ÜNİVERSİTE Şeyh Bahauddin Efendi nin 9 Aralık 2014 Sohbeti, Es-selamu aleykum ve rahmetullahi Te'ala ve berakatuhu. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahumme salli ve sallim 'ala Nebi'ina Muhammed aleyhi selam. Salatan tadumu ve tuhda ileyh mammara leyali ve tula devam. Allahumme salli ve sellim 'ala Nebi'ina Muhammed aleyhi selam. Salaten tedumu ve tuhda ileyh mammara layali ve tula devam. Allahumme salli ve sellim 'ala Nabi'ina Muhammed aleyhi selam. Salaten tedumu ve tuhda ileyh mammara layali ve tula devam. Selamun aleykum. Bugün burada Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin büyük okyanusundan bir damla almak için toplandık. Mevlana Celaluddin-i Rumi, Şems-i Tebrizi tarafından keşfedilen bir okyanustu. Bilmiyorum, onlarla ilgili hikayeyi biliyor musunuz? Hikaye şöyle; Muhyiddin Ibn Arabi - büyük, büyük Evliya, büyük alimdi. Herkes tanır onu. Bir gün Celaluddin-i Rumi babasıyla, hacdan dönüyorlarmış, Celaluddin-i Rumi yaklaşık 11, 12 yaşlarındaymış. Babasının arkasından yürüyormuş Hac'dan Konya'ya dönüşte. Seyyidina Muhyiddin İbn Arabi, onları görünce demiş ki "Ne garip; bir okyanus bir gölün arkasından gidiyor". Mevlana Celaleddin Rumi için "büyük okyanus" demiş. Küçük bir göl nasıl arkasında okyanusu taşıyabilir? Bu Evliya bakışıdır. Evliya görüşü. Onlar görür. Seyyidina Celaluddin Rumi, aşkla kaynarken, keşfedilmesi gerekiyordu, gösterilmesi gerekiyordu, tüm dünyada tanınması gerekiyordu. Seyyidina Şems Tebrizi, Yüce Allah'a dua ediyordu. Dedi ki "Ya Rabbi, ben sırrımın açılmasını istiyorum. Ve bedeli her ne olursa, ödemeye hazırım." Cevap geldi. "Hayatınla ödeyebilir misin?" "Kabul ediyorum". Hemen "kabul ediyorum" dedi. "Kabul ediyorum." "Bu benim sözleşmem. İzin verin göreyim. Hayatımı vermeyi kabul ediyorum". Ve subhanallah, Şems, her yere seyahat ediyor, her yere gidiyordu. Bir şeyh buldu, binlerce müridi vardı. Hepsi de mükemmeldiler. O Şeyh de Şems'i gördü. "Beni de müridiniz olarak kabul eder misiniz?" "Kabul ederim ama yapabilir misiniz bilmiyorum. Veya başa çıkabilir misiniz?" dedi. O da "Deneyin beni" dedi. "Tamam. Bana şarap getirir misiniz?" "Siz şarabın haram olduğunu bilmiyor musunuz?" "Söyledim size. Yapamazsın". O da "Tamam, tekrar dene beni" dedi. www.saltanat.org Page 1
Şems de "Peki, bu benim şarabım". Cübbesinin içinden şarap çıkardı, koydu. "Hadi şarabı bardağa koy". Şeyh dedi ki "Şarap taşımak haramdır bilmez misin?" "Söyledim size. Benimle olamazsınız". "Bir daha deneyin beni." Şems şarabı kadehe döktü ve "Gelin, oturun benimle, ben de şarap içeyim" dedi. O da dedi ki; "Bilmez misin içki sofrasında oturmak da haramdır? Şems dedi ki; "Sizi müridim olarak kabul edemem" dedi ve çıktı gitti. Sonunda Mevlana Celaleddin-i Rumi ile karşılaştı. Mevlana Celaleddin Rumi Şems'i görünce, kalbi eriyip, ona doğru bir nehir gibi aktı. Celaleddin Rumi'nin de çok müridi vardı. "Beni