GENİŞ AÇIDAN DADALOĞLU'NA BAKIŞ



Benzer belgeler
BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

ASLIMI SORARSAN AVŞAR SOYUNDAN

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Pir Sultan ABDAL. Sana kıyanlar tarihin kara sayfalarında, sen ise milyonların kalbindesin Ey Ali Aşığı Pir Sultan

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

Savaş, kahramanlık ve vatan sevgisi gibi konuları destansı ve abartılı bir anlatımla işleyen şiirlerdir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP

İ.Ö 100 Temel Eser. Kategori: Şiir Salı, 11 Ağustos :32 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF. Çanakkale içinde aynalı çarşı

DADALOĞLUNUN KAVGASINDAKİ GERÇEK

TARİH BOYUNCA ANADOLU

İslam medeniyetinde Türk Edebiyatı

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

YUGOSLAVYA DERS KİTAPLARINDA KARACAOĞLAN Altay Suroy Receboğİu Türk halk edebiyatının büyük şairlerinden biri olan Karacaoğlan Yugoslavya Türklerinin

13 MAYIS 2016 CUMA OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU Çorum-Osmancık İlçesine Hareket AÇILIŞ KONUŞMALARI

13 MAYIS 2016 CUMA OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU Çorum-Osmancık İlçesine Hareket AÇILIŞ KONUŞMALARI

Milli Bütünlüğümüz ve Avşarlar

Dadaloğlu'nun şiirleri, bugün pek çok türkünün sözlerini oluşturmaktadır. Bu türkülerin uzun

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Şiir Anadan Örnekler. Köyden ayrılalı nice yıl oldu Yıkıldı evimiz selinen doldu Hani bacı kardeş nerede kaldı özlüyorum ben seni güzel Alvar

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Bu dörtlükte geçen aşağıdaki sözcüklerden hangisinin eş seslisi yoktur?

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

ÂŞIK DAİMÎ (İSMAİL AYDIN)

KAYACIK KÖYÜ HAKKINDA GENEL BİLGİLER. Kayacık Köyü nün isminin kaynağı hakkında iki rivayet bulunmaktadır. Bunlar şöyle açıklanabilir.

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

70 inde doğuran ortalama 120 yıl yaşayan kanser bilmeyen Türkler

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Cumhuriyet Dönemi nde ;

IX. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER

"Cennet cennet, dedikleri, Birkaç Melek, birkaç huri, isteyene ver anları, Bana seni gerek seni" diyerek Allah'a olan aşkını dile. getirir.

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

KARAMAN ERMENEK BALKUSAN KÖYÜ

a 3 -<» rt3 ft3 Ö o\3 CO o\3 Ö o\3 CO v-< 0x3 Ö V-i -i» 3 Gezi / İlgaz Anadolu'nun Sen Yüce Bir Dağısın 0x3 Ö 0x3 Kitap / Kayıp Gül

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

BATIKENT O ZEL I NCI OKULLARI YAŞAYAN DEĞ ERLER EĞ I TI MI PROĞRAMI

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Beşparmak, Karakümes ve Marçal Dağları'ndan oluşan dağlara "Batı Menteşe Dağları" denir.

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

tellidetay.wordpress.com

İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN

KARACA0ĞLAN4IN ŞİİRLERİNDE TEKNİK

ENVER NACİ GÖKÇEN BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR TÜRK DİL KURUMU YAYINLARI

ÜNİTE 14 ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ. TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ İÇİNDEKİLER HEDEFLER. Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

Başkale nin Tarihçesi: Başkale Coğrafyası:

Avşarlar Madde Yazarı: Prof. Dr. Remzi KILIÇ Tel:

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli. Araştırma Merkezi TÜRK KÜLTÜRÜ. ve HACI BEKTAŞ VELi. Araştuma Dergisi. Research Quarterly

ŞEHİT ÖĞRETMEN KUBİLAY MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 12.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ 2.DÖNEM 1.

Cümlede Anlam TEST 38

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

HALK EDEBİYTI IV AŞIK EDEBİYATINDA ÜSLUP

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI

DERS YILI MEV KOLEJİ ÖZEL ANKARA ANADOLU LİSESİ VE FEN LİSESİ 10. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI DERSİ YARIYIL ÖDEVİ

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

İnebolu' nun büyük tonajlı gemileri barındıracak büyük bir limanı yoku.

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

KARACAOĞLAN DEYİŞLERİ

2016 Başkale nin Tarihçesi: Başkale Coğrafyası:

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

Fen Bilimleri Dersi Kazanımları

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Ana başa taç imiş. Her derde ilâç imiş. Bir evlât pîr olsa da. Anaya muhtaç imiş. seyin Nail Kubalı

Azrail in Bir Adama Bakması

Canlı ve cansız varlıklara, çeşitli somut ve soyut kavramlara ad olan sözcük türüdür.

Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz. Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz

Bilim adamları canlıları hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroskobik canlılar olarak dört bölümde sınıflandırmışlar.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

AKDENİZ İN KUCAĞINDAKİ TARİH ;MAMURE Kapıdaki gişeye yaklaşıp kaleye girmek için ücret ödemek istedim. O sırada gişede oturan hanım görevlinin

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

Transkript:

GENİŞ AÇIDAN DADALOĞLU'NA BAKIŞ Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI Aslımı sorarsan Avşar soyundan düştüm aşiretten boyumdan Dadaloğlu Dadaloğlu nun bağlı bulunduğunu boy Avşar boyu olup gerek İslâmiyet'ten önce, gerekse İslâmiyet'ten sonra Türk ulusu içinde önemli yere sahiptir. Avşarlar, Orta Asya da Göktürklerle birlikte yaşarken, Ortaçağ boyunca değişik nedenlerle çeşitli yönlere göçlerle yayılan Oğuz boylarındandır. Oğuz sözcüğü Kök Türk Yazıtlarında hep budun yani boy sözcüğünün çoğulu olarak Dokuz Oğuz boyları kendi boylarımdır biçiminde geçmektedir. Dokuz boy da Türk kökenlidir. Çin kaynaklarının Türklerin dokuz boyu ya da Dokuz boyun Türkleri biçiminde kullandıkları söylemler bunun kanıtlarındandır. Avşarlar, Oğuz Kağan'ın Bozoklar denilen üç büyük oğlundan Yıldız Han'ın; Avşar, Beydilli, Karkın ve Çorukluğ adlı dört oğlundan en büyüğü olan Avşar'dan gelmektedir. Avşar sözü Kaşgarlı Mahmut ta 24 Oğuz boyundan altıncısı olarak işaret edilip işlerini çabuk yapan anlamına geldiği belirtilir. Avşarlar da diğer Oğuz boyları gibi batıya göç etmiş, konar göçer bir yaşam sürüp Suriye, İran, Afganistan, Azerbaycan ve Güney Anadolu'ya yayılmışlardır. Türklüğün ve İslamlığın bütün gelenek ve göreneklerini Anadolu'da sürdüren Avşarlar Osmanlı sınırlarının korunmasında da önemli görevler üstlenmiştir. Fakat Timur istilası ve Haçlı Seferleri gibi Anadolu'yu kasıp kavuran büyük olayların da etkisi ile yerleşik hayattan hep uzak durmuşlar, ne dertlerini Osmanlı'ya anlatabilmişler, ne de Osmanlı bunları anlamak istemiştir. Avşarlar, 16. yüzyılda, Anadolu'da Kayı boyundan sonra, en fazla yer adına sahip bir boy olarak görülmektedir. Bu boy, Anadolu'nun fetih ve iskânında önemli rol oynamıştır. Avşarlar'ın, Akkoyunlu eylemlerine katılmaları sonucu Anadolu'daki Avşarlar'ın bir bölümü İran'a gitmiş, Safevi devletinin kurulmasından sonra; Suriye, Afganistan, Kuzey Irak ve Güney Anadolu'daki Avşarlardan pek çok oymağın da İran'a göç etmesiyle İran'da söz sahibi bir Avşar varlığı oluşmuştur. Bu Avşarlar'dan Nadir Şah, kazandığı başarılar sonucu İran'da Safevi hakimiyetinin yerine geçmiştir. İslâmiyetin kabulünden sonra, Gazneli Mahmut zamanında Oğuzlara Türkmen adı verilmiştir. Yani Türkmen, Müslüman olan göçebe Oğuzlar ın ikinci adıdır. Oğuzlar için Türkmen adını ilk kez Gazneli tarihçi Gerdizi kullanmıştır. Avşarlar da bu Türkmen oymaklarından biridir. Avşar, Dede Korkut ta da geçen ve Oğuzeli diye bilinen Sir-Derya bölgesinde yaşarken Türk boylarının büyük göçleri ile birlikte Irak, Suriye, Afganistan ve Azerbaycan ın yanı sıra Horasan yoluyla Anadolu ya gelmişlerdir. Anadolu ya gelen Avşarlar iki gruba ayrılmışlardır. Bunlardan birinci grup Selçuklular zamanında başlayarak Anadolu nun çeşitli yörelerine dağılmış, yerleşik düzene geçip Avşarlıklarını unutan Germiyanoğulları ve Karamanoğulları dır. İkinci grup Avşarlar ise Recepli Avşarları adı ile bilinen, geleneklerine bağlı Avşarlar olup Anadolu'ya geldiklerinden beri konar göçer yaşamlarını bilinçle sürdüren ve 1865 ten sonra Derviş ve Ahmet Cevdet Paşaların Fırka-i İslâhiye hareketiyle iskân edilen (yerleşik düzene geçmeye zorlanan) Avşarlardır. Dadaloğlu da bu göçebe Avşarların içinden çıkmıştır. Avşarların haksızlık ve adaletsizliğe karşı başkaldırışları, onların her anlamda özgür yaşama arzularından kaynaklanmaktadır. Bu Avşarlar için Cevdet Paşa Ekser ahalisi Selçukilerden kalma Türklerdir ki, Varsak aşiretinden ayrılmış cemaatlerdir. demektedir. Bunlar XV. yüzyılda Akkoyunlu devletinin kurucusu Kara Yütük Osman Bey'in halkına ve oğullarına "Sakın oturak yaşayışa geçmeyiniz. Çünkü, beylik ve hakimlik Yörük ve Türkmenlik hayatı geçirmekle olur." sözlerinde işaret edilen göçebe yaşam tarzını yaşam felsefesi saymışlar, mevsimden mevsime yaylak ve kışlaklar arasında sürekli hareket halinde olmuşlardır.

