Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Kullanımına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve 2012 Değerlendirmesi

Benzer belgeler
Sınıraşan Sulardan Faydalanmalara İlişkin Temel Yaklaşımlar

MÜCEVHER İHRACATÇILARI BİRLİĞİ MAL GRUBU ÜLKE RAPORU (TÜRKİYE GENELİ) - (KÜMÜLATİF)

TÜİK VERİLERİNE GÖRE ESKİŞEHİR'İN SON 5 YILDA YAPTIĞI İHRACATIN ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI (ABD DOLARI) Ülke

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

TÜRKİYE DEKİ YABANCI ÜLKE TEMSİLCİLİKLERİ

Türkiye İle Yabancı Ülkeler Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik Ve Spor Alanlarında Mevcut İşbirliği Anlaşmaları

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI Rapor tarihi:11/02/2016 Yıl 2015 YILI (OCAK-ARALIK) HS6 ve Ülkeye göre dış ticaret

A.ERDAL SARGUTAN EK TABLOLAR. Ek 1. Ek 1: Ek Tablolar 3123

Rapor tarihi:13/06/ HS6 ve Ülkeye göre dış ticaret. İhracat Miktar 1. İhracat Miktar 2. Yıl HS6 HS6 adı Ulke Ulke adı Ölçü adı

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat Miktar Kg. İthalat Miktar m2

ULUSLARARASI ÇEVRE MEVZUATI

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, DÜNYADA VE TÜRKİYE DE İNSANİ YOKSULLUK

KURU MEYVE RAPOR (EGE)

Uludağ Hazır Giyim Ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği İhracat Raporu (Ağustos / Ocak-Ağustos 2017)

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat İthalat Ulke adı

İÇİNDEKİLER Yılları Yassı Ürünler İthalat Rakamları Yılları Yassı Ürünler İhracat Rakamları

T.C. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI

İthalat Miktar Kg. İthalat Miktar m2

2017 YILI İLK İKİ ÇEYREK BLOK MERMER TRAVERTEN DIŞ TİCARET VERİLERİ

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

MÜCEVHER İHRACATÇILARI BİRLİĞİ MAL GRUBU ÜLKE RAPORU (TÜRKİYE GENELİ) - (KÜMÜLATİF)

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

YÜRÜRLÜKTE BULUNAN ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI. ( tarihi İtibariyle) Yayımlandığı Resmi Gazete

Vize Rejim Tablosu YEŞİL (HUSUSİ) PASAPORT. Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün)

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

1/11. TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI Rapor tarih 30/03/2018 Yıl 01 Ocak - 28 Subat 2018

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI TÜRK TEKNİK MÜŞAVİRLİK HİZMETLERİ SEKTÖRÜ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

İSTANBUL MADEN İHRACATÇILARI BİRLİĞİ MAL GRUBU ÜLKE RAPORU (TÜRKİYE GENELİ)

2015 YILI OCAK EYLÜL DÖNEMİ EV TEKSTİLİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

International Cartographic Association-ICA

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

9. Dubai Uluslararası Gayrimenkul ve Emlak Fuarı (İPS) en yeni projemiz olan Dubai Sustainable City yi duyurmak için mükkemmel ve en doğru ortamdi.

TR33 Bölgesi nin Üretim Yapısının ve Düzeyinin Tespiti ve Analizi. Ek 5: Uluslararası Koşulların Analizi

2014 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU

Asya dan Dünya ya Yükselen Çin Ekonomisi

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

2013 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... vii KISIM 1 GASTRONOMİ: KAVRAMSAL YAKLAŞIM VE TRENDLER

İÇİNDEKİLER SUNUŞ KISALTMALAR GİRİŞ 1

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

2017 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU

TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ YABANCI UYRUKLU ÖĞRENCİ ALIMI ULUS VE ULUSLARARASI SINAVLAR ÜLKE SINAV ADI MİNİMUM PUAN

TÜRKİYE NİN İHTİYAÇ DUYDUĞU FUAR 3.ELECTRONIST FUARI

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

AVRUPA BİRLİĞİ NE KATILIM SÜRECİNDE TÜRK SULARI

2016 ARALIK DIŞ TİCARET RAPORU

HALI SEKTÖRÜ. Eylül Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH Ar&Ge ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

