evlilik bağını sona erdiren sebepler talak (erkeğin boşaması) mühâlea (anlaşmalı boşanma) fesih/tefrîk (hakimin ayırması) ölüm tarif ve mahiyeti ilgili naslar boşama sebeplerinden biri de sevmemek, anlaşamamak ve beraber yaşamaya tahammül edememektedir. bu durum erkekte olursa boşar ve kurtulur; fakat buna mukabil evlenmek için kadına verdiği meblağ ile yaptığı masrafı geri alamaz, ayrıca bir müddet de nafaka verir. nefret eden kadın ise boşama hakkı kocanın olduğuna göre, o ne yapacaktır? bu cehennemi hayata tahammül mü edecektir; yoksa onun için de bir kurtuluş yolu mevcut mudur? işte burada tetkik edeceğimiz ''hulu'" ve ''muhalea'' şimdi işaret ettiğimiz problemle alakadır. sözlükte elbiseyi çıkarmak, soyunmak; ayırmak gibi anlamlara gelen hul, fıkıhta kadının belli bir bedel vermesi karşılığında kocanın ayrılmaya razı olması üzerine evlilik bağından kurtulmasını ifade eder. karşılıklı anlaşmayla gerçekleşmesi sebebiyle bu işleme muhâlea adı verilir. muhalea da hulu' mevzuunda karşılıklı anlaşmayı ifade eder. şu halde kadın, muhalea yoluyla sevemediği, anlaşamadığı, fakat kendisini boşamak da istemeyen kocasından kurtulabilecek ve evlilik hayatına son verecektir. erkek de ondan alacağı meblağ ile maddi zararını telafi etmek ve tekrar evlenebilecek imkanını elde etmiş olacaktır. 1. fakat karı-kocanın, allah'ın evlilik hukukuyla ilgili hükümlerine uyamayacakları endişesi varsa o başka! eğer böyle bir endişe taşıyorsanız kadının mehrinden bir kısmını veya herhangi bir malı kocasına vererek boşanmasında iki taraf için de sakınca yoktur. işte bunlar allah'ın belirlediği ölçüler, sınırlardır. sakın bu ölçüleri/sınırları ihlal etmeyin. zira allah'ın belirlediği ölçüleri ihlâl edenler günahkârların ta kendileridir. el-bakara: 2/229) 2. sabit b. kays'ın karısı rasulullah (s.a.) e gelerek şöyle dedi: "ey allah'ın resulü, sabit b. kays'ın ne dinine, ne de huyuna bir diyeceğim var; fakat müslümanlıkta küfran-ı nimetten (veya küfür derecesinde bir hata işlemekten) çekiniyorum." rasulullah (s.a.) sordu: "bahçesini geri verecek misin?" cevap verdi: "evet." bunun üzerine hz. peygamber sabit'e: "bahçeyi kabul et ve onu boşa" dedi. (hadis)
muhaleada ehliyet ve karar muhalea talak mı veya fesih midir? boşamaya ehil olan erkek ve boşanmaya ehil olan kadın aynı zamanda muhalea'ya da ehil sayılmışlardır. (s.m.k. mad. 90/1-2) karar hakkı: muhalea, cumhura göre kadının isteği üzerine kocasıyla karşılıklı anlaşmaya bağlıdır ve bu anlaşma olunca neticesi meydana gelir. muhaleanın talak mı yoksa fesih mi olduğu da tartışma konusudur. bunların her ikisi de evlilik hayatını sona erdirir. ancak muhalea talak sayıldığında üç talak hakkından biri kullanılmış olacak; evliliğin fesih olarak kabul edildiği takdirde ise talak hakkı kullanılmamış bulunacaktır. 1. (bir reyine göre) şafii muhaleayı evliliğin feshi olarak kabul etmiştir. 2. ebu hanife, malik gibi müctehidler de bunu talak saymışlardır. 3. şevkanî iki tarafın delillerini münakaşa ederek fesih sayanlarınkini daha kuvvetli bulmuş ve tercih eylemiştir.
