ALİ ULVİ BABA NIN BEKTAŞİLİK MAKALÂTI



Benzer belgeler
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı. Arastırma Merkezi ~ TÜRK KÜLTÜRÜ. ve HACI BEKTAŞ VELİ. Araştuma Dergisi. Research Quarterly.

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

Asr-ı Saadette İçtihat

İNANÇ ÖNDERLİĞİ - PİRLİK. Ezeli ezelden öteden beri. Sevdikçe sevesim geldi Pirimi. Çekerim cevrini andan ötürü. Sevdikçe sevesim geldi Pirimi

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

NOT : ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Nakib Şeyh Ferid Buhari'ye yazmıştır.

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

RIZIK VE ZENGİNLİK DUASI (ESMAÜL HÜSNA ŞİFRELERİ-2)


5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

eğitim sistemine bağlıdır,öyle ki Bektaşilikte, sofraya konulan gıdaların sofraya konulma sırasına,

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Pir Sultan ABDAL. Sana kıyanlar tarihin kara sayfalarında, sen ise milyonların kalbindesin Ey Ali Aşığı Pir Sultan

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Sunabihi (Rah Aly.) anlatıyor: Ölüm döşeğinde yatmakta olan Ubade b. Samit'i (R.A.) ziyarete gittim. Onu gürünce ağladım. Ubade, "Dur biraz!

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

Anlamı. Temel Bilgiler 1

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Istılah olarak;peygamber Efebdimiz zamanında yaşamış ve de Peygamber Efendimizi görerek ona inanmış olan kişilere denir.

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Hadisler Işığında Tasavvuf un İslâm daki Yeri

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Hz. Muhammed. (s.a.s.) in Doğumunun 1437 inci senesi vesîlesiyle.. 18 Mart 2008 Lütfi Kırdar Kongre Merkezi

HACCA. Manevi Hazırlık

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Şeyh den meded istemek caizmidir?

İlim öğrenmek kadın ve erkek her müslümânâ farzdır", (1)

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

"Deki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun. Ki Allah'da sizi sevsin." (Âli İmran, 31)

Metin 5. Ahmed-i Yesevî nin Menkabevî Hayatı

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Kitap Değerlendirmeleri. Book Reviews

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

İbadetin Manası ve Çeşitleri

Muhammed Salih el-muneccid

ARALIK 2013 SAYI 2 12/17/2013 1

İslamiyet in dirilmesi bizden fidye ister. Cenab-ı Hak:

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz. Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz

6. SINIF. Oturan, duran, kovsuz, gıybetsiz Hakk Muhammed Ali deyip evine vara, tüm canların Yüce Allah dildeki dileğini, gönüldeki muradını vere!

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Yusuf Bulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ve Manisa Muradiye Kütüphanesi nde iki nüshası Bursalı Mehmet Tahir Efendi

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

Transkript:

