Bu aksam Subat projemizden bir izlenim geliyor, sevgili Vildan'in izlenimi... Vildan yillardir ILKYAR gonullusu eminim ileride de ILKYAR'i sirtlayacaktir... Projeye gidenler bu kadar guzel insanla beraber olmanin kivancini yasarlar, Vildan da cocuklara o kadar guzel ornek oluyor ki, keske surekli her projemize gelebilse, tum cocuklar Vildan Ablalarini tanisalar... Bu hafta sonu Samsun Ordu projemiz icin gun sayiyoruz, Karadeniz'in guzel cocuklariyla tekrar birarada olacagiz diye tatli bir heyecan var icimizde... Projenin guzelligine hala katki verebilirsiniz... (katkilarini esirgemeyen arkadaslarimiza ve Subat projemizin destekcilerine BOHP, BTF, Anatolian Charity, ODTU Isletme 2011, Ankara Ataturk Anadolu 1986 mezunlarina, Arcelik'e, Guler Nakliyat'a, Yurtici Kargo ya, Yapi Kredi Sigorta ya, Yasar Birlesik Pazarlama Grubuna tekrar cok tesekkur ederiz) Saygilarimizla, ILKYAR ASAGIDAKI MALZEMELERIN DESTEKCILERI TAMAMLANAMADI: Herbirine bir kitap vermenin maliyeti 5TL, her okula 20 top birakiyoruz (5er basket, voleybol, futbol ve hentbol toplari, saglam guzel markali) bir topun ortalama fiyati 10TL, her okula 20 topac birakiyoruz, 20TL; bir topac 1TL, her okula 10 atlama ipi aliyoruz, bir ip 2TL her okula 10 frizbi aliyoruz, bir frizbi 2,5TL her okula uzun ip atlama halati aliyoruz 10TL her okula 10 hulohop aliyoruz bir hulohop 3TL her okula 26 ici malzemeyle dolu basari cantasi hediye ediyoruz, her bir cantanin maliyeti 40-50TL mertebesinde... BIR KALEMINI BIR TANESINI SIZ DESTEKLIYEBILIRSINIZ ILKYAR'in Banka hesabi: Is Bankasi ODTU Subesi (4229) 706968 TL TR26 0006 4000 0014 2290 7069 68 -- Cocuklarimiz, ilk goz agrilarimiz, ilk yarimiz; hele ki uzaklardaki, YIBOlardaki cocuklarimiz, kardeslerimiz www.ilkyar.org.tr
G Ö K K U Ş A Ğ I Daha projedeyken koymuştum izlenimimin başlığımı: Gökkuşağı. Benim için tek sebebi vardı bunun: Gittiğimiz okullardaki çocukların rengarenk, birbirinden farklı ama bir arada, Bir in parçaları olmasındandı gökkuşağı ismini koymam bu yazıma. İLKYAR la katıldığım her proje kendi içime yaptığım yolculuğumun küçük ama anlamlı parçaları oldu adeta. Ve işte yeni bir iç yolculuk beni bekliyordu. Uzun zaman sonra yeniden İlkyar ekibinin bir üyesi olarak projeye gitme fırsatım oldu. 2 haftalık projenin ilk bir haftasına katılabildim sadece. Ancak benim için dolu dolu, her anı kıymetli, hayatımın en anlamlı zamanlarını geçirdiğim bir haftaydı bu proje. Ekip olarak Ankara dan yola çıktıktan sonra ilk durağımız Urfa nın Suruç ilçesi oldu. Akşama doğru vardığımız YİBO da geceyi geçirdikten sonra Pazar sabahı erken saatte Dumlukuyu Köyü nün yolunu tuttuk. Bizi bekleyenler, yolumuzu gözleyenler vardı. Güne muhtarın köyündeki 5 yıldızlı kahvaltıyla başladık. Sanki bütün köy orada, bize hizmet etmek için yarışıyordu. Oysa bu, hiç istemediğimiz bir şeydi. Kimseyi yormamak, kimseye zahmet vermemek ve
