Hıristiyanlık İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA PROGRAMI DİNLER TARİHİ. Prof. Dr. Mahmut AYDIN

Benzer belgeler
GİRİŞ ÜNİTE 10: HIRİSTİYANLIK. Hıristiyanlığa Giriş İsa-Mesih ve Öğretisi Pavlus ve Öğretisi

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Hıristiyan inancına göre. Hıristiyan ibadetinin en önemli olanı. Bir çok dua çeşidi vardır.

Hıristiyan İnanç Esasları Teslis Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adı altında üç kişilikte tek tanrıyı kabul ederler. Hıristiyan inancına göre baba kainatı ya

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

OSMANLI TARİHİ II.ÜNİTE 8.KONU: REFORM

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

YILI ERMENİ OKULLARI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

Bu Ders Şunları Yapmanıza Yardımcı Olacaktır

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Hristiyan Kilisesi. Tanrı nın Kilisesi nin tarihi ve büyümesi üzerine bir çalışma

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

Müslümanlar için yeni ve yabancı bir anlayış değildir. Zira yaşamalarına denir. İslam dini ilk zamanlardan itibaren farklı inançlara dinî

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2 (2012), ss

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

Sevgili Kardeşlerim, Rabbimiz sizlere barış bağışlasın. Bu barışın daima sizlerle birlikte olması için dua ediyorum. Bir episkoposun görevi, yalnız

dinkulturuahlakbilgisi.com BUDİZM Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

16: Yahudilik 2.3. Hristiyanlık

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Avrupa da Yerelleşen İslam

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

Katolikler bir hac yolculuğu gibi kilise yolunda dua ederek yürüyorlar

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

Skolastik Dönem (8-14.yy)

Ondalık ve Oruç Adakları

Question. Hıristiyanlık dini düşüncesinde değişiklik süreci nasıl idi ve hangi sebepten dolayı bu din. tahrife uğradı?

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

...Bir kitap,bir mesaj!

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

frekans araştırma

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

Konuyla ilgili kavramlar

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

Avrupa Tarihi. Konuyla ilgili kavramlar

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

Kiliseler ile yap lan Resmi Sözleflmeler ve her iki ülkede ibadet yerlerininin yap m

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

PAPA 1.FRANCİS İN KUDÜS ZİYARETİ

Dua edelim: I.Korintliler 1:30, Efesliler 2:10

HIRİSTİYAN SİYASİ DÜŞÜNCESİ

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

AVRUPADA EĞİTİMİN TARİHİ GEÇMİŞİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

Mesih İsa. Mesih İsa ve O nun işi hakkında kişisel bir çalışma kitabı

Petrus ve Duanın Gücü

ABD BAŞKANLIK SİSTEMİ Hacı Dede Hakan KARAGÖZ

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

[Kurban Duaları] (ondalık-sunu-sadaka üzerine)

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Hz. İsa ya Ne Oldu? Mahmut AYDIN OTTO Yayınları, 2011 Ankara, 192 sayfa. Tanıtan: İsmet TUNÇ*

Bu konu hem bir aile sarmalını geliştiren hem de yıkabilen bir durumu da inşaa eder.

Yeşaya Geleceği Görüyor

Katolik Kilisesi Ayini, İsa Mesih in son yemeği üzerine kuruludur. Kutsal Ekmek ve Şarabın cemaat üyeleri tarafından paylaşıldığı bu törene

Çok tatil yapan ülke imajı yanlış!

Arkadaşınız UNITE OGRENCI RAPORLARI VE YANIT KAĞITLARI. ICI P.K. 33 Bakırköy / İstanbul

Hazırlık Dönemi (Advent) Nedir?

HY1210 DUA ETTİĞİNİZDE ÖĞRENCİ ÜNİTE RAPORU VE YANIT KAĞITLARI. İsteme Adresi: ICI P.K. 33 Bakırköy / İstanbul

2 Aile yapısı ve yaşam şekli, yaşam evresi merasimleri ve dini bayramlar. 5 Çocuk hakları ve aile rolü. 8 Demokrasi ve değerler

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

DÜNYA SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ SEKTÖRÜNE GENEL BAKIŞ

AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARININ KORUYUCUSU ÖZET

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ

İSA MESİH İN SON ZAMAN AZİZLER KİLİSESİ

Avrupa Birliği Nedir?

ALMANYA BÜYÜK LOCASININ LAİKLİK İLE İLGİLİ SUNUSU. Günümüzdeki durum

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

Allah tarafından vahyedilen dinler arasındadır. Ancak sonradan tahrif edilmiş ve İslam geldikten sonra geçerliliğini yitirmiştir.

Olimpizm -2- Spor Bilimleri Anabilim Dalı

2005, yıl:1, sayı:4, ss de yayımlanmıştır.

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

İman. Çalışmanın ana fikri. İsa ya iman etmek, zihin, duygu ve iradeyle O na güvenmek, dayanmak demektir. Çizimler: Meghan Burns


Anneler Gününün Tarihçesi ve Ülkemizde Anneler Günü

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

1- Aşağıdakilerden hangisi suhuf gönderilen peygamberlerden biri değildir?

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Celal Bayar Üniversitesi 2007 Y. Lisans Tarih - Ortaçağ Celal Bayar Üniversitesi

HÜSEYİN SEYMEN SORGUNAİHL

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2016 Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

HELEN VE ROMA UYGARLIKLARI

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

Söz Filmi İnceleme Rehberi

Ortodoks kilisesinin elinde Muhammed in resmi var mı?

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

Sizdeki ümidin nedenini soranlara yanıt vermeye her zaman hazır olun (1Pt 3,15)

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

Transkript:

İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA PROGRAMI DİNLER TARİHİ Prof. Dr. Mahmut AYDIN 1

Ünite: 11 HIRİSTİYANLIK İçindekiler Prof. Dr. Mahmut AYDIN 11.1. Giriş... 4 11.2. Hıristiyanlığın Tarihsel Gelişimi... 6 11.2.1. İsa ve Öğretisi... 6 11.2.2. Pavlus ve Öğretisi... 7 11.3. Hıristiyanlığın Yayılma Süreci... 9 11.4. Hıristiyanlığın Tarihsel Dönemleri...11 11.4.1. Yeni-Ahit Dönemi...11 11.4.2. Patristik Dönem...13 11.4.3. Orta-Çağ Dönemi...14 11.4.4. Protestan Reformu...15 11.4.5. Katolik Reformasyonu...19 11.5. Hıristiyan Aydınlanması...21 2

Dönem Tarih Olay İsa-Mesih MÖ. 20-19 MÖ.4 - MS.30 Petrus ve Pavlus un İdamları Büyük Herod un Kudüs Mabedini Genişletmesi İsa-Mesih Dönemi MS.50 ler Pavlus un Mektuplarının Yazılması MS.64 70 ler İmparator Konstantin 313 325 Augustin 354-430 400 ler Nursia lı Benedict 480-543 525 İmparator Justinyen Dönemi Charlemagne Dönemi Büyük Skizma(Ayrılık) İlk İncil Markos un Derlenmesi 80-150 Diğer Yeni-Ahit Yazılarının Derlenmesi Milan Fermanı İznik Konsili (I) Augustin in İtirafları Benedict Manastırı nın Kuruluşu ve Benedict tarikatının başlangıcı 527-565 730 İmparator Leo nun İkonları Tahribini Emretmesi 800 ler 910 1054 1096 Charlemange nin İlk Kutsal Roma İmparatoru Olması Cluny Manastırının Kurulması Roma Katolik ve Ortodoks Kiliselerinin Birbirinden Ayrılması 250 yıl süren Haçlı Seferlerinin Başlaması Fransis Asisi 1182-1226 Fransiskan Tarikatının Aquinas lı Tomas 1225-1274 Summa Theologica nın yazılması John Wycliffe 1330-1384 Lollard hareketi ile ilintili ilk refomcu John Hus 1372-1415 Çek reformcu Hus un Kilisenin emriyle yakılması Martin Luther 1483-1546 Protestan Reformunun Babası Ulrich Zwingli 1484-1531 İsviçre li Reformcu Loyola lı Ignatius 1491-1556 John Calvin 1509-1564 Fransız Reformcu John Knox 1513-1572 İskoç Reformcu Trent Konsili 1545-1563 Katolik Reformasyonu ve Vahiy Kitabının Yeni-Ahit e eklenmesi 3