ALİ ULVİ BABA NIN BEKTAŞİLİK MAKALÂTI NDAN MÜCERRETLİK POSTUYLA İLGİLİ İKİNCİ BÖLÜM (Chapter II. Post of Mucarrad Being Unmarried for Your from Ali Ulvi Baba s Makalat of Bektashism) İsmail KASAP * Yusuf Turan GÜNAYDIN ** ÖZET Ali Ulvi Baba (1864-1954?), son dönem Bektaşi büyüklerindendir. Bektaşilik Makâlâtı adlı eseri ise Ahmed Rıfkı (1884-1935) nın Bektaşi Sırrı adlı eserine yazılmış reddiyelerden biridir. Burada Bektaşilik Makâlâtı nın ufak girişiyle mücerretlik Postu konusunu işleyen İkinci Bölümünün çevrimyazısını ve sadeleştirilmiş metnini sunuyoruz. Anahtar Kelimeler: Ali Ulvi Baba, Bektaşilik Makâlâtı, Bektaşi Sırrı, tasavvuf. ABSTRACT Ali Ulvi Baba (1864-1954), was one of the last term Bektashı leaders. His work of makalât of Bektashism is oe of the writings which was written in Bektashi Secret, work of Ahmed Rıfkı (1884-1935). In this writing we demonstrate the translation of chopler II about post of mucarrad and makalat of Bektashism. Key Words: Ali Ulvi Baba, Makalat of Bektashism, Bektashi secret, sufium GİRİŞ Ali Ulvi Baba Kimdir? Ali Ulvi Baba unvanlı Mehmed Ali Çerkeşî son dönem Bektaşi postnişinlerindendir. Kesin olmamakla birlikte 1864 te Çankırı nın Çerkeş ilçesinde doğdu, 1951 veya 1954 te İzmir de öldü. Gençlik döneminde askeriyeye girdi ve tabur imamlığı göreviyle İstiklâl Savaşı na katıldı. Süvari Yüzbaşılığından emekli oldu. Bektaşiliğe askerliği döneminde, Şahkulu Sultan Dergâhı nda Mehmed Ali Hilmi Dedebaba (1842-1909) dan el alarak intisap etti. Önce Ali Nutkî Baba (1869-1936) dan, daha sonra Nafi Baba (1833-1912) ve Salih Niyazi Dedebaba (ö. 1941) dan Babalık icazeti aldı. Bir adı da Mızraklı Dergâhı olan İzmir Balpınarı Tekkesinde postnişinlik yaptı. Târîh-i Şâh-ı Velâyet, Mevlûd-i Hazret-i İmâm Ali, Şecere-i Hacı Bektaş-ı Velî ve Bektaşilik Makâlâtı adlı eserleri vardır (Kasap-Günaydın: 2006, 7-12) Bektaşîlik Makâlâtı Ali Ulvi Baba nın bu eseri Ahmed Rıfkı (1884-1935) nın Bektaşî Sırrı adlı eserine yazılmış bir reddiyedir. 1341/1922 de basılmış olan eserin ikinci bölümünde özellikle Hacı Bektaş Velî nin mücerret (bekâr) olup olmadığı tartışması ele alınmış, reddiye kapsamında değilmiş gibi görünen birinci bölümde ise dolaylı yoldan da olsa Bektaşilik-Hurufilik ilişkisine değinilmiştir. Hacı Bektaş Veli nin mutlak anlamda mücerret (bekâr) olduğunu savunan Ahmed Rıfkı ya karşılık Ali Ulvi Baba, Çelebilik postunun bulunmasının Babagân postunun bulunmamasını gerektirmediğini, her ikisinin de Bektaşilik tarihinde farklı bir yerinin bulunduğunu düşünmektedir. Yine Bektaşîliğin Hurufîlikle hiçbir ilgisi bulunmadığını savunan A. Rıfkı ya karşılık Ulvi Baba eserinin başında harf sembolizmiyle oluşturulmuş ilgi çekici cümlelere ve şiir parçalarına yer verir. A. Rıfkı nın eserine Ali Ulvi Baba nın dışında Çelebi Cemaleddin Efendi (1862-1920?), Müncî Baba Mehmed Süreyya (ö. 1942) ve Balabanî Ziyaeddin Hüsni gibi Bektaşi çevrelere mensup kişilerce de reddiye yazılmıştır. (Kasap-Günaydın: 2006, 7-12) * Öğretim Görevlisi, Kırşehir, Ahi Evran Üniversitesi, Eğitim Fakültesi. kasapis@gazi.edu.tr ** Araştırmacı-Yazar. ytgunaydin@yahoo.com

