Osmanlı nın son asrında başlayan ve belki de günümüze kadar uzanan Osmanlı nın (genel anlamda da İslam Aleminin) geri kalmasındaki en önemli pay ictihad kapısının İmam-ı Gazali ile kapanmasıdır tartışması günümüzde de devam ediyor. Fıkıh başta olmak üzere tüm İslami ilim dallarında yenilikler yapılmasının isteyen bu anlayışın önünde aşılmaz bir kale olarak İmam Zahidül Kevseri duruyor ve durmaya da biiznillah devam edecek. Zahid Efendi merhum Kafkas muhaciri bir aileye mensuptur. Babası Hacı Hasan Hilmi Efendi alim ve fazıl bir kişidir. Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretlerinin hulefasındandır.kendi ismini taşıyan köyde talebe yetiştirmek ve irşad vazifesi ile hemhal olmuştur. Zahidül Kevseri merhum işte böyle bir ilim ehli ailede 1879/1296 da dünyaya teşrif buyururlar. İmam Zahidül Kevseri gözünü dünyaya ilim meclisinde açtığı için ilk eğitimini de babasından aldıktan sonra Düzce de muhtelif hocalar da ilim tahsil eder. Zahid Efendi merhum 15 yaşındayken İstanbul a gelir. Sene 1894 tür. İstanbul en keşmekeş devresini yaşamaktadır. Ermenilerin desteklediği ve Batı dan esen Sultan Abdulhamid Han karşıtı modernist rüzgarların yanında İstanbul da bir de Afgani rüzgarı esmektedir. Pek çok insanı etkileyen Afgani meselesine ileride değineceğiz. Zahidül Kevseri İstanbul da pek çok alimin derslerine devam etmesinin yanı sıra Gümüşhanevi Tekkesinin o dönemdeki postnişini olan Kastamonulu Hasan Hilmi Efendi ye intisap eder. 1 / 6
Hasan Hilmi Efendi hem babasının dostu hem de Kevseri nin hayatında derin izler bırakmış olan hocası Alasonyalı Ali Zeynel Abidin Efendi nin de üstadıdır. Kevseri merhum İstanbul da ilk olarak Eğinli İbrahim Hakkı Efendi de okumuş, O nun vefatı ile yine hocasının tavsiyesi ile Alasonyalı Ali Zeynel Abidin Efendi ye devam etmiştir. Zahid Efendi merhum 26 yaşında iken Hocasından İslami ilimleri bitirerek icazet alır. 28 yaşında ruus imtihanına girerek alim unvanını alır ve Fatih Medreselerine dersiam olur. Bir yandan talebe okutmaktayken diğer yandan medreselerin ıslahı için kurulan bir komisyona seçilir. Ancak burada karşısına İttihad ve Terakki çıkar. Ne hazindir ki bu ülkeyi kurtarmak adına yola çıkan İttihad çılar zaman içinde muhtelif mahfillerce avlanırlar ve memleketin insanına yabancı bir hale gelirler. Milletin değerleri onlar için bir şey ifade etmez. Onlar Jön Türkler döneminde Avrupa da sürgünde kaldıkları dönemde bu milletin değerlerine yabancı bir hale gelirler. Bu komisyonda Zahidül Kevseri merhum İttihadçı ların tepkisini çeker. Çünkü İttihadçı lar medreselerin ıslahını değil imhasını istemektedirler. Medrese eğitimi için gerekli olan süre düşürülmekle kalmıyor, araya modern bilimlere ait dersler de konulmaya çalışılmaktadır. Zahid Efendi merhum bunun sakıncalarını ispat edince İttihad ve Terakki nin kara listesine girer. O devirde hangi alimler kara listeye girmemiştir ki! Mesela Fatih Çarşamba da İsmet Garibullah Tekkesi Postişini Bandırmalı Ali Rıza Bezzaz Efendi vefat edince yerine normalde halifesi Ahıskalı Ali Haydar Efendi nin geçmesi gerekmektedir. Ancak Ali Haydar Efendi cennetmekan Sultan Abdulhamid-i Sani den taraf olması, İttihad ve Terakki ye muhalefet etmesi nedeniyle kara listede olduğundan; tekke ye bir başkası şeyh olarak atanmıştır. Ali Haydar Efendi kendi hakkı olan tekkeye 1914 ten 1919 a kadar girememiştir. 1919 da İttihad ve Terakki iktidardan düşünce hakkına kavuşabilmiştir. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ye İttihadçı ların yaptığı zulmü daha önce anlatmıştık. Zahid Efendi merhum bu esnada Darü l Fünun da Fıkıh hocalığı için yapılan imtihanı birinci olarak kazanır. Ancak İttihadçı ların devreye girmesi ile beraber hakkı gasbedilir ve Hocaefendi bu göreve getirilmez. Darü l Fünun bugün İstanbul Üniversitesine dönüşmüştür. Bunun üzerine Hocaefendi Kastamonu da yeni açılan medreseyi faaliyete geçirmekle görevlendirilir. Üç yıl Kastamonu da kalan Hocaefendi İstanbul a döndükten bir süre sonra da Süleymaniye 2 / 6
