Ankaralı Gezginler Bülteni. Sayı: 14, Ekim 2011. Sayı: 13, Temmuz 2011



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Doğukan Türkekul Akgün TURK Seda Uyanık. Tarih: Başlık: Budapeşte Gezi Notlarım. Budapeşte Gezi Notlarım

AFRİKA DAKİ AKDENİZLİ TUNUS Türk Hava Yolları ile - 3 Gece 4 Gün

ÇANKIRI-ILGAZ (19-20 Şubat 2011)

İtalya nın Üç Büyüğü: Roma, Floransa, Venedik.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları...

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

2. İstanbul Boğazı 31 kilometre uzunluğundadır. 3. İstanbul Boğazı Asya ve Avrupa yı birbirinden ayırır. 4. İstanbul Boğazını turistler çok severler.

SIRADIŞI FRANSIZ ŞATOLARI

Vizesiz gidilebilecek 10 popüler ülke

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Patrimonito dünyayı gezmeyi, yeni yerler görmeyi, tarihten kalan izleri keşfetmeyi çok seviyor.

Hırkatepe Köyü-Beypazarı (30 Kasım 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı

BuranoVenedik denince akla ilk

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

1985 YILI EGE ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTESİ MEZUNLARI ESKİŞEHİR BULUŞMASI TEMMUZ 2013

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

çocukların çok ilgisini çekti. Turdan sonra çocuklar müzedeki atölyede

Tur Programı. Van Gogh'un tablolarından çıkmış gibi, rüya gibi bir yolculuk

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

15 günlük kısa dönem Avrupa gönüllü hizmeti projemi bitirdikten sonra Türkiye ye döndüm ve sizinle oradaki anılarımı bir raporda paylaşmak istedim.

Fransa ile İspanya sınırı boyunca uzanan Pirene Sıra dağlarının, Fransa sınırları içerisindeki kasabalarında doğa ve tarih ile iç içe bir gezi

ADANA NIN SIRLARINA YOLCULUK

VAN & DOĞUBEYAZIT GEZİSİ / Mayıs 2019 / 2 gece 3 gün

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

KURBAN BAYRAMINDA FRANSIZ ŞATOLARI Ağustos 2018 / 3 Gece 4 Gün

Misafirperverliği çok seviyoruz!!!

Sibirya nın Mavi Gözü Baykal

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Datça da bir Yaz. Gün batımında Datça Limanı

İstanbul Boğaz Turları

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

SIRADIŞI LJUBLJANA Yıl boyunca HER PERŞEMBE / 3 Gece 4 Gün

Batı Karadeniz Gezi Programı Safranbolu, Kastamonu, Amasya, Samsun Kasım 2013

MEHMET İHSAN MERMERCİ OTELCİLİK VE TURİZM MESLEK LİSESİ COMENIUS PROJESİ A TRIP ACROSS EUROPE FAALİYET RAPORU

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Masallar Kenti Mardin i Nükhet Everi ile Geziyoruz!

SAFFET EMRE TONGUÇ İLE FRANSIZ ŞATOLARI 05 Nisan 2018 / 3 Gece 4 Gün

YAZ 2015 SAYI: 305. şehir tanıtımı

BİLDİRİCİ AİLESİ ANTALYA GEZİLERİ

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

MARSEILLES GEZİ MASSALIA MARSİLYA HAZİRAN 2011

Tacikistan Turu Air Astana Havayolları ile 8 Gece 9 Gün

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

22 25 NİSAN 2013 DOHA ( 3 GECE İSTANBUL ÇIKIŞLI ) AY DAN TURİZM

Eber Gölü (Bolvadin-Afyonkarahisar) (10-11 Mayıs 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı,

Fransa - Korsika

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

SERDA BÜYÜKKOYUNCU İLE NORMANDİYA & BRETONYA

26 Eylül Budapeşte - Viyana Turu Gezi Notları / Ayberk Yurtsever

Türk Hava Yolları nın TK 1793 sefer sayılı uçuşu ile saat 08:15 de Atatürk Havalimanı ndan hareket ediyor ve yerel saatle 10:45 de Stockholm

MAYIS AYI VELİ BÜLTENİ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Eskişehir Gezisi Temmuz 2017

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

Tur Programı. Avrupa suyunda yıkanmış ülke Kanada...

Fotoğraf Sevdalısı Bir Doktor:

KUZEY İTALYA GEZİSİ VENEDİK / COMO / MİLANO / FLORANSA / PISA MAYIS GECE 4 GÜN

Etna Yanardağı nın tüm heybetini hissettirdiği topraklar suların çarşaf gibi olduğu dinginliğin adresi...

4.SINIF TÜRKÇE 15. HAFTA SONU ÖDEVİ

TAHRAN İRAN SOFRASI ANKARA

SAGALASSOS TA BİR GÜN

AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı?

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

SCIMAGO VE ARWU 2012 DÜNYA SIRALAMALARINDA TÜRK ÜNİVERSİTELERİNİN DURUM RAPORU

SAFFET EMRE TONGUÇ İLE NORMANDİYA SAHİLLERİ Ekim 2017

Saffet Emre Tonguç eşliğinde AMALFİ ( Positano & Ravello & Sorrento & Capri & Pompeii & Napoli )

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

için yola çıkıyoruz. Dubrovnik e varışımıza istinaden akşam yemeğimizi yiyoruz ve otelimize transfer oluyoruz. Konaklama otelimizde. 2.

Antik Medeniyetlerin İzinde GAP Turu

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

ANTAKYA SAMANDAĞ GEZİSİ I 25 HAZİRAN 2012 MUSA DAĞI SİMON DAĞI

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU

13 de. 19 da. 15 te İNGİLİZCE PDR. ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu GÖRSEL SANATLAR. 5 Yaş Ana Sınıfı Bülteni. sayfa. sayfa.

URAP ALAN SIRALAMASI 28 MAYIS 2015 URAP (University Ranking by Academic Performance)

LJUBLJANA DA NOEL PAZARI Aralık 2016 / 3 Gece 4 Gün

22-27 EYLÜL 2014 FİNLANDİYA GEZİMİZ 22,09,2014 PAZARTESİ - BULUŞMA VE PISA SALI - ALVAR AALTO SAĞLIK VE SPOR FAKÜLTESİ

+ UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan, şair Lord Byron'un Dünya'daki en güzel köy dediği Sintra'yı gezeceğiz

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

YENİ ŞEHİR ARNAVUTKÖY / 2. İSTANBUL. Daha İyi Bir Gelecek İçin Bugün`den Harekete Geçin

Dünya Mirası Gezginleri Derneği ile 9 UNESCO Dünya Mirası nın ve 10 Adayının görüleceği. İsrail Turu. 10 Kasım Kasım 2014

Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat

MEHMET İHSAN MERMERCİ OTELCİLİK VE TURİZM MESLEK LİSESİ COMENIUS PROJESİ A TRIP ACROSS EUROPE FAALİYET RAPORU

Transkript:

Ankaralı Gezginler Bülteni ANKARA ÇĐĞDEMĐ Sayı: 14, Ekim 2011 Sayı: 13, Temmuz 2011 Dünyadan; Komşuda Dört Gün Türkiye den: Ruhaniyetli Kent Bursa Tadı Damağımda: O Yakadan Bu Yakaya Gez/Oku, Gez/Dinle Ankara/Ankara

Đçindekiler 3- EDİTÖRDEN Timur Özkan 4- KISA/KISA; Ankara dan ve Grubumuzdan Haberler 7- GEZ/DİNLE: Gunef Belkıs Ceyla Çetinsoy 8- ÜYELERİMİZ Duygu Demirayak Çeviker < 10- OBJEKTİF Hülya Aybek 11- TÜRKİYE DEN; Bursa Timur Özkan 13- DÜNYADAN; Ermenistan Arzu Özgen 16- TADI DAMAĞIMDA: İki Yakadan Erdem Engin 17- GEZ/YAZ İbrahim Berksoy, Gülcan Acar 17- ANKARA KÜTÜPHANESİ Abdullah Turhal, Timur Özkan 18- ANKARA/ANKARA; Ankara 1923 19- DİZELERDEN Cemal Süreya Kapak: Ankara Keçisi Naumann (Sayfa 152) 1893. ANKARA ÇĐĞDEMĐ ANKARALI GEZGİNLER BÜLTENİ Ankaralı Gezginler elektronik iletişim grubu tarafından yayınlanır. Ücretsizdir. Burada yayınlanan yazı, haber, fotoğraf, resim vb kaynak gösterilerek ve sahiplerinden izin alınarak kullanılabilir. Editör: Timur Özkan, ozkantimur@yahoo.com http://groups.yahoo.com/group/ankaraligezginler ankaraligezginler@yahoogroups.com ANKARA ÇĐĞDEMĐ hakkındaki her türlü görüş, eleştiri ve önerilerinizi, bültenimizde yayımlanmasını istediğiniz etkinlik haberlerinizi ve de Ankara dan, Türkiye den Dünya dan gezi yazılarınızı ozkantimur@yahoo.com adresine bekliyoruz. ANKARA ÇĐĞDEMĐ 'nin önceki sayılarını; grubumuzun ana sayfasındaki Files'dan E-dergi "Ankara Çiğdemi" klasörünü veya http://groups.yahoo.com/group/ankaraligezginler/files/%20e- Dergi%20%20%22Ankara%20Cigdemi%22/ adresinden ilgilendiğiniz sayıyı tıklayarak okuyabilirsiniz. Eğer açılmıyorsa dosya adı üzerinde sağ klikle Yeni Pencerede Aç yapabilir, bilgisayarınıza indirmek için aynı şekilde sağ klikle Hedefi Farklı Kaydet, yazdırmak için ise Hedefi Yazdır fonksiyonlarını kullanabilirsiniz. Bültenlerimiz dergi formatında tasarlandığından booklet olarak baskı alırsanız, 20 sayfalık bir dergi olarak okuyabilirsiniz. Ankara Çiğdemi nin tüm sayılarını, medya destekçimiz www.fotogezgin.com sitesinden de takip edebilirsiniz

