RAPOR. İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) Balkan Müslümanları Adnan İsmaili



Benzer belgeler
BALKAN MÜSLÜMANLARININ SON DURUMU

SEKTÖRÜN BENİMSENEN FUARI ELEX

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 9 12 Ocak 2013

RAPOR BALKAN MÜSLÜMANLARININ SON DURUMU. Adnan Ġsmaili

AGRT DEN TARİHİMİ ÖĞRENİYOR, TABİATI SEVİYORUM SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ. Hırvatistan Hollanda İngiltere İran İtalya Japonya Karadağ Katar Kazakistan KKTC Kosova Lübnan Macaristan Makedonya Malezya

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ...

Türkiye de Sivil Toplumu Geliştirme ve Sivil Toplum-Kamu Sektörü Diyaloğunu Güçlendirme Projesi

Balkan Sivil Toplum Müktesebatı STK ların Savunuculuk ve İzleme Potansiyellerinin Güçlendirilmesi Projesi

Türkiye ve Avrupa Birliği

Gezi, 4 gece konaklama 5 gündüz şeklinde olacak. Gidiş: Havayolu ile İstanbul - Bosna, Dönüş; Üsküp - İstanbul olacak. 5 Ülke 12 vilayet gezilecek.

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

8. ULUSLARARASI BALKAN FORUMU

İSLAM ÜLKELERİNDE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM KONGRESİ SONUÇ DEKLARASYONU

Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler

TÜRK TURİSTİN İLGİSİNİ ÇEKEN OSMANLI MİRASINA SAHİBİZ

SN. YETKİLİ DİKKATİNE KONU: 2016 YILI YAPI-İNŞAAT VE ELEKTRİK FUARLARI SİRKÜ BİLGİLENDİRMESİ

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

İSTANBUL TİCARET ODASI AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI

YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ DÜNYANIN HER YERİNDEYİZ!

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

YÜRÜRLÜKTE BULUNAN ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI. ( tarihi İtibariyle) Yayımlandığı Resmi Gazete

DEĞERLENDİRME NOTU: İsmail ÜNVER Mevlana Kalkınma Ajansı, Konya Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

TÜRKİYE NİN İHTİYAÇ DUYDUĞU FUAR 3.ELECTRONIST FUARI

UFA. islam. Rusya Federasyonu Başkırdistan Cumhuriyeti nde UFA İSLAM ÜNİVERSİTESİ YAPILIYOR. ÜNiVERSiTESi TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSTANBUL ŞUBESİ

Balkanlar da Nüfus Sayımları ve Kimlik Tartışması. Dr. Erhan Türbedar Dış Politika Analisti

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ. Doç.Dr. Yunus KOÇ

AB KRİTERLERİ IŞIĞINDA TÜRKİYE NİN UYUM SÜRECİ VE BEKLENTİLER

AB İLE GÜMRÜK BİRLİĞİ NİN GÜNCELLENMESİ

SONUÇ RAPORU. CYF Fuarcılık A.Ş.

TÜRK TURİSTİN İLGİSİNİ ÇEKEN OSMANLI MİRASINA SAHİBİZ

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 2 7 Ekim 2012

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

Ayakkabı Sektör Profili

7. ULUSLARARASI LED SİSTEMLERİ, TEKNOLOJİLERİ, UYGULAMALARI VE AYDINLATMA FUARI

Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği

DIŞ İLİŞKİLER VE AVRUPA BİRLİĞİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

KAYSERİ SANAYİ ODASI BOSNA HERSEK ÜLKE RAPORU

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

2016 FUAR KAPANIŞ RAPORU

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Plast Eurasia İstanbul 2015 Fuar Sonuç Raporu

MAKEDONYA MUSLUMANLARI KASIM 2014 MAKEDONYA MÜSLÜMANLARI 1

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen Filistin Ulusal Projesi Görüşler ve Perspektifler Sempozyumu Filistin in çeşitli kesimlerinden

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

Yardım kuruluşlarının kurban bedelleri

TUROB ITTFA / Belgrad - SIRBİSTAN 2014 Turizm Fuarı Sonuç Raporu

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ" Cumartesi, 04 Kasım :31

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

Avrupa Birliği ve Gençlik

TOBB AVRUPA BİRLİĞİ. Avrupa ile İletişim Projesi. Mustafa Bayburtlu TOBB AB Müdürü

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Klinik Araştırmalarda Türkiye nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) Ülkeleri Arasındaki Yeri

Avrupa da Yerelleşen İslam

HALI SEKTÖRÜ. Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

Üniversiteler Arasında Yapılan İkili Anlaşmalar (Mevlana) No Üniversite Adı

Altın Ayarlı İslâmi Finans

Çarşamba İzmir Gündemi

F. KÜRESEL VE BÖLGESEL ÖRGÜTLER

Almanya daki slam Konferans ve Federal Alman Hükümetinin Entegrasyon Politikas

BALKANLARLA SÜREKLİ İŞBİRLİĞİ ve TEMAS PROJESİ

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

Vizesiz gidilebilecek 10 popüler ülke

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

Ülke de yaş arası işsizlerin toplam işsizlerin içerisindeki payı % 41 dir. Bu oranla dünya sıralamasında 11. sırada yer almaktadır.

