RASULULLAH IN HAYATINDAN ALTI KONUNUN AÇIKLAMASI. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a)

Benzer belgeler
RASULULLAH IN HAYATINDAN ALTI KONUNUN AÇIKLAMASI

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

تلقني أصول العقيدة العامة

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

MÜNAFIKLARIN VASIFLARI MÜNAFIKLARIN VASIFLARI. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a)

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

DÖRT KAİDE القواعد األربعة DÖRT KAİDE. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a)

TEVHİD KELİMESİ: İSLAMLA KÜFÜR ARASINDAKİ ALAMET-İ FARİKA. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a) www. almuwahhid.com

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

YEMEN AHALİSİNE MEKTUP YEMEN AHALİSİNE MEKTUP. Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a)

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

5 Esas (el-mesail ul-hamsu l-vacibu Marifetuha) Şeyhu'l-İslam Muhammed bin Abdi'l-Vehhab (rh.a) Mütercim: Ebu Muhammed Selefi

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

IGMG EV SOHBETLERİ DERSLERİ

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

Îman, Küfür ve Tekfir 2

حديث توسل آدم نليب وتفس : {وابتغوا يله الوسيلة} şeyh Muhammed Salih el-muneccid

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

Kar veya yağmur sebebiyle Cuma namazını terk etmenin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

ON EMİR الوصايا لعرش

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

Mekke-i Mükerreme'nin bir Küfür Beldesi Olup Olmadığı Hususunda Bir Münazara

Terceme : Muhammed Şahin

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

ÜÇ TEMEL ESAS ÜÇ TEMEL ESAS. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a)

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

Rahmân ve Rahîm Olan Allah ın Adıyla

La İlahe İllallah'ın Manası

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

KİTAP-SÜNNET İLİŞKİSİ (Nebi ve Resul Kavramları)

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

Başörtüsünün üzerini mesh etmede aranan şartlar. Muhammed Salih el-muneccid

İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7.

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1

IGMG EV SOHBETLERİ DERSLERİ

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun." 7

144. SOHBET ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

ALLAH YOLUNDA CİHAD1

MAĞRİB AHALİSİNE MEKTUP

Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları

şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

141. SOHBET. Nifak bir hastalıktır.

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

YERYÜZÜNDE ALLAH A EN SEVİMLİ YERLER: CAMİLERİMİZ

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.

MUSKA VE NAZARLIK TAKMANIN HÜKMÜ

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

Kabirleri ziyaret etmenin, Fatiha sûresi okumanın ve kadınların kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü

Cidde'de yaşayan ve hac için Mekke'den ihrama giren kimsenin hükmü. Muhammed Salih el-useymîn

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

Transkript:

السرية من مواضع ستة شرح RASULULLAH IN HAYATINDAN ALTI KONUNUN AÇIKLAMASI Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a) www.almuwahhid.com 1