Editörden Timur ÖZKAN ozkantimur@yahoo.com Ankaralı Gezginler Grubu nun değerli üyeleri; ANKARA ÇİĞDEMİ, 14. sayısına ulaştı. İlk sayıdan bu yana, geniş bir katılımla hazırlamaya özen gösterdiğimiz bültenimizin bu sayısında da, birçok üyemizin emeği var. Öncelikle katkı yapan tüm üyelerimize en içten teşekkürlerimi sunarım. Her zaman olduğu gibi Ankara dan ve grubumuzdan kısa haberlerle başlayan bu sayımızın Üyelerimiz sayfalarında, bir süre önce Gezginler Kulübü nün düzenlediği 3. Geleneksel Evliya Çelebi Gezi Yazısı yarışmasında, Jüri Özel Ödülü alan Duygu Demirayak Çeviker ile yaptığımız söyleşi yer alıyor. Hatırlayacağınız gibi aynı yarışmada ikinci olan Onur Ataoğlu nu geçen sayımızda, teşvik ödülü alan Mehmet Fatih Koca yı ise 9. sayımızda tanıtmıştık. Objektif sayfalarımızın bu sayıdaki konuğu ise, ilginç denemelerini ABD den gönderen üyemiz Hülya Aybek. Bu sayının gezi yazılarına gelince; Arzu Özgen Ermenistan izlenimlerini bizlerle paylaşırken Türkiye sayfalarımızda Timur Özkan Bursa yı yazdı. Bu arada, sırası gelmişken belirtelim, 12. sayımızda yayınladığımız ve olaylar başlamadan kısa bir süre önce bu ülkeyi gezen Olcay Özgen ve Nedim Ozan Tekin in hazırladığı İktidarının 41. Yılında Kaddafi nin Libya sı adlı dosyamız çok ilgi gördü. Kaçıranlar, grup sayfalarımızdan Ankara Çiğdemi dosyası altında, 12. sayıyı tıklayarak bu ilginç dosyayı okuyabilirler. Dergimizin sürekli köşelerinden; Belkıs Ceyla Çetinsoy un hazırladığı Gez/Dinle de, Gülcan Altan ın Kafkasya ezgilerini ve Erdem Engin in hazırladığı Tadı Damağımda da bu defa Ege nin İki Yakası nın ilginç tatlarını keşfediyoruz. Diğer sürekli köşelerinden Gez/Yaz da ise, iki değerli üyemizin yeni yayınlanan iki kitabına yer verdik. Gülcan Acar ın Safranbolu da Zamanın Renkleri adlı kitabı Karabük Valiliği, İbrahim Berksoy un Gezginin Poetikası adlı kitabı ise Kurgu Kültür Merkezi tarafından yayınlandı. Ankara Kütüphanemizde de bu yıl raflara çıkan iki yeni kitap yer aldı, bu köşemizde; Abdullah Turhal ın Ankara 1402 ve Timur Özkan ın Ankara Çiğdemi adlı kitaplarını tanıtıyoruz. Ankara/Ankara sayfamızda ver verdiğimiz ve Feridun Kandemir in 1923 Ankara sını anlattığı yazıyı da ilgiyle okuyacağınıza inanıyoruz. Ankara Çiğdemi nin 14. sayısı, Cemal Süreya nın Ankara yı anlattığı Oteller, Hanlar Hamamlar için Sürekli Şiir adlı dizeleriyle sona eriyor. Sevgili gezginler gerek bu sayı hakkındaki görüş ve eleştirilerinizi gerekse bundan sonraki sayılar için önerilerinizi grup üzerinden veya ozkantimur@yahoo.com adresine yazarak iletebilirseniz memnun oluruz. Ayrıca bültenimizin bundan sonraki sayılarında yer almasını istediğiniz kişisel etkinlik haberlerinizi ve daha önce yayımlanmamış Dünyadan, Türkiye'den, Ankara'dan gezi yazılarınızı da aynı adrese bekliyoruz... 1 Ocak ta yayınlanacak 15. sayımızda buluşmak üzere, hoşça kalın

Kısa/Kısa Türkiye nin Dünya Kültür Mirası 10 oldu İnanılır gibi değil Paris te toplanan, UNESCO Dünya Mirası Komitesi, Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi nin Dünya Mirası Listesi ne girmesine karar verdi. Edirne nin listeye girmek için gerekli bütün özelliklere sahip olduğu ve koruma durumuyla ilgili olarak alınmış önlemlerin de yerinde olduğu belirtilen öneri raporunda, Selimiye Külliyesi, Mimar Sinan ın yaratıcı dehasının en yüksek ifadesi olarak nitelendirildi. Böylece Türkiye deki UNESCO Dünya Mirası varlıkları sayısı 9 dan 10 a çıkarken, aynı toplantıda Kolombiya (Kahve ekim alanı), Sudan (Mereo Adası), Ürdün (Vadi Rum), İtalya (Lombard Alanı) ve Almanya dan (Fagus Fabrikası), seçilen beş yeni varlıkla birlikte dünyadaki toplam UNESCO Mirası varlığı sayısı 936 ya ulaştı. 3 kentimiz daha 'yavaşladı' Polonya''da düzenlenen Yavaş Şehirler" "Cittaslow" Genel Kurulunda Akyaka (Muğla), Yenipazar (Aydın), Gökçeada (Çanakkale). İzmir'in Seferihisar ilçesinin ardından Cittaslow ağına kabul edildi. Böylece Türkiye nin ilk yavaş şehri Seferihisar la birlikte dört şehrimiz salyangoz amblemine sahip olurken dünya genelinde 18 ülkeden 120 yavaş şehir bulunuyor. Hürriyet Ankara'dan: Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Enformatik Enstitüsü bünyesinde kurulan University Ranking by Academic Performance (URAP) Araştırma Laboratuarının, Üniversiteler 2011 Yılı Akademik Performansa Dayalı Başarı Sıralama listesi açıklandı. Türkiye deki 125 üniversitenin, Makale sayısı, öğretim üyesi başına düşen makale sayısı, atıf sayısı, öğretim üyesi başına düşen atıf sayısı, toplam bilimsel döküman sayısı, öğretim üyesi başına düşen toplam bilimsel döküman sayısı, doktora öğrenci sayısı, doktora öğrenci oranı, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı olmak üzere toplam 9 kritere göre en yüksek puanı Hacettepe Üniversitesi alarak listenin zirvesin yerleşti. Hacettepe nin ardından ODTÜ 2., İstanbul Üniversitesi d e 3. oldu. Ankara Üniversitesi 4.,Gazi Üniversitesi 5., Ege Üniversitesi 6., Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü 7., İstanbul Teknik Üniversitesi 8., Atatürk Üniversitesi 9., Erciyes Üniversitesi 10., Bilkent Üniversitesi 11., İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü 12., Boğaziçi Üniversitesi 13., Sabancı Üniversitesi 14., Dokuz Eylül Üniversitesi 15., Ondokuz Mayıs Üniversitesi 16., Çukurova Üniversitesi 17., Akdeniz Üniversitesi 18., Fırat Üniversitesi 19., Başkent Üniversitesi 20. sırada yer aldı. M. Cengiz Tümer in fotoğraf sergisi Grubumuz üyelerinden M. Cengiz Tümer, Sırt Çantamdaki Avrupa" adlı fotoğraf sergisiyle, Urla Belediyesi ve Urla Sanat Gönüllüleri tarafından 6-23 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen 2. Urla Sanat Gecelerine katıldı Ankara dördüncü kez Türkiye nin en yaşanabilir kenti seçildi CNBC-e Business dergisi tarafından her yıl düzenlenen ve kentlerin 28 farklı kritere göre değerlendirildiği Türkiye nin Yaşanabilir Kentleri araştırmasında; Ankara dördüncü kez birinci oldu. Ankara ekonomi ve eğitim verileriyle Türkiye nin en gelişmiş, sağlık altyapısıyla da ikinci en gelişmiş kenti olurken. Kültür sanat verileriyle ise dördüncü sırada yer aldı ve bu yıl 59 puan toplayarak, en yakın rakibi Antalya ya 4.7 puan fark attı. İşte ilk 10: 1 Ankara, 2 Antalya, 3 Eskişehir, 4 Trabzon, 5 Isparta, 6 İstanbul, 7 Bolu, 8 İzmir, 9 Artvin, 10 Sinop Ankaralı Gezginler yazmaya devam ediyor Ankaralı gezginler gezmeye ve yazmaya devam ediyor. Bu dönemde; Hürriyet Seyahat ekinde yayımlanan Yılmaz Uluser in Norveç in en güzel fiyordu Sogneyford (25 Temmuz) ve İsmet İnce nin Yeryüzünün en Büyük Su Gösterisi; Viktorya Şelaleleri (5 Eylül) başlıklı yazılarından başka, Memlekent derginsin bu yaz yayınlanan 10. sayısında, üyelerimizden Anastasios Zimbiridiakis, Metin Denizmen ve Timur Özkan çeşitli Yunan Adalarını yazdılar.