2015 EYLÜL DIŞ TİCARET RAPORU

2013-Aralık Un İhracat Rakamları

PLASTİK POŞET ÜRETİCİLERİ İÇİN ALTERNATİF PAZARLAR ARAŞTIRMA RAPORU

Dünya ekmek, makarna ve bisküvi sanayi ile bu sanayiye hizmet veren makine sanayinin güvenilir bilgi kaynağı ve iletişim mecrası olmayı hedefleyen

2016 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

Yurtdışı temsilciliklerimiz - AZERBAYCAN

2012/4 SAYILI DÖVİZ KAZANDIRICI HİZMET TİCARETİNİN DESTEKLENMESİ HAKKINDA TEBLİĞ (SAĞLIK TURİZMİ SEKTÖRÜ)

KURU MEYVE VE MAMULLERİ İHRACATI

RAPOR TPS-OIC TİCARET MÜZAKERELERİ KOMİTESİ (TMK) GÖZDEN GEÇİRME TOPLANTISI. (Ankara, Haziran 2008)

UMUMA HUSUSİ HİZMET DİPLOMATİK A.B.D Vize Var Vize Var Vize Var Vize Var. AFGANİSTAN Vize Var Vize Var Vize Var Vize Var

2015 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU

DÜNYADA NÜFUS VE EKONOMİK FAALİYETLER

TOPLAM

TOPLAM

TOPLAM

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

2019 MART DIŞ TİCARET RAPORU

TOPLAM

Yurtdışı temsilciliklerimiz - AVUSTURYA

TOPLAM

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

Yurtdışı temsilciliklerimiz - HOLLANDA

TOPLAM

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

01/05/ /05/2016 TARİHLERİ ARASINDAKİ EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

TOPLAM

ÖZET yılı Ağustos Ayında 2014 yılı Ağustos Ayına Göre:

Kaba doğum hızı (%) Kaba ölüm hızı (%)

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

2018 TEMMUZ DIŞ TİCARET RAPORU

2013 KASIM DIŞ TİCARET RAPORU

Yurtdışı temsilciliklerimiz - İRAN. Seyahat Rehberi. Son güncelleme: esky.com.tr 2. Guide_homepage

HALI SEKTÖRÜ. Ekim Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

TOPLAM

2019 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU

HALI SEKTÖRÜ. Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

2016 NİSAN DIŞ TİCARET RAPORU

T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

TOPLAM

Transkript:

19. yüzyılın sonlarına kadar akarsulardan faydalanma, ulaşım, balıkçılık ve küçük çaplı sulamalarla sınırlı kalmış ve devletler arasında seyrüsefer dışında, fazla bir sorun oluşturmamıştır. Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Kullanımına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve 2012 Değerlendirmesi United Nations Convention on the Law of the Non-Navigational Uses of International Watercourses and an Evaluation of 2012 Seyfi KILIÇ Abstract After fifteen years of the adoption resolution concerning the Non-Navigational Uses of International Watercourses by the United Nations General Assembly the Convention is still not binding for the parties. However calls for ratification to states gained momentum in the last years. And in 2012 five more states ratified the Convention compared to three both in 2011 and 2010. It seems thirty-fifth instruments of ratification, acceptance, approval or accession will be deposit to the United Nations and the Convention shall enter into force. This study is about the tendency of the states for ratification the Convention and possible effects of the Convention on the Turkey. Keywords: 1997 UN Convention, International Water Law, Trans-boundary Water, Turkey, Equitable and Reasonable Utilization

