Tutumlu olmak için 10 neden



Benzer belgeler
Allah'ın Nimetlerine Şükretmek

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

DERSİN ADI:BİLGİSAYAR 1 ÖĞRETİM ÜYESİ:NURAY GEDİK


Anoreksiya Nervoza DSM-IV-TR Tanı Ölçütleri

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Hamd ve Şükür. Einfache Übersetzung Hamd = tanriya övgü sunma, tanriya övgü olsun Şükür = tanriya övgü Övgü = Lob Övmek = loben, preisen

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Başarı Testi. Kazanan: Ağlamak yerine ÇALIŞIR. Kaybeden: Çalışmak yerine AĞLAR. Kazanan: KAFASINI çalıştırır. Kaybeden: ÇENESİNİ çalıştırır

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

YARATICI ÖĞRENCİ GÜNLERİ Her Öğrenci Yaratıcıdır

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

MİSYON, VİZYON VE DEĞERLER

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Güzel Ahlâkı Kazanmak

YAPACAĞIMIZ SANAT ETKİNLİKLERİ

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

E.G.O. Grubu Kurumsal İlkeleri

İkinci B ö l üm KİŞİLİK VE KARAKTER GELİŞİM SÜRECİ

Zayıflarken Yapılan 5 Hata ve Çözümleri

KİTABIN TANITIM YAZISI Cuma, 12 Ekim :57

Yardımlaşma ve Dayanışma Nedir? Yardımlaşma ve Dayanışmanın Önem ve Faydaları Nelerdir?

Şükür Gönderen Kadir Hatipoglu - Eylül :21:51

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

1.Aşama (Cüzdanını doldurmaya başla) Para kazanmanın birçok yolu var. Bu yolların hepsi birer altın kaynağıdır ve işçiler bu kaynaktan

SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR...

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

ALANYA BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA VE KONT.MD YETERLİ VE DOĞRU BESLENME KURALLARI

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Muhammed Salih el-muneccid

ÖZEL ANAKENT İLKOKULU EĞİTİM ve ÖĞRETİM DÖNEMİ DEĞERLER EĞİTİMİ PROJESİ MART NİSAN FEDAKARLIK FEDAKARLIK BİLİNCİ

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

KESTANELİK ORTAOKULU VE KESTANELİK İLKOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

Hayat bilgisi değerlendirme soruları

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

EZİNE ÇOK PROGRAMLI LİSESİ HAYDİ! HALİL İBRAHİM SOFRASINA

Artık başkalarının mali başarılarımı desteklemelerine izin veriyorum. Benim refahımın, mali başarımla bir ilişkisi yok.

BÖLÜM: 2. Oruç Tutarken Nelere Dikkat Etmeliyiz? Orucu Bozan Durumlar. Orucun Kişiye ve Topluma Kazandırdıkları. Ramazan Bayramı Sevinci

Bir gün, kozada küçük bir delik belirdi; bir adam oturup kelebeğin saatler boyunca bedenini bu küçük delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izledi.

Örnek Tarot Okuması

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Aşkı Yorgunluktan Koruyan ve Taze Tutan 6 Kural - Genç Gelişim Kişisel Gelişim


ÜNİTEYE KONULARI.

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

Anlamı. Temel Bilgiler 1

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Din Ve Ahlak Hakkında Neler Biliyoruz?

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok

İnanıyorum ki biraz daha gayret ederek planlı ve düzenli bir çalışmayla çok daha başarılı olacaksın

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

1) Aşağıdaki atasözlerinden hangisi gerçek anlamlıdır?

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

Transkript:

TUTUMLU OLMA İnsanların parasını, malını, eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi koruma ve kullanmasına tutumlu olmak denir. Tutumluluk hiçbir zaman cimrilik demek değildir. Tutumlu insan eşyasını, malını düzenli ve temiz kullanır. Zamanını boşuna harcamaz. Kendisine ve çevresine yararlı işlerle geçirir gününü. Mutlu ve güvenli olur. İnsanlara insan oldukları için sahip olmaları gereken bir takım hakların bulunduğu fikri ilk kez İngiltere den ortaya atıldı.19. Yüzyılda Amerika ve diğer birçok ülkelere yayılan bu fikir akımından sonra 1789 Fransız İhtilali Avrupa da insan haklarının kabul edilmesini ve uygulanmasını sağlamıştır. Amerikan Cumhurbaşkanı Roosevelt ile İngiliz Başkanı Churchill tarafından imzalanıp duyurulan Atlantik Beyannamesinde insan hakları genişletildi. Bu beyannamede insanlara millet, inanç, ırk ayırımı gözetmeksizin herkes için eşit haklar konmuş ve yasaların korumasına verilmiştir. Yalnızca kendimize ait olanı değil, elektriği, suyu, yiyecekleri, okulda kullanılan eşyaları, bize ait olmayan eşyaları da kendimizinmiş gibi özenle korumalıyız. Topluma ve arkadaşlarımıza ait olan eşyalara da zarar vermemeliyiz. Böylece kötü alışkanlıklardan da kurtulmuş oluruz. Tutum ve yatırım, ülkeler için de önemli bir konudur. Çünkü devletler de gelirleriyle giderlerini dengelemek zorundadır. Bir devlet eğer gelir ve giderlerini iyi ayarlarsa; gelir kaynaklarını iyi yatırımlarda kullanırsa kalkınır, zenginleşir ve hiçbir devlete bağımlı kalmaz. Yurdumuz cumhuriyet döneminde yeni savaştan çıkmış bir ülke idi. Yurdumuzun her köşesi çok büyük zararlar görmüştü. Ellerinde bir şeyleri kalmayan halk yoksulluk içerisinde kıvranıyordu. Atatürk bu duruma çok üzülüyor ve bu durumdaki halka bir şeyler vermek istiyordu. Atatürk 1923 yılında İzmir İktisat Kongresini topladı. Bu kongrede yurdun bağımsızlığının korunması, yerli mallar üretilmesi ve kullanılması kararlaştırıldı. Dönemin başbakanı İsmet İnönü 12 Aralık 1929 tarihinde T.B.M.M. de bir konuşma yaptı. Konuşmasında ulusal ekonomi, yerli malı ve tutumlu olma konularını anlattı. 12 Aralığı kapsayan hafta Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak kutlanmaktadır.

