T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN - EDEBİYAT FAKÜLTESİ ARKEOLOJİ - SANAT TARİHİ BÖLÜMÜ SANAT TARİHİ ANA BİLİM DALİ YAŞAR ÇALLPNIN HAYATI VE ESERLERİ



Benzer belgeler
OSMAN HAMDİ BEY ŞEKER AHMET PAŞA HAZIRLAYAN: MEHMET KURTBOĞAN

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KLASİK TÜRK BEZEME SANATLARI ATÖLYESİ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KLASİK TÜRK BEZEME SANATLARI ATÖLYESİ

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KLASİK TÜRK BEZEME SANATLARI ATÖLYESİ



40. HOCA A Lİ RIZA İmzalı, karakalem kayalar, ağaç, deniz ve yelkenli konulu peyzaj x 9 cm.

Batılılaşma Döneminden Günümüze Türk Sanatı. Öğr.Gör. Elif Dastarlı

NESLİHAN AYDINLIOĞLU EŞİN BİRİKİMLERİM VE BİRİKTİRDİKLERİM

Sergi açılış kokteylini onurlandırmanızı dileriz.

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Batılılaşma Döneminden Günümüze Türk Sanatı. Öğr.Gör. Elif Dastarlı

Rönesans Heykel Sanatı

ALİAĞA TARİHSEL SEMBOLLERİNİ ÖNE ÇIKARIYOR!

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

Devrim Erbil Ressam, Profesör, Devlet Sanatçısı

CUMHURİYET ORTAOKULU 7. SINIF GÖRSEL SANATLAR GÜNLÜK DERS PLANI

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

HALE OZANSOY RESİM SERGİSİ DEFNE SANAT GALERİSİNDE AÇILDI

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ MİMARLIK VE TASARIM FAKÜLTESİ GÜZEL SANATLAR TASARIM VE MİMARLIK FAKÜLTESİ

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

TARİHİN IŞIĞINDA SANATSAL BİR DOKUNUŞ

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

1824 yılında Paris Salonu'nda John Constable'ın eserleri sergilendi. Ressamın, kırsal manzaraları bazı genç meslektaşlarını etkiledi.

çocukların çok ilgisini çekti. Turdan sonra çocuklar müzedeki atölyede

file://c:\documents and Settings\Ozan\My Documents\My Web Sites\turkresmi\darus...

İSTANBUL UN İZDÜŞÜMLERİ

HÜLYA ERSEZGİN DOĞA VE KADIN RESİM SERGİSİ 14 HAZİRAN ÇARŞAMBA 18:00 DE AÇILIYOR

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ŞENAY ÖZTÜRK ANAOKULU ADIM ADIM DENİZLİ PROJESİ

Bir Sergi 'T199A I U I

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

H.CAHİT DERMAN 18. KİŞİSEL RESİM SERGİSİ 30 MART-13 NİSAN

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TEMEL EĞİTİM GENEL MÜDÜRLÜĞÜ OKUL ÖNCESİ EĞİTİM PROGRAMI PAMUK ŞEKERİM I (Kavram Eğitimi Kitabı)

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

3. SINIF = 8 6 eşitliğinin sağlanabilmesi için şekillerin yerine gelebilecek işlemler aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?

İçindekiler YENİ YILA BAŞLARKEN OKUL AİLE BİRLİĞİMİZE TEŞEKKÜR EDERİZ

TT-')CPlr0l t h. 90 NAZLI ECEVİT ( ) "Şile tual üzeri yağlıboya, 1959 tarihli ve imzalı. 45x55 cm MİLYAR.-TL.

Çağdaş Sanatımızda Son Osmanlı OSMAN HAMDİ KAYA ÖZSEZGİN

Benim en büyük şansım Adnan Turani gibi hem iyi bir sanatçı hem de iyi bir eğitimci atölye hocamın olmasıydı.

Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu adına hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

KURUCULARIMIZDAN SAYIN CEMİL PARMAN ANISINA

İşitme Engelli Öğrenciler için Tek Kart Resimler ile Kelime Çalışması. Hazırlayan Engin GÜNEY Özel Eğitim Öğretmeni

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

4.SINIF TÜRKÇE 15. HAFTA SONU ÖDEVİ

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

Canlı ve cansız varlıklara, çeşitli somut ve soyut kavramlara ad olan sözcük türüdür.

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

Şimdi Okullu Olduk İlkokul 1. Sınıf

Av. Soner ALPER. sayılacak nitelikteki Sadık Paşa Gazinosu nda garsondur. Gazinonun tiyatro sahnesi, balkonu, locaları

Adı: REMBRANDT HARMENSZOON VAN RİNJN Doğum: 15 Temmuz 1606 Leiden Hollanda Milliyeti: Hollandalı Sanat Akımı: Lüministik sanat Alanı: Resim Baskı

EĞİTİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ANADOLU İLKOKULU. Eko - OKULLAR 1. DÖNEM FAALİYET RAPORU

06-26 EKiM 2016 YER: BARIŞ MAH. EĞİTİM VADİSİ BULV. ZABITA MD. HİZMET BİNASI YANI. Sandra Lopez. Ayla Turan Bahadır Çolak Kadriye İnal SelçukYılmaz

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KLASİK TÜRK BEZEME SANATLARI ATÖLYESİ

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

İBRAHİM ŞİNASİ

Veli Mektupları MyLittle Island 1

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

Fethiye den 7 Kooperatif Ulaşımda Dönüşüme Katıldı

BiLECiK KIRSALDA TASARIM ETKiNLiĞi KURŞUNLU KÖYÜ

-DERS PLANI- Görsel Sanatlar Dersi. Müze Bilinci (Atatürk Anıtları) 2 Ders Saati (40+40dk)

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Savaş ve Barış: "Kurtuluş Savaşından Cumhuriyet'in ilk Yıllarına Türk Resminden Kesitler"

Çikolata Butik Koleksiyonu

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÖZEL KIRAÇ ANAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ AİLEMİ,ARKADAŞLARIMI VE HAYVANLARI SEVMEK TEMASI FAALİYET SONU RAPORUDUR

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

CUMHURİYET ORTAOKULU 8. SINIF GÖRSEL SANATLAR GÜNLÜK DERS PLANI

16 KASIM Ekim 2018

17- S Q T 3 9. Tuval -yağlıboya, 130x100 cm. özgün dokuma. 80x90 cm. »I GARANTİ

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ SANAT TARİHİ TÜRK HEYKEL SANATI HEYKEL SANATINDA GERÇEKÇİ YORUMLAR

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?


ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

LALE BAHÇELİ SOKAKLAR

Batılılaşma Döneminden Günümüze Türk Sanatı. Öğr.Gör. Elif Dastarlı

ÖNSÖZ... İÇİNDEKİLER... RESİMLER LİSTESİ... ÇİZİMLER HİSTESİ... Birinci Bölüm TANIMLAR VE TÜRK ÇİNİ SANATININ TARİHİ GELİŞİMİ

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

3. Sınıf Varlıkların Özelliklerini Belirten Sözcükler ( Ön Ad Sıfat )

Etkinlik No 15 Dersin Adı Görsel Sanatlar Sınıf

EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİ KELEBEK GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

BAHÇELİEVLER BELEDİYESİ İMAM HATİP ORTAOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ETKİNLİKLERİMİZ

ÖZEL GÜRÇAĞ ANAOKULU 5 YAŞ KASIM 2017 AYLIK BÜLTEN

Rembrandt Harmensz van Rijn! Paletime ışık koyar, fırçamı karanlığa batırırım.

Sakıp Sabancı Müzesi Sakıp Sabancı Cad. No:42 Emirgan İstanbul

KASIM AYI BÜLTENİMİZ

Transkript:

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN - EDEBİYAT FAKÜLTESİ ARKEOLOJİ - SANAT TARİHİ BÖLÜMÜ SANAT TARİHİ ANA BİLİM DALİ YAŞAR ÇALLPNIN HAYATI VE ESERLERİ LİSANS TEZİ TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Hakkı ACUN HAZIRLAYAN Feyza ÖZEV ANKARA - 1998

QNSQZ S (S ı AKZûlO.Zt - GIRIS 1 BÖLÜM I TÜRK RESİM SANATI TARİHİ 4 BÖLÜM II BÖLÜM III YAŞAR ÇALLFNIN HAYATI 10 KİŞİLİĞİ 16 SANAT ANLAYIŞI 17 KATALOG 19 BÖLÜM IV DEĞERLENDİRME 104 BÖLÜM V BİBLİYOGRAFYA 108

ONSOZ Bu çalışma Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı Lisans Tezi olarak hazırlanmıştır. Araştırmamızın konusu, Türk resim sanatında özel ve önemli bir yeri olan ressamlarımızdan Yaşar Çallı'dır. Ünlü ressam İbrahim Çaüı'nın torunu olan sanatçı, dedesinin gölgesinde kalmamış ama dedesinin izinde, kendi yetenekleri ile, sanatçı kişiliği ile önemli yerlere gelmiştir. Portre ressamı olarak tanınan Yaşar Çallı, bunun yanında sosyal içerikli konuları da işlemeyi tercih etmiştir. Figürlü kompozisyonları yanında figürlü, figürsüz peysajlarında da başarılı olan sanatçı, duygularını tuvalde görsel şiir sunarak dile getirmiştir. Portrelerindeki gerçekçilik ise foto-gerçekçilikle ilgisi olmayan çağdaş mesajlı gerçekçiliktir. Çok kısa sürede bitirdiği bu tablolarında figürlerin ruhunu yakalamış ve bunu, figürün bakışlarında ve hareketlerinde çok başarılı ibr şekilde yansıtmıştır. Halen TBMM'de sanat danışmanı olarak çalışan Yaşar Çallı'nın atelyesi, mecliste, siyasetin giremediği tek yer olmuş; burada yaptığı sosyal içerikli, Atatürk konulu ve meclis başkanları tabloları da Türk resim sanatında önemli yerleri olan tablolardır. Duygusal yönü çok ağır basan Yaşar Çallı, gönlünde sürekli devinimler yaşamıştır. Hep bu duygularla yola çıkan sanatçı, tutkun olduğu doğa ile birlikte, kendi çizgisinde yürümekte ve önemli eserler vermektedir. Biz de böylesine değerli, yaşamı sanatı olan sanatçımızı araştırmaya ve eserlerini tanıtmaya çalıştık.