Medreselerine dersiam olarak atanır. Hemen akabinde ise Şeyhülislam ın ders vekili olur. Bir süre sonra hükümetle anlaşamaması nedeniyle bu görevinden azledilir. Zahid Efendi merhum hayatı boyunca Ehl-i Sünneti müdafaa etmiştir. Hayatı boyunca inandığı doğruları ölümü pahasına savunmuştur. 1922 senesinde tutuklanması veya suikaste kurban gitmesi söz konusu olmuş, bir ahbabı kendisine kurulan tertibi bildirince ailesine bile haber vermeden doğruca İskenderiye ye giden bir gemiye binmiş ve memleketini terk etmiştir. Ancak işin doğrusu bu bir sevk-i ilahidir. Çünkü Türkiye de bir süre sonra ilim meclisleri dağıtılacaktır. Mısır ve El-Ezher de Afgani ve Abduh un açtığı çığır büyüyecek, devasa bir kar topu çığa dönüşecektir. Modernist çığın İslam Aleminin üzerine kar topu gibi düşmesi an meselesidir. Dinin sahibi olan Allah-ü Teala; Zahid Efendi merhumu bir hicret-i rabbani ile Mısır a sevk etmiş ve bugün bile tartışılan konular da Zahid Efendi merhumun devasa eserler vermesini sağlamıştır. Zahid Efendinin Mısır yılları ilim açısından velut olmasına rağmen maddi sıkıntılar ile geçmiştir. Ailesini hicretinden sekiz sene sonra Mısır a getirebilmiş, maddi imkansızlıklar yakasını bırakmamıştır. Şam-ı Şerif e yaptığı bir seyahatte parasız kalmış, açlığını su içerek ve ecdad yadigarı el yazması eserleri tetkik ile gidermiştir. 35 yaşlarında evlenen Kevseri merhum bir oğlu ve bir kızını İstanbul da iken kaybetmiş, diğer kızı Seniha Hanım Mısır a gittikten sonra tifodan hayatını kaybetmiştir. Hayatta kalan diğer kızı Meliha Hanım ise kardeşinden on dört sene sonra şeker hastalığı neticesinde gözlerini yummuştur. Hicret sıkıntılarının üzerine bir de evlat acısı yaşayan Zahid Efendi ilmi faaliyetlerinden geri durmamıştır. İmam Zahidül Kevseri nin hayatında bendenizi etkileyen en önemli meselelerden birisi Hocaefendi nin ilme olan tutkunluğudur. Hocaefendi ; 65 evet atmış beş yaşındayken Mısır da Şeyh Yusuf ed-dicvi nin önüne diz çökmüş,o ndan İmam Malik in Muvatta sını okumuş ve icazet almıştır. Bugün icazete gerek yoktur diyenlerin kulakları çınlasın. İlmin yaşı ve emekliliği olmaz sözünün en güzel ispatıdır. Mısır da gayret-i diniye sahibi bazı yayınevi sahipleri ile irtibata geçerek el yazması eslafın 3 / 6
eserlerini bastırmakla kalmamış, reformist akımlara cevap mahiyetinde eserler kaleme almıştır. Bu çok tepki çekmiş, Mısır dan sınır dışı edilmesi için sayısız defalar girişimde bulunulmuştur. Ama Allahu Zulcelal O nu Mısır da tutmuştur. Zahid Efendi merhum ömrünün son senesinde önce gözünden rahatsızlanmış, ardından prostat hastalığına düçar olmuştur. İlaç almak için kitaplarını satmaya başlamıştır. Kendisine gelen yardım tekliflerini reddetmiş, kendisine maddi getiri sağlayacak iş tekliflerini de hakkını eda edemeyeceği gerekçesiyle reddetmiştir. Hey gidi Osmanlı he! Ne alimler yetiştirmiş. Bugün parasız bırakın kitabı makale bile yazmayanlara en güzel ibret İmam Zahidül Kevseri dir. 11 Ağustos 1952 de ebedi aleme irtihal etmiştir. Mevla Teala; Efendimiz ile beraber vahyi noktalamıştır. Ancak Ümmetin istikametinin muhafazası, itikadi ve ameli bidatlerin toplumu ifsad ederek Kuranı ve Sünneti örtmelerinin önüne geçmek üzere her asırda mücedditler göndermiştir. Bu asrın müceddidi ise hiç kuşkusuz İmam Zahidül Kevseridir. İmam Zahidül Kevseri Türkiye deyken 23, Mısır da iken 31 adet eser kaleme almıştır. 