North Athlantic Traty Organization Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü Dün ve Bugün NATO USTAD Ön Çalışma Mart-2011 Dün ve Bugün NATO Çalışma No: 5 Mart 2011 Mardin-TURKEY ÖZET: İki kutuplu bir dünya da kurulan NATO; doğu bloku ülkelerinin doğal üye sayıldığı Varşova Paktı na karşı savunma ve askeri güvenlik teşkilatı olarak kurulmuştur. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği SSCB nin dağılmasıyla birlikte, Varşova Paktı da dağılmış oldu. Varşova Paktı nın dağılmasıyla NATO nun kuruluş misyonu sona ermekle birlikte, Pakt üyesi ülkelerin dâhil edilmesi ile daha da genişletildi.
NATO Kuruluş Ve Genişlemesi North Athlantic Traty Organization (NATO), Türkçe adıyla Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü Birleşmiş Milletler Örgütü'ne üye bazı uluslar 1949 yılında kendi aralarında yeni bir birleşme ve dayanışmasını sağlamak üzere kurdukları Uluslararası bir kuruluştur. Örgütün kurucuları: Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Fransa, İngiltere, İzlanda, Hollanda, Belçika, İtalya, Danimarka, Norveç ve Portekiz olup, 1952 yılında Türkiye, 1954 yılında Yunanistan, 1982 yılında da Batı Almanya ve ispanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya nın dahil edilmesi ile üye sayısı 19 u bulmuştur. Türkiye, Kuzey Atlantik Antlaşmasını Şubat-1952 de onaylayarak (5886 sayılı yasa) NATO ya üye olmuştur. Soğuk Savaş Sonrası Genişleme Süreci Kasım 2002 de gerçekleştirilen NATO nun Prag Zirvesinde, Soğuk Savaş sonrası, NATO tarihinin en geniş kapsamlı ve önemli genişlemesi kararı alınmış, bu doğrultuda Eski Doğu bloku ülkeleri diye anılan Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, ile başlatılan katılım müzakereleri sonucunda Mart 2003te Brüksel de Katılım Protokolleri imzalanmış, Mart 2004 te Washington da düzenlenen törenle NATO ya resmen üye olmuşlardır. Bu yedi ülkenin katılımıyla NATO nun üye sayısı 26 ya
ulaşmıştır. Fransa nın bu üyelerden farklı yanı; İttifak üyesi olmakla birlikte bütünleşmiş askeri yapıya dâhil olmamasıdır. Savunma amaçlı kurulan NATO ya üye devletlerden birinin saldırıya uğraması durumunda, saldırgan ülkeye karşı işbirliği yoluna gidilmektedir. Üye devletler birbirlerini korur ve kollarlar. Bu amaçla işbirliği yaparlar. Temel amacı; barış düzenini, uluslararası güvenliği, sosyal gelişmeyi, üye ulusların özgürlüğünü korumak olarak özetleyebileceğimiz NATO nun bu amaçlarına ulaşmak için çalışma organları kurmuştur. NATO'nun çalışma organları NATO'nun çalışma organları ve görevleri şunlardır: NATO Konseyi: Üye ülkelerin sürekli temsilcilerinden ya da dışişleri bakanlarından oluşur. NATO Genel Sekreterinin başkanlık ettiği bu toplantılarda ekonomik, askeri, siyasal, kültürel konular görüşülür. Sekreterya: Genel Sekreter ve yardımcılarından oluşur. Görevi NATO'nun günlük işlerini yürütmektir. Askeri Komite: NATO'ya üye ülkelerin genel kurmay başkanlarından oluşur. Askeri Komite NATO Konseyine bağlıdır. Askeri bakımdan en yüksek kuruldur. Bu kurulda savunma sorunları görüşülür. Komite içinde Daimi Grup adı ile anılan üçlü bir grup vardır. Bu grup yürütme organı işlevini görür. Görevi NATO Komutanlarına gerektiğinde emir vermektir. NATO komutanlıkları NATO'nun dört büyük komutanlığı bulunmaktadır. Bunlar: 1. Avrupa Yüksek Komutanlığı, 2. Atlantik Yüksek Komutanlığı, 3. Manş Komitesi Komutanlığı, 4. Amerika, Kanada Bölgesi Komutanlığıdır.