müridiniz olarak kabul eder misiniz?" Şems dedi ki; "Bazı imtihanlarım var. Sizi imtihan etmem lazım". "İmtihan edin beni." Şems "Şarap istiyorum" dedi. Rumi meclisi terk etti, insanları bıraktı. Herkesi bıraktı, Konya'ya koştu şarap bulmak için. Bütün müridler çıldırdılar. "Bu adam nasıl Şeyhimizi şarap almaya yollar? Nasıl olur?" Sonra Seyyidina Celaluddin-i şarapla döndü koşarak. Şems "Tamam, şarabı bardağıma doldur" demiş. Celaluddin Rumi, çok güzel hizmet ediyormuş. Açmış, koymuş, sunmuş. "Tamam, şimdi yanıma otur şarabı birlikte içelim". Bir bardak daha getirmiş kendi için, ona da koymuş. Seyyidina Şems, şarabı almış, ve kadehi kırmış. Demiş ki "Biz teslim olacak birini istiyoruz. Zaten bildiklerimizi bize öğretecek birini değil." Sufizm budur. Sufizmde, Şeyhinize teslim olmak zorundasınız. Çünkü teslim olduğunuzda, ilim sahibi olursunuz, ilim size gelir. Öbürkü "Şarap içmeyiz biz. Şaraba ihtiyacımız yok" demiş. Bu sadece teslim olup, olmadığınızı görmek için imtihan. Sonra verebiliriz Yüce Allah o okyanustan ne verdiyse, kendi okyanusumuzu doldurmak için." Böyledir işte, böyle başlamış. Seyyidina Celaluddin Rumi'nin oğlu varmış, Bahauddin; ismimiz aynı. Şems demiş ki; "Ya Seyyidina Celaluddin Rumi, evlenmek istiyorum." O da "İstediğin hanımı seç. Evlenmen için sana onu vereceğim". O da oğlu Bahauddin'in nişanlısını seçmiş. Herkes de merak etmiş niye onu seçti diye. Çünkü o biliyordu Bahaddin-i Veled'in kendisini öldüreceğini. Olan bu işte. O biliyordu, ecelinin o çocuğun elinden olacağını biliyordu. Seyyidina Celaluddin Rumi'nin 2 oğlu vardı. Bir tanesi, babasının sırrını taşıyordu çünkü babası okyanustu. Dağıtılması da oğlu vasıtasıyla oldu. O devam ettirdi. Bir gün Şems'i kızdırmışlar, o da Konya'dan kaçmış. Seyyidina Celaluddin Rumi, gelmiş "Ne yaptınız Şeyhime? Ne yaptınız?" demiş. Çünkü herkes Şems'i kıskanıyormuş. Şems'in, Rumi için bir anahtar olduğunu anlayamamışlar. Kimse anlamamış. Herkes kendi Şeyhini yüksek görür. O zaman da Şeyh, alıyor, alıyordu. Müridleriyle ilgililenmiyordu. Makamı da umurunda değildi. Alma makamındaydı. Üniversite öğrencileri olarak, hayatınızla ilgili önemli bir konudur bu. Çocuklarım gibisiniz. MaşaAllah, zekisiniz. Ve almanız gerekiyor. www.saltanat.org Page 2
Şimdi alma sırası sizde. Aldığınız zaman, güzel şeyler almaya çalışın. Burada herşey ikram ediliyor. Ama seçici olmaya çalışın, güzel şeyler almak, güzel ilim öğrenmek için, o ilmi öğrenmek kazançtır. Önce kendiniz sonra da ümmet için, insanlık için. Çünkü şimdi her şeyin, iki yüzü var. Bir yüzü iyi, bir yüzü kötü. Bugün her şeyin iyi tarafı, bir de kötü tarafı var. Siz iyi tarafa gidin. Herşey iyi tarafta olmalı. İyi tarafa gidebilirsiniz öncelikle size faydası var. Çünkü Yüce Allah ile yüzleşiyoruz önce. Çünkü bu dünyada asıl gayemiz, Yüce Allah'a iyi kul olmaktır. Neden? Hayat çok kısa. Ne kadar kısa olduğunu hayal bile edemezsiniz. Benim