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı: 14, Ekim 2011) Hece dergisi Gezi özel sayısı Aylık edebiyat dergisi, Hece, yılda iki kez yayınladığı özel sayılarının sonuncusunu Gezi ye ayırdı. Dünden Bugüne Gezi, Gezi Edebiyatı ve Dili, Gezginler ve Gezileri, Gezginlerin İzleri adlı bölümlerden oluşan özel sayı kapsamlı bir kaynakçayla son eriyor. www.hece.com.tr Ulucanlar Cezaevi müze oldu 1925 de kurulan ve 2006 yılına kadar, aralarında birçok aydının ve politikacının da yer aldığı tutuklu ve hükümlerin yattığı Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi; müze, kültür ve sanat merkezi olarak yeniden düzenlenerek açıldı. Bülent Ecevit, Osman Bölükbaşı, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Deniz Gezmiş ve Muhsin Yazıcıoğlu gibi ünlü isimlerin kaldığı koğuşlarda şimdi bu kişilere ait eşyalar sergilenmeye başladı, Türkiye'nin ilk Cezaevi Müzesi olan Ulucanlar da ayrıca bir Ankara Kent Müzesi nin de açılması bekleniyor. Evliya Çelebi nin Seyahatname Sergisi British Council Türkiye Ofisi nin gezici olarak düzenlediği; Evliya Çelebi'nin Seyahatname Sergisi, Türkiye'nin birçok ilini ziyaret ettikten sonra, 10-18 Eylül 2011 tarihlerinde bir kez daha Ankara da açıldı. Panora AVM de düzenlenen sergiyi gezen üyemiz Onur Ataoğlu izlenimlerini grupla şöyle paylaştı: Dün Panora'daki Evliya Çelebi - Book of Travels sergisini ziyaret ettim. Serginin konsepti sadece Evliya Çelebi değil, gezginlik kültürü, gezginlik sayesinde 16. yüzyıldan bu yana milletler arası gerçekleşen kültür (ve hatta teknoloji) alışverişi idi. British Concil tarafından "derlendiği" için, daha çok Evliya Çelebi'nin Mısır ve Viyana izlenimleri ile (işin içinde Evliya Çelebi olmasa da), Osmanlı ve Britanya İmparatorlukları arasındaki ilişkilerden de bahsediliyordu. Bu bağlamda, Avrupa'dan (özellikle İngiltere'den) Osmanlı İmparatorluğu'na gelen önemli gezginlerin izlenimlerine de yer verilmiş (İstanbul'dan Londra'ya çiçek aşısını götüren Lady Mary, Thomas Dallam, Thomas Coryote vb) Sağlam bir konu bütünselliği olmasa da, vakti olanlara sergiyi gezmelerini ve seyyahlıkla ilgili sunuları görmelerini tavsiye ederim. Sergiye dâhil olmayan, Osmanlı İmparatorluğu'nu ziyaret eden iki önemli Avrupalı gezginle ilgili yazılarımı da paylaşmak isterim. İlki bir İngiliz (Arabistanlı Lawrence ile benzer bir misyonu taşıdığı için British Council sergide bahsetmek istememiş olabilir), Gertrude Bell: http://onurataoglu.blogspot.com/ search/label/harita Yazıyı okumasanız da, yazının sonundaki bağlantıdan Anadolu'nun 100 yıl önceki fotoğraflarını incelemenizi şiddetle tavsiye ederim. İkincisi, Danimarkalı ressam/gezgin Melchior Lorcke. Lorcke, Türkiye'yi gezmekle kalmamış (evet, Türkiye; 16. yüzyılda İstanbul'a gelen Lorcke, ülkeden Osmanlı İmparatorluğu olarak değil, Tyrkert olarak bahsetmiş) beş yıl kaldığı İstanbul'da çok güzel tahta baskı resimler yapmış: http://onurataoglu.blogspot.com/ 2008/07/jflgkjdfklj.html http://onurataoglu.blogspot.com/ 2008/09/kopenhag-mzelerindensanat-esintileri.html Şennur Demirer i kaybettik Grubumuz üyelerinden Filolog ve Fotoğraf Sanatçısı Şennur Demirer i (1961-2011) 19 Eylül de kaybettik. Yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak çok erken kaybettiğimiz değerli üyemizin ailesine, yakınlarına ve tüm üyelerimize başsağlığı diliyoruz. ANKARA ÇİĞDEMİ

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı: 14, Ekim 2011) Đkinci Yurtdışı Sergimiz Moskova da Açıldı; SENĐN GĐBĐSĐ YOK TÜRKĐYE! RTİB Rus Türk İşadamları Birliği ve Ankaralı Gezginler Grubu tarafından düzenlenen Senin Gibisi Yok Türkiye Sergisi, 23 Eylül 2011 tarihinde Moskova da açıldı Merkezi Moskova da bulunan, Rus Türk İşadamları Birliği (RTIB) ile birlikte ve Türkiye nin doğal ve tarihi zenginliklerinin tanıtılması amacıyla düzenlediğimiz Senin Gibisi Yok Türkiye Fotoğraf Sergisi 23 Eylül 2011 tarihinde açıldı. Grubumuz üyelerinden 38 fotoğrafçıya ait toplam 60 fotoğrafın yer aldığı sergi birer hafta süreyle, Moskova nın iki ayrı alışveriş merkezinde ziyaret edilebilecek. Metroplis AVM de düzenlenen açılış kokteylinde; önce RTİB Başkanı, sonra büyükelçi ve bir milletvekilinin kısa konuşmalarını takiben Başkan Ali Tunç Can, Büyükelçi Aydın Sezgin ve milletvekilleri Salih Kapusuz ve Yalçın Akdoğan hep birlikte kurdeleyi kestiler. Daha sonra sergi gezildi ve bu fotoğrafların mutlaka başka etkinliklerde de değerlendirilmesinin ve güzel bir Türkçe müzik eşliğinde hazırlanacak foto-sunumun RTİB in sitesine konularak diğer Türk/ Rus sitelerinden de link verilmesinin faydalı olacağı dile getirildi. Ayrıca, sergiyi gezenlere verilmek üzere bastırılan ve sergi fotoğraflarından oluşan katalogumuz çok ilgi gördü. Katalog, büyükelçilik, turizm müşavirliği, RTİB merkezi vb kuruluşlarda dağıtılmaya devam edecek. Bu sergideki sponsorlarımız; Rusya da faal, Megaron Đnşaat firmasının sahibi ve RTĐB Yönetim Kurulu Üyesi Semih Altındağ a, Megaron Facilities firmasının genel müdürü Kayhan Öztürk e, Altem Đnşaat firmasının sahibi Hüseyin Altun a, Tivoli Medya firmasının sahibi Adil Işık a, Metroplis AVM Müdürü Efe Baner e ve Arkadia AVM Müdürü Sebahattin Yavuz a teşekkür ederiz. ANKARALI GEZGĐNLER GRUBU

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı: 14, Ekim 2011) Hazırlıkları devam eden sergilerimiz; Tarihte Ankara Bu yıl 75. kuruluş yıldönümün kutlayan Ankara Üniversitesi nin Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi nin bu vesileyle 25-26 Ekim tarihlerinde düzenleyeceği Tarihte Ankara Sempozyumu kapsamında hazırlandığımız Tarihte Ankara temalı fotoğraf sergisi de aynı tarihlerde DTCF nin Farabi Salonu fuayesinde gerçekleştirilecek. MTA Doğa Tarihi Müzesi ndeki fosillerden ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi ndeki çeşitli tarihi objelerden başlayarak, Ankara nın tüm evrelerine ait günümüze ulaşan eserlerinden örneklerin yer alacağı bu sergi, Galat, Frig, Selçuklu, Ahi, Osmanlı ve Cumhuriyet Ankara sına ait eserlerden günümüz Ankara sına kadar uzanacak ve bu kapsamıyla bir ilk olacak. Koordinatörlüğü nü Timur Özkan ın yaptığı, Seçici Kurul unda Belgin Samurkaşoğlu, Emel Aşkın, Haluk Sargın, Murat Özsoy, Necati Ekmekçoğlu ve Olcay Özgen in görev aldığı sergide 25 civarında üyemizin 60 fotoğrafı sergilenecek. 6. Geleneksel Ankaralı Gezginler Koordinatörlüğü nü Emel Aşkın ın yaptığı, Seçici Kurul unda Ahmet Yay, Olcay Özgen ve Vedat Biner in görev aldığı 6. Geleneksel fotoğraf sergimiz 4-22 Kasım tarihleri arasında Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi nde düzenlenecek. Son başvuru tarihi 30 Eylül 2011 olarak belirlenen serginin seçici kurulu, 1 Ekim de toplanarak, sergilenecek fotoğrafları belirleyecek. Her yıl olduğu gibi bu yılda sergilenen fotoğraflarından hazırlanacak masa takvimlerimiz, LÖSEV yararına satışa çıkarılacak. Gez/Dinle Belkıs Ceyla ÇETĐNSOY cceyla@gmail.com GUNEF Gülcan Altan Kafkasya Halklarının Yürekten Gelen Işığı Ülkemizden bir sanatçının seslendirdiği Çerkez Müziği ile karşınızdayım bu sayıda. Kaybolmaya yüz tutmuş, alfabesi olmadığından Kiril Alfabesiyle yazılan Adige ve Abhaz dillerinde söylenen şarkılar dinleyeceğiz. Neşe, hüzün ve özlemi dile getiren sözler, etnik çalgı aletleriyle harmanlanmış ve caz tadında bir albüm çıkmış karşımıza. Kendisini dünyalı bir müzisyen olarak tanımlayan, Portekiz den Kafkasya ya uzanan geniş bir repertuara sahip olan Gülcan Altan; konservatuar mezunu olup Đstanbul Gelişim Orkestrası, Vedat Sakman, Alpay ve Melike Demirağ ile çalışmış. Gunef ilk albümü olmayıp, daha önce birisi ortak olmak üzere iki albüm çıkarmış. http://adamusic.com.tr/sanatci/78/gulcan_altan/anasayfa Albüm her yönüyle profesyonel bir ekip çalışmasının ürünü olup; tanıdık batı ve doğu çalgılarının yanında, üç telli Kafkas bağlaması panduri, bildiğimiz akordeonun kardeşi garmon ve koltukaltı davulu tabir edilen bizim davulun elle çalınanı doli gibi otantik çalgılar da kullanılmış. Ambalajından çıkan ve masalsı bir estetiğe sahip kitapçık ise özenle hazırlanmış. Her parçanın dilimize çevirisi yapılmış. Görsel tasarımcısına ait web sitesine bakınca yorumlarıma hak vereceksiniz: http://cerenaksungur.com/1691219/gunef-by-g-lcan-altan Gunef, Çerkezcede yürekten gelen ışık demekmiş. Kalbin derinliklerinden gelen sevgiyi, iyiliği ve ışığı anlatıyormuş. Azamat ve Sinane ile coşkuya kapılıp dans edecek, Gum Yi Wored ile Nart mitolojisine uzanacak, sürgünü anlatan Đstanbul Yolu anlamına gelen ağıt Yistanbulako ile yurtlarını terk etmek zorunda kalanların, ailelerini kaybedenlerin acısını hissedeceksiniz, ama kesinlikle bu albümü dinlemekten keyif alacaksınız. Albümü dinleyip, satın alabileceğiniz adres: http://adamusic.com.tr/salbumgoster.aspx?sanatciid=78&albumi D=356