METNİN ÇEVİRİYAZISI Birkaç Söz Bu risâleyi yazmaktaki maksad-ı âcizânem, öteden beri efkâr-ı umûmiyede Bektaşî Sırrı nâmiyle hayret ve mübhemiyet tevlîd eden nazariyeleri mümkin mertebe izâle ve muhterem halka hakâyık-ı Bektaşiyeyi arzetmektir. Sultânların saltanat-ı makhûresi, zulm-i istibdâdı karşısında mektûm kalan bâzı hakâyık Bektaşî Sırrı nâmiyle dillerde dolaşa dolaşa kâh mûcib-i hayret bir muammâ, kâh Tarîkat-ı Aliyye aleyhine bir turfe şeklini iktisâb ediyordu. Şimdi bu hakâyıkı şerh ve tavzîhe mâni bir sebeb yoktur. Bunun için muhterem halkı mânâsız düşüncelerden kurtarmak emeliyle şu risâleyi kaleme aldım. Ali Ulvî Baba II. Bölüm [1] İmdi Balım Sultân hazretlerinin âlem-i irtihâle intikâllerinden sonra Çelebiyân beyninde zuhûr eden rekâbet ve hâricden vukû bulan müdâhale ve şemâtet Dergâh-ı Şerîfte sâkin fukarâ ve dervîşânın emniyetini selb ederek tamâm otuz altı sene müddet mücerred pôstu Babagândan hâlî kalmış idi. Rivâyet olunduğu üzere zikri mürûr eden Sersem Alî Baba ki ol zamânda mîr-i mîrândan ve tuğ u alem sâhibi kaviyyü l-iktidâr vüzerâdan iken zâten muhibbân-ı Bektaşiyeden olmasına binâen terk-i dağdağa-i vezâret ve kat -ı rişte-i taalluk ve mâsivâ ile Dergâh-ı Şerîfte ihtiyâr-ı uzlet etmiş idi. Bâde zamânin izhâr-ı burhân ile bâ-işâreti aliyye-i Hazret-i Pîr, dokuz yüz elli sekiz târîhinde Baba pôsta kuûd edip tekyenin idâre ve fukarâsının terbiyesinde zâhiren ve bâtınen himmet eylemişlerdir ki onlardan sonra bu usûl ber-vech-i silsile cârî olmuştur. İşte bu Tarîkat-ı Aliyyeden dahi sâhibü l-burhân nice ehl-i hakîkat zuhûra gelmiştir ki la-yu addır. Ve lâkin her nasılsa icrâ-yı küfr ve mel anetlerine bu Tarîk-ı Aliyyeyi siper eden birtakım mülhid ve münâfıkların zuhûriyle meydâna koydukları bid atler kâbil-i te vîl olamadığından bâis-i levm ve bâdî-i kadh u ta n-ı tarîk oldular. Ne ûzü bi llâhi mine z-zeyği ve z-zeleli ve sûi l-i tikâd ve fesâdü l- amel. 1 *** Bâde-zâ mâlûm ola ki sırr-ı Yezdân sâhibü l-burhân Cenâb-ı Balım Sultân kuddise sirru-hu l-mennân hazretleri hâne-i tecrîdin mebnâsı olup vâlideleri Mürsel Bâlî ki pîr-i tarîkat hazretlerinin evlâd-ı mâneviyesinden üçüncü batında vâkî Yûsuf Bâlî nin oğludur. Rûmili nde vâkî Dimetoka kazâsında defîn-i hâk-i ıtr-nâk olan Seyyid Alî Sultân ki Horasân erlerinden Seyyid Hasan Ata nın oğlu olup ibtidâ Rûm u teşrîflerinde Dergâh-ı Hazret-i Pîr e ferş-i seccâde-i tecerrüdle nice zamân hücre-nişîn-i ikâmet ve nice yıllar çile ve erbaîn ve halvet çıkarıp tasfiye-i nefs ile mazhar-ı keşf ü kerâmât olduktan sonra izn ü işâret-i mâneviye-i Hazret-i Pîr ile Rûmili cânibine seyâhatinde mûmâ-ileyh Mürsel Baba yı berâber almış ve birlikte seyâhat etmişler idi. Kazâ-yı mezkûrda ihyâ ve inşâ-i zâviye ile orada kaldıklarında mûmâ-ileyh Mürsel Baba dahi berâberce kalıp nefs-i kasabada hâlâ isimlerine mensûb zâviyede hücre-nişîn olmuşlar idi. Bir vakti mürûrundan sonra Seyyid Alî Sultân [2] tarafından vâkî olan izn ü işârete mebnî rişte-i tecerrüdü şikest edip sinni doksan râddelerinde olduğu hâlde teehhül etmekle sulb-i âlîlerinden müşârün-ileyh Balım Sultân vücûda gelip hadd-i bülûğa vâsıl olduktan sonra kendilerinden cezbe-i Rahmânî ve aşk-ı Sübhânî zuhûra gelip nice vakitler müstağrak-ı deryâ-yı vahdet-i hakîkat iken nâgâh müşârün-ileyh Seyyid Alî Sultân tarafından mânen vukû bulan işâret üzerine evvelâ Dersaâdet e gelip envâ -ı hürmet ve tâzîme mazhar olarak Dergâh-ı Hazret-i Pîr e azîmet ile 922 târîhine gelinceye değin orda 1 Bu bölüm Mir âtü l-mekâsıd fî Def i l-mefâsid adlı eserden alıntıdır. Alıntıların ilk bölümünü Ahmed Rıfkı da alıntılamış ve fakat eleştirmiştir. Bk. Bektaşî Sırrı-II, Karabet Matb., İstanbul 1328, s. 28-29. Paragrafın sonundaki Arapça cümlenin anlamı: Doğruluktan ayrılma, eksiklik, kötü inanış ve bozuk amel gibi şeylerden Allah a sığınırız.