- - Giriş İnsanoğlunun en önemli su kaynağını oluşturan nehirler, ülkelerin sınırlarını tanımlamaktadır. Endüstriyel ve tarımsal gelişmelerle ortaya çıkan nüfus artışının sonucunda sınırlı kaynaklar üzerindeki baskı artmakta ve aynı kaynağı kullanan yukarı ve aşağı kıyıdaş ülkeler arasında sorunlar baş göstermektedir. Dünya nüfusunun %40 a yakın bir kısmı, en az iki ülke tarafından paylaşılan nehir havzalarında yaşamakta 1 ve 200 den fazla nehir birden çok ülkenin egemenliği altında akmaya devam etmektedir. 2 Bu kadar çok nehrin, en az iki ülkenin egemenliği altında bulunması ise o ülkeler arasında sorunların ortaya çıkmasına ve uyuşmazlık çözülebilirse andlaşmalara konu olmaktadır. 19. yüzyılın sonlarına kadar akarsulardan faydalanma, ulaşım, balıkçılık ve küçük çaplı sulamalarla sınırlı kalmış ve devletlerarasında seyrüsefer dışında, fazla bir sorun oluşturmamıştır. Akarsuların, söz konusu dönem içinde sorun oluşturmama nedenleri arasında, yoğun tarımsal sulama ya da endüstriyel kullanımın yokluğunun yanı sıra, o dönemin politik yapısı en büyük etkendir. I. Dünya Savaşı ndan sonra başlayan ve II. Dünya Savaşı ndan sonra doruk noktasına ulaşan bağımsızlık hareketleri neticesinde parçalanan imparatorluklar, gerilerinde birçok devlet bırakmışlardır. Daha önceleri tek bir yönetim altında idare edilen havzalarda, birçok ulusal devlet egemen hale gelmiş ve bu yeni ülkeler arasında sınıraşan veya sınır oluşturan akarsuların kullanımına ilişkin sorunlar çıkmaya başlamıştır. 3 Bu süreçle aynı zamana denk gelen bir başka gelişme de suları depolama tekniklerinin ilerlemesi ve yaygınlaşmasıdır. Birden fazla ülkenin egemenlik sahasında bulunan nehirlerin, coğrafi konum açısından, nehrin yukarısında bulunan memba ülkeleri, bir akarsuyu daha önce kullanma şansına sahip olmaktadırlar. Bu ülkelerin, tarımsal ve/veya endüstriyel kullanıma bağlı olarak, suların miktarını azaltıcı ya da niteliğini değiştirici faydalanmaları, memba-mansap çatışmasını ortaya çıkarmaktadır. Bu tip bir çatışmanın yanı sıra, kronolojik açıdan, suları daha önce kullanmaya başlayan bir devlet ile daha sonra kullanmaya başlayan bir devlet arasında da sorun oluşabilmektedir. 4 Aynı akarsuyunun kıyıdaşı olan ülkeler arasında bu iki temel sebep nedeniyle çıkan sorunlarda, ülkeler uyuşmazlıkta genellikle hangi konumda iseler -memba ya da ilk kullanan-o konuma göre iddialarla ortaya çıkmaktadırlar. Bu iddialar, uluslararası hukukun kaynakları arasında yer alan ve Milletler Cemiyeti döneminde Uluslararası Sürekli Adalet Divanı statüsünün 38. maddesinde, Birleşmiş Milletler döneminde de Uluslararası Adalet Divanı statüsünün yine 38. maddesinde yardımcı kaynak olarak geçen doktrinlere dayandırılmaktadır. Bu doktrinlerden önemli olanları ve sınıraşan sulara ilişkin uyuşmazlıklarda ileri sürülenleri ise: Mutlak Egemenlik Doktrini, Doğal Durumun Bütünlüğü Doktrini, Ön Kullanımın Üstünlüğü Doktrini, Makul ve Hakça Kullanım Doktrini olarak sıralanabilir. 115

Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Kullanımına İlişkin 1997 Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Uluslararası su hukuku konusunda kapsamlı ve tüm tarafları bağlayıcı Sözleşme çalışmalarının sonucunda 1997 tarihli Uluslararası Suyollarının Ulaşım dışı Kullanımına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ortaya çıkmıştır. Sözleşme ye yönelik çalışmalar ise 1970 li yıllara kadar dayanmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1959 gibi erken bir tarihte aldığı 1401 sayılı kararı ile uluslararası nehirlere ilişkin hukuki sorunların kodifikasyonunun mümkün olup olmadığına dair ön çalışmaların başlaması çağrısında bulunmuştur. 5 8 Aralık 1970 e gelindiğinde ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2669 sayılı ve Uluslararası Suyollarına İlişkin Uluslararası Hukuk Kurallarının Gelişmesi ve Kodifikasyonu başlığı taşıyan bir karar kabul etmiştir. Bu karar ile Uluslararası Hukuk Komisyonu, sınıraşan suyollarının ulaşım dışı kullanımlarına ilişkin çalışmalara başlamıştır. 1959 yılında alınan 1401 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararı ile 1970 te alınan Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararı arasındaki temel fark, ilkinde nehirlerden bahsedilmesine karşılık ikincisinde suyolu kavramının kullanılmasıdır. Suyolu kavramı bir yandan nehirleri kapsarken diğer yandan da göller ve yer altı suları gibi nehirler ile doğrudan hidrolojik bağlantı içinde olan suları da kapsamaktadır. Bu değişiklik ise uluslararası kamuoyunun su döngüsüne ilişkin bilgi birikiminin arttığına işaret etmektedir. Sözleşme nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu na sunulması Ekim 1996 ve Mart 1997 tarihlerinde olmuştur. Bu süreçte Sözleşme ye ilişkin tartışmalar birkaç başlık altında toplanabilir. Bunlar; Sözleşme nin çerçeve antlaşması özelliği Sözleşme nin mevcut ve gelecekteki andlaşmalara olan etkisi ve 5. maddede düzenlenen Makul ve Hakça Kullanım ve 6. maddede düzenlenen Makul ve Hakça Kullanımı Belirleyen Faktörler ile 7. maddede düzenlenen Önemli Zarar Vermeme Yükümlülüğü arasındaki karşılıklı ilişkiye ait tartışmalar olarak sıralanabilir. Sözleşme içinde yer alan maddelerin ruhu ise Uluslararası Hukuk Derneği nin (International Law Association) 1956 yılında yayınladığı Dobrovnik kararları ile benzerlik göstermektedir. Bu kararlarda esas olarak makul ve hakça kullanım ilkesi önemli bir yer tutmaktadır. Dobrovnik te alınan kararlar ise derneğin daha sonraki 1958 yılında New York toplantısında, 1964 yılında Tokyo toplantısında ve 1966 tarihli Helsinki toplantısında da tekrar edilmiştir. Ayrıca 1988 tarihli Uluslararası Yeraltı Sularına İlişkin Seul Kuralları nda da bu kurallara değinilmiştir. 6 Daha sonra birçok ülke de bu kararlara atıfta bulunmuş ya da bu kararları doğrudan kabul ettiklerini bildirmişlerdir. Sözleşme nin 36. maddesi gereğince, Sözleşme otuz beşinci tarafın kabul ya da onay belgesinin depozitere ulaşmasından sonraki doksanıncı günde yürürlüğe girecektir. Sözleşmeyi Aralık 2012 itibariyle onaylayan veya kabul eden devlet sayısı yirmi dokuzdur. Ancak Rio +20 olarak adlandırılan ve 2012 nin Haziran ayında Brezilya Rio da düzenlenen Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı nda, 1997 tarihli Sözleşme nin onaylanması çağrısında bulunulmuştur. Bu çağrının ana nedeni ise sınıraşan suların yönetiminde kıyıdaş devletler arasında söz konusu sulardan faydalanma konusundaki anlaşmazlıkların ortadan kalkacağına ilişkin inançtır. Rio Konferansı nda yapılan çağrıya ek olarak bu yönde daha önce yapılmış olan çağrılar da bulunmaktadır. Bu çağrılar arasında 2007 yılında Batı Afrika Devletleri nin Sözleşme nin onaylanması çağrısının yanı sıra, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 8. ve 9. Taraflar Konferansı kararları, Ramsar Sözleşmesi Sekretaryası, Stockholm Uluslararası Su Enstitüsü (SIWI), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) gibi kuruluşların çağrıları da bulunmaktadır. 7 Sözleşmenin Oylanmasında Devletlerin Tutumu Oylamada oy verme şeklini etkileyen faktörlere bakıldığında ise genel bir değerlendirmeye ulaşılması mümkün görünmektedir. Sözleşme nin kabul edildiği 1997 yılındaki Birleşmiş Milletler 116

