ne diyor? Kelime-i şehadet getiriyor. Ibn Übeyy in 1

Peygamberimiz (s.a.v) i inkar ettiği tek bir cümlesi yok. Hocam sizde münafık dediniz, hüküm verdiniz? Evet, ama ben söyledim onu. Peygamberimiz (s.a.v) değil. Ibn. Übeyy in münafık olduğunu ben söyledim. Peygamberimiz (s.a.v) ashabının dışına attı mı? Hatta kefenlenmesi için mübarek gömleğini verdi. Cenaze namazını da kıldırdı. Ha ondan sonra kılmaması için uyarı geldi. Düzeltildi. Arkadaş doğru söyledi. Mesela düzeltilenler bunlar. Huzeyfe de gitmezdi münafıkların namazına. Fakat bu bize haber olarak geldiği için biliyoruz. Ya gelmeseydi bu haber? Nereden bilecektik kimin münafık olduğunu? Demek ben kendime göre yorumlayacağım. Altyapım ne kadar müsaade ediyorsa o kadar yapacağım. O halde sahabenin yaptığı benim yaptığımdan farklı değil. Peygamberimiz (s.a.v) in meclisine belki biri geldi diğeri gelmedi. Yarım kaldı. Nerden bileceğiz? O halde tefsir Allah (c.c) kelamı değildir. Bu Peygamberimiz (s.a.v) den başlayarak günümüze kadar böyle olmuş. Allah (c.c) ın kelamı birdir. Mukaddestir. Tartışılmaz. Itiraz edilmez. Tefsir beşer kelamıdır. Peygamberimiz (s.a.v) de beşerdir. Mukaddes değildir. Kur'an-ı Kerim Peygamberimiz (s.a.v) in beşer yönüne sık sık vurgu yapar. O halde Peygamberimiz (s.a.v) de hata etmez değildir. Hocam mesela günümüzde bile kendimize göre tefsircileri kıyaslıyoruz. Daha iyi olanı biliyoruz. Şimdi Peygamberimiz (s.a.v) tefsire en ehil kimse değil mi? Onunki en değerli değil mi? Bak ne diyorsun. Bana göre. Bana göre tefsir sana göre olmayabilir. Bana göre Y.N tefsiri Z.B tefsiri en güzeli. Niye? Bana göre! Çünkü benim zihniyetime o daha uygun düşüyor. Benim arzularıma daha uygun düşüyor. Demek tefsirde bir görecelik var. o halde tefsirin üstünlüğü izafi. Hocam bu konuda Peygamberimiz (s.a.v) i istisna etsek? Neden? Beşer olmadığını söyle, istisna edelim. Sonuçta Kur'an-ı Kerim Allah (c.c) tan sonra en yüksek makamı ona veriyor.yani Peygamberimiz (s.a.v) den geldiği kesin olan birşeyi biz neden tartışalım ki? İşte orada sorun var. Peygamberimiz (s.a.v) in sözü olarak bize gelenler hakkında çok şey söylenmiştir. Dolayısıyla biz tartışacağız. Bugün Peygamberimiz (s.a.v) aramızda olsaydı öyle söyler miydi? Yada Peygamberimiz (s.a.v) den geldiği söylenen şeyler gerçekten onun ağzından mı çıktı? Ben sonuca bakarım. Neticede elimizde çok kısa ve az tefsir mevcut. Elimizde sağlam birşey yok. Hocam neden az? Peygamberimiz (s.a.v) in ahkam hadisleri de bir nevi tefsir sayılamaz mı? Eğer Peygamberimiz (s.a.v) in tüm hayatı ve sözleri tefsirdir derseniz o hayli hayli tartışılır. Mesela Peygamberimiz (s.a.v) hiç inek sütü içmedi. İçmeyin demedi ama İçmedi ama. Hep hasırda yattı. Kesinlikle yatakta yatamazsın. Bakın Kur'an-ı Kerim hayattır. Bunu anlayamıyorsunuz. Kur'an-ı Kerim hayatın kendisidir. Kuranın anlattığı tek şey dünya hayatıdır. Mesela ahireti anlatmaz. Mesela allahı anlatmaz. Kur'an-ı Kerim=Hayat. Peygamberimiz (s.a.v) in yaşantısı Kur'an-ı Kerim dır dediğiniz anda kuranı 15 asır önce hicazdaki yaşantıya hapsetmiş olursunuz. Hz.Aişe de öyle diyor. Onun ahlakı Kur'an-ı Kerim dır diyor. O farklı. Ahlak ve hayat ayrı. Hocam neden eskiye sıkıştıralım? Onun hayatını bugüne yansıtmamız gerekmiyor mu? Güzel Onun hayaıtnı bu asra tatbik ediyorsun. Işte bu tefsirdir. Peygamberimiz (s.a.v) hasırda yatmadı, ben nasıl yatarım dersen, bu bir tefsirdir. Yok ben yatarım derse o da tefsirdir. Ve bu tefsir ancak kişinin kendisini bağlar. Tefsirin hiçbirisi mukaddes değildir. Tefsir beşeridir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v) de beşerdir. Fakat Peygamberimiz (s.a.v) in vahye müttali olduğu müsellem. Hata yaptığında ikaz edildiği müsellem. Haktan başka konuşmadığı doğru. Biz bunları tartışmıyoruz. Sadece tefsire bakıyoruz. Tarih boyunca çok müfessir Kur'an-ı Kerim i hayatına tatbik etmiş. Günün ihtiyaçlarına uydurmuş. Problemlerine çözüm aramış ve kendince bulmuş. O günü ilgilendirir. Sosyete müslümanları Y.N yorumuna o kadar güveniyor ki. Çünkü onun problemini hallediyor. Saçma sapan birşey ama. Olsun. Tefsir mutlaka doğru mu olmalı? Hayır. Tefsir mutlaka doğru olması gerekmez. Siz Keşşafı tefsir sayıyormusunuz? Halbuki içinde ehli sünnete aykırı bir sürü fikirler var. kesinlikle Kur'an-ı Kerim e göre o mana çıkmaz. Ama Zemahşeri çıkarıyor. Tefsirin doğru olması gerekmiyor. Bana göre doğru sana göre yanlış olabilir. 2

Ama Kur'an-ı Kerim in metni tartışılamaz. Saçma sapan yorumlar da tefsirdir. Bize göre isabetli olan tefsirler de tefsirdir. Zaten o tefsir yazılırken doğru diye yazılıyor. Hocam günümüzde de tefsir sempozyumları düzenleniyor, tartışıyorlar. Madem herkesin fikri ayrı ve göreceli, tartışmanın amacı ne? Maksat Kur'an-ı Kerim i anlamak. Fakat o hocaların çoğu tartışmış olmak için tartışıyorlar. Benim ki Bedrettin Tefsiri dir. Sadece Bedrettin i bağlar. Başkasını bağlamaz. 29.09 Fatiha 1 Fatiha her hayrın başı, her hayra girişin kapısı, Kur'an-ı Kerim ın fezlekesi (özeti). Kur'an-ı Kerim de fatihadan başka birşey nazil olmasaydı, sadece fatiha insanların dünya hayatını tanzim için yeterli olurdu. 