01/05/ /05/2016 TARİHLERİ ARASINDAKİ EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

Osmanlı Emanetinde Tehlikeli Bölünme

TÜRKİYE NİN EN TEKNİK ELEKTRİK FUARI: 4. ULUSLARARASI ELEX FUARI 2015 YILINDA DA HEYECAN VERDİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

ihh 6. ULUSLARARASI ÇOCUK BULUŞMASI RAPORU

Uluslararası İşbirliği Daire Başkanlığı. İkili ve Çoklu İşbirliği Programları

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

EYLÜL 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

MEDRESE VE İSLAM KÜLTÜR MERKEZİ İNŞA PROJESİ- VİETNAM

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

BOSNA HERSEK VE SIRBİSTAN 4 GECE 5 GÜN

HALI SEKTÖRÜ 2015 YILI İHRACATI

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ

2019 MART DIŞ TİCARET RAPORU

Kiril Metodi Üniversitesi-Saints Cyril and Methodius University of Skopje

PROGRAMI PROGRAM GENEL TANITIMI

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

İZMİR TİCARET ODASI AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU

Göç ve Serbest Dolaşım Eğilimler ve Engeller. Ayşegül Yeşildağlar Ankara, Turkey

Türkiye de Plastik Sektörü. Yeni Pazarlar, Yeni Fırsatlar AMBALAJ İNŞAAT DİĞER 1.153

Transkript:

RAPOR İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) Balkan Müslümanları Adnan İsmaili 7 Safer 1433 / 4 Ocak 2012

İDSB HAKKINDA 1 Mayıs 2005 tarihinde İstanbul da 40 ülkeden üç yüzü aşkın sivil toplum kuruluşunun katılımıyla İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Konferansı: Değişen Dünyada Yeni Bir Vizyon Arayışı başlıklı bir uluslararası konferans düzenlendi. Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) nin gerçekleştirdiği konferans akabinde İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) nin kurulmasına karar verildi. 31 Aralık 2005 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile İDSB resmen kuruldu. İDSB nin amaçları; İslam dünyası sivil toplum kuruluşları arasında sürdürülebilir gelişim, birlik ve koordinasyonu temin etmek; Tüm dünyada adalet, barış ve istikrar ortamının gerçekleşmesine katkıda bulunmak; Bireylerin ve toplumların temel hak ve özgürlüklerini korumak; Sivil toplumun katılımcı ve çoğulcu ilkelere dayalı olarak daha da geliştirilmesi için karşılıklı işbirliği çerçevesinde teknik ve sosyal çalışmalar yapmak; İslam kültür ve değerlerinin tanıtılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmaktır. Yukarıdaki amaçlar doğrultusunda İDSB şimdiye kadar 2006 yılında Uluslararası Müslüman Alimler Birliği Genel Kurulu, 2007 yılında Uluslararası Kutlu Doğum Sempozyumu, Uluslararası Kudüs Buluşması, Uluslararası STK Fuarı, Uluslararası İslamofobya Konferansı, 2008 yılında I. Uluslararası Gençlik Buluşması, Uluslararası Kutlu Doğum Sempozyumu, 2009 yılında Uluslararası Filistin Sempozyumu, II. Uluslararası Gençlik Buluşması, Uluslararası Medyada İslam Algısı Paneli, 2010 yılında Uluslararası İslam da İyi Yönetişim Konferansı, III. ve IV. Uluslararası Gençlik Buluşmaları, 2011 yılında Uluslararası V. Gençlik Buluşması, Uluslararası Keşmir Konferansı, Uluslararası Aile Konferansı gibi birçok program düzenlemiştir. İDSB Konseyi (Yönetim Kurulu) 20 kişiden müteşekkil olup yılda en az iki kez olmak üzere toplanmaktadır. Şimdiye kadar Endonezya, Sudan, Etiyopya, Hollanda, Kuveyt, Fas, Kosova, Malezya ve Pakistan da toplantılar gerçekleştirildi. İDSB nin şu an itibariyle elliye yakın ülkeden 200 civarında üyesi bulunmaktadır. İDSB; üyeleri arasında her alanda ve ölçekte işbirliğini güçlendirmek, koordinasyonu temin etmek gibi hedefler doğrultusunda ülke masaları çalışmasını başlatmıştır. Mezkur hedefler doğrultusunda çeşitli ülkelerdeki gelişmeler, aktörler, yaşananlar ve kriz alanlarının tespitiyle çözüm yollarının önerildiği raporlar yayımlanmasına karar verilmiştir. Bu çerçevede ilk olarak, Makedonya dan İDSB konsey üyesi olan değerli entelektüel Adnan İsmaili nin oldukça kapsamlı ve derinlikli Balkanlar Raporunu kamuoyu ile paylaşıyoruz.

ADNAN İSMAİLİ KİMDİR? 1962 yılında, Makedonya'nın Kumanova şehrine bağlı Dlıga köyünde muhafazakar bir ailede dünyaya geldi. İlkokulu okurken aynı zamanda diğer bir taraftan da hafızlığını tamamladı. İlkokulu bitirdikten sonra Priştine şehrinde bulunan Alauddin İmam Hatip Lisesi ne kaydını yaptırdı. İmam-Hatip Lisesini bitirdikten sonra Priştine Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Bölümü (Şarkiyat-Oryantalistik) Arapça ve Türkçe bölümüne kaydını yaptırdı. Lise ve üniversite yıllarında, Üsküp'te Osmanlı kültürünü ayakta tutmaya çalışan, bu uğurda ömrünü harcayan ve toplum tarafından da büyük saygı ve ilgi ile karşılanan çok değerli ve ünlü Üsküp alimi merhum Hafız İdris İbrahim Hocaefendi den din eğitimi yanısıra özel olarak Osmanlıca ve Arapça tedrisatta bulundu. 1980 li yılların ikinci yarısında Priştine de fakülteyi bitirdikten sonra ise Arapçasını geliştirmek üzere Suudi Arabistan nın başkenti Riyad taki Kral Suud Üniversitesi nde yabancı diller enstitüsünde iki yıllık Arapça eğitimi gördü. 2003 yılında ise Priştine Üniversitesi Edebiyat Fakültesi nde Osmanlı dönemi Arnavut Edebiyatı üzerine master tezini tamamlamıştır. Aynı doğrultuda doktorasına devam etmektedir. Makedonya da bulunan Tetova (Kalkandelen) Devlet Üniversitesi nde ilk defa 2009-2010 eğitim ve öğretim yılında açılan Şarkiyat bölümünün kurucu bölüm başkanlığını yapmaktadır. Ayrıca Arapça dersi hocalığı görevini ifa etmektedir. Adnan İsmaili Arnavutça, Türkçe, Makedonca ve Arapça dillerini konuşmakta ve yazabilmektedir, İngilizce yi de konuşabilmektedir. Evli ve üç çocuk babasıdır. Sivil toplum alanında, 90 lı yıllarında, Yugoslavya nın dağılmasından sonra, Makedonya, Kosova, Sırbistan ve Arnavutluk devletlerinde, sivil hareketlerin kurulmasında, hatta bazı gençlik, yardımlaşma, kültürel derneklerin kurulmasında aktif rol almıştır. 1997 yılında ise Makedonya merkezli Merhamet Kültür Yardımlaşma Derneği nin kurucu heyetinde yer almış, hal-i hazırda ise aynı derneğin başkanlık görevini yürütmektedir. Merhamet Derneği, özellikle 1999 Kosova ve 2001 Makedonya krizleri esnasında mültecilere yardım ulaştırma çalışmalarında çok büyük rol almıştır. Ayrıca bu dönemlerden sonra milli ve manevi çalışmalarında değişik büyük faaliyetlere imza atmıştır. Merhamet Derneği, bu alanlarda eğitim ve kültürel çalışmalarına hızla devam etmektedir. 2009 yılından itibaren ise kuruluşundan beri takip ettiği, ilişki içinde bulunduğu İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) nin Balkanlar adına konsey üyesi seçilmiştir. Temsilcisi bulunduğu Merhamet Derneği başta olmak üzere Balkanlardan bir çok etkin ve ciddi faaliyetler yürüten birçok sivil toplum kuruluşunun İDSB üyesi olmasını temin etmiştir.