16. yüzyılın başlarından beri gelişimini sürdüren âşık edebiyatı 19. yüzyılda mahallileşme cereyanının etkisiyle âşıklar, divan edebiyatı ürünlerine benzer eserler vermişlerdir. Bu durum âşıkları halk zevkinden uzaklaşma ve divan şiiri nazım biçimlerini kullanmaya yöneltmiştir. Bu yüzyılda âşıkların önemli bir bölümünün Arapça-Farsça sözcük ve söz öbeklerine genişçe yer vermeleri şiir zevkinde önemli bir değişim gösterirken bütün bu olumsuzluklardan etkilenmeyen Dadaloğlu, kendine özgü konumunu korumuştur. Bünyesinde hem epik karakterli ozan tipini yansıtan hem de Karacaoğlan gibi duygusal yönü ön planda olan âşık tipini yansıtan özelliklere sahip oluşuyla yaşadığı dönemin en önemli âşıkları arasında görülmektedir. O, göçebe âşıklardan olup göçebe âşıkları diğer âşıklardan ayıran bütün özelliklere sahiptir. Binboğayı dersen dağların beyi Görüken Soğanlı hani Koç Dağı Aladağ, Bakırdağ, Bulgar ın tayı Erciyes ulunuz pirin var dağlar biçiminde pek çok şiirinde dağlardan söz eden Dadaloğlu, bir dağ çocuğudur. Ömrü dağlarda, yaylalarda geçmiştir. Toros eteklerinde, Aladağ da, Gâvur Dağlarında, Balkar Dağlarında, Binboğa larda dolaşmış, Adana-Kayseri-Sivas-Tokat dolaylarında; Kozan, Pınarbaşı, Kadirli, Erzin ve Payas çevrelerinde yaşamıştır. Bu yaşantısını: Çıktım yücesine seyran eyledim Cebel önü çayır çimen görünür biçiminde Gâvur Dağları üstündeki konak yerlerinden biri olan Cebel i dile getirerek ve Çifte bedestenli koca Kayseri Erciyes karşında yaman görünür deyişinde görüldüğü gibi bir nevi tablolaştırarak sergilemiştir. Dadaloğlu nun asıl adı ve doğum tarihi de net olarak belli olmamakla birlikte; Büyük beylerden amanlı Erciyes başın dumanlı Veli m der gönlüm gümanlı Binboğa dır eşin pirut biçimindeki bir dörtlüğünden hareketle Cahit Öztelli, Battal Pehlivan, Saim Sakaoğlu ve Tahir Kutsi Makal âşığın asıl adının Veli olduğu görüşünde birleşmişlerdir. Biz de bu görüşe katılıyoruz. Bir şiirinde Kabaktepe asıl yurdum Nadir Şah tan gelir soyum Kocanallı büyük dayım Avşarlıktan çıktı m ola biçimindeki bir dörtlükten hareketle de annesinin Nadir Şah soyundan Avşarlar ın belli başlı dokuz obasından biri olan Kocanallı obasından olduğu yargısına varılmaktadır. Âşık bir babanın oğlu olduğu için okur yazar olduğu üzerine görüşler yaygınlık kazanmış olmakla birlikte düzenli bir eğitim görmediği kanısı hakimdir. Karacaoğlan ın okur yazarlığı konusunda ne söyleyebiliyorsak, Dadaloğlu için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Dadaloğlu, Avşar oymakları dışına çıkıp başka topluluklara karışmamıştır. O, konup göçer yaşamı sürerken nasıl Avşarlar içinde kaldı ise sürgünlerde de Avşarlardan kopmamış, onlarla birlik olup elinde sazı, dilinde sözü yayladan yaylaya dolaşmış durmuştur. Böyle bir kişinin düzenli bir eğitim görmesi söz konusu değildir. Kimi kaynaklarda imamlık yaptığı, kâtipliklerde bulunduğu gibi yakıştırmalar tamamen yanlıştır. Konargöçer yaşam süren bir âşığın kâtiplik gibi masa başında bir görev üstlenmesi düşünülemez. Avşar boyunun duygulu, duyduklarını, hissettiklerini büyük bir yetenek ve coşkunlukla duyurmasını bilen Dadaloğlu nda yiğit bir ruh yaşadığı hissedilir. O, deyişleriyle