Rasulullah (s.a.v.)'ın Hayatından Altı Konunun Açıklanması Şeyh, İmam Muhammed bin Abdulvehhab diyor ki: 1 Allah sana rahmet etsin; siyerden şu altı konuyu iyice düşün ve güzel bir şekilde anla ki; bu vesileyle Allah sana peygamberlerin dinini kavramayı nasib etsin ta ki onlara tabi olasın ve müşriklerin dinini(n mahiyetini) de kavramayı nasip etsin ta ki ondan da uzaklaşabilesin. Çünkü, dindarlık iddiasında bulunan ve muvahhid olduklarını ileri süren insanların çoğu, Rasulullah (sav)'ın hayatından bilmeleri gereken bu altı konuyu istenildiği gibi anlamamışlardır: 1 - Vahyin Nüzulü Kıssası: Vahyin gelmeye başlaması olayını incelediğimizde görürüz ki, Yüce Allah'ın, rasulüne (Alak Suresi'nin ilk üç ayetinden sonra) gönderdiği ilk vahiy şudur: )5( )4( ي ا أ ي ه ا ال م د ث ر )1( ق م ف أ ن ذ ر )2( و ر ب ك )3( ت ن ن ت س ت ك ث ر )6( و ل ر ب ك ف اص ب )7 ) و ل ف اه ج ر و الر ج ز ف ط ه ر و ث ي اب ك ف ك ب 1. Ey bürünüp sarınan (Resûlüm)! 2. Kalk, ve (insanları) uyar. 3. Sadece Rabbini büyük tanı. 4. Elbiseni tertemiz tut. 5. Kötü şeyleri terket. 6. Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma. 7. Rabbin için sabret." (Müddessir: 74/1-4) Müşrikler, zina etmek ve bunun gibi bir çok ameller işliyorlar ve bu işlediklerinin zulüm ve düşmanlık olduğunu biliyorlardı. Yine hacc, umre, yoksullara sadaka vermek ve yardım etmek gibi bir takım ibadetler işliyorlar ve bu işledikleriyle Allah'a yaklaşacaklarını zannediyorlardı. Zanlarınca Allaha yaklaşmak için yaptıkları bu ibadetler içinde kendilerince en üstün ve büyük olanı da şirk idi. Yüce Rabbimiz onlardan söz ederken, onların şu ifadelerini bize bildiriyor: }م ا ن ع ب د ه م إ ل ل ي ق ر ب ون ا إ ل ا لل ز ل ف ى{ "Biz onlara, sadece bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" derler." (Zümer: 39/3) }ه ؤ لء ش ف ع اؤ ن ا ع ن د ا لل { 1 Mecmuat ur Rasail fi t Tevhidi ve l İman, sf 353-363 ve ayrıca ed-durar us Seniyye, 8/111-119 2

Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir (Yunus: 18) }إ ن ه م ا ت ذ وا الش ي اط ني أ و ل ي اء م ن د ون ا لل و ي س ب ون أ ن ه م م ه ت د ون { "Onlar, Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar." (A'raf: 7/30) Dikkat edilirse Yüce Allah'ın zinadan, hırsızlıktan ve başka şeylerden de önce insanları ilk uyardığı şey şirktir. Ayrıca onlardan putlara (ibadet ederek) bağlananlar olduğu gibi, meleklere ve Ademoğullarından birtakım velilere (ibadet ederek) bağlananlar da vardı. Bu kimseler onların şefaatini talep etmekten başka gayelerinin olmadığını söylüyorlardı. Bununla beraber Allahu Teala nın rasulune gönderdiği ilk ayette şirke karşı uyarıyla başladı. Bütün bunları anladıysan ve bu meseleyi (zihninde) iyice sağlamlaştırdıysan artık sana müjdeler olsun! Bilhassa da devamındaki hususların beş vakit namazdan da daha önemli olduğunu anladıysan! Zira bilindiği gibi beş vakit namaz, Rasulullah (s.a.v.)'in risaletinin onuncu yılında; yani Şi bi Talib muhasarasından, Ebu Talib in vefatından sonra ve Habeşistan hicretinin üzerinden iki sene geçtikten sonra İsra gecesinde farz kılındı. Eğer çokça yaşanmış bu türden olayların ve aşırı düşmanlığın namaz farz kılınmadan önce bu şirk meselesi etrafında cereyan ettiğini anladıysan meseleyi (hakkıyla) anlayacağını umarım. 2 Düşmanlığın Açığa Vurulması Rasulullah (s.a.v), müşriklerden, şirki terkedip bunun zıddı olan Tevhid inancına bağlanmalarını isteyince, onlar ilk başta bunu reddetmemişler hatta kimi zaman güzel bile bulmuşlardı. Öyle ki içlerinden bu dine girmeyi bile geçirenler olmuştu. Ne zaman ki Rasulullah (s.a.v) onların dinlerini açıktan tahkir etti, alimlerini cehaletle suçladı işte o zaman müşrikler, Rasulullah (s.a.v) ve ashabına karşı düşmanlıklarını gizlemeyerek şöyle dediler: "Anlayışımızı aşağılıyor, dinimizi ayıplıyor ve ilahlarımıza dil uzatıyor." Bilindiği gibi Rasulullah (s.a.v), İsa (a.s) ve annesine asla dil uzatmış değildi. Aynı şekilde meleklere ve salih kimselere de dil uzatmıyordu. Fakat Rasulullah (s.a.v) kendilerine; bunlara dua edilemeyeceğini, çünkü bunların herhangi bir fayda veya zarar sağlayamayacaklarını anlatınca, müşrikler bu sözleri hakaret ve sövgü olarak kabul ettiler. Bu meseleden anlamamız gereken şudur: Bir kimsenin muvahhid olarak şirki terketmesi tam anlamıyla müslüman olması için yeterli değildir. Bütün bunların yanında müşriklere karşı düşmanlık beslemesi, onlara olan düşmanlığını açıkça ortaya koyması gerekir. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: }ل ت د ق و ما ي ؤ م ن ون ب ا لل و ال ي و م اآلخ ر ي و اد ون م ن ح اد ا لل و ر س ول { 3

"Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun, Allah'a ve Rasulüne düşman olanlarla dostluk kurduğunu göremezsin." (Mücadele: 58/22) Bunu iyice kavradıysan dindar olduklarını iddia eden insanların çoğunun, gerçekte dini bilmediklerini anlamış olursun. Eğer müşriklerle müslümanlar arasında böyle bir düşmanlık gerekli olmasaydı; Müslümanları yapılan işkencelere, esarete, dövülmeye karşı sabra ve Habeşistan'a hicrete yönelten başka ne gibi sebepler olabilirdi ki? Halbuki Rasulullah (s.a.v) insanların en merhametlisiydi. Eğer onlar için bir ruhsat bulsaydı, mutlaka onlara o ruhsatı verirdi. Allah (c.c) şöyle buyurduğu halde bu nasıl mümkün olurdu: }و م ن الن اس م ن ي ق ول آم ن ا ب ا لل ف إ ذ ا أ وذ ي ف ا لل ج ع ل ف ت ن ة الن اس ك ع ذ اب ا لل { "İnsanlardan kimi vardır ki; "Allah'a inandık" der, fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi kabul eder." (Ankebut: 29/10) Bu ayet, sadece dilleriyle müşriklere uyum sağlayanlar hakkında olunca, acaba başkalarının hali ne olur? 3- Rasulullah (sav) in Müşriklerin Yanında Necm Suresini Okuması: Rasulullah (s.a.v), müşriklerin huzurunda Necm suresini okurken, bu surenin: }أ ف ر أ ي ت م الال ت و ال ع ز ى{ "Gördünüz mü o Lat ve Uzza'yı?" (Necm: 53/19) ayetine geldiği sırada, şeytan, buna şu ifadeleri karıştırdı: "İşte şu yüce (garanik) turnalar var ya, kesinlikle onların şefaatları umulur." Şeytan bu ifadeleri Rasulullah (s.a.v)'ın okumasına karıştırınca, sureyi Rasulullah (s.a.v)'den dinlemekte olan müşrikler, bu karıştırılanları, Rasulullah (s.a.v)'in gerçekten okuduğunu sandılar. Bundan da oldukça hoşlandılar ve şöyle konuştular: 2 2 Garanik kıssası olarak bilinen bu rivayeti Taberi, İbn Ebi Hatim ve diğerleri Hacc: 52. Ayetinin tefsirinde nakletmişlerdir. İbn Kesir (rh.a) ise sözkonusu ayetin tefsirine başlamadan önce şöyle demiştir: Müfessirlerden bir çoğu burada, Ğarânîk kıssasını ve Kureyş müşriklerinin müslüman olduğunu sanarak Habeş ülkesine hicret edenlerin çoğunun dönüşünü anlatırlar. Fakat bütün bunlar mürsel kanallardan olup, sahîh bir kanaldan müsned olarak rivayetini görmedim. En doğrusunu Allah bilir. Rivayetleri naklettikten sonra da şöyle demektedir: Beğâvî Tefsirinde İbn Abbâs, Muhammed İbn Kâ'b el-kurazî ve başkalarının sözlerinden toplanmış olarak yukardakine benzer şekilde olayı anlatmıştır. Sonra burada şöyle bir suâl sorar : Allah Teâlâ Rasûlü (s.a.)nü ma'sûm kılmış olmakla birlikte böyle bir olay nasıl meydana gejebilir? Bu sorudan sonra, insanların buna verdikleri cevabları da nakleder. Bu cevabların en güzellerinden biri şudur : Şeytân bu sözleri müşriklerin kulaklarına düşürdü (iletti). Onlar da bunun gerçekte öyle olmadığı ve Rahmân'ın elçisi 4