Balkan Müslümanları Adnan İsmaili GİRİŞ Balkan Yarımadası, Avrupa ve Asya arasında uzanan bir sınır bölgesi olup denizlerde de Afrika ile sınır oluşmaktadır. Bu bölgeyi şu ülkeler oluşturmaktadır: Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Karadağ, Sırbistan, Bosna Hersek, Hırvatistan ve Slovenya. Son 7 ülke 90 lı yıllarda yıkılan Federatif Yugoslavya Cumhuriyetini oluşturmaktaydı. Doğu da komünizmin çöküşüyle ve Yugoslavya nın dağılmasıyla Balkan Müslümanları yeni sorunlarla karşı karşıya geldi. Hepimizin malumudur ki Bosna da yaklaşık 200.000, Kosova da onbinlerce Müslüman ciddi bir kıyıma uğradı. Özellikle 1995 yılında Srebrenitsa da sâdece birkaç gün içinde 6000 Müslümanın katledilmesi, Balkan Müslümanlarına karşı yapılacak zülüm ve katliamın bir nevi mührü oldu. Dünyada medeniyet ve kültür anlayışının üst seviyede olduğu bir dönemde yaşanan bu korkunç gerçeklere rağmen, Balkanlarda Müslümanlar var olmaya devam etti. Bugün, Müslümanlar fedaral yapıda olan Bosna Hersek te hâlâ çoğunlukta olmaya devam etmektedir. Hırvatistan ve Slovenya da tartışmasız azınlıktadır. Sırbistan (Sancak ve Preşova Vâdisi) ve Karadağ da zayıf derecede azınlık durumundadır. Kosova da kesin çoğunluktadır. Makdeonya da nüfusun hemen hemen yarısı Müslümanlardan oluşmaktadır. Arnavutluk ta istatistiklere göre her ne kadar çoğunlukta olarak gösterilse de bu gerçek, başdöndürücü bir şekilde değişmektedir. Doğal olarak Bulgaristan ve Yunanistan da Batı Trakya olarak bilinen bölgede Müslümanlar azınlıktadır. Dolayısıyla, yapılan tüm araştırmalara ve istatistiklere göre Balkanlarda 17 milyon Müslümanın yaşadığı belirtilmektedir (Türkiye dışında Balkanların nüfusu toplam 50 milyon civarındadır). Bu şekilde Balkanlarda Hıristiyanlıktan sonra İslâm ın ikinci din olduğu rahatça söylenebilir. GÜNÜMÜZDE BALKANLAR: DURUM VE SORUNLAR Savaşlar ve tranzisyon döneminden sonra Balkanlar, bugün artık düzelmeye başladı. En azından siyasî olarak diyebiliriz. Romanya, Bulgaristan, Slovenya ve Yunanistan gibi bazı Balkan ülkeleri AB üyesi ülkelerdir. Hırvatistan AB üyeliği için son adımlarını atmaktadır. Sırbistan, Karadağ ve Arnavutluk un üyelik müzâkereleri yakında başlayacaktır. Bosna Hersek teki iç siyasî istikrarsızlık, Kosova daki siyasî tanınma sorunları ve Makedonya nın Yunanistanla isim sorunları yüzünden bu ülkelerin AB üyeliği ilgili problemler devam etmektedir. Bilindiği üzere Türkiye nin üyelik müzâkere süreci başlamış olsa da mâlum nedenlerden dolayı bu doğrultuda pek te olumlu gelişmeler beklenmemektedir. Sırbistan, Bosna Hersek, Makedonya ve Kosova dışında tüm Balkan ülkeleri NATO üyesidir. Bu siyasî başarılara rağmen Balkanlarda sosyal hayattaki durum pek de iç açıcı değildir. Son olarak İtalya yı da etkisine alan ve Avrupayı şok eden Yunanistan daki ekonomik kriz, çok kolay bir şekil- 4