Koçyiğit ve kahraman bir âşık olduğunu sergiler. Baskıcı bir güç karşısında özgür seçimini korumak için sesini yükseltişine yakınlık duyduğumuz Dadaloğlu, saz çalıp koşmalar, cenk türküleri, destanlar söylediği yıllarda bey konaklarına konuk edilmiş; bu konaklarda halk hikâyeleri anlatmış, çalıp söylemiştir. Gerileme döneminde Osmanlılar, merkezi yönetimlerindeki güçsüzleşme yüzünden Anadolu nun güney ve güneydoğusunda kaygı verici olaylar yaşanmıştır. Filistin, Suriye ve Adana bölgeleri Mısır a bırakılmış, Mısır da beyliğini ilan eden Kavalalı Mehmet Ali Paşa nın oğlu İbrahim Osmanlı ülkesi benimdir. diye atlanıp, büyük bir ordu ile Anadolu ya doğru yola çıkıp Çukurova ya gelerek Kozan Beyi Çadırcı Mehmet ile yaptığı çatışmada Dadaloğlu, Kozan Beyi nin yanında bulunup cenk türküleri söylemiştir. Onun şiirlerinde âşık tipinin yanı sıra, epik özelliklerle yüklü kavga şiirlerinde aşiretin ortak duygularının dile geldiği ozan tipinin izleri görülür. 1864 te devlet görevlilerini hiçe sayarak başıboş davranışlar sergileyen Avşar kabilelerinin, özellikle Kozanoğlu nun ayaklanma başlatması sonucu Avşarların yerleştirilmesi amacıyla Çukurova bölgesine gönderilen Fırka-i Islahiye komutanı Derviş Paşa nın Kozanoğlu ile yaptığı mücadelelerde de Dadaloğlu nun Kozanoğlu safında yer alıp yürekli türküler söylediği bilinmektedir. Aşağıdan iskân emri geliyor, Bezirgânlar koç yiğide gülüyor Kitabın dediği günler oluyor, Yoksa gün döndü mü âhir zaman mı? İskân etmek, bir yere yerleştirip orada sürekli oturmak anlamındadır. Bu mücadeleler sonunda Avşar aşireti reisi Mıstık Paşa esir alınıp İstanbul a götürülmüş, Dadaloğlu nun obası da Kayseri nin Aziziye kasabasına bağlı Sindel (şimdiki Pınarbaşı ilçesine bağlı Kayabaşı) köyüne yerleştirilmiştir. Bu yerleşkeden sonra: Bir çıkmaza girdi bugün yolumuz Geçit vermez sağımızla solumuz Kalır gayrı bizim burda ölümüz Mert ağlasın namert olan utansın biçiminde sıkıntılı şiirler söylediği, yerleşik yaşama daha fazla dayanamayıp: Çok yaşayıp mihnet ile ölmeden Az yaşayıp dem sürmesi yeğ imiş diyerek başını alıp gittiği, kayıplara karıştığı ve tahmini bir tarihle 1868 de vefat ettiği söylenmektedir. Sanatı Dadaloğlu, şiirlerinin teması ve söyleyiş özellikleriyle Türk halk şiirinin önde gelen âşıklarından Karacaoğlan ve Köroğlu nun edasına yaklaşmaktadır. Şiirlerinde doğallık ve içtenlik ön plandadır. Çünkü 19. yüzyılın bu büyük âşığı da kendinden iki yüz yıl önce bir büyük şiir ustası Karacaoğlan ı yetiştiren çevreden gelmiştir. Bu çevre Çukurova nın dağları, ovaları, yaylaları ve buralardaki yaşam biçimidir. Dadaloğlu nun şiirleri genellikle sözlü gelenekte dilden dile, bellekten belleğe, telden tele aktarılmış, varlığını korumuştur. Hiçbir şiiri yazılı kaynaktan alınmamış 1928 yılından itibaren hep ağızdan derlenmiştir. Genellikle koşma biçimini kullanmış; varsağı, destan, semai, türkü gibi geleneksel halk şiiri türlerinde özgün eserler vermiş, halk hikâyelerinin de önemli anlatım ustaları arasında sayılmıştır. Dadaloğlu halk hikâyesi düzenlememiş, yalnız, bilinen bazı önemli hikâyeleri ustaca anlatmıştır. Bunların başında Hurşit ile Mah Mihri hikâyesi gelir. İlk derslerini babası Âşık Kul Mustafa dan aldığı ve Âşık Kul Yusuf tan bazı şeyler öğrendiği söylenmektedir. Avşar elinden sökün eyledim Şam da Kul Yusuf u görmeye geldim