"İşte bu, bizim istediğimizdir. Biz de biliyoruz ki, fayda da zarar da Allah'tandır. O tektir, ortağı yoktur. Fakat şu putlar, Allah katında bize şefaat edeceklerdir." Rasulullah (s.a.v) okumayı sürdürdü ve secde ayetine gelince, hemen secdeye vardı. Sureyi dinlemekte olan müşrikler de secdeye kapandılar. İşte bu haber derhal ülke içinde yayıldı, müşriklerin Rasulullah (s.a.v)'i seçtikleri söylentisi çevreye dağıldı. Hatta, Habeşistan'da bulunan müslümanlar bile bu haberi duydular ve bundan dolayı ülkelerine döndüler.ancak Rasulullah (s.a.v) müşriklerin bu söylentilerini reddedince, bu defa önceden üzerinde oldukları şirki eskisinden daha şiddetli bir şekilde sürdürdüler. Hatta müşrikler çok daha ileri giderek Rasulullah (s.a.v)'e: "Sen bunu söyledin, okudun!" demeye başladılar. Rasulullah (s.a.v) Allah'tan öylesine korkmuştu ki, nihayet Yüce Allah şu ayeti indirdi. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: }و م ا أ ر س ل ن ا م ن ق ب ل ك م ن ر س ول و ل ن ب إ ل إ ذ ا ت ن أ ل ق ى الش ي ط ان ف أ م ن ي ت و ا لل ع ل يم ح ك يم } الش ي ط ان ث ي ك م ا لل آي ات ي ل ق ي ا لل م ا ف ي ن س خ "Ey Muhammed! Biz, senden önce hiçbir rasul ve nebi göndermedik ki, o bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine bir şeyler katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah kendi âyetlerini yerleştirir. Ve Allah Alîm'dir, Hakîm'dir." (Hacc: 22/52) Kim bu kıssayı anlar da, buna rağmen Rasulullah (s.a.v)'in dininde şüpheye düşerse, Rasulullah (s.a.v) ile müşrikleri birbirinden ayırdetmezse, Allah o kimseyi uzak etsin! Özellikle de onların: "Şu garanik" sözlerinden kasıdlarının melekler olduğunu öğrendikten sonra... 4 - Ebu Talib Kıssası Ebu Talib tevhidi kabul etmiş, insanları ona teşvik etmiş, müşriklerin akıllarını aşağılamış, şirkten ayrılıp İslam a girenlere sevgi göstermiş; ömrünü, malını, çocuklarını, aşiretini Rasulullah (sav) e yardım etmek için ölünceye dek ortaya koymuş, Bu yolda her türlü zorluk ve sıkıntıya ve de büyük düşmanlığa maruz kalmasına rağmen bütün bunlara karşı sabretmiş fakat dine girip eski dininden beri olmadığı için müslüman olamamıştır. Halbuki o, dine girmeme gerekçesi olarak bunun babası Abdulmuttalib e ve Haşim e ve diğer Kureyş büyüklerine dil uzatma manasına geleceği mazeretini ileri sürmüştür. Ebû Talip vefat ettiği zaman Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem amcasının bu kadar iyiliklerine karşı ona istiğfarda bulunmak istedi; ona olan akrabalığına ve yaptığı yardımlara rağmen şu ayet nazil oldu: (s.a.)nden olmayıp şeytânın işinden olduğu halde Allah Rasûlü (s.a.)nden sâdır olduğunu sandılar. En doğrusunu Allah bilir. Bu haberlerin sahîh olduğu nokta-i nazarından hareketle mütekellimler buna muhtelif cevablar vermişlerdir. Kâdî İyâz Allah ona rahmet eylesin «eş-şifâ» adlı kitabında bu fikre karşı çıkıp buna cevablar vermiştir. Şeyh (rh.a) da bunun şeytana ait bir ses olduğuna ve Rasulullah ın kelamından olmadığına işaret ederek Rasulullah (s.a.v)'in gerçekten okuduğunu sandılar demiştir. Vallahu a lem. 5