Cumhuriyet döneminde temelleri atılan kendi kendine yeter bir toplum olmadaki ilk adım bugün de devam etmektedir. Tasarruf yapmak, milli kaynakların işletilmesi, yerli fabrikalar kurulması, paranın dış ülkelere gitmesini önlemek, temel tüketim maddelerini öz kaynaklardan karşılamak, ekonomimizi geliştirmek bu haftanın belli başlı amaçları içindedir. Okullarımızda 12 18 Aralık tarihleri arasında kutlanan bu haftada tutum, yatırım ve Türk malları hakkında bilgi verilir. Şiirler okunur, konuşmalar yapılır, skeçler ve oyunlar oynanır. Yerli mallarımız tanıtılmaya çalışılır. Tutum ve yatırım alışkanlığı küçük yaşlarda kazanılır. Ders araçlarını, giysilerini, harçlığını tutumlu kullanan çocuk bu güzel alışkanlığı büyüyünce de devam ettirir. Küçükken boşa akan su musluğu, gereksiz yanan lambayı kapatan çocuk bu güzel alışkanlığı büyüyünce de devam ettirir. Okul çağlarında zamanı iyi değerlendirme alışkanlığı kazanan insan bu huyundan vazgeçmez. O nedenle çocukları küçük yaşlarda tutumlu olmaya özendirmeliyiz. Tutumlu olmak için 10 neden Neden daha az harcamalıyım?, Eğer karşılayabiliyorsam neden satın almayayım?, Hayat geçip gidiyor, şimdi yapmayacaksan ne zaman? gibi soruları sürekli kendimize sorarız. Bu sorulara cevap verirken gelirleriniz ve planlarınız arasındaki dengeyi sağlamanız gerekir. Tutumlu olmak da buna yardımcı olur. Neden tutumlu olmalı sorusunun cevabı sadece parayla ilgili değildir. Elbette para kazandırması olumlu bir etkisidir fakat tutumlu bir yaşam tarzı insana farklı faydalar da sağlar. İşte Neden tutumlu olmalı sorusuna 10 neden 1- Kaynaklar kısıtlı olduğu için Sadece yaz aylarında, barajlardaki su seviyesi azaldığında tasarruf ediyorsanız dünyadaki kaynakların nasıl tükendiğinden bihabersiniz demektir. Örneğin Türkiye de kişi başına düşen tatlı su miktarı 1.430 m 3 dür. Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için bu rakamın 8.000 10.000 m 3 arasında olması gerekir ve Türkiye su zengini değildir! Peki Haiti deki yoksul halkın çamurdan kek yapıp yediğini duydunuz mu? Dünyadaki kaynaklar kısıtlı ve gittikçe de azalıyor. Her birey bu tüketimin bir parçası ve her birey yaşam tarzıyla bu tüketimi sürdürülebilir hale getirebilir. 2-Borç batağına saplanmamak için Tüketim toplumunda sorun, yeniye olan merak ve hızlı tüketim alışkanlıklarıdır. Bu durum bütçesi yetmediği halde birçok insanı borç batağına sürüklüyor. Son verilere göre Türkiye de kredi kart kullanıcılarının borcu toplamı 70 milyon dolara ulaştı. Bankalar borçlulardan ne kadar şikâyet etseler de reklamlarla yeni kartları pompalamaktan vazgeçmiyorlar. Hükümetlerin kredi kartı sözleşmelerinin harf boyutlarını büyütmesi de süreci durduramıyor. Çünkü bu tür sorunların çözümü yaşam tarzınızın bir felsefeye dayanması ile mümkün; tutumlu yaşam. 3-Kendinize daha fazla vakit ayırabilmek için Bazı insanlar Evet, ben alışveriş yapmayı çok seviyorum ama bunun için de normalden fazla çalışıyorum diyebilir. Fakat normalden fazla çalışan insanların kazandıkları parayı nerede, ne zaman ve nasıl harcadıkları önemlidir. Bu şekilde düşünenlerin şu sorularla yüzleşmeleri

gerekir: Sevdiklerinize ve kendinize yeteri kadar vakit ayırabiliyor musunuz? Bazı şeyleri yapmak için geç kalmadınız mı? 50-60 yaşında dünya turu yapmak yerine 25-30 yaşında yapsaydınız ne kazanırdınız? Çok çalışarak hayatta neleri erteliyorsunuz? 4-Çevreye daha az zarar vermek için Bazen otomobilinizi kullanmak yerine biraz yürümek veya bisiklete binmek, tasarruflu ampul kullanmak, A sınıfı enerji etiketli beyaz eşya almak gibi davranışlar tutumluluk örnekleri olduğu kadar çevreci davranışlardır da. 5-Daha kolay birikim yapabilmek için Tutumlu davranışlarınızla birikim yapmanız elbette daha kolay olacaktır. Çünkü karşılayabildiğiniz sürece tüketmeyecek, ihtiyacınız kadar tüketeceksiniz. Ayrıca tutumlu olmak finansal açıdan bazı alışkanlıklar edinmenizi ve daha planlı olmanızı sağlayacaktır. 6-Hayatta kalabilmek için Tutumlu insanlar birçok şeyi kendileri yapmaya çalışırlar. Eğer bilmedikleri bir konu varsa öğrenirler. Araba tamir etmeyi, ev boyamayı, yemek yapmayı, organik tarımı Bu tür beceriler insanı zor durumlara (deprem, kaza, hastalık, işsiz kalmak vb.) daha hazırlıklı yapar. Örneğin hiç lastik değiştirmemiş birinin araç lastiği ıssız bir yerde patlarsa ne olur? 7-Sağlıklı yaşamak için Artık her şey hazır! Çorbalar, köfteler, yoğurtlar Tamam bu durum insanlara zaman kazandırıyor ama bir yandan da kolaycılığa itiyor ve tembellik alışkanlık haline gelebiliyor. Örneğin yemek yapmak için vakit varken bile pizza söylemek insanın daha kolayına geliyor. Tutumlu yaşayarak spor yapabilir (daha fazla yürüyerek, bahçıvanlık yaparak ), kilo verebilir (daha sağlıklı yeme alışkanlıklarıyla), rahat uyuyabilirsiniz (ödemeler rüyanıza girmez). 8-Öğrenmek için Ne kadar çok şeyi kendiniz yapabilirseniz o kadar çok şey öğrenirsiniz demektir. Böylece birçok konuda becerileriniz gelişir ve kendinizi daha başarılı hissedersiniz. Bir yandan da çevrenizdekilerle bu bilgilerinizi paylaşıp popülerliğinizi artırabilirsiniz. 9-Yaratıcı olmak için Tutumlu yaşarken harcamalarınızı veya tüketiminizi azaltmak için sahip olduklarınızı nasıl değerlendirebileceğinizi düşünürsünüz. Bu da sizi zamanla daha yaratıcı yapar. Eski bir sandalyeyi atıp yerine yenisini almak yerine bir kaç küçük dokunuşla çok hoş bir hale dönüştürebilirsiniz. 10- Her şeyin kontrolünüz altında olması için Kendi başınıza ne kadar çok şey yaparsanız hayatınız o kadar çok sizin kontrolünüzde olur. Eğer tamiratınızı kendiniz yaparsanız ustanın sizden yapmadığı bir hizmet veya kullanmadığı bir parça için para talep etmesini önleyebilirsiniz. Kendi yemeğinizi kendiniz pişirir veya sebzenizi kendiniz yetiştirirseniz yiyeceklerinizin içindeki maddelere daha çok hâkim olursunuz.