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı: 14, Ekim 2011) Üyelerimiz Duygu Demirayak ÇEVĐKER duygudemirayak@gmail.com GEZMEK BENİM İÇİN BİR TUTKU Duygu Demirayak Çeviker i Gezgin Gözüyle serisinden çıkan kitaplarımızla tanımıştık. Daha sonra bazı gazete ve dergilerde çıkan gezi yazılarını okuduk. Son olarak Gezginler Kulübü nün düzenlediği "Evliya Çelebi Gezi Yazısı Yarışması"nda "Jüri Özel Ödülü geldi. Önce sizi biraz tanıyalım, Duygu Demirayak Çeviker kimdir? Ne iş yapar? Neden gezer? Gezmekten ne anlar? 1996 yılında ODTU Mimarlık Fakültesi'nden mezun oldum. 2007 yılına kadar SFMM Mimarlıkta Mimar Erkut Şahinbaş'la birlikte çalışma şansına sahip oldum. Aslında bana gezme fikrini aşılayan da kendisidir. Daha önceleri tatil deyince aklıma Paris ya da Roma'ya gitmek gelirken, O bambaşka bir dünya açtı önüme. "Biliyor musunuz, Kenya'ya bile gitmiş, vayyyy" diye imrenerek anlatırdım arkadaşlarıma hikâyelerini. 2007 yılında oğlum doğduktan sonra serbest çalışmaya başladım. Tabii bu bana istediğim zaman, gidebilme özgürlüğü verirken, diğer yandan da tatil süremin bir hayli kısalmasına sebep oldu. Gidiş ne kadar uzun sürerse sürsün en geç bir hafta sonra eve dönüyorum artık. Neyse ki nasıl Erkut Bey benim kanıma girdiyse, ben de oğlumun kanına girdim galiba. Birkaç ay bir yere gitmezse ne zaman tatile gidiyoruz diye sormaya başlıyor, İtalya, Fransa diye sayıklıyor daha şimdiden. Gezmek benim için bir tutku. Yaşama sevinci. Sıradan hayatımızın arasına sıkıştırdığımız bu ufacık kaçamaklar daha mutlu olmamızı sağlıyorsa bundan daha güzel ne olabilir ki? "Ne kadar yaşadığın değil, nasıl yaşadığın önemli" demişti bir seferinde çok sevdiğim bir büyüğüm. Geriye dönüp baktığımızda gündelik hayatımız yer etmiyor belleğimizde. Yaşadığımız farklılıklar aklımızda kalıyor sadece. Yolculuklarsa bence bu farklılığın temeli, onların her biri ayrı birer macera, heyecan, kısacası hayatın ta kendisi

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı: 14, Ekim 2011) Gideceğiniz yerleri nasıl seçiyorsunuz? Nereleri gördünüz ve nereleri görmek istiyorsunuz? Bundan sonra ilk geziniz nereye olacak? Bazen bir resim, bazense bir film etkiliyor beni. Aslında gerçek anlamda gezmeye başlamam bir filmle başlar. Leonardo Di Caprio'nun oynadığı The Beach filmiyle Nerede olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama o adaya gitmem lazım demiştim kendi kendime. İskandinav ülkeleri hariç Avrupa'nın tamamını, ABD, Rusya, Hindistan, Ukrayna, Kazakistan, Tayland, Singapur, Hong Kong, Fas, Senegal ve Gambiya'yı gezdim. Vietnem, Laos ve Nepal'se henüz görmediğim ama gitmeyi çok istediğim yerlerden birkaçı. Bir sonraki gezimse Tanzanya'ya olacak gibi. Ankaralı gezginlerle nasıl tanıştınız? Ankaralı olmak sizin için ne anlam ifade ediyor? Ankaralı gezginlerin ilk kitabı sayesinde onlardan haberim oldu. Kitabı elime alır almaz hemen üye olmak istemiştim ama işlerimin yoğunluğu sebebiyle birkaç sene beklemem gerekti. Ankara, her ne kadar Ankaralı olmasam da, benim yuvam. Nereye gidersem gideyim sonunda oraya dönmek hoşuma gidiyor. Gezi gruplarının işlevi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu bağlamda Ankaralı gezginler hakkında görüşünüz ve gruptan beklentileriniz nelerdir? Gezi grupları aynı heyecanı, aynı tutkuyu taşıyan bir grup insanın bir araya gelerek tecrübelerini paylaştıkları bir platform. Ankaralı gezginlerse bence bu grupların içinde en başarılı olanlardan biri, gerek yurtiçindeki, gerekse yurt dışındaki başarıyla gerçekleştirdiği sergiler de zaten bunu kanıtlıyor.

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı: 14, Ekim 2011) Objektif Hülya AYBEK hulyaaybek @gmail.com Tabiat Ana Sevince Tabiat Ana Hastalanınca

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı:14, Ekim 2011) Türkiye den Timur ÖZKAN ozkantimur@yahoo.com

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı:14, Ekim 2011) RUHANİYETLİ KENT BURSA Bitinya Kralı 1.Prusias, Roma ya karşı yıllarca savaştıktan ve en sonunda yenildikten sonra kendisine sığınan Kartaca Kralı Hannibal ve askerleri için yaptırdığı kentin, zamanla gelişerek, tarihin en büyük imparatorluklarından birine başkent olacağını bilemezdi. Adını, kurucusu Prusias ın adının zaman içinde Bursa ya dönüşmesinden aldığı rivayet edilen kent, bugün Türkiye nin dördüncü büyük kenti ve büyükşehir statüsündeki 16 kentinden biridir. Trakya daki Edirne ve İstanbul u saymazsak, ilk başkent Söğüt le birlikte Osmanlı nın Anadolu daki iki merkezinden biri olan ve 1335-65 yılları arasında imparatorluğun yönetildiği Bursa, sahip olduğu sayısız tarihi eseriyle, Osmanlı nın her döneminde önemli bir kent olduğu gibi bugün de tekstil ve otomotiv başta olmak üzere Türkiye nin en önemli sanayi kentlerinden biri olmuştur. Evliya Çelebi nin, Seyahatname sinde Ruhaniyetli Kent olarak tanımladığı Bursa, her şeyden önce modern ve çağdaş bir kent olarak karşımıza çıkıyor. Yüzlerce yıllık Osmanlı mirası eserler, Bursa nın Tophane, Hanlar Bölgesi, Yeşil ve Yıldırım semtlerinde yoğunlaşıyor. Kentin sırlarından ayakta kalan bir kısmıyla birlikte kale girişlerinden Saltanat Kapısı nın bulunduğu Tophane, Bursa nın öncelikle gezilen yerlerinden, buradaki kente yukardan bakan park alanında; İmparatorluğun kurucusu Osman Gazi ve Orhan Gazi nin türbeleriyle birlikte, II. Abdülhamit in tahta çıkışının 29. yıldönümünde açılan 33 metre yüksekliğinde bir saat kulesi de yer alıyor. Bursa deyince akla gelen ilk yer, 1400 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Ulu Cami dir. Sultanın, Niğbolu Savaşı nı kazanırsa 20 cami yaptıracağını vaat ettiği ancak kazandıktan sonra 20 kubbeli bu camiyi yaptırmakla yetindiği rivayet edilir. Kubbelerinden birinin cam olması ve aynı zamanda iç mekâna aydınlık veren bu cam kubbenin altında yer alan şadırvanıyla olduğu kadar olağanüstü hat işleriyle ve minberinin ahşap işçiliğiyle de çok ünlüdür. Hanlar Bölgesi olarak bilinen Ulu Cami nin çevresindeki hanlar ve kapalı çarşıların en ünlüsü ve zamanında Bursa daki ipek böcekçiliğinin merkezi olan Koza Han ın avlusundaki çayhaneler, tarihi merkezdeki gezimize kısa bir mola vermek için ideal bir fırsattır. Görkemli Taç Kapı sında girdiğimiz Koza Han ın üst kapısından çıktıktan sonra karşımıza tarihi Belediye binası çıkıyor. Bursa nın en güzel yapılarından biri olan ve 1879 yılında dönemin valisi Ahmet Vefik Paşa tarafından yaptırılan bina halen Belediye Meclisi Toplantı Salonu olarak kullanılıyor. Mimarı bilinmeyen bu görkemli binadan sonra, hemen yanında bunan ve Bursa yı ölümsüzleştiren ressam olarak tanınan Şefik Bursalı nın adını taşıyan sanat galerisini de gezebilirsiniz. Bu arada, etraftaki çeşitli bütçelere hitap eden lokantaların birinde Bursa Mutfağının bir numaralı lezzeti İskender Kebabı nı tatmak zamanı da geldi, geçiyor. 19. yüzyıl sonlarında, Bursalı Mehmet Oğlu İskender Efendi tarafından keşfedildiği için bu adla tanınan İskender den başka Bursa nın diğer meşhur lezzetlerinden kestane şekerini de unutmayalım ve bir sonraki kahve molamızı buna göre ayarlayalım... Tophane, Hanlar Bölgesi derken şimdi artık Bursa nın merkezi, Heykel Meydanı na gelmiş bulunuyoruz. Her ne kadar adı Cumhuriyet Meydanı olsa da halk arasında Heykel olarak anılan meydana adını veren ve 1927 de yapılan Atatürk heykelinin kaidesinde; Bu Aziz Heykelin Önünde Duran Türk, Hürmetle Eğil. O Milletini Kurtaran, Cumhuriyeti Kuran, Âleme Yeni Bir Tarih Yaratan Gazi Mustafa Kemaldir. yazıyor. Meydanda bulunan eski Adliye binası Bursa Kent Müzesi olarak düzenlenerek, bu alanda Türkiye nin sayılı örneklerinden birine dönüştürülmüş. Üç katlı binanın bodrum katında; Bursa el sanatları, zemin katında Bursa nın binlerce yıllık tarihini, çeşitli fotoğraf, maket ve orijinal objelerle sistematik biçimde anlatırken, üst katta Yaşam ve Kültürüyle Bursa temalı sergiler düzenleniyor. Müzenin, mükemmel tasarımını, zemin kattaki şık bir Kent Kahvesi tamamlıyor. Bursa nın içinden geçerek, Uludağ ın sularını Nilüfer Çayı na taşıyan Gökdere üzerindeki beş köprüden biri olan Irgandı Köprüsü de Bursa nın mutlaka görülmesi gereken yerlerinden. Adını 1442 de köprüyü yaptıran Irgandılı Ali nin oğlu Hoca Müslihiddin in babasından alan köprü, 1773 deki büyük yangında 1855 deki depremde ve 1922 deki Yunan işgalinde büyük zararlar görmüş, daha sonra uzun bir süre kaderine terk edilmiş ve nihayet 2004 de restore edilerek kültür merkezi olarak düzenlenmiş. Bir zamanlar Gökdere nin iki tarafında