fesih/tefrîk (hâkimin ayırması) tanım tefrîk sebepleri bundan önceki bahislerde iki sebeple hakimin tefrikine; yani talak veya fesih şeklinde evliliğe son vermesine temas etmiştik. bunlardan birincisi gerekli şartlar bulunmadığı için hukuki ve meşru olmayan bir evlilik hayatına hakimin muttali olması idi; bir kimsenin süt kardeşi ile, iddet içinde bulunan bir kadınla veya mürted ve müşrik bir eşle evli bulunması gibi. ikincisi ise eşlerden birine veya velilerine ait olan tercih ve rıza hakkının kullanılmasından doğmakta idi. küçük iken velileri tarafından evlendirilmiş olanların büluğdan soma bu evliliğe razı olmadıklarını hak sahibi eşin; keza mehr-i mislinden az bir mehir ile evlenen ergen kadının bu evliliğine rıza göstermediğini velinin hakime intikal ettirmesi ile hüküm mahkemeye ait oluyordu. bunların dışında kalan ve daha ziyade -doğrudan boşama hakkına sahip bulunmayan- kadının evlilikte mutazarrır olmasını önlemeye matuf bulunan bazı sebebler daha vardır ki bunların ortaya çıkması ile kadın için hakime başvurma ve evliliğe son vermesini (tefrik) talep etme hakkı doğar. 1. bazı hastalıklar [veya beraber yaşadığı takdirde tarafların mutazarrır olacağı her kusur ve illet] -iktidarsızlık (innîn) -tenasül uzvunun kesik olması (mecbûb) -cüzzam frengi -saç kıran -akıl hastalıkğı (cünun) alaca baras vitiligo vb. 2. kayıplık (gâib/mefkûd) 3. nafakayı kesmek 4. uzun süreli hapis 5. fena muamele ve geçimsizlik/nüşuz ve şikak [nisa 34] 6. îlâ [bakara 226-7] bir kimsenin dört ay ve daha fazla bir zaman için karısına yaklaşmayacağına, allah üzerine yemin etmesi veya yaklaşmayı ağır bir ibadete bağlamasına ''ila'' denir. koca, dört ay içinde karısına dönmezse karısı bir bâin talak ile boşanmış olur. dört ay içinde karısına yaklaşırsa yemin ettiği takdirde kefaret, ibadete bağladığı takdirde ibadet gerekli olur. 7. liân [nur 6-8] erkek karısını zina yapmakla suçlar, bunu da dört şahid ile isbat edemezse hakim önünde hususi şekilde ve karşılıklı yemin etmeleri gerekir ki buna ''1ian'' veya mülâane denir. NETICE islam hukukunda gerekli şart ve sebepler tahakkuk edince hakimin boşarna selahiyeti vardır. bu selahiyeti kullanmak için hakim bazı durumlarda (müebbed veya muvvakat haram biriyle evlenilmesi gibi) re'sen hareket eder, bazı durumlarda ise zarar gören veya ayrılmak isteyenin müracaatı şarttır. bilhassa evlilik hukukuna riayet etmediği, söz ve fiil ile eza ve cefada bulunduğu ve evlilik hayatını çekilmez hale getirdiği takdirde koca istemese dahi karısının talebiyle hakim re'sen boşanma selahiyetine sahiptir.
Yargıtayca kabul edilen ve edilmeyen boşanma nedenleri! caferuj.com.tr Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı hallerin ne olduğunu, yıllardır süre gelen ve uygulanmakta olan Yargıtay içtihatları ile açıklamanın daha açık ve net olacağı kanaatindeyim... Yeni Medeni Kanunun düzenlemiş olduğu uygulamada en yaygın olan boşanma sebebi evlilik birliğinin sarsılması suretiyle boşanmadır. Bu husus Yeni Medeni Kanunumuzda 166'ncı maddede düzenlenmiştir. Kanun evlilik birliğinin temelinden sarsılması kavramını, eşlerin ortak hayatlarını sürdürmelerinin kendilerinden beklenemeyecek aşamaya geldiği haller şeklinde, geniş yorumlanabilen bir statüye oturtulmuştur. Diğer deyişle bu maddenin yoruma açık olan, torba, genel hüküm olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı hallerin ne olduğunu, yıllardır süre gelen ve uygulanmakta olan Yargıtay içtihatları
ile açıklamanın daha açık ve net olacağı kanaatindeyim. Bu hususta birkaç örnek ile bahsetmek gerekir ise: Kumar oynamak Kocanın yüzünü tırmalama Cinsel uyum ve doyumun kurulamaması Eşini yok yere ahlaksızlıkla itham etme Cinsel ilişkiden kaçınma Evlilik birliği içinde güven duygusunu sarsan davranışlar Eşini sevmediğini beyan etme Ev işlerini yapmaktan kaçınma Eşinin zina yapması üzerine onu dövme Başka biri ile ilişkisi olan eşine sürekli surette hakaret etme Sarhoş olup evin eşyalarını kırmak Uzun süre cinsel ilişki kurulamaması Aile içi şiddet Cumhuriyet karşıtı faaliyette bulunma Kayınvalide ve kayınpederin eşine kötü davranmasına engel olmama İntihara kalkışma Aşırı şekilde borçlanarak birçok icra takibinin yapılmasına meydan verme Aşırı derecede kıskançlık Evlilik sırlarını başkalarına anlatmak Eşinin erkek olmadığını söyleyerek kocasını başkaları huzurunda aşağılamak Eşini ameliyat olan annesine göndermeme Eşi tarafından tehdit edilme Karşılıklı ağır hakaretler Eşini sosyal ortamdan soyutlama Sürekli olarak kavga etme Eşin altını ıslatması ve tedavi olmaya yanaşmaması Eşinin ilk evliliğinden olan çocuğunu istemeyerek çocuğa kötü davranma Hasta olan eşine açıkça ona bakamayacağını beyan etme Eşinin tedavisi ile ilgilenmeyerek doktor yerine üfürükçüye götürmek
