T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ZEYNEP KAMİL KADIN VE ÇOCUK HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ



Benzer belgeler
İNVİTRO FERTİLİZASYON PLANLANAN ZAYIF YANITLI HASTALARDA UYGULANAN MİKRODOZ PROTOKOLÜ İLE MİKRODOZ STOP PROTOKOLÜNÜN KARŞILAŞTIRILMASI

VÜCUT KİTLE İNDEKSİNİN İN VİTRO FERTİLİZASYON VE EMBRİYO TRANSFER SONUÇLARINI ÖNGÖRMEDE KLİNİK ETKİSİ

Polikistik over sendromu olan kadınlarda, cerrahi veya Yardımcı Üreme. Teknikleri ile kanıta dayalı infertilite tedavisi

İN-VİTRO FERTİLİZASYON (IVF) VE EMBRİYO TRANSFERİ (ET)

IVF DE KULLANILAN İLAÇLAR VE PROTOKOLLER

Prof. Dr. M. Sait Yücebilgin Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD

ÖZET CEVAP: Oosit retrivalin hemen ardından intrauterin hcg uygulaması implantasyon oranlarını, kimyasal ve klinik gebelik oranlarını artırmaktadır.

ZEYNEP KAMİL KADIN VE ÇOCUK HASTALIKLARI EĞİTİM KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ. KLİNİK ŞEFİ: Op. Dr. SADİYE EREN

Abdominal Myomektomi Fertiliteyi Arttırıyor

Yardımcı üreme teknolojisi (YÜT) son yıllarda birçok infertil çiftin çocuk sahibi olmalarını sağlamaktadır.

İNFERTİLİTE NEDENLERİ. İlknur M. Gönenç

MENAPOZ DÖNEMİ MENAPOZ DÖNEM VE HORMONLAR

KADIN İNFERTİLİTESİNDE LABORATUVARIN ROLÜ

GONADOTROPİNLERLE OVULASYON İNDÜKSİYONU: KRİTİK NOKTALAR

Prof Dr M Sait Yücebilgin Ege Üniversitesi Tıp fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI

Gebelik nasıl oluşur?

İntrauterine İnseminasyonda prognostik faktörler. Dr. Mehmet Erdem Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D.

1-Mevcut var olan evliliğinden çocuk sahibi olmaması gerekmemektedir.

109. Aşağıdaki myoma uteri tiplerinden hangisinde laparotomi dışında bir cerrahi girişim yapılabilir?

Ektopik Gebelik. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK

T.C SAĞLIK BAKANLIĞI SÜLEYMANİYE KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

Prof Dr Bülent GÜLEKLİ Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD Reprodüktif Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi

OLGULARLA KOH PROTOKOL SEÇİMİ. Prof.Dr.Ahmet Zeki IŞIK İzmir Üniversitesi ÜYTE Merkezi

Tubal İnfertilite Tedavi ve Yönetimi. Prof. Dr. Murat Sönmezer Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi

Polikistik Over Sendromu ve Anti-Müllerien Hormon (PCOS ve AMH)

İNFERTİL HASTANIN HORMON DEĞERLENDİRMESİ NASIL YAPILMALIDIR? DOÇ. DR. ERCAN BAŞTU

ARAŞTIRMA YAZISI / RESEARCH ARTICLE

İNFERTİLİTE ANAMNEZ FORMU

4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI (Grup 3)

İLK TRİMESTERDE PROGESTERON. Dr. Tuncay Nas Gazi Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim

UZUN PROTOKOL IVF-ET UYGULAMALARINDA STANDART LUTEAL FAZ DESTEĞĐNE GnRH AGONĐSTĐ EKLENMESĐNĐN YERĐ. Dr. Gülşah AYNAOĞLU

İnfertil Dişiler. Çiftleşme zorlukları. Deneyimsiz erkek. Normal çiftleşmeden sonra başarısız gebelik. Seyrek östrus. Deneyimsiz dişi.

ĠNFERTĠLĠTE TANI YÖNTEMLERĠ. İlknur M. Gönenç

Adolesanlarda Polikistik Over Sendromu tanısında Anti Müllerien Hormon (AMH) ve İnsülin Like Peptit -3 (INSL3) ün tanısal değeri

DR. DENİZ CAN ÖZTEKİN T.C.S.B. İZMİR EGE DOGUMEVİ VE KADIN HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TÜP BEBEK MERKEZİ

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği En İyi Genç Araştırıcı Ödülü-2011

Op. Dr. Funda Akpınar Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma

4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI

Çeviri: Dr Kemal Atasayan (Marmara Universitesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.D.)

ĐNFERTĐLĐTE : GENEL BĐR BAKIŞ

Agonist Trigger da Güncel Durum

ovaryen ÖZET GİRİŞ ovaryen

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI STAJ PROĞRAMI

T.C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI

ÜREME SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ

Oral ajanlarla ovulasyon induksiyonu. Doc. Dr. Fatma Ferda Verit Suleymaniye Kadin Hastaliklari ve Dogum Egitim ve Arastirma Hastanesi

IUI da Başarıyı Etkileyen Faktörler

NEDENLERİ. Endometrial polipler ile sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı ve yapılan doğum sayısı arasında bir ilişki yoktur.

Prof Dr Bulent GULEKLI Dokuz Eylul Universitesi Tıp Fakültesi Kadın Hast ve Doğum Anabilim Dalı ve Üreme Endokrinolojis Bilim dalı Izmir

OTUZBEŞ YAŞ ÜSTÜ, İLK SİKLUS IVF DENEMESİNDE, FSH DEĞERİ <10 IU/L OLAN HASTALARDA KULLANILAN TEDAVİ PROTOKOLLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Dr. MANSUR DAĞGÜLLİ Üroloji ABD

PCOS da OVÜLASYON İNDÜKSİYONU. Prof. Dr. Erbil Doğan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi TJOD İZMİR Kasım 2012

T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.

T.C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI

FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ

PKOS, IVF & GnRH Analog Trigger. Prof. Dr. Recai PABUÇCU Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

HİPOGONADOTROPİK HİPOGONADİZMDE ÜREME TEDAVİSİ VE SONRASINDAKİ SÜREÇ. Önemli Not : Bu yazı bilgilendirme ve yol gösterme amaçlıdır.

POLİKİSTİK OVER SENDROMU VE GENİTAL KANSER İLİŞKİSİ

MENSTURASYON VE HORMONLAR

ANTİMÜLLERİAN HORMON (AMH)

İNTRAUTERİN İNSEMİNASYON UYGULANAN İNFERTİL HASTALARDA SPERMİOGRAM, HORMON PROFİLİ, ENDOMETRİAL KALINLIK VE DİĞER FAKTÖRLERİN GEBELİK ORANINA ETKİSİ

T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.

Anahtar kelimeler: ektopik gebelik, IVF, metotreksat, ovarian cevap, salpinjektomi

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM

POLİKİSTİK OVER SENDROMU (PCOS)

OVULASYON İNDÜKSİYONU VE İNTRAUTERİN İNSEMİNASYON YAPILAN OLGULARDA BAŞARIYI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ

İntra Uterin İnseminasyon (IUI) Doç.Dr.Şahin ZETEROĞLU ACIBADEM BURSA HASTANESİ Üreme Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi

MENOPOZ. Menopoz nedir?