Tutumlu ol Tutumlu olmak, Elimizdekilerin değerini bilmektir, Savurganlık ise Her şeye kıymet vermektir. Dinimiz, atalarımız, Bize hep tutumlu olmayı öğütlemektedir, Çünkü dosta, düşmana el açmak, Zillet getirmektedir. Havanın, suyun, ağacın, enerjinin, Kıymetini bil, Yokluğa düştüğünde Dövünmenin, üzülmemen için, Tutumlu ol. Tutumlu Olma ve Yerli Malı Kullanma Bilinci Her yılın 12-18 Aralık tarihleri arasında Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası kutlanmaktadır. Bu haftanın kutlanma amacı; öncelikle küçük yaşlardan itibaren tutumlu olma alışkanlığının kazanılması, satın aldığımız ihtiyaçlarımız için mümkün olduğu ölçüde Türk mallarından karşılanmasının sağlanmasıdır. Bilindiği gibi Cumhuriyetimiz kurulduktan sonra ülkemizin ekonomik durumu çok iyi değildi. Büyük bir Dünya Savaşından ve ardından da Kurtuluş Savaşından yeni çıkmıştık. Birçok şehir, kasaba harap olmuştu. Yollar bozuk, fabrikalarımız azdı. Yeni devletin ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında milli bir ekonomi politikası da şarttı. İşte tutumlu olmak bu zor zamanlarda daha fazla önem kazanmıştı. Ayrıca, tutumlu olmanın yanında kendi üretimimizi ve yerli mallarımızı kullanmak da zorunluydu. Bu konuda, milletimizi bilinçlendirmek gerekmekteydi. Bilinçlendirme de elbette küçük yaşlardan itibaren başlatılmalıydı. Özellikle de öğrencilerden, çünkü öğrenciler milletimizin en aydın ve yönetici katmanı olacaklardı. Bu nedenle, 12-18 Aralık tarihleri arasında okullarımızda yerli malı haftası dediğimiz Türk Malları Haftası kutlanmaktadır. Yerli malı kullanma alışkanlığının kazandırılması, tutumlu olma bilincinin verilmesi, milli servetimizi koruma gerekliliğinin vurgulanması amaçlanmaktadır. Geçmiş yıllarda, köy ilkokullarında okuyanlar bilirler. Bu hafta içinde köyde yetiştirilen, üretilen her şey okula getirilirdi. Herkes bir arada, köyde neler üretiliyor neler yapılıyor birlikte öğrenirdi. Elbette bugün ülkemizde veya şehrimizde üretilen her şeyi sınıflarımıza getirmek mümkün değildir. Çünkü ülkemizde artık çok sayıda ve miktarda üretim yapılmaktadır. Bu hafta dolayısıyla neler yapılabilir sorusuna verilecek cevaplar çoktur. Okullarda törenler düzenlenebilir. Bazı ders öğretmenleri ev ödevi verebilirler. Öğrencilerin çevrelerinde neler üretildiğini araştırmaya yöneltebilirler. Derslerde yerli malı kullanma alışkanlığı üzerinde durulabilir.

Unutmamak gerekir ki, günümüzde artık devletler ürettiklerini satacak pazarlar bulurlarsa büyük miktarlarda para kazanabilmektedirler. Hatta bazı ülkeler mallarını satabilmek için savaş bile çıkartmaktadırlar. Böylesine bir dünyada kendi ülkemizde üretilen malları kullanmamız çok önemlidir. Bundan dolayı günümüzde yerli malı haftasını bütün açılardan düşünmek gerekir. Yaşam tarzımızı değiştirmek kendi ürünlerimizi tüketmek sandığımızdan daha önemlidir. Hele yeni büyüyen bir Türkiye için hayati önemdedir.yerli malı kullanmaya özendirmenin bir yolu da kaliteli üretim yapmaktır Bugün artık, ürünlerin üzerinde ürün kimlikleri yer almaktadır. Bir ürün alırken mutlaka hangi ülkede üretildiğine bakmalıyız. Gerçek yurtseverlik budur. Barkod numarası 869 ile başlayan ürünler ülkemizde üretilmiştir. Ürün barkotlarını dikkate almalıyız TUTUM YATIRIM VE TÜRK MALLARI HAFTASI (12 18 Aralık) Her yıl 12 18 Aralık günlerini içine alan haftayı, TUTUM, YATIRIM VE TÜRK MALLARI HAFTASI olarak kutlarız. Bu haftanın kutlanmasına ilk ve ortaöğretim okullarında özellikle ilkokullarımızda daha çok önem verilir. Radyo, televizyon ve gazetelerimizde hafta ile ilgili yayınlar yapılır. Haftanın anlam ve önemi üzerinde durulur.

Tutumlu olmak, yatırım yapmak ve yerli malı kullanmak örneklerle açıklanır. Faydaları üzerinde durulur. Okullarda Tutumlu Olma Kolu hafta ile gerekli hazırlıklarını yapar. Arkadaşlarıyla işbirliği içerisinde haftanın kutlanması ile ilgili programlarını düzenlerler. Görev taksimi yaparlar. Öğretmenler, okul müdürü ve kol dışı arkadaşları ile uyum içinde çalışıp haftaya hazırlanırlar. Okulca kutlanacak Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nda görevlerini eksiksiz yerine getirirler. Hafta ayrıca sınıflarda bir hafta boyunca kutlanır. Tutum, Yatırım, Türk Malları ile ilgili konuşmalar yapılır. Şiirler okunur, şarkılar söylenir. Çeşitli dramatizelerle hafta canlandırılır. Hep birlikte neşe içinde yerli yemişler yenir. TUTUM, YATIRIM ve TÜRK MALLARI HAFTASININ AMACI 1- Tutumun önemini kavratmak. Küçük yaştan tutumlu olma alışkanlığı kazandırmak. 2- Yatırımın anlam ve önemini kavratmak, Tüketim-yatırım ilişkisini açıklamak. Tüketimde tutumu, tüketimden çok yatırım yapmayı teşvik etmek. Herkesi yatırıma yöneltmek. 3- Türk mallarını tanıtmak. Yerli malı kullanmanın faydalarını açıklamak. Herkesi yerli malı kullanmaya teşvik ederek yurt ekonomisine katkıda bulunmayı sağlamak. 4- Sağlıklı, mutlu insanları ile kalkınmış Türkiye yaratmayı kutsal görev olarak ilan etmek. Gelecek kuşaklara kalkınmış bir Türkiye bırakmak. Bu güzel yurtta, genç neslin sorumlu ve şerefli yerini almasını sağlamak. TUTUMLU Tutumlu davranan, gereksiz yere para harcamaktan hoşlanmayan, parasını hesaplı şekilde kullanan kişinin davranışına tutumlu davranış denir. Tutumlu davranmaca ilk akla gelen para ile ilgili davranışlardır. Ancak hayatımızda paradan başka da tükettiklerimiz vardır. Mesela, kullandığımız çeşitli eşyalar, besin maddeleri, zamanımız, kullandığımız enerjiler gibi hayatımızın bütünü tükettiklerimize, harcadıklarımıza birer örnektir. Tutumlu olmak, harcamamak demek değildir. Yani cimrilik, bencillik değildir. Aksine mutlu, sağlıklı, güçlü olmak için gereğinden fazlasını harcamamak, geleceği düşünerek tedbirli olmaktır. Cimri ve bencil olanlar, her türlü sıkıntıyı çekerek para biriktirmek isteyenler ve kendisinden başka hiçbir kimseyi düşünmeyen kişilerdir. Tutumlu davranışta yardımlaşmanın büyük önemi vardır. Bencilliğe yer verilmez. Kişi olarak daha da önemlisi millet olarak tutumlu davranış amacı gerçekleştirilir.