Yargıtay kararların da evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı haller olarak sayılmış olup, ana başlıklar halinde kısaltarak belirtmek mümkündür. Ancak yine de yukarıda ki özet fikirleri, Yargıtay'ın görüşünü bildirdiğimiz kararların tam metinlerinin inceleyerek değerlendirmek ve mevcut somut duruma uygunluğunu yeniden tespit etmek her zaman daha doğru olacaktır. Ayrıca bazı hallerin, yukarıda örneklendirdiklerimizin aksine, Yargıtay tarafından evlilik birliğinin sarsılması olarak sayılmayan çeşitli kararlarda görüyoruz. Kan uyuşmazlığı Çocuk sahibi olamama Boy abdesti almamak Hoşgörü ile karşılanan olaylardan sonra eski olaylar nedeniyle açılan dava Doğurgan olmama Eşlerden birinin başka bir şehirde olan işine gidip gelmesi Bir defalık hakaret İrade dışı meydana gelen üzücü olaylar (olayların ardından eşlerin evlilik birliğini devam ettirme iradesi gösterdikleri) Evlilik birliğini sarsan olaylar Uzun süre ayrı yaşama Başka bir neden olmaksızın sadece fiili ayrılık Dava açıldıktan sonra gerçekleşen olaylar (sadece tek bir neden olarak) Yaş farkı Kadının çalışmak istemesi Eşin hastalığı nedeniyle ev işi yapmaması Eşin kleptomani rahatsızlığı olması Diğer eşte sedef hastalığı olması Davanın devamı sırasında kurulan cinsel ilişki olayların affedilmiş sayılması teşkil ettiğinden dava edilmiş olan konu Tahrik sonucu atılan tokat Yemekte bir kadınla çekilmiş olan fotoğraflar Kısır olmak
gibi örnekler Yargıtay tarafından boşanma nedeni olarak sayılmamıştır. Ancak yinede belirtmek gerekir ki yukarıda özet fikirleri, Yargıtay'ın görüşünü bildirdiğimiz kararların tam metinlerinin inceleyerek değerlendirmek ve mevcut somut duruma uygunluğunu tespit etmek her zaman daha doğru olacaktır. Yukarıda örneklendirmiş olduğumuz evlilik birliğinin sarsılması sayılan haller bir yana, kanun ayrıca fiilen aile birliğinde taraflardan beklenen asgari edimlerin yerine getirilmediğini yani sadece kağıt üzerinde süren evliliklerin de devamını mantıklı görmemiştir. Bu sebeple Yeni Medeni Kanun madde 166/2 ile, boşanma davasına itiraz hakkının kötü niyetli olarak kullanılmasının engellenmesini düzenlemiştir. Evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle açılan davada, davayı açan taraf daha çok kusurlu ise, davalının bu davaya itiraz hakkı vardır. Ancak haklı bir itiraz edilmiş olsa dahi; evlilikte, çocuklar ve taraflar yönünden korunacak değer kalmadıysa, boşanmaya karar verileceği bu madde ile düzenlenmiştir. Aksi halde itiraz, hakkın kötüye kullanılması sayılacaktır. Diğer bir deyişle evlilik birliğinin sürdürülmesinde taraflar ve çocuklar için korunacak ve sürdürülecek değerler mevcut ise, davacının daha çok kusurlu olduğu hallerde, davalı itiraz etme hakkına sahip olacak ve boşanma gerçekleşmeyecektir. Ancak bu değerler yok ise, itiraz kabul edilmeyecek evlilik sonlandırılacaktır. Kanunumuz ayrıca ortak bir boşanma hükmü getirmiştir. Bu hüküm öncelikle daha evvel açılmış ve ret ile sonuçlanmış olan boşanma davaları için uygulanacaktır. Daha önce açılmış olan boşanma davasında verilmiş olan ret kararının kesinleşmesinden itibaren geçen 3 yıllık süre zarfında, eğer taraflar ortak hayatlarını yeniden kuramadılar ise, eşlerden birinin istemi ile boşanma davası açılabilecektir. Hemen vurgulamak gerekir ki, evlilik bir ortak yaşama duygu ve arzusuna bağlı olup; hayatın birlikte yaşanması ve paylaşılması amacını güder. Ortada hiçbir zorunluluk bulunmamasına rağmen, birlikte olmayı arzulamadıkları için eşler fiilen ayrı yaşıyorlarsa, o evliliğin sözü edilen amaç ve anlamının kalmadığının kabulü gerekir. Ancak bu üç yıllık ayrılık süresinin kesintisiz olarak sürmüş olması gereklidir. Bu süre dolmadan bu sebeple dava açmak mümkün değildir.