KUR ÂN I KERİM DE A RÂF VE A RÂF HALKI

Benzer belgeler
İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

İSİMLER VE EL TAKISI

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

KUR'AN'DA MEYSİR KAVRAMI ve GÜNÜMÜZDEKİ BAZI KUMAR TÜRLERİNİN BU ÇERÇEVEDE DEĞERLENDİRİLMESİ

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

ه: د ع ل ض ب او ت ن ل ه ب م ذ ت خ أ إن ا م م كي ف ت ر ك ت د ق ي فإ ن يت للا س ن و با ك ت

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

Îman, Küfür ve Tekfir 2

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI TEMEL İSLAM BİLİMLERİ PROGRAMI

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

141. SOHBET. Nifak bir hastalıktır.

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

MÜNAFIKLARIN VASIFLARI MÜNAFIKLARIN VASIFLARI. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a)

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1

2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1

ON EMİR الوصايا لعرش

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız.

93. SOHBET Kur an ın ve Sünnetin Işığında Zengin ve Fakirin İmtihanı

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

IGMG EV SOHBETLERİ DERSLERİ

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

ÖRNEK VAAZLAR LÜTFİ ŞENTÜRK 299 CENNET VE NİMETLERİ

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7.

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

KİTAP-SÜNNET İLİŞKİSİ (Nebi ve Resul Kavramları)

tyayin.com fb.com/tkitap

Bazı Âyetlerin Anlamları ile İlgili Mülahazalar

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

İSLAM HUKUKUNDA CEZA CEZALAR

ALLAH YOLUNDA CİHAD1

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

Yarışıyorlarkoşuyorlar

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

ی س ر و لا ت ع س ر ر ب ت م م ب ال خ ی ر

İşaret zamiri. İşaret isimleri. Bu ikisi. Bunlar. Şu ikisi. Şunlar. Onlar. Yakın mesafe için*bu* uzak mesafe için *şu-o* Çoğul İkil Tekil.

Sevgili sanatseverler,

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

İslâm da Meşrû Mülk Edinme Yolları

1 Bahattin Akbaş, Din işleri Yüksek Kurulu Uzmanı 2 İbn Manzur, Lisanu'l- Arab, Xlll/115 3 Kasas, 28/77. 4 İbrahim, 14/34. 5 İsrâ, 17/70.

DÖRT KAİDE القواعد األربعة DÖRT KAİDE. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a)

تلقني أصول العقيدة العامة

Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri

Sosyal İlişkiler Açısından Görev Ve Sorumluluk Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :32:20

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri

BERAT KANDİLİ. Dr. Hamdi TEKELİ

EV SOHBETLERİ. (Allah) her şeyi yaratmış, ona ölçü, biçim ve düzen vermiştir. (Furkan, 25:2)

ASHAB-I KİRÂMIN KIYMETİ

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

Transkript:

KUR ÂN I KERİM DE A RÂF VE A RÂF HALKI Necdet ÜNAL * Özet Bu makalede Kur ân ı Kerim de geçen A râf kavramı ve A râf halkı üzerinde durulmuş, konuyla ilgili olarak kaynaklarda geçen bilgi ve görüşler değerlendirilmiş ve bir sonuca varılmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kur an, Tefsir, A râf, A râf halkı. Abstract The Purgatory and The People of Purgatory in Quran This paper is about the concept of the Purgatory (A râf) and the People of Purgatory (Ashabu l-a râf). It considers the information and views contained in the sources related to the issue and tries to achieve a result. Key Word: Quran, Commentary, Purgatory, People of Purgatory. Giriş Kur ân ı Kerim in A'râf suresinde cennet ve cehennem ehlinin birbirleriyle konuşmalarından bahsedilirken, söz konusu ayetler bağlamında A'râf tan ve A'râf ehlinden söz edilmektedir. Kur ân ı Kerim de sadece A'râf suresindeki iki ayette geçen ve aynı zamanda söz konusu sureye isim olan A râf kavramının ne ve A'râf ehlinin kimler olduğunu ortaya koyabilmek için çalışmamızda özellikle bu iki ayet ile onların siyak ve sibakı üzerinde yoğunlaşmaya çalışacağız. * Dr., Çanakkale Gazi İlköğretim Okulu, doktornecdet@gmail.com Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 10, Sayı 1, 2010 ss. 39 52. db 10/1