İki kutuplu bir dünya da kurulan NATO; doğu bloku ülkelerinin doğal üye sayıldığı Varşova Paktı na karşı savunma ve askeri güvenlik teşkilatı olarak kurulmuştur. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği SSCB nin dağılmasıyla birlikte, Varşova Paktı da dağılmış oldu. İşin aslında, NATO nun kuruluş misyonu da sona ermekle birlikte, Varşova Paktı üyesi ülkelerin dahil edilmesi ile daha da genişletildi. Dolayısıyla ilk bakışta lağvedilmesi gereken NATO; geçmişinde düşman olarak gördüğü bazı ülkeleri askeri savunma teşkilatına üye yapmakla, ABD Savunma Bakanı Rumsfeld in ifadesiyle savunmaya yönelik bir güç olmaktan çıkıp, kriz bölgelerine müdahale edecek bir saldırı gücüne dönüşme ye başlamıştır. Misyon Değişikliği ve ABD nin Etkisi NATO antlaşmasının birinci maddesinde "Taraflar, BM Yasasında ortaya konduğu üzere, karışmış olabilecekleri herhangi bir uluslararası anlaşmazlığı, uluslararası barış ve güvenlik ve adaleti tehlikeye sokmadan
barışçıl yollarla çözmeyi ve uluslararası ilişkilerinde BM nin amaçlarına aykırı olacak şekilde güç kullanımı ya da tehdidinden sakınmaya dair taahhüdün yer almasına rağmen aksi istikamette bir politika izlediği aşikardır. Kuruluşundan itibaren, saygın bir güvenlik teşkilatı olarak kendini kabul ettiren NATO; adı konmamış bir misyon değişikliğine giderek, lağvedilmektense petrol ve diğer yeraltı kaynaklarına sahip ülkelere karşı ABD nin Jandarma Komutanlığına başladı. dönüşmeye Meşhur bir tabirle ABD nin arka bahçesi olarak kullanılmaya başlanan NATO, zengin yer altı kaynaklarına sahip güçsüz ülkelere üzerinde bir tehdit unsuru olmaya başlamış, müdahale etmek istediği ülkelere yakın üye ülkelerde jandarma karakolları kurmak suretiyle, güçlü ülkelerin sömürülerini sürdürmelerini sağlayan bir kuruluş haline gelmiştir. Nitekim tek başına üstleneceği operasyonlarda ciddi bir eleştiri alacağını hesaba katan ABD, müdahale etmek istediği bölgelere taşeron bir örgüt veya kuruluş olarak gördüğü NATO yoluyla müdahale etmektedir. Bunun en bariz örneklerini Bosna-Hersek te, Lübnan da, Irakta ve son olarak Libya da görmemiz mümkündür. ABD'nin Ortadoğu daki çıkarları doğrultusunda da kullanmaya devam ettiği NATO'nun son müdahalesi Libya ya olmuştur. Fransa ile ortak başlatılan harekatın uluslararası meşruluğunun tartışıldığı sıralarda, ABD Başkanı Obama, Libya ya müdahalenin NATO komuta-kontrol imkânları kullanılarak NATO içine alınması yoluna gitmiştir.
Üyelerinin güvenlik ve özgürlüğünü, varlığının temel amacı olarak gören NATO; üye ülkelerin sınırları içinde değil, sınır ötesi kriz olasılıklarını da bir tehdit olarak algılayıp askeri müdahale seçeneklerini masaya yatırıyor, ardından istikrarı sağlamak adına o bölgelerde de konuşlanmaya başlıyor ki bu; bir bakıma BM nin görevlerini de üstlenmek anlamı taşımaktadır. Yeniden Yapılanma ve 2010 Lizbon Zirvesi 1991 deki Roma Zirvesi nde yeni stratejik yol haritası kabul edilen, 1994 de Brüksel Zirvesi nde genişleyen ve 1999 Washington Zirvesi nde üyelerinin topraklarının dışındaki alanlarda da askeri faaliyet yapar hale gelmesi ve tehdit tanımında değişiklikler yapmasını benimseyen NATO, en son ve kapsamlı zirvesini 2010 yılı içerisinde Lizbon da yaptı. Lizbon Zirvesi, NATO için tarihsel dönüm noktalarından biri oldu. Lizbon Zirvesi'nde görüşülen en önemli konu, hiç şüphesiz, Füze Savunma Kalkanı Projesi idi. Bu projeye, başlangıçta kendisine karşı bir girişim ve güvenlik tehdidi olarak değerlendirdiği Rusya yı da dahil etmesi, NATO nun kuruluş çerçevesinin tamamen dışına çıktığı ve savaş ticaretinden kazanç beklentisi içerisine girmeye başladığını akıllara getirmiştir.