OVITRELLE 250 mikrogram/0.5 ml kullanıma hazır şırıngada enjeksiyonluk çözelti steril, apirojen, sc. Formülü

EMBRYO TRANSFERİ ÖNCESİ İNDOMETASİN VE PİROKSİKAM KULLANIMININ GEBELİK ORANINA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM

Olgu EKTOPİK GEBELİK. Soru 1. Tanım. Soru 3. Soru yaşında bayan hasta pelvik ağrı yakınmasıyla geliyor. 5 gündür ağrısı var, SAT 1,5 ay önce

Embriyo Kriyoprezervasyonu

2007 yılı Bütçe Uygulama Talimatı (BUT) ve 2007 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Uygulama Tebliği (SUT)

IM/SC ENJEKSİYON İÇİN LİYOFİLİZE TOZ İÇEREN AMPUL

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

Şişli Med Kadın Sağlığı Akademik Yayınlar

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü

Bu amaçları yerine getirebilmek için genetik danışmanın belli basamaklardan geçmesi gerekir. Bu aşamalar şunlardır:

TÜP BEBEK ÜNİTEMİZDE TRANSVAGİNAL ULTRASON EŞLİĞİNDE OOSİT TOPLAMA İŞLEMi ESNASINDA VE SONRASINDA GELİŞEN KOMPLİKASYONLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Cinsel Kimlik Bozuklukları

T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI

ADOLESANLARDA FĠZĠKSEL BÜYÜME VE CĠNSEL GELĠġME

OBEZİTE ÇOCUK SAHİBİ OLMA ORANINI AZALTIYOR! AKŞAM GAZETESİ

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Hasta Başı Eğitim / İş Başında Öğrenme Hasta viziti, poliklinik, doğumhane ve ameliyathanede pratik

Birinci Basamak Ovulasyon İndüksiyonu. Prof Dr. Ahmet Zeki Işık İzmir Medikalpark Hastanesi Tüp Bebek Ünitesi

ART SİKLUSLARINDA POLİKİSTİK OVER SENDROMU VE HEPATOSİT BÜYÜME FAKTÖRÜ DÜZEYLERİ

Erken gebelik (4-10 hf) USG: Neler görmem gerekir ve neler görmeliyim?

Aromataz İnhibitörlerinin Ovulasyon İndüksiyonunda Kullanımı. The use of aromatase inhibitors for ovulation induction

FARKLI KO TROLLÜ OVERYA HİPERSTİMULASYO PROTOKOLLERİ İ FOLLİKÜLOGE EZDE ROL OY AYA FOLLİKÜLER SIVI MARKIRLARI ÜZERİ E ETKİSİ. Dr. Ayşenur KAYA KAHVECİ

İNFERTİL OLGULARDA GONADOTROPİNLİ SÜPEROVULASYON SİKLUSLARI İLE KLOMİFEN SİTRATLI MİNİMAL STİMÜLASYON SİKLUSLARI SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Oral Ajanlarla Ovulasyon İndüksiyonunda Monitörizasyon ve hcg Zamanlaması

Puregon 300 IU Kartus ENJEKSIYON IÇIN SOLÜSYON FORMÜLÜ FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ

Ovulasyon İndüksiyonu Öncesi Testler. Semen analizi. Fallop tüplerinin değerlendirilmesi. Basal hormonlar. Basal ultrason

GENİTAL SİKLUS Östrus Siklusu

TESTOSTERON (TOTAL) Klinik Laboratuvar Testleri

Sperm Bozuklukları Sperm Testi: Sperm testi nasıl yapılır, gerekli koşullar nelerdir?

Transkript:

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ZEYNEP KAMİL KADIN VE ÇOCUK HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: Op. Dr. Mehmet ULUDOĞAN NORMAL OVER REZERVİ OLAN VE LONG PROTOKOL UYGULANAN IVF HASTALARINDA REKOMBİNANT FSH VE YÜKSEK DERECEDE SAFLAŞTIRILMIŞ HMG KULLANIMININ GEBELİK SONUÇLARINA ETKİSİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Uzmanlık Tezi Dr. Cem Çelik İSTANBUL 2008

ÖNSÖZ Zeynep Kamil Kadın Hastalıkları ve Doğum Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki ihtisasım boyunca bilgi, beceri ve tecrübelerinden yararlandığım, klinik şefimiz ve tez hocam Sayın Op. Dr. Mehmet ULUDOĞAN a, Ayrıca, klinik şeflerimiz Sayın Op. Dr. Sadiye EREN, Op. Dr. Vedat DAYICIOĞLU, Prof. Dr. Ateş KARATEKE, Doç. Dr. Aktuğ ERTEKİN e, Tez danışmanım Sayın Op. Dr. Kenan SOFUOĞLU na, Tüm başasistan ve uzmanlarıma, ihtisas eğitimimde beraber çalışmış olduğum Op. Dr. Ali SANCAK, Op. Dr. Eren AKBABA, Op. Dr. Evrim AKSOY a, Aileme, EN İÇTEN TEŞEKKÜRLERİMİ SUNARIM. Dr. Cem ÇELİK 3

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...5 GENEL BİLGİLER...6 MATERYAL METOD...24 BULGULAR...28 TARTIŞMA...40 SONUÇ...44 KAYNAKLAR...45 4

GİRİŞ İnfertilite, 1 yıllık korunmasız ilişkiye rağmen konsepsiyonun gerçekleşmemesi olarak tanımlanmaktadır. Sağlıklı çiftlerin yaklaşık % 85-90 nında ilk bir yıl içerisinde gebelik gerçekleşmektedir. Dolayısıyla infertilite çiftlerin % 10-15 ini ilgilendiren bir sorundur. Asiste reprodüktif teknolojilerin gelişmesiyle beraber infertilite tedavilerinde başarı oranları artmış ve daha çok infertil çiftin sağlıklı bebeklere sahip olması sağlanmıştır. Gonadotropinlerin kullanıma girdiğinden bu yana geçen 4 dekatta ovulasyon indüksiyonu alanında çok hızlı gelişmeler olmuştur. İlaç araştırmalarındaki buluşlar, yeni protokoller ve daha iyi izlem teknikleri, daha etkin ve başarılı infertilite yaklaşımları ile sonuçlanmıştır. İleri reprodüktif teknikler şuan infertil çiftlerin problemleri için sunabilceğimiz çözümleri büyük oranda artırmıştır. Ovulasyon indüksiyonunda kullanılan farklı preperatların, yardımcı üreme tekniklerinin başarısını ne yönde etkilediği konusunda hala çok fazla tartışma vardır. Ovulasyon indüksiyonunda kullanılan farklı farmakolojik ajanların üstün olduğu noktaları belirlemek tedavi sonuçlarının iyileştirilmesi acısından önemlidir. Bu çalışmayı yapmamızdaki amaç; in vitro fertilizasyon protokolünde yer alan rekombinant folikül uyarıcı hormon ve yüksek derecede saflaştırılmış human menopoz gonadotropin kullanımının gebelik sonuçlarına etkilerini retrospektif olarak karşılaştırılması ve üstün oldukları noktaları ortaya koymaktır. 5