bir dedem vardı. Vefat ettiğinde 120 yaşındaydı. Babam ona sordu "Nasıl hissediyorsun?" Vefat etmek üzereyken. "Sanki bu kapıdan girdim, şu kapıdan çıkıyor gibiyim" dedi. 120 sene. Buradan girmiş, oradan çıkıyor. "Ben hiçbir şey anlamadım, 120 sene yaşamış gibi hissetmiyorum". Hayat kısa. Şimdi, tabi, geleceğe bakmamız lazım. Ailemize bakmamız lazım. Bir sürü sorumluluğumuz var, yerine getirmemiz gereken. Ama önemli olan, asıl mesele şu ki; hayat kısa. Yaradanımızla yüzleşmek zorundayız. Yaradanla yüzleşeceksek, güzel bir yüzle yüzleşelim. Güzel edeb ile yüzleşelim. Allah bizden razı olarak yüzleşelim. Yüce Allah sizden rıza göstermenizi istiyor. Yoksa siz hiçbir şey yapmamış olursunuz. Belki milyardersinizdir belki çok meşhursunuz, belki alimsiniz, belki meşhur bir oyuncusunuz, herşey olabilirsiniz ama mutlaka sonu gelecektir. Bir sonu vardır. Herşeyin bir sonu vardır. Yüce Allah'ın sonsuzluğu haricinde, hiçbir şeyin kıymeti yoktur. Allah ile güzel başlangıç yapmak lazım. Dünya'dan Ahiret'e kadar. Annem bize çocukken masallar anlatırdı. En güzel hikayelerinden biri de sizin olan şeyin size nasıl geldiğiyle ilgili olandı. Bir adam varmış, diyar diyar gezermiş. Çok soğuk bir yere gelmiş bir gün. Gezerken, karanlık çökmüş ve kar yağmaya başlamış. Bir köye varmış. Köydeki insanların kapılarını çalmış. Çaldığı her kapıdan, "Üzgünüz, sizi içeri alamayız. Yerimiz yok. Sizi eve alamayız" diye geri çevrilmiş. "Donarak öleceğim" demiş adam. "Umurumuzda değil" demişler. Her kapı yüzüne kapanmış. Sonunda bir kapıya gelmiş. Ev sahibi "Bakın, sizi eve alamam. Ama şurada bir ev var, boş bir ev. Belki orada kalabilirsiniz. Kimse size birşey demez." Ama o evde kim kalsa, sabah olunca, onun cansız bedenini çıkarıyoruz. Ölmüş oluyor." Adam düşündü, "Soğukta yatarsam, ben de öleceğim. Nasıl olsa öleceğim. Olsun bu evde öleyim". Böylece eve girmiş. Ve uyumaya çalışmış. Duvardan bir ses işitmiş. "Neler oluyor?" Güçlü bir ses "İçeri gelmemi ister misin?" demiş. Sakinleştikten sonra tekrar uyumaya çalışmış. Sonra tekrar o sesi duymuş "Gelmemi ister misin?" Korku filmi gibi. Titremeye başlamış. En sonunda, söylemeye karar vermiş. Ses de gittikçe daha çok, daha çok artıyormuş. Artık dayanamamış. www.saltanat.org Page 3
Bir odun bulmuş, eline almış ve hazırlanmış. "Gelmek istiyorsan, gel, gel". Duvar yıkılmış. Duvar yıkılınca, altından hazine çıkmış. Bu hazinenin sırlı şifresi de "Gelmek istiyorsan, gel, gel" imiş. "Açıl susam" gibi. Bütün altın ve mücevherler ortaya çıkmış. "Ah" demiş. Bir gecede zengin olmuş. Ertesi gün bütün köy gelmiş, "evde biri vardı. Hadi çıkartalım bedenini dışarı" demişler. Ama bir bakmışlar, adam dışarıda oturuyor. "Ne oldu?" demişler. "Hiçbir şey. Bu evi satın almak istiyorum." Derler ki; bir şeyin size geleceği varsa gelecektir. Bu da ilimdir. İlim geliyor. İlim geliyor. Ama iyi olanı almaya gayret edin. İyi olmaya gayret