NECDET ÜNAL A râf Kavramı A'râf kavramı (اال ع ر اف) Arapçadaki urf ف) (ع ر kelimesinin çoğuludur 1. Urf ف) (ع ر kelimesi lügatte bilme, itiraf etme, sabır vb. 2 ile yerden yüksek olan şey anlamına gelmektedir. 3 Urf ف) (ع ر kelimesi anlam olarak bir şeyin en yüksek yerini anlatır. Bu yüzden Arapçada hayvanın urfu denildiğinde onun boynunun en yüksek yerindeki yelesi, horozun urfu denildiğinde de onun başının en yüksek kısmındaki ibiği anlaşılır. Çünkü hayvanın yelesi ve horozun ibiği, o hayvanların bedenindeki diğer organlara göre daha yüksektedir ve bu yüzden urf kelimesi ile ifade edilir. 4 40 db 1 el-halil b. Ahmed, Ebu Abdirrahman el-ferahidî (175/791), Kitabü l-ayn, (Mehdi elmahzûmî-ibrahim es-sâmirâî, I-VIII, Byy. II, 122; İbn Manzûr, Ebu Fazl Cemalüddin b. Mükerrem (v. 711/1311), Lisânü l-arabi l-muhît, (Tahk: Abdullah Ali el-kebîr- Muhammed Ahmed Hasbullah-Hâşim Muhammed Şâzilî, Dâru l-meârif, VI, Kahire, ts., IV, 2899; el-ezherî, Ebu Mansur Muhammed b. Ahmed (v. 370/980), Tehzîbü l- Lüga, ed-dâru l-mısriyye, I-XV, Kahire-ts., II, 346; et-taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir (v. 310/922), Câmiu l-beyan an Te vili Âyi l-kur an, (Tahk: Ahmed Muhammed Şakir), Müessesetü r Risale,, I-XXIV, Byy. 2000, XII, 449; İbn Kesîr, Ebu l-fidâ İsmail b. Ömer (v. 774/1372), Tefsiru l-kur ani l-azîm, (Tahk: Sami b. Muhammed Selame), Dâru Tayyibe, I-VIII, Byy. 1417/1997, III, 418; el--beğavî, Ebu Muhammed el-huseyn b. Mesûd (v. 516/1122), Meâlimü t-tenzîl, (Tahk: Muhammed Abdullah en-nemr, Osman Cuma Damiriyye, Süleyman Müslim el-harş), Dâru Tayyibe, 4. Baskı, I-VIII, Beyrut-1987, III, 231; el-alûsî, Ebu l-fadl Mahmûd (v. 1270/1854), Rûhu l-meânî fi Tefsiri l-kur ani l-azîm ve s-sebı l-mesânî, Dâru İhyâi t-türâsi l-arabiyy, I-XXX, Beyrut-ts.,VIII, 123; İbnü l-cevzî, Cemalüddin Ebu l-ferec Abdurrahman (v. 597/1201), Zâdü l-mesîr fi Ilmi t-tefsir, el-mektebü l_islâmiy, 3. baskı, I-IX, Beyrut 1984, III, 204; er-râzî, Ebu Abdillah Muhammed b. Ömer Fahruddin (1985), Tefsiru Fahri r-râzî, I-XXXII, Dâru l-fikr, Beyrut 1981, XIV, 92; el-beydavî, Nasıruddin Abdullah b. Ömer el-kâdî (v. 685/1288), Envâru t-tenzîl ve Esrâru t-te vîl, Hakikat Kitabevi, I-IV, İstanbul 1998, II, 340; ez-zemahşerî, Ebu l-kâsım Cârullah Mahmûd b. Ömer (v.537/1142), el-keşşâf an Hakâikı t-tenzîl ve Uyûni l-ekâvîl fî Vücûhi t-te vîl, I- VI, Riyad 1998, II, 446; Ebu s-suûd, Muhammed b. Muhammed el-imâdî (v. 982/1574), İrşâdü l-akli s-selim ilâ Mezâye l-kur ani l-kerim, Mektebetü r-riyadı l- Hadîse, I-V, Riyad-ts., II, 346. 2 Ezherî, Tehzîb, II, 344 vd.; el-cevherî, İsmail b. Hammâd (v. 393/1003), es-sıhah fi l- Luğati ve l-ulûm, 2.Baskı, I-VI, Beyrut 1979, IV, 1400 vd.; El-Halîl, Kitabü l-ayn, II, 121. 3 İbn Manzûr, Lisânü l-arab, IV, 2899 vd.; Ezherî, Tehzîb, II, 346; Ebu Ubeyde, Ma mer ibnü l-müsennâ et-teymiyy, (v. 210/825), Mecâcü l-kurân, I-II, Kahire ty., I, 215; Et- Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 449-450; İbn Kesîr, Tefsir, III, 418; İbnü l-cevzî, Zâdü l- Mesîr; III, 204; Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 92; Beydavî, Envâr, II, 340; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346. 4 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 449; İbn Kesîr, Tefsir, III, 418; El-Beğavî, Meâlim, III, 231) (El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123; İbn Âşûr Muhammed et-tâhir ( v. 1393/1973), Tefsîru t-tahrîr ve t-tenvîr, ed-dâru t-tunûsiyye, I-XXX, Tunus 1984, VIII, 357.

KUR ÂN I KERİM DE A RÂF VE A RÂF HALKI Kelimenin Arap şiirindeki şu kullanımı da bu manayı doğrulamaktadır: نمش باعراف الجياد اكفنا اذا نحن قمنا عن شواء مضھب Kızartılmış et (veya kebap) yemekten kalktığımızda ellerimizi atların yelelerine sileriz. 5 A râf kavramının Kur ân ı Kerim deki kullanımına baktığımızda onun sadece Araf suresindeki şu iki ayette 6 geçtiğini görürüz: İki taraf arasında bir perde ve A râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır. Henüz cennete girmemiş olan fakat girmeyi bekleyen cennet ehline Selam size diye seslendiler 7. A'râf halkı yüzlerinden tanıdıkları bir takım adamlara dediler ki ne topluluğunuz ne de büyüklük taslamanız size bir yarar sağladı 8. 5 İmrüü l-kays (v. 545/1150), Dîvânü İmrii l-kays, (Şerh: Ömer Faruk et-tabbâ), Daru l-kalem, Beyrut ts., s. 25; es-sendûbî, Hasen, Şerhu Divani İmrii l-kays, el- Mektebetü t Ticariyyetü l-kübrâ, 5. Baskı, Mısır ts., s. 57. 6 Çalışmamızın merkezinde yer alan ve ağırlıklı olarak üzerinde duracağımız bu ayetler siyak ve sibakıyla birlikte şöyledir: Bkz. Araf 7/44-51 و ن اد ى أ ص ح اب ال ج ن ة أ ص ح اب الن ار أ ن ق د و ج د ن ا م ا و ع د ن ا ر ب ن ا ح ق ا ف ھ ل و ج د ت م م ا و ع د ر ب ك م ح ق ا ق ال وا ن ع م ف أ ذ ن م ؤ ذ ن ب ي ن ھ م أ ن ل ع ن ة الله ع ل ى الظ ال م ين (44) ال ذ ين ي ص د ون ع ن س ب يل الله و ي ب غ ون ھ ا ع و ج ا و ھ م ب اآل خ ر ة ك اف ر ون (45) و ب ي ن ھ م ا ح ج اب و ع ل ى األ ع ر اف ر ج ال ي ع ر ف ون ك ال ب س يم اھ م و ن اد و ا أ ص ح اب ال ج ن ة أ ن س ال م ع ل ي ك م ل م ي د خ ل وھ ا و ھ م ي ط م ع و ن (46) و إ ذ ا ص ر ف ت أ ب ص ار ھ م ت ل ق اء أ ص ح اب الن ار ق ال وا ر ب ن ا ال ت ج ع ل ن ا م ع ال ق و م الظ ال م ين (47) و ن اد ى أ ص ح اب األ ع ر ا ف ر ج اال ي ع ر ف ون ھ م ب س يم اھ م ق ال وا م ا أ غ ن ى ع ن ك م ج م ع ك م و م ا ك ن ت م ت س ت ك ب ر ون (48) أ ھ ؤ ال ء ال ذ ين أ ق س م ت م ال ي ن ال ھ م الله ب ر ح م ة اد خ ل وا ال ج ن ة ال خ و ف ع ل ي ك م و ال أ ن ت م ت ح ز ن و ن (49) و ن اد ى أ ص ح اب الن ار أ ص ح اب ال ج ن ة أ ن أ ف يض وا ع ل ي ن ا م ن ال م اء أ و ح ر م ھ م ا ع ل ى ال ك اف ر ين (50) ال ذ ين ات خ ذ وا د ين ھ م ل ھ و ا و ل ع ب ا و غ ر ت ھ م ال ح ي اة الد ن ي ا ف ال ي و م ن ن س اھ م م م ا ر ز ق ك م الله ق ال وا إ ن الله ك م ا ن س وا ل ق اء ي و م ھ م ھ ذ ا و م ا ك ان وا ب آي ات ن ا ي ج ح د ون ) 51 44 Cennet ehli cehennem ehline Biz Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu diye seslendi. Evet dediler. Ve aralarından bir ünleyici Allah ın laneti zalimlerin üzerine olsun diye seslendi. 45- Onlar ki Allah ın yolundan alıkoyar, onu eğriltmek ister ve ahireti inkar ederlerdi. 46-İki taraf arasında bir perde ve A râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır. Henüz cennete girmemiş olan fakat girmeyi bekleyen cennet ehline Selam size diye seslendiler. 47-Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de Rabbimiz bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma dediler. 48-A'râf halkı yüzlerinden tanıdıkları bir takım adamlara dediler ki ne topluluğunuz ne de büyüklük taslamanız size bir yarar sağladı. 49- Allah ın kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? Girin cennete, artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz. 50-Ateş ehli, cennet ehline Suyunuzdan veya Allah ın sizi, rızıklandırdığı şeylerden bizim üzerimize de akıtın diye seslendiler. Onlar da Allah bu ikisini kafirlere haram kılmıştır dediler. 51-O kafirler ki dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler ve dünya hayatı onları aldattı. Onların, bu günleri ile karşılaşacaklarını unuttukları ve ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de bugün onları unuturuz. و ب ي ن ھ م ا ح ج اب و ع ل ى األ ع ر اف ر ج ال ي ع ر ف ون ك ال ب س يم اھ م و ن اد و ا أ ص ح اب ال ج ن ة أ ن س ال م ع ل ي ك م ل م.7/46 7 A râf ي د خ ل وھ ا و ھ م ي ط م ع ون db 41