de bölgeyi etkileyebilir. Çünkü İtlalya ve Yunanistan ın Arnavutlukta başta bankacılık sektöründe olmak üzere çok büyük yatırımları bulunmaktadır. 91 den beri artarak devam eden bu yatırımlar Arnavutluk u ekonomik olarak İatlya ve Yunansitan a çok sıkı bir şekilde bağlamıştır. Ayrıca Yunanistan ve İtalya da yaklaşık 500.000 Arnavutluk göçmeni işçi olarak çalışmaktadır. Çağdaş medeniyet değerlerinin entegre edilmesi ve geliştirilmesi için önemli adımlar atılmış olmasına rağmen hâlâ Balkanların gelişmesinde bazı engeller mevcuttur. BOSNA HERSEK Balkanların târihten ders almadığının en güzel örneği Bosna Hersek tir. Burası 90 lı yıllardaki savaşlardan en çok zarar gören ülke oldu. Bugün siyasî istikrarsızlığa sâhip bir ülkedir. Bir taraftan Sırp Cumhuriyeti diğer taraftan Boşnak ve Hırvatların oluşturduğu bir federal yapıya sâhiptir. Siyasî sistemin Sırbistan ve Hırvatistan a bağlı olması ve zayıf ekonomik gelişmelerden dolayı Bosna yı Balkanların kör bağırsağı hâline getirmiştir. Avro Atlantik entegrasyonlar, ekonomik yatırımlar çok ağır yürümekte olup savaş acılarının hâlâ taze olması hasebiyle bu cumhuriyetin parçalanma fikri canlı tutulmaktadır. Bosna nın Sırp bölümü Sırbistan la birleşme isteklerini hâlâ gündeme getirmektedir. Bunun gerçekleşmiş olmamasının yegâne sebebi uluslararası güçlerin varlığıdır. Fakat uzun vâdede Çin ve Rusya nın güçlenmesi hâlinde uluslararası dengelerin bozulma durumu olursa Bosna nın parçalanması kaçınılmazdır. Bundan dolayı Bosna nın güçlenmesi için ABD müttefiki ve NATO üyesi Türkiye nin etkisi çok önemlidir. Bosna nın NATO ve AB ye üyeliği için her hâlükârda yardımcı olunması gerekir ki ancak bu şekilde devletin bütünlüğü korunabilir. Bosna yı pozitif yönde ayıran özellik ise dinî durumdur, çünkü bu bölge yerli Müslümanların Avrupa ile sınırını teşkil etmektedir. Bosna tarihsel anlamda güçlü bir İslâm ilâhiyat kökenine sâhiptir. Çünkü Gazi Hüsrev Bey Medresesi ve Saraybosna İslâmî Bilimler Fakültesi, bu topraklarda gerçek İslâm geleneğinin oluşmasında büyük rol oynamıştır. Doğal olarak savaş ve savaş sonrası sorunlar, yeni sorunları getirdi ve Bosna daki bazı dinî gruplardan dolayı Bosna ya radikal dinci imajı verilmeye çalışılmıştır. Fakat gerçek şu ki Bosna, Avrupa daki İslâm bayrağını taşıyacak Balkan Müslümanların entellektüel kapasitesi olan en önemli merkezlerinden biridir. Sâdece ekonomi, kültür, bilim alanında yeni yatırımlara ihtiyaç vardır. KOSOVA Bosna ile aynı kaderi paylaşan Kosova da savaş yaralarını hâlâ saramamıştır. Ancak 2008 yılında bağımsızlığını îlan eden Kosova, dünyanın 80 ülkesi tarafından tanınmıştır. Fakat hâlâ hiçbir uluslararası kuruluşa üye olamamıştır. Özellikle Kosova nın kuzeyinde yaşayan Sırpların, Kosova nın kuzeyini ayırma isteği önemli bir sorun teşkil etmektedir. Burada da bu kırılgan siyasî istikrarı, başta Amerikalılar olmak üzere, uluslararası güçler dengede tutmaya çalışmaktadır. Fakat bu bölgenin parçalanma sesleri günden güne artmaktadır. 5