Milleti meydana getiren insanların birlik ve beraberlik içinde tutumlu olması şarttır. Tutumlu olmak, yurt ekonomisi ile ilgilidir. Tüketim ve üretimi etkileyen davranıştır. Bu yüzden tutumlu olurken, her konuda savurgan olmadan, üretimi desteklemek ve üretim maddelerini tutumlu kullanmak başta gelen hareketlerdir. Çöpe atılan her türlü besin maddeleri, boşa akıtılan su, gereksiz yere harcanan elektrik, zamanın boşa harcanması yurt ve millet çapında kayıplardır. Hepimiz daha mutlu, daha rahat, daha sağlıklı yaşamak istiyorsak güçlü ve kalkınmış bir ülkeye sahip olmamız gereklidir. Güçlü bir ekonomiye tutumlu olarak da büyük faydalar sağlarız. Tutumlu olmak, küçük yaşlarda kazanılacak iyi davranışların başında gelir. Tutumlu olmayı öğrenmek ne kadar önemli ise, onu devam ettirmek, çevremizdekilere öğretmek de o kadar önemlidir. Elimizi, dişlerimizi yıkarken boşa akan suya hiç dikkat ettiniz mi? Hepimize basit gibi görünen bu savurganlığın önlenmesi, milyonlarca insanlar tarafından gerçekleştiği zaman önemi daha iyi anlaşılır. Her konuda kişisel savurganlıkların, millet çapındaki yaptığı zararları veya bu savurganlıkların önlenmesinin ne büyük faydalar sağlayacağı daima düşünülmelidir. Tutumlu olmak, kişi ve aile olarak da önemlidir. Hiç beklemediğimiz zamanlarda paraya ihtiyacımız olabilir. Zamanında tutumlu olmak, para biriktirmek, bizlere zor günlerde en büyük destektir. İnsanların hayatında en zor yaşanılan zamanlar, borçlu olduğu zamanlardır. Bir de ödeyemeyeceği kadar borç edenlerin kötü ve zor durumları, tutumsuz davranışlar sonucudur. Tutumlu olmak, bizlere planlı ve düzgün bir hayatı da öğretir. Böylece başarılarımız artar. Çevremizde daha çok sevilen sayılan kişiler oluruz. Geleceğimize güvenle bakarız. Kendimize, ailemize ve millet olarak yurdumuza faydalı olmak istiyorsak tutumlu olalım. Kalkınmış, zengin bir ülke olmak istiyorsak tutumlu olalım. Özetle onurlu ve şerefli yerimizi almak için tutumlu olalım. Tutumluluk İle İlgili Atasözleri ve Anlamları İşten artmaz, dişten artar. Kazanç ne kadar çok olursa olsun, tutumlu davranılmazsa para biriktirilemez. Tasarruf, savurganlık yapmamak, tüketimi kısmakla mümkündür ancak. Ak akçe kara gün içindir. Emek vererek, alın teri dökerek kazandığımız para, sıkıntılı anlarımız ve zor günlerimiz içindir; bizi darlıktan bu para çekip kurtarır, rahata erdirir. Dara düşülen günlerimizde bu parayı harcamaktan da geri durmamalı, çekinmemeliyiz. Ayağını yorganına göre uzat. Dengeli yaşamak isteyen insan mutlaka gelirini, giderine göre ayarlamalıdır. Harcamalar geliri aşmamalı, imkânlar zorlanmamalıdır. Aksine bir hareket bütçeyi sarsar, dengeyi bozar, insanı sıkıntıya sokup rahatsız eder.

Bol bol yiyen, bel bel bakar. Bugünün yarını da vardır. Savurganlık yapıp elindekini bol bol harcayan, düşünceli davranıp ilerisi için bir şey bırakmayan kimse, yarın geçimini temin edecek bir şey bulamaz. Başkalarına muhtaç olur, onun bunun eline bakar. Çoğu zarar, azı karar. Her şeyin bir ölçüsü ve bir sınırı vardır. Bunları ihlâl eden, aşan, aşırıya kaçan insan zararla karşılaşır. Böyle bir sonuçla karşılaşmamak için en uygun ölçü olan karar sınırında kalınmalı, öteye gidilmemelidir. Tutumluluk Tutumluluk adından da anlaşılacağı gibi sahip olduğu imkânları iyi değerlendirmek ve tasarruflu olup geleceği düşünmektir. Bir insanın bugün kazandığı parayı yarın ne olacağını hesap etmeden har vurup harman savurması çok yanlıştır. Çünkü geleceğini hayvanlar bile düşünmektedir. Mesela arılar kışa hazırlık için bal yapar, tilkiler kış için önceden avladıkları tavuk, kaz v.b.ni belli bir yere gömer ve kışın da bunları yiyerek hayatta kalır. Sincaplar ise topladıkları palamutların bir kısmını yerken büyük bir kısmını ağaç kovuğundaki yuvalarına depolarlar. Böylece kışın aç kalmazlar. Atalarımız ne demiş: "Yazın başı pişenin kışın aşı pişer!" Ama tutumlu olmak cimrilik değildir. Cimrilik gerektiği yerde harcama yapmamak, ihtiyacından kısmak demektir ki bu hal insanın sağlığını bozar ve sosyal ilişkilerinde de sorunlar yaşamasına vesile olur. İnsan cimri de olmamalı, savurgan da! Bir insan hem ihtiyaçlarını karşılayıp hem de geleceği için yatırım yapıyorsa bu insan tutumlu bir insandır. Geleceğini düşünmeden lükse ve sefahate, israfa dalan bir kişinin ise geliri ne kadar çok olursa olsun sonu kötü olur. İktisat ve kanaat en değerli hazinelerdir. "İsraf çoğu az eder, iktisat azı çok eder!"hz. Ali(r.a.) "Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz, zira israf haramdır!" ( Araf Suresi)

Bal Ekmek Nasrettin Hoca bir gün, cimriliği ile tanınan bir ahbabının evine misafirliğe gitmiş. Ev sahibi, Nasrettin hocaya bir parça bayat ekmekle bir tabak bal ikram etmiş. Nasrettin hocanın dişi bayat ekmeği kesmeyince, sinirinden balı kaşıklayamaya başlamış. Ev sahibinin gözleri yuvalarından fırlamış; "Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise insanın içini sıyırır, insanı bayıltır" demiş. Nasrettin hoca hiç sesini çıkarmadan balı bitirmiş ve;"kimin içinin sıyrıldığı ve bayılacağını Allah biliyor" demiş. BÖYLE abartılı bir fıkra ile başlarsam, ne söylemek istediğimi daha rahat ifade edebilirim diye düşündüm. Doğru bir şekilde algılanan "tutumluluk" deyiminin, asla "cimrilik" anlamına gelmediğini biliyoruz. Tutumlu kişinin, ifrata kaçmayan insan olduğunu algılıyorum. Ama çoğu zaman, tutumlu olmakla cimri olmayı karıştırdığımızı görüyorum. Çevremde gördüğüm, okuduğum ve izlediğim kadarı ile insanlar 'tutumluluk halini' hep maddi (somut) değerlere endeksli bir durummuş gibi algılayıp, hayatlarında da algıladıkları şekilde uygulamaya çalışıyorlar. Oysa bana göre en önemli ve vazgeçilmez tutumluluk hali her şeyden evvel, sağlığımızla ilgili olan tutumluluktur. Sağlığımızı gerektiği gibi korumak ve bedenimizi, sağlık kurallarının gerektirdiği gibi kullanmak tam da kelime anlamına denk olan "tutumlu olma hali" dışında başka bir anlam taşımaz. Sağlığını gerektiği gibi korumaktan aciz insanların paralarını, mal mülk ve eşyalarını çok ayrı tarif edilemeyecek