NECDET ÜNAL A râf kavramının anlaşılmasına katkı sağlayacağı düşüncesiyle biz öncelikle sur 9 ve A râf 10 diye iki şekilde anlaşılan A râf 7/46. ayetteki 11 hıcâb ( (ح ج اب kelimesinden biraz bahsetmek istiyoruz. Ayette geçen بينھما yani ikisinin arasında ifadesi, sur diye aktardığımız hıcabın cennet ve cehennem arasında olduğunu göstermektedir. 12 Buradan hareketle, bu surun cennet ve cehennem me- 42 db و ن اد ى أ ص ح اب األ ع ر اف ر ج اال ي ع ر ف ون ھ م ب س يم اھ م ق ال وا م.7/48 (A râf 8 ) ا أ غ ن ى ع ن ك م ج م ع ك م و م ا ك ن ت م ت س ت ك ب ر و ن 9 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 449; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 204; İbn Âşûr, et- Tahrîr ve t-tenvîr,viii, 357. 10 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 449; es-suyûtî, Celaluddin, Abdurrahman b. Ebi Bekr (v. 911/1505), ed-dürrü l-mensûr fi t-tefsir bi l-me sûr, (Tahk: Abdullah b. Abdu l- Muhsin, I-XV, Kahire 2003, VI, 398. 11 A râf kavramının Kur ân ı Kerim de ilk geçtiği ayet olan A râf 7/46. ayetten önceki 44. ve 45. ayetlere baktığımızda cennet ve cehennem ehlinin yerlerine yerleştikten sonra karşılıklı konuştukları (İbn Kesîr, Tefsir, III, 416; Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 88; Muhammed Abduh (v.1905)- er-reşîd Rızâ, (v.1935), Tefsîru l-kur âni l-hakim (Tefsîru l- Menâr), 2. Baskı, I-XII, Kahire 1948, VIII, 377); cennet ehlinin cehennem ehline Biz dünyada rabbimizin kendisine ve peygamberlerine iman ve itaat etmenin sevabına dair vaat ettiği şeyleri gerçekten bulduk. Siz de rabbinizin peygamberleri vasıtasıyla O na küfretmenin ve O na karşı gelmenin cezasına dair vaat ettiklerini buldunuz mu? dedikleri ve cehennem ehlinin de evet biz de rabbimizin vaat ettiklerini gerçekten bulduk dedikleri anlaşılmaktadır. (Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 445-446) Buna göre cennet ehli kendilerine dünyada hayır ve sevap adına vaat edileni, peygamberlerin diliyle ifade edilen cennet ehline ait nimetleri, itibarı, şerefi, ödülü, dirilişi, hesabı, insanların bildiği ya da bilmediği her türlü iyiliği ve sevabı; cehennem ehli de kendilerine dünyada azap babından vaat edilenleri, zillet, rezalet ve insanların bildikleri ya da bilmedikleri her türlü azabı, cezayı bulmuştur. (El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 122; El-Beğavî, Meâlim, III, 231; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 397; Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 446; Beydavî, Envâr, II, 340). Ayetten anlaşıldığına göre cennet ve cehennem arasındaki mesafe yani uzaklık sesin duyulmasına engel teşkil etmez. (Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 88; Abduh- Reşîd Rızâ, Tefsîru Menâr, VIII, 377) Allah ın gazabı ve cezası ile birlikte azabı zalimlere, kafirlere (El- Beğavî, Meâlim, III, 231; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 203-204) ve O na inanmayanlaradır. Allah ın fazlı, keremi ve ihsanı ise müminlerin üzerinedir. (Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 449) (Ayetteki müezzinin kim olduğuyla ilgili bazı görüşler şunlardır: O bir melektir. (Ez-Zemahşerî, el-keşşâf, II, 445), O, meleklerden surun sahibi İsrafil dir (Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 90; Beydavî, Envâr, II, 340; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 345), O, cehennemin bekçisi Malik tir (El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123) O Hz. Ali dir. (El- Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123) 12 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 449; İbn Kesîr, Tefsir, III, 417; El-Beğavî, Meâlim, III, 231; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 204; Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 92; Beydavî, Envâr, II, 340; Ez-Zemahşerî, el-keşşâf, II, 446; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 398; İbn Âşûr, et-tahrîr ve t- Tenvîr,VIII, 357; Abduh- Reşîd Rızâ, Tefsîru Menâr, VIII, 430; Elmalılı, Hamdi Yazır (v.1361/1942), Hak Dini Kur an Dili, Eser Neşriyat ve Dağıtım, I-X, İstanbul1982, III, 2166.