Genel Kurulu ndaki oylamada 103 ülkenin kabul yönünde oy kullandığı görülmektedir. Bu ülkeler arasında 23 ada devleti bulunmaktadır. Bu ülkeler herhangi bir sınıraşan ya da sınır oluşturan suya sahip olmamakla birlikte oylamaya katılmışlardır. Aralarından sadece Küba nın çekimser oy kullandığı bu devletlerin Sözleşme nin lehine oy kullanmaları ülkesel çıkarlardan çok uluslararası hukukun oluşumuna katkıda bulunma fikri ile açıklanabilir. Ada devletlerinden 12 si ise oylamaya katılmamıştır. Herhangi bir sınıraşan veya sınır oluşturan suya kıyısı olmayan devletler arasından ise Panama, Andorra ve Monaco hariç olmak üzere 19 devlet Sözleşme nin lehine oy kullanmışlardır. Böylece sınıraşan ve sınır oluşturan bir suya kıyıdaş olmayan devletlerin toplamı 41 e çıkmaktadır. Toplam 103 devletin oylamada Sözleşme lehine oy kullandığı hatırlanırsa, konu ile ilgisi olan ve olumlu oy veren devlet sayısı 62 olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ülkelerden ise 53 gibi büyük bir kısmının tamamen ya da kısmen aşağı kıyıdaş ülke durumunda olduğu görülmektedir. Sözleşme nin onaylanmasına karşı oy veren ülkeler ile çekimser kalan ülkelere bakıldığında ise, bu ülkelerin genellikle yukarı kıyıdaş konumunda oldukları görülmektedir. Sözleşme nin oylanmasında aşağı kıyıdaşlar ile yukarı kıyıdaş ülkeler arasında ortaya çıkan bu ayrım esasen Sözleşme nin aşağı kıyıdaş ülkeler lehine bir düzenleme getirdiği iddiasından kaynaklanmaktadır. Havza bazında bakıldığında ise bu inancın varlığı daha açık bir şekilde göz önüne serilmektedir. Fırat-Dicle havzasının temel kıyıdaşları olan Türkiye, Irak ve Suriye nin tutumları bu açıdan kayda değerdir. Türkiye Sözleşme nin oylanması sırasında karşı oy veren üç ülkeden biri iken; Suriye ve Irak Sözleşme yi onaylayarak depozitere gönderen ülkeler arasında yer almaktadır. Hatta Suriye, Sözleşme yi 11 Ağustos 1997 gibi erken bir tarihte imzalayarak ilk imzacı devlet olmuş ve 2 Nisan 1998 de de onaylayarak belgesini depozitere gönderen Finlandiya dan sonra ikinci devlet olmuştur. Suları depolama tekniklerinin ilerlemesi ve yaygınlaşması ülkeler arasında sınıraşan veya sınır oluşturan akarsuların kullanımına ilişkin sorunlar çıkmasına neden olmuştur. Sözleşme nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda oylanması sırasında red oyu veren ülkelerden biri olan Çin de Mekong Nehri nin yukarı kıyıdaşı konumundadır. Aşağı kıyıdaş konumundaki Vietnam, Laos, Tayland ve Kamboçya ise Sözleşme nin lehine oy kullanmışlardır. Mekong nehrinin sadece sınır oluşturduğu Myanmar ise oylamaya katılmamıştır. Ancak henüz hiçbir Mekong Nehri kıyıdaşı devlet Sözleşme yi onaylamamıştır. 8 117