bir özenle korumaya çalışmaları bana daima anlamsız gelmiştir. Diğer çok önemli ve dikkat edilmesi zorunlu, zekâ ile muhtemel bir tutumluluk hali de 'zaman' ile ilgili olan tutumluluktur. Zaman, hayat arenasında debelenirken, günlük yaşamımız akıp giderken bizim tasarrufumuzda olmayan, tamamen bizim dışımızda kendini belirleyen durduramadığımız tek olgudur yanılıyor muyum? Bize bir kafa verilmiş ve iyi kullanmamız için beyin konulmuş içine. Zamanı dengeli ve doğru kullanmayı esas edinip, tasarrufu bir nebze kendi elimize alma şansını yakalayabiliriz. En azından, boşa akıp gitmesini engellemek de dengeli bir tutumluluk arz etmektedir. Her yıl 12-18 Aralık tarihlerinde "Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası" kutlanmakta ve yerli mallarını kullanmanın önemi vurgulanmaya çalışılmaktadır. Şiirler okunur, skeçler ve oyunlar oynanır, konuşmalar yapılır. Yerli mallarımız tanıtılır, yerli malının ne anlama geldiği hakkında tanıtımlar yapılır. Tasarruf yapmak, milli kaynakların işletilmesi, yerli fabrikalar kurulması, paranın dış ülkelere gitmesini önlemek, temel ihtiyaçları karşılayan tüketim maddelerini öz kaynaklardan karşılamak, ekonomimizi geliştirmek bu haftanın belli başlı amaçları içindedir. Tasarruf etmek, tutumluluk ve yatırım yapmak, ülkeler için de oldukça hayati bir önem taşır. Nasıl ki birey olarak 'ayağımızı yorganımıza göre uzatmak' zorunluluğumuz varsa, bir ülkenin de gelirleriyle giderlerini dengelemek zorunluluğu vardır. Gelir kaynaklarını tutarlı yatırımlarda kullanan devletler ülkelerini kalkındırır ve diğer devletlere bağımlı olma halini aşmış, birilerine endekslenmekten kurtulmuş olurlar. Tutumlu olmaktan, "kendimize ait olanı korumak" çıkarımı elde edinilmemelidir. Ülke değerlerini oluşturan, toplumun kullanımına açık, kamuya mal edilmiş, her türlü eşya ve demirbaş 'bize ait olmasa dahi' özenle ve yarının kullanıcılarına kalacak şekilde dikkatle kullanılmalı ve muhafaza edilmelidir. Boşa akan su musluğu, gereksiz yanan lamba, ısınan yeri soğutacak şekilde açık bırakılan kapılar, elde yıkanan bulaşıklar ilk aklıma gelenler ama daha birçok yapılacak tasarruf konusu bulunabilir diye düşünüyorum. Fakat bütün bu davranış biçimlerinin, küçük yaşlardan itibaren istikrarla öğretilen, bir başkası tarafından yapıldığında örnek alınabilen, model oluşturabilecek davranışlar olduğu da su götürmez bir gerçek. Yaşam alanı içinde, sağlığını dengeli, zamanını ekonomik kullanan, eşyasını, malını düzenli ve temiz kullanan insanları gören yeni ve taze beyinler, doğru rol model seçimleri ile hayata 1-0 galip başlayacaklardır kuvvetle muhtemel. Aşırı harcamaya 'savurganlık' bundan kaçınmaya da 'tutum' diyoruz. Paranın kar amacı ile bir mala yatırılmasına ise 'yatırım' denir. "Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı" sloganını hatırlar mısınız bilmem. İlkokul çağımızın boğazımız yırtılırcasına bağırarak söylediğimiz güzel bir sloganıydı. Anlamlı bir atasözü ile yazımı sonlandırmak istiyorum izin verirseniz. "Sözler ağızdan çıkarsa, kulaktan öteye gidemez. Ama kalpten çıkarsa, kalbe kadar gider." İyi dileklerimizi, güzel söz ve methiyelerimizi yarım ağızla değil ya da sadece adet yerine gelsin ağzıyla değil, kendimiz de yürekten inanır, kalpten söylersek gitmesini istediğimiz tüm kalplere gidecektir.

ŞÜKÜR ile ilgili mesneviden güzel sözler Allah a şükretmek herkesin boynunun borcudur. Kavga etmek, suratını ekşitmek, şükür değildir. Kendinize gelin de şu kereme bakın! Bir şükre karşılık bu kadar nimeti kim verir? Bir koku alıp da şükrünü eda etmeyen, küfrân-ı nimette bulunur ve kendi burnunu yitirir. Şükür, nimetin canıdır, nimetse deriye benzer. Çünkü seni Sevgiliye kadar ulaştıran şükürdür. Nimet, insana gaflet verir; şükürse uyandırır. Padişahın şükür tuzağıyla nimet avla! Şükretmeyenden güzellik de kaybolur, hüner de, sanat da. Artık bir daha ondan bir eser bile görünmez. O küfür inadı, maymun âdetidir. Şu hamd ve şükür ise Peygamberin yoludur. Nimet ve ihsanlarına karşılık Allah a şükret, fakat sana ihsan eden kişiye de şükret, onun adını da an! Allah kıyamet günü kuluna Ne getirdin, sana verdiğim nimetlere karşılık ne yaptın? der. Kul der ki: Yâ Rabbî! Sana candan ve gönülden şükrettim. Çünkü o rızık ve ekmek, asıl-esas bakımından sendendi. Allah der ki: Hayır! Sana bağışta bulunan kişiye şükretmediğin için, bana da şükretmedin. Bir kerem sahibine zulmettin, sitemde bulundun. Hâlbuki onun yüzünden benim nimetlerime nâil olmadın mı? Şükret ve şükredenlere köle ol; onların huzurunda öl de ebedîlik bul!