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı:14, Ekim 2011) yaşayan Ermeni ve Türk mahallerini, bugün ise Osmangazi ve Yıldırım ilçelerini birbirine bağlayan köprünün ana özelliği, üzerindeki dükkânlarıyla dünyadaki sadece beş benzerinden biri olması. İtalya da iki (Floransa ve Venedik), Bulgaristan da (Lafço) ve İngiltere de (Bath) birer benzeri bulunan köprü üzerindeki dükkânlar şimdi hat, ebru, tezhip, minyatür, nakış, sedef, çini, ahşap oymacılık, Bursa bıçağı vb geleneksel sanatları yaşatan ustalara ve öğrencilerine ev sahipliği yapıyor. Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılan ve Timur yenilgisi sonrası, Osmanlı nın toparlanmasının bir göstergesi olarak değerlendirilen Yeşil Külliyesi nin medrese kısmı İslam Eserleri Müzesi olarak düzenlenmiş. Kentin bu kesiminde ilginç bir müze daha var. Otomotiv endüstrisinin böylesine geliştiği bir kentte bir araba müzesinin bulunması şaşırtıcı olmamalı. Eski bir ipek fabrikasında açılan Anadolu Arabaları Müzesi nde Roma dönemi savaş arabalarından kağnılara, faytonlardan ilk yerli otomobillere kadar pek çok araba görülebilir. Yıldırım Mahallesi ndeki Yıldırım Beyazıt ın türbesinin de bulunduğu Yıldırım Külliyesi nin; medresesi dispanser, Osmanlı nın ilk hastanesi kabul edilen Yıldırım Darrüşifası (hastane) ise göz hastanesi olarak kullanılıyor. Sırada Timurtaş Paşa Külliyesi var. Timurtaş Paşa nın türbesinden başka bir hamam ve bir camiden oluşan külliyede, altında bir şadırvanın bulunduğu ve dört sütunun taşıdığı ilginç minare görmeye değer. Burada tarihi mekanlara biraz ara vererek tekrar kent merkezine dönelim ve Bursa gezimize, üzerinde nostaljik bir tramvayın çalıştığı Cumhuriyet Caddesi boyunca devam edelim. İnönü Caddesi köşesinden bindiğimiz tramvay, bizi, yaya bölgesi olarak düzenlenen Cumhuriyet Caddesi boyunca devam eden seferini, Saraybosna daki ahşap çeşmenin bir benzerinin bulunduğu Atatürk Caddesi köşesinde bırakıyor. Burası aynı zamanda, Bursa nın en ilginç ismine sahip semti Şehreküstü nün başladığı yerler. Kent merkezine sırtını dönen bir yamaçta yer aldığı için böyle adlandırılan Şehreküstü nün turistik bir özelliği yok. Buradan kuzeye yönelerek, eski garajların yerine inşa edilen Kent Meydan a ve dolayısıyla Bursa nın bugününe dönebilirsiniz ama batıya devamla surların arkasına geçenler, kentin bir başka tarihi bölgesine, Muradiye semtine ulaşabilirler. Buradaki II. Muradiye Külliyesi nde, İstanbul başkent olmadan önce, Bursa da yaşayan son padişah olan II. Murat ın yaptırdığı medrese, hamam ve darrüşifadan başka II. Murat ın ve aralarında Cem Sultan ın da bulunduğu bazı şehzadelerin türbeleri ziyaret edilebilir. Muradiye de ayrıca külliyenin yakınındaki Şair Ahmet Paşa Medresesi nde açılan Uluumay Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi gezilebilir. II. Murat Külliyesi nden biraz daha batıda, Çekirge semtinde ise I. Murat Külliyesi yer alıyor. Çekirge semti ayrıca, Bursa yla özdeşleşen önemli bir geleneksel kültürü, Karagöz ve Hacivat ı yaşatıyor. Rivayete göre, sürekli birbirleriyle atışan duvarcı Hacivat ve demirci Karagöz ün bu atışmaları, çalıştıkları cami inşaatını yavaşlatınca, bunu duyan ve kızan dönemin padişahı Orhan Gazi tarafından idam ettirilirler. Ancak daha sonra bundan pişman olan padişahın üzüntüsünü, perde arkasındaki mum ışığında bu ikiliyi canlandıran Şeyh Küşteri unutturacaktır. Böylece doğan ve günümüze kadar ulaşan bu gelenek, Çekirge Caddesi üzerinde, Karagöz ve Hacivat la birlikte, oyunlarda yer alan diğer karakterlerin çini rölyefleriyle anıtlaştırılmış. Anıtın arkasındaki, Karagöz kurslarının ve gösterilerinin de düzenlendiği Karagöz Evi nde ise Metin And ın 61 parçalık Karagöz figürleri koleksiyonu görülebilir. Bursa da gezilecek görülecek daha çok yer var, bir hafta sonuna sığdırabildiğimiz buralar haricinde, Türkiye nin 4,766 metre uzunluğundaki ilk teleferik hattıyla Uludağ ın 2543 metrelik zirvesine çıkabilirsiniz. Bursa nın yakın çevresinde; Ankara yolundaki Cumalıkızık köyünün 300 yıllık açık hava müzesi atmosferinde Osmanlı kültürünün, bir başka iyi korunmuş yerleşim yeri olan, Marmara Denizi kıyısındaki Trilye de (Zeytinbağı) ise Rum kültürünün izlerini sürebilirsiniz. Adını dünya zeytinyağıyla duyuran Trilye ye giderken, Osmanlı dan bugüne, kenti İstanbul a bağlayan bir liman olan Mudanya da; 1922 de, Kurtuluş Savaşı nı sonlandıran anlaşmanın imzalandığı Mütareke Evi ni gezebilirsiniz. Bursa da ayrıca kendi adını taşıyan gölüyle olduğu kadar çini nin başkenti olarak tanınan İznik i ve İznik le birlikte Bursa nın iki mavi gözünden bir olarak nitelendirilen Uluabat Gölü nün kenarındaki Gölyazı nı da programa almakta fayda var. Bursa da son olarak, Ankara yolundaki İnegöl ün yakınlarında bulunan doğa harikası Oylat Mağarası nı görebilir, İnegöl ün meşhur köftesini tadabilirsiniz. Otobüsle Ankara ya dört ve İstanbul a ise üç saat uzaklıkta bulunan Bursa ya uçakla ulaşım pek cazip değil. Gerçi Yenişehir de bir havaalanı var ve buraya İstanbul dan bazı uçak seferleri düzenleniyor ama uçuştan önce havaalanında bekleme ve Yenişehir e gidiş geliş süreleri de dikkate alındığında, Ankara için Eskişehir den yüksek hızlı tren, İstanbul için Mudanya dan feribot bağlantılı otobüs seferleri çok daha cazip oluyor.