- - - Nil Nehri havzasına bakıldığında ise sadece Kenya ve Sudan ın Sözleşme lehine oy kullandığı görülmektedir. Sözleşme ye red oyu veren üç ülkeden biri olan Brundi nin yanı sıra Mısır ın da içinde bulunduğu diğer yedi kıyıdaş devlet ise çekimser kalmıştır. Aral denizi havzasında yer alan Siri Derya (Seyhun) ve Amu Derya (Ceyhun) nehirleri kıyıdaşı ülkelerinin verdikleri oylar aşağı kıyıdaş-yukarı kıyıdaş özelliklerini tam olarak taşımaktadır. Aşağı kıyıdaş Kazakistan Sözleşme lehine oy kullanırken yine aşağı kıyıdaş Özbekistan çekimser kalmıştır. Özbekistan ın çekimser kalmasının nedeni ise Sovyetler Birliği zamanından bu yana Amu Derya nehrinden sulama amacı ile yoğun bir şekilde faydalanmasıdır. Özbekistan ın Sözleşme ye ilişkin bu tutumu, Nil havzasında Mısır ın tutumu ile benzerlik göstermektedir. Ancak Özbekistan 4 Eylül 2007 de katılma belgesini depozitere göndererek Sözleşme nin taraflarından biri olmuştur. Diğer havza devletlerinden Afganistan, Tacikistan ve Türkmenistan oy kullanmamışlar, Kırgızistan ise oylamaya katılmamıştır. Sözleşme nin yürürlüğe girmesi için yoğun bir şekilde çalışan devletlerden biri de Irak tır. Irak Su Kaynakları Bakanlığı ve Arap Ligi Genel Kurulu tarafından düzenlenen toplantıda Irak, henüz 1997 tarihli Uluslararası Suyollarının Ulaşım- Dışı Amaçlarla Kullanılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ne taraf olmayan ülkeleri bu Sözleşme ye taraf olmaya çağırmıştır. 9 Irak dışında Sözleşme ye taraf olan Arap ülkelerini saymak gerekirse bunlar; Tunus, Suriye, Katar, Fas, Libya, Lübnan ve Ürdün dür. Mısır ın başından beri 1997 Sözleşmesi ne yukarı kıyıdaşlara fazla hak verildiği gerekçesiyle karşı olduğunu ve su konusunda Mısır ile Sudan ın aralarında tarihi olarak işbirliği yapmayı tercih ettiklerini göz önüne alırsak, bu ülkelerin Sözleşme yi onaylamaları beklenebilecek bir gelişme değildir. Arap Ligi üyelerinden Filistin in de Birleşmiş Milletler nezdinde tam bağımsız bir ülke olarak tanınmadığı hatırlanacak olursa muhtemel bir Filistin onayının da Sözleşme nin yürürlüğe girmesi yönünde bir etki yapmayacağı düşünülebilir. Geriye kalan Arap Ligi devletlerinin sayısı Sözleşme nin yürürlüğe girmesi için yeterlidir. Ancak, söz konusu Arap Ligi devletlerinin 1997 Sözleşmesi ne taraf olma kararları doğal olarak ulusal bir karardır ve bu çağrıdan etkilenmesi beklenmemelidir. Türkiye nin taraf olmadığı ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ndaki oylamada Çin ve Brundi ile birlikte red oyu verdiği 1997 Sözleşmesi nin yürürlüğe girebilmesi için 35 ülkenin onayına ihtiyaç duyulmaktadır. Hâlihazırda, 29 ülkenin onaylayarak belgelerini depoziter olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği ne gönderdiği düşünüldüğünde, bu çağrıya uyulması durumunda gerekli sayı olan 35 e kısa bir sürede ulaşılması mümkündür. Özellikle son dönemde Arap bölgesi dışında da olsa bu yönde bir eğilimin olduğu dikkate alındığında 2013 yılı içinde Sözleşme nin yürürlüğe girme ihtimali oldukça yüksek olarak değerlendirilebilir. Bu eğilimi göstermek için 118

Bağımsızlık hareketleri neticesinde birçok ulusal devlet egemen hale gelmiş ve bu yeni ülkeler arasında sınıraşan veya sınır oluşturan akarsulardan faydalanmaya ilişkin sorunlar ortaya çıkmıştır. 2012 yılında Danimarka, Çad, Benin, Lüksemburg ve İtalya nın 1997 Sözleşmesi ne taraf olduğunu belirtmek gereklidir. Aynı şekilde bu yıl düzenlenen Rio+20 konferansında da henüz taraf olmayan ülkelere bu yönde bir çağrı yapılmış ve aralarında Birleşik Krallık, İrlanda, İtalya, Polonya ve Romanya gibi ülkelerin de bulunduğu on iki ülkenin bu yönde bir eğilimi olduğu belirtilmiştir. 10 Bu ülkeler arasından da İtalya, 30 Kasım 2012 itibarıyla Sözleşme ye taraf olduğuna dair belgeleri, depoziter olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği ne ulaştırmıştır. Ayrıca Sözleşme nin imzaya açık olduğu tarih olan 20 Mayıs 2000 tarihine kadar Sözleşme ye imza atan ancak henüz iç hukukları açısından bağlayıcı duruma getirmeyen dört ülke daha bulunmaktadır. Bu ülkeler Fildişi Sahili, Venezuella, Paraguay ve Yemen dir. Bu ülkelerin de yakın bir gelecekte işlemlerini tamamlaması beklenebilir. 11 Paraguay oylamada çekimser kalmış iken daha sonra 25 Ağustos 1998 tarihinde Sözleşme yi imzalamış ancak henüz onaylama, uygun bulma ya da kabul etme işlemlerinden birini gerçekleştirmemiştir. Sözleşme ile Getirilen Temel Düzenlemeler Sözleşme nin 5. maddesi hakça ve makul kullanım ve katılım başlığı taşımakta ve taraf devletlerin ülkesi içinde yer alan uluslararası suyollarından makul ve hakça bir şekilde faydalanması gerektiğini ve aynı zamanda bu faydalanmanın optimal ve sürdürülebilir bir bakışla ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır. 12 119

