Çekiç'in Kerameti Büyüklerimizin bir lafı vardır her zaman söylerler "Hayırlısı evladım, her işte bir keramet vardır.".şu ana dek bu lafa pek inanmamıştım.ama bildiğiniz gibi insanın hayatında gelişen nedenlerden dolayı bazı düşünceleriniz değişiyor.benim bu düşüncemi değiştiren de izlediğim bir filmdi.film biraz dram biraz aşk biraz da azim içerikliydi.hatta yönetmen nasıl yapmışsa artık filmi izlerken sürekli azmi hissediyorsunuz.pardon unuttum bir de yüzünüzdeki o saçma sırıtma hali hiç değişmiyor.neyse gelelim filmimize.adı Çekiç.İlk baktığınızda ismi çok saçma geliyor.bana kızmayın ama, gerçekten eğer filmin açıklamasında güreş, dövüş lafları geçmeseydi filmin ana düşüncesinin güreş ve dövüşten çok farklı olduğunu anlamayacaktım.kendimi bu konuda kınıyorum.çünkü hep kavga, dövüş içerikli yani aksiyona yöneliyorum.halbuki ne filmler yapılıyormuş haberim yok.çekiç de bunlardan birisi.
Neyse gelelim biraz filmimizden konuşmaya.biraz Türk filmlerine benziyor.beren Saat'in filmi vardı "Benim Dünyam" diye.hatırladınız mı? İşte tam o kıvamda bir film.isim de tam bu film içinmiş aslında.neden benim dünyam demiş olabilirler.çünkü o filmde de aynı Matt gibi vücudunda bazı çalışmayan organları olan bir kız oynuyordu.matt gibi azimle çalışan bir kız.tabi ki size o filmi anlatacak değilim.sadece bu durumda olan bir kişinin olmadığını, kendi dünyası olan binlerce insanın var olduğunu göstermek için verdim bu örneği.peki siz hiç denediniz mi kendi dünyanızı yaratmayı? Muhtemelen hayır diyeceksiniz. Fakat her gencin taktığı o büyük arı antenlerine benzeyen kulaklıkları takınca siz kendinizi nerede hissediyorsunuz.çünkü kimse siz bir söz söyleyemiyor.dolayısıyla siz de konuşmuyorsunuz.işte Matt'in tam da durumu bu.siz o kulaklığı 5 dakika bilemediniz 10 dakikalığına takıyorsunuz.ama Matt tüm hayatı boyunca o kulaklıkla yaşamak zorunda.işte bu yüzden kendimi kınadım.şu filmi izleyene kadar hayatım boyunca bu insanların ne halde olduklarını düşünmediğim için.şimdi ne yapacağım? Kulağımı kesecek halim yok ama sizlere bu insanları biraz daha açıklayıp duyarlılığınızı artırmaya çalışacağım.
Güreş deyince aklınıza hep o yağlı yağlı,külotlar ile yapılan sumo geliyordur.küçükken de hep arkadaşlarımız arasında şakalarını bile yapmışızdır."çıkışta yağlanacağız bekle beni " diye.peki hiç düşündünüz mü? Duymadan güreş yapmayı.bırakın güreşi, evde su bile içemezsiniz.ama içinizde bir azim varsa sert,zımparayla bile küçülmesi yıllarınızı alacak olan.pardon unutmuşum.birde ekonomik boy bir dedeniz olmalı.dede derken yanlış anlaşılmasın.tam bir sporcu olmalı hatta sizi bile bir vuruşta yıkabilmeli.şimdi bizim dedelerimize bakıyorum da.türk olduklarından ayrı bir iman gücü mü desem yoksa yürek yutmuşluk mu desem bir şey var ama onlarda tam çözemedim.o yüzden her ortama karşı hazırlıklı olun sinirlendiklerinde Everest'e bile tırmanabilirler.neyse işte bu iki malzeme ile Cosla reklamlarını aratmayacak beyazlıkta bir geleceğe sahip olabilirsiniz.güreş şampiyonu
olabilirsiniz ya da bir manken.yanlış anlamayın dalga geçmiyorum.bir organınızın çalışmıyor olması sizin parlak bir geleceğe sahip olamamanız anlamına gelmez.sadece yeterli olan içinizde ki o ateş ve o ateşi yanık tutacak bir dede. Diyeceksiniz ki şimdi bu dede ya giderse.yani mazallah hakkı rahmetine kavuşursa ne olacak.siz de yeni birisini bulun.bu bir kız olabilir mesela.zaten filmi izlerken o saçma sırıtmanızın sebebi Matt'in kıza aşık olması sürecinin geçtiği sahnelerdi.neyse şimdi diyelim ki buldunuz yeni ateş körükleyicinizi.işte aslında o zaman fark edeceksiniz.bu ateş aslında sizin içinizde tam da kalbinizin üzerinde olduğunu.sizin kalbinizi okşayan birisinin o ateşi nasıl canlandırabileceğini o zaman anlayacaksınız.dedeniz size kırmızı pelerin tutuyordu siz gaza geliyordunuz.bulduğunuz kız da sizin içinizi aşk ile ısıtacak ve yakacak o ateşi.bilmiyorum aşka inanıyor musunuz ama bence inanmaya başlayın çünkü bu tarz durumlar her an başınıza gelebilir. Filmi biraz özetledik biraz kendi yorumlarımızı kattık.ana düşünceyi vermeden olmaz.siz siz olun asla pes etmeyin.artık erosu mu buluyorsunuz yoksa bir boğa güreşçisiyle mi anlaşırsınız sizi ateşlemek için (N.A.S.A' ya gitmeyin yeter onlar ateşlemeyi bazen yanlış anlıyorlar.) bilemem ama yeter ki Matt'in şampiyonluğa koştuğu gibi koşun Ağustos Böceği olmayın, ya da trene bakan inek olmayın.tren olun, karınca olun rüzgarınız hep hissedilsin.
Sefa Gündoğdu