DİNLER TARİHİ 11-121 1582 1612 İngiltere de Kongregasyonalist Kiliselerin Kurulması İngiltere de İlk Baptist Kilisenin Kurulması 1618-1648 Otuz yıl savaşları ve Westphalia Anlaşması George Fox 1624-1727 Kuveykırların Kurucusu John Wesley 1703-1791 Metodist Kilisenin Kurucusu 1740 lar Amerika da Büyük Uyanış Hareketi William Miller 1782-1840 Adventist Kilisenin Kurucusu Joseph Smith 1805-1844 Mormon Kilisesinin Kurucusu I.Vatikan Konsili 1869-1870 Papa nın Yanılmazlığı Doktrinin Kabulü 1948 Dünya Kiliseler Konseyinin Kurulması II.Vatikan Konsili 1962-1965 Katolik Kilisesinin Kendini Modernize Etmesi ve Hıristiyan Olmayanlar Resmi Olarak Diyalojik İlişkiye Girmeye Başlaması 11.1. Giriş MS.1 yüzyılda Roma İmparatorluğunun gölgesinde küçük bir Yahudi mezhebi olarak ortaya çıkan ve 4. yüzyılda Roma İmparatorluğunun resmi dini olan, günümüzde yaklaşık iki milyarı bulan taraftarıyla dünyanın en büyük dinsel geleneğidir., MÖ. 4 yılında dünyaya gelen, MS. 28 yılında tebliğ hayatına başlayan ve MS. 30 yılında da çarmıha gerilerek idam edilen İsa- Mesih in şahsı etrafında gelişip şekillenen Mesih-merkezli bir dinsel gelenektir. Zira Hıristiyanların Tanrı nın en önemli kendi kendini açması yani vahyi olara kabul ettikleri İsa-Mesih in yaşamı, ölümü ve ölümden dirilmesi Hıristiyanlığın temelini oluşturmaktadır. İleriki bölümlerde göreceğimiz üzere 11. yüzyılda yaşanan ve adına büyük bölünme denen bölünme sonucunda merkezi İstanbul da olan Kiliseler doğu kiliseleri ve merkezi Roma da olan kiliseler de Latin kiliseleri adını almıştır. 16. yüzyılda İspanyollar tarafından Amerika kıtasına ve daha sonraki yüzyıllarda da Britanya İmparatorluğu vasıtasıyla Asya ve Afrika ya taşınmıştır. Günümüzde dünyanın hemen her yerinde bir Hıristiyan a rastlamak mümkündür. Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu resmi olarak Hıristiyan dır. Kuzey ve Güney Amerika, Rusya, Avustralya, Orta ve Güney Afrika da ise çoğunluğun dinidir. Sadece Orta Doğu ve Kuzey Afrika dan Çin e, Güney Doğu Asya ve Japonya ya kadar olan bölge de Hıristiyanlar azınlık durumundadır. 4

Gelişmiş dünyada yani Avrupa ve Amerika da büyük oranda seküler bir bağlamda varlığını sürdürmektedir. Günümüzde, mevcut olduğu farklı kültürlerde farklı şekillerde ifadesini bulmaktadır. Genel olarak Hıristiyan dünyaya baktığımızda üç temel Hıristiyan grubunun hakim olduğunu görürüz. Bunlardan en büyüğü yaklaşık bir milyarı aşkın taraftar kitlesiyle Roma Katolik Kilisesidir. Merkezi Vatikan da bulunan bu kilise oldukça merkezi bir yönetime sahip olmasına rağmen, pratikte çeşitlilik arz etmektedir. Örneğin günümüzde bir taraftan Papa nın otoritesi etrafında hiyerarşik, siyasal olarak muhafazakar ve oldukça dikkatli bir şekilde tanımlanmış bir inanç yapısına sahip bir kilisenin varlığını savunan Katolikler varken, diğer taraftan da Katolikliği Vatikan ın merkeziliğinden kurtarmak isteyen ve bunun için mücadele veren Katoliklere de rastlanmaktadır. Yine bir taraftan seküler dünyanın rasyonalizmini ve hümanizmini inancın düşmanları olarak görerek onlara şiddetle karşı çıkan Katolikler varken, diğer taraftan Avrupa aydınlanmasını inancın, modası geçmiş düşünce kalıplarından kurtarılmasının yegâne yolu olarak görüp kucaklayan Katolikler de vardır. Bütün bu fikir ayrılıkları açıkça şunu ima etmektedir. Günümüzde Vatikan ın resmi politikasının ne olduğundan bahsetmek mümkündür. Ancak dünya genelinde Katoliklerin neye inandıkları konusunda bir genellemede bulunmak ise hiçbir şekilde mümkün değildir. 15. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan reform hareketleri sonucunda teşekkül eden ve tüm reform kiliselerini niteleyen Protestanlık dünya genelinde sahip olduğu 400 milyona yakın mensubuyla Katoliklerden sonra ikinci sırada gelmektedir. Reform hareketinin ortaya çıkardığı Protestanlık, yayıldığı bölgelerin kültürel ve tarihsel nitelikleri doğrultusunda farklı içerikler kazanan alt mezheplere bölünmüştür. Günümüzde Protestanlar Luteran, Kalvinist, Presbiteryan, Methodist, Baptist, Anglikan, Pentakostal gibi çeşitli alt mezheplere bölünmüş durumdadır. Bunlar, Katolikler gibi merkezi bir kilise yapılanmasını ve hiyerarşik bir otoriteyi kabul etmezler. Protestanların en belirgin özellikleri belirli bir kiliseye kurumsal üyelikten ziyade İsa-Mesih e kişisel imana vurgu yapmalarıdır. Günümüzde bazı Protestan kiliseler Güney Hindistan Kilisesi gibi büyük konfederasyonların çatısı altında bir araya gelirken bazıları da bağımsız olmayı tercih etmektedir. Protestan kiliseler dünya genelinde yoğun misyonerlik faaliyetleri sürdürmektedir. Bu faaliyetler neticesinde Afrika ve Latin Amerika da Protestanların sayısı günden güne artmaktadır. Protestan Kiliseler Katolik olmayan diğer kiliselerin de katılımıyla 1948 de İsviçre nin Cenevre kentinde Dünya Kiliseler Konseyini kurmuşlardır. Protestanlardan sonra üçüncü büyük Hıristiyan grubu tarihsel olarak Doğu-Roma (Bizans) imparatorluğu içinde ortaya çıkan ve adına Doğu Ortodoks Hıristiyanları denen grup dur. Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında mevcut Yunan teolojisine bağlılık gösteren bu grup mensuplarının sayısı da günümüzde yaklaşık 190 milyon civarındadır. Bu mezhebe bağlı olan mahalli kiliseler kendi kilise liderlerinin idaresi altında milli bir kilise yapılanması arz etmektedir. Doğu Ortodokslar Roma Katolik Kilisesi liderine yani papaya saygı duymakla birlikte Katolikler gibi onun otoritesini kabul etmezler. Oldukça geleneksel olan ayırt edici bir ibadet şekline sahip olan Ortodoks Hıristiyanlar monastik yani Manastır yaşamına oldukça ilgi göstermektedir. Katolik, Protestan ve Ortodoksların dışında Anglikanlar, Ortodoks olmayan doğu kiliseleri, bağımsız kiliseler ve mahalli kiliseler adı altında pek çok Hıristiyan topluluğu da vardır. Günümüzde Hıristiyan dünya oldukça devamlı değişen parçalı ve çeşitlilik arz eden bir yapıya sahiptir. Çünkü devamlı olarak yeni yeni kiliseler ve Hıristiyan cemaatleri ortaya çıkmaktadır. 5