çocuklara güzel bir gün yaşatmaktı tek gayemiz. Yalnız köy halkı değil, Suruç Kaymakamının da projeye ilgisi takdire değerdi doğrusu. Sabahın 7 sinde bizimle birlikte kahvaltıya katılması, tüm gün boyunca da okuldaki etkinlikleri ilgiyle takip etmesi bunun en büyük göstergesiydi bence. Bunun yanında köydeki yaşlı amcaların projeye olan ilgisi benim için ayrıca kıymetliydi. Bir ara etkinliğim olmadığı bir saatte okul bahçesine çıktığımda karşılaştığım manzara çok sevimliydi: Bir grup yaşlı amca, ellerinde okullara götürdüğümüz bilim teknik dergileri olduğu halde, birbirilerine dergilerindeki ilginç canlıların resimlerini gösteriyorlardı ve bir şeyler anlatıyorlardı heyecanla.o amcalar belki de varlığından bile haberdar olmadıkları canlıların resimlerini dahi ilk kez görmüşlerdi ve belki de düşünmeye başlamışlardı hayatın sadece o köyden ibaret olmadığını ve tek canlı türünün de köylerinde yaşayan hayvanlar olmadığını, kim bilir? Daha ilk günden projenin amacına ulaşmaya başladığını hissetmiştim sanki. Sadece çocukları değil, yedisinden yetmişine herkesi bir şekilde projenin bir parçası yapabilmek ne güzel bir duyguydu. Bir sonraki durağımız Akçakale ilçesiydi. Burada da hem okulun hem de kaymakamın projeye ilgisi büyüktü. Suruç ta çoğunlukla Kürtçe konuşan çocuklardan sonra Akçakale de 3 dil (Arapça, Kürtçe, Türkçe) bilen çocuklarla karşılaşmak çok güzeldi. Ülkemizin her anlamda ne kadar zengin olduğunu, nasıl güzel bir mozaik yapısı olduğunu bir kez daha gördüm bu topraklarda. Buradaki
çocukların sahip olduğu çok dillilik potansiyeli beni heyecanlandırmıştı. Her biri adeta işlenmeye hazır değerli bir madendi bu çocukların. Bunun yanında bize olan müthiş saygılarından bilmem bahsetmeme gerek var mı? Akçakale den sonra Urfa Merkez Yibo ya geldik. Çocukların renkliliği burada da dikkatimi çekmişti. Arap, Türk, Kürt, hepsi bir arada, aynı amaç için aynı çatının altında toplanmıştı: Okumak. Biz de onlara ufak da olsa bir ışık, okuma sevgisi ve heyecanı sunabildiysek ne güzel.. Burada dikkatimi çeken bir başka kavram aşiretler oldu. Neredeyse hemen her çocuk bir aşirete bağlıydı ve benim de öyle olduğumu zannediyorlardı. Her etkinliğe girdiğim sınıfta Abla, sen hangi aşirettensin? diye soruyorlar ve bir aşiretim olmadığını duyunca çok şaşırıyorlardı. Bu çocukların dünyasında ne büyük zenginlikler var bilemem ama onlar için bir aşirete bağlı olmamak fikri öyle garipti ki ve benim için de açıklaması bir o kadar zordu. Her sabah uyanıp bir başka ilçe, bir başka okula doğru yol alırken düşünüyordum da aslında her gün yeni bir hikaye yazıyorduk her çocuğun kalbinde ve hayallerinde. Bu, tarif etmesi güç ama bir o kadar güzel bir duyguydu. Ben