GENEL BİLGİLER İnfertilite 1 yıllık korunmasız ilişkiye rağmen konsepsiyonun gerçekleşmemesi olarak tanımlanmaktadır. Sağlıklı çiftlerin yaklaşık % 85-90 nında ilk bir yıl içerisinde gebelik gerçekleşmektedir. Dolayısıyla infertilite çiftlerin % 10-15 ini ilgilendiren bir sorundur. Daha önce hiç gebelik oluşmamışsa, primer infertilite, canlı doğumla sonuçlansın ya da sonuçlanmasın, en az bir gebelik oluşmuşsa, sekonder infertilite denir. Evlilik yaşının ilerlemesi, geç çocuk sahibi olma isteği, kontrasepsiyon kullanımının artışı, toplumda kadınların rolünün değişmesi, çevresel ve sosyo ekonomik faktöler fertilitenin azalmasını etkiliyen nedenlerdir.(1) Günümüzde yardımcı üreme tekniklerinin gelişmesiyle infertil çiftlerin tedavi şansları artmış, bu yönde olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Doğru tedavi için infertiliteye neden olan sebepler iyi belirlenmeli ve neden yönelik tedavi yapılmalıdır. İNFERTİL ÇİFTİN DEĞERLENDİRİLMESİ Anamnez: -Yaş: Kadında ilerleyen yaşla beraber over rezervi, overin gonadotropinlere verdiği cevap ve tedavi başarısı olumsuz etkilenir ve aneuploidi oranı artar. Fekondabilite 31 yaşından sonra azalmaktadır. Buna karşın erkekte ileri yaşla sperm parametreleri arasında böyle bir ilişki olmadığı görülmüştür (2). -İnfertilitenin süresi: Tedavi edilmemiş hastalarda spontan gebelik oluşumunda infertilite süresi major bir faktördür. Bu hastalarda üreme sisteminde organik bir problem ya da germ hücrelerinde fonksiyonel bir sorun olabilir. -Primer ya da sekonder olup olmadığı ve varsa önceki gebeliklere yönelik anamnezin alınması: Daha önce termde gebeliği olanlarda genital organların intrauterin gelişim için yeterli olabileceğini gösterebilir. Düşük, postpartum ve postoperatif komplikasyonlar kadın fertilitesini engelleyebilir. -Menstrasyon düzeni ve son adet tarihi: Hipotalamus, hipofiz, overler ve endometrium aksının düzeni hakkında bilgi verir. - Sistemik hastalık varlığının ve özellikle galaktore, hirsutismus gibi şikayetlerin sorgulanması -Sigara ve alkol kullanımının sorgulanması: Kadın ve erkeğin sigara içiciliği fekondabiliteyi olumsuz etkilemektedir (3). 6

-Geçirilmiş operasyon varlığı: Operasyon sonrası oluşabilecek adhezyonlardan enfeksiyonlara kadar geniş bir yelpaze oluşturan problemler tedavi ve sonuçlarını etkileyebilir. -Daha önce infertilite tedavisinin uygulanıp uygulanmadığı, uygulandı ise kullanılan ilaçlar, bunlara alınan cevap ve sonuçlarının sorgulanması: Tedavi şeklinin belirlenmesinde yardımcıdır. Fizik muayene -Tiroid muayenesi, galaktorenin ve hirsutismusun tespit edilmesi endokrin problemleri açığa çıkarılmasına yardımcı olabilir. Jinekolojik muayene -Rutin jinekolojik muayene organik ve anatomik bazı bozuklukların saptanmasını sağlar. -Servikal kateterizasyon: Servikal osların açıklığının ve serviks-fundus mesafesinin belirlenmesini sağlar. -Pap smear alınması, -Direkt yayma ve taze preparatlar, servikal kültür, mikoplazma kültürü, servikal klamidya antijeni bakılması Ultrasonografi -Uterus boyutu, kontür ve pozisyonu; myometrimun homojenitesi, myomatöz yapı varlığı ve bunların uterustaki yerleşimi; endometriumun kalınlığı, yapısı, siklus fazı ile uyumu, intrakaviter patoloji varlığı; overlerin ekojenitesi ve stromal yapısı, volümü, siklus dönemine göre dominant folikül veya korpus luteum varlığı, over içi ya da paraoveryan solid-kistik kitle varlığı hakkında bilgi verir. Laboratuar incelemeleri -Hormonal testler: Folikül stimulan hormon (FSH), LH, östrodiol (E2), prolaktin, inhibin B, serbest testosteron, 17-OH- progesteron, DHEA-S, androstenedion, Tiroid uyarıcı hormon(tsh), -Serolojik testler: Hbs Ag, Anti-Hbs, Anti-HCV, Anti-HIV, Rubella IgG (ve/veya IgM), toxoplasma IgG (ve/veya IgM) 7

-Hematolojik testler: Kan grubu ve tam kan sayımı Endometrial biyopsi: Luteal faz yetmezliği düşünülen olgularda kullanılır. Çoğu kez siklusun 21.ci günü progesteron bakılarakta tespit edilebilmektedir. Histerosalpingografi: Konjenital anomaliler, intrakaviter yer kaplayan lezyonlar, sineşiler ve tubal pasaj değerlendirmesinde kullanılır. Laparoskopi ve histeroskopi (2) Erkek hastaların değerlendirilmesi primer olarak infertilite kliniklerindeki ekibin bir bireyi olması gereken ürologlar tarafından yapılmalıdır. Erkek faktörünün varlığını belirlemek için gerekli değerlendirme öykü, fizik muayene, başlangıçtaki laboratuar inceleme (kan grubu, Hbs Ag, Anti-HIV, Anti-HCV, total testosteron; gerekli görüldüğünde FSH, LH, prolaktin, periferik karyotip, Y kromozomu mikrodelesyonu, kistik fibrozis delesyonu) ve diğer invaziv girişimleri içerir. İnfertilite tedavisinde tedavi şeklinin belirlenmesi ve başarı şansının önceden belirlenebilmesi için gamet hücrelerinin elde edildiği over ve testis kapasitelerinin tedavi öncesi belirlenmesi gereklidir. Over rezervinin değerlendirilmesi: Adet kanamasının 2. ya da 3. gününde alınan bazal değerler kullanılmaktadır. -FSH: Over cevabı azaldıkça FSH nın kan düzeyi artar. FSH nın 10 un üzerinde olduğu olgularda konvansiyonel ovülasyon indüksiyonu ve YÜT uygulamalarında overin verdiği cevap azalmaktadır. -E2: Yüksek östrojen değerleri over rezervinin kısıtlı olduğu yönünde uyarıcıdır. Ayrıca, kontrollü over stimulasyonunda insan korionik gonadotropini (hcg) günü E2 değerinin 800 pg/ml nin altında olması da zayıf cevap olarak adlandırılmaktadır. -İnhibin-B: 45 pg/ml ve altında saptanan olgularda gebelik oranlarının düşük, iptal riskinin yüksek olduğu gösterilmiştir. 8