KUR ÂN I KERİM DE A RÂF VE A RÂF HALKI kânının arasını ayıran, 13 cehennem ehlinin cennete ulaşmasını engelleyen, 14 cennet ve cehennem ehlinden birisinin izinin veya eserinin diğerine ulaşmasına mani olmak için konulmuş bir sur olduğu 15 anlaşılır. Müfessirlerin birçoğu ayette geçen ve sur diye ifade ettiğimiz hıcabı, Hadîd suresi 13. ayette 16 geçen sur olarak 17 anlamışlardır. 18 Yüzyılımız müfessirlerinden İbn Âşûr un da (v. 1973) ifade ettiği gibi Hadîd 57/13. ayette sözü edilen surun, A râf suresi 7/46. ayetteki hıcab olmayıp ondan başka bir şey olabileceği görüşünün daha isabetli olduğu ortadadır. 19 Zira A râf suresindeki ifade بينھما o ikisinin arasında şeklindedir. Yani surun, cennet ve cehennem arasında olduğu anlatılmaktadır. Eğer onun cennet ve cehennem ehli arasında olduğu murat edilseydi بينھم onların arasında diye ifade بينھم edilmesi gerekirdi. Oysa Hadîd suresi 13. ayetteki kullanım şeklindedir. Buna göre anlam cennet ve cehennem ehli arasında olur. 20 Dolayısıyla A râf suresi 7/46. ayetteki sur, cennet ve cehennemi mekân olarak birbirinden ayıran bir suru ve Hadîd suresi 13. ayetteki sur da cennet ve cehennemlikler arasındaki bir suru düşündürmektedir. Dolayısıyla cennet ve cehennem ehlinin birbirinden ayrıldığı şey ile cennet ve cehennemin birbirinden ayrıldığı şey farklı olabilir. A râf suresi 7/46. ayette geçen A râf (األعراف) kelimesi, sur diye ifade ettiğimiz hıcab kelimesinden hemen sonra gelmekte ve onunla db 43 13 İbn Âşûr, et-tahrîr ve t-tenvîr, VIII, 357; Gölcük, Şerafeddin, Toprak, Süleyman, Kelâm, Tekin Yayınevi, 2. Baskı, Konya 1991, s. 400. 14 İbn Kesîr, Tefsir, III, 417. 15 Beydavî, Envâr, II, 340; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346. ي و م ي ق ول ال م ن اف ق ون و ال م ن اف ق ات ل ل ذ ين آم ن وا.57/13 16 Hadid ان ظ ر ون ا ن ق ت ب س م ن ن ور ك م ق يل ار ج ع وا و ر اء ك م ف ال ت مس وا (Münafık erkeklerle münafık ن ور ا ف ض ر ب ب ي ن ھ م ب س ور ل ه ب اب ب اط ن ه ف يه الر ح م ة و ظ اھ ر ه م ن ق ب ل ه ال ع ذ اب kadınların müminlere bize bakın da nurunuzdan faydalanalım diyecekleri günde kendilerine arkanıza dönünde kendinize bir nur arayın denilir. Derken aralarına kapılı bir sur çekilir ki onun iç tarafında rahmet ve dış tarafında azap vardır). 17 Tefsirlere baktığımızda Hadid 57/13. ayette geçen rahmetin cenneti ve azabın cehennemi anlattığı, içinde rahmet bulunan kapının cennet ehline ait olduğu ve cennetliklerin buradan cennete girecekleri, dışında azap bulunan kapının ise cehennemlikler için olup cehenneme doğru gittiği belirtilir. (Ebu s-suûd, İrşâd, V, 276; Es- Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, XIV, 273) Ayetteki surun da cennet ve cehennem arasındaki duvar (Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XXIII, 182; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; VIII, 166) ve A râf diye iki şekilde anlaşıldığı görülür. (İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; VIII, 166; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 398) 18 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 449; El-Beğavî, Meâlim, III, 231; İbnü l-cevzî, Zâdü l- Mesîr; III, 204; Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 92; (Elmalılı, Hak Dini), III, 2166. 19 İbn Âşûr, et-tahrîr ve t-tenvîr,xxvii, 384. 20 İbn Âşûr, et-tahrîr ve t-tenvîr,viii, 357.

NECDET ÜNAL 44 db alakası olan bir anlamı çağrıştırmaktadır. Hayvanın yelesi ve horozun ibiğinden istiare olan 21 A râf kavramı, horozun ibiği misali yüksek yeri olan bu suru düşündürmektedir. 22 Nitekim A râf kavramının sırat, 23 sıratın tepe noktaları 24 ve cennet ile cehennem arasındaki dağlar şeklindeki izahlarında da yüksekliğe vurgu yapılması, kelimenin lügat anlamına uygun düşmektedir. Görünen o ki ayette geçen ve cennet ile cehennem arasında bulunan sur, yüksekliği sebebiyle A râf diye isimlendirilmiş 25 ve hatta A râf, cennet ve cehennem arasındaki sur olarak anlaşılmıştır. 26 Buna göre ayette geçen A râf ta ( األ ع ر اف (و ع ل ى ifadesi, cennet ve cehennem arasındaki surun doruklarında, yükseklerinde diye anlaşılmıştır 27 ki bu da A râf kavramı için uygun ve isabetli bir karşılıktır 28. Bir mekân olarak tefsir edilen A râf kavramını bazı bilginler bir yer olarak düşünmemişler ve onu cennet ile cehennem ehlinin tanınıp bilinmesine yönelik bir mana olarak tefsir etmişlerdir. 29 Mesela bu çizgide gözüken Muhammed Esed (v.1992) urf kavramındaki tanıma, bilme gibi anlamları ön plana çıkarmış ve A râf kavramını, eğriyi ve doğruyu ayırt etme gücü olarak değerlendirmenin daha makul olacağını söylemiştir. O na göre A râf taki kişiler eğriyi doğruyu ayırt eden fakat bu konuda tercih belirtmeyip çekimser duran kimselerdir. Bu çekimserlik onları çok iyilikten de çok kötülükten 21 El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123; Beydavî, Envâr, II, 340; Ez-Zemahşerî, el-keşşâf, II, 446; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346. 22 İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 204. 23 El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 399. 24 Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 92. 25 İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 204; II, 484. 26 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 449, 451, 452; İbn Kesîr, Tefsir, III, 418; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 204; Beydavî, Envâr, II, 340; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 399; Cevherî, Sıhah, IV, 1401. 27 Beydavî, Envâr, II, 340; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123; Ez-Zemahşerî, el-keşşâf, II, 446; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346. 28 A râf kavramıyla ilgili olarak kaynaklarda tespit ettiğimiz farklı tanım ve değerlendirmelerden de kısaca bahsetmekte fayda görüyoruz ki bunlardan bazıları şöyledir: A râf, cennet ve cehennem arasında kapısı olan bir perdedir. (Et-Taberî, Câmiu l- Beyân, XII, 451; İbn Kesîr, Tefsir, III, 418 Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, XIV, 273) A râf, cennet ve cehennem arasında bulunan ve amelleri sebebiyle insanların üzerinde alıkonuldukları yerdir. (Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 456) Günahkârlardan olan bir insan grubunun cennet ve cehennem arasında üzerinde tutuldukları tümsek bir yerdir. (Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 451; Es-Suyûtî, ed- Dürrü l-mensûr, VI, 398 vd.). 29 İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 206; Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 92; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123.