DİNLER TARİHİ 11-121 11.2. Hıristiyanlığın Tarihsel Gelişimi 11.2.1. İsa ve Öğretisi Hıristiyan ve Hıristiyan olmayan kaynakların bize sunduğu bilgiler ışığında tarihin Hz. İsa nın hayat hikayesini tam olarak ortaya koymak mümkün değildir. Ancak Hıristiyan kutsal kitabı olarak kabul edilen Yeni-Ahit in Hz. İsa hakkında sunduğu bilgileri bir araya getirdiğimizde onun kimliği ile ilgili şunları söyleyebiliriz: Hz. İsa, kral Herod un ölüm tarihi olan MÖ. 4 yıllarında Galile bölgesinin Nasıra kasabasında bakire Meryem den dünyaya gelen Galileli bir Yahudi idi. Çocukluğunu ve gençliğini bu kasabada geçirmiş, MS. 28 yıllarında Hz. Yahya tarafından Ürdün nehrinde vaftiz edilmiş, Yahya nın şehit edilmesinden sonra yaklaşık otuz yaşlarında tebliğ faaliyetlerine başlamış ve nihayet MS. 30 yılında Kudüs teki kutsal mabette bazı olaylara ve karışıklıklara sebebiyet verdiği için dönemin Roma valisi tarafından kargaşa, anarşi ve isyan çıkarmakla suçlanarak çarmıh cezasına çarptırılmıştır. Yüce Kitabımız Kur an ı Kerim, (Nisa suresi 157-158 de) Hz. İsa nın çarmıha gerilmekten mucizevi bir şekilde Allah tarafından kurtarıldığını ve daha sonra mahiyetini bilemeyeceğimiz bir şekilde onun öldüğünü (Ali-İmran 54-55 ve Maide 116-118 de) vurgulamaktadır. Netice olarak MÖ. 4 yılında Yahudi bir ailede dünyaya gelen ve 30 yaşlarındayken peygamberlik vazifesine başlayan Hz. İsa, yaklaşık iki yıllık bir tebliğ vazifesinden sonra MS. 30 yıllarında tarih sahnesinden kaybolmuştur. Bu bağlamda kendimize şu soruyu sorabiliriz: Yaklaşık 2 yıl gibi oldukça kısa bir tebliğ süresinde Hz. İsa insanlara hangi mesajı sunmaya çalışmıştır? Bir Yahudi peygamberi olan Hz.İsa, büyük şehirlerden ziyade genellikle köylerde, kasabalarda ve kırsal alanlarda vaazlar vererek bölge halkını yaklaşan son konusunda uyarmış ve onları bir olan Tanrı ya iman ederek onun emir ve yasaklarına uymayı ifade eden Tanrı nın Egemenliğine katılmaya çağırmıştır (Matta İncili 3:2). Gerçekte bu tebliğ Hz. Yahya tarafından daha öncesinde yapılmaktaydı ve bu sebeple MS. 28 yılında Hz. İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmişti. İlk İncil olarak kabul edilen Markos İncili, Hz. Yahya nın dönemin idarecileri tarafından yakalanıp hapse atılmasından sonra İsa nın Galile bölgesine giderek şu sözleriyle yukarıda ifade ettiğimiz Hz. Yahya nın sürdüreceğini ifade etmiştir: Zaman doldu. Tanrı nın Egemenliği yakındır. Günahlarınızdan vazgeçin ve bu mesaja inanın (Markos 1:14-15). Görüldüğü üzere Hz. İsa temel mesajı insanları günahlarından tövbe ederek Tanrı nın emir ve nehiylerine uymak suretiyle O nun Egemenliğine hazır hale gelmeye davet eden bir Yahudi peygamberidir. Hatta Matta İncilinde Hz. İsa kendisinin sadece Yahudilere gönderilmiş bir elçi olduğunu ifade ederek havarilerinden, Yahudiler dışındaki diğer milletlere öğretide bulunmamalarını istediğinin altı çizilmektedir. Ben İsrail evinin kaybolmuş koyunlarından başkasına gönderilmedim (Matta 15:24);...diğer uluslara ait yerlere gitmeyin. Samiriyelilere ait kentlerin hiçbirine uğramayın. Bunun yerine sadece İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına gidin (Matta 10:5-6). Nitekim Kur an ı Kerimde Hz. İsa nın kendi döneminde mevcut olan Tevrat ın doğruluğunu tasdik etmek, daha önce Yahudilere haram kılınan şeylerin bazılarını onlara helal kılmak için ve Tanrı dan insanlara bir mesaj getirdiğini söyleyerek insanları Tanrıya karşı olan sorumluluklarının bilincine vararak kendisine iman etmeye çağırmıştır (Ali-İmran 50). Hayatı boyunca ifade ettiğimiz bu temel mesajı başta Yahudiler olmak üzere tüm insanlara sunmaya çalışan bir Yahudi peygamberi olan Hz. İsa, ölümünden sonra başta Hıristiyanlığın mimarı olarak kabul edilen Pavlus olmak üzere onun fikirle- 6

ri doğrultusunda tesis edilen ilk Hıristiyan toplumu tarafından gökten yeryüzüne beşeri bir hayat sürmek ve sahip olduğu kurtarıcı özelliğiyle kendine inanları kurtarmak için gelen Oğul Tanrı olarak algılanmaya başlanmıştır. Bu genel kanı etrafında da asli günah, insan neslinin suçluluğu, Yahudi tarihi boyunca bu günah ve suçluluğun ortadan kaldırılması için Tanrı tarafından çeşitli ilahi müdahalelerin olduğu; ancak bu müdahalelerin her seferinde başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Tanrı nın kendiyle aynı cevhere sahip olan İsa yı bakire Meryem aracılığıyla dünyaya gönderdiği, onun insanların günahlarına kefaret olarak çarmıhta canını verdiği, üçüncü günde ölümden dirildiği ve göklere yükseldiği gibi inanç esasları geliştirilerek dogmalaştırılmış ve bu şekilde de günümüz Hıristiyanlığının temelleri atılmıştır. İşte İsa sonrası dönemde yaşanan tüm bu gelişmeler, bir Yahudi peygamberi olan İsa yı kendisine ibadet edilen tanrısal bir varlığa dönüştürmüştür. Çünkü yukarıda gördüğümüz üzere hayatı boyunca İsa insanları sadece ve sadece Tanrıya iman ederek onun buyruklarına teslim olmaya çağırırken İsa nın tanrısallaştırmasına giden yolu hazırlayan ve bu şekilde de günümüz Hıristiyanlığının mimarı olan Pavlus ise insanları İsa ya iman etmeye çağırmaktadır. Yani Hz. İsa nın mesajının temel vurgusu Tanrı ve O nun iradesine teslimiyet iken Pavlus un ve dolayısıyla onun fikirleri etrafında şekillenen günümüz Hıristiyanlığının misyonerlik faaliyetleri vasıtasıyla yaymaya çalıştığı mesajın temel vurgusu ise İsa nın şahsında bedenleşen İlahi Oğul Rab Mesih tir. Görüldüğü üzere Hz. İsa nın mesajı ile günümüz Kilise teşkilatlarının adı altında sunmaya çalıştıkları mesaj arasında dağlar kadar fark vardır. Çünkü İsa nın mesajı İslam ın da temel mesajı olan Tanrı nın Birliği (tevhit) ve insanların tüm benlikleriyle O nun iradesine teslimiyet iken günümüz Hıristiyanlığının mesajı, zamanla Tanrı nın yeryüzündeki tezahürü olarak Hıristiyan teslisinin ikinci unsuru haline getirilen İlahi Oğul Rab Mesih in tüm insanlığa sunulmasıdır. İşte bundan dolayıdır ki Kur an ı Kerim bu tarz bir inanca sahip olan yani İsa yı tanrısallaştıran Hıristiyanları inançlarında aşırılığa giderek Allah a şirk (ortak) koşmakla suçlamakta ve onlardan bu tarz sapkınlıklardan sakınmalarını istemektedir (Nisa 171). 11.2.2. Pavlus ve Öğretisi Günümüz Hıristiyanlığının şekillendiricisi olan Pavlus, yaklaşık olarak MS. 10 yıllarında günümüz Türkiye sınırları içinde yer alan Tarsus kentinde dünyaya gelen aslen Yahudi ancak aynı zamanda Roma vatandaşı da olan bir şahsiyettir. Nitekim bizzat Pavlus kendisini doğumunun sekizinci günü sünnet olan, İsrail soyundan, Benyamin kabilesinden özbeöz bir İbrani olarak tanımlamaktadır (Filipililer 3:5). Geleneksel olarak ilk eğitimini Tarsus da alan Pavlus, yüksek din eğitimi almak için ailesi tarafından Kudüs e gönderilir. Burada dönemin ünlü Yahudi bilgili Hillel in torunu ve Ferisi mezhebinin önde gelen hocalarından Gamaliel in öğrencisi olmuştur. (Bkz., Resullerin İşleri 22:3). Gamaliel in yanında yetişen Pavlus, rivayete göre Ferisi cemaati içinde Yüksek Kurul toplantılarını izleyen ve alınan kararlarda etkili olan bir konuma gelmiştir (Bkz., Resullerin İşleri 8:1; 26:10. Yahudi din eğitimi yanında Pavlus, Roma nın bir eyaleti olan Tarsus da dünyaya geldiği ve ilk eğitimini burada aldığı için Yeni-Eflatuncu felsefe ve ölen-dirilen kurtarıcı tanrılarla özdeşleşmek suretiyle ölümsüzlüğe ulaşıldığı öğretisinin merkezde olduğu Sır dinleri hakkında hatırı sayılır bilgilere sahipti. Ferisi mezhebi içinde önemli bir konuma yükselen Pavlus, Şam yolunda geçirdiği vizyon sonucu İsa tarafından milletler havarisi olarak tayin edildiğini iddia etmeden önce Yahudi din adamlarının statükocu tutumlarına ve Ferisilerin aşırı kuralcılığına karşı çıkan İsa ve taraftarlarına karşı yürütülen aleyhte kampanyalara katış- 7