7 ayetten ibaret olduğu için isimlerinden biri seb ul mesani (devamlı olarak tekrarlanan 7). Bu tabir Kur'an-ı Kerim da geçer. Fatiha Kur'an-ı Kerim dan ilk nazil olan sure değildir. Fakat mushaf tertibinde başa konmuştur. Bu ilk nazil olan anlamına gelmez. Celaleyn (Celaleddin El- Mahalli & Celaleddin es- Suyuti) tefsirinde fatiha en sonda tefsir edilmiştir. Başta Elif Lam Mim ile başlar. Besmeleyi ayet sayanlarda saymayanlarda 7 ayet derler. تفسير االستعاذة المعنى : أستجير بجانب هللا وأعتصم به من شر الشيطان العاتي المتمرد أن يضرني فى دينى أو دنياى أو يصدنى عن فعل ما أمرت به وأحتمى بالخالق السميع العليم من همزه ولمزه ووساوسه İstiâzenin (Eûzu'nun) Tefsiri Mana: İnatçı ve kibirli olan şeytanın din ve dünya işleriyle ilgili hususlarda bana zarar vermesinden veya yapmakla emrolunduğum şeylerden beni alıkoymasından Allah'a sığınır ve O'nun yardımıyle korunurum. Şeytanın arkadan çekiştirmesi, yüze karşı alay etmesi ve vesvese vermesinden de yine her şeyi yaratan, işiten ve bilen Allah'a sığınırım İstiaze, euzu besmele dir. Her türlü şerden Allah (c.c) a sığınma manasındadır. Ama çok kullanıldığı için istiaze denir. Aslında insana zarar verecek olanlar şeytandan ibaret değildir. Insana vesevese verecek ve yoldan çıkaracaklar sadece şeytan değildir. Insanın nefs-i emmaresi insana zarar verebilecek varlıklardandır. Şeytan denince sadece cin şeytanlarını anlamıyoruz. Şeytan aslında bir remiz, semboldür. Şerrin sembolüdür. Bu şerrin sembolü olan varlık sadece cin taifesinden değildir. Evet, cinlerden şeytan taifesi vardır, melek olan da vardır. Cinlerin hepsi kötülük ve kötülüğü emreden varlıklar değildir. Cinlerinde müslüman olanları vardar. Onlara cin deriz. Kötü olanlara şeytan deriz. Bunun gibi insan taifesinden kötü olana şeytan deriz. Bu manada nefsi emmare şeytan tanımının içine girer. Eğer siz istiazeyi okurken bu şuurla okursanız, Allah (c.c) sizi insan ve cin ve nefsi emmareden koruyacaktır. Şeytan isim değildir. Iblis, cin, isimdir. Şeytan ise sıfattır. Şeytan sıfatı (ihtilaflı) Ş-T-N kökünden gelir. Istaize demek, bu doğru yoldan çıkan ve çıkaran şeytanın şerrinden Allah (c.c) a sığınma ve himayesine girme istemidir. 3

فإن الشيطان ال يكفه عن اإلنسان إال هللا رب العالمين. عن النبى )ص( أنه كان إذا قام من الليل استفتح صالته بالتكبير ثم يقول : )أعوذ هللا السميع العليم من الشيطان الرجيم من همزه ونفخه ونفثه Çünkü onun insanlara zarar vermesini âlemlerin Rabbi olan Allah'tan başkası önleyemez. Hadiste rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.), gece namaz kılmaya kalktığında tekbir ile namazına başlar, sonra şöyle derdi: "Kovulmuş Şeytan'dan, O'nun arkadan çekiştirmesinden ve vesvesesinden herşeyi işiten ve bilen Allah'a sığınırım Kılmakta olduğu namazdan şeytanın pay almaması için, namazında ona vesvese vermemesi için namazın başında tekbirin hemen akabinde istiaze okurdu. Biz sübhaneke okuruz, sünnete uymayız. Racim kelimesi sıfat-ı müşebbehedir. Bunlar mübalağalı sıfatlardır. Ism-i tafdil gibi. Racim, mercum manasına mübalağalı sıfattır. Sıfatı müşebbehede ismi fail veya ismi meful manasına gelebilir. Burada ismi meful manasındadır. Yani çok çok taşlanan demektir. Istiaze sadece ibadetlerde sınırlı değil, her yapacağı işin başında söylemelidir. Isteizu billah, eüzü billah dan üstündür. Arapça da şu kaide vardır: Ziyadet-ül mebna tedüllü ala ziyadet-ül meana. 6 harfin manası 3 harften daha fazladır. Şeytan ve Racim kelimelerinde sıfatı müşebbeheyi unutmayacaksınız. Çok çok azgın, her hayırdan uzak kılınmış, her yerde taşlanmış manası vardır. Besmele de de Rahman ve Rahim, mübalağa ifade eder. Rahman daha mübalağalıdır. Onun için Rahmanı dünya, Rahimü l Ahiret denir. Kur'an-ı Kerim Rahim sıfatını müminlerle sınırlandırmıştır. Ama dünya rızkını vermede Allah (c.c) ın rahmet sıfatı müminede kafirede münafığada şamildir. Onun için burada daha fazla rahmet vardır, yada rahmetin tecelli ettiği yerler dünyada daha çoktur. Gerçi, بسم هللا الرحمن الرحيم تفسير البسملة : أبدأ بتسمية هللا وذكره قبل كل شئ مستعينا به جل وعال فى جميع أموري طالبا منه وحده العون فإن الرب المعبود ذو الفضل والجود واسع الرحمة كثير التفضل واإلحسان الذى وسعت رحمته كل شئ وعم فضله جميع األنام. Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla Besmelenin Tefsiri: Bütün işlerimde Allah'tan yardım dileyerek ve sadece O'ndan medet umarak, herşeyden önce O'nun adıyla ve zikriyle başlarım.çünkü O Rab'tır, itaata layık olan yalnız O'dur. O, lütuf ve kerem sahibidir, rahmeti engin, lütuf ve, ihsanı boldur, rahmeti herşeyi kuşatan ve lütfü bütün mahlukatı kapsayandır. Rahman ın ahirette tecellisi vardır. Cehennem de Allah (c.c) ın rahmetidir! Allah (c.c) cehennem ehlini razı edecektir. Fakat cehennemi gazap olarak anlatıyor. Ama bence cehennem Allah (c.c) ın rahmetidir. Bunu açmayayım, siz düşünün. Kur'an-ı Kerim i okumak müminin işlerinden bir iştir. O zaman besmele ile başlamak lazımdır. Yine bu işinde de vesveseye açık olduğu için besmele ile yetinmeyip istiaze gerekir. - ما عدا سورة التوبة - ليرشد 4 تنبيه :] بسم هللا الرحمن الرحيم ] افتتح هللا بهذه اآلية سورة الفاتحة وكل سورة من سور القرآن المسلمين إلى أن يبدأوا أعمالهم وأقوالهم باسم هللا الرحمن الرحيم التماسا لمعونته وتوفيقه ومخالفة للوثنيين الذين يبدأون أعمالهم بأسماء آلهتهم أو طواغيتهم فيقولون : باسم الالت أو باسم العزى أو باسم الشعب أو باسم هبل Bir Uyarı: Allah kendisinden yardım ve başarı dilemeleri ve putperestlere muhalefet etmeleri için, müslümanlarm, sözlerine ve işlerine besmele ile başlamalarını öğretmek maksadıyla Fatiha sûresine ve Tevbe sûresi hâriç bütün Kur'an sûrelerine besmele âyetiyle başladı. Çünkü putperestler işlerine ilahlarının ve tağutlarımn adıyla başlarlar ve: "Lât'm adiyle...", veya "Uzzâ'nm adiyle...", veya "Şa'bm adiyle..." veya "Hübel'in adiyle başlarım" derlerdi. Şimdi bu isimlerden biri kaldı. Ismi Şa b. Şa b halk, millet demektir. Mahkemeler kararlarına başlarken