}م ا ك ان ل لن ب و ال ذ ين آم ن وا أ ن ي س ت غ ف ر وا ل ل م ش ر ك ني و ل و ك ان وا أ و ق ر م ن ب ع د م ا ت ب ني م أ ن ه م أ ص ح اب ا ل ح يم { "Cehennemlik oldukları belli olduktan sonra en yakın akrabası olsa bile ne peygamber ne de iman etmiş olanların, müşriklere bağışlanma dilemesi yaraşmaz" (Tevbe: 9/113) Bu kıssanın ortaya koyduğu hakikatlerden birisi de Basra ahalisinden veya Ahsa ahalisinden İslam ı ve Müslümanları seven fakat buna rağmen bu dine ne elleriyle ne mallarıyla yardımcı olmayan; Ebu Talib in ileri sürdüğü mazereti kadar bile mazeret ileri süremeyen kişilerin durumudur! Ve böylece dine bağlılık iddia eden birçoklarının da gerçek yüzü ortaya çıkar ve bu surette hidayet sapıklıktan ayrılmış olur! Yanlış anlamalar da giderilmiş olur, Vallahu mustean 5 - Hicret Kıssası Hicret olayında onu okuyan çoğu kimsenin dahi bilmediği birçok ibretler ve faydalar vardır. Lakin, bizim burada gayemiz hicret kıssasının ihtiva ettiği bir çok meseleden bir tanesini açıklamaktır. Bilindiği gibi, Rasulullah (s.a.v)'ın ashabından olup da hicret etmeyen birtakım kimseler vardı. Bunların dinde herhangi bir şüpheleri olmadığı gibi müşriklerin dinini süslü göstermek gibi bir gayeleri de yoktu. Bunlarda aile, mal ve vatan sevgisi önde geliyordu. (Hicret etmeyen) bu kimseler, müşrikler Bedir e çıktığında istemeyerek de olsa müşriklerin safında savaşa katılmaya mecbur edildiler. İşte bunlardan kimileri, müslümanların attıkları oklarla öldürülüyordu. Fakat oku atan kimse bunların müslüman olup olmadığını bilemiyordu. Sahabeler, sonunda ölenler arasında falan ve falan kişilerin de bulunduğunu gördükleri ve duydukları zaman bu, onlara çok ağır geldi: "Biz müslüman kardeşlerimizi öldürdük" diye üzüntüye kapıldılar. İşte bunun üzerine Rabbimiz şu ayeti indirdi: ض ق ال وا }إ ن ال ذ ين ت و ف اه م ال م الئ ك ة ظ ال م ي أ ن ف س ه م ق ال وا ف يم ك ن ت م ق ال وا ك ن ا م س ت ض ع ف ني ف األ ر أ ل ت ك ن أ ر ض ا لل و اس ع ة ف ت ه اج ر وا ف يه ا ف أ ول ئ ك م أ و اه م ج ه ن م و س اء ت م ريا إ ل ال م س ت ض ع ف ني م ن الر ج ال و الن س اء و ال و ل د ان ل ي س ت ط يع ون ح يل ة و ل ي ه ت د ون سب يال ف أ ول ئ ك ع س ى ا لل أ ن ي عف و ع ن ه م و ك ان ا لل ع ف و ا غ ف ورا { "Kendilerine yazık eden kimselerin canlarını alırken melekler onlara: "Ne işte idiniz" deyince, bunlar: "Biz yeryüzünde çaresizdik" diyecekler. Melekler de: "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabını verecekler. İşte onların varacağı yer cehennemdir, o ne kötü bir dönüş yeridir. Erkek, kadın ve çocuklardan (gerçekten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır. İşte bunları, Allah'ın affetmesi umulur. Allah çok affedicidir, bağışlayıcıdır." (Nisa: 4/97-99) 6