DİNLER TARİHİ 11-121 mıştır. Hatta İsa nın ortadan kaybolmasından sonra Kudüs dışında İsa yanlılarının takibatını üzerine almış ve gittiği yerlerdeki İsa yanlılarını tespit ederek Kudüs de bulunan başkahin ve adamlarına bildiriyordu (Bkz., Resullerin İşleri 9:1-2). Hıristiyan kaynaklarının bildirdiğine göre İsa sonrası dönemde onun yanlılarına zulmetme konusunda aşırı duyarlılık göstermeye başlayan Pavlus, Şam ve civarındaki İsa yanlılarını tespit edip Kudüs deki merkezi Yahudi otoritesine bildirmek için Şam a bir yolculuk gerçekleştirir. Ancak Şam a yaklaştığı bir sırada bir vizyon geçiren Pavlus, gökten gelen ve adeta gözleri kör eden son derece güçlü bir ışığın çevresini aydınlattığını görür. Işığın etkisiyle gözleri kör olan Pavlus yere yıkılır. İşte tam bu esnada gökten bir ses Pavlus a Saul, bana neden zulmediyorsun der. Pavlus duyduğu bu sese ey efendim sen kimsin? diye karşılık verir. Bu soruya aynı ses ben, senin zulmettiğin İsa yım diye karşılık verir (Bkz., Resullerin İşleri 9:3-5; 22: 6-9; 26:13-15). Resullerin İşlerinde Pavlus un Şam yolunda geçirdiği bu vizyonla İsa tarafından mesajı tüm uluslara yaymak için görevlendirildiği ifade edilmektedir: Pavlus un Şam yolunda geçirdiği bu vizyon elçilik görevinin başlangıçıdır. Kendi ifadesiyle o ana kadar kutsal Yahudi yasasına bağlı bir Ferisi olan Pavlus, geçirdiği bu vizyonla birlikte İsa-Mesih in peygamberi olmuştur. Vizyon sonrası elçilik görevine başlayan Pavlus, öğretisini İsa nın Rablığı etrafında günah (sin), günahtan kurtulup özgürlüğe ulaşmak için fidye ödeme (redemption); aklanma (justification) ve uzlaşma (reconciliation kavramları üzerine oturtmuştur. Pavlus a göre insan nesli Adem in Tanrı ya itaatsizliğinden dolayı günaha düşmüş, özgürlüğünü kaybetmiş ve ölüme mahkum olmuştur. Pavlus un geliştirdiği teolojiye göre Tanrı, Adem i ve eşini yaratmış ve onlarla bir sözleşme yaparak bazı eylemleri yapıp bazılarını da yapmamak üzere onlardan söz almıştır. Ancak Adem ve eşi yasak bir fiili işleyerek Tanrı ile yapılan bu ahdi bozmuştur. Tanrı bozulan bu ahdi yenilemek için Adem sonrası dönemde çeşitli peygamberler göndermiş ve onlara insanların uyması gereken bazı yasalar vermiştir. Ancak insanoğlu verilen yasalara uyup uymama konusunda hür olduğu için yasaya uymamış ve günah çoğalmıştır. Bunun üzerine Tanrı Musa yı ve onunla birlikte oldukça kapsamlı bir yasa göndermiş. Ancak insanoğlu bu yasaya da uymamış ve dolayısıyla iyice günaha batmıştır. Yasa göndermekle insanoğlunu günahtan kurtarıp Adem vasıtasıyla bozulan ahdi yenileyemeyeceğini anlayan Tanrı oğlu İsa yı yeryüzüne göndermiş ve onun günaha fidye olarak çarmıhta kanını dökmesine razı olarak insanoğlunu günahtan kurtarmış ve böylece Adem ile bozulan ahdi tekrar yenilemiştir. Bu öğretiye göre İsa nın çarmıhta ölümü insanlığın günahtan kurtuluşu, özgürlüğü ve ebedi yaşamı kazanması için bir fidye olmuştur. Pavlus un öğretisinin merkezini Mesih-merkezlilik teşkil etmektedir. Bu öğretiye göre İsa-Mesih, tanrısal oğlun insanoğlunun kurtuluşu için bedenleşmiş halidir. Onun çarmıha gerildikten üç gün sonra ölümden dirilmesi ve göğe yükselmesi onun ölüme ve günaha galip geldiğinin ispatıdır. İsa ya inanlarda aynı şekilde günaha ve ölüme galip geleceklerdir. Bu yüzden Pavlus a göre Tanrı nın mükafatını kazanmak için artık Yahudi yasasına uymak gereksizdir. Çünkü Mesih i kabul etme ve ona iman Tanrı rızasını kazanmanın en doğru yoludur. Mesih e inanlar Tevrat ın emirlerine uyup uymadıklarına bakılmaksızın Tanrı katında salih kimseler sayılacaktır. Adem in işlediği ilk günah veya diğer bir tabirle asli günah, bu günahtan kurtulup özgürleşmek için İsa nın fidye olarak çarmıhta kanının dökmesi, kutsal Yasayla 8

değil Mesih İsa ya imanla aklanma ve bu şekilde Tanrı ile barışma/uzlaşma doktrinleri üzerine öğretisini şekillendiren Pavlus, bu öğretiyi yaymak için Antakya dan başlamak üzere Anadolu, Yunanistan ve Makedonya bölgelerine çeşitli misyon seyahatleri düzenlemiş ve gittiği yerlerde Hıristiyan kiliseleri tesis etmiştir. Onun bu seyahatlerini ve bu seyahatler esnasında çeşitli topluluklara gönderdiği mektuplarını konu alan yazılar yukarıda Hıristiyanlığın kutsal metinleri bölümünde ifade ettiğimiz gibi günümüz Yeni-Ahit metinler arasında çok önemli bir yer tutmaktadır. Hatta bu yazılardan yarıdan çoğu yazılış tarihi itibariyle İncillerden daha erken döneme aittir. Pavlus, izlediği takiyeci misyon politikası sayesinde Roma vatandaşları arasında gittikçe artan sayıda insanı cezbetmeyi başarır. Onun bu başarısı Roma idarecilerini rahatsız eder. Ayrıca Pavlus, Yahudi Yasa sına karşı takındığı olumsuz tutumdan dolayı Yahudi dini liderleri tarafından da şiddetli şekilde eleştirilmekteydi. Hem Yahudi dini otoritelerinin hem de taraftar toplamada gösterdiği üstün başarıdan dolayı Roma idarecilerinin tepkilerini üzerine çeken Pavlus, MS. 57 yıllarında Kudüs de bulunduğu bir sırada Yahudiler tarafından linç edilmek üzereyken Roma lı idareciler tarafından kurtarılır ve tutuklanarak yargılanmak üzere Roma ya gönderilir (Resullerin İşleri 21: 27-40). Burada bir müddet hapis yattıktan devletin asayiş ve huzurunu bozma suçlamasıyla idam edilir. 11.3. Hıristiyanlığın Yayılma Süreci Günümüz Hıristiyanlığı, kurumsallaşma sürecinde Yahudi, Yunan, Roma ve diğer dinsel düşünce dünyalarından büyük oranda etkilenmiştir. Örneğin şu üç temel geleneksel Yahudi dünya görüşü şekil değiştirerek Hıristiyanlığa taşınmıştır. (1) Yahudilikte Tanrı ile yapılan ahdin sembolü olarak kabul edilen sünnet olma ritüeli Tanrı ile yapılan yeni ahdin sembolü olarak kabul edilen vaftizle yer değiştirmiştir. (2) Tanrı nın dünyayı yaratması esnasında dinlendiği yedinci günü sembolize eden haftalık Yahudi toplanma günü olan Şabat/Cumartesi günü, İsa nın ölümden dirildiği gün anısına kutlanan Pazar günü ile yer değiştirmiştir. (3) Yahudi kutsal kitapları Hıristiyanlar tarafından da kutsal ve önemli kabul edilmiş ancak bu yapılırken onlar Hıristiyanların bakış açılarına göre yeniden yorumlanmıştır. Yunan ve Roma inançları da Hıristiyanlığın gelişmesinde önemli bir role sahiptir. Zira bazı pagan Roma inançları da kurumsallaşması sürecinde Hıristiyanlığa taşınmıştır. Örneğin, Mısır tanrıçası İzis in mucizevi şekilde oğlu Horus u emzirmesini tasvir eden harfler, Bakire Meryem in bebek İsa yı emzirişini betimleyen resimlere; Mitra nın, Oziris in, Adonis in ve Dionyus un doğum günü olarak kutlanan 25 Aralık, İsa nın doğum gününe; pagan inancında güneşin övüldüğü gün olan Pazar, İsa nın anıldığı kutsal güne dönüştürülmüştür. Bu fikirler yanında Hıristiyan düşünürler Yunan kültüründen kendi fikirlerini savunma ve felsefi olarak ifade etme yöntemlerini öğrenmişlerdir. Hıristiyanlar Kilise örgütlenmesi ve idaresi konusunda da Roma devlet idaresinden etkilenmişlerdir. Hıristiyanlığın gelişme ve yayılma sürecine baktığımızda ilk yüzyılların oldukça kritik bir öneme sahip olduğunu görürüz. Bu yüzyıllarda Hıristiyanlar Roma yönetimi tarafından devamlı surette baskı zulüm gördüğü için adeta yaşama savaşı vermiştir. Bu süreçte Hıristiyanlar, Romalı idareciler tarafından gizli 9