pôst-ı irşâd olmuşlardır. Tarîk-ı Bektaşiyede hak ve hakîkate muvâfık olan âyîn ve erkân bunlardan müstevdi dir. Binâen- aleyh müşârün-ileyh Pîr-i Sânî ıtlâk olunur. Dergâh-ı Hazret-i Pîr de sâkin fukarâ ile Çelebiyân için tahsîs kılınan vâridât dahi müşârün-ileyh Balım Sultân zamânında saltanat-ı seniyye cânibinden ihsân olunmuştur. Ve hâne-i tecrîdin bânîsi tâbîri ise yalnız hücre-nişîn olan fukarâ hakkındadır. Fe-efhem. İmdi mücerred-i sahîh ol kimsedir ki ilm ü mârifetten âgâh ve pür intibâh olup her şeyi de kendüyü pâk ve berî kıla ve nûr-i Hak olup hâlen bedeni âteşe girse yanmaya ve birçok vakitler yemek yemese muhtâc olmaya. Farazâ katl eyleseler elem edinmeye. Helâk kılsalar ona gam gelmeye celâl ve cemâl onun yanında müsâvî ola. Azâbda olmaklık ile safâda olmağı fark etmeye. İşte halka muhtâc olmayan fakîr mücerred bunlardır. Ve dahi şerîat ve tarîkat ve mârifet ve hakîkatin sırlarını bilip Server-i Âlem ve mefhar-i benî Âdem Muhammedü l- Mustafâ (s.a.v) ile Hazret-i İmâm Alî kerrema llâhu veche-hû ve radiya llâhu ahn in ve ashâb-ı Resûlullâh ın îtikadlarıyla mu tekid ola. Netekim Server-i Âlem buyurur: Şerîat sözlerim, tarîkat fiilerim ve hakîkat hâllerimdir. 2 Şerîat, Hazret-i Risâlet-penâh Efendimizin böylece icrâ edin deyü emir buyurdukları emirdir ki İslâm beş esâs üzerine binâ olunmuştur: Allah tan başka ilâh olmadığına, Muhammed in Allah ın Resûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmak ve yoluna güç yetiren kişiye Beyt i haccetmek. 3 Yânî Hazret-i Risâlet-penâh Efendimiz buyururlar ki; İslâm ın bünyâdı beş nesne üzerine: Kelime-i şehâdet ve salât ve zekât, Ramazan ve Haccü l-beyt gibi daha nice şerâiti vâcibât ve sünen-i seniyye-i Peygamberî kim, icrâsı tenbîh ve te kîd buyurulmuştur; cümlesini yerine getirmektir. Zîrâ bu evâmir, Hak Sübhâne-hû ve Teâlâ hazretlerinin Resûlü vâsıtasiyle bizlere emir buyurduğudur. Her kim bu emri [3] bilip bu ahkâma îmân getirirse ehl-i şeraîttir. Ve her kim bu ilimle amel edip bu şerâit ve süneni ef âl edinip işler ise ehl-i tarîkattir. Ve her kim bu evâmirin hakîkatine mâlik olur ise ehl-i hakîkattir. Mücerredlik bu ahkâmı bi l-cümle edâdan sonra muhabbet-i dünyâdan geçmektir ve muhabbetullâha gönül vermektir. Zîrâ bir gönülde muhabbet-i dünyâ olıcak, muhabbetullâh olmaz. Netekim Kur ân-ı Kerîm de gelir: Her kim âhiret kazancını isteyecek olursa, onun kazancını artırırız. Her kim de dünya kazancını isteyecek olursa, ona da ondan veririz. Ancak onun âhirette hiç payı olmayacaktır. 4 Yânî şol kimseler ki hars-ı dünyâ murâd edip harîs olur ise ona murâd ettiği hars-ı dünyâyı veririz. Fakat âhiretten nasîbi yoktur. Netekim haberde vârid olmuştur: Harîs, mahrumdur. 5 Dünyâya harîs olmak âhiretten mahrûm olmaktır. Muhabbet edip harîs olmamaklık enbiyâ ve evliyâ amelidir. Netekim Resûlullâh (s.a.v) buyurur; yânî Ehl-i âhirete dünyâ harâmdır. Ehl-i dünyâya âhiret harâmdır. Ehlullâha her ikisi harâmdır. 6 Zîrâ iki nesne muhabbeti bir gönüle sığmaz ve muhabbet şirket kabûl etmez. Eğer dünyâ muhabbeti ile muhabbetullâh bulunaydı hâlâ dünyâyı terk edip mağaralara girmeyince bulmadılar. İmdi sâbit oldu kim tâlib-i Hak olanlara dünyâ ve âhiret harâmdır. Zîrâ onlar Hakk ın cemâli müşâhedesinden bir ân ve bir sâat münfekk ve munkatı olmazlar. Tâlib-i dünyâ olup tâlib-i Hak olmayanlara âhiret harâmdır. Enbiyâ ve evliyâ sırrından mahrûm olur: Böylece o, aynı anda hem dünyasını hem de âhiretini kaybetmiş olur. 7 2 el-aclûnî, Keşfü l-hafâ II, 1532. hadîs. Buradaki rivayetin sonunda Mârifet sermayemdir eki de vardır. 3 Buhârî/Îmân: 1, 3; Müslim/Îmân: 19-22; Tirmizî/Îmân: 3; Neseî/Îmân: 13. 4 Şûrâ (42): 20. 5 Bulunamadı. 6 Deylemî den Aclûnî, Keşfü l-hafâ-i, 1314. hadîs. 7 Hacc (22): 11.