KUR ÂN I KERİM DE A RÂF VE A RÂF HALKI de alıkoymuştur. Dolayısıyla bu kişiler ne cenneti ne de cehennemi hak etmişlerdir. 30 A râf kavramının, cennet ile cehennem ehlinin tanınıp bilinmesine yönelik bir mana olarak tefsir edilmesini, kavramın lügat anlamı yönüyle mümkün olan bir izah kabul etmekle birlikte biz kendimizi, A râf kavramını cennet ve cehennem arasındaki surun yüksekleri olarak izah eden görüşe daha yakın bulduğumuzu ifade etmeliyiz. Çünkü söz konusu kavramın ayetteki bağlamı ve ayetin de siyak ve sibakıyla irtibatı bize bunu düşündürmektedir. A râf Halkı Öncelikle şunu ifade edelim ki A râf halkı ile ilgili bilgiyi sadece Kur ân ı Kerim in A râf suresindeki iki taraf arasında bir perde ve A râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır. Henüz cennete girmemiş olan fakat girmeyi uman cennet ehline Selam size diye seslendiler. Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de Rabbimiz bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma dediler. A'râf halkı yüzlerinden tanıdıkları bir takım adamlara dediler ki ne topluluğunuz ne de büyüklük taslamanız size bir yarar sağladı. Allah ın kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? Girin cennete, artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz ayetlerinde 31 bulabiliyoruz. Bu ayetler dışında, ne diğer Kur ân ayetlerinde ne de Kütübi Tis a da, A râf ya da A râf halkı kavramına rastlıyoruz. Dolayısıyla A râf halkının kimler olduğu noktasında bize fikir ve çalışmamıza yön verecek olan tek kaynak bu ayetler olarak gözükmektedir. A râf suresi 46. ayette ricâl 32, aynı surenin 48. ayetinde A râf halkı األعراف) (أصحاب olarak zikredilen, cennet ile cehennem arasındaki surun veya dağların zirvelerinde bulunan 33 A râf halkı, A râf db 45 30 Esed, Muhammed (v. 1413/1992), Kur an Mesajı Meal-Tefsir, (Çev.: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk), İşaret Yayınları, 6. Baskı, İstanbul 1999, s. 279-280. ( و ب ي ن ھ م ا ح ج اب و ع ل ى األ ع ر اف ر ج ال ي ع ر ف ون ك ال ب س يم اھ م و ن اد و ا أ ص ح اب ال ج ن ة أ ن س ال م ع ل ي ك م.7/46-49 31 A râf ل م ي د خ ل وھ ا و ھ م ي ط م ع ون (46) و إ ذ ا ص ر ف ت أ ب ص ار ھ م ت ل ق اء أ ص ح اب الن ار ق ال وا ر ب ن ا ال ت ج ع ل ن ا م ع ال ق و م الظ ال م ين (47) و ن اد ى أ ص ح اب األ ع ر اف ر ج اال ي ع ر ف ون ھ م ب س يم اھ م ق ال وا م ا أ غ ن ى ع ن ك م ج م ع ك م و م ا ك ن ت م ت س ت ك ب ر و ن (48) أ ھ ؤ ال ء ال ذ ين أ ق س م ت م ال ي ن ال ھ م الله ب ر ح م ة اد خ ل وا ال ج ن ة ال خ و ف ع ل ي ك م و ال أ ن ت م ت ح ز ن ون (49 ( 32 A râf suresi 46. ayette geçen ricâl (رجال) kelimesi Arap dilinde insan türünün erkeği (İbn Manzûr, Lisânü l-arab, III, 1596; çocukluk çağının üstündeki yetişkin erkek (Ezherî, Tehzîb, XI, 29; İbn Manzûr, Lisânü l-arab, III, 1596; kadının zıddı (Cevherî, Sıhah, IV, 1705; İbn Manzûr, Lisânü l-arab, III, 1596) anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla ricâl, ademoğlunun erkeklerini kapsar, dişilerini veya erkekler dışında yaratılmışlarını kapsamaz. (Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 460-461) 33 İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 204; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 398 vd.

NECDET ÜNAL 46 db 7/46-49. ayetlerin bağlamından anlaşıldığına göre cennet ve cehennem ehlini simalarından tanıyan kimselerdir. Genelde tefsirler, A râf halkının, cennet ehlini yüzlerinin beyazlığı ve cehennem ehlini de yüzlerinin siyahlığı ile tanıyacaklarını 34 belirtirler 35 ve onlara, insanları tanıyıp bilmeleri sebebiyle bu ismin verildiğini zikrederler. 36 A râf suresi 7/46. ayetteki Henüz cennete girmemiş olan fakat girmeyi uman ifadesinin A râf halkına mı yoksa cennet ehline mi ait bir sıfat olduğu konusuna gelince, bu hususta iki görüş vardır: 1. Bu ifade A râf halkının sıfatıdır. Buna göre A râf halkı, henüz cennete girmemiştir ve oraya girmeyi arzu etmektedir. 37 2. Söz konusu ifade, cennet ehlinin bir sıfatıdır. 38 Buna göre ayette, cennete götürülmekte olan fakat daha cennete girmemiş olan bir grubun cennete girme arzusu bildirilmektedir. Bize göre ikinci görüş daha isabetlidir. Çünkü A râf halkı, ayetlerden 39 anlaşıldığına göre, cennet ehlini de cehennem ehlini de tanıyan, cennetliklere selam vererek taltifte bulunan ve cehennemlikleri de ne topluluğunuz ne de büyüklük taslamanız size bir yarar sağladı. Allah ın kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı diyerek azarlayacak kimse- 34 Râzî ye göre A râf ehlinin, cennetlikleri yüzlerinin beyazlığı ve cehennemlikleri de yüzlerinin siyahlığı ve gözlerinin akının belirginleşmesi ile tanıdığı görüşü batıldır. Zira Allah her iki grubu da simalarından tanımalarını A râf ehline mahsus kılmıştır. Eğer iddia edildiği gibi yüz göz belirtileri varsa, onları zaten herkes tanırdı ve bu durumda A râf ehline özgü bir tanıma da olamazdı. Dolayısıyla A râf ehli, iman ve küfür ehli ile iyilik ve kötülük ehlinin kimler olduğunu dünyada biliyorlardı. Bu yüzden onlar iman ve küfür ile taat ve isyan ehlinin dünyadaki şahitleri olmaktadırlar ve bu sebeple Allah tarafından A râf a konulmuşlardır. 35 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 454, 461-463; İbn Kesîr, Tefsir, III, 421; El-Beğavî, Meâlim, III, 233; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 204; Beydavî, Envâr, II, 341; Es- Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 403; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346. 36 El-Beğavî, Meâlim, III, 231. 37 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 464-465; El-Beğavî, Meâlim, III, 233; El-Alûsî, Rûhu l- Meânî, VIII, 124-125. 38 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 465; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 204. و ب ي ن ھ م ا ح ج اب و ع ل ى األ ع ر اف ر ج ال ي ع ر ف ون ك ال ب س يم اھ م و ن اد و ا أ ص ح اب ال ج ن ة أ ن س ال م ع ل ي ك م ل م.7/46-49 39 A râf ي د خ ل وھ ا و ھ م ي ط م ع ون (46) و إ ذ ا ص ر ف ت أ ب ص ار ھ م ت ل ق اء أ ص ح اب الن ار ق ال وا ر ب ن ا ال ت ج ع ل ن ا م ع ال ق و م الظ ال م ي ن (47) و ن اد ى أ ص ح اب األ ع ر اف ر ج اال ي ع ر ف ون ھ م ب س يم اھ م ق ال وا م ا أ غ ن ى ع ن ك م ج م ع ك م و م ا ك ن ت م ت س ت ك ب ر و ن (48) أ ھ ؤ ال ء ال ذ ين أ ق س م ت م ال ي ن ال ھ م الله ب ر ح م ة اد خ ل وا ال ج ن ة ال خ و ف ع ل ي ك م و ال أ ن ت م ت ح ز ن و ن (49 (