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı:14, Ekim 2011) Dünyadan Arzu Özgen ozgen@bilkent.edu.tr KOMŞUDA DÖRT GÜN Çok kısa bir sürede planladığımız Ermenistan gezimize uçakla ve sorunsuz bir şekilde ulaştığımız Tiflis ten başlıyoruz. Gece yolculuğundan sonra, sabah soğuğunda ve uykusuz bir şekilde Erivan a gitmek için sabah kalkacak olan minibüsü beklemek çok eğlenceli olmuyor. Sabah saat 9.30 civarında başlayan minibüs yolculuğumuz, sınırda verilen vize işlemleri ve Ermenistan ın Lori bölgesindeki mola dâhil yaklaşık 5 saat sürüyor. Molada uykusuzluğumuza rağmen Lori nin çok güzel bir bölge olduğunu fark ediyoruz. Öğleden sonra 14.30 sularında Erivan a varıyoruz. Gezimizi her zaman Lonely Planet kitaplarını kullanarak planladığımız için Erivan da kalacağımız Envoy Hostel i de oradan buluyoruz ve hostele varıp, çantalarımızı fırlatıp derhal şehri biraz keşfe çıkıyoruz. Birkaç dakika içerisinde şehrin merkezindeyiz ve o gün Pazar yani tatil günü olmasına rağmen çok tenha olduğu hemen dikkatimizi çekiyor ve şaşırıyoruz ama zaten ülke nüfusu ne kadar ki, sadece 3,3 milyon. Bu tenha şehir merkezini turlarken ertesi akşam Erivan Müzik Festivali kapsamında Goran Bregoviç konseri olduğunu öğreniyoruz ve koyu birer hayranı olarak derhal konser biletlerimizi alarak mutlu oluyoruz. Ertesi akşam da Erivan halkı ile birlikte 2,5 saat süren harika bir konser dinliyoruz, genelde kendi halinde sessiz sakin görünen Ermenilerin Goran Bregoviç in ritmik parçalarında oldukça coştukları, yerlerinde duramadıkları ve bu yönden Türklere çok benzedikleri gözümüzden kaçmıyor. Erivan da Goran Bregoviç konserinden sonra en fazla zevk aldığım şeylerden bir tanesi de Maştots caddesindeki kapalı pazarı gezmek oluyor. Satıcılar birşeyler almanız için gözünüzün içine baksalar da kesinlikle çok yapışkan davranıp rahatsız etmiyorlar. Burada hemen dikkatimi çeken şey sattıkları meyve sebzelerin çok taze göründüğü oluyor ve biz de biraz mandalina ve elma alıyoruz. Bu arada, birgün Erivan a yolunuz düşerse mutlaka bu pazardan cevizli sucuk alıp yemelisiniz, lezzetine doyamayacaksınız. Bir Türk olarak Erivan da görmek isteyeceğiniz yerlerden birisi de Tsitsernakaberd yani Ermeni Soykırım Müzesi. Müzeyi gezmeye başlamadan önce nelerle karşılaşacağınızı merak ediyorsunuz, hatta yine bir Türk olarak biraz geriliyorsunuz ama müze girişinde Türk olduğunuzu öğrendikleri halde sizi oldukça güleryüzlü bir şekilde karşılayan görevliler üzerinizdeki endişe ve tedirginliği hafifletiyorlar. Gezmeye başladığımızda en fazla dikkatimizi çeken şey duvarlardaki büyük fotoğrafların altında yapılan açıklamalardaki dilin oldukça sade ve hiç kimseyi suçlar tarzda olmadığı. Olayların herhangi gereksiz ve duygusal bir yorum katılmadan olduğu gibi aktarıldığını farkediyoruz. Müze kapanmak üzere olduğu halde bizi içeri alan görevlilere aynı şekilde güleryüz ve kibarlıkla karşılık vererek dışarı çıkıyoruz. Burada yeri gelmişken Ermeni halkın Ermenistan a turist olarak giden Türklere nasıl davrandığına kısaca değinmek istiyorum çünkü gezi sonrası bizim en sık karşılaştığımız soru size nasıl davrandılar peki? sorusu oldu. İçtenlikle söylemeliyim ki daha önce gittiğim ve gezdiğim ülkeler arasında Türk olduğumuzu belirttiğimizde bize en sıcak ve yardımsever davranan birkaç milletten birisi Ermeniler oldu. İletişime çok açık olmaları, çoğunun İngilizce konuşuyor veya en azından anlıyor ve yardıma hazır olması gezimizi kolaylaştırdı. Pekçok kereler Ermenistan ı gezme kararımızın çok isabetli olduğunu düşündüm. Erivan da bulunduğumuz üçüncü gün Ermenistan ın en büyük ve görkemli manastırı olan Echmiadzin i geziyoruz. Erivan a 21 km uzaklıkta bulunan bu ünlü manastıra şehir merkezinden kalkan bir minibüsle kolayca gidip dönebiliyorsunuz. Echmiadzin Ermenistan ın Vatikan ı olarak biliniyor çünkü burası 180 340 yılları arasında Ermenistan ın başkenti imiş ve Hıristiyanlık tüm Ermenistan a buradan yayılmış. Echmiadzin aslında kasabanın adı ama burası Ermenistan ın en büyük katedrali ile tanınıyor doğal olarak. Katedral büyük bir park içerisinde ve burada birkaç dini yapı daha bulunuyor. Parka girince büyük bir heykel ile karşılaşıyorsunuz, bu heykel 2001 yılında Papa II. Jean Paul ün ziyareti anısına yapılmış. Park içerisindeki en görkemli yapı sözünü ettiğim Mayr Tachar ana katedrali. Bu katedral 19. Yüzyılda yapılmış ve giriş kapısının etrafı ve içerideki taş işçiliğine hayran kalıyorsunuz. Bahçede oturup bir müddet etrafı seyretmek ve gözlemlemek, oradaki havayı solumak insana keyif veriyor.

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı:14, Ekim 2011)

ANKARA ÇĐĞDEMĐ (Sayı:14, Ekim 2011) Katedralden çıkıp Erivan minibüsüne binmek için cadde boyunca biraz yürüyoruz, karnımız aç olduğu için yiyecek birşeyler aranmaya başlıyoruz. Çok kalabalık küçük bir dükkân dikkatimizi çekiyor, dükkân bir dolup bir boşalıyor. Bütün halk burada yediğine göre ucuz ve iyi bir yer olmalı diye düşünüp oraya yöneliyoruz ve bir bakıyoruz ki lahmacun, çiğ börek tarzı şeyler yapıp satan bir yer. Lahmacuna Ermenilerin de lahmacun dediklerini orada keşfediyoruz ve çoğunluğun lahmacun yediğini görünce biz de lahmacun yemeye karar veriyoruz, dükkândaki gerek satıcılar, gerek müşteriler bize yer açma konusunda çok yardımcı oluyorlar, güleryüzlülükleri ve yardımseverlikleri dikkatimizi çekiyor. Erivan da kalan zamanımızı şehri genel olarak gezmeye, caddelerinde, sokaklarında bol bol yürümeye ayırıyoruz. Kafeteryalarla dolu Abovyan Poghots u (cadde) geçtikten sonra Hanrapetutyan Hraparak yani Cumhuriyet Meydanına geliyoruz. Etrafı büyük ve görkemli binalarla çevrili güzel bir meydan burası. Daha sonra Erivan merkezini çevreleyen Sarian Poghots u yürüyoruz ve bu cadde Moskovian Poghots a bağlanıyor. Moskovian Poghots un solunda merdivenleri yukarılara kadar uzanan ve iki tarafı çiçeklerle bezenmiş olan Kaskad ı görüyoruz. Her katı ayrı bir sanat galerisi olarak düzenlenmiş olan Kafesjian Kültür Merkezi nin en tepesine ulaştığınızda çok güzel bir şehir manzarası yakalıyorsunuz. Kaskad ın tam karşısında Opera Meydanı, arkasında da Opera binası bulunmakta. Havanın güzelliği Erivan da bol bol gezebilmemize ve bir sürü yeri yürüyerek keşfetmemize yaradı. Böylelikle bir şehri gezmenin en güzel yolunun yürümek olduğunu bir kez daha anladık. Ama daha önemlisi bu hemen yakınımızdaki uzak komşu hakkında önyargıların yanlış olduğunu anladık Tadı Damağımda Erdem ENGĐN poztas09@yahoo.com O YAKADAN BU YAKAYA DOYUMSUZ TATLAR Hangi yakaya geçerseniz geçin tatlar muhteşem... İster bu yakada olun, ister atlayın karşı yakaya geçin, orada deneyin: Aynı doyumsuz tatlar. Küçük bir çocukken yediklerimin nerenin tadı olduğunun farkında değildim, anneannemin tatlarıydı onlar. Zaten sonrasında da arada çok fark olmadığını gördüm. Küçücük yaşta bu topraklara gelen anneannem de bizi hangi tatlarla buluşturduğunun farkında mıydı bilmiyorum, büyüklerinden öğrendiğini uygulamaktaydı muhtemelen, belki de bu topraklara o tatlarla bağlandı... O zamanlar otların şifalarını falan bilmezdik, zeytinyağında kavrulmuş bin bir çeşit otu yoğurtlu-yoğurtsuz bandıra bandıra yerdik. "Gizli Medis" piştiğinde bayram eder, ev ekmeği yemek için bayram sabahlarını heyecanla beklerdik. Sonrasında biraz bilinçlenince anneannemle beraber girdik mutfağa, o yaptı ben çektim, yazdım, tattım, bir gün sizlerle paylaşacağımı bilmeden. Şimdi aramızda olmasa da, Selanik- Aydın yolculuğunda kim bilir ona da kimden kalmış bu tatlarla ölümsüzleştiğini düşünüyorum. Birinci tarifimiz "Dalgan Köftesi": 1 bağ dalgan otu nam-ı diğer her derde deva ısırgan otu güzelce yıkanır (bu işlem için eldiven takmanız tavsiye edilir), 2 adet pırasayla birlikte ince ince kıyılır. 1 su bardağı un, 1 su bardağı mısır unu bir miktar su ile karıştırılıp bulamaç haline getirilir ve otlu karışım ilave edilip karıştırılır. İsteğe göre tuz ve toz kırmızıbiber eklenir. Kızgın zeytinyağında yassı iri köfteler halinde altlı üstlü kızartılır. Yoğurtla servis yapılır. İkinci tarifimiz "Gizli Medis", Selanik'in sütlü tatlı böreği. Biraz zahmetli görünse de denemeye değer. Tatlının şerbetinin soğuk olarak dökülmesi gerektiğinden öncelikle şerbet hazırlanmalıdır. Bunun için, 2 bardak toz şeker ve 1.5 bardak su karıştırılarak kaynatılır. Şeker iyice eridikten sonra içine yarım limon sıkılıp karıştırılıp ocaktan alınır ve soğumaya bırakılır. Hamur için 3.5 bardak un, biraz tuz, 2 yemek kaşığı sıvı yağ ve aldığı kadar suyla karıştırılarak kulak memesi kıvamına gelene kadar yoğrulur. Hamur, 10/12 adet yumurta büyüklüğünde bezelere ayrılır. Bezeler yaklaşık 20 cm çapında açılır, üzerlerine eritilmiş tereyağı sürülerek üst üste konur, altılı olarak iki gruba ayrılır. Yağlamış olduğumuz iki grup bezeyle tepsi büyüklüğünde 2 adet yufka açılır. Bu arada tatlının muhallebisi hazırlanır. Bunun için 4 bardak süt ve 3 yemek kaşığı un ile birlikte karıştırılarak kaynatılır. Pişmesine yakın 1 çay bardağı toz şeker ilave edilir. 10 dakika bekletilen muhallebinin içine teker teker 3 yumurta kırılarak çırpma teliyle karıştırılır. Yağlanmış fırın tepsisine birinci yufka konur üzerine hazırlamış olduğumuz muhallebi dökülerek her tarafa eşit miktarda gelecek şekilde yayılır. Üzerine açtığımız diğer yufka konur, kalan tereyağı üzerine gezdirilir. (Yufkanın kenarları içe doğru kıvrılarak muhallebinin taşması önlenir.) 180 derecede, önceden ısıtılmış fırında 25 dakika üzeri pembeleşinceye kadar pişirilir. Sonrasında, üzerine soğuk şerbet dökülür, soğumaya bırakılır ve soğuk olarak servis yapılır.