İmdi dünyâyı terk eylemek Hazret-i Resûl-i Ekrem in fi li ve tarîkatıdır. Ki et- Tarîkatu ef âlî 8 buyurmuştur. Şerîat ve tarîkat ve mârifet ve hakîkat Fahr-i Âlem Efendimiz in Hak celle ve alâ hazretleriyle mâ-beynde olan müşâhedeleridir ki ol kendi hâli ve cemâli müşâhedesinde görmüştür. Makâm-ı vasldır ve makâm-ı vahdettir ve Hû Hû makâmıdır. Ona ne melek-i mukarreb ve ne de nebî-i mürsel sığar. Onun için bu seyr-i müşâhedede Kim beni [rüyasında] görürse gerçekte görmüştür. 9 buyurmuşlardır. Ve Hazret-i Alî kerrema llâhu veche-hû dahi bu seyr-i müşâhedede yânî; Perdem açılsa yakînim ziyâde olmazdı. [buyurmuştur]. Hak la benim mâ-beynimde hicâb yoktur demek olur. İşte her kim ki dervîştir, Hazret-i Resûlullâh (s.a.v) in ve İmâm Alî kerremallâhu veche-hû nun sır ve hakîkatlerini bilmek gerektir. Zîrâ onları sevmek, onların sırrını bilip onlarla âşinâ [4] olmaktır. Âdem in cümlesi âdemoğullarıdır. Fe-emmâ âdemoğlu ona derler ki; Çocuk babasının sırrıdır. 10 ola. Babasının hakîkatine muttali olmuş olsa eğer olmaz ise sûretâ âdemoğlu olur; hakîkaten olmaz ve baba mîrâsın yemez. Mîrâs yemek baba sırrına vâkıf olmaktır ki cemî esmâyı Allah Tebâreke ve Teâlâ hazretleri Âdem e tâlîm etmiştir; ol esmâyı âlim olmaktır ve mecmû-ı eşyâ ve zemîn ü âsümânın hikmet ve cevherini görüp bilmektir. Netekim Kur ân-ı Azîmü ş-şân da buyurur: Arza iyi işler yapan kullarım mirasçı olacaklardır. 11 Yânî yer ile gök mîrâsını Hak Teâlâ hazretlerinin sâlih kulları yer. Sâlih kul ona derler ki nefs[i] anlayıp Rabbin bile. Bir kişi nefsini bilmese Rabbin bilmez. Nefsini bilmek dahi ne kadar ilmi var ise kişi kendi vücûdunda okuyup ve cemî eşyâda kendüyü müşâhede kıla ve mecmû -ı eşyâda kendü zuhûrun göre ve Hak zikri sebkat eylediği vechile kendi vücûdundan gayri mevcûd kalmaya ve cümle mevcûdâtla bir vücûd ve bir hakîkat ola. Ey tâlib-i hakîkat, âgâh ol kim, kavl ü fi lin hakîkat-i hâle muvâfık olmayıp da dünyâya harîs olarak lezâiz-i cismâniye ile meşgûl olduğun takdîrde beyhûde mücerred olup kizb ü günâhı kabûl etmemeli ve teehhül etmeyip de Nikâh benim sünnetimdir; kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. 12 hadîs-i şerîfinin mânâsına mâ-sadak olmamalıdır. Bu ümmetin ehl-i tecrîdi Ashâb-ı Suffe ve Hazret-i Selmân-ı Fârisî ye teklîden ve ittibâendir. Lâkin müşârün-ileyh hazretlerinin ism-i âlîleri Selmân-ı Fârisî iken Selmân-ı Pâk denildi ve haklarında Selmânu min-nâ ehle beytin Selman bizdendir; ehl-i beyttendir. 13 buyuruldu. Niçin kim? Sûrette ve sîrette her bir ef âli Hazret-i Risâlet-penâh Efendimizle Hazret-i İmâm Alî kerrema llâhu veche-hû hazretlerinin isr-i saâdetlerine taklîd edip kavl ü fi linde kendüyü pâk ve mutahhar kılıp bende-i halka be-gûş idi. Radiya llâhu anhü. Tamâm şüd. 14 SADELEŞTİRİLMİŞ METİN Birkaç Söz Bu kitapçığı yazmaktaki acizane amacım, öteden beri kamuoyunda Bektaşî Sırrı adıyla hayret ve kuşku doğuran görüşleri mümkün olduğunca gidermek ve saygıdeğer halka Bektaşiliğin gerçeklerini sunmaktır. Sultanların ezici saltanatı, baskıcı zulmü karşısında gizli kalan bazı gerçekler Bektaşi Sırrı adıyla dillerde dolaşa dolaşa kâh hayret gerektiren bir muamma, kâh Tarikat-ı Aliyye aleyhine bir iftira biçimini kazanıyordu. Şimdi bu gerçekleri açıklamaya engel olacak 8 Tarîkat fiillerimdir. Bk. El-Aclûnî, Keşfü l-hafâ II, 1532. hadîs. 9 Buhârî/Ta bîr: 10; Müslim/Rü yâ: 10-13; Dârimî/Rü yâ: 4. 10 el-aclûnî, Keşfü l-hafâ-ii, 2911. hadîs. 11 Enbiya (21): 105. 12 İbn Mâce/Nikâh: 1. 13 Taberânî ve Hâkim den Aclûnî, Keşfü l-hafâ-i, 1505. hadîs. 14 Buradan itibaren Müellifin Hz. Ali yle ilgili hadislerden derlediği el-ehâdîsü l-vâride Fî Fezâili Cenâbi Aliyyi l-murtezâ Kerrema llâhu Veche-Hû Ve Radiya llâhu An-Hü adlı hadis seçmesi yer almaktadır.