KUR ÂN I KERİM DE A RÂF VE A RÂF HALKI lerdir. 40 Dolayısıyla cennet önünde bulunup oraya girmeyi arzulayanlar cennet ehli olan müminlerdir. Her ne kadar A râf halkının kimler olduğunun bilinemeyeceğine dair görüşler olsa da 41, kaynaklarda A râf halkının kimler olduğu ile ilgili birçok görüşe rastlıyoruz. Bu görüşleri iki kategoride ele alabiliriz: 1. A râf halkı meleklerdir, âdemoğlu değildir. 42 Bu melekler erkek şeklinde görünen 43 meleklerdir 44 ama gerçekte melekler erkeklik veya dişilikle vasıflandırılamaz. 45 Taberî ye (v. 310/922) göre A râf halkının melekler olduğu görüşü anlamsızdır ve buna dair ümmetin bir icma ı da yoktur. 46 2. A râf halkı âdemoğullarındandır ve onlar melek değildir. 47 Bu başlık altında ele alacağımız ve A râf halkının, âdemoğullarından olduğunu dile getiren görüşleri iki ana başlık altında toplayarak şöyle tasnif edebiliriz: A. A râf halkı, taat ve sevapta ileride olanlardır. Kaynaklarda bu bağlamda tespit ettiğimiz görüşler şöyledir: 1. A râf halkı peygamberlerdir. 48 Allah onları, diğer kıyamet ehlinden ayırt etmek, şeref ve mertebelerinin yüksekliğini göstermek amacıyla o surun en yüksek yerlerine oturtmuştur. 49 db 47 2. Onlar şehitlerdir. 50 40 Süleyman Ateş, A râf halkının makamlarının, cennet ehlinin makamlarından yüce olduğunu söyler. Çünkü O na göre bu kişiler, cennetlik ve cehennemlikler hakkında hüküm belirtecek, takdir ve tekdir yetkisine sahip yüksek kimselerdir. Bkz. Ateş, Süleyman, Yüce Kur an ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, I-XII, İstanbul 1988, III, 344. 41 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 460. 42 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 459-460; İbn Kesîr, Tefsir, III, 421; İbnü l-cevzî, Zâdü l- Mesîr; III, 206; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124. 43 Meleklerin genç delikanlılar olarak göründükleri hususunda bkz. Ateş, Çağdaş Tefsir, IV, 319-322; V, 375. 44 Beydavî, Envâr, II, 340; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124; Ateş, Çağdaş Tefsir, III, 343. 45 El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124. 46 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 460-461. 47 İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 205. 48 İbn Kesîr, Tefsir, III, 421; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124; Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 92 vd.; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 206. 49 El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124; Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 93. 50 Beydavî, Envâr, II, 340; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346; Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 93.

NECDET ÜNAL 48 db 3. Onlar, müminlerin en hayırlıları, en alimleri, 51 dereceleri yüksek olanları, 52 cennet ehlinin sakinleridir. 53 4. Araf halkı, müminlerin ve cennet ehlinin en faziletlileri, 54 kıyamet ve cennet ehlinin eşrafı olan kişilerdir. 55 5. Bu kişiler kıyamet gününün her ümmetten adil olanlarıdır ve insanların amellerine şahitlik edeceklerdir. 56 6. Onlar, Allah ı bir bilenlerden olup 57 cennet ile cehennem ehlini tanıyıp ayırt etmek üzere Allah tarafından o yüksek mevkilere oturtulmuş kişilerdir. 58 Cennet ehli cennete ve cehennem ehli de cehenneme girdikten sonra Allah onları cennetteki yüce mekânlarına nakledecektir. 59 Bu durumda A râf halkı, cennete en son girecek kişiler olmaktadır. 60 B. A râf halkı, sevabı olanların alt derecedekileridir. Bu bağlamdaki bazı görüşler şöyledir: 1. A râf halkı, ana babanın rızasını almamış fakat Allah yolunda öldürülüp şehit düşmüş kimselerdir. Allah onları, Allah yolunda öldürülmeleri sebebiyle cehennemden kurtarmıştır ancak ana babaya karşı gelmeleri sebebiyle de cennetten alıkoymuştur. 61 2. Onlar, ana babadan sadece birisinin rızasını almış, diğerinin rızasını almamış kimselerdir. 62 3. Bu kişiler iyilik ve kötülükleri eşit olanlardır. 63 Onlar iyilikleri cennete ve kötülükleri de cehenneme girmelerine yetmeyen kişi- 51 Beydavî, Envâr, II, 340; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 205; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346; Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 458; İbn Kesîr, Tefsir, III, 421. 52 El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346. 53 Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 94; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124. 54 El-Beğavî, Meâlim, III, 233. 55 Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 92. 56 El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124. 57 El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123. 58 Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 92. 59 Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 93. 60 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 454,457; El-Beğavî, Meâlim, III, 232; Ez-Zemahşerî, el-keşşâf, II, 446; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 400. 61 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 457; İbn Kesîr, Tefsir, III, 418; El-Beğavî, Meâlim, III, 232; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123-124; Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 94; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 205. 62 El-Beğavî, Meâlim, III, 232; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124; İbnü l-cevzî, Zâdü l- Mesîr; III, 206. 63 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 452, 453, 456; İbn Kesîr, Tefsir, III, 418; El-Beğavî, Meâlim, III, 232; Er-Râzî, Tefsîr, XIV, 92; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 205.