Şükretmek ve Önemi Şu anda tamamen mutlu musunuz? Dürüst söyleyin! Hakkınız olduğunu düşündüğünüz başarıları elde ettiniz mi? Eğer yanıtınız olumsuzsa, büyük ihtimalle yapbozun en önemli parçasını gözden kaçırıyorsunuz ŞÜKRETMEK... Derin ve etkileyici bir şükretme duygusu varlığınızın OLMAZSA OLMAZ bir parçası olmak zorundadır... Tabi eğer sürekli mutluluk ve başarı istiyorsanız. Cicero'ya şu söyleminde tamamen katılıyorum Şükretmek sadece tüm erdemlerin en büyüğü olmakla kalmaz, aynı zamanda diğer tüm erdemlerinde ebeveynidir. Gerçek şu ki koşulsuz şükretme olmadan gerçek mutluluk olmaz. Ve temelinizde mutluluk olmadan da başarıyı elde edemezsiniz. Diğer taraftan, şükrederek yaşayan bir insan mutlu ve başarılı olma konusunda hüsrana uğramaz. Neden böyle? sorusuna kısa bir yanıt olarak hayatımıza hükmeden Evrensel Kanunları bir düşünün. Bu kanunlar zihninizi neye odaklarsanız, onu alırsınız der. Negatife odaklanın, daha fazla negatif deneyimleyeceksiniz. Şükretmenin gücü dikkatinizi hayatınızın pozitif tarafına çevirmesidir. Zihniniz derin ve yoğun bir şükretme hissi ile kaplıyken korkunun herhangi bir formuna yer yoktur. İyiye ve hayatınızdaki pozitif yönlere odaklanarak, bu pozitif yönlerin daha fazlasını deneyimleyeceksiniz. Bundan daha da etkili bir yöntem de şu anda ve geçmişteki zorluklarınızı ve başarısızlıklarınızı bir gözden geçirmek ve bunların içinde bir pozitif şey bulmaktır. Bunu bulun ve bunun için teşekkür edin. Ve göreceksiniz ki o deneyimde büyümede ve öğrenmede, büyük bir adım atmışsınız. İleride aynı zorluklarla karşılaştığınızda da çok daha kolay atlatacaksınız. Başarısızlıklarınızda olumlu bir şey bulamıyor musunuz? Yeterince fazla uğraşmıyorsunuz. Konfüçyüs ün şu deyişine bir bakın; Ayakkabılarım olmadığı için şikayet ediyordum, ta ki ayakları olmayan bir adam görene kadar. Her zaman olumlu bir yan vardır, HER ZAMAN. ŞÜKÜR Allah Teâla şöyle buyurmuştur: "Bana şükredin, nankörlük etmeyin."(bakara sûresi 152) Şükrü gerçekleştirmek ve nankörlüğü terk etmek ancak Allah Teâla nın sevdiği ve sevmediği şeyleri bilmekle tamam olur. Zira şükrün anlamı, Allah Teâla nın nimetlerini O'na itaat yolunda kullanmak ve küfrün anlamı da; ya bunu terk etmekle ya da Allah'ın sevmediği yollarda kullanmak ile nakzetmektir. Allah'ın sevdiği şeylerle sevmediği şeyleri ayırmak iki şeyle olur. Birincisi âyetlere ve haberlere dayalı işitmedir. İkincisi ise; ibret gözüyle bakan kalptir. Bu ikincisi zordur. Bu sebeple bu daha azizdir. Allah Azze ve Celle, resullerini bu yolu insanlara kolaylaştırması için göndermiştir. Bunu bilmek, kulların fiilleri hakkındaki bütün şer'i hükümleri bilmeyi gerektirir. Bütün fiillerinde şer'i hükümleri bilmeyen kimsenin şükrü hakkıyla yerine getirmesi asla mümkün olmaz. İkincisi, yani ibret nazarıyla bakış, Allah Teala'nın bütün yarattıkları hakkındaki hikmeti idrak etmektir. Zira âlemde yaratılan her şeyin

bir hikmeti vardır. Hikmetin arkasında da maksat vardır. Bu maksat mahbubun kendisidir. Kim ki bir şey'i, yaratılış sebebinden başka bir yolda kullanırsa Allah Azze ve Celle'nin nimetine nankörlük etmiş olur. Bir şey'i Allah'a itaat dışında kullanan herkes bütün zorunlu sebepler hususunda Allah Teâlâ nın nimetine nankörlük etmiş olur. Zira isyanı öne almıştır. Bunun bir misali şöyledir: Mal üzerinden faiz ile muamele yapan bir kimse nimete nankörlük etmiş ve zulmetmiş olur. Zira mal, zatı için değil, başkaları için yaratılmıştır. Çünkü zatlarında bir garaz yoktur. Kendi maddelerinde ticaret yapılırsa, hikmetin aksine gaye ve maksat olarak ele alınmış olurlar. Çünkü konulduğu şey'in dışında para beklemek zulümdür. Bütün varlıklarda Allah Teâlâ nın hikmetini anlayan kimse, elinden geldiği kadarıyla şükür vazifesini yerine getirir. Adamın birisi basiret sahiplerinden birine fakirliğinden şikâyet etti ve üzüntüsünü belirtti. Bu zat ona: "On bin dirhemin olsa da gözün kör olsa ister misin?" "Hayır" " On bin dirhemin olsa da dilsiz olsan?" "Hayır" "On bin dirhemin olsa da elin ayağın kesik olsa?" "Hayır" " On bin dirhemin olsa da mecnun olsan ister misin?" "Hayır" "O halde bu kadar nimetleri sana veren Allah'tan utanmadan daha nasıl şikayet ediyorsun?" Kim olursa olsun, biraz düşünürse başkasında olmayan veya pek az kimsede bulunan birçok nimetleri Allah Azze ve Celle'nin özel olarak kendisine verdiğini görür. Allah'ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği, öncekilerin ve sonrakilerin efendisi ve peygamberlerin sonuncusu kıldığı, geçmiş gelecek günahlardan bağışladığı insan, Allah Teâla nın nimetlerine şükredebilmek için ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Aişe (Radıyallahu anhâ) dedi ki: "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) namaz kıldığı zaman ayakları patlayacak derecede ayakta dururdu. Aişe Radıyallahu anha: "Ey Allah'ın rasulü! Allah senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını sana bağışladığı halde yine bunu mu yapıyorsun?" dedi. Bunun üzerine: "Ey Aişe! Şükreden bir kul olmayayım mı?"[2] buyurdu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bu geçenleri bilmesine rağmen böyle yapıyorsa, bunu bilmeyen, cehenneme müstahak olduğundan emin olmayan kimse nasıl olur? Hadis, şükrün dil ile olduğu gibi amel ile de olacağını açıklamaktadır. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yiyip de şükreden, oruç tutarak sabreden mertebesindedir."[3]

Diğer rivayet şu şekildedir:" Yiyip de şükreden kişi, sabrederek oruç tutan ile aynı ecri alır."[4] İbn Battal şöyle demiştir: "Yiyip de Rabbinin nimetlerine şükreden kimseye, oruç tutarak sabreden kimsenin sevabının aynısını vermesi Allah Teâla nın kullarına fazlındandır. Hadiste Allah Azze ve Celle'ye yalnızca yiyeceklerden dolayı değil, bütün nimetlerinden dolayı şükretmeye teşvik vardır." Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara teşekkür etmeyen kimse Allah'a da şükretmiş olmaz."[5] Zira bu kimse Allah'ın emrine itaat ederek, Allah'ın nimetlerinin ulaşmasında vasıta olan insanlara teşekkür etmemiştir. Şükür ancak itaat ile tamam olur. İtaat etmeyen kimse ise şükrü eda etmiş olmaz. Nimetleri taat yolunda sarf etmek gerekir. Aksi halde nankörlük olur. Nimetlerin aslı Allah'tandır. İnsanlar ise vasıtalar ve sebeplerdir. Hakiki nimet verici Allah Teâla dır. Hamd O'nun içindir, şükür O'nadır. Hamd, O'nun celalini, şükür ise nimetlerini ve fazlını haber vermektir. Lakin insanlara teşekkür etmeye izin verilmiştir. Zira bunda muhabbet ve ülfet etkisi vardır. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: "Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an."(duha 11) Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) de şöyle buyurmuştur: "Allah'ın nimetini anlatmak şükür, bunun terki nankörlüktür."[6] Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: "Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır."(lokman 12) Şükrün faydası ve sevabı yine şükredenin kendisine döner. Zira Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Kim de salih amel işlerse, onlar kendileri için rahat bir yer hazırlamış olurlar."(rum 44) Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) de şöyle buyurmuştur: "Mü'minin işine şaşarım. Gerçekten onun bütün işleri hayırdır. Bu mü'minlerden başka hiç bir kimsede yoktur. Kendisine varlık isabet ederse şükreder, bu onun için hayr olur "[7] Şüphesiz Allah Azze ve Celle'nin kullarına ihtiyacı yoktur. Bütün yeryüzü halkı tamamen küfretseler bu O'na zarar vermez. Muhakkak ki O kendisinden başka bir şeye muhtaç değildir. Allah'tan başka ilah yoktur. Ancak O'na kulluk ederiz. "Kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız."(al-i İmran 145)