DİNLER TARİHİ 11-121 olarak gayri ahlaki ayinler yapmakla, küçük çocukları katletmekle, yakın akraba zinası işlemekle ve yamyamlıkla suçlanarak devamlı surette baskı ve zulüm görmüşlerdir. Örneğin Roma imparatoru Neron un (MS. 57-68) Hıristiyan kurbanları kanlı Roma arenalarında canlı canlı aslanların önüne attığından bahsedilir. Decius (MS 240-251) ve Diocletian (284-305) gibi Roma imparatorları da Hıristiyanları yok etmek için onlara karşı oldukça acımasızca davranmıştır. Dördüncü yüzyılın başlarında bu baskı ve zulümlerden kendini yavaş yavaş kurtarmaya başlayan dördüncü yüzyılın ikinci yarısından sonra Roma imparatorluğunun yegane meşru dini konumuna gelmiştir. Bu gelişmede iki imparatorun çok büyük katkısı olmuştur. Bunlardan biri 313 Milan fermanıyla Hıristiyanlığı koruma altına alan Konstantin ve onun ortağı olan Licinus, diğeri ise 395 yılında dışındaki tüm inançları yasaklayarak Hıristiyanlığı Roma nın tek resmi dini haline getiren Theodosius dur. Bu şekilde Hıristiyanlığın Roma imparatorluğunun tek meşru ve resmi dini olmasından sonra imparatorluğun siyasi ve askeri desteğini de arkasına alan Kilise, Hıristiyan olmayanları Hıristiyanlaştırarak egemenlik alanını genişletmek için Hıristiyan olmayan halklara yönelik her türlü baskı ve zulmü yapmaktan geri durmamıştır. Bu dönemde Hıristiyanlara karşı yapılan baskı ve zulümler karşısında Kiliseden ayrılmaları engellemek için ayrılıkçı ve hizipçilere karşı II. yüzyılın sonlarında geliştirilen Kilise Dışında Kurtuluş Yoktur (Extra Ecclesiam Nulla Salus) dogmasının alanı sadece heretik ve hizipçi Hıristiyanları değil, aynı zamanda dışındaki tüm dinsel geleneklerin taraftarlarını içine alacak şekilde genişletilmiştir. Kanaatimizce bu gelişmenin altında siyasi etkenler de önemli rol oynamıştır. Zira, diğer din mensuplarının Hıristiyan olmaksızın kesinlikle kurtuluşa eremeyecekleri ileri sürülerek onların her türlü vasıta kullanılarak Hıristiyan yapılması gündeme gelmiştir. Onların bu şekilde Hıristiyan yapılmasıyla da Roma kültür ve medeniyetinin tüm dünyaya yayılması söz konusu olacaktı. Amerikalı bilim adamı Ramsey Macmurray 1997 yılında kaleme aldığı kitabında söz konusu bu dogmanın bu şekilde dışlayıcı yapılmasıyla daha önce başkalarından tolerans ve merhamet uman Hıristiyanların kendilerinden tolerans ve merhamet umulanlar konumuna geçtiğini ileri sürmektedir. Hatta Macmurray daha da ileri giderek kendilerinden merhamet umulan Hıristiyanların dolayısıyla da Hıristiyanlığın daha önce kendilerinden merhamet umulan putperestlerden ve dolayısıyla da putperest inançlardan daha merhametsiz olduklarını ileri sürmektedir (Bkz., Macmurray, 1997).Bu dışlayıcı tutum içinde yayılmasını sürdüren orta-doğu, Anadolu ve Balkanlarda çok kısa bir sürede yayılmış ancak 7. yüzyılda İslam ın ortaya çıkmasıyla yayılma alanını Avrupa, Afrika ve Asya ya çevirmiştir. 5-8 yüzyıllar arasında Fransa, İngiltere, İrlanda ve İskoçya nüfuz etmiştir. Temelde Frenk lider Charlemagne nin gayretleri sayesinde 10. yüzyılın sonlarına doğru Almanya da Hıristiyanlaştırılmıştır. On ve on birinci yüzyıllar arasında Norveç, İsveç ve Danimarka da yayılmıştır. Onuncu yüzyılın ortalarından sonra Almanların Polonya ve diğer batlık ülkelerini hakimiyetleri altına almasıyla bu bölgelerde de yayılma alanı bulmuştur. Alman fetihleri sayesinde on üçüncü yüzyıldan itibaren Estonya ve Litvanya da Hıristiyanlaştırılmıştır. Yine on üçüncü yüzyılda İsveçler sayesinde Finlandiya yı da hakimiyeti altına almıştır. Batı Avrupa ülkelerinde yayılan merkezi Roma piskoposluğu olan Latin Hıristiyanlığıydı. Bunun karşısında merkezi İstanbul patrikliği olan doğu Hıristiyanlığı da doğu ve orta Avrupa da yayılma alanı bulmuştur. Onuncu yüzyılda Thesalonica dan Cyril ve Methodius adlı iki kardeş İs- 10

tanbul patriği tarafından Hıristiyanlığı Slavlar arasında yaymak üzere Bulgaristan ve Sırbistan a gönderilir. Onuncu yüzyılda Bizans Hıristiyanlığı Kiev e ve Rusya nın diğer bölgelerine kadar nüfuz eder duruma gelmiştir. 11.4. Hıristiyanlığın Tarihsel Dönemleri 11.4.1. Yeni-Ahit Dönemi Hıristiyanlığın temel yapı taşı olan İsa-Mesih Yahudilere gönderilmiş bir elçi olduğundan onun hareketi ilkin Yahudiler arasında ortaya çıkmıştı. Ancak İsa nın ölümünden sonra başta Hıristiyanlığın şekillendiricisi olarak kabul edilen Pavlus olmak üzere diğer önce gelen ilk cemaat yetkililerin yaptığı çalışmalar neticesinde adını alan yeni din çok kısa sürede Filistin bölgesinden Mısır, Suriye, Anadolu, Yunanistan a kadar yayılmıştır. Bilindiği üzere Hıristiyanlığa göre İsa nın 33 yılında çarmıha gerilerek idam edilmesinden sonra ona inananlar ölümünü bir türlü kabullenemedikleri için onu imanlarında ölümden diriltmiş ve sonrada dünyanın sonuna doğru tekrar yeryüzüne gelip yarım bıraktığı Tanrı Krallığını tesis etmek için göğe Baba Tanrı nın yanına yüceltmişlerdir. İsa sonrası dönemde onan inanlar bir araya gelerek İsa yı hatırlamaya ve ibadet etmeye yönelmişlerdir. Hatta ilk Hıristiyan cemaati yetkilileri bu toplantılar esnasında Kutsal Ruhun kendilerine gelerek kendilerini güçlendirildiği ve onların bilmedikleri dillerde konuşmalarını sağladığını bile iddia etmişlerdir. İşte ilk cemaatin İsa sonrası dönemde bu şekilde bir araya gelip ibadet etmeleri ve İsa nın hatırasını yaşatmaya çalışması ilk kilisenin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Oluşan bu ilk kilise bünyesinde bir araya gelmeyi sıklaştıran ilk Hıristiyan cemaati üyeleri Pavlus tarafından yeni anlamlar katılarak şekillendirilen İsa nın mesajını Roma İmparatorluğu bünyesinde yaymaya başlamış ve bunun neticesinde Yahudi ve Gentile gibi her kökenden kişiler akın akın İsa nın takipçisi olmaya başlamıştır. Kudüs ün Romalılar tarafından 70 yılında tamamen tahrip edilmesinin artından İsa-merkezli olarak şekillenen bu yeni inanç, başta şekillendiricisi Pavlus olmak Roma imparatorluğunun belli başlı kentlerinde yayılarak ve hızlı bir şekilde taraftar kitlesini çoğaltmaya başlamıştır. Başlangıçta, hem Pavlus un ısrarla vurguladığı gibi tüm idari sistemlerin Tanrıdan olduğu ve bundan dolayı herkesin, idaresi altında bulunduğu yönetimlere uymasını öngören amaca götüren her yol meşrudur anlayışı, hem de bu yeni inancın öğrettiği, düşmanın bile sevilmesi, iyi eylemler yapılması, yetkililere saygılı olunması gibi hususlar sayesinde hızlı bir şekilde yayılan bu yeni inanç, zamanla Romalı idareciler tarafından bir tehdit olarak görülmeye başlanmıştır. Bu durum bu yeni inanç mensuplarını hem kendisinden ayrıldıkları Yahudiliğin, hem de Romalıların hedefi haline getirmiştir. Öyle ki bu süreçte Yahudi yetkililer, İsa nın uzunca bir süredir beklenen İsrail in kurtarıcı Mesih i olduğu iddialarına şiddetle karşı çıkarken, Romalılar da gittikçe yayılan Hıristiyan inancını Roma için ciddi bir tehdit ve tehlike olarak görmeye başlamışlardır. Bu noktada şöyle bir soru sorulabilir. Başlangıçta marjinal bir Yahudi grubu olarak ortaya çıkan ve zamanla Yahudilikten ayrılarak ona rakip bir din haline gelen Hıristiyanlığa Yahudilerin karşı çıkması anlaşılabilir bir tutumdur. Ancak başta bu yeni dini şekillendiren Pavlus olmak üzere diğer Hıristiyan yetkililer hiçbir siyasi 11