Böylece, gerçek varlık sebebini yitirmesine rağmen Lizbon daki toplantıda kendisine yeni görev tanımı yapan NATO; gelecek 15 yıl içinde varlığını sürdürmeye devam edeceğini göstermiş oldu. Lizbon Zirvesi ve Türkiye nin NATO daki Etkinliği İncirlik üssünün bölgede oluşturduğu rahatsızlık bitmemişken, ABD'nin projesi olmasına rağmen, NATO projesi imiş gibi ortaya konan Füze Savunma Kalkanı sistemlerinin Türkiye ye konuşlandırılmak istenmesi ise, başka rahatsızlıkları beraberinde getirmiştir. Lizbon daki toplantının tartışılan diğer bir konusu da Türkiye ile ilgilidir. Füze Savunma Kalkanı projesinin Türkiye de hayatiyete geçirilme düşüncesi, Türkiye nin karşı çıkması ile son buldu. Bu durum, Türkiye nin kazanımı gibi görünse de, NATO nun niyetinde bir sapma olduğu anlamı çıkartılmamalıdır. Zira NATO; bu projesini uygun bir zaman ve ülkede gerçekleştirmeye çalışacaktır. Gerek Lizbon daki toplantı, gerekse Son Libya müdahalesinde Türkiye nin NATO ile ilişkilerini bir benzetmeyle açıklayacak olursak; NATO, öğütücü özelliğe sahip devasa bir çark olup, önüne çıkan veya çıkam olasılığı olan her hedefi acımasızca öğütmektedir. Bunu Türkiyeli veya Türkiyesiz yapmaya kendini programlamıştır. NATO penceresinden Türkiye, İslam dünyasından bir temsilci olması açısından değerlidir. Şu an itibarıyla Türkiye açısından NATO, çarkın bir dişlisi olarak NATO nun içersisinde bulunmakla, acımasız öğütme harekâtlarını bir bakıma kontrol altında tutmak açısından önemlidir.
Dolayısıyla gerek Lizbon toplantısındaki Füze Savunma Kalkanı meselesinde, gerek Libya ya müdahale konusunda, Türkiye nin NATO daki başarısı veya başarısızlığının sorgulanmasından ziyade, niyetinin sorgulanması gerekmektedir. İslam ülkelerine karşı yürüttükleri operasyonları Haçlı Seferi, Odise'nin Şafağı vb. tarihsel ideolojiyle süslemeye çalışan ve durumdan vazife çıkartan üye ülkelerin niyeti ortada iken müttefik veya stratejik ortak baskısından sıyrılmanın uygun zemini aranmalıdır. NATO Güvenlik ve Savunma Örgütü müdür? Güvenlik sözcüğünü gerçekte savaş isteği veya savaş ticareti olarak uygulamaya koyan NATO nun karşısında gerçek bir güvenlik ve savunma örgütü kurmanın dünya barışına ciddi katkılar sağlayacağı çok açık hale gelmiştir. Büyük silah tüccarları ve şirketlerin dünya çapında güvenliğini sağlamak ve onlara kazanç imkanı sunmak görevini yürüttüğü aşikar olan NATO nun stratejilerini belirleyen de petrol, maden ve askeri endüstrilerinin liderleri olmuştur. Öte yandan savaş tüccarlarının zenginliklerini artırdığı Afganistan ve diğer müdahale edilen ülkelerdeki bölge halkları sefalet, yoksulluk ve ölüm ile karşı karşıya kalmıştır.
Nitekim son yıllarda NATO'nun müdahale ettiği ülkelerin petrol, doğalgaz, enerji ve bol yer altı zenginliklerinin bulunduğu ülkeler olması bir tesadüf sayılmamalıdır. Balkanlar'da başlatılan yeniden şekillendirme çalışmaları ile uydu devletlerin ortaya çıkartılması, terörizm hayaleti ve 11 Eylül bahanesi ile Afganistan'ın işgal edilip, ardından Irak'a, bu günlerde de zengin petrole sahip Libya ya bir çeki düzen verilmesinin, güvenlik ve savunma ile açıklamanın mantıksal yönü yoktur. Sonuç Sonuç itibariyle, Batı ittifakını oluşturan ABD ve bazı Avrupa devletlerinin yer altı zenginlikleri ve enerji hammadde kaynakları üzerindeki kontrol ve kazanç arzusunu NATO üzerinde yürütmeye devam edecek gibi görünüyor. ABD nin NATO üzerinden yürütmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi ni akıllı politikalarla lehine çevirebilen güç, gelecekte NATO nun karşısında durabilecek güçtür. USTAD HAKKINDA 2011 yılında sivil toplum kuruluşu temelli çalışmalara başlayan Mardin Merkezli düşünce kuruluşu Uluslararası Stratejik Tahlil ve Araştırmalar Merkezi (USTAD), bölgesel, ulusal ve uluslararası strateji, sosyal, ekonomik ve kültürel politika ve girişimlere önderlik etmeye, bu beceriye sahip bireylere fırsatlar sunarak kendilerini uluslararası arenada yalnız hissetmemelerini sağlamaya ve ortaya çıkan sonuçları kamuoyu ile paylaşmaya devam etmektedir.