Tez konumuzun belirlenmesinde yardımcı olan ve araştırmamız süresince çalışmalarımızı yönlendiren değerli hocamız Prof. Dr. Hakkı ACUN'a, kendisi hakkında bilgilenmemizi sağlayan; bize evinin, atelyesinin ve gönlünün kapısını açan Yaşar ÇALLI ve eşi Çiğdem ÇALLI'ya, tezin yazılmasında yardımlarını esirgemeyen Zuhal ÇELİK'e ve son olarak çalışma boyunca destek veren aileme teşekkür ederiz. Feyza ÖZEV ANKARA-1998

GİRİŞ Araştırmamızın konusu olan Yaşar Çallı, yedi yaşından beri resim yapmakta, 1960'lardan bu yana da adından söz ettirmektedir. İçinde, çok az görebildiği "ÇALLI DEDE özlemi hep yaşamış, kendisini O'nun devamı olarak görmüştür. Bu özlemi, 30.03.1992'de İbrahim ÇALLI sergisi kataloguna yazdığı şu sözlerle ifade eder; "O'nun yolunda yürümenin sorumluluğuna ve bilincine ulaştığım yedi yaşından bu yana hep O'nunla buluşmak için yürüdüm." Kendisi de Çalllı Dede gibi hep doğaya tutkun, hep doğayla haşır neşir. Doğayı sevdiği gibi insan doğasını da seviyor. Eserleri, çoğunlukla doğadan izlenimleri ya da portrelerden oluşuyor. Daha çok portre ressamı olarak tanınan Yaşar Çallı, portrelerine göre daha akademik çalıştığı çeşitli konulardaki izlenimlerini yansıttığı tablolarıyla da kendini kabul ettirmiş, Türk resim sanatına önemli eserler kazandırmıştır. Eserlerinin çoğunu portre ve peysajların oluşturduğu ressam Yaşar Çallı'nın, figürlü kompozisyonları, natürmort ve allegorik çalışmaları da vardır. Genelde parlak renkleri tercih eden sanatçı; sarı, mavi, beyaz, siyah, kahverengi ve yeşil renkleri çok kullanmış olup portrelerinin fonlarını genellikle mavi ve tonları ile boyamıştır. Çoğunlukla orta boyutlarda (70x55 cm.) tuval kullanmış olup büyük boyutlarda (2x3 m.) ve küçük boyutlarda (35x30 cm.) da tablolar yapmıştır. Yaşar Çallı'nın doğumundan bugüne kadar olan yaşantısı ayrıntısına kadar, sanatçının kendisiyle, eşiyle ve çevresindeki dostları ile yapılan görüşmelerden, hakkındaki gazete röportajlarından edindiğimiz bilgilere göre anlatılmaya çalışılmış, sanatçının eserlerine de çokça yer verilmiştir.

Sanat yaşamı boyunca yanızca resimle değil plastik sanatların bir başka kolu olan heykelle de uğraşmış, uzun yıllar çamur yoğurmuş, heykel yontmuştur. Eczacıbaşı Seramik Fabrikası'nda Prof. Sadi DİREN gözetiminde çalışmalar yapmıştır. Bu araştırmaya 45 tane tablo katılmıştır. Bunların bazılarının fotoğrafları sanatçının evinde, bazılarının sergilerde birkaçının da sergi kataloglarından renkli fotokopileri çekilmiştir. Bu nedenle orijinal olmayan fotoğraflarda renkler çok fazla olmasa da farklı çıkacağından tasvirlerde az farklılıklar olabilir. Bu tabloların kataloglardan çekilmesnin nedeni ise tabloların satılmış ya da hediye edilmiş olmasıdır. Orijinal olanların bir çoğu ise sanatçının kendisinde olan tablolarıdır. Özellikle, ortaokul zamanlarında yaptığı tablolardan: 'Denizli Lisesi', 'Külahçının Fabrikası', 'Buldan'da Kestane Deresi Parkı' tabloları, sanatçının eşinin ve oğlunun portreleri, Anadolu köy ve köylü tasvirlerinin yer aldığı tablolardan bir kaçı ve Bodrum izlenimlerinin aktarıldığı peysajları sanatçının kendisinde olup bu tabloların fotoğraflarını çekme fırsatını bulduk. Yaşar Çallı, henüz genç sayılacak yaşta bir ressam olmasından dolayı kendisi ve eserleri hakkında bir araştırma yapılmamıştır. Böyle bir çalışmanın ilk kez yapılmasından ve sanatçıyla bizzat görüşüp hayatını ve eserlerini kendisinden dinleme fırsatını bulduğumuzdan ötürü, kendimizi şanslı sayıp, çalışmayı hep birlikte başarılı bir şekilde oluşturmaya çalıştık. Yaşar Çallı'nın sanatçı kişiliğini, hem kendi anlattıklarından, hem de kendisi hakkında yapılmış röportajlardan edindiğimiz bilgiler ışığında derlemeye çalıştık. Bu çalışmada, 'Sanatçının Hayatı' bölümünün başındaki Yaşar Çallı'nın kendi tablosu ile birlikte 46 tablo yer almış, bunlardan 23 tanesi sergi kataloglarından renkli fotokopi olup, 23 tanesi orijinal tabloların fotoğraflarıdır. Sanatçının kendi tablosu incelemeye alınmamıştır. İncelenen tabloların hepsi fotoğraflra bakılarak tasvir edilmiştir. Tezimizin ilk bölümünde Türk resim sanatı tarihi incelenmiştir. Bu incelemede Batılılaşma Dönemi ve Sonrası daha ayrıntılı olarak verilmiştir. II. bölümümüzde ise, Yaşar Çallı'nın hayatı, kişiliği ve sanat anlayışı

bölümümüzde ise, Yaşar Çallı'nın hayatı, kişiliği ve sanat anlayışı incelenmiştir. III. Bölümde, sanatçının eserleri tasvir edilmiş, IV. Bölümde ise sanatçının çalışmalarının değerlendirmesi yapılmıştır. Türk resim sanatında özellikle portre resminde çok önemli bir yere sahip olan sanatçının hakkında hiç araştırma yapılmamış olması dezavantajımızken, sanatçının yaşıyor olması bizim için çok büyük bir avantajdır. Böyle büyük sanatçılarımızın daha iyi tanınabilmesi için daha kapsamlı araştırmaların yapılması dileği ile...

BOLUM-I TÜRK RESİM SANATI TARİHİ Türk resmi, genellikle 19.yüzyılın sonlarına yerleştirilmektedir. Çünkü bu yıllarda askeri okullarda teknik resim gibi dersler verilmeye başlanmış ve burada eğitim gören askerlerden bazıları batıya resim eğitimi almaya gitmişler; ilk kez batılı anlamdaki tuval resmini gerçekleştirmişlerdir. 1 Elbette bu düzeye birden bire gelinmemiş, belli evrelerden geçilmiştir. Batılı etkilerin yerleşmeye başladığı 18. Yüzyıla gelene kadar, resim sanatımız örneklerini minyatür dalında vermiş ve kökünü ise Türk-İslam geleneğine dayanan kitap ressamlığından. Bunun için önce minyatürden bahsetmek gerekir. İslam dünyasında büyük önem taşıyan minyatür sanatına Osmanlılar, yeni bir yaklaşım getirmişlerdir. Genellikle tarihsel konulu kitaplarda yer alan Osmanlı minyatürlerinde, sultan veya vezirlerin hayat ve sefer hikayeleri, savaşlardaki başarıları, av sahneleri canlandırmıştır. 2 Ayrıca, Osmanlı minyatüründe bir portrecilik geleneğinden de söz edilebilir. Fatih Sulltan Mehmet döneminde Gentile Bellini gibi Avrupalı ressamların özendirdiği Batı anlamındaki yağlıboya portrecilik, Osmanlı nakkaşlarının elinde minyatür portreciliğe dönüşmüştür. 3 Yabancı bir ustanın 1 Renda 1977. 19 : Özsezgiıı 1985. 15: Tansuğ 1996. 51. 1 Kuban 1970. 211-212'dc Osmanlı nünyatürünün. konu açısından dön bölüme ayırmış bu konulan. "Olayları Hikaye Eden Minyatürler' maddesinde ele alınmıştır. Renda-Erol 1980.24. 3 Renda-Erol 1980. 24.