DİNLER TARİHİ 11-121 hedef gütmemesine, hatta her fırsatta Hıristiyanları, bağlı bulundukları idareye uymaya davet etmelerine rağmen acaba Romalı idareciler Hıristiyanlara için baskı ve zulüm yapmışlardır? Bu soruyu yanıtlamak için Romanın mevcut durumuna bakmak gerekmektedir. Bilindiği üzere Roma İmparatorluğu söz konusu dönemde sahip olduğu güç bakımından büyük bir devletti ve bu büyüklüğünü dinsel hoşgörü ve kültürel asimilasyon politikalarıyla sürdürmekteydi. Romalı idareciler çoğunlukla ele geçirdikleri bölgelerin halklarını kendi yerel ilahlarına ibadet etme konusunda serbest bırakıyordu. Bununla birlikte devletin bütünlüğü için Romalı idareciler imparatora tazimde bulunmak suretiyle yurttaşlarının imparatorluğa saygı duyması konusunda da ısrarcıydı. Dahası Roma güçlü olduğu için Roma ilahlarının da diğer ilahlardan daha güçlü olduğu ve bundan dolayı tüm Roma vatandaşlarının onlara ibadet yapması gerektiğine inanılıyordu. Bu durum da doğal olarak herkesin bazı Roma ilahlarına zorunlu olarak tazimde bulunmasını gündeme getirdiği için Roma nın aslında iddia edildiği gibi dinsel açıdan hoşgörülü olmadığının bir kanıtı olarak görülebilir. Sonuç olarak Roma da her ne kadar dinsel hoşgörü olduğu iddia edilse de, imparatora ve onu destekleyen güçlere ibadet ve tazim herkes için gerekli bir şey olarak görülüyordu. 12 Romalılar dinin gücüne saygı duyuyor ve tanrıların devleti koruduklarına inanıyordu. Din devlete hizmet etmek ve refah ve barış katkı sağlamak için vardı. Bundan dolayı devlet idaresinin kabul ettiği tanrısal varlıklara ibadet ve tazimde bulunmayı reddetmek, Romalılar için bir felaket olarak görülüyordu. Tüm Roma yurttaşlarının Roma nın tanrılarına gereken saygı ve tazimi göstermesi gerekmekteydi. Çünkü imparatorluğun sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettirmesi buna bağlıydı. Roma tanrılarına tazimde bulunma konusunda sadece Yahudiler istisna kılınmıştı. Yahudiler tek tanrı inancı üzerine vurgu yapan kadim ve saygın bir inanca sahip oldukları için Roma idaresi onlara özel bir statü verilmişti. Buna göre Yahudilerin imparatora tazimde bulunmak yerine ona ve imparatorluğa dua etmeleri gerekmekteydi. Yahudilere tanınan bu özel statü, başlangıçta bir Yahudi mezhebi olarak ortaya çıkan ve daha sonra ondan ayrılarak müstakil bir inanç olan mensuplarına verilmemişti. Aksine, inanları İsa- Mesih i Rab olarak kabul ettikleri ve gizli yerlerde bir araya geldikleri için imparatorluğa bir tehdit olarak görülmüştü. Hıristiyanlar Roma ilahlarına/putlara ibadet ve tazimi şiddetle reddettikleri ve görünmez/soyut bir Tanrıya inandıklarını savundukları için Romalılar tarafından ateist olarak nitelendirilmişti. İfa ettikleri vaftiz ve komünyon gibi uygulamalarından dolayı Hıristiyanlar hakkında bebekleri öldürdükleri ve ölü insanların etlerini yedikleri söylentileri çıkarılmıştı. Toplumun altı sınıflarındaki kişilerle yakın ilişki içinde oldukları, köle ve kadınları Tanrı katında eşit kabul ettikleri için Hıristiyanlar Romalılar tarafından küçümseniyordu. Roma İmparatorluğunu idare etmekle yükümlü olan yetkililer ilk Hıristiyanları imparatorluk için büyük bir tehdit olarak görüyordu. Bundan dolayı Hıristiyan olmak son derece tehlikeliydi. Bundan dolayı Hıristiyan olmak adeta ölüme davetiye çıkarmak anlamına geliyordu. Çünkü çoğu zaman Roma tanrılarına ibadet etmeyenler ve İsa-Mesih i inkar etmeyenler inançlarından dolayı baskı görüyor ve öldürülüyordu. İnançlarından dolayı öldürülen kişilere Hıristiyan literatüründe martri/şehit denmektedir. Hıristiyan toplum Roma baskısı sonucu hayatlarını kaybeden bu şehitlerin öykülerini büyük bir saygıyla yad etmekte ve onların gömüldükleri yerleri ziyaret etmektedir. Çünkü bu kişilerin tıpkı İsa-Mesih gibi, inançları uğruna hayatlarını feda ettiklerine inanılmaktadır. Romalı idarecilerin baskı ve zulümlerine rağmen Hıristiyan inancı gün geçtikçe yayılmış ve 300 lü yılların başında Roma İmparatorluğun %10 undan fazlası Hıristiyan olmuştur. Dahası bu dönemde Asya ve Afrika da da yayılma imkanı bulmuştur.

11.4.2. Patristik Dönem Erken dönem Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğu bünyesinde çok hızlı bir yayılma imkanı bulmuştur. Bu hızlı yayılmanın pek çok nedeni vardır. Bunların başında paganist Roma inançlarının sistemli bir din ve bir bağlılıktan ziyade bir gelenek olarak görülmesi karşısında Hıristiyan inancının samimiyet ve iyi eylem üzerine vurgu yaparak insanların gönüllerini fethetmesi gelmektedir. Ayrıca pek çok tanrısal varlık yerine Hıristiyanlığın üçlü bir yapıda da olsa insanları tek bir Tanrıya inanmaya ve ona kulluk etmeye yönlendirmesi ve bir takım ahlaki öğretiler sunması da onu çekici kılan unsurlar arasında yer almaktadır. Yine paganist Roma inançlarının aksine Hıristiyanlığın tüm insanları Mesih in şahsında eşit kabul etmesi de onu çekici kılan unsurlar arasında sayılabilir. Hıristiyanlığın bu yapısı ilk dönemlerde özellikle köleleri, kadınları ve alt tabakadan insanları kısaca Yunan- Roma kültüründe eşit kabul edilmeyen insanları bu inancı kabul etmeye sevk etmiştir. Ayrıca yaşanan savaşlardan, çatışmalardan ve kavga ortamından bıkan ve her zaman Tanrılar adına bir şeyler yapmaktan usanan insanlara İsa-Mesih kendileri için bir şey yapan bir kurtarıcı olarak sunulduğunda bunu memnuniyetle kabul etme noktasına gelmişlerdir. Bu ilk dönemlerde Hıristiyan inancı bir taraftan çok hızlı bir şekilde yayılırken diğer taraftan da hem inançsızlardan hem de inananlardan gelen birtakım sıkıntılarla yüz yüze kalmıştır. Öyle ki bu dönemde ilk olarak paganistler Hıristiyan inancına yönelik bir takım itirazlar ve eleştiriler yöneltince Hıristiyanlar kendi inançlarını savunmada ciddi zorluklar yaşamaya başlamış ve neticede Hıristiyan inancının savunusunu yapan bir grubun ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur. Hıristiyan inancının savunuculuğunu yapan bu insanlara apolojist/savunmacılar denmektedir. Bu kişilerin temel görevi Hıristiyan inancına yöneltilen eleştiri ve saldırılara rasyonel yanıtlar sunmaktı. Bu kişiler sadece Hıristiyan ibadet ve uygulamaları hakkındaki yanlış algı ve algılamaları savunmakla kalmadı aynı zamanda İsa-Mesih in öğretisini de bu yeni inanca karşı mesafeli olan ve onu şiddetli bir şekilde eleştiren Romalı entelektüellere de rasyonel ve felsefi olarak izah edip açıklamışlardır. Dahası bu kişiler inanç konusunda özellikle de İsa-Mesih in tabiatı konusunda yaşanan fikir ayrılıklarından dolayı ortaya çıkan yanlış anlamaları düzeltmeye çalışarak Kilisenin bütünlüğünü de korumaya çalışmışlardır. Bu çalışmalar neticesinde bu dönemde dini ritüeller, kutsal metinler ve doktrinel öğretiler tespit edilerek sabitleştirilmiştir. Bu şekilde bu yeni dinin mensupları Hıristiyan inancı için doğru/sahih olarak kabul edilen hususları kucaklayıp benimseme, yanlış olarak görülenleri de terk etme şansını yakalamışlardır. Hıristiyanlığın bir taraftan Roma nın baskısı altında olduğu diğer taraftan da gün geçtikçe büyüdüğü bu dönemde (100-300) Hıristiyanlar arasında bir dizi dahili sorunlar da gün yüzüne çıkmıştır. Bunların başında da hiç şüphesiz ki bir Yahudi peygamberi olan İsa-Mesih in Pavlus vasıtasıyla Yunan-Roma dünyasına taşınmasından sonra tedrici bir şekilde bir beşer peygamberden kendisine ibadet edilen tanrısal bir varlığa dönüştürülmesi gelmektedir. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi İsa nın ilk taraftarları Yahudi olduğundan onu Yahudi geleneği çerçevesinde Mesih olarak düşünmüş ve Yahudi kutsal yazılarını ve ritüellerini kendileri için bağlayıcı görmüşlerdi. Ancak İsa nın mesajı Roma dünyasına taşındıktan sonra artık gittikçe artan sayıda putperest Romalının bu mesajı benimsemesi ve onu kendi kurtuluşlarının vesilesi olarak görmeye başlaması yeni bir takım sorunları beraberinde getirmiştir. Bunların başında da İsa nın bir beşer mi yoksa tanrısal cevhere sahip bir varlık mı olduğu, bağlayıcı kutsal yazıların tespiti, ne tür ritü- 13