-Klomifen sitrat challenge testi: Siklusun 5-9. günleri arasında 100 mg Klomifen sitrat verilir. Siklusun 3. ve 10. günlerinde FSH ölçülür. Bu ölçümlerde laboratuar sınırlarını aşan bir FSH değeri bulunmuşsa test pozitif olarak değerlendirilir. Bu sınır genellikle 10-12 miu/ml dir (2,4). -GnRH analoğu stimulasyon testi (GAST): İkinci ya da 3. günü verilen GnRH analoğuna cevaben E2 deki değişim paternleri değerlendirilir. Diğer testlere göre üstünlüğü olmadığı belirlenmiştir (2). -Ultrasonografik ölçümler: Antral folikül sayısı ile kadın yaşı, indüksiyon için kullanılan toplam ilaç miktarı, hcg günü toplam E2 değeri, elde edilen toplam ve metafaz II oosit sayısı ve gebelik oranları arasında istatistiksel anlamlılık saptanmıştır. Antral folikül sayısına göre yapılan derecelendirme tedavi şeması ve ilaç dozları belirlemede yardımcıdır (2,5). Buna göre: Grade I overler 4 ve altında antral folikül içerir, yanıtlar genellikle başarısızdır. Grade II overlerde 4-6 AF bulunur. KOH a cevap yetersizdir. Grade III overlerde 7-10 AF olup, bu hastalar iyi cevap verirler. Grade IV overler PCO ya da PCO benzeri olup, bunlarda foliküler atrezi ya da OHSS riski yüksektir. Doppler USG ile over kan akımının ölçülmesi folikül ve oosit sayısını tahmin etmede belirleyici olabilir (5). -Önceki tedavilere verilen cevap Sperm yeterliliğinin değerlendirilmesi: Öykü ve fizik muayeneye ek olarak semen analizi etiyoloji ve yeterlilik konusunda bilgi verir. Semen örneği 2-3 günlük abstinens süresi sonunda tercihen mastürbasyon yöntemi ile alınır. İlk sperm örneği normal sınırlarda ise test tekrarlanmaz; aksi takdirde 6-12 hafta sonra ikinci bir örnek alınmalıdır (2). Semen değerlendirmesinde Dünya Sağlık Örgütü (WHO) nün önerdiği referans değerler şunlardır (2,6): -hacim: 2 ml veya daha fazla - ph: 7,2 ya da daha fazlası -sperm konsantrasyonu: 20 milyon spermatozoa/ml ya da daha fazla -total sperm sayısı: 40 milyon spermatozoa/ejakülat veya daha fazlası 9

-hareketlilik: ejakülasyondan sonra 60 dakika içinde %50 veya daha fazlası hareketli (grade a+b) veya %25 veya daha fazlası ilerleyici hareketliliğe sahip(grade a) ise normal -morfoloji: %30 tan fazlası normal morfolojide (kruger kriterlerine göre >%14) -vitalite: %75 veya daha fazlası canlı -lökosit sayısı: 1x106 dan daha az -immunubead testi: motil spermatozoaların %50 den azı immuntaneciklere bağlı -MAR testi: motil spermatozoaların %50 den azında partiküller yapışık. Bu referans değerlerinden farkları tanımlamak için kullanılan terminoloji herhangi bir nedensel ilişkiyi belirlemez: -normozoospermi: Referans değerlerle tanımlanan normal ejekülat -oligozoospermi: Referans değerlerden düşük sperm konsantrasyonu -asthenozoospermi: Hareketlilik için referans değerden daha düşük değer -teratozoospermi: Morfoloji için referans değerden daha düşük değer -oligoasthenoteratozoospermi: Her üç değişkende olan bozukluğa işaret eder -azoospermi: Ejakülatta hiç spermatozoa olmaması -aspermi: Hiç ejakülat elde edilememesi(17,18) İNFERTİLİTE NEDENLERİ Gebelik, sağlıklı oosit ve sperm üretimi, reprodüktif traktusta gametlerin bir araya gelebilmesi, oluşan embriyonun uterin kaviteye ulaşıp endometriuma yerleşmesi ile gerçekleşir. Bu aşamalardaki bozukluklar subfertilite olarak karşımıza çıkar. İnfertil çiftlerdeki reprodüktif hastalıkların dağılımı bilimsel verilerden ziyade tarifsel gözlemlere ve hastalıklar hakkındaki varsayımlara dayanmaktadır. İnfertiliteye neden olan belli başlı sebepleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: - Ovulatuar disfonksiyon - %15 ( gençlerde daha sık) - Tuba - peritoneal patoloji - %30-40 ( gençlerde daha sık) - Erkek faktörü - %30-40 ( yaşlı çiftlerde daha sık ) - Uterin patoloji - Açıklanamayan infertilite (yaşlı çiftlerde daha sık ) Ovulatuar disfonksiyon 10

Normal bir sperm, kadın genital sisteminde 3-5 gün kalabilir ve bu süre içinde oositi fertilize edebilir. Oosit için bu süre 12-24 saattir(8). Ovulasyon ile birlikte fertilite azalır ve ovulasyondan sonra fertil dönem sonlanır. Bu yüzden fertilitenin en yüksek olduğu dönemi tespit etmeye yönelik bir takım testler pratik uygulamada kullanılmaktadır. Bu amaçla yapılan testler aşağıda sıralanmıştır: -Menstruel hikaye -Bazal vücut sıcaklığı ölçümü -Serum progesteron konsantrasyonu ölçümü -Üriner LH ölçümü -Endometrial biopsi -Transvajinal ultrasonografi ile ovulasyonun gözlenmesi Menstruel hikaye- Normal olarak ovule olan kadınlar genellikle düzenli adet görürler. Adet miktarı ve süresi genellikle sabittir ve genellikle premenstruel ve menstruel semptomlar eşlik eder. BBT- Bazal vücut sıcaklığı foliküler fazda düşüktür, ovulasyondan sonra luteal fazda 0.4-0.8 derece artar ve menstruasyondan hemen önce tekrar bazal seviyelerine düşer. Ovulatuar kadında bazal vücut sıcaklığında izlenen bu bifazik patern, sabah yapılan ölçümlerle kolaylıkla tespit edilebilir. Bazal vücut sıcaklığının en düşük seviyesi, ovulasyondan bir gün önce ya da ovulasyon günü izlenir. Termojenik kayma yani bazal vücut ısısının yükselmeye başlaması, progesteron konsantrasyonu > 5ng/ml olduğunda gerçekleşir. Bu dönem LH yükselişinden 1-5 gün sonra başlar ve ovulasyondan sonraki dördüncü güne kadar sürer. BBT en yüksek dereceye ulaştığında fertil period bitmiştir. Dolayısıyla en fertil dönem bazal vücut sıcaklığının midsiklus peakinden 7 gün önceki dönemdir. Siklusları düzenli olan kadınlarda, bu bifazik paternin şeması çıkartılırsa - bunun için birkaç siklus takibi gerekebilir- o zaman en erken ve en geç BBT kaymasının başladığı intervali içeren zaman diliminde günaşırı ilişki önerilerek en fertil periodun atlanması engellenmiş olur. BBT nin diğer ovulasyon testlerine üstünlüğü maliyetinin düşük olmasıdır. Ancak bazı kadınlarda, düzenli ovulasyon olmasına rağmen bifazik patern gözlenmediği de unutmamalıdır. Serum progesteron ölçümü - Foliküler fazda genelde <1ng/ml dir. Progesteron konsantrasyonları LH yükseliş günü hafifçe artarak 1-2 ng/ml olur. Bu artış ovulasyondan 7-8 11