herhangi bir sebep yoktur. Bunun için saygıdeğer halkı manasız düşüncelerden kurtarmak emeliyle şu kitapçığı kaleme aldım. Ali Ulvi Baba İkinci Bölüm Balım Sultan Hazretlerinin öte dünyaya göçüşünden sonra Çelebiler arasında ortaya çıkan rekabet ve dış sebeplerle meydana gelen müdahale ve şamatalar, Dergâh-ı Şerifte oturan fakir ve dervişlerin güvenliğini ortadan kaldırmış ve tam otuz altı yıl boyunca Mücerret Postu Babağândan boşalmıştı. Rivayet edildiğine göre Sersem Ali Baba ki o zamanki emirlerden, tuğ ve alem sahibi iktidarı güçlü vezirlerden iken- zaten Bektaşi sempatizanı olduğu için vezirlik dağdağasını terk etmiş, masiva ve dünya bağlılığından uzaklaşmış ve Dergâh-ı Şerîfte yalnız yaşamayı seçmişti. Zamanla burhan gösterip, Hazret-i Pir in yüce işaretleriyle dokuz yüz elli sekiz tarihinde Baba Postuna oturup tekkenin idare ve fukarasının eğitiminde zahir ve bâtın yönlerinden himmet sarfetmişlerdir ki onlardan sonra bu yol, silsile aracılığıyla işleyegelmiştir. İşte bu yüce tarikatten burhan sahibi nice hakikat ehli ortaya çıkmıştır ki sayılamayacak kadar çoktur. Fakat her nasılsa küfür ve melanetlerine bu yüce tarikati siper edinen birtakım mülhit ve münafıkların ortaya çıkarak, uydurdukları bidatlar yorum götürmediğinden kınanmaya, kötülenmeye ve yolun lanetlenmesine sebep oldular. Günahlardan, sürçmelerden, kötü inanıştan ve bozuk amelden Allah a sığınırız. Bundan sonra bilinmelidir ki Yezdan olan Allah ın sırrı, burhan sahibi Balım Sultan cenapları (Mennân olan Allah sırrını takdis etsin), Mücerretlik (bekârlık) ocağının kurucusu olup babası Mürsel Bâlî, Tarikat Piri hazretlerinin (Hacı Bektaş Veli nin) manevi evlatlarından üçüncü batında dünyaya gelmiş Yusuf Bâlî nin oğludur. Horasan erlerinden Seyyid Hasan Ata nın oğlu olup önceleri Anadolu yu şereflendirdiklerinde Pir Hazretlerinin Dergâhına Mücerretlik seccadesini sererek nice zaman ikamet hücresinde oturmuş ve nice yıllar çile-erbain ve halvet çıkarıp nefsi arındırmakla keşif ve keramete erişmiş, kabri Rumeli nin Dimetoka şehrinde bulunan Seyyid Ali Sultan, daha sonra Pir Hazretlerinin izin ve işaretleriyle Rumeli taraflarına yolculuklarında adı geçen Mürsel Baba yı beraberine almış ve birlikte yolculuk etmişlerdi. Adı geçen şehirde zaviye yaptırıp canlandırarak orada kalınca Mürsel baba da birlikte kamış ve kasabadaki hâlen isimleriyle anılan zaviyede oturmuşlardı. Belli bir süre sonra Seyyid Ali Sultan tarafından verilen izin ve işarete dayalı olarak Mücerretlik bağını kesip doksan yaş civarında iken evlenmiş, yüce nesillerinden Balım Sultan doğup ergenlik çağına ulaştıktan sonra kendilerinden Rahmanî bir cezbe ve Sübhanî bir aşk ortaya çıkıp nice vakitler vahdet gerçeğinin deryasında boğulmuşken ansızın Seyyid Ali Sultan tarafından manen meydana gelen işaret üzerine önce İstanbul a gelip çeşitli hürmet ve yüceltilmeye erişerek Pir Hazretlerinin Dergâhına doğru yola çıkarak 922 tarihine gelinceye değin orada irşat postuna oturmuşlardır. Bektaşilik Tarikatinde hak ve hakikate uygun olan ayin ve erkân bunlardan kalmıştır. Bundan dolayı Balım Sultan İkinci Pir diye anılır. Pir Hazretlerinin Dergâhında oturan fukara ile Çelebilere ayrılan gelirler de Balım Sultan zamanında yüce saltanat tarafından bağışlanmıştır. Mücerretlik ocağının kurucusu tabiri ise yalnız tekkenin hücrelerinde oturan fukara hakkındadadır. Anlayasın. Dosdoğru mücerret o kimsedir ki, ilim ve manevi bilgiden haberdar ve uyanık gönüllü olup her hususta kendini temiz tutar. O, Hak nurudur ve bedeni ateşe girse bile yanmamalıdır. Çoğu zaman yemek yemese bile ihtiyaç duymamalıdır. Sözgelimi, öldürseler de gam yememelidir. Mahvetseler de gönlüne gam erişmemelidir. Sertlik ve güzellik onun yanında eşit olmalıdır. Azapta olmakla rahat içinde olmayı birbirinden ayırt etmemelidir. İşte halka muhtaç olmayan fakir Mücerretler bunlardır. Ayrıca şeriat, tarikat, marifet ve hakikat sırlarını bilip âlemin önderi ve Âdemoğlunun övüncü olan Muhammed Mustafa (s.a.v) ile Hazret-i İmam Ali nin (Allah yüzünü keremlendirsin ve ondan razı olsun) ve Allah Resulü nün sahabilerinin itikatlarıyla inanmış olmalıdır. Nitekim Âlemin Önderi buyurur: Şeriat sözlerim, tarikat fiillerim ve hakikat hâllerimdir. Şeriat, Hazret-i Peygamber Efendimizin