ŞÜKRETMEK Şükretmek, verilen her türlü nimetten ötürü, dille ve kalple Allah'a olan minnet ve teşekkürünü ifade etmek, bu nimetleri Kuran'da belirtildiği şekilde kullanarak hakkını vermek demektir. Kalben ve dille olmasının yanı sıra şükrün fiilen yapılması da çok önemlidir. Bu da, verilen nimeti Allah yolunda, Allah'ın rızasının en fazla olduğu yönde değerlendirmekle olur. İnsan mal, mülk, zenginlik, makam, mevki, itibar, zekâ, sağlık, kuvvet gibi nimetleri Allah yolunda, Allah'ın emrettiği biçimde kullanmazsa verilen nimetin şükrünü hakkıyla yapamamış olur. Bu yüzden, şükretmek Kuran'ın pek çok ayetinde tekrarlanan ve müminlerin çok titizlikle korumaları gereken bir ibadettir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir: Hayır, artık (yalnızca) Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol. (Zümer Suresi, 66) Öyleyse Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O'na kulluk ediyorsanız Allah'ın nimetine şükredin. (Nahl Suresi, 114) Şükretmekle mümin, Allah'ın sevgisini ve hoşnutluğunu kazanır, O'na daha fazla yakınlaşır. Sebeplere, vasıtalara takılmaz, sahip olduğu her şeyi yalnızca Allah'tan bilir ve şirkten uzaklaşır. Bu şekilde, verilen nimetin maddi lezzetinden kat kat daha fazla olan manevi bir lezzeti tadar. Verilen bu nimetler vesilesiyle Allah'ı yüceltir. Bu dünyada verilen tüm nimetler şükrü veya nankörlüğü ortaya çıkarmak için yaratılmış birer imtihan aracıdır. Bu önemli gerçek Hz. Süleyman'ın dilinden Kuran'da şöyle haber verilmektedir: Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: "Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır. (Neml Suresi, 40) Yine Hz. Süleyman'ın Kuran'da geçen ifadelerinden şükredebilmenin bile Allah'ın çok büyük bir nimeti olduğunu ve ancak Allah'ın lütfu ve dilemesiyle insanın şükredebileceğini anlıyoruz. Çok büyük bir batıni sırrı da içeren, Hz. Süleyman'ın şükretme ile ilgili duası ayette şöyle bildirilir: (Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 19) Şükretmenin de, iman ve tüm salih ameller için olduğu gibi, Allah'ın ilhamıyla olduğu ayette açıkça belirtilmiştir.

Vicdanlı bir insan etrafına baktığı zaman dört bir yandan Allah'ın nimetleriyle kuşatılmış olduğunu, bunların hiçbirisine kendisinin güç yetiremeyeceğini, yalnızca Allah'ın dilemesiyle bu nimetlere kavuşabildiğini fark eder. İnsanın kendisine ait sandığı bedeni, aklı, zekâsı, duyguları, sağlığı ve kuvveti bile bu nimetlerin yalnızca birer parçasıdırlar. Bu yüzden şükretmek yalnızca belli zamanlarda, büyük bir kazanç ya da fayda elde edildiğinde veya güzel bir yemek yendiğinde ya da kötü bir olay sağ salim atlatıldığında sadece dil ucuyla, "Elhamdülillah, Allah'a çok şükür" demek değildir. Şükür her an tüm kalbiyle yaşanması gereken bir ruh halidir. Çünkü Allah'ın nimetleri saymakla, hatta âyette geçen ifadeyle, genelleme yapılarak bile bitirilemez: Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18) Allah'ın nimetlerine şükretmemek ya da az şükretmek nankörlüktür. Bu ise şeytanın insanlara karşı kurduğu çok büyük bir tuzaktır. Şeytan her zaman, insanları şükretmekten alıkoymak ister. Bu saptırması ayetlerde şeytanın kendi ağzından şöyle haber verilir: Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Araf Suresi, 16-17) Görüldüğü gibi şeytanın bütün çabaları tek bir ana hedef etrafında toplanmaktadır; insanların şükretmelerine engel olmak. Bu konuda çoğu kimseler üzerinde etkili de olmuştur:... Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler. (Yunus Suresi, 60) Şeytanın, özellikle şükretme konusunda insanlara yaklaşacağını ifade etmiş olması, bu ibadetin önemini de ortaya koymaktadır. Şüphesiz bu kadar önemli bir ibadeti terk ederek nankörlük yapmanın Allah katındaki karşılığı da ona göre olacaktır: Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir." (İbrahim Suresi, 7)

Pozitif Düşüncenin Kaynağı: Şükretmek Pozitif düşünce eğilimi, dünyaya bakış açısıdır. İçinde bulunulan duruma, elimizde olan imkânlara, etrafımızda gerçekleşen olgulara bakış açımızdır kısacası. Bakış açısı; bireyin zihin haritasının ona sunduğu şablonlar sonucu ortaya çıkan algı ile değerlendirmedir. Örneğin; bir amaca ulaşmak için deney yapan X kişisi ile Y kişisi arasında algı farklılığını ve bu algı farklılığının yönlendirdiği olası sonuçları değerlendirelim. X in bilinçaltı şablonları ilgili varsayımları içermektedir; Başarı bir süreçtir Elimde olanlar için şükrediyorum Kaynaklarım için şükrediyorum Ulaştığım her adım merdivenin bir basamağıdır, her basamak için şükrediyorum Y nin bilinçaltı şablonları ilgili varsayımları içermektedir; Başarı sadece sonuçtan oluşmaktadır Başarı ile Başarısızlık arası bir şey yoktur Sonuca ulaşmadan hiç bir adım beni tatmin edemez Düşünce Gücü ile Ulaşılan Sonuçlar X ve Y bireyleri birbirinden habersiz, aynı amaç doğrultusunda deneylere başlamaktadır. Amaca ulaşılması, düşündüklerinden daha fazla zaman ve deney yapmaları gerektiğini çok geçmeden anlamaktadırlar. Her iki birey de, 28. Deneye gelmişler ve daha sonuç elde edememişlerdir. X ve Y bireylerinin geldikleri noktada, psikolojik eğilimleri: X: 28 deney yaptığını, elde ettiği her olumsuz sonucun, onu başarılı sonuca ulaştırmasına yakınlaştırdığını, ziraa 28 farklı deneyin ona başarılı sonuç için yanlış olduğu bilgisini verdiğini, bir diğer deyişle yaptığı her deneyin, olumsuz da olsa, esas amacı için ona bilgi sermayesi arz ettiği düşünce eğilimindedir. Söz konusu düşünce eğilimi X bireyin psikolojik eğilimini olumlu anlamda etkilemektedir. Zira, X, şu anki elde ettiği bilgi sermayesinin onun için bir fayda olduğu yönünde bir algı oluşturmakta ve buna karşın katlandığı külfetin (28 deney yapmak) ise edinilen faydaya değdiği yönünde algı eğilimini sağlamaktadır.