yüce Türk halkı adına başlarlar. Allah (c.c) Tevbe dışında tüm surelere besmele ile başlamıştır ki müslümanların tüm işlerine bununla başlasınlar, öğrensinler. Böyle yapmakla o işe ve o sözlerine Allah (c.c) ın muvafık kılmasını isterler, putperestlere muhalefet etmiş olmuşlar, onlara aykırı davranmak için yaparlar. Bu müslümanların herhangi işte olursa olsun قال الطبرى : " إن هللا تعالى ذكره وتقدست أسماؤه أدب نبيه محمدا )ص( بتعليمه ذكر أسمائه الحسنى أمام جميع أفعاله وجعل ذلك لجميع خلقه سنة يستنون بها وسبيال يتبعونه عليها فقول القائل : بسم هللا الرحمن الرحيم إذا افتتح تاليا سورة ينبئ عن أن م ارده : أق أر بسم هللا وكذلك سائر األفعال ". Taberî şöyle der: "Zikri yüce ve isimleri mukaddes olan Allah, peygamberi Muhammed (s.a.v.)'i, bütün işlerinde, önce kendisinin güzel isimlerini zikretmeyi öğreterek yetiştirdi. Bunu, bütün mahlukatı için, uyacakları bir sünnet ve takip edecekleri bir yol kıldı. Bir kimsenin, bir sûreyi okumak istediğinde besmele demesi, onun maksadının, "Allah'ın adiyle okuyorum" demek olduğunu gösterir. Diğer işlerde de durum aynıdır. inanmayanları taklit etmemelerini öğretiyor. Tevbe suresinde besmele yoktur, zira ultimatom ve uyarı olduğu için rahmet ihtiva etmez. Muhammed ibn Cerir et-taberi. Taberistan lı, yani İran asıllıdır, fakat Bağdat ta yaşamıştır. Fakat çok garip olarak ölmüştür. Ulemanın kaderi herhalde. Odasında vefat etti, cenaze namazını kıldırmadılar. Gizlice defnedildi. Hayatı için Tabakat-ül Müfessirin kitaplarına bakmalısınız. Hem müfessir, Fakih, Müerrihtir. Hatta tarihte munkariz (yokolmuş) olmuş Ceririyye mezhebinin imamıdır. Taberi nin tarih kitabı Tarih-ül umem vel mülük Milletler ve Hükümdarlar tarihi dır. Hz.Adem in yaratılışı ile başlayıp H.4.Asır a kadar rivayetlerle tespit etmiştir. Muhammed Esed, besmele için Rahman ve Rahim olan Allah (c.c) ın adına manasını verir. Bu işi ben kendim için yapmıyorum, Allah (c.c) ın adına yapıyorum, bu işi ben yapmıyorum, bana ait değildir, Allah (c.c) yapıyor. Halbuki kimse Allah (c.c) adına yapmaz. Kendi için yapar. Onun için mes ul olursunuz. Allah (c.c) adına yaparsanız mes ul de olmazsınız. Demek Allah (c.c) adına manası budur. 04.10 Fatiha 2 تفسير سورة الفاتحة بين يدى السورة الكريمة :هذه السورة الكريمة مكية وآياتها سبع باإلجماع وتسمى " الفاتحة " الفتتاح الكتاب العزيز بها حيث إنها أول القرآن فى )الترتيب( ال فى )النزول( Mekke'de nazil olmuştur. 7 âyettir. Bu mübarek sûre Mekke'de inmiştir. Ayetlerinin yedi olduğunda icma vardır. Kur'an-ı Kerîm'e bu sûre ile başlandığı için "el-fatiha (açan)" diye isim verilmiştir. İniş itibariyle olmasa da tertib itibariyle Kur'an'ın ilk süresidir. Biliyorsunuz Hicaz uleması ile Şam, Irak uleması Kur'an-ı Kerim ayetlerini farklı sayılarda göstermişlerdir. Her sure tek tek ayet ayet incelenmiştir. Ayetlerin sayısı hususunda farklı rakamlar vardır. 3 ünde de ayet sayısı 6666 değildir. Besmele ile bearber 6350 civarında ayet çıkar. Bazı ayetlerin eklenip çıkarıldığına dair rivayetler var. Bunlar Şia ya ait görüşlerdir. Bir zamanlar Şia anadoluda çok etkin bir mezhepti. İranlı dailer anadoluya bu fikri yerleştirmişler, ehl-i sünnet birçok ayeti hazfetmiştir derler. Bu surelerde özellikle Hz.Ali nin velayeti işlenmektedir. Peygamberimiz (s.a.v) den sonra olacak halifeye delalet eden sure ve ayetler mushaftan çıkarılmıştır, ve bunu Osman yaptı derler. Hz demezler. Hatta bu şia kaynaklarına göre başlı başına bir sure (Suretul Velayir???) Hz.Ali nin veli olduğunu ve Peygamberimiz (s.a.v) in varisi olduğunu anlatır. Işte bu çıkarılanları da eklerseniz 6666 ayet var. Yoksa Kur'an-ı Kerim da 6280 civarındadır. Tüm alimler Fatiha suresini 7 5

ayet saymışlardır. Hiçbir toplantıda aykırı bir Kur'an varolduğunu söylememişlerdir. Şia, kendilerinden olmayanlara karşı bir takiyye usulde başta gelen bir uygulamadır. Bu da yahudilerden Şia ya geçen bir kültürdür. Yahudilerde Peygamberimiz (s.a.v) zamanında Tevrat ile alakalı sırlarını vermezlerdi. Şia ehl-i sünnetle konuşurken ali mushafından bahsetmezler. Tabi ihtilaf sünnetullahtır. Allah (c.c) insanları birbirleriyle zıtlaşsınlar diye yarattı. İhtilaf güzel şeydir. Şimdi Sabuninin şu ifadesi doğru mu: إنها أول القرآن فى )الترتيب( ال فى )النزول(? Yanlış. Nuzül itibariyle ilk değildir ibaresi çok doğru gelmiyor. İşte herhangi tefsiri okurken bu doğrudur dememeniz gerekiyor. Şüphe ile karşılamak esastır. Diğer kaynaklarla ne kadar örtüşüyor diye kıyaslamanız gerekir. Mesela Celaleyn Fatiha nın sure olup olmaıdğından şüphe ettiği için sona koydu. Mesela kunut dualarınında kurandan iki sure olduğunu söyleyenler var. Ayrıca Peygamberimiz (s.a.v) diyor ki Fatihasız namaz olmaz. Yani bunu söylemeden önceki tüm namazları boşunamıydı? Her halükarda ilk nazil olan sure fatiha değilse, Peygamberimiz (s.a.v) ilk namazlarını ne ile kılıyordu? Her halükarda fatihanın ilk nazil olan sure olduğunu düşünmek zorundayız, hatta kendisine peygamberlik gelmeden evvel de namaz kılardı. Miraçtan çok önce namaz kılıyordu, hanif olarak, ve o zaman fatiha ile okuması beklenir. Fatiha nın Mekke-i Mükerreme de nazil olduğuna dair bile icma yoktur yani. Baştan inmemiş olsa Mekke-i Mükerreme de kıldığı tüm namazlar boş olur. Bedrettin ez-zerkeşi nin El- burhan fi ulumil Kur'an da Medine-i Münevvere de geldiğini rivayet etmiştir. Veya Fatiha suresinin iki defa nazil olduğuna dair rivayetler vardır. Ilki namaz farz olduğunda, diğeri Medine-i Münevvere de. Namazda hiç bir değişiklik olmamıştır, insanların yaptığı değişiklikler ayrı. Bu rivayetlere göre Sabuni nin ifadesi pek de doğru değil, en azından söylemesi gerekirdi. Adı da zaten açılış. Kur'an-ı Kerim e bu sureden giriliyor. Ilk nazil olmayı hakediyor. وهى - على قصرها ووجازتها - قد حوت معانى القرآن العظيم واشتملت على مقاصده األساسية باإلجمال فهى تتناول أصول الدين وفروعه تتناول العقيدة والعباد والتشريع واالعتقاد باليوم اآلخر واإليمان بصفات هللا الحسنى واف ارده بالعبادة واالستعانة والدعاء والتوجه إليه جل وعال بطلب الهداية إلى الدين الحق والص ار المستقيم والتضرع إليه بالتثبيت على اإليمان ونهج سبيل الصالحين وتجنب طريق المغضوب عليهم والضالين وفيها األخبار عن قصص األمم السابقين واالطالع على معارج السعداء ومنازل األشقياء وفيها التعبد بأمر هللا سبحانه ونهيه إلى غير ما هنالك من مقاصد وأغ ارض وأهداف فهي كاألم بالنسبة لبقية السور الكريمة ولهذا تسمى " أم الكتاب " ألنها جمعت مقاصده األساسية. Fatiha kısa ve veciz olmasına rağmen Kur'an-ı Kerîm'in bütün mânâlarını ihtiva eder ve özet olarak onun esas maksatlarını kapsar. Dinin