gün sonrasına kadar devam eder ve menstruasyondan hemen önce azalmaya başlar. 3ng/ml üzerindeki değerler ovulasyon olduğunun göstergesidir. Serum progesteron ölçümü için en uygun zaman, progesteronun en yüksek değerlerine ulaştığı, menstruasyondan bir hafta öncesidir. Progesteronun miktarı ve süresi korpus luteumun fonksiyonel kapasitesini, dolayısıyla luteal fonksiyonun kalitesini gösterir. Ovulasyondan sonraki 5-9. günler arasında alınan üç ölçümün toplamının30 ng /ml olması ya da tek bir ölçümün 10 ng/ ml olması luteal faz eksikliğinin olmadığının göstergesidir (9). Üriner LH sekresyonu - LH tırmanışı, 48-50 saat süren kısa süreli bir olaydır. Saat 16 ve 22 arasında yapılması önerilir çünkü LH tipik olarak sabah saatlerinde salınır ve ancak birkaç saat sonra idrarda tespit edilebilir. En fertil dönem LH tırmanışının (surge) olduğu gün ya da bir sonraki gündür. LH tırmanışından sonraki gün, planlanmış ilişki ve inseminasyon için en uygun gündür(10,11,12). Endometrial biopsi- Korpus luteumun fonksiyonel kapasitesini ve end-organ yanıtını değerlendiren bir testtir. Progesteronun, endometrium üzerinde yaptığı değişikliler gözlenerek ovulasyonun gerçekleşip gerçekleşmediği izlenir. Anovulatuar kadınlarda endometrium hep proliferatif hatta hiperplazik tiptedir. Endometrial biopsi diğer tanı yöntemlerinden daha fazla bilgi sağlamaz, ancak endometrial hiperplaziyi ya da kronik endometriti ya da luteal faz eksikliğini tanımak açısından faydalıdır. İnfertil kadınlarda, luteal faz eksikliğinin görülme prevelansı %5-10 civarında olup, bu oran tekrarlayan gebelik kaybı olan kadınlarda daha yüksektir. GnRH pulse frekansını ve kısa hipofizer cevabı bozan ekstrensek veya intrensek birçok faktör, luteal faz defektine neden olabilir (Örn: endokrinopatiler, östrojen klirensinin azalması, SHBG seviyeleri, vs.). Histolojik tarih ve örnekleme tarihleri arasındaki fark <2 gün ise, corpus luteum fonksiyonları normaldir. Histolojik tarih ve örnekleme tarihleri arasında >2 gün fark varsa luteal faz yetmezliğinden bahsedilebilir. Örnekleme, premenstruel dönemde yapılmalıdır(13,14). Luteal faz yetmezliği en az iki örnekleme ile teyid edilmelidir, çünkü normal ovule olan kadınlarda da sporadik olarak luteal faz defekti gerçekleşebilir. Tv USG (transvajinal ultrasonografi) Ovumun atılmasından önceki ve sonraki olayların değerlendirilmesine dayanır. Gelişiminin son dönemlerinde preovulatuar folikül günde 2 mm büyür. Ovulasyondan sonra folikül küçülür, kenarları belirsizleşir, internal eko dansitesi ve cul-de-sac daki sıvı dansitesi artar(15,16). Özellikle eksojen gonadotropinler ile ovulasyon indüksiyonu yapılan vakalarda, Tv USG takip için vazgeçilmezdir. Erkek faktörü Semen analizi ile erkek faktöründen şüphelenilerek ek klinik ve biokimyasal 12

değerlendirmelere yönelinir. Konsantrasyon, motilite ve morfoloji özellikle önemlidir. Bu 10 parametrelerden bir tanesi bozuksa, infertilite olasılığı 2-3 kat, iki tanesi bozuksa 5-7 kat, üçü de bozuksa 16 kat artar. Erkek faktörü dışında sperm ve mukus ilişkisi de incelenmelidir. Östrojen, servikal mukus salınımını arttırır ve viskositesini azaltır, servikal mukus berraklaşır sperm geçişine izin verir. Progesteron ise viskositeyi arttırır. Post-coital test ( simshuhner) testi ile servikal faktör infertilitesi taranabilir. Uterin faktör Kronik endometrit- endometrial reseptiviteyi bozduğunu iddia edenler vardır. Konjenital uterin malformasyonlar Septat uterus, fertil ve infertil kadınlarda eşit oranda (%1) görülmektedir, ancak tekrarlayan gebelik kaybı olanlarda daha fazladır (%3.5). En sık görülen ve infertilite ile en fazla ilişkisi olan konjenital malformasyondur. Septal kan akımının bozukluğu, implantasyona uygun bir alan olmaması embryo gelişimini olumsuz etkilerken, relatif servikal yetersizliğin de bu duruma eşlik etmesi infertilite ile ilişkisini açıklamaktadır. Edinsel uterin malformasyonlar- myoma uteri: İnfertiliteyi etkilediği kesinlikle bilinen, en kötü yerleşimli myom, kornual myomdur. Tüpün interstisyel segmentini bozar, uterin kontraktilite ve ovum-sperm transportu bozulur. Submüköz myomlar da implantasyonu bozarak infertiliteyi etkiler. Subseröz ve intramural myomlar da ise, endometrial kavite bozulmuyorsa fertilite etkilenmez. Posterior duvarda yerleşimli myomlar, adezyon riskini arttırdığı için infertilite açısından risklidir. -Asherman sendromu: Hipomenore, amenore veya dismenore ile kendini gösterir. Mukozal, fibromuskuler, ya da konnektif dokudan meydana gelen bantlar vardır. Histeroskopik adezyolizis sonrası, normal menstruasyon düzeni %70-90 oranında, gebelik ise %25-70 oranında sağlanır. -Endometrial polip: Prevelansı %3-5 dir. İnfertilite üzerine etkisi belirsizdir. Tubal faktör 13

