Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık. Ne kadar bizim şehre de gitsek, bilinmez bir maceraydı aslında önümüzdeki. Yüzyılların dolu dolu geçtiği, aşkların doğduğu, arkadaşlıkların kurulduğu, acıların unutulduğu, yeni bir devrin kurulduğu bu şehri biz üç güne İstanbul maceramızın ilk saatleri... sığdırmaya çalıştık. Topkapı dan Büyükada ya, Dolmabahçe den Boğaz a, Süleymaniye den güzeller güzeli Ayasofya ya; buradan şuraya, şuradan oraya gezdik de gezdik. Muhteşem Boğaz'dan küçük bir kare Fotoğraf mı çeksem, neler hissettiğimi mi ifade etsem, bu güzel manzarayı izlerken kendimi mi dinlesem bilemedim. O yüzden kısa aralıklarla hepsini yaptım sanırım. Ve belki gerçekten kendinden, belki de dilden dile anlatılan hikâyelerinden, beni öyle bir büyünün etkisi altına aldı ki hala gördüklerimi hatırladıkça aynı bakar gözlerim. Bir de bir hikaye kahramanını daha aradı gözlerim
Kız Kulesi Bir de baktım o kahraman orada, denizin ortasında salınıyor, biz de yanından geçtik. Evet, resimde gördüğünüz gibi, o kahraman Kız Kulesi. Bir şeyim yok, ben iyiyim. Buralar iyi, hem yıllar geçti, alıştım da yalnız kalmaya. Beni boş verin; şimdi ziyaret ettiniz, arada yine gelirsiniz, bu da bana yeter. Hadi hadi oyalanmayın, gezinize devam edin. dedi, tüm asaleti ve güzelliğiyle bizi misafir ederken. Yalnız Kız Kulesi & Şehrin İki Yakası Söylemeden edemeyeceğim. Siz de fark ettiniz mi? Kız Kulesi, tabiri caizse iki İstanbul un arasında. Ne onları bağlıyor ne de onlardan tamamen ayrı. İki İstanbul a gelirsek; biri tarihi olan, güzel olan, uzun süre önce dünyaya gelmesine rağmen iki günlük, taze İstanbul a her anlamda taş çıkarabilecek olan Diğeri ise betonarme, her gün onlarca beton yığınını kendine katan, düzenli olarak fazla yer kaplayan, gereksiz akciğerlerinden kurtulan; elli yıl sonrasını hesaplayan ama yarın yokmuş gibi yaşayan bir
İstanbul. İstanbul, sağı, solu, önü, arkasıyla; havası, suyu, toprağı, binasıyla; insanı, hayvanı, ağacı, davranışıyla, güzel ve zor olan, doğmuş yalnız ölmeyecek olan Güzellik, mavilik ve tarih kokar İstanbul Gel gelelim gezimin en unutulmaz kısmına, Ayasofya ya
Beni böyle karşıladı. Gizem kokulu, sıcak, tatlı, renkli ve içten Aklımı çeldi, gözlerimi kendinden bir saniye bile ayırmamı engelledi. Beni hayal âlemlerine sürükledi. Belki de İstanbul un büyüsünün kaynağı burasıdır. Herkes için değilse bile benim için öyle. İçeri adım attım ve ne oldu bilmiyorum on dakika sonra burası benim dünyamın bir parçası oldu sanki. Tek başıma saatlerce oturmak istedim burada. Oturabilmek, hatta uzanıp kitabımı okuyabilmek Her köşesini keşfetmek istedim, en küçük ayrıntısını bile bilmek. Yalnızca eğlenceli değildi orda bulunmak benim için, hatta eğlence çok azını ifade eder hissettiklerimin. Hem hayatının son demlerini yaşayan biri gibi hüzünlüydüm, hem de küçücük bir çocuk gibi meraklı; hem bir anne gibi telaşlı, hem de yıllar sonra çocukluk evine gelen bir yetişkin gibi karışık idim. Yalnızca bir kere gitmeme rağmen burası benim için bir binadan çok daha fazlası. Niye mi bu kadar etkilendim buradan? Bilmiyorum. Bilemiyorum, yalnızca iyi hissediyorum, burası yıllar öncesinin saf, temiz, teknolojiyle bozulmamış dünyasına aitmiş gibi geliyor. Belki de burada zaman geçirmiş her insandan bir parça buluyorumdur, onların yaşanmışlıklarından birer parça görüyorumdur her köşede. Kim bilir neler yaşandı burada? Kim bilir kimler ayakbastı buraya? Kim bilir kimler evde gibi hissetti kendini ya da buraya aitmiş, burada kalmalıymış gibi? Ya da kimlerin gidebileceği, onlara açılan tek kapıydı? Neyse, şimdi hala burada ya önemli olan o. Biliyorum orada geçen hikâyelerin aslını ne duyabileceğim ne de okuyabileceğim. Ama hissediyorum, orada aldığım her nefesle bir hikâyesini daha
öğreneceğim. İstanbul a gittiğimde Ayasofya yı ziyaret edeceğim, hatta Ayasofya ya gitmek için birçok kez İstanbul a gideceğim, sizi de beklerim, buraya uğramadan şehirden ayrılmayın derim. Okul gezilerini bilirsiniz. Hem güzel olur hem eğlenceli hem öğretici hem de deli gibi yorar insanı. İşte bu da böyleydi. Belki okul tarihi için sıradan yalnız oraya gelmiş biz gençler için sıra dışı bir deneyimdir. İyi ki de oldu. Hem dostlarınızlaysanız, nasıl kötü olabilir ki? Lidya ERCAN Sonuncusu hariç, resimlerin hepsi tarafımdan, sonuncusu ise benim fotoğraf makinemle bir sınıf arkadaşım tarafından 2013 Mayıs ayında, İstanbul da çekilmiştir. NOT: Hocam, TDK nin Yazım Kılavuzu na göre ayakbastı bitişik yazılan bir sözcüktür diye bildiğim için o şekilde kullandım. Lidya Ercan