TÜSİAD YÖNETİM KURULU ÜYESİ METİN AKMAN IN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELE VE ÖZEL SEKTÖR KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI 5 Aralık 2016 İstanbul, Sabancı Center
Saygıdeğer Konuklar, Değerli Basın Mensupları, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği, Global Compact Türkiye ve Rec Türkiye işbirliğinde gerçekleştirdiğimiz İklim Değişikliği ile Mücadele ve Özel Sektör Konferansına hepiniz hoş geldiniz. TÜSİAD adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Bugün birçoğumuz insanlık tarihinin en iyi zamanlarına şahit oluyoruz. Atalarımıza göre çok daha sağlıklıyız, daha uzun yaşıyor, daha iyi besleniyor ve daha iyi bir eğitim alıyoruz. Bebek ölümleri, yoksullukla mücadele, suya ve sağlığa erişim gibi konularda önemli ilerlemeler sağladık. Son yıllardaki teknolojik gelişmeler bizleri daha önce hayal bile edemeyeceğimiz noktaya getirdi. Fakat bunca ilerlemeye rağmen hala yoksulluk sona ermedi, küresel eşitsizlik tüm tarihteki en üst seviyeye erişti. Dünya nüfusunun yüzde 1 i, küresel gelirin yüzde 50 sini yönetiyor. NASA dan geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamaya göre, kayıtlara geçmiş en sıcak Eylül ayını geride bıraktık. Gittikçe artan kuraklıklar ve aşırı hava koşulları nedeniyle yaşanan ekonomik zarar son 30 yılda 3 kat artış gösterdi. Tüm dünyada cinsiyetler arasındaki eşitsizlik devam ediyor, kadınlar eğitimden iş hayatına birçok alanda eşit hak ve imkanlara sahip değil. Doğal kaynaklar üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı karşılamaya yetmiyor. Çalışmalar, mevcut üretim ve tüketim alışkanlıklarımızla devam edersek 2050 yılında 2,3 dünyaya ihtiyacımız olacağını ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler'in üye ülkeleri geçtiğimiz sene tüm bu sorunları gündemine alarak, 2030 yılına kadar yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele etmek ve iklim değişikliğinin üstesinden gelmek için 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefini benimsedi. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, diğer bir deyişle Küresel Hedefler, Binyıl Kalkınma Hedeflerinin de ötesine gidiyor ve yoksulluğun ana nedenlerine çözüm bulmayı ve kimseyi arkada bırakmadan herkes için fayda sağlayan bir kalkınma modelini yaratmayı amaçlıyor. Küresel hedeflerin bir başka önemli unsuru ise, küresel sorunların küresel çözümler gerektirdiği mottosundan hareketle ulusal ve uluslararası düzeyde işbirliğini ön plana çıkarması. Küresel hedeflerin hayata geçirilebilmesi için başta hükümetler olmak üzere, yerel yönetimlerden sivil topluma ve akademiden iş dünyasına kadar tüm aktörlere önemli roller düşüyor. Bizler de bu hedeflere ulaşmada üstümüze düşen sorumluluktan hareketle; TÜSİAD, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği ve Global Compact Türkiye olarak, sürdürülebilir kalkınma hedeflerini ve bu hedeflerin Türk iş dünyası için ne anlama geldiğini ele alacağımız bir seminer serisi gerçekleştirmeyi planladık. Bugün ilkini iklim değişikliği ile mücadele başlığı altında gerçekleştirdiğimiz bu seminerlerde mevcut durumu değerlendirecek, atılması
gereken adımları ve özel sektöre düşen sorumlulukları tartışacak, küresel hedeflere ulaşmak için bir yol haritası oluşturmaya çalışacağız. Saygıdeğer misafirler; İklim değişikliğiyle mücadele, kuşkusuz, sürdürülebilir kalkınma hedefleri içerisinde en zorlu alanlardan biri. İklim değişikliğinin etkileri sınır tanımıyor; enerji arzından gıda güvenliğine, orman yönetiminden suya erişime birçok farklı alanı kapsıyor. Çözüm ise köklü bir dönüşümü gerektiriyor. Uluslararası Enerji Ajansı, 2 derece hedefine yönelik senaryosunda, bu dönüşümün ölçütü olan karbondioksit emisyonlarının 2050 yılına kadar % 60 oranında azaltılması gerektiğine işaret ediyor. Bugüne kadarki gidişat henüz gereken ivmeyi yakalayamamış olmamıza karşın doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Dünya elektrik arzı kapasitesinin % 23 üne ulaşan yenilenebilir enerji kaynaklarındaki artış ve sayısı 1 milyonu aşan elektrikli araçlar bunun bir göstergesi. Güneş enerjisi üreten karayolları veya enerjiyi depolayan teknolojiler gibi çığır açan yeni buluş ve uygulamalar bu dönüşüm sürecini çok daha ileriye taşıyacak. Değerli konuklar, İklim değişikliğiyle mücadele geniş ölçekte kararlılık gerektiriyor. Birbiri ardına çevre literatüründe yerini alan Paris Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri hükümetler arasındaki işbirliğinin çok ötesinde toplumların tüm kesimlerini harekete geçiren süreçleri başlattı. Kaydedilen gelişmeler bize ümit veriyor. Bütün ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltacak somut adımlar atmasını