40 tane esere tahkik ve talik yazarak neşrettirmiş, 3 tane eseri de Türkçe den Arapça ya tercüme etmiştir. Kevseri merhumun Türkiye de kaleme aldığı eserlerin hemen hemen hepsi neşredilmemiş ve akıbetleri de meçhuldür. Kevseri Külliyatının baş eseri Te nibü l Hatib dir. Hatib el Bağdadi nin Tarihul Bağdad isimli eserinde İmam-ı Azam hakkında naklettiği rivayetleri tek tek ele almış, senet, metin ve sıhhat bakımından incelemiş, hatalı kısımları çürütmüştür. İmam-ı Azam müdafaası yapan eserler içinde Kevseri nin bu eseri şaheser niteliktedir. Kevseri merhumun ilmi dirayetini bugün ülkemizde pekte bilinmeyen cerh ve tadil ilmindeki maharetini gözler önüne sermektedir. Bu eser İslam Aleminde Kevseri merhumun ilmi otoritesini pekiştirmiştir. Hatta Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi merhum Dostum Zahid Efendinin sahili olmayan iki deryada hadis ve fıkıh ilminde emsalsiz olduğunu itiraf ediyorum. 4 / 6
En-Nüketü t Tarife isimli eserinde ise Zahidül Kevseri İbni Ebi Şeybe ye reddiye mahiyetindedir. İbni Ebi Şeybe 125 mesele de İmam-ı Azam ın hadislere muhalefet ettiğini ileri sürmüştür. İmam Zahidül Kevseri bu meseleleri tek tek ele almış ve İmam-ı Azam ın büyüklüğünü, ilmi kemalatını ispat etmiştir. İmam el-kevseri; 125 meselenin yarısında İmam-ı Azam ın farklı hadisler ile amel ettiğini, geri kalan kısmın beşte birinde İmam-ı Azam ın ayetler ile hareket ettiğini, ikinci beşte birlik kısımda İmamı Azam ın meşhur haberler ile amel ettiğini, üçüncü beşte birlik kısımda İbni Ebi Şeybe nin meseleyi yanlış anladığını, dördüncü beşte birlik meselede İmam-ı Azam ın anlayışının inceliğini sergilediğini söyler ve İmam-ı Azam ın bir sevap aldığı mesele sayısının İbn-i Ebi Şeybe nin iddia ettiği gibi 125 değil ancak on civarında olduğunu ispat etmiştir. İmam-ı Azam ın seksen üç bin meseleyi vuzuha kavuşturduğu düşünülürse İmam-ı Azam ın büyüklüğü gözler önüne serilecektir. Bugün modernistler tarafından sık sık gündeme getirilen İsa as ın nüzulüne dair telif ettiği Nazratün Abirah isimli eserinde İmam Kevseri; bu meselenin Kuran, Sünnet ve icma ile sabit olduğu ispat etmiştir. Bu eserinde nüzul-u İsa as ile ilgili hadislerin manevi mütevatir olduğunu ve icmanın ise kati olduğunu bildirerek Ehl-i Sünnetin bu mesele ile ilgili görüşünü ortaya koymuştur. İbni Teymiyye ve İbni Kayyım başta olmak üzere Ehl-i Sünnetten ayrılan her kesim İmam Zahidül Kevserinin feyizli ve berrak kaleminden nasibini almıştır. Zahidül Kevseri Hazretleri ; bir yandan da alim yetiştirmiştir : Abdulfettah Ebu Gudde, Muhammed Avvame, Ahmet Hayri, Emin Saraç, Ali Ulvi Kurucu, Ali Yakup Cenkçiler gibi mümtaz şahsiyetler rahle-i tedrisinden geçmiştir. Talebelerinden Suriyeli Abdulfettah Ebu Gudde asrımızın muhaddisi olarak telakki edilmektedir. Ebu Gudde hocasına büyük bir bağlılıkla ile tutkundur. Türkiye ye geldiklerinde Fatih Camii nde hocasının ders okuduğunu/okuttuğunu öğrenince hıçkıra hıçkıra ağlamış; Düzce de hocasının annesi ve babasının kabirlerini arayıp bulmuştur. Talebeleri dağıldıkları ülkeler de Ehl-i Sünnet itikadının müdafileri olarak hizmetlerini sürdürmüşlerdir. Muhammed Yusuf el-bennûrî, Yusuf ed-dicvî, Selâme el-azzâmî, Abdülvehhâb Abdüllatîf, Abdurrahman Halîfe, Ahmed Hayrî, Abdülfettâh Ebû Gudde, Emin Saraç gibi pek çok alim İmam 5 / 6
Zahidül Kevseri nin asrın müceddidi olduğunda müttefiktirler. Allah şefaatlerine nail eylesin. 6 / 6