Gez/Yaz Timur ÖZKAN ozkantimur@yahoo.com GEZİNİN POETİKASI, İbrahim Berksoy 143 Sayfa, (14x20) Kurgu Kültür Merkezi İnternette küçük bir dünya turu, müzelerde sanal geziler, ağda dolaşan birbirinden çekici Powerpoint sunuları, ses ve görüntü efektleri, masa üzerine yığılmış gezi dergileri, fotoğraflar, kitaplar, haritalar vb. Bizi bulunduğumuz odadan çıkarıp gerçek bir yolculuğa, bedenimizle yapılan bir geziye çıkarmayacaksa bence yanılsamadan başka bir işe yaramaz. Bedensiz gezintiler in tatsız tuzsuz bir çorbadan ne farkı var ki? Kaldı ki ortada çorba bile yok!.. (Ön kapaktan) Böyle bir manifestoyla başlayan kitap yazarın, İspanya nın Valencia kentiyle Sao Paula dan Rio de Janerio ya Brezilya da yaptığı yolculuğunun izlenimlerinden oluşuyor. www.ibrahimberksoy.com.tr SAFRANBOLU DA ZAMANIN RENKLERİ, Gülcan Acar 120 Sayfa, (21x20) Karabük Valiliği İnsan, doğup büyüdüğü kentin sokaklarında dolaşırken, insan mı mekânı yaratır, mekân mı insanı? sorusu geliyor aklına Oyunlar oynadığımız, sokaklarında gezinip koşuşturduğumuz O kentlerde, hafızalarda kalan fotoğraf karelerinin içinde fark etmeden büyümedik mi hepimiz? Ben de Safranbolu gibi örnek bir kentte doğup, tarih kokak sokaklarında yoğruldum Bu kente duyduğum aşk ve hayranlık duygusu ile emanetimiz olan kültür-tarih hazinesini korumak, konuklarla paylaşmak, gelecek kuşaklara taşımak en önemli hedefim haline geldi, daha o yıllarda (Önsözden) Ankara Kütüphanesi Timur ÖZKAN ozkantimur@yahoo.com ANKARA 1402, Abdullah Turhal 160 Sayfa, (19x24) Altar Askeri Tarih Araştırmaları, Maket, Figür ve Savaş Oyunları Ankara bazılarının iddia ettiği gibi, hiçbir cazibesi olmayan, sıkıcı bir şehrin ötesinde, tarih boyunca gizemli ve önemli bir şehir olmuştur. Hem Osmanlı Devleti nin, hem de Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşunda önemli rol oynayan, gizemlerini haykırmayan, saygıyı hak eden bir şehirdir. Umuyorum, siz de bu şehre ve tarihine farklı bir gözle bakabilir, gizemlerini anlamak için biraz hareketlenerek çaba göstermeye başlayabilirsiniz. Bugün yaşadığınız yerlerden geçmişte kimlerin geçtiğini bilmek heyecan verici değil midir? cümleleriyle başlayan kitap Ankara nın köklü tarihinin en ilginç dönemlerinden olan Ankara Savaşı na ışık tutuyor. Kendisini tarihin ve maketlerin gizemli dünyasına adamış bir araştırmacı olan kitabın yazarı, şimdiye kadar maket, savaş ve tarih konularında dört kitap yazmış ve bir kitabı da tercüme ederek Türkçeye kazandırmış. ANKARA ÇİĞDEMİ, Timur Özkan 80 Sayfa, (20x22) Ankara Kulübü Yayını Ankara Kedisi, Ankara Keçisi, Ankara Tavşanı, Ankara Güvercini, Ankara Armudu gibi adı Ankara yla anılan, Ankara deyince hemen akla gelen Ankara nın önemli sembollerinden bir olan ve de diğerlerinden farklı olarak Ankara adını uluslararası literatürde de taşıyan Ankara Çiğdemi nin. Latince adı Crocus ancyrensis (Crocus: Çiğdem, Ancyrensis: Ankaralı). Ankara Çiğdemi aynı zamanda endemik bir çiçek ve Ankara adının olduğu kadar güzel neslinin de uluslararası literatürde yaşatılması bakımından daha özel bir ilgi ve özeni hak ediyor. Bu araştırma kitabı, hakkında özel olarak hazırlanmış yazılı ve görsel başvuru kaynağı bulunmayan Ankara Çiğdemi ne ait çeşitli kaynaklarda yayımlanmış veya hiç yayımlanmamış bilgi ve belgeleri bir araya getiriyor.

Ankara/Ankara ANKARA, 1923 Feridun Kandemir Camları kırık, yayları kopuk, döşemeleri sökük, boyaları harap, kirli vagonlarda sarsıla sarsıla, kah yorulmuş tabu tuvanı kesilmiş gibi inliye inliye, homurdana homurdana dağbaşlarında, sırtlarda durarak; kah atları azmış bir araba gibi bayırlardan kayarak kuş uçmaz, kervan geçmez bozkırlar aşarak, sabahleyin varmamız gelen yere ortalık karardığı zaman güç ulaştık: -Ankara! Memurlar bağırmasalar lokomotifimizin bir köy istasyonunda nefesi kesildi sanacaktım. İki yanımızdaki bataklıklardan gelen kurbağaların yırtık seslerini işitmekten, kulaklarımız; şehire çıkan bu harap yolun düşmeden basılacak selametli yerini beyhude aramaktan, gözlerimiz usandı. Şehrin ışıklarını arıya arıya yorulduk. Şimdi hedefi meçhul, istikameti meçhul bir seyahate çıkmış bir kafile halinde ellerimizde çantalarımız, heybelerimiz soluya soluya yokuşu çıkıyoruz. Açız, yiyecek yok. Yorgunuz yatacak yer yok. - Burada aşçılar yatsıdan sonra kaparlar. - Bir lokma ekmek de mi bulamayız? - Fırından sorduk, bitmiş. - Ya otel? - Üç otel var, dolu. Hanları bir dolaşın. Ve dolaşa dolaşa bir hanın, şişesi kırık, fitili tüten bir gaz lambasiyle aydınlatılmış havasız odasının bir köşesine serilen kambur bir şilteye uzandım. Çok güç, zor gelen bir sabah. Başında kocaman bir kalpak, ayağında kilot pantalon, dizlerine kadar çıkan tiftik çoraplarla karşıdan geleni tanıyacağım: - Ooo... Hamdullah Suphi! Ve adım başında hep aynı kıyafette dostlar, aşinalar. - Tunalı Hilmi! - Necati! - Refik Şevket! Karaoğlan'dan Meclise giden bu kaldırımları bozuk, toz toprak içindeki kasaba yolunu, kahve, berber, aşçı, nalbur, kundura yamacısı, eczahane, helvacı dükkanlarını brer birer geçiyoruz. Ankara sokaklarında tek kadına rastgelmek imkanı yok. Yıkık bağ kulübelerinden bir merkep sırtında, yahut yaya şehre inen mebuslar.. Ne sessiz şehir! Otomobil kornesi, satıcı yaygarası!.. hayır, hiç bir şey yok. Meclisin karşısındaki Millet Bahçesi nin sayılı bodur ağaçlarından birinin altında oturuyor ve önümüzdeki yoldan kalkan toz bulutları içinde kayboluyoruz. Bu hale alışmış olanlar mırıldanıyorlar: - Burası da olmasa. ***