öğrencisi olan Sinan Bey'in Fatih portresi, minyatür geleneği ile Batılı anlayışta portre tablosunu kaynaştıran bir eserdir. 4 Osmanlı tarihi ile ilgili olayları yansıtan minyatürler ise birer belge niteliğindedir. 16. Yüzyıl İslam dünyasında önemli bir yeri olan figürsüz manzara resimlerinin en seçkin örneklerinden biri olan Matrakçı Nasuh'un Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han adlı eseri bu alanda türünün en kayda değer örneğidir. 5 Topografik resim geleneği 17.yüzyıl başlarında da sürdürülmüştür. 18.yüzyıl ise, Batılı etkilerin kendini göstermeye başladığı bir dönemdir. İlk etkiler III. Ahmet Döneminde, O'nun saltanatının son oniki yılı (1718-1730) boyunca süren Lale Devrinde görülmeye başlamıştır. Lale Devri'nin en önemli resim sanatçısı ise Abdülcelil Çelebi yani Nakkaş Levni'dir. Osmanlı resmini etkileyen batı anlayışlarını gelenekselliğe uygulamayı başaran, özellikle de bunu doğa tasvirlerinde mükemmele ulaştırmıştır. 6 Sultan III. Ahmet'in oğullarının sünnet düğününü görselleştiren 'Surname-i Vehbi' ve Osmanlı sultanlarının resimlerini yaptığı diğer bir eser 'Silsilename' adlı eserleri, sanatçının en önemli eserlerindendir. Levni'den sonra ise tek figür ve çiçek resimleriyle tanınan Abdullah Buhari gelir. Eserlerinde batılı etkilerin en yoğun görüldüğü bir sanatçı olup 1735-45 tarihleri arasında eserler vermiştir. 7 18. yy.'da giderek etkinliğini yitiren minyatür sanatının son örneklerinde teknikler de değişmiştir. Guvaj, suluboya.ve tempera gibi batılı teknikler uygulanmıştır. Yüzyılın ikinci yarsında mimaride batı etkileri görülmeye başlanmışken, bu etkiler duvar resminin doğmasına neden olmuştur. Hem 4 Arık 1976. 3. 5 Ank 1976. 4-7 : Renda-Erol 198(X 25'de Matrakçı Nasuh'un Kanuni Döneminde önemli seferlere katıldığından ve uğrak yerlerini bir harita gibi belgelediğinden bahseder. 6 _ Ankl976? 9-19 : Renda-Erol 1980.33 Arık 1976. 21 : Renda-Erol 1980. 35? de. daha çok kıyafet resimleri ve çeşitli figür çalışmalarıyla tanınan nakkaşın resimlediği. 1729 tarihli bir cilt kapağı O'nun her yönüyle denemeci bir sanatçı olduğunu gösterdiğini belirtmiştir.

İstanbul, hem Anadolu'da yapı duvarlarında birçoğu manzaralardan oluşan, minyatür geleneğini sürdüren sıva üzerine yapılmış resimlerdir. Bu resimlerde perspektif uygulanmış, gölgelemelere yer verilmiş olup. bu yeni denemeler daha çok manzara tasvirlerinde görülmektedir. 8 Duvar resimleri, geleneksel süsleme tekniği olan kalem işi denilen teknikten pek farklı değilse de konular değişmiştir. Önceleri anıtsal yapıların üst yapı bezemesi olarak kullanılan hatayi, rumi, palmet ve kıvrık dallar gibi bitkisel bezeme; yerini önce çiçekli vazolar ve meyva sepetlerine bırakmış, ardından da Barok ve Rokoko bezeme öğeleri kullanılmıştır. Konu programına figürün girmesi ancak 19. yy. sonlarında söz konusu olmuştur. 9 Duvar resmi alanında 1850'lerden sonra pekçok ürün verilmişse de bunların İstanbul'daki örnekleri tamamen batı resmi niteliği kazanmış resimlerdir. 10 Türk resmi minyatür takniğiyle bağlarını koparıp Batı'ya açıldığında herşeye sıfırdan başlamak zorundaydı. Batıyla ilişki içinde olan elçilerimiz, batıdan gelen yabancı sanatçılr, batı etkisinde büyük rol oynamışlardır. Özellikle Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin 1721-21 yıllarındaki Fransa gezisi batıya açılan ilk pencere olarak kabul edilir. 11 Batılı etkiler önce eğitim kurumlarına yansımış, bir takım askeri okullar kurulmuştur. Bunlardan; 1793' de, Mühendishane-i Berrii Hümayun kurulmuş ve burada teknik resim dersleri okutulmaya başlanmış, böylece perspektif ve ışık-gölge uygulaması gibi batılı resim kuralları, resim eğitimi programı içinde yer almıştır. 12 Mühendishane, batılı anlamda resim yapan ilk önemli sanatçıların yetiştikleri bir okuldur. Daha sonra bunu Harbiye Mektebi izlemiştir. Daha sonra ise, sadece sanat eğitiminin yapılacağı bir okul olan Senayi-i Nefise Mektebi Alisi, 1 Mart 1883'de kurulmuştur. Bu sıralarda yurdışına resim * Arık 1976. 23-25 9 Renda-Erol 1980.51!0 Renda 1977. 11 11 Renda 1977, 11 12 Renda 1977. 19 : Özsesgin 1985. 15 : Tansuğ 1996. 51

eğitimi için gönderilen Senayi-i Nefise'nin 1910'lı yılların mezunları Avrupa'ya gitmeden Osman Hamdi Dönemi ve Hoca Ali Rıza-Halil Paşa ekolünden çok farklı bir kültürel oluşum içindeydiler. Bu öğrencilerden, İbrahim Çallı, Avni Lifij, Namık İsmail ve Nazmi Ziya Güran isimli sanatçılar yurda döndüklerinde bu akademik eğitimin tersine izlenimci anlayışta resimler yaptılar. "1914 Kuşağı" ya da "İzlenimciler" diye anılan Çallı ve arkadaşları Senayi-i Nefise'de göreve başlamışlar, beraberlerinde getirdikleri yeniliklerin temelini atmak için 1909 yılında kuruluşuna katıldıkları Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nde toplanarak ilk sergilerini de bu isim altında açmışlardır. Bu cemiyet, Türk Resim Sanatı'nda kurumlaşma ve çağdaşlaşmanın başlangıç noktası sayılabilir. 1929'da Cumhuriyet Dönemi'nin ilk sanatçı topluluğu "Müstakil Ressam ve Heykeltraşlar Birliğf' kurulmuştur. Ardından 1933'de ise, kurulan dördüncü birlik olması nedeniyle ' D Grubu ' adını alan biri heykeltraş, beşi ressam olmak üzere altı sanatçı birliği daha kurulmuştur. 1870'N yıllarda Çallı ve arkadaşları, Nazmi Ziya dışında, izlenimciliği Türkiye'ye getirdiklerinde Türk resmi büyük ölçüde doğaya açılmıştı. Ressamlarımız, sehpalarını İstanbul güneşinin altına kuruyor ve bu manzarayı tuvallerine geçiriyorlardı. Onlar ayrıntıdan çok, konuyu bütün görünüşüyle kavrama eğilimindeydiler. 13 Türk resmindeki izlenimci hareket gibi 1929'da kurulan Müstakiller hareketi de Avrupa'daki sanat gelişmelerini geriden izleyen bir gelişmedir. Sanatta doğayı değiştirmeye yönelik bçim bozucu eğilimler, resmimizde ilk kez görülmekle beraber temelde değişmeyen bir olgu var ki; o da batıdan alınan teknikle, bize özgü konuların işlenmesidir. 14 Türkiye'de resmin modernleşme çabalarının başlangıcı 1 D Grubu ' ile başlamış, bu grup üyeleri batıdaki modern sanat akımlarının biçim ve yapı ilkelerini alıp aynı şekilde uygulayarak Türk resmine sokmuşlardır. 15 13 Özsezgin 1985. 16 14 Özsezgin 1985, 17 : Koksal 1992. 4'de 'Müsîakiller'in somut bir görüşle insan ve çevre yaşantısına eğilen resimlerinde izlenimciliğin etkisiyle resmimizde silinmeye yüz tutan çizgi ve yapı sağlamlığına öncelik verdiklerinden bahseder. Tansuğ 1996. 166-169 1 5 Ersoy 1987, 21 : Koksal 1992. 4 : Tansuğ 1996. 179-181