edin. Yardım etmeye gayret edin. İyi durumda olmaya gayret edin. Çünkü Barak, Bay Barak, mübarektir. Çocuklarına iyi şeyler verebilmek için elinden geleni yapıyor. Üstelik de genç maşaallah. Ama o aynı zamanda, onun kalbinden çalıyorum, onun yolundan, çünkü onun kalbi aşkla dolu. Kalbi merhametle dolu. Yüce Allah kalbine koymuş. Size ayrıca Dünyevi aşkla ilgili de bir şey söylemek isterim. Gerçek aşk değildir. Belki gelecekte eşinizi sevebilirsiniz. Ama fazla uzun sürmez. Veya işinizi sevebilirsiniz, bu da uzun sürmez. Belki evlatlarınızı seversiniz ama onlar da sizi umursamaz. Yüce Allah'tan gelen gerçek aşkı aramalısınız. Aramanız gereken gerçek aşk budur. Bu aşka açılan kapı, Evliyalardadır. ResulAllah'ta nihayet bulur. Çünkü aşkın ana kaynağı, ResulAllah'tır. O devirlerde, insanların çoğu, ResulAllah'ı sıradan insan zannediyordu. Ama o sıradan biri değil. Hem de hiç değildi. O ResulAllah'tı. Eğer Yüce Allah "O benim Habibim" dediyse, düşünün ne kadar kıymetli olduğunu. Bu şeyleri kafanıza ve kalbinize koymaya gayret edin. Çünkü ResulAllah'ı sevdiğinizde, vizyonunuz değişecektir, düşünceleriniz değişecektir, her şeyiniz değişecektir. Çünkü Yüce Allah'ın yaradışını takdir ediyorsunuz. Bu, bir söz vardır. "Law laka, law laka lama khalaqtul-aflaka". Yüce Allah Her daim ResulAllah'ını övmektedir. ResulAllah'ımızı över. O bize aittir. O bizi sever ve bizim de onu sevmemizi ister. Elimizden geldiğince. Eğer ResulAllah'ı severseniz, hiç dram olmaz hayatınızda. Bunlar düşündüğümüz şeyler değil. Ama ResulAllah'ı mümkün mertebe sevmemiz lazım. ResulAllah'ı sevmekten korkmayın. Pek çok insan, ResulAllah'ı sevmenin şirk olduğunu söyler. ResulAllah'ın sevgisi şirk ise. Ben en başta geliyorum. En başta ben varım. ResulAllah. Ne sanıyorsunuz? Çok enteresan bir video izledim. Şöyleydi.. Sunucu gelip, sorular soruyor. Sokaktan geçenlere rastgele soruyor. "ResulAllah'ı şimdi görseniz, ne yaparsınız?" İnsanların suratlarını görmeniz lazımdı. Verdikleri tepkiyi, sözlerini. "Onu öperdim. ona sarılırdım. Ayaklarını öperdim. Secde ederdim. Şunu yapardım" Beklenmedik şekilde sordular. Çok basit bir soru. ResulAllah'ı karşınızda görseniz ne yapardınız? Ne söylerdiniz? Tepkiniz ne olurdu? Ne yapardınız? Herkesin farklı cevapları vardı. Harika cevaplar verdiler. Sıradan insanlar sokakta yürürken "Eğer ResulAllah'ı görseydiniz ne yapardınız?" "Herhalde sarılırım. Herhalde secde ederim. Herhalde ayağını öperim. Belki saçlarını öperim. www.saltanat.org Page 4