esaslarını ve teferruatını içine alır. İtikad, ibadet ve muamelatı, âhirete ve Allah'ın güzel sıfatlarına imanı, yalnız O'na ibadet etme, O'ndan yardım dileme ve O'na dua etmeyi; imânda ve sâlihlerin yolunu tutmada sabit kılması, gazaba uğramışların ve sapmışların yolundan sakındırması için, O'na yalvarmayı ihtiva eder. Ayrıca bu sûrede geçmiş toplumlara dair haberler, bahtiyar kimselerin yükseleceği mevkiler, bedbaht kimselerin düşeceği kötü durumlar hakkında bilgi vardır. Yine bu sûrede Allah'ın emrine uyma, nehyinden sakınmadan bahsedilir. Bunların dışında bu sûrede daha birçok maksat, gaye ve hedefler vardır. Fatiha sûresi diğer sûrelerin aslı durumundadır. Bundan dolayı buna "Ümmü'l-Kitab (Kitab'ın anası)" denilir. Çünkü bu sûre kitab'ın esas maksatlarını kendisinde toplamıştır. Fatiha suresinde herşey var. Kur'an-ı Kerim in tüm maksatları var. Kur'an-ı Kerim de kitap denince Kur'an anlaşılır. Bu kaideyi ehl-i kitaba tatbik etmelisiniz. Ehl-i kitab kimlerdir? Kur'an-ı Kerim e inananlar. Hristiyanlar Yahudiler değil işte. Onun için kestikleri yenmez, kızlarıyla evlenilmez. Kur'an-ı Kerim in onlara ehl-i kitap demesi babalarının ehl-i kitap olmalarındandır, ki o kitaplar da aynıdır. Farklı değildirdirler. Allah (c.c) ın yolu birdir, dini birdir. Onu insanlar farklı yorumlamışlardır. Yani Peygamberimiz (s.a.v) in hitap ettiği yahudiler ehl-i kitap değil, müşrikler. Kur'an-ı Kerim onlara mecazen ehl-i kitap demiştir, dedelerinden dolayı. Böyle olmasa onları islama davetin bir anlamı kalmazdı. Ehl-i kitapsa neden çağırıyorsun? Ben bunu söyleyince itiraz ettiler. E zaten tefsirlerdekiler de saçmalık değil mi. Tefsirleri yazanlar insan değil mi, sadece onları bağlamaz mı? Hakaret 6

olmadığı sürece muhalefet çok güzeldir. Ben tartışmayı çok severim. Kendi görüşlerimden başkasını da kabul etmem. Maksat muhabbet olsun =) فضلها :أ - روى اإلمام أحمد فى المسند أن " أبي بن كعب " ق أرن على النبى )ص( أم القرآن فقال رسول هللا )ص( : " والذى نفسى بيده ما أنزل فى التو ارة وال فى اإلنجيل وال فى الزبور وال فى الفرقان مثلها هى السبع المثانى والقرآن العظيم الذى أوتيته " فهذا الحديث الشريف يشير إلى قوله تعالى فى سورة الحجر :] ولقد آتيناك سبعا من المثاني والقرآن العظيم ]. ب- وفى صحيح البخارى أن النبى )ص( قال ألبى سعيد بن المعلى : " ألعلمنك سورة هى أعظم السور فى القرآن : الحمد هلل رب العالمين هى السبع المثاني والقرآن العظيم الذى أوتيته ". التسمية :تسمى " الفاتحة وأم الكتاب والسبع المثاني والشافية والوافية والكافية واألساس والحمد " وقد عددها العالمة القرطبي وذكر أن لهذه السورة الكريمة اثنى عشر اسما Fatiha Suresi'nin Fazileti Ahmed b. Hanbel'in, Müsned'inde rivayet ettiğine göre, Übeyy b. Ka'b Fatiha sûresini Rasulullah (s.a.v.)'a okumuş, bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a andolsun ki, bu okuduğunun bir benzeri ne Tevrat'ta, ne İncil'de, ne Zebur'da ve ne de Kur'an'da indirilmiştir. O seb'ul-mesânî (tekrarlanan yedi âyet) ve bana verilen yüce Kur'an'dır". Bu hadis-i şerif, Hicr sûresi'nde bulunan "Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi (âyeti) ve bu'yüce Kur'an'ı verdik mealindeki âyete işaret etmektedir. b) Buhârî'nin Sahîhi'nde de şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.v.), Ebu Said b. el-muallâ'ya şöyle dedi:"sana öyle bir sûre öğreteceğim ki o, Kur'an'daki sûrelerin en büyüğüdür: diye başlayan Fatiha süresidir. O, Seb'ul-mesânî ve bana verilen yüce Kur'an'dır. Fatiha Sûresi'nin İsimleri: Bu sûreye el-fâtiha, Ümmü'l-Kitâb, es-seb'ul-mesâni, eş-şâfiye, el-vâfiye, el-kâfiye, el-esâs ve el- Hamd isimleri verilmişitr. Allâme Kurtubî bu İsimleri tefsirinde saymış ve bu sûrenin oniki İsminin olduğunu söylemiştir. Mesani nin bir manası da ikişerlidir. Fatihanın iki kez nazil olduğunu söyleyenlerde buna dayanıyorlar. İmam Ahmed in müsnedinde garib, ferd, ahad, zayıf rivayetler çoktur. Bazı surelerin faziletine dair rivayetlerin çoğu Müsned den alınmıştır. Muhaddisler bunların çoğunun zayıf olduğunu söylerler. Şimdi bir fatiha suresinin 12 tane ismi var ise, bu isimler nereden çıktı? Şayet surelerin isimleri tevkifi olsaydı herhalde ulema bu isimlerde ihtilaf etmezdi. Peygamberimiz (s.a.v) tarafından bazı surelere isimler verdiğini biliyoruz. Ama hepsi değil. Bazen Peygamberimiz (s.a.v) ayetlerin yerlerini belirtmek için falan konudan bahseden sureye diye hitap etmiştir. Alimler bunlara bakarak, mesela Bakara, isimlerini koymuşlar. Demek hem sahabe-i kiram hem ulema tarafından verilmiştir. Dolayısıyla sure isimleri Kur'an-ı Kerim den değildir. Sadece sureleri birbirlerinden ayırmak için konmuş isimlerdir. Sizlerde koyabilirsiniz. 06.10 Fatiha 3 اللغة : [ الحمد ] الثناء بالجميل على جهة التعظيم والتبجيل مقرونا بالمحبة وهو نقيض الذم وأعم من الشكر ألن الشكر يكون مقابل النعمة بخالف الحمد Hamd kelimesi, Sevgi ile birlikte, tazim ve saygı göstererek güzellikle övmektir. Hamd, zemmin zıddı olup şükürden daha umumî bir mânâ ifade eder. Çünkü şükür, nimet karşılığı olur, hamd böyle değildir. Münafıkça övmeye hamd denmez. Kişi eğer birini severek ve saygı göstererek överse hamd denir. Bu övgünün güzel bir övme olması gerekir. Bazen insanlar övme şeklinde yerilir, zemmedilir. Zem maksadıyla yapılan övgü hamd değildir. O halde hamd özel bir övgüdür. Şükür biraz daha dar kapsamlı bir övmedir. Nimet [ هللا ] اسم علم للذات المقدسة ال يشاركه فيه غيره قال القرطبي : هذا االسم [ هللا ] أكبر أسمائه سبحانه وأجمعها وهو اسم للموجود الحق الجامع لصفات اإللهية المنعوت بنعوت الربوبية المنفرد بالوجود الحقيقي ال إله إال هو سبحانه Allah: Zât-ı mukaddesin özel ismidir.o'ndan başkası bu ismi kullanamaz. Kurtubî şöyle der: "Allah" ismi, zât-ı mukaddesin isimlerinin en büyüğü ve en kapsamlısıdır. Bu isim, uluhiyyet sıfatlarını 7 şahsında toplayan, rububi-yet sıfatlarıyla vasfılanmış olan, hakiki varlık olarak tek olan ve kendisinden başka ilâh olmayan gerçek varlığın adıdır.