1940'larda Güzel Sanatlar Akademisi'nde Zeopold Levy Atelyesi'nde eğitim gören gençlerin "Yeniler Grubu" adıyla kurdukları topluluk, D grubunun aşırı biçimciliğine karşı toplumcu ve gerçekçi bir içeriği benimsemiştir. 16 1942-52 yıllarında Bedri Rahmi Eyüboğlu atelyesi öğrencilerinden bir topluluğun oluşturduğu "10'lar Grubu' ise yenilikçilik bakımından bir etkinlik gösterememişlerdir. 1950'li yıllarda uluslararasında yaygın olan soyut akımlar Türkiye'ye de yansımış ancak bu akımı Türkiye'de izleyen ressamlar figüratif resmiyle de ilgilenmişlerdir. 17 1960'lı yıllarda figüratif ve portre türü çalışmalar da yoğunluk kazanmaya başlamıştır. Hele ki soyut sanata ilginin fazla olduğu bu dönemde bile figüratif resim gerilememiştir. 1970'lere gelindiğinde, ressam sayıları artmış, resim sanatını destekleyen özel kurum ve kişiler de çoğalmıştır. Sanat ortamının bu denli hareket kazanmasında, yurt dışında bulunan Türk ressamlarının çalışmalarını yurt içinde sergilemeleri de etkilidir. 18 1975'lerden günümüze, Türk resim sanatçıları Avrupa ve Amerika gibi dış ülkelerin sanatlarına daha çok ilgi duymuşlar ve daha dışa açılmışlardır. Bu dönemde çağdaş batı resmiyle daha da yakınlaşılmış, yeni malzemeler, yeni boyutlar ve yeni akımlar Türk resminde yerini bulmuştur. Bu sırada çevreyi bir başka yönde irdeleyen, Pop-Art, Yeni Gerçekçi, Fotogerçekçi ve Yeni İfadeci eğilimleri benimseyen kuşaklar da yetişmiştir. 19 1980'li yıllardan bu yana artık yönelişler belli isimler altında toplanmayıp çok yönlü eğilimler sanatçıları etkilemiş, kişisel yorumlara gidilmiştir. Sanatçılar, geliştirdikleri dünya görüşlerini biçim ve renklerle kendi özgürlüklerini oluşturmuşlar ve özgür atılımlar gerçekleştirmişlerdir. 1 6 Ersoy 1987, 21'de toplumumuzun duygularını, geleneklerini ve folklorunu yansıtan bu grubun ressamlarının resmin daha kolay algılanabilmesinde figür olgusundan aracr olarak yararlandıklarını ve figüratif resimden uzaklaşılıp soyuta yaklaşakça resmin yöresel ve yerel niteliğini de kaybettiği düşüncesinde olduklarım anlatmıştır. 17 Koksal 1992. 7 1 8 Ersoy 1987, 22 1 9 Germaner 1987. 18

Son yıllarda bu çeşitli yaklaşımlara, yarı düşsel, yarı gerçekçi bir anlayış da katılmış; bu bazı genç sanatçılar arasında ilgi görmüştür. Bunun yanında erotik içerikli bazı sürrealist resimlere de zaman zaman rastlanmakta olup bu üsluplar çok fazla benimsenmemiştir.

7 4 BÖLÜM-II YAŞAR ÇALLI'NIN HAYATI 20 ^ 4 ^ ^ ^ Sanatçı, 19 Aralık 1941 yılında Denizli'nin Buldan Kasabası'nda doğdu. Yaşar Çallı, ünlü ressam İbrahim Çallı'nın ilk eşi olan Ayşe Çallı'nın kızı Sara Ekinci'den olan torunu olup; Sara Ekinci'nin Hasan Ekinci'den olan 6 çocuğundan biridir. Kardeşleri arasında yetenekli oluşu ve sanatçı yaratılışı nedeniyle farkediliyordu. Bu ayrıcalığı 7 yaşındayken. Denizli'den ilkokula başladığında da hocaları tarafından farkedilmişti. Şöyle anlatıyor Yaşar Çallı; : 'Hayal-meyal 2 0 Bu metin 23.03.1998 tarihinde sanatçının eşi Çiğdem Çallı ve 22.04.1998 tarihinde sanatçının kendisi ile yapılan görüşmedeki konuşulanlar ile hazırlanmıştır.

hatırlıyorum o günü. İlikokulda, kara tahtaya tebeşirle Atatürk'ün portresini yaptırdılar. Okuldan birçok öğretmenin ve müdürün çağrıldığını ve resmin gösterildiğini hatırlıyorum. Saçımı okşayarak 'sen de deden gibi çok büyük bir ressam olacaksın' dediğini hatırlıyorum. O zamana kadar ressamın ne demek olduğunu bilmiyorum. Daha sonraları ressam kelimesini deftere, kağıtlara, duvara defalarca yazıyorum. Tabii ressamın ne demek olduğunu daha sonra öğreniyorum." Yaşar Çallı'nın ailesi kendi halinde; kültür düzeyi kendisini yönlendirecek ölçüde değildi. Şartlar ne olursa olsun çalışmalarını kendi gayretiyle devam ettiriyor, kendi başına bir dünya kuruyor ve o dünyada doğayla haşır-neşir oluyordu. Doğada şekiller arıyor, onları çizmeye çalışıyordu. Bu sıralar kendisini yönlendiren bir öğretmeninden bahsediyor Yaşar Çallı. Denizli Lisesi'nde resim öğretmeni olan bu kişi, aynı zamanda İbrahim Çallı'nın da öğrencisi olan Besim Yazıcı'dır. Yaşar Çallı şöyle bahsediyor kendisinden; "Resmin öğrenilmesi gereken teknik yönünü O'ndan öğrendim. O'nun kütüphanesindeki kitaplardan, başka ressamları, onların tarzlarını öğrendim." Besim Yazıcı, Yaşar Çalh'yı hiç yanından ayırmamış, bu konuda sanatçının en büyük destekçisi olmuştur. Sanatçı; tuvali, suluboyayı, yağlıboyayı, fırçayı bu dönemlerde; ortaokul zamanında öğrenmişti. O dönemlerde kendisine boya alacak kimsesinin olmadığından boyaları kendisinin yaptığından bahsediyor. O zamanki çalışmalarını şöyle anlatıyor; "O zamanlar Denizli Lisesi'nde bir tiyatro oyunu sergileniyordu. 'Fareler ve İnsanlar ' adlı bu oyunun dekorunu Besim Hoca'mla beraber yaptık. Bu sıralarda diğer derslerden de kalıyordum." Bir yaz tatilinde Besim Yazıcı, Yaşar Çallı'nın resimlerini toplayıp İstanbul'a İbrahim Çallı'nın yanına götürmüştür. Sanatçı, Çallı Dede'den 10-15 gün dersler almıştır. İbrahim Çallı, torun Çallı'nın resimlerini beğenmiş, O'nun akademiye girmesini çok arzu etmiş ve Denizli'deki öğrenimini tamamlaması gerektiğini söylemiştir. Ancak Çallı Dede'nin bu dileği kendisinin ölümünden sonra gerçekleşmiştir. ıı

Denizli'deki öğrenimini tamamladıktan sonra 1960 yılında İstanbul'a gitmiştir. O sıralarda Çallı Dede vefat etmiş; torun Çallı, dedesinin ikinci eşi Münire Çallı'dan olan kızı Belma Çallı (Taki)'nın ısrarıyla onların evine yerleşmiştir. Bu tarihlerde, İbrahim Çallı'nın ' Manevi Oğlum ' dediği İstanbul Numune Hastanesi röntgen mütehassısı Esat Minkari ile tanışmıştır. Birlikte, İbrahim Çallı'nın da tablolar yaptığı Numume Hastanesi Bahçesine gitmişler, oradaki manolyaları resmetmiştir. Bu dönemler, sanatçının 1960'da girdiği İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki öğrencilik yıllarını kapsar.burada Zeki Faik İzer ve Halil Dikmen atölyelerinde eğitim görmüştür. İlk kez galeri hocası olan Halil Dikmenle, daha sonra ise atelye hocası olan Zeki Faik İzer'le çalışmıştır. 1964 yıllarında, akademi bitikten sonra heykel bölümünden Sadi Diren 21 ; sanatçıyı Eczacıbaşı Seramik Fabrikası'na davet etti. Orada 2-3 ay kadar kendi tabiriyle-çamurla oynadı. Bir süre sonra Sadi Diren'in ısrarıyla modelci olarak kadroya alındı. Oradan maaş almaya başlayınca, ilk fırsatta Çallı ailesinin baskısından kurtulmak için evlenmeye karar verdi. 1964'de ilk evliliğini yapan sanatçının eşi Hayriye Hanım'dan, Şebnem ve Altınay isimli iki kızı oldu. Evliliğinden bir yıl sonra 1965-66 yıllarında ilk sergisini İstanbull'da, Beyoğlu Şehir Galerisi'nde açtı. Bu sergi sanatçının dikkatini çeken sahipsiz çocukların ve dilencilerin resimlendiği tablolardan oluşuyordu. Daha sonraları, çiçekler kadar renkli giyinen, son derece rahat olan çingene çiçekçileri inceleyerek bu insanların tablolarını bir seri halinde çalıştı. 1974 yılında bir portreler sergisi açmıştır. Böylece İstanbul Hilton'da sergi açma geleneğini ilk Yaşar Çallı başlatmış olmuştur. Aynı zamanda seramik fabrikasında da çalışmaya devam eden sanatçı bu dönemde Çallı Dede'nin kurucusu olduğu Ressamlar Cemiyeti'ne üye olmuş ve bu cemiyetin karma sergilerine katılmıştır. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi*nde Seramik Bölümü Başkam iken daha sonra dekan olmuştur.