Ziyaret ettim Şam ı Şerif i Ustam divanına durmaya geldim deyişinden hareketle de Âşık Kul Yusuf u usta kabul ettiği, saygı ve sevgisinde kusur etmediği görülmektedir. Dadaloğlu, 19. yüzyıl âşıkları arasında kendi kabilesinden hiç kopmayışı, kendi geleneksel dünya görüşünden ödün vermeyişi, kendi toplumunun yaşam tarzını şiirlerinde yansıtmasıyla ön plana çıkmıştır. Avşar olduğunu ; Aslımı sorarsan Avşar soyundan Ayrı düştüm aşiretten boyumdan Pıdarbaşı ndan da beş yüz evinen Çıkıp da cana kıyanlardanım biçimindeki söyleyişleriyle vurgulayan ve Güney Anadolu nun Toroslar yöresinde yaşadığı bilinen Dadaloğlu nun yaşamı hakkında bilgilerin önemli bir bölümü şiirlerden hareketle yapılan tahminlere dayanmaktadır. Avşar boyu kendi içinde Koca Nallı, Cingözoğlu gibi obalara ayrılır. Bu obalardan biri de Dadalı obasıdır. Asıl adı Veli olan âşık, obasının adını mahlas alma geleneğine bağlı olarak mahlasını Dadaloğlu biçiminde kullanmıştır. Dadaloğlu nu diğer âşıklardan ayıran özellik yalınlık, yabancı sözcük ve söyleyişlerden arınmış, doğal, içten benzetmelerle örülmüş bir söylem ve işlediği konulardır. Göçebe âşıkları diğer âşıklardan ayıran bütün özellikleri Dadaloğlu nda görmek mümkündür. Dadaloğlu nun türkülerinin bozlak olarak söylenişi ve başta ay dost!, a hey! girişleriyle söylenmesi de diğer âşıklardan ayrı tutulmasının işaretlerindendir. Dadaloğlu nun divan şiirinin mazmunlarına yer vermeyişi ve zaman zaman sert söylemleri onun sanatının ana özelliklerindendir. Dadaloğlu der ki halim yamandır Dağ başları yine tozdur dumandır Hak bilir ya bugün hodri meydandır Tutmak gerek geçitleri belleri biçimindeki deyişleriyle Avşarların gür sesi olup koçaklamanın en güzellerini söylemiş, kavgasız ve sakin dönemlerde de doğa ve sevi âşığı olarak ; Dadaloğlu m der ki bahar yaz gelir Bizim ele ördeğinen kaz gelir Bugün kıştır, yarın bahar yaz gelir Yiğit yâr koynunda kışlamak gerek gibi deyişlerle de yürekleri yerinden oynatmıştır. İşlediği Ana Duygular Anadolu da başkaldırı geleneğini en iyi şiirleştiren âşıklardan Dadaloğlu nun deyişlerinde her âşıkta görebileceğimiz gurbet olgusu son plandadır. Dadaloğlu nda gurbet; Gönülden gönüle yol gider derler biçiminde gönülden gönüle uzanan hassas bir bağdır. Onun şiirlerini asıl belirleyen duygular sevi, doğa, hayvanlar ve kavgadır. Sevi, Karacaoğlan gibi aynı Türkmen oymakları içinde yaşayan, aynı bölgenin çocuğu olan, aynı havayı teneffüs eden, aynı dağlara çıkan, aynı pınarlardan su içen Dadaloğlu için sayısı içerik açısından; Âşıklar sazını eline alsa Güzeller perdesin yüzüne vursa Bir yiğit sevdiğin sesini duysa Gölde gövel ördek ötmüş gib olur ve Yiğit yar koynunda kışlamak gerek biçimindeki deyişlerine bakılarak; yaşamı, Osmanlı-Avşar çekişmeleri arasında kalmayıp da Karacaoğlan gibi siyasete, yaşam mücadelesine, boy aşiret kavgalarına duyarsız sakin bir

ortamda geçse idi herhalde halk şiirinin ikinci bir Karacaoğlan ı olurdu demek yerinde bir saptama olur kanısındayız. Onun üzerinde ve eserlerinde manevi ustası Karacaoğlan ın küçümsenemeyecek etkisi görülmektedir. Onun da Karacaoğlan gibi güzelleri kusursuz olup hep gerçekte yaşayan Türkmen kızlarıdır. Gel ha güzel gel ha methin edeyim Ağzın şeker dudakların bal gibi biçiminde övgüye değerdir. Dadaloğlu nun şiirlerindeki kızların, gelinlerin anlatılışı da Karacaoğlan ınki kadar renkli ve çeşitlidir. Onun güzelleri de sıradan güzeller olmayıp; Sade kaşı ile gözleri değer Acem ülkesinin tacı tahtına biçiminde ifade ettiği sadece kaşı ile gözleri bile Acem tahtına değecek kadar değerlidir. İki âşığın deyişlerinde de yer yer görülen benzerlik ikisini de yetiştirip geliştiren çevrenin aynı oluşundan kaynaklanmaktadır. Dadaloğlu nun Karacaoğlan edasıyla güzeller için sergilediği bu görüntü Türkmen güzelinin doğal görüntüsüdür. Doğa, Yaşamı hep doğa ile iç içe geçen Dadaloğlu nun doğa sanki ilk sevgilisidir. Yaşadığı ve gördüğü yerleri dile getiren, onların güzelliklerini öven Dadaloğlu şiirlerle bir çeşit Dadaloğlu coğrafyası çizmektedir. Doğa dekoru bütün göçebe âşıklarda olduğu gibi Dadaloğlu nda da çok güçlüdür. Bütün yaşamı dağlarda, yaylalarda, doğanın kucağında geçen Dadaloğlu nda da doğa yararlanılan, ekilip biçilmek için kullanılan bir araçtan öte, güzellikleri ile önem taşır. O da doğayı Karacaoğlan gibi dış görünüşüyle betimler. Dadaloğlu nu çevreleyen bu doğada ilk görülen dağlardır. Karların yağmış da ardıç boyunca Lâle sümbül gül boynunu eğince Yaz baharda aşiretler gelince Karışır sağmala yozun binboğa diye Binboğa dağlarının görünümünü dizelerine aktarır. Alageyiklerin gezindiği, doruklarında kartalların dönüp dolandığı, kimi zaman tepeleri dumanlı, kimi zaman karlı buzlu kimi zaman da ılgıt ılgıt serin yellerin estiği bu dağlar Avşarların öz yurdu olup Dadaloğlu nun esin kaynağıdır. Torosların birbirinden güzel dağları bir bir konu olmuştur Dadaloğlu nun şiirlerine. Aladağ için: Dumanlıdır Aladağ ın alanı Ortasında sarı çiçek savranı Yiğitler durağı aslan yatağı Dilberlerin hep de böyle âlâ mı biçiminde seslenirken, Çiçek dağı için: Elbeyli den geldim koru yaradan Sende bir gümanım var Çiçek Dağı dediği, şiirlerinde çok önemli yer tutan Gâvur dağları için de: Kırpık olur Gâvur dağın ormanı Padişah derdinin olmaz dermanı biçiminde ses verir. Dadal ım sıladan haber Gözümde dağların tüter Koç Dağı nda kekik biter Burcu burcu koktu m ola diye dile getirdiği bir dağ özlemi vardır Ferman padişahın dağlar bizimdir diyen Dadaloğlu doğayla iç içe yaşamış, doğa güzelliklerine özenle önem vermiş, deyişlerinde hiçbir yeri, hiçbir çayı, hiçbir dağı ve yaylayı aynı sözcüklerle anlatmamış, hep yaşadığı ve içinde bulunduğu yöreyi, o yöreye özgü sözcüklerle dile getirmiştir.