Bu kişilerin kıssalarını ve sahabenin "Biz kardeşlerimizi öldürdük" sözünü gereğince düşünürsek, şu gerçeği anlamış oluruz: Mekke'de kalan bu kimselerin din hakkındaki (kötü) bir sözleri ya da müşriklerin inancını süslü gösterdiklerine dair bir söz onlara ulaşmış olsaydı. "Biz kardeşlerimizi öldürdük" demezlerdi. Çünkü Yüce Allah, bir kimsenin, iman ettikten sonra böyle (küfür bir söz) söylemesi durumunda küfre gireceğini, daha onlar Mekke deyken hicretten önce onlara açıklamıştı. Bununla ilgili olarak Allah (c.c) şöyle buyurmuştur: }م ن ك ف ر ب ا لل ب ع م ن د إ مي ان إ ل م ن أ ك ر ه و ق ل ب ف ع ل ي ه م غ ض ب م ن ا لل و م ع ذ اب ع ظ يم{ م ط م ئ ن ب ال ك ف ر ص د ر ا ش ر ح م ن و ل ك ن ب اإلمي ا ن "Kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkara) zorlanan müstesna, kim iman ettikten sonra Allah'ı inkar eder, kalbini kafirliğe açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır. Onlar için büyük bir azap da vardır." (Nahl: 16/106) Allahu Teala'nın onlar hakkındaki daha önce bahsettiğimiz ifadesi, bundan daha da açıktır. Melekler bunlara: "Sizin tasdikiniz nasıldı?" diye sormadılar, bilakis "Ne işte idiniz?" diye sordular. Hicret etmeyip de Mekke'de kalan bu kimseler de buna karşılık: "Biz yeryüzünde çaresizdik" cevabını verdiler. Dikkat edilirse melekler verdikleri bu cevaba karşılık onlara: "Yalan söylüyorsunuz" demediler. Halbuki "Senin yolunda ölünceye dek cihad ettim" diyen mücahide Allah (c.c): "Sen yalan söylemektesin" diye karşı çıkınca melekler de: "Sen yalan söyledin" diye karşı çıkmışlar ve: "Aksine sen, cesurdur desinler diye savaştın" karşılığını vermişlerdi. Yine aynı hadiste yer alan alim için ve tasaddukta bulunan için de şöyle demişlerdi: "Sen yalan söylemektesin. Aksine sen, alim adammış desinler diye öğrendin, ne cömert insanmış desinler diye sadaka dağıttın." 3 Fakat, hadiste de görüldüğü gibi, olay bu şekilde cereyan etmedi. Bu insanlar: "Biz yeryüzünde çaresizdik" dedikleri zaman melekler, önceki hadiste cihad ettiğini söyleyen kişiye dedikleri gibi "siz yalan söylüyorsunuz" demediler. Bilakis: "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" diye karşılık verdiler. Bundan sonra gelen ayette ise, bilgili veya cahil bütün insanlar için daha net bir açıklama yer almaktadır.işte bu ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "Erkek, kadın ve çocuklardan (gerçekten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır." (Nisa: 4/98) İşte bu ayet, çok daha açık ve net olarak durumu ortaya koymaktadır. Çünkü (her yönüyle bir şey yapamayacak kadar aciz olanlar) tehdidin dışında bırakılmışlardır. Artık ilim taleb eden kimseler için bunda bir şüphe kalmamıştır. Ancak ilim taleb etmeyen kimseler böyle değildir. Allahu Teala bilakis bunlar hakkında şöyle buyurmuştur: 3 Müslim İmaret: 152, Tirmizi Zühd: 48, Nesai Cihad: 22 7