Portreleri ile ünlü olan sanatçı, bundan sonra yerli ve yabancı devlet büyüklerinin portrelerini de yapmaya başlamış, 1979 yılında hükümetin daveti üzerine gittiği Irak'da devlet erkanının portrelerini de çalışmıştır. Irak'a davetli olarak dört kez gitmiş, Türk-lrak dostluğunda kendisinin de katkısı olmuştur. Çallı, yurda döndükten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Saraylar Müdürlüğü'ne ressam olarak atanmıştır. 1981 yılında Cahit Karakaş, Meclis Başkanı iken; meclise cumhurbaşkanı ve diğer devlet adamlarının portrelerini yapmak üzere Ankara'ya gelmiştir. 1981'de Atatürk'ün doğumunun 100. Yılı olması dolayısıyla Cumhuriyet Senatosu Vakfı, Atatürk Resmi Yarışması'nda, Orhan Duru, Devrim Erbil, İsmail Gümüş, Naciye İzbul, Mehmet Karagöz, Kaya Özsezgin, Celal Seyhan, İsmail Tunalı, Bedia Yağız'dan oluşan seçici kurulun katıldığı, birinciliğin Aydın Ayan ve Kayıhan Keskonok'a verildiği yarışmada Yaşar Çallı; İrfan Ertel, Mehmet Mahir ve Nedret Sekban'la birlikte mansiyon ödülüne hak kazanmıştır. (Resim 2) 1-10 Nisan 1983'de Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde bir sergi açmış, bu tabloların birkaçı şu anda Askeri Müze'dedir. (Resim 3) Sanatçı, 1983 yılında, aynı zamanda öğrencisi olan Çiğdem Hanım'la tanıştı ve ikinci evliliğini 13 Ocak 1989 yılında Çiğdem Hanımla yaptı. 1995'de oğulları İbrahim Çallı doğdu. Yaşar Çallı, 1983-1985-1986-1990 Yugoslavya, Makedonya, Strimuçe Plastik Sanatlar Akademisi'nin daveti üzerine diğer Avrupa Ülkelerinden gelen sanatçılar ile birlikte ortak çalışmalara katıldı. Sanatçı, Makedonya Üsküp Üniversitesi Mozaik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gazanfer Bayram'ın kurduğu sanatçı ağı ve ilişkisinin temelleri üzerinde yükselen "Ulusal Plastik Sanatlar Kolonisi''nin çalışmaları, Türkiye'de Denizli ilinde sürdürülmektedir. 1996 yılında birincisi gerçekleşen "Uluslararası Plastik Sanatlar Kolonist"ri\n ikincisi 1-20 Ekim 1997'de yaşanmıştır. 1997 yılında Makedonya, İsviçre, İngiltere, :Hollanda ve Amerika'dan gelen sanatçılar kendi yapıtları ile katılmışlardır. Bu koloni her yıl Eylül-Ekim aylarında Denizli'de Ağustos aylarında ise Makedonya'da ise toplanır ve sanatçıların herbiri 4-5 tane tablo bırakırlar. Bu yüzden Yaşar Çallı'nın

Makedonya'da yaptığı eserler buraya gelmemiş, orada kalmıştır. (Resim 18 - Resim 45) 1987-1988 yılarında Irak Kültür Bakanlığı'nın davetlisi olarak tekrar Irak'a gitmiş ve yeni çalışmalara başlamıştır. Sanatçı yapmış olduğu çalışmalardan ötürü Irak Devlet Başkanı tarafından ödüllendirilmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı'nın Türkiye'yi ziyareti sırasında yaptığı portreleri, zamanın Cumhurbaşkanı ve Kültür Başkanı tarafından kendilerine armağan edilmiştir. 14 Aralık 1989'da Çin Kültür Bakanlığı'nın resmi davetlisi olarak, eşi Çiğdem Çallı ile birlikte Çin'e gitmiştir. Yaşar Çallı, Çin'i ziyaret eden ilk Türk ressam ve sanat elçisidir. Bir ay kadar bir süre Çin'de kalmışlardır. Pekin, Shangaı, Hangzhou'ya gitmişler, Çin Seddi'ni gezmişler ve oradaki izlenimlerini Türkiye'ye döndükten sonra resmetmişlerdir. ' Çin İzlenimleri ' adı altında 26 Mart-13 Nisan 1990'da, Ankara Türkiye İş Bankası Sanat Galerisi'nde bir sergi açılmıştır. Buradaki tabloların bazıları satılmış, bazıları Çin Sefaretlerine ya da Çinliler'e hediye edilmiştir. Bu serginin açılışında dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal ve eşi Semra Özal da bulunmuştur. O dönemlerde STFA Firması kurucularından Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya'nın portrelerini yapmıştır. (Resim 28 - Resim 29). 1990 yılı sonunda iki ay süre ile, STFA Firmasının misafiri olarak eşiyle birlikte İngiltere ve Fransa'ya gitmişler ve oralarda sanat incelemelerinde bulunmuşlardır. 2 ay boyunca Londra, Milano, Venedik, Paris gibi kentlerde ağırlanmışlar ve orada başka ressamlarla tanınmışlardır. 25 Mayıs 1991'de NevvYork'da düzenlenen Türk Haftası'na eşi Çiğdem Çallı ile birlikte katılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nde kaldığı bir aylık süre içinde yaptığı çalışmaları NevvYork'daki Türkevi'ne ve Başkonsolosluğu'na bırakmıştır. (Resim 27) 1995-96 sonbahar-kış döneminde Almanya'da, kişisel resim sergisi önce Essen Başkonsolosluğu'nun çalışmaları sonucu Mülheim An Der Ruhr Belediye Sarayı'nda açılmış, kısa bir süre sonra da Münster Başkonsolosluğu'muzun bölgesindeki üçüncü bir sergi salonuna nakledilmiştir.

9 Aralık 1995 'te Köln Atatürk Kültür Merkezi'nde de eserleri sergilenmiştir. Serginin açılışına Köln Büyükşehir Belediye Başkanı da dahil olmak üzere çok sayıda Türk ve Alman davetli katılmıştır. Çallı'nın eserleri Anadolu'nun güzel doğasını, geleneksel yaşam biçimini yansıttığından, Türk kültürünü tanıtması açısından Türkler ve yabancılar tarafından beğeniyle karşılanmıştır. (Resim 10 - Resim 40) Yurt dışı gezi ve sergileri dışında yurtiçinde de eşi Çiğdem Çallı ile karma sergileri olmuştur. Trabzon, Sinop. Eskişehir, Ankara gibi birçok yerde birlikte sergiler açmışlardır. Sanatçı; 27 Şubat 1990 tarihinde Ankara : daki Kent Sanat Galerisi'nde, 11 Mayıs-18 Haziran 1993 tarihlerinde İstanbul Toprakbank Sanat Galerisi'nde, 15 Mayıs-11 Haziran 1996'da Toprakbank Sanat Galerisi'nde, 16 Mayıs-9 Haziran 1995 tarihleri arasında Ankara Ziraat Kültür Merkezi'nde, 20 Haziran- 26 Haziran 1996'da Denizli Colossae Hotel'de, 1-5 Ekim 1997'de TÜYAP 7. İstanbul Sanat Fuarı'nda Toprak Sanat Galerisi'nde, 27 Mart 1998'de Ankara Nefertitj Sana^Galerisi'nde kişisel sergiler açmıştır. Yaşar Çallı, halen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ressam ve sanat danışmanı olarak çalışmakta ve Arel Sanat Galerisi'nde resim dersleri vermektedir.

KİŞİLİĞİ Yaşar Çallı, çevresinde çok duygusal bir insan olarak tanınır. Her zaman ve her işte duygularıyla hareket eden bir kişidir. Olduğu gibi davranan, içi-dışı bir, doğal bir insan olup açık sözlüdür. Sevmediğini diliyle söylemekten çekinmeyen sanatçı, yine de hep barış yanlısı olup her durumda gönül yapmaya hazırdır. İnsanları çok seven, dost-düşman herkese eşit davranan, politik olmayı sevmeyen bir kişiliği vardır. Yaşar Çallı, kendi ifadesiyle 'şövalye ruhlu ' olup, özgürlüğüne düşkün, gönlünce hareket eden ve sorumluluk almayı hiç sevmeyen bir insandır. Birçok şiirleri de olan sanatçı, şiirlerinin çoğunu eşi Çiğdem Çalh'ya yazmış olup, bunlardan bir tanesini yazımıza koymak istedik; Aradığın sevgiyi sana vermek isterim Gönlümdeki çiğdemleri sana dermek isterim Ömrümün çile çeken yokuşlu yollarında Gözlerini görmeye, Hep sana gelmek isterim. Y. Çallı

' Sanat evrenseldir ama önce ulusaldır ', diyerek kendi çizgisini çizen Yaşar Çallı, sanat anlayışını; "Türkiye'de yaşayan sanatçı olarak, içinde yaşadığımız olaylardan etkilenip de o konuları işlememek mümkün değil. Sadece duvarları süsleyen, göze hoş gelen renkli tablolar yapmak yerine, duyarlı ve yaşadığı olaylardan etkilenen eserler vermekten yanayım" sözleriyle özetliyor. 22 Çallı figüratif resimlerinde, sosyal içerikli konuları işlemeyi tercih etmiş, Anadolu insanının hayat mücadelesini kapsayan konuları çalışmıştır. Çoğunlukla folklorik konulardan oluşan bu figürlü kompozisyonlarının yanı sıra doğadan izlenimlerinin yer aldığı peysajları da vardır. Figüratif bir sanatçı olarak nitelendirebileceğimiz Yaşar Çallı, özellikle portreleriyle tanınmaktadır. Sanatçı, portre çalışan pek çok ressamda görüldüğünün aksine portrelerine eskizsiz olarak, sadece fırçayla başlar ve bitirir. Önce baş kısmının konturlarını fırça ile belirleyip, daha sonra geri kalan kısımları tamamlamaktadır. Portrelerini hızlı çalışan sanatçı, modeli hiç sıkmadan ve devamlı konuşturarak resmetmiş, modelin bakışlarındaki ifadeyi, gerçekçi bir şekilde ve kısa sürede tuvale aktarmıştır. Yaşar Çallı, çok figürlü kompozisyonları ve peysajlarında portrelerine göre daha akademiktir. Özellikle figürlü manzaralarında Halil Dikmen ve Zeki Faik İzer izleri farkedilir derecededir. Çallı bu tablolarında figüre çok fazla önem vermemiştir, onun için önemli olan izlenimi yansıtabilmektir. Figürlerin yüzleri çok fazla seçilmeyip, duruşları, kıyafetleri ve hareketleri çekmektedir. dikkat Zaman zaman benzetmeye yönelik portre tablolarını çalışmaktan sıkılan sanatçı; yorgunluğunu, doğaya çıkıp, izlenimlerini aktarmakla atıyor. " : Yaşar Çallı'nın. 23 Aralık 1993'de 'Yeni Asya' Gazetesi'ninö. Sayfasındaki 'Kültür Sanat' köşesinde yayımlanan bir röportajından alınmadır.