böylece uygulayın diye emir buyurdukları emirdir ki İslâm beş esas üzere kurulmuştur: Allah tan başka ilâh olmadığına, Muhammed in Allah Resulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve yoluna güç yetiren kişiye Beyt i haccetmek. tir. Yani Hazret-i Peygamber Efendimiz buyururlar ki; İslâm ın temeli beş şey üzerinedir. Şehadet kelimesi, namaz ve zekât, Ramazan ve hac gibi daha nice şartlar, vacipler ve Peygamber sünnetleridir ki uygulanması tembih edilmiş ve bu husus pekiştirilmiştir. Hepsini yerine getirmek İslâm dır. Zira bu emirler Sübhan olan Yüce Hak Hazretlerinin Resulü aracılığıyla bizlere emir buyurulmuştur. Her kim bu emri bilip bu hükümlere iman getirirse şeriat ehlidir. Her kim bu ilimle amel edip bu şartları ve sünnetleri davranış edinip işlerse tarikat ehlidir. Her kim de bu emirlerin hakikatine sahip olursa hakikat ehlidir. Mücerretlik bu hükümleri bütünüyle yaptıktan sonra dünya muhabbetinden geçmektir ve Allah sevgisine gönül vermektir. Çünkü bir gönülde dünya muhabbeti olunca Allah sevgisi olmaz. Nitekim Kur ân-ı Kerim de gelir: Her kim ahiret kazancını isteyecek olursa, onun kazancını artırırız. Her kim de dünya kazancını isteyecek olursa, ona da ondan veririz. Ancak onun ahirette hiç payı olmayacaktır. (Şûrâ: 20) Yani o kimseler ki dünya ekinini isteyip hırs sahibi olurlarsa ona istediği dünya ekinini veririz. Fakat onların ahiretten nasibi yoktur. Nitekim şöyle haber verilmiştir: Hırslı kimse yoksun kimsedir. Dünyaya hırsla bağlı olmak ahiretten yoksun kalmak demektir. Muhabbet edip hırstan uzak durmak peygamberlerin ve velilerin işidir. Nitekim Allah Resulü (s.a.v) buyurur: Ahiret ehline dünya haramdır; dünya ehline de ahiret haramdır. Allah ehiline ise her ikisi haramdır. Çünkü iki nesnenin sevgisi bir gönüle sığmaz ve sevgi ortaklık kabul etmez. Dünya muhabbeti ile Allah sevgisi birlikte bulumaz. (Allah dostları) dünyayı terk edip mağaralara girmeden Allah sevgisini bulamadılar Şimdi kesinleşmiştir ki, Hakk ı isteyenlere dünya ve ahiret haramdır. Çünkü onlar Hakk ın güzelliğini seyretmekten bir an ve bir saat ayrı kalmazlar. Dünyayı isteyip Hakk ı istemeyenlere ahiret haramdır. Bu tip kimseler peygamberlerin ve velilerin sırrından yoksun kalır: Böylece o, aynı anda hem dünyasını hem de ahiretini kaybetmiş olur. (Hacc: 11) Dünyayı terk etmek Resul-i Ekrem hazretlerinin işi ve yoludur. Zaten Yolum, işlerimdir. buyurmuştur. Şeriat, tarikat, marifet ve hakikat Fahr-i Âlem Efendimizin Yüce Hak Hazretleriyle aralarında olan müşahedeleridir ki o, kendi hâl ve güzelliğini müşahedesinde görmüştür. Vuslat makamıdır, birlik makamıdır, Hu Hu makamıdır. Ona ne mukarreb melek ve ne de gönderilmiş bir peygamber sığar. Onun için bu müşahede seyrinde Kim beni [rüyasında] görmüşse gerçekte görmüştür. buyurmuşlardır. Hazret-i Ali (Allah yüzünü keremlendirsin) de bu müşahede seyrinde Perdem açılsa, yakınlığım daha fazla olmazdı. buyurmuştur. Hak la benim aramda perde yoktur demek olur. İşte her kim ki derviştir, Allah Resulü (s.a.v) Hazretlerinin ve İmam Ali nin (Allah onun yüzünü keremlendirsin) sır ve hakikatlerini bilmelidir. Çünkü onları sevmek, onların sırrını bilip onlarla tanış olmaktır. Âdem in hepsi âdemoğludur fakat âdemoğlu ona derler ki Çocuk babasının sırrıdır. hadisindeki gibi ola. Babasının hakikatine ermiş ola Eğer eremezse görünüşte âdemoğlu olur, gerçekte olmaz ve baba mirasını yiyemez. Miras yemek baba sırrına ermektir ki bütün isimleri Yüce Allah Hazretleri Âdem e öğretmiştir; işte o isimleri, eşyanın bütününü, yerin ve göğün hikmet ve özünü görüp bilmektir. Nitekim Şanlı Kur ân da Allah buyurur: Yeryüzüne iyi işler yapan kullarım mirasçı olacaklardır. (Enbiya: 105). Yani yer ile gök mirasını Yüce Hak Hazretlerinin iyi (sâlih) kulları yer. İyi kul ona derler ki nefsini anlayıp Rabbini bile. Bir kişi kendini bilmese Rabbini bilmez. Nefsi bilmek de, ne kadar ilmi varsa kişi kendi varlığında okuyup, bütün her şeyde kendini ve eşyanın bütününden kendi ortaya çıkışını göre. Hak zikri öne çıktıkça kendi varlığından başka varlık kalmaya ve bütün varlıklar âlemiyle tek vücut ve tek hakikat ola.