İnfertil çiftlerin %30-35 inde rastlanır. İlk PID (pelvik enflamatuar hastalık) atağından sonra tubal adezyon riski %10-15, ikinci PID den sonra tubal adezyon riski % 23-35, üçüncü ataktan sonra ise % 54-75 tir. Laparoskopik adezyolizis sonrası, ilk bir yıl içersinde, gebelik şansı %50, hafif dereceli distal oklüzyonlarda gebelik şansı %80, orta dereceli oklüzyonlarda %30, ciddi oklüzyonlarda ise %15 dir. Distal tubal oklüzyonların prognozunu belirleyen adezyon dışındaki faktörler, tubal kalınlık ve ampuller mukozal yapıdır. Birçok gebelik cerrahiden sonraki iki yıl içinde gerçekleşir. Tanıda, HSG( histerosalpingografi) orta derecede duyarlı, nispeten daha özgüldür; yani HSG tubal açıklık gösterdiğinde tubanın gerçekten açık olma ihtimali %60 dır, ancak kapalı olma ihtimali düşüktür (%5). Açıklanamayan infertilite İnfertil çiftlerin %10-30 ında infertilite nedeni açıklanamaz. Bu hastalar, normal semen ve normal ovulatuar fonksiyona sahip, normal uterus yapısı ve bilateral tubal açıklığı olan hastalardır. Bu hastalarda siklus fekunditesi %2-4 tür. (Ortalama siklus fekondabilitesi normalde %20-25). Tedavi siklus fekunditesini arttırmaya yöneliktir (19). İnfertilite nedenlerini anlamaya çalışırken, öncelikle reprodüktif yaşlanma fizyolojisini bilmek özellikle önemlidir. Fetal hayatta germ hücreleri mitoz ile bölünerek, 16-20. gebelik haftasında, 6-7 milyon oogoniayı oluşturur. Bu haftadan sonra germ hücre populasyonu gen düzeyinde apoptozis ile gittikçe azalır. 1. mayoz bölünmeden sonra germ hücre sayısı, doğumda 1-2 milyon olup, pubertede 300-500 bin civarındadır. 35-40 yıllık reprodüktif hayat boyunca sadece 400-500 oosit ovule olur. Geri kalan oositler ise atreziye uğrar. Reprodüktif dönem boyunca, 37-38 yaşına kadar, folikül sayısında azalma oranı sabittir ancak bu olay menapozdan 10-15 yıl önce ivme kazanır. Menapozda, overde yaklaşık 1000 folikül kalmıştır. Yapılan gözlemler, menapozun yaştan bağımsız olarak, folikül sayısı belli bir seviyenin altına düştüğünde (<1000) gerçekleştiğini göstermektedir. Genetik özelliklere bağlı olarak over dokusunu bozan hastalıklar, overin çıkarılmasına neden olan hastalıklar, konjenital olarak folikül sayısının az olması ya da rezervin hızlıca azalmasına neden olan durumlar da vardır. Erken menapoz ve prematür overyan yetmezliğinin genetik özelliklerinin benzer olduğu ve gerek anne gerekse baba tarafından dominant kalıtıldığı bildirilmiştir. 14

Overyan stimulasyona zayıf cevap veren hastaların, ivmelenmiş rezerv azalması ile fertilitenin tamamen kaybolması arasındaki geçiş döneminde olan hastalar olduğu düşünülmektedir. Foliküler azalmanın başladığı dönemde, henüz menstruel düzensizlikler oluşmadan önce, FSH seviyesi artmaya başlar. LH konsantrasyonu ise değişmez. Bu monotropik yükselişin nedeni, foliküllerdeki azalmaya bağlı overyan hormonların ve inhibin- B nin azalması ve hipofizer FSH sekresyonu üzerindeki negatif feedback inhibisyonun yeterince gerçekleşmemesi ile açıklanabilir. FSH konsantrasyonundaki artışla birlikte hatta biraz daha önce dolaşımda foliküler faz inhibin-b seviyeleri azalmaktadır (20-24). Daha sonra luteal faz inhibin-a seviyeleri düşer. İki inhibin de selektif olarak hipofizer FSH salınımını inhibe eden peptidler olduğundan folikül havuzundan salınan inhibin azaldıkça, özellikle erken foliküler fazda, FSH konsantrasyonu artar. İnhibin üretimindeki azalma, azalan folikül sayısını veya kalan foliküllerin azalan fonksiyonel kapasitesini gösterir. Hipofizer FSH salınımını tetikleyen aktivinler, ovarian rezerv üzerine etkili diğer peptidlerdir. Activin- A nın yaşı ilerleyen kadınlarda arttığı gösterilmiştir. Ancak menopozda, artan FSH seviyeleri üzerine ne derece etkili olduğu bilinmemektedir (25,26,27). Overyan steroid hormonların ise rezerv üzerine herhangi bir etkisi yoktur. FSH konsantrasyonundaki artış, estradiol seviyeleri düşmeden çok önceki senelerde gerçekleşir ve yaşlanan kadınlarda foliküler faz E2 seviyesi, genç kadınlarla aynı, hatta daha yüksektir. Luteal faz progesteron düzeyleri de yaşlı ve genç hastalarda aşağı yukarı benzerdir. Yaş ve FSH seviyesi arttıkça, foliküler faz kısalır, LH seviyesi ve luteal faz süresi ise değişmez. Sikluslar düzenli olsa da, siklus uzunluğu ve siklus variabilitesi azalmıştır(28). FSH arttıkça ve foliküler faz kısaldıkça E2 seviyeleri daha erken artmaya başlar. FSH artışı foliküler gelişimin daha hızlı ve erken olmasına neden olur. Folikülün erkenden iyi gelişmesi ve dominant folikülün erken seçimi, E2 seviyesinde akut artışlara neden olur (29,30). Sonuç olarak, menstruel siklusun endokrin özelliklerindeki yaşa bağlı değişimler, progresif foliküler azalmadan kaynaklanmaktadır ve bunun sonucunda overyan rezervde ve erken foliküler fazda, tv USG ile saptanan antral folikül sayısında azalma gözlenmektedir. İlerleyen yaşla birlikte, foliküllerin gonadotropin stimulasyonuna duyarlılığı progresif olarak azalır ve dolayısıyla bu hastalarda multiple foliküler gelişimi sağlamak için kullanılan ilaç dozu ve tedavi süresi artar. Ancak yapılan çalışmalar göstermektedir ki, foliküler gelişme ve büyüme birkez başladığında, yaşa bağlı herhangi bir foliküler fonksiyon bozukluğu izlenmez (21). Siklusları 15

devam eden ileri yaştaki kadınlar da gençler kadar düzenli hatta daha sık ovule olurlar. Artan FSH değerleri ile, gonadotropin uyarısına karşı azalan sensitiviteyi kompanse ederler. Yaşlanan kadınlarda preovulatuar foliküller daha erken yola koyulmasına rağmen normal hızda gelişir ve normal boyuta ulaşır. Foliküler sıvı karakteristikleri de bu folliküllerin sağlıklı olduklarını göstermektedir. Bütün bu olumlu verilere rağmen reprodüktif yaşlanmaya bağlı fertilitenin azalmasının nedeni progresif foliküler azalma ve oositlerdeki yaşa bağlı anomali riskindeki artıştır. Yaşla birlikte leiomyom, endometrial polip, adenomyozis prevelansı artsa da, yaşlanmanın uterus ve endometrial gelişim ve fonksiyon üzerine olumsuz etkisi yoktur (31,32). Tedavi Normal çiftlerde siklus fekondabilitesi %20-25 oranındadır. İnfertil çiftlerde (açıklanamayan infertilite) ise bu oran daha düşüktür. Tedavi siklus fekondabilitesini arttırmaya yöneliktir. Ortalama siklus fekondabilitesi Ted. Yok ise %1.3-4.1 IUI %3.8 Klomifen sitrat kullanımı %5.6 Klomifen sitrat kullanımı+ IUI %8.3 Gonadotropins %7.7 Gonadotropins+ IUI %8-15 IVF %20.7 ART ( Assisted ReprodüctiveTechniques), özellikle açıklanamayan infertilite tedavisinde çığır açan ve her geçen gün daha da ilerleyen bir tekniktir. En sık kullanılan ART teknikleri IVF, ICSI, GIFT, ZIFT, TET dir. GIFT, ZIFT, TET daha invazif olmalarının yanısıra diğer tekniklerle karşılaştırıldığında çok da avantajlı değildir. IVF, ART teknikleri arasında en sık uygulanandır. Ciddi tubal hastalık, ciddi endometriozis, ciddi erkek faktörü, multifaktoryel infertilite, overyan yetmezlik, yaşa bağlı ya da açıklanamayan infertilite olgularında gebelik şansını arttırır. IVF te sperm sayısı <3milyon, normal morfoloji <%4 ise prognoz kötüdür. Oligoastenospermi ve teratospermi de tercih edilen yöntem ICSI dir. Tedavi Protokolleri A) Doğal siklusa bırakılan IVF lerde siklus iptal oranları yüksektir (33-36), ayrıca doğal sikluslarda 1 oosit ve 1 embryo elde edilir. Doğal sikluslar, overyan stimulasyona zayıf cevap 16