Renkçi bir sanatçı olup, parlak renkleri tercih etmiş, genellikle sarı. mavi, beyaz, siyah, kahverengi, yeşil ve kırmızı renklerini kullanmıştır.portrelerinde, özellikle fonlarda mavi ve tonları ağırlıktadır. Yaşar Çallı, hemen hemen her yıl sergi açan ve onları da turnelere çıkaran sanatçılardan değildir. Oldukça üretken bir sanatçı olmasına karşın grup sergilerine katılmayı, kişisel sergiler açmaya yeğlemektedir. Üslup ve sanatçı birliği gibi toplu hareket etme kaygıları taşımadığı gibi karma sergilerde seçenekden yanadır. Sanatçı; günümüzde çok sayıda örnekleri olan soyut resim hakkındaki düşüncelerini; "Soyutu seviyorum, ama, sanatta şarlatanlığa karşıyım, sanatla şov yapılmaz. Soyut resmi bilerek yapan sanatçılara saygım var.'! sözleriyle ifade ediyor ve "sanat sanat içindir ve sanat yoluyla topluma onun anlayabileceği şekilde mesaj vermektedir" diyerek soyuta karşı olmadığını da belirtiyor. "Sanatçı bir duygu fıçısıdır ve ondan devamlı duygu fışkırır" diyen Çallı, arayış içindeki Türk resminde, hiç bozmadığı çizgisiyle ve üretkenliğiyle yerini almıştır.

BÖLÜM m KATALOG 1. DENİZLİ LİSESİ Bulunduğu Yer : Sanatçıda Yılı : 1958 Boyutu : 40x36 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Pembe-San-Mavi-Beyaz-Siyah-Yeşil-Gri Konu : Figürlü Kompozisyon

Resmin Tasviri Denizli Lisesi'nin orta bahçesini tasvir etmektedir. Arka planda, okul binasının bir kısmı, -önde ise fıskiyeli havuzun bir bölümü ve ortada da siyah etekli, renkli kazaklı figürler yer almaktadır. Arkada, okulun beyaz korkuluktu merdivenleri ve zemin katın pencerelerinin birazı gözükmektedir. Tablonun orta bölümünde havuzun kenarına oturmuş iki figür dikkati çekmektedir. Bu figürlerden-biri-tasa, diğeri ise iki örgülü saçlı, sarı kazaklı ve siyah etekli olup yan dönerek oturmuş vaziyettedirler. İki figürün ön tarafında, havuzun biraz üzerinde, kanatlarını açmış, beyaz bir güvercin görülmektedir. Havuzun sol tarafında, kenarında siluet şeklinde bir kuş daha dikkati çekmektedir. Yuvarlak olarak tahmin ettiğimiz havuzun ortasında; bir fıskiye yer almaktadır. Havuzun sularında, fıskiye çevresinde yuvarlak dalgalanmalar olup, figürlerin ve fıskiyenin gölgeleri suya yansımaktadır. Bu tablo, sanatçının henüz ortaokul çağlarında yapmış olduğu bir resimdir. Henüz resim eğitimini almamış biri için bu tablodaki perspektif, renklerin kullanımı ve gölgeleme çok başarılıdır. Sanatçının imzası ve tarihi, eserde yeralmamaktadır.

2. ATATÜRK'ÜN NUTKU'NUN YORUMLANMASI Bulunduğu Yer : İzmir Resim-Heykel Müzesi'nde Yılı : 1981 Boyutu : 2x3 m Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Kırmızı-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah-Gri Konu : Figürlü Kompozisyon Resmin Tasviri Atatürk, çevresinde halktan insanlar ve askerlerle resmedilmiştir. Tablonun merkezden biraz sağında resmedilen Atatürk, diğer figürlerin neredeyse iki katı büyüklüğünde olup, başında kalpağı ve üzerinde gri kıyafetiyle; bir kolunu ileriye uzatmış, bir hedefi gösterir vaziyettedir. Tablonun merkezinden soluna doğru yığılan figürler, ellerinde tüfekler, sopalar, balta ve çekiçlerle resmedilen erkek figürlerden ve sırtında mermi taşıyan kadınlardan oluşmaktadır. Atatürk'ün hemen yanında ise dört tane

asker kıyafetli figürler bulunmaktadır. Figürlerden bir tanesi Türk bayrağı taşımaktadır. Erkek figürler, genede mavi ve gri renkli alt giysileri ve kahverengi renkte üst giysileri ve başlarında sarık ve fesleriyle; kadın figürleri de, kıyafeti seçilebilenlerin iki tanesi mavi. biri ise kırmızı elbiseli olup; hepsi beyaz örtmeli olarak resmedilmişlerdir. Asker kıyafetli figürler Atatürk'ün sağında yer almışlar, bir tanesinin başı beyaz bezle sarılıdır. Tablonun en sağında ise, kırık bir top arabası bulunmaktadır. Zemin, beyaz, gri ve mavi tonlarında olan kayalıklardan oluşur. Figürlerin arkasında solda daha karanlık, sağa doğru mavileşen, bir fon yeralır. Bu tabloda, figürlerin hareketleri ve yüz ifadeleri belirgin bir şekilde verilmiş, hepsinin heyecanı, öfkesi ve yorgunlukları çok iyi seçilebilmektedir. Sanatçının imzası ve eserin yapılış tarihi tabloda yeralmamaktadır.

3. KONSEY TOPLANTISI Bulunduğu Yer :Askeri Müze'de Yılı : 1981 Boyutu : 1,30x2,05 m Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Kırmızı-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah-Yeşil-Gri Konu : Figürlü Kompozisyon Resmin Tasviri Bu tabloda 12 Eylül Konseyi'ni oluşturan komutanlar resmedilmiştir. Ön planda bir masa, masanın çevresinde, ortada Kenan Evren, sağda Tahsin Şahinkaya ve Sedat Cilasun, solda ise Nurettin Ersin ve Kemal Kayacan yeralmaktadır. Komutanlardan Kenan Evren, Nurettin Ersin ve Sedat Cilasun yeşil, Tahsin Şahinkaya mavi, Kemal Kayacan siyah renkli askeri kıyafetlidir. Herbirinin önünde beyaz kağıtlar ve küllükler yeralmaktadır. Kenan Evren birşey anlatır vaziyettedir. Arka planda, fonda Atatürk, gövdesinin yarısına

kadar ve sol elinin parmağını ileriye doğru uzatmış şekilde resmedilmiştir. Solda ise ' Atatürk'ün Nutku'nun Yorumlanması ' tablosundaki figürler gibi ellerinde tüfekler, sopalar ve bayrak bulunan erkekler ve mermi taşıyan kadınlar olarak siluetimsi olarak tasvir edilmişlerdir. Sağda ise, Atatürk ve yanında, elinde bayrak tutan bir figürün bulunduğu heykel yer almaktadır. Fonda; Atatürk, mavi-beyaz renkleriyle resmedilmiş, çevresinde ise yine mavi, beyaz ve sarı renkleri kullanılmış olup, sağ ve sol köşede siyah kullanılmıştır. Sol taraftaki Türk halkını simgeleyen figürler, savaşa gider vaziyette olup mavi ve tonlarıyla resmedilmişlerdir. Öndeki masa ise yine mavi ve sarı renkleriyle boyanmıştır. Sanatçının imzası, yapılış tarihiyle birlikte sağ alt köşededir.

4. KATALOG NO :4 Bulunduğu Yer : Arel Sanat Galerisi'nde Yılı : 1981 Boyutu : 80x60 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Kırmızı-Sarı-Beyaz-Kahverengi-Yeşil-Gri Konu Resmin Tasviri : Figürlü Kompozisyon Tabloda bir film yapımcısı olan Burhan Bey resmedilmiştir. Figür, tablonun sağında masanın yanında oturmuş, kolunu masaya koymuş vaziyettedir. Beyaz saçlı, açık sarı renk kıyafetli figür elinde bir sigara tutmaktadır. Ağlar durumda resmedilen figür çok üzgün görünmektedir. Hafif öne doğru eğilmiştir. Masa üzerinde, figürün dirseğinin arkasında tabak içinde kırmızı renk bir yiyecek, daha önde ise yarım bardak rakı bulunmaktadır. Masa kare olup, koyu kahverengi renktedir. Figürün yüzü,

boynu ve elleri kahverengi tonlarında boyanmış olup kıyafetinde de yeşil ve kahverengi gölgelemeler bulunmaktadır. Fonda ise yeşil, kahverengi renkleri birbirine karışmış şekilde kullanılmıştır. Sanatçının imzası ve eserin yapılış tarihi sol alt köşededir.