Vilayet Konağının üst katındayız: Geniş sofanın karşılıklı kapılarına yapıştırılmış kağıtlar: ( Dahiliye Vekaleti), (Şer iye Vekaleti), (Adliye Vekaleti).. Bütün vekaletler yan yana odalarda.. Kiminde bir, kiminde iki katip var. Koridor bomboş, hatta ekseriya odalar bomboş. Büyük Milet Meclisi içtima ettiği saatlerde vekiller de Mecliste bulunduklarından zaten eshabımesalih denen sınıftan o sıralarda eser bulunmadığından ortalıkta ses seda yok. Yalnız Büyük Millet Meclisi koridorları canlı. İçtima aralarında mebuslar yan koridorlardan kapı önlerine ve balkonlara taşınıyorlar: - Ne haber? Herkesin sorduğu bu! Akşam üstleri istasyon yolu, istasyona akan bir kalabalıkla dolu. Günde bir defa gelen ve ne getirdiği belli olmayan treni karşılamak en zevkli iş. Dünyaya bizi bağlayan bu demir çubukların üzerindeki arabaların önünde sevgilisini arayan aşıklar gibi dolaşıp duruyoruz. Aşina bir çehreye rast gelen kollarını açıyor.. Bu yolun bir ucu artık İstanbul da değildir. Çıkmaz sokaklar ortasında kalmış gibiyiz. Fakat bu çıkmaz yolları aşıp da trene kavuşabilmiş olan bahtiyarlar var. Kimi bir bohça, kimi bir paket, kimi dara gelmiş de sadece bastonunu almış, gelmiş.. Ankara ya kavuşmanın verdiği heyecan ve sevinçle tanımadıklarına bile sarılıp öpüşüyorlar. -A.. İşte Ferit Bey..(Şimdi Varşova Elçisi) -Şu inenler Memduh Şevket ve Muhtar Beyler. -Ya bu? -Kazım Nami Bey. Kazım Nami Bey bir mektep çocuğu gibi elinde şeritlerle sarılmış bir yığın kitapla ilerliyor. Bu yolcuların her biri bir başka istikametten geliyor. Kimi İstanbul dan dağları, bayırları yaya aşarak, kimi denizden Antalya ya oradan atla, araba ile günlerce seyahat ederek, kimi Mudanya ve Bursa dan bir yolunu bulup kaçarak treni bulmuşlar. *** Her akşam, şimdi yine Kocaeli mebusu olan Posta Telgraf Umum Müdürü Sırrı Bey in odasına uğramadan edemezdik: - Yeni bir haber? O bize, en hoşa gitmeyecek haberleri, hafifleterek, iyileştirerek vermenin yolunu bilirdi ve bunları, biz eksik olmayan nikbinliğimiz ile bir az daha güzelleştire güzelleştire Kuyulu Kahve ye giderdik. Kuyulu Kahve ile karşısındaki Büyük Kahve her gece Ankara münevverlerini çatıları altına toplayan iki kulüp gibi idi. Büyük Mücadele sıralarında Ankara nın her akşam bir ajansı vardı. Bu (Hakimiyet-i Milliye Ajansı), bir kaç satırla bizi dünyadan haberdar etmeye çalışırdı. İzmir Limanına her gün bilmem kaç düşman vapuru gelip Yunan Ordusuna mütemadiyen silah, cephane, harp teçhizatı taşırken biz İstanbul dan gazete bile getirtemiyorduk. Ankara bir çember içinde Hamdullah Suphi Beyin dediği gibi- gözsüz ve sağır kalmıştı. Hiç unutmam, Hamdullah Suphi Bey, Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürü olduğu zaman ajansı ıslah etmek ve akşamları neşrettiği bültenleri biraz büyütmek istiyordu. Fakat ne ile? Bir gün bilmem kim İstanbul dan gelmiş ve gelirken bir de (İleri) Gazetesi getirmiş.. Bunu haber alır almaz hepimiz birer tarafa koştuk ve (İleri) yi aramaya koyulduk. Nihayet bu ( İleri) elden ele geze geze yırtılmış, yağlanmış, şurası burası kopmuş bir halde elimize geçti. Hamdullah hemen oturdu. Gazeteyi önüne aldı ve bu bir hafta evvelki gazeteden öyle olgun, mükemmel bir ajans bülteni çıkardı ki, o gün her rastgelen: - Tebrik ederiz Hamdullah Bey, diyordu. Cidden ilk defa mükemmel bir ajans okuduk. Tebrik ederiz. İşte kahvelerde okunan da bu ajanslardı. Hakimiyet-i Milliye Gazetesi küçük kıtada haftada iki defa çıkardı. Kahvelerde her dert mevzuu bahsolurdu. Yemek derdi, yatak derdi, üst baş derdi, hatta çamaşır yıkama derdi. Fakat hepsinin üstünde cephe endişesi. Kahve dönüşü kol kola, şimdi Maarif Vekaleti olan mektebin üst katındaki otuzar kişilik koğuşumuza yatmağa giderken, başlarımız gayri ihtiyari sağa dönmedi. Sağda, uzaklardaki kapkaranlık sırtın bir noktasında sönmeyen bir ışık vardı. Bu ışık onun, o büyük başın sabahlara kadar çalıştığı masayı aydınlatan ışıktı. Bu ışık bunalan ruhları, kararan gönülleri, sönen ümitleri bir anda kurtaran ve aydınlatan bir nurdu. Ve işte asıl Ankara o idi. Feridun Kandemir in 1934 yılında bir mecmuada yayınlanan bu yazısı için, Araştırmacı Haldun Cezayirlioğlu na teşekkür ederiz http://www.haberakis.net/index.php?option=com_content&view=article&id=6645:ankara

Dizelerden OTELLER HANLAR HAMAMLAR İÇİN SÜREKLİ ŞİİR Cemal Süreya Şu günlerde içkiye düştüm, ondan mıdır bilmem, Daha çok seviyorum Cansever i, Uyar ı, Can Yücel i Bir de fethi Naci yi ve elbet Mustafa Kemal i Ankara Ankara Bir kent değil burası, bir acente dizisi, Bir işhanı, bir umumi mümessillik belki, Büyük mağazalar, bahçeliğe özenen süpermarketler Tutulmamak üzere verilmiş bir söz gibi. Sahi kaçıncı sanat oluyordu şu mimari? Birer önyargı gibi uzuyor çağdaş caminin minareleri. Opera: içine dikiş gereçleri doldurulmuş ağırlıksız bir keman kutusu, Osmanlı Bankası davul; Ve Emlak Kredi yle başlayan camdan metalden bir melodika ordusu: Dol (An) kara bakır dol! Biletim öldü; Gömleğim kirli. Ek yapıların ana yapıları böyle ezip geçmesinde Yoksa ölümcül bir beğeni de mi gizli? Ne derdi buna Sadettin Köpek, Necmettin Pervane ne derdi? Tiren kuşları daha Eskişehir den başlayarak Çarpa çarpa bedenlerini kara vagonlara Can boyasıyla çizer portresinin ilk çizgilerini. Evliya Çelebi ye kenti gezdiren rehberin de Sesi yeraltından geliyordu ve kemiktendi elleri. Bir kadın torbaya doldurulmuş gibi yürüyor Yine de, belli, içi içine sığmıyor. Büyük Millet Meclisi ni hiç gözden kaçırmamakta O nereye giderse peşini bırakmayan Ankara Oteli: İş Bankası da kendine özgü bir humour la süzüyor Şimdi biraz daha aşağıda kalmış Anıt-Kabir i. İşe bak, dün humour sözcüğü için Fransevi yi açtıydım, Şetaret diyordu yanlış okumadımsa Şemsettin Sami: Ey şetaret bankası, artık gelmiş sayılırsın Çankaya ya! Ben öyle her şeye dikkat eden bir adam değilim, Ama biliyorum DÇM için Marmara Oteli ne gideceğim Yakamda gizlilik rozeti, eh çobanıllık da caba; Vergi iadesi için de Stad Otel var, Paraşüt kulesini yukardan görmüş olursun ayrıca. Adını titizce saklayan bir sokak buldum Şimdi söyleyemem hangi alanın arkasında, Oradan geçerken hep seni düşünüyorum, Belki de oralarda bir yerdesin, Sen tavşan aralığı, Sen ağzımın tadı, Bir buluş gibisin! - Ağır ol Bay Düzyazı, Sen ancak uçağa binebilirsin! II. Ankara Ankara. Ey iyi kalpli üvey ana! III. Biliyor musun başkentim nedense Birbirimizden çekiniyoruz ikimiz de, Sen yaslarına hiç yaslanmaz oldun Ben acılarıma yeterince. Tek boynuzlu yapılar arasında İki katlı ve gözlüklü bir hayırevi Dayandım ak bedenine öptüm öptüm Aşkım değilsen haber ver benzerimi! Her şey öyle yeni ki burda Kolunu kaldırsan yarının folkloruna katkı Ama ben budalalıklarla doldurdum Yıllarca bütün boş sayfalarımı. Şurda işte tam şu noktada Dede nin İç çekişi Bach ın soluk alışına karışıyordu, Bir kapıyı açtım ürktüm ve kapattım Bir milyon adam ayakta bira içiyordu. Kim kimdik o gün, unuttum şimdi, Yalnız buz gibi bir odada oturduğumuz aklımda, Hani o arsız sonbahar küçücüğü Gözündeki arpacıkla ısıtmıştı hepimizi. Sen temiz hava saklı su Sen bayan Nihayet Sen bir mevsimin sanat eki Çeşmeler adın kokulu! IV. Hoparlörlerinde halı ve mevlithan Gri gözlerinde zararsız kırlangıçlar, Alnaçlarının ardında kirli kan, Önündeyse temiz ve vurulandan akan. Bugünün şarkısıdır ama yarın için Çıkan her kurşun patlayan silahlardan, Katılaş dur yukarda katılaştığın kadar Artık bir özel ad oldun ey Duman! Kooperatif evlerinin sözleri boğazlarında: Çimento! Alüminyum mırıldanıyor zorluyor güçsüz belleğini, Adakale Sokak ta İlhan Berk i görür gibi oluyorum Bir kentin tarihinde şairlerin ayak izleri Şöyle mi derdi İlhan Berk: Sevdiğim kadınlar yaşlandınız hepiniz Ama, inanın, yine de özlediğim sizlersiniz. Salah Birsel bu dizeleri şöyle geliştirirdi: İsterseniz İlkyazın gazinosuna Hep birlikte garson girebiliriz. Aldı Cahit Sıtkı: Özgürlüğümün bir parçası oldun artık Hangi kuytuya düşsen hemen yapraklanırsın orda. Cahit Külebi: O ozanlar var ya büyük ozanlar Biz yanarken çıkardığımız dumanlar. Evet, Mehmed Kemal, Yılmaz Gruda, Orhan Veli, Şimdi hepsi dipte, hepsi birer yeraltı suyu gibi. Sevgilim bilemem sesimi duyuyor musun Bir gökkuşağıyla doldurmak istiyorum içini. Ve Hasan Şimşek, Cahit Sıtkı nın kasabalısı, Ve içtiği rakı kadar bembeyaz Şahap Sıtkı ki Metin Altıok a devredip masadaki yerini İnanılmaz biçimde bu kentten gittiydi. Tam Ataç Sokak tan Pazaryeri ne dönüyorum ki Bir sürü giysiyi üst üste atmış omuzlarına Terzi çırakları pat pat düşüyorlar ortaya Rengârenk kır çiçekleri gibi. - Şair arkadaş, Bir derdin mi var Bir şeyler çıkarmak mı istiyorsun derdinden Ankara ya gelmelisin. V. Yakındoğu nun düpedüz İtalyancası: Farsça Yakındoğu nun zengin Fransızcası: Arapça Yakındoğu nun duru İngilizcesi: Türkçe Yakındoğu nun dallı İspanyolcası: Kürtçe Yakındoğu nun kırık Portekizcesi: Lazca Yakındoğu nun yatay Çincesi: Ürgüp, Göreme Yakındoğu nun sıcak ve çılgın esperantosu: pazaryeri, Hani geçen sayıda ondan söz etmiştim de. VI. Ankara Ankara Müfettişler arasından geçiyor tiren