Sözleşme nin 6. maddesi makul ve hakça kullanımı etkileyen unsurlara ayrılmıştır. Bu unsurların her birinin eşit değerde olduğu da ayrıca belirtilmiş. 7. maddede önemli zarar vermeme yükümlülüğü düzenlenmiş ve devletlerin uluslararası bir suyolundan faydalanması sırasında diğer suyolu devletlerine önemli zarar vermemek amacıyla tüm önlemleri almak zorunda olduğu vurgulanmıştır. Sözleşme nin 8. maddesinde suyolu devletlerinin egemen eşitliği, toprak bütünlüğü, karşılıklı fayda ve iyi niyetle işbirliği içinde olmaları gerektiğini düzenlemektedir. Sözleşme planlanan önlemler başlığı taşıyan 3. bölümde uluslararası suyoluna ilişkin faydalanmalara yönelik oldukça ayrıntılı bir bildirim süreci öngörmektedir. Uluslararası suyolu üzerinde bir geliştirme faaliyetinde bulunmayı planlayan bir devlet, diğer suyolu devletlerine zamanında bildirimde bulunmak zorundadır. Bu bildirim gerekli teknik veri ve çevresel etki değerlendirmesini de içermelidir. Sözleşme ye göre bildirimi alan devletin cevap vermesi için özel durumlarda ek bir 6 ay olmak üzere, 6 ayı bulunmaktadır. Bu sırada ise bildirimi yapan devlet herhangi bir faaliyette bulunamamaktadır. Bu düzenlemeler ise faydalanma eylemine, diğer kıyıdaşlara bir çeşit veto hakkının verilmiş olması, devletin egemenliğine halel getirdiği için ciddi bir şekilde eleştirilmektedir. Oldukça ayrıntılı ve uzun olan Sözleşme nin 33. maddesi ise anlaşmazlık durumlarındaki süreci düzenlemektedir. Anlaşmazlıkların ya Uluslararası Adalet Divanı ya da hakemlik yoluyla çözüme kavuşacağı hükme bağlanmıştır. Sözleşme nin toplam 37 maddesi ve hakemliği düzenleyen ekinde de toplam 14 madde bulunmaktadır. Sözleşme nin müzakereleri sırasında Türkiye nin birtakım müdahaleleri olmuştur. Bunlardan ilki Makul ve Hakça Kullanıma İlişkin Faktörler başlığı taşıyan 6. maddeye yönelik olmuştur. Türkiye bu maddenin a bendine toprak kalitesi anlamına gelen pedoloji teriminin eklenmesini istemiş ancak kabul edilmemiştir. Yine aynı maddenin aynı bendine 1966 Helsinki kararlarında yer alan her havza devletinin suyoluna yaptığı su katkısı ifadesinin eklenmesi talebi de aynı şekilde reddedilmiştir. Türkiye nin Önemli zarar vermeme başlığı taşıyan 7. maddeye ilişkin de birtakım itirazları olmuştur. Türkiye, kıyıdaş ülkelerin, suyu hakça ve makul olarak kullandıkları takdirde zaten diğer kıyıdaş devletlere zarar vermeme ilkesinin de yerine geleceği görüşünü önererek bu maddeye itiraz etmiştir. Önemli zarar vermeme ile ilgili bir ölçüt olmadığından, aşağı kıyıdaş ülkenin itirazları doğrultusunda yukarı kıyıdaş devletin çeşitli amaçlar için yapmayı planladığı projeler engellenebilecek ve dolayısıyla ekonomik durum olumsuz etkilenecektir. Türkiye nin Sözleşme ye ilişkin belki en ciddi karşı çıkışı Planlanan Önlemler başlığı taşıyan Sözleşme nin üçüncü bölümüdür. Bu bölümde düzenlenen genel yaklaşım ise bir yukarı kıyıdaş devletin aşağı kıyıdaş ülkenin onayını almadan herhangi bir su kaynakları geliştirme faaliyetine girişememesi durumudur. Sözleşme nin 11. maddesinden başlayan bu bölüm 19. maddeye kadar devam etmekte ve onay sürecini ayrıntılı bir şekilde düzenlemektedir. Türkiye, bir yukarı kıyıdaş ülkesinin Sözleşme nin hükümlerine bağlı olarak, nehir suları üzerinde geliştireceği bir projede aşağı kıyıdaş devlete haber verme zorunluluğu ve buna bağlı olarak devletler arasında uzlaşma için de uzun bir süre gerektiği fikirlerini göz önünde tutarak itiraz etmiştir. Türkiye nin Sözleşme ye itiraz ettiği temel noktalar bunlardır. Bu itirazların geçerliliği ise halen devam etmektedir. Türkiye sınıraşan sulara ilişkin politikasında tutarlı ve komşularının da çıkarlarını gözeten bir yaklaşım içerisindedir. Ancak kendi ülkesinde gerçekleştireceği su kaynaklarını geliştirme faaliyetleri için diğer ülkelerin onayını alma durumunda kalmamak için Sözleşme ye taraf olmamaktadır. Sözleşme nin yakın bir gelecekte yürürlüğe girme ihtimaline karşın bu Sözleşme nin, taraf olmaması dolayısıyla Türkiye yi bağlamayacağı açıktır. Sonuç 1997 tarihli Uluslararası Suyollarının Ulaşım- Dışı Amaçlarla Kullanılmasına İlişkin Birleşmiş 120