KUR ÂN I KERİM DE A RÂF VE A RÂF HALKI lerdir ve bu sebeple A râf a konulmuşlardır. 64 Bu konuda Abdullah İbn Mesud (v. 32/652), insanların kıyamet gününde hesaba çekileceğini, iyilikleri kötülüklerinden bir fazla olanların cennete, kötülükleri bir fazla olanların cehenneme gireceğini belirttikten sonra, iyilik ve kötülükleri eşit olanların A râf halkı olduğunu ve sıratın üzerinde tutulacaklarını söylemiştir. 65 4. A râf halkı, Allah a inanan fakat ameli kısa geldiği için Allah tarafından haklarında hüküm verilene kadar surun üzerine konulmuş kimselerdir. 66 Bu kişiler, cennete girmelerine izin verilmelerine kadar cennet ve cehennem arasında kalacaklar ve nihayetinde cennete gireceklerdir. 67 5. A râf halkı, cennet veya cehennem ehli olmayan kimselerdir. Fakat Allah onları fazlı ve rahmeti ile cennetine koyacaktır. Çünkü ahiret yurdunda sadece cennet veya cehennem vardır. A râf halkı her ne kadar Allah ın rahmeti ile cennete girse de aslında onlar dereceleri itibarıyla cennet ehli değildirler. Bu durumda onlar, sayesinde Allah ın kendilerini kurtaracağı amelleri olan kişilerdir. 68 6. Onlar büyük günahları olan günahkâr insanlardır. Onların işi Allah a kalmıştır ve bu günahları sebebiyle A râf a konulmuşlardır. 69 7. A râf halkı, iki peygamber arası bir zamanda ölen ve dinini değiştirme fırsatı bulamayan fetret ehlidir. 70 db 49 8. Onlar, zina mahsulü olarak dünyaya gelmiş çocuklardır. 71 9. Onlar, müşriklerin çocuklarıdır. 72 64 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 453,470; İbn Kesîr, Tefsir, III, 419, 422-423; El-Beğavî, Meâlim, III, 232; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123-124; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 400-401. 65 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 453-454; İbn Kesîr, Tefsir, III, 419-420; El-Beğavî, Meâlim, III, 232; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 399. 66 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 452-453; İbn Kesîr, Tefsir, III, 419; El-Beğavî, Meâlim, III, 232; Beydavî, Envâr, II, 340; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 123-124; Es-Suyûtî, ed- Dürrü l-mensûr, VI, 399; Ebu s-suûd, İrşâd, II, 346. 67 Ez-Zemahşerî, el-keşşâf, II, 446; El-Beğavî, Meâlim, III, 232; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 399. 68 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 454; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 400 vd. 69 Et-Taberî, Câmiu l-beyân, XII, 462, 463, 469; Es-Suyûtî, ed-dürrü l-mensûr, VI, 403. 70 El-Beğavî, Meâlim, III, 233; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 206; El-Alûsî, Rûhu l- Meânî, VIII, 124. 71 El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124; İbnü l-cevzî, Zâdü l-mesîr; III, 205. 72 El-Beğavî, Meâlim, III, 233; El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124.

NECDET ÜNAL 50 db 10. Onlar, üzerlerinde borç bulunan veya kendilerinde bir gariplik, bir tuhaflık olan kişilerdir. 73 Burada hemen şunu da ifade edelim ki A râf halkı için, sevap ve günahları eşit olanlardır, ana baba rızası almamış kişilerdir gibi sevabı olanların alt derecede bulunanlarını, hatta günahkâr olanları işaret eden görüşlere katılamıyoruz. Çünkü amelinin kısa gelmesi veya günahkâr olması gibi sebeplerle cenneti bile hak etmekte zorlanan kişilerin, cennet ehline selam verip iltifat etmesi ve cehennem ehlini de uyarıp azarlaması kanaatimizce isabetli olmayacaktır. Bize göre bütün bu görüşler içerisinde en isabetli görüneni, A râf halkının melekler veya peygamberler olduğu görüşüdür. Çünkü ayetlerden anlaşıldığına göre A râf halkı, cennet ve cehennem ehlini simalarından tanıyacak, cennet ehline selam vererek onlara iltifatta bulunacak ve cehennem ehlini de azarlayıp kınayacak düzeyde irfan sahibi kimselerdir. Bu da Allah katında taat ve sevapta en önde olanları çağrıştırmaktadır. Dolayısıyla bize göre A râf halkı deyince melekler ve peygamberler en başta olmak üzere müminlerin en hayırlıları, en faziletlileri ve şehitler gibi Allah a kullukta zirvede olanlar anlaşılmalıdır. Sonuç Arap dilindeki lügat anlamı itibarıyla tanımak, bilmek ve yerden yüksek olan şey gibi anlamlara gelen A râf kavramı, hayvanın yelesi ve horozun ibiği gibi bir şeydeki en yüksek yeri anlatmaktadır. Sadece bir surenin iki ayetinde geçip o sureye adını veren, bunun dışında Kur ân ın hiçbir ayetinde ve muteber hadis kaynaklarında geçmeyen A râf, bize göre, Kur ân ı Kerim de ahiret hayatına yönelik bir kavram olarak geçmektedir. Çünkü A râf suresi 7/46. ayette, cennet ve cehennemi mekân olarak birbirinden ayıran bir surdan ve ayetin hemen devamında gelen و ع ل ى األ ع ر اف ifadesi ile de cennet ve cehennem arasındaki bu surun zirvelerinden bahsedilmektedir. Dolayısıyla A râf kavramı, horozun ibiği misali, cennet ve cehennem arasındaki bu surun en yüksek yerlerini anlatmaktadır. Ahiret hayatına yönelik bir mekân olarak tefsir edilen A râf kavramını, bazı bilginler bir yer olarak düşünmemişler ve onu cennet ile cehennem ehlinin tanınıp bilinmesine yönelik bir mana ola- 73 El-Alûsî, Rûhu l-meânî, VIII, 124.