Ey hakikat isteyen, bil ki, sözün ve işin hâlin hakikatine uygun olmayıp da dünyaya hırsla bağlanarak bedenî lezzetlerle uğraşırsan boşuna bekâr (mücerred) kalıp yalan ve günahı kabul etmemelisin; evlenmeyip de Nikâh benim sünnetimdir; kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. hadîs-i şerifinin kapsamına girmemelisin. Bu ümmetin bekar sınıfı Ashab-ı Suffe ve Selmân-ı Fârisî yi taklit eder ve onlara uyar. Fakat son andığımız zatın adı Selmân-ı Fârisî iken Selmân-ı Pâk (Tertemiz Selman) denildi ve haklarında Selman bizdendir; ehlibeyttendir. buyuruldu. Acaba niçin? Görünüşte ve gidişatta her bir işi Allah Resulü Efendimiz ile İmam Ali (Allah yüzünü keremlendirsin) Hazretlerinin mutluluğa götüren yollarına uyup söz ve işlerinde kendini pak ve tertemiz kılıp kulağına hizmet halkasını takmıştı da ondan. Allah ondan razı olsun. Tamam oldu. KAYNAKLAR Kasap-Günaydın: 2006: Ali Ulvi Baba, Bektaşîlik Makâlâtı, Yayına hazırlayanlar: İsmail Kasap-Yusuf Turan Günaydın, Horasan Yayınları, İstanbul 2006. (Burada eserin kısa önsözüyle Çelebiler-Babagân tartışmasını konu alan ikinci bölümü iktibas edilmiştir.)