Dadaloğlu dağlardan sonra yurdun yaylalarına vurgundur. Meşe ve çınar ağaçlarının gölgelediği, güllerin, menekşelerin renklendirdiği, pınarlarında köpüklü suların coştuğu ipek yeşili otlarında kuzuların yayıldığı yaylaları; Bizim yaylamız meşeli Dibinde güller döşeli biçiminde betimler. Güzeller yurdu Bozok ve Beylan yaylaları Dadaloğlu nun at koşturup, gölgesinde serinleyip pınarından soğuk sular içtiği yerlerdir. Üzerinde ördeklerin ötüştüğü göller, dağların arasında kıvrıla kıvrıla akan çaylar da Dadaloğlu nun şiirlerinin doğadan gelen önemli güzellikleridir. Hayvan Sevgisi, Dadaloğlu nun şiirlerinde kuşların ve bazı hayvanların yer aldığını görüyoruz. Yalnız şunu hemen belirtelim ki, şahin ve bülbül dışında pek az kuştan söz etmiştir. Şiirlerinde bazı değişik kuş adları da görülür sıganıs bunlardan biridir. Ceren, kurt, aslan, geyik gibi bazı hayvanların ise yalnızca adları anılır. Onun şiirlerinde çoğunlukla at yer alır. O dönemde atın savaşlarda büyük önemi vardır. Bu bakımdan at sevgisi, at ile ilgili görüntüler geniş yer tutar. At, göç yollarında en büyük yardımcı olduğu için mi sevilir, savaşlarda vazgeçilmez bir arkadaş olduğu için mi sevilir, yoksa binlerce yıl öteden gelen bir miras olduğu için mi sevilir karar vermek zordur ama Göktürk yazıtlarında Türklerin at üstünde doğup at üstünde öldüğüne dair ifadeler bulunması atın kültürümüzdeki önemini en çarpıcı biçimde vurgulamaktadır. Gelenek ve göreneklerimizin pek çoğunda atın yeri ve önemi özeldir. Şölenler, yarışlar, düğünler at ile ayrı bir anlam kazanmış yüzyılların göçebe çoban kültürü içinde belli geleneklere bağlı yaşamış halkımız atlı kültürün gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Arap ediplerinden Câhiz in Türk ün hayatında geçen günler toplansa; at üstündeki günleri, yer üzerinde oturarak geçirdiği günlerden daha çoktur. dediği gibi yüzyıllar boyu etinden, sütünden, derisinden, kılından yararlanıp binmede ve yük taşımada kullandığımız at yaşamımıza o denli girmiştir ki, at da toplumumuzda kadın ve silah gibi namus bilinmiştir. Yiğit atı ile ün kazanır. Manas ve Köroğlu atı ile anılan kahramanlardandır. Dadaloğlu da atı ile anılır, Atı için söylediği pek çok şiiri bulunmaktadır. Bir şiirinde: Yiğidin atı da kulağın diker Güzel ırgalanır omuzun silker Kınalı keklik gibi gürleşir kalkar Güzele gerdan da ata döş gerek demektedir. Yiğitlik, Kahramanlık ve Kavga, Dadaloğlu nda mazlumun yanında olma ve zorunlu iskâna tepki ön plandadır. Dadaloğlu nun şiirlerinde işlediği konuların başında yiğitlik, kahramanlık ve kavga şiirleri gelir. Kavgadan kaçan yiğit yerilir. Kavga şiirlerinde epik unsurlar ve göçebe Türkmen Yörük yaşantılarının belirgin izleri görülür. Bu kavga şiirleri kişisel çıkarlarına dayalı kavga olmayıp genellikle Çukurova ve Toroslarda yaşayan boyların iç çekişmeleri ve Osmanlı ile mücadelelerini konu alan haması şiirleri kapsar. Dadaloğlu, Köroğlu gibi tek başına savaşa girmemiştir. Dadaloğlu nun kendi nefsi için kavgası yoktur. Aşiret içindeki çekişmeyi beylerin, yiğitlerin kendi ağzından atışmalar, meydan okumalar biçiminde dile getirirken, aşiretin çıkarlarına aykırı ve zora dayalı iskân hareketi karşısında ise; Aşağıdan iskân emri gelince Sararıp da gül benzimiz solunca Malım mülküm, Seyfi gözlüm kalınca Kaypak Osmanlılar size aman mı diyerek sertleşmiştir. Çünkü iskân, yurdu ya da toprağı olmayan kimseleri yurtlandırma, yani toprağa bağlı yaşam için onlara yer vermedir.