Milletler Sözleşmesi nin yürürlüğe girmesinin Türkiye yi doğrudan etkilemesi söz konusu değildir. Belli bir konuda uluslararası bir düzenlemenin olması bu düzenlemelerden doğan kuralların tüm ülkeleri bağlaması anlamına gelmemektedir. Uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri olan andlaşmaların sadece taraflarını bağlayacağı ilkesi göz önüne alındığında, söz konusu Sözleşme hükümlerinin Türkiye ye karşı ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak 1997 Sözleşmesi nin yürürlüğe girmesi ile Sözleşme de yer alan kuralların ve düzenlemelerin bir uluslararası yapılageliş (teamül) kuralı haline gelme ihtimali de söz konusudur. Doğal olarak bir devletin sürekli bir şekilde bir uluslararası bir teamülü tanımadığını belirtecek şekilde hareket etmesi söz konusu teamülün ilgili devlete karşı ileri sürülme olanağı ortadan kaldırmaktadır. 1997 Sözleşmesi nin yürürlüğe girmesi uluslararası hukuk bakımından Türkiye yi sıkıntıya sokmayabilir. Ancak Sözleşme nin yürürlüğe girmesinden sonra her türlü platformda Türkiye yi sınıraşan sulardan faydalanma konusunda eleştirmek, bölge ülkeleri ve konuya müdahil olmak isteyen diğer taraflar bakımından daha kolay olacaktır. O DİPNOTLAR Ankara, Gazi Üniversitesi, 1997, s, 12. 3 Mustafa Bir, (Ya- 4 Cem SAR,, Ankara, A.Ü. 5 M.A. Salman, The United Nations Watercourses Convention Ten Years Later: Why Has its Entry into Force Proven Difficult?, Vol. 32, 2007, ss 1-15. 6 Gabriel E Eckstein, Development of international water law and the UN Watercourse Convention, Roland Henwood, 2002,s. 83. - - - - - 121