DİNLER TARİHİ 11-121 ellerin olacağı ve bunların nasıl yerine getirileceği ve Hıristiyan inancına yönelik saldırılara nasıl karşılık verileceği sorunları gelmekteydi. Hıristiyanlığı yönelik saldırıları göğüsleyerek onlara felsefi yanıtlar veren apolojetikler Hıristiyanlığın yayılmasına ciddi katkılar yapmıştır. Bu apolojetiklerin en önemlisi II. Yüzyılda Hıristiyanlığı benimseyen Romalı filozof Justin Martyr dir. Pek çok eser kaleme alan Justin in özellikle iki eseri Hıristiyanlığın entelektüel açından savunucu yaptığı için için son derece önemlidir. Bu dönemin diğer bir önemli ismi de paganların Hıristiyanlığı anlamasına büyük katkılar yapmış olan İskenderiye li Clement tir. Clement özellikle döneminin bazı Yahudi, Hıristiyan ve pagan gruplarında yaygın olarak bulunan pek çok popüler Yunan ve Asya kökenli fikirlerin aydınlanmış öğretmenler vasıtasıyla ilham edilen gizli bir bilgi yoluyla kurtuluşa ulaşıldığı fikriyle birleşmesi sonucu ortaya çıkan gnostik düşünceye karşı savaş açmıştır. Patristik dönemde Kilise bir taraftan daha büyük kitlelere ulaşmak için kendini ve mesajını izaha çalışırken, diğer taraftan da Hıristiyan öğretisinin yanlış anlaşılması veya tahrip edilmesi olarak nitelendirdiği heretiklikle/sapkınlıkla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu çerçevede Kilise Hıristiyan inancını iç ve dış saldırılardan korumak ve Hıristiyanlar arasında inanç birliğini sağlamak için bir inanç bildirgesi (Havariler ve İznik Amentüleri) hazırlanmış, Hıristiyanlığın resmi kutsal kitapları belirlenmiş (Yeni-Ahit külliyatı tespit edilmiş) ve piskopos, pastör veya rahipten oluşan bir Kilise idaresi oluşturulmuştur. 11.4.3. Orta-Çağ Dönemi Konstantin 313 Milan fermanıyla Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğunda serbest bırakmakla ve topladığı İznik konsilinde ortak bir inanç bildirgesi hazırlatmakla yetinmemiş, imparatorluğun başkentini de Roma dan Kostantinapolise (İstanbul a) taşımış ve bu şekilde imparatorluğun siyasi gücünün batıdan doğuya geçmesine ön ayak olmuştur. Roma, Vizigotlar, Vandallar ve Hunlar gibi kabileler tarafından işgal edilince imparatorluğun doğu bölgesi Bizans olarak isimlendirilmeye başlanmıştır. Yaşanan bu gelişmelere batı Roma daki siyasi gücü azaltırken hatta sıfırlarken papaların gücü artırmış ve onlara dini etki yanında siyasi nüfuz da sağlamıştır. Orta-çağda kendini hem siyasi hem de dini olarak kilisenin mutlak hakimi olarak ilan eden ilk papa 440-461 yılları arasında papalık yapan I. Loe dur. Loe, 452 yılında Roma yı Hunların işgalinden kurtarmakla batı Avrupa ve Kuzey Afrika bölgesinde papalığın prestijini artırarak iyice güç kazanmasına sebebiyet vermiştir. Bu dönemde papalığın otoritesi 540-604 yıllarında papalık yapan Büyük Gregory döneminde kendini iyice hissettirmeye başlamıştır. Orta-çağın bir başka önemli özelliği Konstantin döneminden Büyük Gregory dönemine kadar (300-600) bir biri peşi sıra yapılan ve Tanrı nın gerçek tabiatının, İsa-Mesih in konumunun ve teslis doktrinin tartışıldığı konsillerle Kilise teolojisinin büyük oranda tek tipleştirilmiş olmasıdır. Örneğin 451 de yapılan Kadıköy konsilinde İsa-Mesih in hem tam Tanrı hem de tam bir beşer olduğu ve bu iki tabiatın birbirine karışmadığı resmi olarak deklare edilerek inanç bildirgesine konmuştur. Yine bu konsillerde aşağıda hakkında detaylı bilgi vereceğimiz Yeni- Ahit külliyatını oluşturan kitaplar da tespit edilmiştir. Bu dönemde Kilise bir taraftan alanını genişletip ortaya çıkan sorunları çözüme bağlarken, diğer taraftan da Hıristiyan ibadetini de düzenleme yoluna da gitmiştir. Hıristiyanlığın 392 yılında Roma İmparatorluğunun resmi dini olmasından sonra artık Hıristiyan cemaatleri 14

içlerinde düzenli ibadet edebilecekleri kilise binaları inşa etmeye başlamıştı. Bu gelişme Hıristiyan ibadet ve ritüellerinin artık daha sistemli ve standart bir şekilde yapılmasını gündeme getirdiği için düzenli bir din adamı sınıfının doğmasına yol açmıştır. Bunun sonucu olarak da yaşadıkları şehirlerde Hıristiyanlığın sözcüleri ve önde gelen öğretmenleri olarak görülen piskoposlar toplumda güç ve etkilerini artık iyice hissettirir olmuştur. Orta-çağ Hıristiyanlığında yaşanan bir başka önemli gelişme de ikon olarak adlandırılan aziz ve şehitlerin suretlerinin yapılması ve bunların dualarda şefaatçi/ aracı olarak kullanılmaya başlanmasıdır. Konstantin öncesi dönemde inancından dolayı paganist Romalılar tarafından öldürülen pek çok Hıristiyan şehidi aziz ilan edilerek bunların yeraltındaki mezarları ziyaret edilmeye başlanmıştı. Orta-çağda ise aziz ilan edilen bu kişilerin tasvirleri yapılarak onlardan kendileri için şefaatçi olmaları talep edilmeye başlanmıştır. Bu dönemde yaşanan bir başka gelişme de Kilisenin gittikçe güçlenmesine paralel olarak başta din adamları olmak üzere Hıristiyan yetkililerin dünyaya daha fazla önem vermeye başlaması karşısında, bir grup Hıristiyan ın tüm dünyevi zevkleri terk ederek kırsal alanlara çekilip mutlak bir yoksulluk içerisinde günlerini sadece dua ve ibadetle geçirmeye başlaması sonucu ortaya çıkan manastır yaşamının gün yüzüne çıkmasıdır. Manastır yaşamını tercih eden ilk rahiplerden en önemlisi Mısır çöllerinde tek başına yaşayan Aziz Anthony dir (251-356). İlk manastırlardan birinin kurucusu olan Pachomius da manastır yaşamıyla ilgili ilk kuralları koyan kişi olduğundan tarihinin önemli şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Batı Avrupa da ise manastırlarda rahiplerin uyması gereken kuralları belirleyen ilk kişi Nursia lı Benedict dir (480-550). Benedict tarafından belirlenen bu kurallar zamanla manastır yaşamının standart kuralları olmuş ve onun kurduğu hareket de Benedictine hareketi olarak tarihe geçerek günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. 11.4.4. Protestan Reformu 1400 lü yılların başında batı dünyasında ortaya çıkan ve klasik Yunan ve Roma kültüründen ilham alarak başlatılan kültürel bir hareket olan Rönesansın baş patronu Roma piskoposu olan papanın liderliğindeki batı kilisesiydi. Bu dönemde başlatılan yenilenme kampanyası çerçevesinde Roma şehrini baştan aşağı yenileme çalışmaları başlatılmış ve bu bağlamda da şehre Aziz Petus bazilikası gibi devasa kilise, manastır ve diğer dini içerikli binalar yapılmaya başlanmıştı. İşte Kilise tüm bu projeleri finanse etmek için kendisine bağlı prenslere yeni vergiler koymakla yetinmemiş, günahkârlara günahlarını itiraf edebilme hakkı elde edebilmeleri için endüljans adı verilen bir çeşit af belgesi satmaya başlamıştır. Ortaçağda sadece dini değil, aynı zamanda siyasi nüfuz da kazanan papalık kurumunun ve buna bağlı olarak din adamlarının dinsel konumlarının yanında siyasi ve dünyevi amaçlar peşinde koşması ve bir takım maddi çıkarlar temin etmek için halkın dini duygularını istismar etmeleri Hıristiyan toplumunda Kilisesinin artık reforme edilmesinin zamanının geldiği kanısının uyanmasına sebebiyet vermiştir. Bu çerçevede 1500 lü yılların başından itibaren batı Hıristiyan dünyasında bazı önemli reformcular kendilerini göstermeye başlamış ve bunların fikirleri doğrultusunda da bünyesinde yeni mezhepler ortaya çıkmıştır. Şimdi bu çerçevede ortaya çıkan reformcuları ve bunların öncülük ettiği hareketleri kısaca tanıtmaya çalışalım. Martin Luther (1484-1546): Kendinden önce Kiliseyi reforme etme düşüncesiyle ortaya çıkan ancak başarılı olamayan John Wcyliffe ve Jan Hus gibi Luther de 15