Kosova nın kültürel, dinî ve ilmî durumu çok ilginçtir. 70 li yıllardan beri faaliyette olan Priştine Üniversitesi, yüksek öğrenim sunmuştur. Her ne kadar bu alanda başarılı olunsa da dönemin sisteminden dolayı Osmanlı devletinden ve geleneksel kültürel İslâm dan uzak, komünist ve atesit bir nesil yetiştirmiştir. Son dönemde Türk Eğitim Bakanı nın târih kitaplarındaki Osmanlı karşıtı kavramların kaldırılması talebini hepimiz biliyoruz. Bu talep ciddi tepkilere yol açmış ve yabancı düşmanlığa (xenofobiye) kadar varmıştır. Bu durum ve okullarda dinî eğitimin dâhil edilme mücâdelesi, Kosova da entellektüel alanda daha çok çalışmaların yapılması gereğini göz önüne sermektedir. Eğitim alanında yapılması gereken çalışmalar, kültürel projeler ve özellikle Priştine ve diğer şehirlerdeki medreselerin ve İslâmî İlimler Fakültesinin güçlendirilmesi Kosova daki İslâm potansiyelini daha güçlü hâle getirecektir. Başta Kosova Diyânet İşlerine, medyaya ve sosyal hayatın diğer alanlarına yeni yatırımlar kaçınılmazdır. 1999 savaşından sonra Hıristiyan veya liberal soluklu onlarca Batı sivil toplum kuruluşları kuruldu. Bunların çalışmalarının İslâm dışı bir geleneğe sâhip olmasından dolayı toplumda olumsuz etkileri mevcuttur. SIRBISTAN Yugoslavya dan kalan bütün alanlardaki miras Sırbistan a âittir. Tüm savaşlara ve geçiş sorunlarına rağmen, bugün Balkanların en önemli ülkesi hâline gelmektedir. AB, Sırbistan ı Rusya ve Doğu Blokuna bırakmamak için her şartta AB ye entegre etmeye çalışmaktadır. Fakat bu, bu ülkede yaşayan Müslüman, Boşnak ve Arnavut azınlığına zarar vermektedir. Sancak ve Preşova Vâdisi Müslümanları ikili görüşmelere dâhil edilmemektedir. Bundan dolayı özellikle Preşova bölgesi günden güne Müslümanlar tarafından terk edilmektedir. Sâdece son 20 yılda 11 köy tamamen boşalmıştır. Sırbistan daki kültürel ve dinî durumdan bahsederken Sancak taki sorunları vurgulamak gerekir. Her ne kadar Sırbistan bu bölgede uluslararası terörizmden bahsetse de gerçek sorun bambaşkadır. Burada paralel olarak iki Diyânet İşleri mevcuttur. Biri Bosna ya ruhanî olarak bağlı Muamer Ef. Zukorliç önderliğinde, diğeri ise Sırbistan devletinin muhâtab kabul ettiği Adem Zilkiç önderliğindeki Diyânet İşleri Başkanlığıdır. Bu parçalanma Preşova vâdisinde de mevcuttur. Burda da biri Priştine ye, biri Belgrad a bağlı olan iki Diyânet İşleri Başkanlığı faaliyet göstermektedir. Bilindiği üzere Sırbistan ın eğitim sisteminde dinî eğitim mevcuttur, fakat burada ancak Sırbistan ın muhâtab kabul ettiği Diyânet İşleri Başkanlığı na bağlı kişiler din eğitimi verebilmektedir. Bu bakış açısıyla Sırbistan Müslümanlarının birliğini sağlamak için Türkiye ye önemli görev düşmektedir. Gerçek şu ki Sancağı birkaç defa ziyâret eden Türk yetkililer Preşova yı bir defa dahi ziyâret etmedi. Bu durum oradaki Arnavutların tepkisine sebep oldu. İşte bütün burdaki durumlardan ötürü bütünlüğü sağlayabilmek adına devletlerüstü bir birlik sağlanması gerekir. Özellikle Balkan Müslüman Birliği nin kurulması bütün bu ayrı gayrılıkları bir kenara atacak ve Balkan Müslümanlarına daha büyük fırsatlar sunacağına inanmaktayız. Özellikle bölegede azınlıkta olan Müslümanlar için bu birlik, büyük önem taşımaktadır. Şu anda bu alanda küçük çaptaki kültürel, eğitim, bilimsel, yayıncılık, medya projelerine yardımcı olunabilir. 6

KARADAĞ Coğrafî durumunu göz önünde bulundurarak, denize çıkışı ve Yugoslavya dan ayrılma sürecinin savaşsız geçmesi avantajı, Sırbistan dan ayrılan yeni devlet Karadağ ı önemli bir ülke konumuna getirmiş ve gelişmesi için önemli adımlar atmaya başlamıştır. NATO üyesi olan ülke AB üyeliği yolunda önemli mesâfeler katetmiştir. Nüfusu 1.000.000 bile olmayan ve ciddi siyasî sorunları olmayan bu ülke büyük ihtimalle Arnavutluk ve Sırbistan dan önce AB üyesi olacaktır. Dini ve kültürel alanda ise Karadağ nüfusunun % 70 i Slav Ortodokslardan oluşmaktadır. Çoğunluğu Boşnak ve bir bölümü Arnavutlardan oluşan Müslümanların oranı % 25 tir. Dolayısıyla Karadağ Müslümanlarının dinî haklarını uygulamada ciddi bir sıkıntıları yoktur. Ancak azınlıkta olmaları hasebiyle onlara da diğer kardeşlerin yardım elini uzatması gerekmektedir. Yani bir Balkan Müslüman Birliği onlara çok şey kazandıracaktır, ancak bu şekilde çalışmaları güçlenecektir. Bu alanda TİKA nın yardımıyla inşa edilen medrese önemli bir adımı teşkil edip, daha çok çalışmaların yapılması gerekir. YUNANİSTAN AB ve NATO üyesi ve eski bir kültüre sâhip olan Yunanistan, birkaç alanda sıkıntı çekmektedir. Siyasî planda ise Yunanistan bu dönemde Balkanlarda pozitif bir güç oluşturmamaktadır. Yunanistan ın inkâr ettiği Çamriya daki Arnavutlara ve Batı Trakya daki Türklere işledikleri insanlık suçları, tüm dünya tarafından bilinmektedir. Ekonomi alanında iflasın eşiğinde bir ülke olan Yunanistan, AB ve Avro Bölgesini tehlikeye atmış durumdadır. Bu iflas Arnavutluk ve daha geniş bölgeyi de etkileyebilir. Sokrat ın torunları malesef Sokrat a yakışmayan hareketlerde ısrarla devam etmekteler. Onlar hâlâ Batı Trakya daki Türklere ve Arnavutluk taki Ortodokslarla dinî sorunlar çıkarmaya devam etmekteler. Onlar Yunanistan nın Çamriya bölgesinde yaşayan 700 bin Arnavut Müslüman tamâmen asimile edilmiş, ayrıca göçmen Arnavutların asimile edilmesinde önemli rol oynamakta ve bu asimilasyon politikasını da Arnavutluk un güney kısmına da genişletmektedirler. Bu durumlar Türk devletine büyük vazifeler ve sorumluluklar yüklemektedir. Balkan Müslümanlarının koruyucusu olarak Yunanistan daki Müslüman azınlığa yardım etmesi, sivil toplum kuruluşlarının dinî, eğitim ve kültürel projelerine destek sunma gereğini göz önüne sermektedir. BULGARİSTAN AB ve NATO üyesi olan Bulgaristan, Müslümanlara karşı zülüm geleneği olan ve komünist târihini miras edinmiştir. Orada azınlıkta olan Müslüman Türklerinin ve Pomakların haklarını hiç saygılamamaktadır. Orası için de Türk dünyasının ve Diyânet in yardımı çok önemlidir, çünkü AB değerleri oradaki halkın AB ye entegrasyonu için fırsatlar sunmuş olsa da, onları İslâm kültüründen uzaklaştırma hedefindeler. 7