karşılığındadır. Hamd de ise böyle bir iyilik söz konusu değildir. Mesela musibete şükredilmez, fakat hamdedilir. Ama nimet gelirse hem hamd eder, hem şükreder. Bu yönüyle şükür hamdden daha dar anlamlıdır. Allah (c.c) ismu alem dir. Yani özel isim. Alem olmayanlara cins isim diyoruz, mesela insan. Kurtubi nin ahkam ul Kur'an diye bir tefsiri var. Peki bu tefsir ahkam tefsirleri içinde değerlendirilebilir mi? Maliki mezhebi usulüne göre genel bir tefsirdir. Ahkamul Kur'an dediğimiz tefsirlerde ise ahkam ayetlerinin tefsiri dışında diğer ayetlerin başka yönden tefsiri bulunmaz. Mesela Cassas ın ahkamul kuranında belağat, nahiv, sebebi nüzul ile alakalı herhangi birşey bulamazsınız. Son dönemde Sabuni Ravaiul Beyan Tefsiru Ayatil Kuran isimli ahkam tefsiri yazmıştır. Kendine göre seçtiği ahkam ihtiva eden ayetlerden başka bilgi yoktur. Kurtubi nin tefsiri ahkamul kuran içinde mütalaa edilmez. Bana sorarsanız ahkamul kuran dışındaki kitaplara zaten tefsir demek de doğru değil. Şimdiye kadar gelen alimler hepsine tefsir demişler. Keşşaf a da tefsir demişler, Mefatühul Gayb a da tefsir demişler ve yanlış yapmışlar. Bunlara tefsir denir mi? Tefsirin gayesi nedir? Allah (c.c) ın Kur'an-ı Kerim de söylemek istediğini ortaya çıkarmak. Yani Allah (c.c) anlatmayı bilemedi sen anlatacaksın değil mi? Arapça dil bilgisi ve belağatını kullanarak kastul mütekellimi ortaya çıkarmak. Allah (c.c) ın maksadını ortaya çıkarmak için Allah (c.c) olman gerekir. O da sakat. Allah (c.c) ın maksatını kim bilebilir ki? Kitaplarda biz de okuduk- Şariin maksadını ortaya çıkarmaktır- şariin maksadını sen nasıl ortaya çıkarırsın? Sen şarii misin? Hocam Peygamberimiz (s.a.v) gelmiş anlatmak için Bende çıkarmak istiyorum. O zaman 15 asırdır müfessirler ne yapmış? Tefsirin asıl gayesi ne? Garib kelimeler var, müteşabihat var onları açıklamak için Onlar tefsir değil işte. Onlar kelimeleri anlamaya yönelik çalışmalar. Kur'an-ı Kerim in manasını araştırmıyor ki. Tefsirin gayesi, Kur'an-ı Kerim lafızlarına, Allah (c.c) tarafından konulan ahkama hayata tatbik edebilmek için o ahkama ulaşmaya çalışmaktır. Hocam Peygamberimiz (s.a.v) zaten Kur'an-ı Kerim i yaşamamış mı? neden tekrar yoruma ihtiyaç duyulmuş? Müfessirlerin görevi zamanlarına ve zamanın şartlarına göre o uygulumayı adapte etmektir. Fukaha nın da görevi odur. Kendilerine gelen avama uygun bir hale getirmektir. Bunu yapan kitaplar sadece ahkamul kurandır. Bunun dışındaki tüm kitaplar bu gayenin etrafında dolaşmışlar ama bu gayeye çok az hizmet etmişlerdir. Hemen her tefsirde az çok ahkam vardır. Ama o ahkama ulaşmak için bir sürü laf kalabalığı yapmışlardır. Fuzuli iştigal eylemişlerdir. Doğrudan doğruya Kur'an ahkamına ulaşmak için gerekli bilgileri müfessirlere veriniz. Bunun haricinde tüm uğraşlar fuzulidir. Hocam sonuçta ahkam değişmiyor, nasıl adapte edebiliriz? Biraz işgüzarlık gibi mi oluyor? kılıfına uydurmak gibi oluyor, ama şart. Kur'an-ı Kerim evrensel, bizde günümüze uydurmaya çalışıyoruz, adapte ediyoruz. Kur'an-ı Kerim tüm şartlara uygundur, müfessir de o aradaki uyumu fark edendir. Avam göremez. O zaman ahkam ayetleri dışında kalanlar ne olacak, kıssalar gibi? Sanki kuranda ahkam olmayan ayet varmış gibi. Yok 200 ayet varmış, 500 ayet varmış ahkam ayeti, ondan başka yokmuş, at bir tarafa. Kur'an-ı Kerim de ahkam ayeti olmayan ayet yok. Fakat sair müfessirun ahkama ulaşmaya çalışmadığı için tefsirleri fuzulidir. Zemahşeri nin yaptığı nedir ya? Belağatla uğraşıyor, orada kalıyor. Sonraki adımı atsana! Belağate dayalı olarak bu ayette ne hüküm çıkarıyorsun? Yok söylemiyor, işte fuzuliyetle iştigal ediyor. Kurtubi, Kordoba da yetişmiş, Kahirede ölmüş. Kendisi maliki ulemasından. Endülüs alimlerinin tamamı Maliki ulemasındandır. Maliki mezhebi en yoğun yaşandığı yerler. Müfessirleri hangi kitapta bulabilirsiniz? Tabakatul müfessirin den Ömer Nasuhi Bilmen in var, Türkçe. Suyuti ve talebesi Davudi nin tabakatul müfessirini var. Bunlar güvenilirdir. Son dönemde Mu cemul Mufessirin yazıldı, kaynaklı olarak. La ilahe illa hu tercümesi doğru yapılmıyor. Ondan başka tanrı yok çarpık bir tercüme. Yegane ma bud Allah (c.c) tır doğrudur. Zaten ezanın türkçe tercümeside böyle çarpık olduğu için beğenilmedi. 8

[ رب ] الرب : مشتق من التربية وهى إصالح شؤون الغير ورعاية أمره قال الهروي : " يقال لمن قام بإصالح شئ واتمامه : قد ربه ومنه الربانيون لقيامهم بالكتب والرب يطلق على عدة معان وهى " المالك والمصلح والمعبود والسيد المطاع "Rabb" kelimesi " terbiye" kelimesinden türemiştir. Terbiye ise, başkasının işlerini ıslah etmek ve durumunu gözetmek demektir. Herevî şöyle der: Bir şeyi ıslah eden ve tamamlayan kimse hakkında: Onu ıslah etti." denilir. Allah'ın kitaplarını koruyan kimselere verilen "Rabba-niyyun" ismi de bu kökten gelmektedir. Rabb" kelimesi mâlik (sahip), muslih (İslah eden), mabud, kendisine itaat edilen efendi gibi birçok manada kullanılır. Herevi Garibul Kur'an ı olan bir dilci, nahvi. 4.asır da yaşamış. Müennesi ev hanımına Rabbetül Beyt denir ki ev işlerini düzene koyarlar, çekip çevirirler. [ العالمين ] العالم : اسم جنس ال واحد له من لفظه كالرهط وهو يشمل : اإلنس والجن وهو مشتق من العالمة ألن " العالم " عالمة على وجود الخالق جل وعال Alem kelimesinin cemi müzekker salim olarak cemii yapılması bana hep ters gelmiştir. Alem zi-ukul değildir. İçinde zi-ukul olanda var, hayvanlar da var, bitkiler vs. de var. Neden cemi müzekker salim yapılsın ki? Alim kelimesinin cemi mükesseri var: avalim. Alem in doğru cemi avalimdir. Müfessirler böyle olmasına mana yüklemişlerdir. Bu arada kelime bilgisi için Mu cemul Vasit, Mu cemul Basit kullanılabilir. Birde Muncid var fakat fiil babları konusunda itibar edilebilir. Islami ıstılahların izahına dair verdiği bilgilere itibar edilmez, yazarı Hristiyandır papazdır. Ferra yüncü demek. Dilci, nahvidir. Meani El-Kur'anı var. Nahve dair bilgileri anlayamazsınız. Istılahlar farklıdır. [ الرحمن الرحيم ] صفتان مشتقتان من الرحمة وقد روعى في كل من] الرحمن ] و] الرحيم ] معنى لم ي ارع فى اآلخر فالرحمن بمعنى عظيم الرحمة ألن " فعالن " صيغة مبالغة فى كثرة الشيء وعظمته وال يلزم منه الدام كغضبان وسك ارن والرحيم بمعنى دائم الرحمة ألن صيغة " فعيل " تستعمل فى الصفات الدائمة ككريم وظريف فكأنه قيل : العظيم الرحمة الدائم اإلحسان. والالئكة والشياطين كذا قال الف ارء Alem kelimesi, raht (3-10 arası topluluk) kelimesi gibi aynı lafızdan müfredi olmayan cins isimdir. Bu kelime insanları, cinleri, melekleri ve şeytanları içine alır. Ferrâ da böyle demiştir. "Alem" kelimesi "alâmet" kelimesinden türemiştir. Zira âlem, yüce yaratıcının varlığına bir alâmettir. Bu kelimeler, "rahmet" kelimesinden türemiş iki sıfattır. Bunların herbirinde, diğerinde bulunmayan ayrı ayrı manalar vardır. Zira "Rahman", rahmeti büyük manasınadır.çünkü (fa'lân) kalıbı, birşeyin çokluğunu ve büyüklüğünü ifade etmede kullanılan mübalağa sığasıdır. Bu siğa, sürekliliği gerektirmez. Nitekim çok kızgın manasına gelen "gadbân" ve çok sarhoş manasına gelen "sekran" böyledir. Rahim kelimesi ise, rahmeti devamlı manasınadır. Çünkü bu faîl kalıbı, süreklilik ifade eden sıfatlarda kullanılır. Buna göre"errahmanirrahim" "rahmeti büyük, ihsanı devamlı" demek gibidir. Rahmanü dünya, rahimül ahiret denilir tefsirlerde. Ahirette allahın rahmeti devamlı ve kesintisiz olduğu için rahim oraya daha uygundur. Ancak rahman daki rahmet, rahimdeki rahmetten çoktur. Bunran dolayı rahman herkesi, rahim müminleri kapsar. 9