DİNLER TARİHİ 11-121 kutsal kitap temelli bir reform hareketi başlatmıştır. Luther in reform çağrısı şu üç Latince sloganla özetlenmektedir: Sola scriptura, sola fides, sola gratia. Sola scriptura, kilisenin doktrin, ibadet/uygulama ve ahlaki kuralları sadece kutsal kitaba dayandırması gerektiği ve kutsal kitap dışında başka bir kaynağı otorite kabul etmemesi ilkesidir. Sola fides ilkesi ise kurtuluşun iyi bir hayat yaşamak veya iyi amellerde bulunmakla değil, kişinin İsa-Mesih e mutlak imanıyla olacağını ifade etmektedir. Sola gratia ilkesi de kurtuluşun kazanılan bir şey değil, Tanrı nın inayetiyle elde edilen bir hediye olduğu anlamına gelmektedir. Buna göre kişi ne kadar iyi eylemde bulunursa bulunsun ne kadar ahlaklı ve erdemli olursa olsun Tanrı nın inayetini elde etmeden kurtuluşa ulaşması mümkün değildir. Luther in bu fikirleri beraberinde bir takım sosyal ve siyasi devrimleri de getirmiştir. Örneğin Luther, kutsal kitabın mutlak bağlayıcılığına ve buna bağlı olarak bireylerin sorumluluğu ve otoritesine/hakimiyetine vurgu yapmakla papanın mutlak otoritesi ve azizlere hürmet/saygı gibi Katolik Kilisesinin pek çok fikrine ve yetkisine meydan okumuştur. Luther, Kutsal kitabın Kilisenin tek ve mutlak başının İsa-Mesih olduğunu beyan ettiğini ileri sürerek Papanın mutlak hakimiyetine karşı çıkmıştır. Yine Luther, bir Hıristiyan ın Tanrıyı memnun edecek şekilde yaptığı her işin Tanrı dan olduğunu ileri sürerek Tanrıyı memnun eden her işin bir anlamda ibadet olduğunu ima etmek suretiyle manastır yaşamına da karşı çıkmıştır. Luther e göre nasıl ki bir rahip ibadetle meşgul olarak tanrıyı memnun ederse bir marangoz, bir çiftçi veya başka bir meslek sahibi de işinin gereğini yapmak suretiyle tanrıyı memnun edebilir. Luther in bu fikirleri pek çok rahip ve rahibenin manastırları terk ederek normal yaşama geri dönmesine yol açmıştır. Luther, Papalık kurumunu ve manastır yaşamını bu şekilde tenkit edince doğal olarak Papalık tarafından aforoz edilerek hakkında ölüm emri çıkarılmıştır. Ancak mahalli idareciler Luther in fikirlerini kendi siyasi çıkarları açısından son derece faydalı bulduğundan Papalık karşısında Luther e destek olmuş ve bu şekilde onun fikirlerinin Avrupa halkları arasında süratli bir şekilde yayılmasına katkı sağlamıştır. Haddizatında mahalli idareciler Katolik Kilisesinin gücüne karşı Luther i korumakla aslında kendi siyasi güçlerini korumuş oluyorlardı. Yaşanan bu gelişmeler üzere Luther in fikirlerinden etkilenen reform yanlıları Katolik Kilisesinin baskısından korunmak için reformculara destek veren idarecilerin bölgelerine göç edince Avrupa tarihinde din savaşları olarak bilinen ve binlerce Hıristiyanın ölümüyle sonuçlanan kanlı çatışmalar kaçınılmaz olmuştur. Katolik Kilisesinden ve onun hakim olduğu kutsal Roma İmparatorluğundan kurtulup bağımsızlık elde etme amacı taşıyan bu savaşlar 16. ve 17. yüzyıllarda yoğun olarak Fransa, Almanya, İsviçre ve İngiltere de vuku bulmuştur. Luther in reformcu fikirlerini benimseyen Hıristiyanlar Luteranlar adı altında tarihinin ilk Protestanlarını oluşturmaktadır. Lutheran nihayetinde Almanya nın büyük bir kısmında ve İskandinav ülkelerinde yayılma ortamı bulmuştur. Almanya ve İsveç teki Lutheran Kilise zamanla devlet kilisesi olmuştur. Katolik bir rahip olan Luther yaşamının büyük bir kısmını Katolik geleneğinde geçirdiğinden Lutheranlar kutsal kitapla uyumlu olan tüm Katolik ibadet ve uygulamalarını muhafaza etmiştir. Yine Lutheranlar Katoliklikten aldıkları piskoposluk kurumunu da aynen sürdürmüşlerdir.. Ulrich Zwingli (1484-1531): Luther in çağdaşı olan Zwingli, reformcu fikirleri Zürich e taşıyarak reformun Almanya dışında da kök salmasına önemli katkılar 16

yapmıştır. Komşu İsveç kantonlarının saldırılarına karşı Zürich şehrini korurken öldürüldüğü için reform çalışmaları sekteye uğrasa da taraftarları üzerindeki etkisinden dolayı reformasyona etkisi varlığını sürdürmüştür. Luther den sonra en çok tanınan ve görüşleriye Reformasyon sürecine büyük katkılar yapan bir diğer önemli refomcu da İsveç in diğer bir önemli kenti olan Cenevre nin reformcu lideriydi John Calvin dir (1509-1564). Zwingli ve Calvin reform hareketini Luther ve taraftarlarından bir adım daha ileri taşımıştır. Hem Zwingli hem de Calvin tıpkı Luther gibi tüm Hıristiyan ibadet ve uygulamalarının kutsal kitaba dayanması gerektiği üzerinde ısrar etmektedir. Calvin in temel fikirlerini şu şekilde özetleyebiliriz. (1) Calvin, papanın otoritesini mutlak surette reddetmektedir. (2) Calvin, piskoposluk kurumunu ilga ederek kiliselerin yaşlılar heyeti tarafından idare edilmesi şeklinde yeni bir sisteme öncülük etmiştir. (3) Calvin, aklanmanın sadece imanla mümkün olacağını savunmuştur. Calvin in reformlarını kabul eden Hıristiyanlar Kilise ibadetlerinde kutsal kitap okumalarına ve vaazlara ağırlıklı olarak yer vermektedir. Zwingli ve Calvin tarafından başlatılan reform hareketi İsviçre den Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere ve İskoçya ya ve daha sonra da Amerika ya kadar yayılmıştır. Calvinistler farklı yerlerde farklı adlarla anılmışlardır. Örneğin Fransa da Huguenotlar, İskoçya da Reformcular ve Presbiteryenler, İngiltere de ise Puritanlar olarak isimlendirilmişlerdir. Hangi ad altında olursa olsun Calvinistler gittikleri yerlere inananların bireysel sorumluluğu ve eğitime özel önem verilmesi gibi fikirleri taşımış ve bunların gelişmesine öncülük etmiştir. Calvinistlerin bir başka özelliği de disiplinli bir yaşama, kişisel dindarlığa ve katı bir ahlaka özel önem vermeleridir. Nitekim onların bu özellikleri Protestan iş ahlakının gelişmesine yol açmıştır. Calvin in öğretisi batı dünyasında kapitalist ve demokratik fikirlerin gelişmesine önemli katkılar yapmıştır. Zwingli ve Calvin iyi eğitim almış refomcular olduğundan bunların öncülük ettiği reformcu hareketler de pastörlerinin iyi eğitimli olmasını arzu ettiğinden eğitime özel bir önem vermiş ve bunun için de binlerce kolej ve üniversite kurmuştur. Örneğin günümüzde üniversite olan Amerika nın en eski koleji olan Harvard, Püritanlar tarafından kurulmuştur. Reformasyon döneminde savunduğu fikirlerle Katolik Kilisesinden uzaklaşma anlamında Luther, Zwingli ve Calvin den çok daha ileri gittiği için radikal reformcular olarak adlandırılan kişiler de vardır. Bu radikal reformcular günümüzde oldukça normal kabul edilen ancak dönemlerinde halk üzerinde şok etkisi yapan fikirler ileri sürmüştür. Radikal reformcu grupların en önde geleni adları yeniden vaftiz olanlar anlamına gelen Anabaptistlerdir. Bu grup mensupları vaftizin bebeklikte değil, yetişkinlikte olması gerektiği çünkü kutsal kitap da vaftizin bebeklikte yapıldığına dair bir ifade veya bir vaftiz örneği yer almamaktadır. Anabaptistlere göre kilise üyeliği, inancı kendisine meslek edinen kimselere açık olmalıdır. Bu grup mensupları Kilise ve devletin kesin sınırlarıyla birbirinden ayrı olması gerektiğini savunmaktadır. Anabaptistler erken dönem Hıristiyanlarının yaşam şekillerini kendilerine örnek aldığından silah taşımayı, ant içmeyi, devlet okullarında okumayı, modern teknolojiyi kullanmayı ve moda elbiseler giymeyi reddederler. Amişler, Mennonitler ve Hutteritler Anabaptistlerin alt kollarını oluşturmaktadır. Anabaptistler savunduğu bu aşırı fikirlerden dolayı hem Katolik hem de ana gövde Protestanlar tarafından heretiklikle suçlanmış ve bundan dolayı da marjinalleştirilmiştir. 17