MAKEDONYA Yugoslavya nın parçalanmasından sonra kurulan Makedonya hâlâ devlet olma sorununu yaşamaktadır. Güneyindeki bölgeden dolayı Yunanistan, isim konusunda sorun yaşamaktadır. Bu sorun Makedonya nın AB ve NATO üyeliği yolunda engel teşkil etmektedir. Bu ülkenin kilisesini tanımayan Sırbistan la, dilini ve târihini tanımayan Bulgaristan la da sorunları vardır. Diğer taraftan Makedonya devleti antik Makedon kimliği oluşturması için 200 milyon Avroluk anıt ve heykel projeleriyle bu kimliği oluşturma gayretindedir. Bunun da sâdece Hıristiyan ve Makedon unsurlara yönelik olduğunu vurgulamak gerekir. Bu sorunlar Makedonya ya bir durgunluk getirmiş durumdadır. Bundan dolayı yabancı yatırımlar eksik, kültür ve etnik unsurlararası hoşgörü de olması gereken seviyeden uzaktadır. Bu yıl, Makedonya nüfusunun dinî durumunu tespit edecek nüfus sayımı başarısız oldu. Dolayısıyla yapılan analizlere göre Makedonya da % 40 ın üzerinde Müslüman nüfus yaşamaktadır. Müslümanların çoğunluğunu Arnavutlar, daha sonra Türk, Boşnak ve Rumlar teşkil etmektedir. Ancak saat kulelerine haçların dikilmesi, câmilerin yakılması ve inşaatına izin verilmemesi, Makedonya Diyânet İşleri Başkanlığına vakıf mallarının iade edilmemesi, Makedonya Müslümanlarının kimliklerinin korunması ve güçlenmesi için de dışarıdan bir enjekteye ihtiyaç duyulduğu âşikardır. Bu, başta Makedonya Diyânet İşleri Başkanlığı olmak üzere Medrese, İslâmî Bilimler Fakültesi ve bilimsel, kültürel, yayıncılık ve medya üzerinden gerçekleşecek projelerle mümkündür. ARNAVUTLUK En ağır komünist diktatörlük rejiminden geçmiş olan Arnavutluk, günümüzde kendi ayakları üzerinde durabilmekte, fakat siyasî birleşme eksiği, ekonomik güçsüzlük, ve kültürel, ahlâkî ve dinî dağınıklık, Kosova, Makedonya ve Çamriya (Yunanistan) da yaşayan Arnavutlar için bu bölgeyi daha önemli hale getirmiştir. Bugün Arnavutluk, NATO üyesi ülke olmakla birlikte, Balkanların jeopolitik konumunda çok da önemli bir yer teşkil etmemektedir. Bilindiği üzere, ekonomik yatırımlar ve Yunanistan ile İtalya ya yapılan göçler sebebiyle, adı geçen ülkeler Arnavutluktaki gelişmeleri etkileme yönünde güçlü bir potansiyele sâhiptirler. Ve bu etki, doğal olarak proyunan ve proitalyan siyasî güçlerine açık destek verme olarak sâdece ekonomik ve siyasî alanda hissedilmekle kalmayıp eğitim, kültür ve dinî konulara da etkisi çok ciddi görülmektedir. Bugün Müslüman beyleri tarafından kurulmuş bir şehir olan Tirana yı ziyâret etme fırsatını bulan herkes, orada bulunan büyük bir katolik katedralini ve büyük bir ortodoks kilisesini fark edecektir. Fakat komünist rejimin elinden kurtulan Ethem Bey Câmii ve diğer bazı daha küçük câmiler, sâdece bu topraklarda Müslümanların varlığına şâhidlik etmekte, Tirana nın daha geç dönemlere kadar neredeyse % 100 Müslüman şehri olduğu gerçeğini ise yansıtmamaktadırlar. Müslümanların yeni bir câmi inşa etme isteği ve Osmanlı vakfiyesinin geri verilmesi isteği ise Tirana yetkilileri tarafından umursamaz bir tavırla reddedilmiştir. 8