veren hastalarda (1-2 folikül ile) ya da stimulasyonu tolere edemeyecek durumdaki hastalarda kullanılır. Tedaviye GnRH antagonistinin eklenmesi, prematur LH yükselmesini önleyerek IVF sonuçlarını iyileştirir. B) Klomifen sitrat ile ovulasyon indüksiyonu: Siklusun 3. günü 100 mg/gün dozunda başlanır, 5-8 gün devam edilir. Doğal sikluslara oranla siklus iptali oranları daha düşüktür. Toplanan oosit, transfer edilen embryo ve gebelik oranları daha yüksektir. Prematür LH yükselmesini engellemek için GnRH antagonisti ve eksojen HCG tedaviye eklenebilir (37). C) Klomifen sitrat + eksojen gonadotropin tedavisi: Multifoliküler gelişim sağlanır. Beş gün 100 mg/gün dozunda klomifen sitrat tedavisine ek olarak, düşük doz eksojen gonadotropin tedavisi başlanır. Transfer ve cryopreservasyon için long protokole oranla daha az oosit ve embryo elde edilir, ancak gebelik oranları daha az değildir ve OHSS riski daha düşüktür. Çok kullanılmamasının nedeni total reprodüktif potansiyelinin az olmasıdır. Erken LH yükselmesini engellemek için GnRH antagonisti de tedaviye eklenebilir (38-40). D) Long protokol ( uzun etkili GnRH agonisti ile down regulasyon sonrası eksojen gonadotropin uygulaması ) :Uzun etkili GnRH agonistleri, endojen hipofizer gonadotropin sekresyonunu suprese eder. Böylece eksojen gonadotropin stimulasyonu sırasında gelişebilecek prematur LH yükselişi engellenmiş olur. Bu uygulama sayesinde hastanın uyumunu zorlaştıran sık sık LH ölçümüne gerek kalmadığı gibi, siklusların %20 inin iptaline neden olan prematur lüteinizasyon da engellenmiş olur (41-43). GnRH agonist down regulasyonundan sonra siklusların sadece <%2 inden azında prematur LH yükselmesi izlendiğinden, foliküller yeterince büyüyene kadar stimulasyon devam edebilir. GnRH agonisti kullanılan çalışmalarda, sadece gonadotropin kullanılanlara oranla yumurta ve gebelik oranlarının daha yüksek olduğu bildirilmiştir (44,45). Bahsettiğimiz bu long protokol, ART için uzun yıllar tercih edilen stimulasyon protokolu olmuştur. Tek dezavantajı, uzun süreli agonist tedavisinin, takip eden eksojen gonadotropin tedavisine yanıtı azaltmasıdır. Dolayısıyla uygun foliküler gelişimi sağlamak için kullanılan total gonadotropin dozu ve miktarını arttırmak gerekebilir. Alışılagelmiş tedavi protokolünde GnRH agonist tedavisine, midluteal fazda (ovulasyondan 1 hafta sonra ) başlanır. Bu dönemde endojen gonadotropinler en düşük seviyelerindedir. GnRH agonist tedavisi (örneğin 1 mg/gün dozunda leuprolid asetat) adet dönemine yada gonadotropin stimulasyonuna kadar uygulanır. Daha sonra HCG uygulama gününe kadar yarı dozda devam edilir. GnRH agonist uygulaması ile depolanmış hipofizer gonadotropinler birden salınıverir (flare etki). Ancak bu hafif artışın, folikuler gelişimi sağlayabilecek bir etkisi yoktur (46,47). GnRH agonist 17

tedavisine erken foliküler fazda da başlanabilir ancak down regulasyonu sağlamak için gereken süre uzar ve bu uygulamayla kistik folikül gelişimi daha fazladır (46). Agonist tedavisine luteal fazda başlandığında, gonadotropinlerle daha çok folikül ve oosit elde edilebilmektedir (47,48). Yine bu şekilde uygulandığında oosit ve embryo sayısı artar. GnRH agonist tedavisine ideal başlama zamanı 28 günlük siklusu olan kadınlarda siklusun 21. günüdür. BBT de artış ya da üriner LH ölçümü ile ovulasyon zamanı tespit edilerek, ovulasyondan sonraki 8. gün de tedaviye başlanabilir. Kullanımdaki GnRH agonistleri : Leuprolid asetat-subkutan uygulanır. Nafrelin asetat-intranasal uygulanır. Buserelin asetat- s.c/ intranasal uygulanır. Triptorelin asetat-s.c uygulanır. Bütün agonistlerin etkilerinin eşit olduğu bildirilmiştir. Leuprolid ve goserelin in depo formları da vardır ancak gonadotropin total doz ve süresini uzatmak gerekebilir. Standard tedaviye iyi cevap vermeyen hastalarda: a) GnRH agonist dozu yarısından fazla azaltılabilir, b) Gonadotropin uygulamasının 5. günü agonistler kesilebilir, c) Stimulasyona başlandığında agonistler tamamen kesilebilir. Böylece gonadotropin stimulasyonuna cevap iyileşir. Gonadotropin stimulasyonuna başlamadan önce serum E2 seviyelerini ve overyan foliküler aktiviteyi değerlendirmek gerekir. E2 < 40 pg/ ml olmalı Bazal tv USG ile > 10-15 mm foliküler kist izlenmemeli Bazı araştırmacılar, foliküler kist oluşumunun gonadotropin stimulasyonuna iyi cevap oluşmayacağının bir işareti olduğunu ve düşük sayıdaki oosit ve embryo sayısı nedeniyle, kötü bir IVF başarı oranı sağlayacağını iddia etmektedir. Bazı araştırmacılar ise etkisi olmadığını iddia eder (47-56). Sonuçlar aynı olsa da siklus iptali ve kullanılan total gonadotropin dozu, kisti olan hastalarda artar. Ovarian kisti aspire etmek, stimulasyon cevabını kötü etkilemez hatta aspire edilen overde foliküler cevabı arttırır (57). Ancak kontralateral over normalse, infeksiyon riski yaratmamak için bu işleme gerek duyulmaz. Gonadotropinin klasik başlama dozu 225-300 IU/gün dür. 18