11.10 Fatiha 4 Hattabi ye kimse bakmadı değil mi? Hattabi nin kim olduğunu sorarım size Burda lugavi bir konuyu anlatıyor. Herhalde dil alimi olmalıdır. Rahman ve Rahim i anlattığına göre tefsir alimi olmalıdır. Birde Sünen-i Ebu Davud şerhi vardır. [ الدين ] الج ازء ومنه الحديث " كما تدين تدان " أى كما تفعل تجرى [ نعبد ] قال الزمخشري : العبادة أقصى غاية الخضوع والتذلل ولذلك لم تستعمل إال فى الخضوع هلل تعالى ألنه مولي أعظم النعم فكان حقيقا بأقصى الخضوع Din, ceza demektir.yani yapılan bir işin, kendi cinsinden karşılığı manâsını ifade eder. Nitekim "yaptığına göre karşılık görürsün mealindeki hadiste de bu mânâ da kullanılmıştır. "İbadet ederiz" Zemahşeri bu kelimeyi şöyle açıklar: "ibadet, itaat ve boyun eğmenin en son derecesidir, onun içindir ki bu kelime Allah Teâlâ'ya itaatin dışında kullanılmamıştır. Allah Teâlâ, nimetlerin er büyüğünün sahibi olduğu için kendisine ibadet edilmeye lâyıktır. Biz bugün dinin ıstılah manasını biliyoruz. Ama lügatte din demek karşılık demektir. Herhangi birşeyin iyi yada kötü karşılığına din denir. Din-ceza manasındadır, arapça haliyle. Keşşaf a tefsir denir mi ya? Denmez hocam. Keşşaf belağatla ilgilendiği için asıl nokta olan ahkamı kaçırmıştır, ve fuzuli uğraşmıştır. Evet. Bir de ehl-i sünnet alimlerine çok ağır ithamlar vardır. İ tizal mezhebinin hak olduğunu savunur. Son derece dikkatle okunması gerekir. Hocam Osmanlı zamanında bu tefsir çok okutulmuş, neden? Çok okutulmuş gibi talebeyi onun hile ve desiselerinden korumak için okutulurmuş. Tefsir tarihinde gördüğümüz kadarıyla 2 tefsirin haşiyesi pek çoktur. Biri Kadi Beydavi nin Envar-ul Tenzil. Diğeri Keşşaftır. Keşşaf a yazılmış haşiye ve talika 200 üzerindedir. Tamamı reddiyedir. Bir tane öven ve açıklayan haşiye bulamazsınız. Çoğu Osmanlı alimleri tarafından yazılmıştır. Hep Keşşaf taki tuzaklara dikkat çekilir. Şu ibareye dikkat edin çünkü itizali ispat için ayeti saptırmıştır. Derler. Beydavi ise ibaresinin adeta lügaz (bulmaca) gibi olmasından kaynaklanır. Çözülmesi gereken bulmaca gibi yazılmış. Furs kurnazlığı. Beydavi fars kökenlidir, arapça yazmıştır. Arapçası berbattır. O arapçayı çözmek için kendisinin gelmesi lazım. Keşşaf ın bize uyan tarafı da vardır. Hüküm çıkardığı ayetlerde hanefi usulüne göre hüküm çıkarmıştır. Yani Zemahşeri amelde hanefidir. Onun için ahkamla alaklı bilgileri bize yabancı gelmez. Bence Sivri zekalı, sivri dilli bir Türk tür Zemahşeri. [ الص ار ] الطريق وأصله بالسين من االست ار بمعنى االبتالع كأن الطريق يبتلع السالك قال الشاعر :شحنا أرضهم بالخيل حتى تركناهم أذل من الص ار [ المستقيم ] الذي ال عوج فيه وال انح ارف " آمين " أى استجب دعاءنا وهي ليست من القرآن الكريم إجماعا ولهذا لم تكتب فيه وانما هى من تعليم رسول هللا وهديه. es-sırat" yol demektir. Bu kelimenin aslı sin ile okunmakta olup "yutmak" manasına gelen istirat masdarından gelmektedir. Böylece yol, yolcuyu yutan bir şeye benzetilmiştir. Şair de bu kelimeyi yol mânâsında kullanmıştır. Onların yurtlarını o şekilde atlarla doldurduk ki, onları yoldan daha zeli bir halde bıraktık. "Müstakim" kendisinde bir eğrilik ve sapma bulunmayan şey demektir. "Amin",duamızı kabul et demektir. Bu kelimenin, Kur'an-ı Kerîm'den olmadığına dair âlimlerin icmaı vardır. 10 قال الخطابي : الرحمن ذو الرحمة الشاملة التى وسعت الخلق فى أر ازقهم ومصالحهم وعمت المؤمن والكافر والرحيم خاص بالمؤمن كما قال تعالى :] وكان بالمؤمنين رحيما ] Hattabî der ki: Rahman, rızıkları ve ihtiyaçları hususunda bütün mahlu-katı kapsayacak, mü'mine ve kâfire şâmil olacak bir şekilde engin rahmet sahibi demektir. Allah'ın rahîm sıfatı ise yalnız mü'minleri içine alır. Nitekim âyet-i kerîmede "Allah mü'minlere karşı çok merhametlidir buyurul muştur.

Yol, insanların ayakları altında çiynendiği için en zelil olarak düşünülmüş. Müfessirler genellikle kelimelerin izahında cahiliyye şiirlerini örnek olarak gösterirler. Buna şiir ile istişhar denir. Türkçe de müstakim için dosdoğru kullanılır. Doğru dersek la iveca manasındadır, halbuki inhiraf da yok. Viraj yok. Yoldan çıkmayı engelleyici tedbirler alınmış. Insanın ruhunda emretme ihtiyacı var, Allah (c.c) a bile emreder. Çingene vali olmuşta ilk babasını asmış derler. Yakınlarından herhangi zarar gören için darbı mesel olarak söylerler. Amin manayı fiildir. Manası fiil olan bir isimdir. Sahabeden rivayet edilmiş. bu fatihanın bir manada dua olduğunu gösterir. Malik sahip demektir. İstiane yardım etmekten gelir, yardım isteme manasındadır. التفسير : علمنا البارى جل وعال كيف ينبغى أن نحمده تعالى ونقدسه ونثني عليه بما هو أهله فقال [ الحمد هلل رب العالمين ] أي قولوا يا عبادي إذا أردتم شكري وثنائي الحمد هلل اشكروني على إحساني وجميلي إليكم فأنا هللا ذو العظمة والمجد والسؤدد المتفرد بالخلق واإليجاد رب اإلنس والجن والمالئكة ورب السموات واألرضين فالثناء والشكر هلل رب العالمين دون ما يعبد من دونه Sûrenin Tefsiri Yüce Allah, lâyık olduğu şekilde kendisine nasıl hamd etmemiz, O'nu nasıl takdis etmemiz ve ne şekilde övmemiz gerektiğini bize bu sûreyle öğretti ve şöyle buyurdu; 1. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 2. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.yani, ey kullarım! Bana şükretmek ve beni övmek istediğinizde "elhamdülillah" deyin. Size olan lütuf ve ihsanımdan dolayı bana şükredin. Çünkü ben azamet, şeref ve şan sahibi olan Allah'ım. Yaratmak ve icat etmek bana mahsustur. Ben insanların, cinlerin, meleklerin, göklerin ve yerlerin Rabbiyim. O halde övgü ve şükür, diğer tanrılara değil âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Eğer Allah (c.c) bize kendisini nasıl öveceğimizi göstermeseydi biz övemezdik. Bu ayeti bu çerçevede değerlendirmek lazım. Beni övmek istediğinizde elhamdülillah deyin. Hep aynı formdadır. İhmedullah gibi bir emir yoktur. Lokman suresinde şükür emir formunda geliyor. Fakat hamd daima isim cümlesi formunda gelmiş. 