5. YUFKA AÇANLAR Bulunduğu Yer : Meclis'de Yılı : 1985 Boyutu : 70x65 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Kırmızı-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah-Kahverengi- Yeşil-Gri Konu : Figürlü Kompozisyon Resmin Tasviri : Tablo bir köy odasını ve bu odadaki iki kadını tasvir etmektedir. Bu komposizyonda, sağdaki kadın figürü dikdörtgen bir tahta üzerinde oklavayla yufka açmaktadır. Figürün üzerinde kolları dirseğine kadar kıvrılmış kırmızı bir bluz, üzerinde yeşil yelek ve altında mavi bir etek bulunmaktadır. Ön planda kare, beyaz bir örtü üstünde, üstüste konulmuş, açılmış yufkalar

açık san renginde verilmiştir. Yufkaların yanında yuvarlak, gri renkli bir tepsi yeralmaktadır. Tablonun merkezindeki diğer figür, hafif sağa doğru arkası dönük olup, sağ eliyle oklavaya sarılı yufkayı pişirmektedir. Figürün elbisesi mavi üzerine kırmızı çiçekli desenlidir. Üç örgülü saçı beyaz örtüsünün altından gözükmektedir. Figürün arkasında kahverengi, iki kulplu bir testi bulunmaktadır. Tablonun sol üst köşesinde, bir pencere ve altında; üzerinde beyaz örtü bulunan diktörtgen bir dolap ve yanında gri ve siyah renkli bir kazan yeralmaktadır. Arka planda ise solda, duvara asılı yuvarlak bir elek ve altında, biri büyük, diğeri küçük gri renkli tepsiler dikkati çekmektedir. Ortada bir ocak, ocağın üst tarafında gaz lambası ve şişe bulunmaktadır. Ocağın içinde ateş yanmakta, ateşin üstünde siyah bir pişirme sacı yeralmaktadır. Sağda üstte bir raf ve rafın üzerinde karaltı şeklinde eşyalar, altta ise beyaz örtülü kahverengi renkte bir küp bulunmaktadır. Köy yaşantısından bir enstanteneyi tasvir eden bu tabloda kullanılan eşyalar ve figürlerin giysileri ayrıntılarıyla resmedilmiştir. İmza ve eserin tarihi sağ alt köşededir.

6. BOĞAZİÇİ KASABASI'NDAN GÜNLÜK YAŞANTISI Bulunduğu Yer : Denizli'de satıldı Yılı : 1988 Boyutu : 90x75 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Pembe-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah-Kahverengi-Mor- Yeşil Konu : Figürlü Kompozisyon Resmin Tasviri : Denizli'nin Çal İlçesi'nin Boğaziçi Kasabası'nda günlük yaşantıdan bir an tasvir edilmiştir.

Arka planda; 2 katlı, 2. katında, yanlan kapalı iki direkli bir dış sofası bulunan bir ev bulunmaktadır. İkinci katına bir merdivenle çıkılmaktadır. Alt katta 3 kapı, üstte ise 2 kapı dikkati çeker. Ev sarı ve kahverengi tonlarıyla boyanmıştır. Alt katın, sağındaki kapı hafif aralanmıştır. Tablonun sağında tek katlı, beyaz duvarlı, kahverengi direkleri olan ev gibi bir mekan daha vardır. Çatısına doğru bir merdiven yatırılmıştır. Bu evin önünde dizili kütükler ve tahta bir araba yeralmaktadır. Solda ise yine merdivenle çıkılan, 2 direkli bir evin bir kısmı gözükmektedir. Bu evin önünde, açık pembe bluzlu, paçalı mavi renkte giysili, beyaz örtüsü ile elinde baltayı kaldırmış vaziyette resmedilmiştir. Figür odun kırmaktadır. Çevresinde odun parçaları görülmektedir. Ön planda ise, biraz sağda, mavi üzerine pembe çiçekli bluzu ve morlu, pembeli çiçekli eteği ve beyaz örtüsüyle, öne doğru eğilmiş, iki eliyle bir kovadan, yerdeki eleğin içine buğday boşaltan bir kadın figürü daha tasvir edilmiştir. Yerde beyaz, kare bir örtü üstünde elenmiş buğday ve elek bulunmaktadır. Solda ise iki beyaz tavuk bu buğdayları yer vaziyettedir. Gökyüzü ise açık mavi tonları ve beyazla boyanmıştır. Sanatçının imzası sağ alt köşededir.

7. NEVVYORK'TA MEHTEREN TAKIMI Bulunduğu Yer : NewYork Türk Başkonsolosluğu'nda Yılı : 1991 Boyutu : 2x1,5 m Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Kırmızı-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah-Kahverengi- Yeşil-Turuncu-Eflatun-Bordo Konu : Figürlü Kompozisyon

Resmin Tasviri : Türk Mehteren Takımı, NevvYork'taki ünlü yapılar arasında resmedilmiştir. Tablonun sağ-sol ve arka planında binalar yeralmaktadır. Ön planda ise, kırmızı kaftanlı, içinde geleneksel kıyafeti ve başında kırmızı-beyaz başlığı ile iki elinde ucu yuvarlak sopalarla kudüm çalmaktadır. İki yanında, arkaya doğru sıralanan diğer figürler yürür vaziyettedir. Ellerinde Türk bayrağı taşıyan figürlerin bir kısmı, kırmızı bir kısmı da yeşil renkli kıyafetlidir. Figürlerin hepsi esmer ve bıyıklıdır. Arkadan renkli balonlar, Amerikan bayrakları da görünmektedir. Sanatçının ismi sağındaki kahverengi renkte bir yapının üzerindedir.

8. RIFAT İLGAZ Bulunduğu Yer : Sanatçıda Yılı : 1992 Boyutu : 70x90 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Kırmızı-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah-Kahverengi- Eflatun-Bordo-Gri Konu : Figürlü Kompozisyon

Resmin Tasviri Tabloda Rıfat İlgaz resmedilmiştir. Tablonun merkezinde sarı renkte bir kanepenin üzerine uzanmış vaziyettedir. Sağ eli bacağının üstünde, sol eli başındadır. Sağ eliyle kitap tutmaktadır. Üzerinde yeşil renkte, uzun kollu bir kazak, altında ise koyu kahverengi renkte bir pantolon bulunmaktadır. Bacakları dizlerinden kıvrılmış vaziyette olup başını da bordo bir yastığa yaslamıştır. Rıfat İlgaz, gözleri kapalı ve hafif gülümser durumdadır. Kanepenin önünde yuvarlak, gri renkte bir tepsi içinde; solda yarım bardak rakı, yanında bir tabak içinde portakal dilimleri ve bir çatal, daha sağda ise daha küçük, sarı renkte bir tabakda çilekler yeralmaktadır. Tablonun sağ alt köşesinde bir gazete sayfasının bir kısmı gözükmektedir. Sağ üst köşede ise bir kütüphane dikkati çekmektedir. İki katının bir kısmı gözüken kütüphanenin raflarında renkli kitaplar sıralanmıştır. Üst rafta eflatun ve açık kahverengi renkli bir vazo bulunmaktadır. Tablonun sol üst tarafında ise duvara asılı bir tablonun bir kısmı gözükmektedir. Sanatçının imzası ve eserin tarihi sol alt köşededir.

9. ANNE Bulunduğu Yer : Sanatçıda Yılı :1993 Boyutu : 60x80 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Kırmızı-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah-Kahverengi- Yeşil-Bordo Konu : Figürlü Kompozisyon

Resmin Tasviri : Tabloda, sanatçının eşi Çiğdem Çallı'nın, oğulları İbrahim Çallı'yı üç aylıkken emzirirken resmedilmiştir. Çiğdem Çallı, sağa dönmüş oturur vaziyette, kucağında bebeği tutmaktadır. Solda, eliyle göğsünü tutmuş olarak, beyaz gömleği ve bordo eteğiyle resmedilmiş olan Çiğdem Hanım, saçlarını toplamıştır. Başını hafif öne eğmiş, bebeğe bakmaktadır. Kucağında sarı ve beyaz renkli bir küpesi bulunmaktadır. Bebek İbrahim Çallı, sarı renkli, beyaz desenli tulumuyla resmedilmiştir. Omuzunda kırmızı kurdeleli, mavi boncuklu bir altın takılıdır. Sağ taraftaki ayağını kırmış, kolunu hafif arkaya götürmüştür. Çiğdem Çallı'nın saçları koyu kahverengi, İbrahim Çallı'nın ise açık kahverengi olarak verilmiştir. Fonda ise, mavi, yeşil ve sarı renkleri karışık olarak verilmiştir. Sanatçının imzası ve eserin yapılış tarihi sol alt köşededir.