KUR ÂN I KERİM DE A RÂF VE A RÂF HALKI rak tefsir etmişlerdir. Bunu, kavramın lügat anlamı yönüyle mümkün olan bir izah kabul etmekle birlikte biz kendimizi, A râf kavramını cennet ve cehennem arasındaki surun yüksekleri olarak izah eden görüşe daha yakın bulduğumuzu ifade etmeliyiz. Çünkü söz konusu kavramın ayetteki bağlamı ve ayetin de siyak ve sibakıyla irtibatı bize bunu düşündürmektedir. A râf suresinin 46-49. ayetleri dışında hiçbir ayette ve muteber hadis kaynaklarında geçmeyen A râf halkı da, Kur ân ı Kerim in, ahiret hayatına yönelik olarak kullandığı bir tabirdir ve bu hususta tek kaynak, doğal olarak bu ayetlerdir. Bu ayetlerden bizim anladığımıza göre A râf halkı, cennet ile cehennem arasındaki söz konusu surun, en yüksek noktalarındaki kimselerdir. Ayetlerde belirtildiğine göre onlar; cennet ve cehennem ehlini simalarından tanıyan, cennetliklere selam vererek iltifat eden, cehennemliklerin halini gördüklerinde Allah a sığınan, cehennemliklere yaptıkları işlerin ve gittikleri yolun kendilerine bir fayda sağlamadığını söyleyerek onları adeta azarlayıp kınayan kişilerdir. Bize göre böyle bir konum, A râf halkı denince genelde İslam kültüründe ilk olarak akla gelen sevap ve günahları eşit olanları kapsam dışında bıraktığı gibi kullukta kusuru olanları, hele hele günahkâr olanları hayli hayli dışarıda bırakacaktır. Dolayısıyla bize göre, A râf halkı deyince melekler ve peygamberler en başta olmak üzere müminlerin en hayırlıları, en faziletlileri ve şehitler gibi Allah a kullukta zirvede olanlar anlaşılmalıdır. db 51 Kaynakça el-alûsî, Ebu l-fadl Mahmûd (v. 1270/1854), Rûhu l-meânî fi Tefsiri l-kur ani l- Azîm ve s-sebı l-mesânî, Dâru İhyâi t-türâsi l-arabiyy, I-XXX, Beyrut-ts.. Ateş, Süleyman, Yüce Kur an ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, I-XII, İstanbul 1988. el-beğavî, Ebu Muhammed el-huseyn b. Mesûd (v. 516/1122), Meâlimü t-tenzîl, (Tahk: Muhammed Abdullah en-nemr, Osman Cuma Damiriyye, Süleyman Müslim el-harş), Dâru Tayyibe, 4. Baskı, I-VIII, Beyrut-1987. El-Beydavî, Nasıruddin Abdullah b. Ömer el-kâdî (v. 685/1288), Envâru t-tenzîl ve Esrâru t-te vîl, Hakikat Kitabevi, I-IV, İstanbul 1998. el-cevherî, İsmail b. Hammâd (v. 393/1003), es-sıhah fi l-luğati ve l-ulûm, 2.Baskı, I-VI, Beyrut 1979. Ebu s-suûd, Muhammed b. Muhammed el-imâdî (v. 982/1574), İrşâdü l-akli s- Selim ilâ Mezâye l-kur ani l-kerim, Mektebetü r-riyadı l-hadîse, I-V, Riyadts..

NECDET ÜNAL 52 db Ebu Ubeyde, Ma mer ibnü l-müsennâ et-teymiyy, (v. 210/825), Mecâcü l-kurân, I- II, Kahire ty., Elmalılı, Hamdi Yazır (v.1361/1942), Hak Dini Kur an Dili, Eser Neşriyat ve Dağıtım, I-X, İstanbul1982. Esed, Muhammed (v. 1413/1992), Kur an Mesajı Meal-Tefsir, (Çev.: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk), İşaret Yayınları, 6. Baskı, İstanbul 1999. el-ezherî, Ebu Mansur Muhammed b. Ahmed (v. 370/980), Tehzîbü l-lüga, ed- Dâru l-mısriyye, I-XV, Kahire-ts.. Gölcük, Şerafeddin, Toprak, Süleyman, Kelâm, Tekin Yayınevi, 2. Baskı, Konya 1991. el-halil b. Ahmed, Ebu Abdirrahman el-ferahidî (175/791), Kitabü l-ayn, (Mehdi el-mahzûmî-ibrahim es-sâmirâî, I-VIII, Byy. İbn Âşûr, Muhammed et-tâhir ( v. 1393/1973), Tefsîru t-tahrîr ve t-tenvîr, ed- Dâru t-tunûsiyye, I-XXX, Tunus 1984. İbn Kesîr, Ebu l-fidâ İsmail b. Ömer (v. 774/1372), Tefsiru l-kur ani l-azîm, (Tahk: Sami b. Muhammed Selame), Dâru Tayyibe, I-VIII, Byy. 1417/1997. İbn Manzûr, Ebu Fazl Cemalüddin b. Mükerrem (v. 711/1311), Lisânü l-arabi l- Muhît, (Tahk: Abdullah Ali el-kebîr-muhammed Ahmed Hasbullah-Hâşim Muhammed Şâzilî, Dâru l-meârif, VI, Kahire, ts.. İbnü l-cevzî, Cemalüddin Ebu l-ferec Abdurrahman (v. 597/1201), Zâdü l-mesîr fi Ilmi t-tefsir, el-mektebü l_islâmiy, 3. baskı, I-IX, Beyrut 1984. İmrüü l-kays (v. 545/1150), Dîvânü İmrii l-kays, (Şerh: Ömer Faruk et-tabbâ), Daru l-kalem, Beyrut ts.. Muhammed Abduh (v.1905)- er-reşîd Rızâ, (v.1935), Tefsîru l-kur âni l-hakim (Tefsîru l- Menâr), 2. Baskı, I-XII, Kahire 1948, er-râzî, Ebu Abdillah Muhammed b. Ömer Fahruddin (1985), Tefsiru Fahri r-râzî, I-XXXII, Dâru l-fikr, Beyrut 1981, es-sendûbî, Hasen, Şerhu Divani İmrii l-kays, el-mektebetü t Ticariyyetü l-kübrâ, 5. Baskı, Mısır ts., es-suyûtî, Celaluddin, Abdurrahman b. Ebi Bekr (v. 911/1505), ed-dürrü l-mensûr fi t-tefsir bi l-me sûr, (Tahk: Abdullah b. Abdu l-muhsin, I-XV, Kahire 2003, et-taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir (v. 310/922), Câmiu l-beyan an Te vili Âyi l-kur an, (Tahk: Ahmed Muhammed Şakir), Müessesetü r Risale,, I- XXIV, Byy. 2000, ez-zeccâc, Ebû İshak İbrahim İbnü s-seriyy (v. 311/923), Meâni l-kur ân ve İ râbüh, Âlemül l-kütüb, I-V, Beyrut 1988, ez-zemahşerî, Ebu l-kâsım Cârullah Mahmûd b. Ömer (v.537/1142), el-keşşâf an Hakâikı t-tenzîl ve Uyûni l-ekâvîl fî Vücûhi t-te vîl, I-VI, Riyad 1998,