Vakıf mallarının iadesi konusuna gelince, bu konuda Türkiye merkezli hukuki boyutunu ele alacak ve süreci takip edecek bir merkezin kurulmasının çok uygun olacağı kanaatindeyim. Bu yardım gerek Balkanlardaki ve özellikle Arnavutluktaki lobi icra araçları üzerinden baskı yapmak, gerekse sâdece Osmanlı vakfiyeleri işleri ile uğraşacak bir merkez kurup bu vakfiyelerin kaydı, onların geri verilmesi için baskı yapılması ve yerel ve uluslararası mahkemelerdeki adlî süreçleri desteklemek şeklinde olabilir. Kimi kesimler 90 lı yıllarda önemli bir kısmı özelleştirilen Osmanlı vakfiyesinin geri verilmesi konusunu az da olsa dile getirmekteler ve bu durum Arnavutluk ta önemli bir vazife olarak mevcudiyetini korumaktadır. Aslında Arnavut devletinin kendi Müslüman halkına yapmış olduğu bu yolsuzluk, günümüzde Arnavutluktaki dinî dengeleri ciddi bir biçimde tehlikeye atmıştır. Yapılan tüm analizler, ülkede yeni tamamlanan nüfus sayımının neticesi olarak Müslüman Arnavutluk imajının yıkıldığı sonucunu göz önüne sermektedirler. Artık herkes ülkedeki Müslüman ahalinin sayısının, ayrı bir din olarak kabul ettikleri Bektaşilik ten dolayı, ortodoks ile katoliklerden daha fazla olmayacağı gerçeğinden emindir. Öyle ki yüz yıl sonra ya da son 20 yıllık demokratik bir süreçte Arnavutluğun demografik dağılımı akılalmaz bir şekilde değişmektedir. Varsayımlar üzerinden düşünürsek, eğer Türkiye veya diğer Müslüman ülkeler Arnavutluk un geçiş döneminde daha dikkatli olsaydı, eğitim, medya ve kültürel projeler alanında daha aktif olsalardı, bugün farklı bir gerçekle karşı karşıya olacaktık. (Örneğin, Arnavutluk günümüze kadar %70 Müslüman bir ülke olarak kabul edilmiştir). Fakat Yunanistan ın Arnavut Ortodoks Kilisesi Başrahibi Yanulatos vasıtasıyla yaptığı faaliyetler sonucu güneyde (Korça, Girokastra burada bir medrese kapatılmış, Sarand vb.) yaşayan bazı Arnavutların sâdece Ortodoks olarak değil de Yunan olarak da deklare edilmelerini sağlamıştır. Bu duruma, Arnavutluk un bu kısmında mümkün olduğunca fazla sayıda ortodoks ve Yunan olarak deklare edilen ahalinin sayısını arttırma amacıyla güneyde açılan kabarık sayıdaki Yunan okullarının ve yapılan yunan yatırımlarının da etkisi büyüktür. Bu duruma neredeyse görünmez olan bir Arnavut Müslüman Topluluğunun eksiği de eklenince, durum daha da acınası bir hâl alıyor. Bu topluluk henüz câmilerde İslâmî yaşam tarzını pekiştirememiş, kimi müftüler sâdece belli cemaatın çıkarlarını koruyup genel Arnavut İslâm bilinciden uzaktırlar. Tüm bunlar bu topluluğu Arnavutluktaki sosyal hayatın önemsiz bir parçası olmasını sağlamaktadır. Daha önce de yukarıda ismi zikredilen tüm ülkelerin Müslüman kardeşlerinin, doğrusu Türkiye Cumhuriyetinin yardımına ihtiyacı vardır, fakat kanımca özellikle Arnavutluk, yapacağımız çalışmaların hedefi olarak kalmalıdır. İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) nin bir sonraki toplantısını Arnavutluk ta yapmayı teklif ediyorum. Bu fırsatla orada, Arnavutluk Müslümanların kimliği konusunu ele alacağımız bir bilimsel konferans da tertip edebiliriz. Özellikle önümüzdeki yılın Osmanlı imparatorluğunun Balkanlardan çekilmesinin 100. yılına denk gelmesi, Arnavutluktaki toplumsal ve bilimsel hayatın çok farklı yönleri hakkında fikir alış verişinde bulunmamızı teşvik edecektir. 9

Doğal olarak Arnavutluk un günümüzde her alanda yatırımlara ihtiyacı vardır. Ekonomik anlamda, en kısa zamanda fazla atakta olmayan Yunan ve İtalyan sermayesiyle dengeleme yapılmalıdır. Eğitim alanında ise, Türkiye desteğini sâdece kolejlerle sınırlılandırmamalıdır. Bu kolejler iyi bir imaj ve başarılı bir çalışma gösterse de, tüm Arnavut Müslüman ahalisinin sorumluluğunu taşıma konusunda yetersiz kalmaktadırlar. Türk devletinin dinî konularda güçlü bir katkısı olmadan ve birçok şehirlerde bu görevi üstlenebilecek medreseler olmaksızın, bu konularda yardım ve desteğin yapılması sâdece kolejlerin kurumlarına bırakılması yetersizdir. Arnavutluk, Türk kolejlerinin eğitim faaliyeti içinde olup dinî konularda da faaliyet gösterdikleri belki de yegâne ülkedir ve Müslüman Arnavut Topluluğunun rolü de göz ardı edilmiştir ki eğer bu topluluk Türk Diyâneti ile işbirliği içinde olsaydı Arnavutluk ta İslâm ın durumu da çok daha olumlu olacaktı. Bu durum da Arnavutluk ta birçok şehirde nitelikli okulların, özellikle medreselerin açılması için desteğin âciliyetini göz önüne sermektedir. Diyânetin ise İslâm Üniversitesi nin güçlenmesi ve bu üniversitenin Balkanlardaki Arnavutların ilâhiyat bilimi yuvası hâline gelmesi için destek vermesi gerekmektedir. Burada Tirana Medresesi ni ve Durs ila İşkodra medreselerini de (ki bu ikisi Hüdai Vakfı tarafından desteklenmektedir), unutmamak gerekir. Bunlar da önemli rol oynamış, fakat bu da yeterli değildir. Eğitim açısından ise Türk devleti, Arnavut gençlerin Türkiye deki okullarda eğitilmesi için özel eğitim projeleri hazırlamalıdır. 5 yıllık paket program şeklinde, imam-hatip liselerine yılda 100 200 öğrenci ile ilâhiyat fakültelerine yılda 100 öğrenci alınması, ancak belirli bir derceye getirilebilir. Balkanlardaki diğer Arnavutların yüzü Arnavutluk a dönüktür. Eğer Arnavutluk başaramazsa, diğer Arnavutlar için de bir umut kalmayacaktır. Arnavutluk ta güçlü entellektüel potansiyelin olması, eğitim, kültür ve medya kuruluşları kurmak için önemli bir avantajdır. Doğal olarak Türkiye nin farklı kurum ve kuruluşlarının ki bu kuruluşlar kendilerini bu topraklarda az kabul görmüş olarak hissediyorlar, proje destekleri ve yardımları da çok önemlidir,. Burada özellikle belirtmeliyiz ki Hıristiyan soluklu sivil toplum kuruluşları, ister Katolik ister Ortodoks olsun, yaptıkları kültürel projeler ve yayınladıkları yayımlarla, en önemli Arnavut yazarların Müslüman olmalarına, Arnavut devletinin kurucusunun Müslüman olmasına ve Prizren Birliği nin bir câmide kurulup bir âlim tarafından yönetilmesine rağmen tüm Arnavut kültürünün ve Arnavut milletinin önemli simalarının Hıristiyan oldukları imajını oluşturmakta başarılı olmuşlardır. Fakat bu gerçekler birileri tarafından derlenmeli, kitap hâline getirilmeli, yayınlanmalı, bu konularla ilgili seminerler, bilimsel konferanslar düzenmeli ve kamuoyunu bilgilendirmelidir. Bu sebeptendir ki Türkiye kurum ve kuruluşları bu tarz ciddi projeleri ve hatta bilimsel konferans ve diğer aktiviteleri gerçekleştirebilecek kapasiteye sâhip olan başta Arnavutluk Diyânet İşleri Başkanlığı olmak üzere, Alsar ve Ardhmëria gibi sivil toplum kuruluşlarının projelerini destekleme fikrini gözden geçirmelidir. TİKA ya gelince, TİKA Arnavutluk için tüm özellikleriyle bir Türk USAİD i olmuştur. TİKA tüm yatırım alanlarında faal olmuştur. Dolayısıyla TİKA başlatmış olduğu bu atılımı ve girişimleri daha geniş sahalara ve alanlara hızla yayması elzemdir. Bunu sâdece Türk devletinin dışa karşı imajı için değil; ki bu imaj Arnavutluk ta yeniden düzeltilmesi ve güçlenmesi gerekir, gerçekten de burada en önemli sorumlulukları almak için yapmıştır. Pek tabiî 10