10. BULGUR ÖGÜTENLER Bulunduğu Yer Cevdet Aydın'da Yılı 1995 Boyutu 100x90 cm Kullanılan Malzem Tuval Kullanılan Teknik Yağlıboya Kullanılan Renkler Kırmızı-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah-Kahverengi- Yeşil-Turuncu-Eflatun Konu Figürlü Kompozisyon Resmin Tasviri Bu tabloda günlük yaşantıdan bir enstantene resmedilmiştir. Bir köy odasında herbiri farklı işlerle uğraşan altı figür yeralmaktadır. Ön plandaki kadın figürü, sarı kazaklı, yeşil etekli ve beyaz örtülü olup, hafif sağa doğru eğilmiş, oturur vaziyette bulgur öğütmektedir. Sağdaki kadın figürü ise sola

doğru dönmüş, öne doğru eğilmiş, bir dizini yukarı kaldırmış olup, beyaz örtüsü, kırmızı kazağı ve üzeri eflatun çiçekli yeşil eteğiyle resmedilmiş ve tabak içinde birşey ayıklamaktadır. Daha arkada soldaki kadın figürü de arkası dönük, yine hafif öne doğru eğilmiş olup, turuncu yeleği, açık yeşil üzeri turuncu renkli çiçekli elbisesi ve beyaz örtüsü ile resmedilmiştir. Arkasında, kollarını boynuna doiamış beyaz tişörtlü, siyah pantolonlu küçük bir çocuk bulunmaktadır. Arka planda ise, pencere önündeki sedirde oturan iki kadın figüründen, sağdaki birşey dikmekte, soldaki de yün eğirmektedir. Başlarında yine beyaz örtü bulunmaktadır. Tablonun en sağında ocağın çok az bir kısmı ve önünde bir testi görünmektedir. Solda ise bir kapı, yanında gaz lambası, onun yanında efiatun perdeli, kapalı bir pencere yeralmaktadır. Yerde eflatun, yeşil, ve kahverengi kilimler bulunmaktadır. Odanın çatısı, kahverengi çıtaların enine ve boyuna sıralanmasıyla oluşturulmuştur. Duvarlardan sağdaki ve arkadaki yeşil boyalı olup soldaki açık kahverengi boyalıdır. Figürlerin hepsi çok hareketli verilmiş olup, canlı renkler kullanılmıştır. İmza tablonun sağ alt köşesinde yeralmaktadır.

11. AYŞA Bulunduğu Yer : Sanatçıda Yılı : 1996 Boyutu : 40x35 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Kırmızı-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah-Kahverengi-Mor- Yeşil Konu : Figürlü Kompozisyon

Resmin Tasviri : Sanatçının az sayıda nü tablolarından biri olan bu eserinde bir kadın çıplak olarak bir kanepenin üzerinde resmedilmiştir. Mavi, beyaz, kırmızı, sarı, yeşil ve mor renklerinden oluşan kanepe üzerinde kırmızı, sarı ve mavi renkli yuvarlak bir yastığa yaslanmış ve sağa doğru yan dönmüş olarak tasvir edilen figür, sağ kolunu yüzüne götürmüş, bacaklarını kıvırmış vaziyettedir. Siyah renkte kısa saçlı olan figürün gözleri kapalıdır. Sanatçının imzası ve eserin yapılış tarihi tablonun sol alt köşesinde yeralmaktadır.

12. DENİZLİ BEKİLLİ'DE BİR KÖY EVİ Bulunduğu Yer : Sanatçıda Yılı : 1997 Boyutu : 70x55 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Kırmızı-Pembe-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah- Kahverengi-Yeşil-Gri Konu : Figürlü Kompozisyon Resmin Tasviri Köyde günlük yaşamdan bir anın tasvir edildiği bu eserde arka planda, iki katlı bir köy evi bulunmaktadır. Bu evin balkon biçiminde dış sofası bulunmaktadır. Sofanın üst örtüsü 4 direk üzerine oturmaktadır. Düz çatılı bir evdir. Ortada, 2. kata çıkan merdivenler bulunmaktadır. Evin salonunda, alt katta 2 direkli, gölgelikli, üç tarafı açık olan bir mekanın altında pembe bluzlu bir figür odun kesmektedir. Solda ise siyah

yelekli, kahverengi bir at dikkati çekmektedir. Tablonun sağ tarafında 5 çocuk figürü oyun oynarken resmedilmişlerdir. Bu figürlerden 2 tanesi daha önde yeralıp, biri mavi pantoionlu, beyaz tişörtlü; diğeri mor pantolonla krem renkli tişörtlü olup, tahtalarla oynamaktadırlar. Tablonun ön tarafında siyah bir köpek dikkati çekmektedir. Her ayrıntının resmedildiği bu tabloda, figürlerde canlı renkler, evde ise açık kahverengi ve tonları kullanılmıştır. Sanatçının imzası sol alt köşededir.

13. KASABADA AVLU Bulunduğu Yer : Sanatçıda Yılı : 1977 Boyutu : 70x55 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Kırmızı-Pembe-Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah- Kahverengi-Yeşil-Eflatun-Bordo-Gri Konu : Figürlü Kompozisyon Resmin Tasviri : Bir avluda, kasabalıların günlük yaşantılarından bir an tasvir edilmiştir. Arka planda, ortada yanmakta olan bir ocak vardır. Ateşin üstünde siyah renkli bir kazan yan tarafta da bir kova bulunmaktadır. Ocağın önünde, pembe kazaklı, koyu mavi etekli ve kırmızı çoraplı kadın figürü yer almaktadır. Ocağa doğru eğilmiş, muhtemelen yıkanan diğer figür için su ısıtmaktadır.

Solda koyu pembe renkli etekli, beyaz örtülü kadın: önünde bir taşa oturmuş çıplak bir genç kızı yıkamaktadır. Figürlerin yanında bir kova bulunmaktadır. Sağda ise biri kırmızı kazaklı, yeşil şalvarlı; diğeri sarı kazaklı, yeşil şalvarlı iki kadın karşılıklı oturmuşlardır. Onların önünde ise iki çocuk figürü bilye oynamaktadır. Ön planda ise iki kulplu, kahverengi renkte bir testi ve gri renkli bir tepsi bulunmaktadır. Tablonun sağ tarafında bir, sol üst köşesinde ise iki ağaç bulunmaktadır. Sanatçının imzası, tablonun sağ alt köşesinde yeralmaktadır.

14. KÜLAHÇININ FABRİKASI Bulunduğu Yer : Sanatçıda Yıh : 1954 Boyutu : 50x35 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Sarı-Mavi-Beyaz-Kahverengi-Yeşil-Turuncu- Eflatun Konu : Figürlü Kompozisyon Resmin Tasviri : Sanatçının ortaokul yaşlarındayken yaptığı bu peysajda ağaçiar arasında tek ve iki katlı binalar bulunmaktadır. Bu binalardan soldaki iki tanesi sarı renkli olup sağdakiler eflatun renklerindedirler. Ön planda ise renkli çiçekler, yeşillikler ve bir ağaç daha bulunmaktadır. Sağda, eflatun ve

beyaz renkle boyanmış bir at otlarken resmedilmiştir. Gökyüzü.ise açik mavi tonları, beyaz ve eflatun renklerinden oluşmuştur. Sanatçının henüz eğitimsizken yaptığı bu tabloca renkler korkusuzca kullanılmış, parlak renkler tercih edilmiştir. Sanatçının imzası seçilememektedir.

15. BULDAN'DAKİ KESTANE DERESİ PARKİ Bulunduğu Yer : Sanatçıda Yıh : 1957 Boyutu : 45x35 cm Kullanılan Malzeme: Tuval Kullanılan Teknik : Yağlıboya Kullanılan Renkler : Sarı-Mavi-Beyaz-Siyah-Kahverengi-Mor-Yeşil- Eflatun Konu : Figürsüz Peysaj Resmin Tasviri Sanatçının yine küçük yaşlarda yapmış olduğu bu tabloda Denizli'nin Buldan İlçesi'ndeki Kestane Deresi Parkı'ndan bir görüntü resmedilmiştir. Tablonun sağında, yukarı doğru yatık vaziyette geniş bir merdiven ve kenarda sıralanmış ağaçlar yeralmaktadır. Ortadan sola doğru ise yine ağaçlar ve yeşillikler bulunmaktadır. Solda da üç basamaklı bir merdiven

yeralmaktadır. Tablonun sağ alt köşesine doğru oir su akıntısı gözükmektedir. Merdivenler genelde eflatun ve tonlarıyla boyanmıştır. Bu renk akan suda da kullanılmıştır. Sanatçının imzası tabloda yeralmamaktadır.

16. ÇİN İZLENİMLERİ Bulunduğu Yer Amerika'da satıldı Yılı 1990 Boyutu 70x55 cm Kullanılan Malzeme Tuval Kullanılan Teknik Yağlıboya Kullanılan Renkler Beyaz-Siyah-Kahverengi-Gri Konu Figürsüz Peysaj Resmin Tasviri : Bu tabloda Çin Şeddi tasvir edilmiştir. Gri ve beyaz renkli dağlar arasından Çin Seddi'nin surları uzanmaktadır. Önde, iki yanda Çin Şeddinin duvarları geriye doğru daralarak, kıvrımlar çizerek uzanmaktadır. Surlar, kahverenginin tonlarıyla boyanmıştır. Dağlar ve yollar karla örtülüdür. Sanatçının imzası tabloda yer almamaktadır.