3 form var elimizde: Hamidtü allahe ; ehmadü allahe; elhamdu lillahi. Bunların en genişi elhamdu lillah formu. Aslında bu emir değildir, fiil de değildir. İsim cümlesidir. Isim cümleleri arapçada haber kipi dediğimiz bir kiptendir. İstek bildirmezler. Tüm dillerde kurulan cümleler iki tiptir: 1. Haber, 2. İnşa. Inşa cümleleri muhatabtan istekte bulunma formlarıdır. Haber ise muhatabın bilmediği birşeyi haber verme formundadır. Haber tasdik ve tekzibe açıktır. Ama istek tasdik edilemez. Bu manada insanlar arasında emirler tasdik yada tekzibe konu değilse, Allah (c.c) tan gelen emirlerde tasdik ve tekzibe konu olmazlar. Allah (c.c) emrettiği için yapılır, nehyettiği için yapılmaz. Bunun münakaşası yapılmaz. Çünkü inşa cümleleridir. Tasdik yada tekzib haber türündedir. Elhamdülillahi haber cümlesidir, fakat tüm müfessirlerin ittifakıyla bu haber üslubunda olsada emir manasındadır. Elhamdülillahi demek Gulü elhamdulillahi demektir. İşte kısa tefsirlerde tüm ayrıntıları görmezsiniz. İsim cümlesi devamlılık arz eder, zira fiillerde zamanla mukayyet olma vardır, isimde bu yoktur. Elhamdülillahi isim cümlesi olduğu için devamlılık manası vardır. Peki bunu emir değil de haber manası vardır diye düşünürseniz ne olur? Çünkü emir manası vardır dediğinizde siz bunu te vil etmiş oluyorsunuz. Sabuni de böyle yapmıştır. Te vile gerek var mı? Aslında yok. Allah (c.c) dünyada ve uhrada herşeyde hamdin Allah (c.c) a ait olduğunu haber veriyor. Bu haber vermesi ile de insanlara bir manada siz hamdetseniz de etmesenizde, övseniz de övmeseniz de gerçek övgüler benimdir. Diye meydan okuyor. Tüm insanlar Allah (c.c) a küfretseler de Allah (c.c) yine en çok övülendir. Allah (c.c) ı gereği gibi Allah (c.c) tan başka kimse övemez demektir. Lam daki ihtisas manasını bu şekilde anlamak lazım. Bu insanların hamdden aciz olduklarını bildirmektir. Te vil etmezseniz böyle geniş bir mana ortaya çıkar, hiçte te vil etmemek lazımdır. Müfessirlerin kendilerini boşuna yormuşlar. Siz hamdetseniz de etmeseniz de fark 11

etmez. Çünkü Allah (c.c) tğm hamdlerin sahibidir. Zaten siz Allah (c.c) ı gerektiği gibi övemezsiniz, o yine Allah (c.c) a aittir, şeklinde ta ciz (insanları aciz kılma) vardır ve bu mana daha beliğdır. cümlesi de gereksiz cümledir, ve yukarıda hamd in açıklamasını yaparken اشكروني على إحساني وجميلي إليكم verdiği manaya ters düşmektedir. Sabuni burda kendi kendini nakz etmektedir. Müfessir tefsir ederken bu tür hataları düşmemelidirler. Onun için müfessir hafız olması gerekir. [ الرحمن الرحيم ] أي الذي وسعت رحمته كل شئ وعم فضله جميع األنام بما أنعم على عباده من الخلق والرزق والهداية إلى سعادة الدارين فهو الرب الجليل عظيم الرحمة دائم اإلحسان 3. Rahman ve rahimdir" O, rahmeti herşeyi kapsayan ve lutfu bütün mahlukata şamil olandır. Zira O, kullarına, onları yaratmak, azıklarım vermek ve onlara dünya ve ahiret mutluluğuna götüren yolu göstermek lütfunda bulunmuştur. O, yüce rahmeti büyük ve ihsanı devamlı olan Rabb'dır. İhmedullah- elhamdülillah- ehmedüllah arasındaki farkları bulun Keşşaf bu tür inceliklere işaret eder. Bu tür inceliklere muhammed ibn aşur da işaret eder. Tefsiru et tahrir ve tenvir. 13.10 Fatiha 5 [ مالك يوم الدين ] أي هو سبحانه المالك للج ازء والحساب المتصرف فى يوم الدين تصرف المالك في ملكه [ يوم ال تملك نفس لنفس شيئا واألمر يومئذ هلل ] 4. Ceza gününün mâlikidir"yüce Allah, ceza ve hesabın mâlikidir. Ceza gününde, kendi mülkünde tasarrufta bulunan bir mülk sahibi gibi tasarrufta bulunacaktır. "O gün, hiçkimse başkası için hiçbir şeye (fayda ya da zarar verme gücüne) sahip değildir. O gün, herkesin işi Allah'a kalmıştır. Malik milk sahibi olana derler. Melik ise mülk sahibi olandır. Milk mal demek. Mülk krallık demektir. Ikisininde kökü aynıdır m-l-k. Bu ayetin kıraatinde de 2 çeşit vardır. Mısırlılar meliki diye okurlar. Çünkü İmam Nafi kıraatinde bu şekildedir. Mu tezile meliki kıraatine yapışır. Ehl-i sünnet ise maliki. Çünkü mu tezile kullar fiillerinin halıkıdır görüşündedirler. Bu görüşe melik ten gidiyorlar. Allah (c.c) meliktir, malit değildir derler. Melik kim? Kral. Bir ülkeyi düşünün. Başında kral var. o ülkenin tüm toprakları kralın mıdır? Evet. Peki bütün insanlar o kralın malı mıdır? Evet, o ülkedeki herşeyin sahibi kraldır. Peki kral tarlada arsasını işleyen köylüye karışır mı? Karışmaz, ilgilenmez bile. Allah (c.c) ta öyle. Insanı yarattı, sahibi, kralı. Ama işlerine karışmaz derler. Dolayısıyla mu tezile melik kıraatine yapışır. Ha bu kıraat şaz mı? hayır, mütevatir. Mu tezilenin dayandığı ayetlerin çoğu şaz kıraatine göre yorumlar. Fakat تصرف المالك في ملكه cümlesi, Sabuni nin ehl-i sünnet çizgisinde olduğunu gösteriyor. Yoksa melik derdi. Sonda ayeti ayet ile tefsir etmiş. Kur'an-ı Kerim ayetlerin ayetler ile tefsiri en geniş hangi tefsirde bulabiliriz? İbn Kesir de bulursunuz. İbn Kesir rivayetlerle tefsire başlamadan önce hangi ayetlerin hangilerini tefsir ettiğini mutlaka belirtir. Bu yönle düşünüldüğünde İbn Kesir dirayet tefsiri değil, rivayetlerden daha rivayettir. [ إياك نعبد واياك نستعين ] أي نخصك يا أهلل بالعبادة ونخصك بطلب اإلعانة فال نعبد أحدا سواك لك وحدك ربنا نذل ونخضع ونستكين ونخشع واياك ربنا نستعين على طاعتك ومرضاتك فإنك المستحق لكل إجالل وتعظيم وال يملك القدرة على عوننا أحد سواك 5. (Ey Allah'ım!)ancak sana kulluk eder ve yalnız senden medet umarız. Ey Allah'ım sadece sana ibadet ederiz. Sadece senden yardım isteriz. Senden başka hiçkimseye kulluk etmeyiz. Sadece sana boyun eğer, itaat eder ve sadece sana karşı huşu ve tevazu gösteririz. Ey Rabbimiz! sana itaat etmek ve senin rızanı elde etmek için yalnız senden yardım isteriz. Çünkü her türlü tazim ve hürmete sen layıksın. Bize yardım etme gücüne senden başka kimse sahip değildir. 12

Aslında إياك نعبد وإياك نستعين bize bir edeb öğretiyor. Konu Allah (c.c) olunca nasıl konuşmamız gerektiğini öğretiyor. Allah (c.c) ı herşeyin önüne geçirmemiz gerektiğini öğretiyot. Hamd olsun Allah (c.c) a demek var, Allah (c.c) a hamd olsun demek var. Yani meful cümlede fiil ve failden sonra olmasına rağmen, gerek konuşmada mefulu, eğer meful Allah (c.c) ise, başa geçirmek lazım. Herşeyi kurduğunuz cümlelerde makamına göre dizmelisiniz. Allah (c.c) ın hükmünü bütün hükümlerin önüne geçirmekde anlaşılır. Hocam birde ayetteki ke harfi Allah (c.c) ile daha samimi bir ortamda konuşuyormuşuz gibi mi oluyor Evet aradaki aracıları kaldırın diyor. Güzel bir mana. Direk olarak Allah (c.c) ı muhatap alıp iyyake demekteki incelik güzeldir. Allah (c.c) bu üslub ile kullarına diyor ki aracıları ortadan kaldırın. Bana hiçbirşeyle şirk koşmayın. Evliyayı, enbiyayı, mürşitleri bana ulaşmak için vasıta kılmayın diyor. Ehl-i sünnetin düşüncesi böyle mi? evet. Ehl-i sünnetin düşüncesi bu mihval üzerinedir. Peygamberimiz (s.a.v) bile vasıta kılınmaz. Yüzü suyu hürmetine derler Olmaz. Şirktir. Allah (c.c) a yaklaşmak için vesile yoktur. Duanın öğretilmesi vasıtaları ortadan kaldırır. Allah (c.c) a ulaşmak için hiçbir vasıtaya ihtiyaç yoktur. Allah (c.c) bizzat kula muhatap olur. Yüzü suyu hürmetine dediğimiz adamların kimbilir ne kadar günahları vardır. Peygamberimiz (s.a.v) in bile hataları vardır. Vesile edilmezler. Peygamber dahi vesile edilmez. Sen peygamberin şefaatini isteyebilirsin. Sonuçta Allah (c.c) tan istediğimizi bilerek insanlardan istemenin bir mahsuru olur mu? Şirk koşmuş olursun. Dünya hayatı ile yardım istersin. Vesile edinmeyi Allah (c.c) a ulaşma konusunda diyoruz... [ إهدنا الص ار المستقيم ] أي دلنا وأرشدنا يا رب إلى طريقك الحق ودينك المستقيم وثبتنا على اإلسالم الذي بعثت به أنبياءك ورسلك وأرسلت به خاتم المرسلين واجعلنا ممن سلك طريق المقربين 6. Bize doğru yolu göster."yani Ey Rabbimiz! Bize doğru yolunu ve hak dinini göster ve bizi ona ilet. Bizi, nebilerine, rasullerine ve son peygamberine gönderdiğin İslâm dini üzere sabit kıl. Bizi, sana yakın olan kimselerin yoluna girenlerden eyle. Hidayet üzere olanlar için bu ayetin manası hidayet üzere sabit kıl demektir. Yani hidayet mecazen sabit anlamında kullanılmıştır. Kişi Allah (c.c) a istese bile yaklaşamaz. Allah (c.c) a yaklaştırılması, Allah (c.c) tarafından yakınlaştırılması vardır. Kafir bile olsa kulun Allah (c.c) tan uzak olduğu bir an yoktur. Peygamberimiz (s.a.v) ne yaptıysa yapacaksın, yapmadıysa yapmayacaksın, ölçü budur. 18.10 Fatiha Son [ ص ار الذين أنعمت عليهم ] أي طريق من تفضلت عليهم بالجود واإلنعام من النبيين والصديقين والشهداء والصالحين وحسن أولئك رفيقا [ غير المغضوب عليهم وال الضالين ] أي ال تجعلنا يا أهلل من زمرة أعدائك الحائدين عن الص ار المستقيم السالكين غير المنهج القويم من اليهود المغضوب عليهم أو النصارى الضالين الذين ضلوا عن شريعتك القدسية فاستحقوا الغضب واللعنة األبدية. اللهم آمين. 7- Kendilerine ihsan ve ikramda bulunduğun yani, peygamberlerin, sıddıklarm, şehidlerin ve salihlerin yoluna girenlerden eyle. Onlar ne güzel arkadaştır. Ey Allah'ım! Bizi, doğru yoldan çıkan ve eğri yola giren düşmanlarının zümresine katma. Yani bizi, senin gazabına uğramış olan yahudilerin veya hak yoldan sapmış olan hiristiyaniların zümresine katma. Çünkü onlar senin mukaddes şeriatından çıktılar ve böylece gazaba ve ebedî lanete mûstehak oldular. Allah'ım duamızı kabul et. Sabuni burada kendilerine nimet verdiklerinden derken sıddıklar, peygameberler ile tefsir ediyor. Halbuki Kur'an-ı Kerim de böyle bir ayet var. Yani Sabuni ayet vermeden ayet ile tefsir yapıyor. غير kelimesinin mecrur okunmasının sebebi ellezi den müstesna yapılmasıdır. 13

Kur'an-ı Kerim in manasını daraltmamak lazım, ama Peygamberimiz (s.a.v) in tefsiri ni söylemelisiniz. Genel manayı nefyetmeden özel manayı söyleyebilirsiniz. Yani gazaba uğramışları görmek için yahudilere bakın, yoldan sapmışları görmek için hristiyanlara bakın demektir. Zaten hadislerde her zaman şerhe muhtaçtır. Sadece metin okunarak anlaşılması bazen zor, çoğu zaman imkansızdır. Çünkü her ayetin esbab-ı nüzulu olduğu gibi hadislerinde esbab-ı vürudu vardır. Hadislerin zahiri manalarına bakarak hüküm koymaya kalkarsanız çoğu zaman hata edersiniz. Kur'an-ı Kerim tefsirinde aslolsan ayetleri umumi üzere bırakmaktır. Fakat bu hadis zahiren ayeti tahsis etmiştir. Işte bu hadisi böyle anlamalısınız; gazaba uğrayanları görmek için yahudilere bakın. Bize en yakın örneklerde yahudilerdir. Başka bir ayette yahudilerin lanetli ve gazaba uğradıkları zikredilmiştir. Ancak tabii ki yahudilerin magdup olması, başka kavimlerin magdup olmasına engel değildir. Her kim onların davranışlarını sergilerse, Allah (c.c) ın gazabına müstehak olur. Aynı şekilde her kim hristiyanların davranışlarını sergilerse onlarda dalalette olmayı haketmişlerdir. [ الحمد هلل ] الجملة خبرية لفظا إنشائية معنى أي قولوا " الحمد هلل " وهى مفيدة لقصر الحمد عليه تعالى كقولهم : الكرم فى الرعب. البالغة : -1 Edebî Sanatlar: el hamdu lillah Bu cümle, lafzan haber, manen inşâ cümlesidir. Yani"elhamdulillah deyiniz" demektir. Hamd'in Allah'a mahsus olduğunu ifade eder. Bu, Arapların "Cömertlik Araplara mahsustur" sözüne benzer. Bildiğiniz gibi bir dilde iki üslup vardır. Haber kipi ve emir kipi. الحمد هلل cümlesi bir haber cümlesidir. Ama manası emirdir. Tabi müfessire göre böyledir. Yani kullarına hamdı emretmektedir. Lafzan haber, manen inşadır. Tabi bu cümle tüm övgüleri Allah (c.c) a tahsis etmektedir. Buna hasr sanatı denir. El- takısının istiğrak, yani tüm ferdlerini içine alır manası da güzeldir (@Recep). [ إياك نعبد واياك نستعين ] فيه التفات من الغيبة إلى الخطاب ولو جرى الكالم على األصل لقال : إياه نعبد وتقديم - المفعول يفيد القصر أعني االختصاص أي ال نعبد سواك كما فى قوله تعالى [ واياي فارهبون ]. "Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz" Bu cümlede üçüncü şahıstan ikinci şahsa dönüş sanatı vardır. Eğer kelam, aslı üzere devam etseydi "Yalnız ona ibadet ederiz" derdi. Tümlecin yüklemden önce söylenmesi ise tahsis ifade der."senden başkasına ibadet etmeyiz" demek olur.nitekim "Yalnız benden korkun denmiştir. Bu ayette iltifat sanatı vardır. Bir siga üzere gelen lafzın bir sonrasında sigasının değiştirilmesidir. Siga deyince biz 3 siga anlarız: Mütekellim, muhatap, gaib. Bir cümle gaib ile gelirken bir sonraki cümlede muhataba إياك cümlesinde siga gaybet sigasıdır. Üçüncü şahıstır. Ama الحمد هلل dönerse bu iltifat sanatı yapılmış demektir. Başta cümlesinde aynı şahsa sen diye hitab ediyorsunuz. Öncekinde Allah (c.c) dediniz, burada sen diyorsunuz. Allah (c.c) ile sen aynıdır. Siga iki olmakla beraber kastedilen birdir. İltifat sanatı Türkçede var mı? Herhalde vardır. Arapça ile Türkçenin anlatım sanatları neredeyse aynıdır. Hatta batı dillerinde bile çok farklı belağat sanatları yoktur. Demek insanın tabiatında olan birşey, sanatlı konuşma ve yazma. Mecaz, teşbih vs. Türkler tabi araplarla karşılaşmadan evvel de belağat bilirlerdi. Burda ayrıca hasr sanatı var. mef ulun öne çekilmesi suretiyle fiilin mef ule hasrı yapılmıştır. Fiil mef ule tahsis edilmiştir. 3- قال فى البحر المحيط : وفى هذه السورة الكريمة من أنواع الفصاحة والبالغة أنواع : األول : حسن االفتتاح وب ارعة المطلع حيث بدأ بجوامع الشكر والثناء. Ebû Hayyan, el-bahru'l Muhît adlı tefsirinde, bu sûredeki edebi sanat lan şöyle açıklar: Bu mübarek sûrede, birkaç nevi fesahat ve belagat sanatı vardır. 1. Beraat-ı ıstihlâl, güzel başlangıç. Bahri muhit kimindi? Ebu Hayyan. İki ayrı şahıs var. Bir Ebu Hayyan müfessir birde Ebu Hayyad et-tevhidi mütekellim. Diyor ki, sözün çok güzel bir başlangıcı vardır. Söze güzel sözlerle başlarsanız güzel sözlerle devam 14