bunları düşünürken Hilvan daki Yibo ya gelmiştik bile. Burada kapıda çiçeklerle karşılanmıştık, oysa asıl çiçekleri hak edenler, bu okullarda çocuklarımız için yalnız eğitici değil, aynı zamanda anne baba olan sevgili öğretmenlerimizdi. Burada da öğrencilerin, öğretmenlerin ve okul idaresinin projeye ilgisi büyüktü. Günün sonunda müdür beyin bizim için odasında hazırlattığı sıra gecesi sürprizi de unutulmaz anılarım arasında yerini almıştı çoktan. O gece bize ikram edilen muhteşem Urfa çiğ köfteleri eşliğinde söylenen Urfa türkülerini hayatım boyunca unutamam sanırım. Proje boyunca elimden geldiğince çocuklara gerek etkinliklerde, gerek etkinlik arası sohbetlerimizde vermeye çalıştığım tek bir mesaj vardı: Hepimiz BİR olarak ülkemizi temsil ediyorduk, dolayısıyla temel amacımız çok okuyup, çalışarak ülkemizi dünyada en güzel yerlere taşımak olmalıydı. Bu noktada hangi milliyete sahip olduğumuzun bir önemi yoktu. Hepimizin ortak amacı belliydi. Bilmem çocuklarda ufak da olsa olumlu bir etki bırakabildim mi? Hilvan dan sonra Siverek ilçesine geçtik. Burası benim için ayrıca anlamlıydı çünkü bölümümüz adına ODTÜ İşletme 2011 mezunları ve Arman Kırım Hoca kütüphanesini de buradaki YİBO ya kurmuştuk. Siverek ten sonraki durağımız Bozova ilçesiydi ve ben artık yavaş yavaş projenin sonuna yaklaşıyordum. Ekibe öyle alışmıştım ki onlarla vedalaşmak, projeyi bitirip Ankara ya dönmek benim için çok zor olacaktı. Bu proje sadece çocuklar ve öğretmenler için değil Van daki depremde
evini kaybeden ve geçici süre Yibo ların lojmanlarına yerleştirilen depremzedelerimiz için de güzel bir moral olmuştu. Bir günlüğüne de olsa projenin yoğun ama eğlenceli temposunda hüzünlerini, kaygılarını askıya asıp bizimle birlikte projenin tadını çıkarmışlardı. Artık Urfa dan ayrılma vaktiydi. Adıyaman 75.Yıl Yibo da yarım günlük kısa bir proje gerçekleştirdikten sonra K.Maraş ın ilçesindeki Pazarcık Yibo ya geldik. Buradaki okul proje başından beri gittiğimiz diğer okullardan farklı olarak daha fazla öğrenciye sahipti ve çok küçük yaşlarda( 6 7 yaşlarında) yatılı kalan öğrencileri vardı. Bu minik kardeşlerimi görünce kendimi, problem ettiğim şeyleri tekrar tekrar sorguladım. Daha minicik yaşlarda geleceği için mücadele eden, en sevgiye muhtaç olduğu zamanda annesinden, ailesinden ayrılarak büyük fedakarlıklarda bulunan bu çocuklar beni sarsmıştı adeta. Kendimden, imkanım olduğu halde başaramadığım şeylerden ötürü utandım. Projeden döndükten sonra bile hala düşünüyorum ve utanıyorum. 26 yaşında olup da 6 yaşındaki YİBO lu çocuğun gösterdiği cesareti gösteremediğim için utanıyorum. Çocuklara hep niçin geldiğimizi anlatmaya çalışıyoruz: Onlara cesaret ve motivasyon vermek için. Ama aslında biz değil, onlar bize bu duyguları öğretiyor, yaşatıyor. Bu pırıl pırıl, birbirinden güzel çocukları
tanıdıktan sonra gelecek konusundaki kaygılarımı ve planlarımı bir kez daha gözden geçirmem gerekiyor sanırım. Vildan Taşlı Asya Çalışmaları Yük.Lisans Öğrencisi İşletme Bölümü Araştırma Görevlisi www.ilkyar.org.tr