öngören Paris anlaşması bir yıldan kısa bir süre içerisinde 100 ü aşkın ülkenin onayıyla yürürlüğe girdi. Marakeş te gerçekleşen COP 22 de ise bu iradenin daha da güçlendiğini gördük. Anlaşma nın uygulamaya yönelik detaylarının şekillenmeye başladığı bu zirvede şeffaflık, kapasite gelişimi, finansman ve teknoloji transferi gibi bir dizi temel alanda işbirliğinin arttığına tanık olduk. Öte yandan 195 ülkenin imzasını taşıyan Marakeş Deklarasyonu da 2 derece hedefine ulaşılması yönündeki kararlılığı belgeliyor. Bu süreçte geriye gidişin mümkün olamayacağını açıkça ortaya koyan bu deklarasyon, ABD deki seçimlerin ardından başlayan tartışmalara da bir cevap niteliği taşıyor. Kuşkusuz Paris te ve Marakeş'te gözlemlediğimiz bu kararlılık iklim değişikliği ile mücadelenin en temelde ihtiyaç duyduğu öngörülebilirliğin tesisi açısından çok anlamlı. Neticede, yaratılan bu etkili ortam, iş dünyasında emisyon azaltımına yönelik somut hedefler
koyan ve sayısı 200 ü bulan şirketin yanı sıra yenilenebilir enerji başta olmak üzere bir dizi alanda ortaya çıkan işbirlikleri ve sivil insiyatifler ile vücut buluyor. Saygıdeğer misafirler; TÜSİAD olarak birçok defa vurguladığımız gibi Türkiye nin bu sürecin dışında kalamayacağına inanıyoruz. İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunan ülkemizin önümüzdeki dönemdeki en önemli gündem maddelerinden biri bu alandaki mücadele olacak. Kuraklık ve doğal afetler de dahil olmak üzere bu etkileri şimdiden hissediyoruz. Bu nedenle, iklim değişikliğine uyum konusunda alınacak tedbirler de emisyon azaltımı kadar önemli. İklim değişikliğiyle mücadelenin, çevresel boyutlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal unsurları itibarıyla da zorlu bir süreç olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle birbirini tamamlayan çevre ve enerji politikalarının, düşük karbon ekonomisini teşvik edici bir çerçevenin önemine vurgu yapıyoruz. Ekonominin dinamoları olan üretim ve hizmet sektörlerinin geçireceği dönüşümü kolaylaştıracak ve hızlandıracak politikaların eş zamanlı hayata geçirilmesi kritik önemde. Bu politikaların uygulanabilir olması, gerekli idari kapasitenin ve altyapının oluşması mücadelenin başarısı için ön koşul niteliğinde. Bu anlayışla İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planını gözden geçirmeye ihtiyaç var. Değerli konuklar, Bugüne kadar uyguladığımız iş modellerimiz doğrusal bir üretim ve tüketim akışını öngörüyordu. Doğal kaynakların sınırlı olduğu gerçeğini göz ardı eden bu anlayış değişiyor. Biz de bu nedenle, son dönemdeki çalışmalarımızı verimlilik ve dönüşüm odağıyla kurguluyoruz. Çağın rekabet koşulları bunu gerektiriyor. Tarımda, sanayide, hizmetlerde kaynak verimliliğini sağlayacak dönüşümü mümkün kılmalıyız. Döngüsel ekonomi anlayışını vakitlice planlarımıza, uygulama pratiklerimize yerleştirmeliyiz. Bu yaklaşımla ve uzun vadeli, rekabet gücümüzü artıracak politikaların gelişimine katkıda bulunma arzusu ile hazırladığımız çalışmalarımızı dijital ortamda topladık. Programın arkasındaki QR kodu okutarak erişim sağlamanız mümkün. Birazdan sizlerle paylaşacağımız Ekonomi Politikaları Perspektifinden İklim Değişikliğiyle Mücadele çalışmamızın da bu alandaki değerlendirmelere katkı sağlayacağını ümit ediyoruz. Çok sayıda akademisyenin katkısıyla ve katılımcı bir süreci işleterek hazırlanan bu çalışmada ilgili politika araçlarının öncelikli sektörler üzerindeki maliyet ve etkilerinin analizini hedefledik.
Değerli konuklar, İklim değişikliğiyle mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin multidisipliner yapıları itibarıyla işbirliği olmadan başarılması düşünülemez. Zaten 17. hedef de bu hedeflerin hayata geçmesinde işbirliğinin önemini vurguluyor. Bizler de katılımcılık ilkesine verdiğimiz önemden de hareketle, bu etkinliğimizi çok sayıda kurumun desteğiyle düzenledik ve çok sayıda paydaşı bir araya getirmeyi hedefledik. Bunu mümkün kılan etkinlik paydaşlarımız SKD, REC Türkiye ve Global Compact Türkiye ye; bu etkinliğin ve raporumuzun sponsorları Allianz Türkiye, Akçansa, BASF Türkiye, Garanti Bankası, Koç Holding ve Zorlu Enerji ye, bu etkinliği karbon nötr olarak gerçekleştirmemizi sağlayan Enst and Young a teşekkür ederim. Yapacakları konuşmalarla bizleri bu önemli konunun farklı boyutlarında aydınlatacak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve İklim Değişikliği Baş Müzakerecisi Sayın Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar a, Sayın Prof. Dr. Erinç Yeldan ve onun şahsında raporumuzun yazarı akademisyenlerimize, REC Türkiye Direktörü Sayın Ünal Sayman ve UNDP Türkiye Temsilci Yardımcısı Sayın Atila Uras a da teşekkürlerimizi sunarak sözlerime son veriyorum.