Sonuç olarak; X in bilinçaltı zihin haritası, fayda/maliyet algısını mutluluk ve motivasyon lehinde etkilemiş, geldiği noktaya şükretmesini sağlamış ve başladığı işin devamını getirme eğilimini oluşturmuştur. X başladığı işi motiveli ve etkin bir şekilde sürdürmeye devam etmiştir. Y nin geldiği noktada ise, Y külfetine katlandığı deneylerin karşılığında, hiç bir fayda elde edemediği algısına kapılmış. Bunun sonucu olarak, psikolojik; eğilimi üzüntü ve motivasyonsuzluğa doğru kaymıştır. Çalışmalarındaki motivasyonun azalması ile birlikte, işindeki verimliliği ve etkinliği azaltmıştır. Y geldiği noktayı değersiz algılayıp, elindeki ile şükretmeyi tercih etmemektedir. 138. Deney X 28. Deneyden sonra şükretme eğilimini, dolayısıyla pozitif düşünme yeteneğini kullanmaya devam ederek, başarıya giden yolun en az başarının kendisi kadar önemli, yani süreç ile mutlu olabilmenin önemini 138. Deney sonunda daha iyi anlamıştır. Zira 138. deney, X in sonuca ulaşmasını ve bilim dünyasına çok önemli bulgular arz etmesini sağlamıştır. Sadece elindekiler ile şükretmesini bilmekle başlayan serüven, amaca yönelik gerçekleşen olgulara fayda lehinde algının oluşumunu tetiklemiş ve sonuç olarak daha fazlasına ulaşılmasını sağlamıştır. Peki, X başarıya ulaşamasaydı ne olacaktı? X başarı yolunda giden, mutluluk eğilimi yüksek, dolayısıyla mutlu bir kişi olarak yaşamaya devam edecektir, bu ise ona gene başka başarılar için kapı açacaktı. Zira burada önemli olan, spesifik bir deneyde başarılı olmaktan ziyade, bir hayat felsefesinin, bir bireyi hayatı boyunca farklı alanlarda başarılı olma olasılığını arttırdığı gerçeğidir. Buna ister hayat felsefesi, istersek prensip ya da kuantum düşünce sanatı diyelim; bilinçaltı şükran eğilimi, bireyin başarılı ve mutlu olma olasılığını arttıran temel kaynaktır. Y ye ne oldu? Y, 28. Deneyden sonra fayda/maliyet bilinçaltı algısında demotivasyon lehinde oluşan değişim ile birlikte, psikolojik üzüntü hali ve işinde verimsizlik baş göstermiştir. Y, 42. Deneyden sonra başladığı işi bırakmıştır. Yeni bir işe başlamış, fakat orada da mutlu olamamıştır, zira bilinçaltı şablonu onun hiç bir zaman, amaca giden süreçte mutlu ve motive olmasına kaynak olamamıştır. İşte başarı ile mutluk arasında olan ilişkinin, bilinçaltı zihin haritasında farklı kodlanan iki bireyin farklı sonuçlarıdır yukardaki örnekler. Başarı mutluluk getirir, fakat mutlu olmasını bilemeyen birey başarılı olamaz. Şükretmek; pozitif düşünce sanatıdır; pozitif düşünebilme yeteneği bilinçaltı söylem kalıpları da yatmaktadır, pozitif düşünce mutluluğun, yaşam motivasyonunun, dolayısıyla başarının temel kaynağıdır. Önemli olan şükredebilmeyi sağlayan bilinçaltı zihin yapısına sahip olmaktır, gerisi kendiliğinden gelecektir.

Basketbol hayatım boyunca yaklaşık 9000 şut kaçırdım. Neredeyse 300 maç kaybettim. 26 defa son şut denedim ve kaçırdım. Hayatımda defalarca kez denedim ve başarısız oldu. İşte bunun için bu kadar başarılıyım. Micheal Jordan Şükür üç çeşittir: Birincisi, nimet veren, iyilik yapanı övmek şeklinde söz ile yapılan dilin şükrüdür. Kulun, Allah a şükürler olsun Allah a hamdolsun gibi şükür ifade eden sözlerle minnettarlığını ifade etmesidir. Bu hususta Kur an-ı Kerim de, Hz. Peygamber (s.a.s.) in şahsında bütün insanlara hitaben şöyle buyrulmuştur: Rabbinin nimetine gelince, işte onu anlat (Duhâ, 93/11) İkincisi, kalbin şükrüdür ki; nimet vereni tanımak ve nimetin kıymetini bilmektir. Diğer bir ifadeyle insanın, nereden ve nasıl gelirse gelsin gerçekte her nimetin Allah tarafından verildiğine, insanların ise birer vasıta ve sebep olduğuna inanmasıdır. Üçüncüsü ise, hal ve hareketlerle ifade edilen fiilî şükürdür. İnsanın kendisine verilen nimetleri, bu nimetleri bahşeden Allah ın rızası doğrultusunda kullanmasıdır. Bunun en güzel örneğini Hz. Peygamber (s.a.s.) in hayatında görmekteyiz. Zira O, her hal ve hareketinde Allah a karşı sürekli hamd ve şükür hali içinde bulunmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) gece ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Hz. Aişe (r.anha) validemiz kendisine; Ey Allah ın Resûlü, niçin böyle yapıyorsun? Allah, senin geçmiş ve gelecekte işlenmesi muhtemel günahlarını bağışlamıştır dediğinde, Peygamberimiz (s.a.s.); Şükreden bir kul olmayayım mı? diye cevap vermiştir. (Buharî, Teheccüd, 6) İnsana yakışan, kendisine sayılamayacak kadar nimetlerle ikram ve ihsanda bulunan Yüce Allah ı tanımak, O na kulluk etmek ve O na gereği gibi şükretmektir. Allah ın verdiği nimetlere şükretmek elde edilen nimetleri artmasına, nankörlük edip şükretmemek ise hem nimetin elden çıkmasına, hem de ilahi azaba uğramaya sebep olur. Kur an-ı Kerim de bu gerçek şöyle bildirilmiştir: Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz azabım çok şiddetlidir. (İbrahim, 14/7) Yüce Allah ın, insanların şükretmesine ihtiyacı yoktur. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. (Neml, 27/40) Ancak Allahu Teâlâ, nankörlüğü asla sevmez. Bu yüzden nankörlük yaparak şükretmekten kaçınanlar Kur an-ı Kerim de kınanmış ve şöyle buyurulmuştur: Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz! (A râf, 7/10) Yine başka

bir ayet-i kerimede, Kullarımdan şükredenler pek azdır (Sebe, 34/13) buyurularak, şükredenlerin azlığına işaret edilmiştir. İnsanların pek çoğu sahip oldukları nimetlerin değerini bilemiyor, bu sebeple de yeteri kadar şükredemiyorlar. Alıp verdiğimiz her nefes için bile Allah a şükür borcumuz olduğunu düşünürsek, daha fazla şükretmek için binlerce neden bulabiliriz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bunun yolunu şöyle açıklıyor: Dünyalıkta kendisinden aşağısına, dinde (dini yükümlülüklerini yerine getirmede) de kendisinden üstün olana bakan (ve buna göre davranan) kimseyi Allah Teâlâ hem sabreden, hem de şükredenlerden yazar... (Tirmizî, Kıyâme, 58) O halde; Yüce Rabbimizin bizlere lütfettiği sayısız nimetlerine kalbimizle, dilimizle ve azalarımızla şükrederek hoşnutluğunu kazanmalıyız.