Konar göçer yaşam, göçer âşığın yaşam biçimidir. Osmanlı nın yaptığı iskân göçerleri yeni bir yaşam biçimine geçirmiş ve Avşarları yoksulluğa götürmüştür. Üstelik ovalardaki yaygın olarak görülen dizanteri, sıtma ve diğer hastalıkların yaşamlarını olumsuz etkileyecekleri endişesini yaşamışlardır. Bu endişenin yanı sıra bu zorunlu iskân uyumsuzlukları, yakınmaları ve özlemleri beraberinde getirmiş, tek ekonomik varlıkları olan hayvanları beslemek için yayla yayla dolaşmak gerekirken zorunlu olarak bir yerde tutulmaları kendilerine ağır, yaşam biçimlerine ters gelmiştir. Osmanlı nın Avşarlar ı yerleşik düzene geçirmelerindeki asıl amaç arazilerin işlenmesi ve eşkıya gruplarına karşı set görevi görmelerini sağlamaktır. Doğa koşulları nedeniyle merkezi otoritenin Avşar beylerine aşiretlere herhangi bir yaptırım gücü yoktu. Aşiretler törelere bağlı olarak yönetiliyordu. Bu nedenle Osmanlı ya da iskâna da karşı gelmişlerdir. Savaşlar olup Avşarlar bozguna uğrayınca Dadaloğlu; Derviş Paşa gayrı kına yakınsın Böbürlensin dört bir yana bakınsın Emme bizden gece gündüz sakınsın Öç alırız ilk fırsatı bulanda gibi sert söylemlerde bulunmuş fakat sonunda; Bize haram oldu Çukurovalar Şahin uçtu ıssız kaldı yuvalar Türkmen kızı katarlamış mayalar Bozuldu katarı teli Avşar ın deyip yakınmış, gösterilen yerlere yurt tutmak için yerleşilmiştir. Dadaloğlu m der ki giydik karayı Koç yiğit olanlar açtı arayı Cerit Ovası mı sandın burayı Top top olmuş Seyfilerin kuruyor diye seslenen Dadaloğlu nun yaşamının kahramanlık bir parçasıdır. Dadaloğlu, aşiretler arası kavgaları doğaya bağlı göçebe bir âşık duyarlılığı ile dile getirmiştir. O, bir meydan âşığıdır. Ona göre savaşta yenmek de vardır yenilmek de. Bu nedenle önemli olan onurunu korumaktır. O döneklerin yanında yer almayıp yiğit ve onurlu kahramanların yanında yer almış ve onlardan kopmamıştır. Türk halk şiirinde savaş sözü edildiğinde hemen akla Köroğlu ve Dadaloğlu gelir. Köroğlu nun ; Benden selam olsun Bolu Beyi ne Benim ile uğraşmaya dev gerek biçimindeki kişisel haykırışı, gürleyişi yanında Dadaloğlu nun Avşar toplumu için; Hakkımızda devlet etmiş fermanı Ferman padişahın dağlar bizimdir diyerek sözcülük edişi, yiğit edalı söyleyişleri dile getirilir. Dadaloğlu nun şiirlerinde bozulmamış bir Anadolu Türkçesi hakimdir. Çağdaşlarının yararlandığı yabancı sözcük ve deyimlerden habersizdir. Dadaloğlu nun şiirlerinde Köroğlu nun güçlü bileğini, Karacaoğlan ın aşk dolu yüreğini, Pir Sultan Abdal ın hak arar tutumunu bir arada görürüz. Dadaloğlu nun manevi ustası Karacaoğlan dır. Karacaoğlan ın Dadaloğlu üzerindeki etkisi yadsınamaz. Karacaoğlan ve Dadaloğlu nun deyişlerinde yer yer önemli benzerlikler göze çarpmaktadır. Bu durum aslında ikisinin de aynı çevrede yetişmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Şiirlerde geçen bazı sözcükler ya Avşarların geçmişiyle, ya yöre ile ya da yaşam tarzları ile ilgili sözcüklerdir. Örneğin: Kirmani: Avşarların Safevi devletini ele geçiren ve Avşar olan Nadir Şah'a yakınlıklarıyla bilinen, halkının bir bölümünü Avşarlar'ın oluşturduğu Kirman kentinde yapılan ve çok meşhur olan eğri bir kılıç cinsidir.