Herhalde..." bir sürü cevap geldi. Hepsi de kalplerinin nasıl olduğunu gösteriyordu. Çünkü kalp konuşuyor. Kalbiniz konuşuyor. O anda nefsiniz hiçbir şey diyemez. Çünkü kalbiniz araya girer, zıplar ve "Evet!" ResulAllah'ı seveceğim" der. Bu, size naçizane tavsiyem. ResulAllah'ı elinizden geldiğince çok sevin. Bir okyanustur, siz alırsınız. Açgözlü bir okyanus değildir o. Size şöyle demez; "Hayır, öyle yapma, haram. Böyle yap. Bu haksızlık. Yaptın ama kabul edilmedi." ResulAllah'ı sevmek kabul görür. Size hatırlatmak isterim ki Mevlana Celaludddin-i Rumi, çıktığı makama ResulAllah aşkı ile çıktı. Bunu bilmek önemlidir. Bütün dünya şimdi izliyor sema yapan dervişleri. Manası nedir? Semanın manası nedir? Manası; ResulAllah ile birleşmek, ResulAllah'a aşkınızı ifade etmektir. ResulAllah böyledir. Bütün dünya tanıyor Seyyidina Celaluddin Rumi'yi. ResulAllah olmadan kimdir Celaluddin Rumi? Bunu anlamak çok önemli. Çünkü basamakları anlarsak, pek çok şeyi hesap edebiliriz. Üniversitelerde okuyorsunuz. Lisede okuyorsunuz, yüksek lisansa gidiyorsunuz. Bir dersten kalsanız, size ne derler? Derler ki; "Sınıfta kaldınız. Gidin, seneye devam etmek için tekrar gelin". Yap bozun bütün parçaları yerli yerinde olmalı. Yani ResulAllah - eğer ResulAllah'ı çıkartırsanız, biz hiçiz. Sevecek hiçbir şeyimiz olmaz. Sevecek bir şeyimiz kalmaz. Neyi seveceksiniz? Neyi? Söyleyin. Hayal edin, ResulAllah olmasa, neyi seveceğiz? Bu la ilaha illallah, Muhammedun ResulAllah'tır. Derler ki, Seyyidina Adem'e ruhu üflendiğinde, gözleri açıldığında, büyük bir yazı gördü. La ilaha illallah, Muhammedun r-resulallah. O ilk Müslümandı. "Kim Muhammed RasulAllah? Allah, ben biliyorum ama kim Muhammed ResulAllah?" Cevap geldi. "O senin evlatlarından. Onu çok seviyorum. O benim Habibim". Yüce Allah ResulAllah'ı seviyor. Peki ya biz? Ya bizler? Onu sevmemiz lazım. Bu... Maneviyatın cömertliğidir. Çünkü maneviyat aşk yolundan gelir. Köktendincilerden gelmez. Bu helal, bu haram diyen yöneticilerden gelmez. Hayır. Elbette, sınırımızı biliyoruz. Ama ruhu unutmamalıyız. İslam'ın ruhunu, imanın ruhunu. Herkes müslüman olabilir ama herkes mümin olamaz. Bu mühim. Mümin olmak için, sevmelisiniz ve sevginizi ifade etmelisiniz. Sevginizi göstermeniz lazım. Sizlere küçük de olsa nasihat verebildiysek ne mutlu bize. Bilmek istiyorum biz ne için buradayız? Aşk denen şey için buradayız. Herkese karşı bu sevgiyi taşımak istiyoruz. Paylaşmak kolaydır. Sahip olmak kolaydır. Kısıtlama yoktur. Elhamdulillah. Allah sizi dünyada ve ahirette mutlu etsin. Aranızda olduğum için mutluyum. Barak ile olduğum için de şeref duyuyorum. Mübarektir maşaallah. Bereket var üzerinde demektir. Ben de inşaallah ona destek oluyorum vazifesinde çünkü onda samimiyet var. Hayatımızda samimiyet önemli. Çünkü samimiyet olmadan, sevgi havada kalır. Samimiyet de önemli. www.saltanat.org Page 5
Samimi insanlar gördüğünüzde, onlara yapışın, onlarla olun. Onlardan mümkün mertebe faydalanın. Çünkü size sevmeyi, samimi olmayı öğretirler ResulAllah, sizden sadece sevginizi, samimiyetinizi istiyor. Başka hiçbir şey değil. Ve herşey yerli yerinde olacak. Ve min Allahi t-tevfik. Bi hurmeti-l Habib, bi hurmeti-l Fatiha. Video Link: http://saltanat.org/videopage.php?id=12881&name=2014-12-09_en_university_sb.mp4 www.saltanat.org Page 6