}ص م ب ك م ع م ي ف ه م ل ي ر ج ع ون { Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; onlar asla (hakka) dönmezler (Bakara: 18) Eğer bir kimse bu ve bundan önceki konuları gereğince anlayabilmişse, o takdirde Hasan Basri'nin sözünü de kavramış olur: "İman süs ve temenniden ibaret değildir. Ancak iman, kalbte yerleşen ve amellerle doğrulanarak pekiştirilenlerden ibarettir" Allah bundan dolayı (c.c) şöyle buyuruyor: }إ ل ي ي ع د ال ك ل م الط ي ب و ال ع م ل ال ال ح ي ر ف ع { "O'na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları (güzel sözleri) da Allah'a salih amel ulaştırır." (Fatır: 35/10) 4 6 Nebi (sav) in Vefatından Sonra Dinden Dönenler Kıssası Bu kıssayı işiten bir kimsenin kalbinde alim diye isimlendirilen şeytanların atmış olduğu şüphelerden zerre kadar bir şey kalmaz. Onlar şöyle demektedir: Bu (ameller) şirktir, fakat (bunları yapanlar) la ilahe illallah demektedirler. Bu sözü söyleyen bir kimse hiçbir şekilde kafir olmaz! Bundan daha beteri, bedeviler hakkındaki şu sözleridir: Bunlarda islamın zerresi yoktur, fakat bu kimseler la ilahe illallah dedikleri için bu sözle beraber müslüman sayılırlar. İslam onların mallarını ve kanlarını haram saymıştır! Halbuki bunların İslam ı bütünüyle terk etmiş olduklarını onlar da kabul etmekteler. Keza onların ölümden sonra dirilmeyi inkar ettiklerini hatta bunu kabul edenlerle alay ettiklerini; aynı şekilde dinle alay edip atalarının Nebi (sav) in dinine muhalif olan dinini daha üstün gördüklerini de bilmekteler. Bütün bunlara rağmen bu inatçı ve cahil şeytanlar bu bedevilerin, onlardan bu bütün sayılan işlere cüret edenler olsa bile La ilahe illallah dedikleri için müslüman olduklarını iddia etmektedirler. Bunlarının sözleri aslında Yahudilerin de La ilahe illallah dediklerinden dolayı müslüman sayılmasını gerektirmektedir. Zaten bu saydığımız vasıflardaki bedevilerin küfrü Yahudilerin küfründen kat kat şiddetlidir. İşte bu bahsettiğimiz meseleyi açıklayan şeylerden birisi de bu dinden dönenlerin kıssasıdır. Mürtedler, dinden ayrılırlarken farklı farklı gerekçeler öne sürüyorlardı. Bunlardan kimisi Rasulullah (s.a.v)'i yalanlayarak tekrar putlara tapmaya dönüyor ve dinden dönme gerekçesi olarak şunu öne sürüyordu: "Eğer Muhammed peygamber olsaydı, ölmezdi." Kimisi de şehadet kelimesini söylüyor, Allah'ın birliğine ve Rasulullah (s.a.v)'in risaletine şehadette bulunuyor 4 Hasen ul Basri nin bu sözünü İbn Batta el-ibane no: 1093 ve Beyheki, Şuab ul İman no: 65 te senediyle nakletmişlerdir. Sözün devamında el-hasen şöyle demektedir: Kim güzel söz söyler, fakat Salih amel işlemezse Allah onun o sözünü reddeder; kim de güzel söz söyler ve Salih amel işlerse Allah o ameli katına yükseltir, dedikten sonra yukarda zikri geçen ayeti okumuştur: "O'na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları (güzel sözleri) da Allah'a salih amel ulaştırır." (Fatır: 35/10) 8