Dadaloğlu'nun annesinin Nadir Şah'ın soyundan olduğuna dair iddialar göz önünde bulundurulursa Avşarların Kirmani denilen eğri kılıç kullanmaları doğaldır. Koçaklama türünde yazıldığı şiirlerde din ve tasavvuf söz konusu değildir. Şiirlerde Avşarlarla ilgili sosyal bir tema hakimdir. Hamasi şiirleri sadece iskân olayı nedeniyle birden bire oluşan bir kızgınlık sonucu söylenmiş sıradan bir söyleyiş olarak düşünülmemelidir. Bilindiği gibi Avşarlar Asya'nın Siri Derya bölgesinden önce Horasan'a; Selçuklular zamanından itibaren de on bir oymak halinde Anadolu'ya gelmişler, Güney ve Güneydoğu kentlerini yurt edinmeye çalışmışlar, kışın ovada, yazın yaylada konar göçer hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bir şiirinde, Kalktı göç eyledi Avşar illeri / Ağır ağır giden eller bizimdir derken on bir boy olan Horasan'dan dalga dalga ama hayvanlarıyla ağır ağır giden kafileler dile getirilmekte, sanki tarihi bir olay anılmakta, güç ve kuvvetleri ima edilmektedir. Dadaloğlu, bu on bir oymağı on bir kişi olarak simgeleyip, On bir kişi Horasan 'dan çıkanda biçiminde dile getirmiştir. Bu on bir oymak: Torun, Koca Naili, Paşa Oğlu, Halil Oğlu, Deliler, İbrahim Bey, Türkmen Aliler, Kara Şehli, Recepli, Cingözoğlu, Kara Hasanlı gibi büyük oymaklardır. Aslında aşiretlerle Osmanlı mücadeleleri 180 yıl gibi uzun bir dönemi kapsar. Bu dönem içinde ilk fermanla, 1690 yılında, Cerit, Beydilli ve Avşar aşiretlerinin bazı beyleri sürgüne gönderilmiştir. Avşarların kabile kavgalarında sürekli olarak galip gelmeleri öbür kabileleri korkutup durumu padişaha şikayet etmelerine yol açmıştır. Şikayet üzerine padişah bunları nasihatle yola getirmek, getiremediği taktirde cezalandırmak yetkisiyle bir miktar askerle birlikte Fırka-i Islâhiye adıyla Cevdet ve Derviş Paşaları Avşarlara göndermiştir. Cevdet Paşa'nın verdiği rapor sonucu padişah bütün Avşarların Kayseri'nin Pınarbaşı, Tomarza, Sarız, Develi yörelerine, Yozgat ve Sivas'a iskân edilmeleri yönünde ferman göndermiştir. Avşarlar, Çukurova'nın uçsuz bucaksız toprağından, Torosların Binboğa'nın, Uzun Yaylanın çiçekli yamaçlarından soğuk sularından vazgeçmek istememişlerdir. İlkbahar gelip de yaylalar yeşerince Avşarlar Çukurova'dan Toroslar'a doğru hareket etmişler, kendilerine özgü geleneklerini yaşatarak yayla yolunu tutmuşlardır. İşte bu sırada tam göç mevsimi yayımlanan ferman üzerine Dadaloğlu, Ferman padişahın dağlar bizimdir biçimindeki sembol şiirini söylemiştir. Dadaloğlu'nun önemli bir özelliği de 18. ve 19. yüzyıllarda pek çok halk şairi divan şiirinin mazmunlarını özenle kullanırken Dadaloğlu'nun hiç kullanmayışı, samimi ve içten söyleyişi yeri gelince de sert mizacını dizelere aktarışıdır. Kalktı göç eyledi Avşar illeri Ağır ağır giden iller bizimdir Arap atlar yakın eder ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir Şiirin birinci dörtlüğünde Dadaloğlu, kendi obasının gücünü ağır ağır giden bir kervan gibi görkemli ve kendinden emin çizgilerle betimlemektedir. Avşar boyları kalkıp göç etmeye başladı. Bu göç sırasında geride ağır ağır bıraktığımız kentlerin tümü bizimdir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın, denmektedir. Burada dikkat çeken husus dünyaca meşhur başka at cinsleri değil de özellikle sürati ve dayanıklılığı ile tanınan Arap atı cinsinden söz edilişidir. Bunun nedeni de, bilindiği gibi Avşar aşiretinin bazı beyleri Suriye'ye sürgün edildiklerinden Arap atlarını daha yakından tanımış olmalarına ve kabilelerini bu atlarla donatmış olmalarına bağlanabilir. Türkler Orta Asya'daki hayatlarından itibaren atla yakın ilişki kurmuş, gerek yetiştirmede, gerek binicilikte büyük ustalık göstermiş, bu atların hep en ünlülerini beslemişlerdir. Çünkü Türk bozkır kültürü büyük ölçüde konar-göçer atlı kültürüdür. Dadaloğlu, kendi aşiretindeki Arap atlarını "yakın eder ırağa" diye ne kadar süratli olduklarını ve bu atlara yol dayanmayacağını belirtmektedir.

Bizi uzak yerler gönderebilirler, ancak altımızda uzakları yakın eden Arap atlarımız vardır. Bu atlarımızla süratle geri dönüp eski yerlerimize tekrar kavuşabiliriz denmektedir. Burada, "Yüce dağdan aşan yollar bizimdir" dizesiyle, bizde böylesine atlar varken, kuş uçmaz kervan geçmez ıssız dağ yollarında biz göçerlerden başkası dolaşamazken kimse bu yollarda hak iddia edemez, bu dağlardan geçişimizi, yaylalara çıkışımızı kimse engelleyemez, bu bölgeler bizden sorulur denmek istenmektedir. Dadaloğlu Avşar aşiretinin sesi, bir nevi o toplumun temsilcisi konumunda görünüp, bütün Avşarlar adına biz diye hitap etmekte; cılız, tekil olarak ben kavramından uzak, topluca bir yiğitliğin, çokluğun sesi olarak gözükmektedir.