ki Türk yetkililerin Bosna ve Sancak ı birkaç kez ziyâret edişi, ancak Arnavutluk u bölgedeki diğer tüm ülkelerden daha ender ziyâret etmelerinin bilinçli bir şekilde yapıldığı söylenemez. Arnavutluk taki bir diğer önemli faaliyet aracı da medyadır. Burada SOROS gibi prohıristiyan ve proyahudi liberal vakıflar tarafından kurulan ve finanse edilen medya ve medya kuruluşları bulunmaktadır ve bunlar Avrupa nın en güçlü medya kuruluşları ile rekabet içinde olup Yunan ve İtalyan lobilerinin hizmetindeler. Ya da başka bir deyişle Arnavutluk taki Osmanlı imajına ve Osmanlı İslâm kültürüne karşı savaşmaktadırlar. Bu yüzdendir ki bir medya kuruluşunun, özellikle de bir televizyon kanalının kurulması ve güçlenmesi yukarıda bahsedilen dâvâmızın hizmetinde olacaktır ve bu Arnavutluk ta atılması gereken birincil ve en önemli adımdır. Özellikle Arnavutluk taki televizyon kanallarının Kosova, Makedonya ve bölgedeki diğer tüm Arnavutlar (7 milyonluk yerli Müslüman Arnavut nüfus) tarafından ilgiyle ve dikkatle izlendiğini göz önünde bulundurursak bunun Arnavutluk taki durumun düzelmesi yönünde atılması gereken en önemli adım olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Arnavutluk ta özellikle bilimsel projeler, sanatsal projeler de ona kezâ, yayıncılık projeleri olmazsa olmazdır. Dini açıdan ise bir diğer önemli nokta Sünnî ve Bektaşî Müslümanların birleşmesidir, çünkü Sünnî ve Bektaşî Müslümanlar, yıllardır, ayrılmaları ve farklı dine mensup olarak deklare edilmeleri için kışkırtılmış, bunun neticesi olarak da Arnavutluk taki Müslümanların sayısı yarıya inmiştir. Tasavvufî değerlerle alâkası olmayan bir Bektaşîlik anlayışı mevcuttur. Genel olarak bakıldığında, kanımca Balkanlardaki tüm ülkelerde bu konu ile ilgili belli bir şey yapılmış ve bunu hepimiz biliyoruz, şimdi hedefimiz ve ilgi odağımız Arnavutluk olmalıdır, çünkü burada söz konusu olan Müslümanların kimliğini kurtarmak ve daha parlak bir geleceğin temellerini atmaktır. SONUÇ Yukarıda zikrettiğimiz bilgiler ışığında bölge Müslüman kimliğinin muhâfazası ve güçlendirilmesi için yatırımlara ihtiyaç olduğu sonucuna varabiliriz. Balkanlarda hangi alanlarda yatırım yapılmasına gelince (özellikle Arnavutluk ta), Balkan ülkeleri, her yıl Türkiye deki imam-hatiplere en az 100 yüz talebe ile ilahiyat fakültelerine en az 50 talebe göndermesi, yerli medrese ve İslâmî Ilimler Fakülteleri ile Diyânetlerin güçlendirilmesi gerekir. Bununla birlikte ekeonomik yatırım, siyasî destek, medya ve kültürel yatırımlar kaçınılmazdır. Sözlerimi tamamlarken, şunu ifâde etmek isterim ki Müslümanlar İspanya da tam 8 asır hüküm sürdü. Hıristiyanlar Endülüs e saldırınca, dönemin halifelerinden yardım talep ettiler. Târihte, İslâm dünyasından yardım talebinde bulunmak üzere Endülüslü Müslümanlarca gönderilen onlarca mektupları herkes tarafından bilinmektedir. Ancak dönemin Müslümanları kendi dertleriyle uğraştıkları ve parçalandıkları için Endülüs ün İspanya dan kovulmasına, katledilmesine ve asimile edilmesine göz yumdular. Diğer taraftan Afrika Müslümanlarının Pirin yarımadasındaki 8 asırlık hükmetmesinden sonra, bugün burada hiçbir Müslüman ülkesinin olmaması acı bir gerçektir. Son olarak, bu tebliğim, inşaallah yerli Müslümanların Avrupa ile sınır olduğu bu bölgedeki vahim durumu anlatan bir uyarı niteliğinde olur. Not: Bu rapor, 20 Kasım 2011 tarihinde İDSB nin İstanbul da düzenldiği toplantıda tebliğ olarak sunulmuştur. 11

12