ama aynı zamanda Müseyleme'yi de rasul kabul ediyor, Rasulullah (s.a.v)'in onu risaletine ortak kıldığına inanıyordu. Çünkü Müseyleme bir takım yalancı şahitler getirerek Rasulullah (s.a.v)'in kendisini risaletine ortak kıldığını iddia etmişti. Bir çok kimse de onu tasdik ediyordu. Buna rağmen alimler, bu hususta cehaletleri de olsa bu kimselerin mürted olduğunda hatta onların mürted olduğunda şüphe edenin kafir olduğunda icma etmişlerdir. Alimler; dini yalanlayanların, putlara tekrar tapmaya yönelenlerin, Rasulullah (s.a.v)'a dil uzatanların, Müseyleme'nin peygamberliğini kabul edenlerin, diğer tüm İslami esasları kendilerinde bulundursalar dahi durumlarının aynı olduğunda (yani mürted ve kafir olduklarında) icma etmişlerdir. Onlardan kimisi de kelime-i şehadeti kabul ettiği halde Tuleyha nın peygamberlik iddiasını tasdik ediyordu. Kimisi de San a nın yöneticisi Esved el-anesi yi peygamber olarak kabul etmişti. Alimler aynı şekilde bunların hepsinin (küfürde) aynı olduğunu icma ile kabul ettiler. Onlar olsun, Rasulullah ı yalanlayıp putlara ibadet etmeye geri dönenler olsun, hepsinin durumu aynıdır. Onlardan başka bir kesim de vardı ki bunların sonuncusu Fuc'atu's-Sülemi'dir. Bu şahıs Ebubekr (ra) a gelmiş ve mürtedlerle savaşmak istediğini beyan etmiş ve de Ebubekr dan kendisine yardım etmesini talep etmişti. O da ona silah ve binek vermişti. Bu adamsa müslüman kafir ayrımı yapmadan herkese saldırdı ve malını gasbetti. Ebu Bekir (r.a) bunun üzerine bu adamla savaşmak için ordu gönderdi. Fuc a ordunun gelişini görünce ordu komutanına: Sen de Ebubekr in emirisin, ben de onun emiriyim. Üstelik ben kafir de olmadım dedi. Komutan, eğer doğru söylüyorsan silahını bırak, dedi. Bunun üzerine silahını bıraktı. Onu Ebubekr (ra) a götürdüler o da onun diri diri yakılmasını emretti. 5 Sahabenin, İslamın beş rüknünü kabul ettiğini ikrar etmesine rağmen, bu adam hakkında verdikleri hüküm buysa, O halde İslam'ın bir tek rüknünü bile ikrar etmeyenler hakkında ne demeli? Ki bu kimseler yalnızca "La ilahe illallah" diyor, dilleriyle bunu söyledikleri halde, açıkça bunun manasını yalanlıyorlar, Muhammed (s.a.v)'in dininden ve Allah'ın Kitabı'ndan uzak olduklarını açıkça belirtiyorlar. Aynı zamanda diyorlar ki: "Bu Hızır'ın dinidir, bizim dinimiz ise atalarımızın dinidir." Öte taraftan bu azılı cahiller, onların açıkça ortaya koyduğu bütün bu sarih küfürlere rağmen sırf la ilahe illallah dedikleri için bu kimselerin müslüman olduklarına ilişkin fetva vermeye kalkışıyorlar. Subhanallah, bu büyük bir iftiradır! Bedevilerden birisinin söylediği şu söz ne kadar güzel bir ifadedir. Bize gelip de İslam hakkında bizden bir şeyler dinleyince demişti ki: "Hepimizin -yani kendisinin ve bütün bedevilerinkafir olduğuna şahitlik ederim. Bizim müslüman olduğumuzu söyleyen hocaların da kafir olduklarına şahitlik ederim." Alemlerin rabbi olan Allaha hamdolsun, risale burada bitti. Allah, Muhammede, aline ve ashabına salatu selam eylesin. Amin. 5 Fücae olayının tafsilatı için bkz. İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nıhaye, Çağrı Yayınları: 6/456-457 Darakutni, Fucae nin mürted olduğunu nakleder. (el-mu telif ve l Muhtelif, 1/305) Ebubekr in (ra) ölüm hastalığında Fücae yi yaktırdığından dolayı pişman olduğunu ve yakmak yerine normal şekilde öldürmüş olmayı temenni ettiği de rivayet edilmiştir. (Bkz. İmam Zehebi, Tarihü l İslam, Cantaş Yayınları 5/126-131) Allah en doğrusunu bilendir. 9

10