Kullanımda olan gonadotropinler üriner FSH, rekombinant FSH, üriner menotropin (hmg)dir. Hepsi subkutan uygulanır. Fakat menotropin (hmg) tercihen intramuskuler kullanılır. Step-up ya da step-down protokolu kullanılabilir ancak step-down protokolu daha çok tercih edilen protokoldür. Foliküler steroidogenez için gereken LH dozu, LH reseptörlerinin %1 inin bağlanmasıyla sağlanır. Dolayısıyla GnRH agonist tedavisi sonrasında yine de az da olsa salınan LH, folikülogeneze yardım etmeye yeter (ufsh veya rfsh ile stimule edilen). Ancak iyice suprese olmuş sikluslarda, LH konsantrasyonları yeterli olmaz (57). Sadece FSH ile tedavi edilip bu tedaviye cevap vermeyen hastalarda rfsh + Rlh tedavisi denenebilir. Sadece FSH tedavisi ile tedavi edilip LH seviyelerinin iyice azaldığı vakalarda (<1 IU/L), kullanılan total gonadotropin dozu ve süresi artar, E2 seviyesi azalır, oosit ve embryo sayısı azalır. Bunun dışında fertilizasyon, implantasyon ve gebelik oranları da azalmaktadır. Stimulasyona cevap, E2 ve tvusg ile takip edilir. İlk E2 ölçümü gonadotropin uygulamasından 3-5 gün sonra yapılır ve 1-3 gün arayla tekrarlanır. Birçok kadına 7-12 gün stimulasyon gerekir. Amaç, 17-18 mm çapında, en az iki ve 14-16 mm çapında birkaç tane folikül sağlamak ve kohortun büyüklüğüne ve matüritesine uygun E2 seviyelerine ulaşmaktır (Örn:14 mm lik folikül için yaklaşık 200 pg/ml E2). Yararı tartışmalı olmakla beraber endometrial gelişim de incelenmektedir. HCG uygulama günü endometrial kalınlık > 8-9 mm, ya da trilaminar görünümdeyse prognozun çok iyi olduğu, end < 6-7 mm ise ve homojen görünümdeyse prognozun kötü olduğu bildirilmiştir (59-65). Endometrium kalınlığının çok arttığı (<14 mm) vakalarda da prognozun kötü olduğu bildirilmiştir. Foliküller hazırlandığında, hcg 5000-10000 miu dozunda uygulanır (Rekombinant formu 250 microgram ). Gonadotropin stimulasyonuna iyi cevap veren hastalarda da midsiklus progesteron seviyeleri artabilir (Progesteronun midsiklusta yükselmesi >0.9-1.0 ng /ml, özellikle zayıf yanıt veren olgularda önemli). GnRH agonist ve eksojen gonadotropinin ardışık uygulanması ( kısa = flare protokol). Bu protokolde leuprolid asetat 1 mg / gün dozunda, siklusun 2-4. günlerinde uygulanır. Daha sonra doz 0.5 mg/ gün dozuna düşürülür. Siklusun 3. günü ise 150-450 IU gün dozunda gonadotropin stimulasyonuna başlanır. Kısa protokol varyasyonları: 19

1) Ultra - kısa protokol:3 gün agonist uygulamasıyla flare cevap alınır daha sonra agonistler kesilerek sadece gonadotropinlerle tedaviye devam edilir. Endojen gonadotropin baskılanması için yeterince uzun süre GnRH agonisti kullanılmadığı için prematür LH yükselmesi daha sık gözlenir. Bu protokol nadiren kullanılır, çünkü sonuçlar klasik kısa ve uzun protokole göre daha kötüdür. 2) OKS+ mikrodoz + GnRH agonist: 14-21 günlük OKS supresyonunu takiben mikrodoz olarak hazırlanmış leuprolid asetat, siklusun 1. günü, 40 microgr günde 2 kez olacak şekilde başlanır. Siklusun 1.gününden HCG gününe kadar uygulanır. Leuprolid tedavisinin 3.günü yüksek doz (300-450 IU/ gün) gonadotropin başlanır. Bu tedavi kısa protokole göre daha avantajlıdır.uygulanan GnRH agonist dozu düşük olduğundan ve OKS ile cevap verebilecek corpus luteum oluşması engellendiğinden serum progesteron ve androjen konsantrasyonlarında artış olmaz. Serum FSH değerinde dramatik artışlar izlenen, zayıf cevaplı olgular için iyi bir protokoldür. Siklus iptal oranı azalır, serum tepe E2 seviyesi, transfer oranı, klinik ve devam eden gebelik oranları artar. Yedi klinik çalışmayı içeren metaanalizde kısa ve uzun GnRH agonist tedavisinin benzer iptal ve gebelik oranlarının olduğu bildirilmiştir (44). Yirmiiki çalışmanın sistematik incelenmesinde ise uzun protokolle elde edilen gebelik oranlarının hafifçe yüksek olduğu bildirilmiştir (19). Aslında gebelik ve canlı doğum oranları düşük gibi görünse de flare protokolü folliküler cevabı geliştirir ve siklus iptal oranını azaltır. Dezavantajı, mensturasyonun OKS ile kontrol edilmediği hastalarda, hastayı sık sık kontrole çağırma gerekliliğidir. Flare protokolüyle, corpus luteumun geç kurtarılmasına bağlı serum progesteron ve androjen seviyeleri artmaktadır. Bu durum, oosit kalitesi, fertilizasyon ve gebelik üzerine ters etki göstermektedir. F) Eksojen gonadotropin + antagonist: GnRH agonistleri reseptör down regulasyonu ile gonadotropların GnRH a karşı desensitize olmasını sağlar böylece gonadotropin sekresyonu önce stimule sonra inhibe olur. Antagonistler ise GnRH reseptorlerini doza bağlı kompetetif şekilde bloke eder, flare etki yaratmaz ve gonadotropinleri suprese eder (66). Antagonistlerin agonistlere göre avantajları çoktur: -Tedavi süresi agonistlere oranla daha azdır. -Kullanılmasındaki amaç LH yükselmesini engellemek olduğundan ve etkisini hemen gösterdiğinden, antagonist tedavisi foliküler gelişimin geç dönemine kadar ertelenebilir (gonadotropin tedavisinin 5-7 gününden sonraya kadar).hatta E2 seviyeleri yükseldikten 20

sonra bile uygulanabilir. Böylece GnRH agonist tedavisi ile gözlenen östrojen eksikliğine bağlı semptomlar görülmez (67). -Agonistlerin, gonadotropin stimulasyonuna karşı overyan cevabı suprese eden etkileri de olmayacağından, kullanılan gonadotropin dozu ve süresi azalır. Dolayısıyla standart uzun protokolden fayda görmeyen zayıf cevaplı olgularda antagonist tedavisi fayda sağlar. -Agonistlerin flare etkisi olmayacağından folikül kisti oluşmaz. -OHSS riski, agonistlerden daha azdır (67-70). Dezavantajları: - Hasta uyumunun çok iyi olması gerekmektedir. - Antagonistler, endojen gonadotropin sekresyonunu agonistlerden daha iyi baskılar. Bu nedenle agonistlerle sağlanan ve folikülogenez için az da olsa gereken LH konsantrasyonları antagonistler ile sağlanamaz. - Serum E2 seviyeleri azalır ya da plato yapar (71-73). - Foliküler büyüme etkilenmemiş görünse de, düşük doz hmg gerekebilir (75 IU). - Gebelik oranları GnRH agonistlerinin kullanıldığı uzun protokollere oranla biraz daha düşüktür. Çünkü GnRH antagonistleri folikülogenezde rol oynayan hücrelerin mitotik programlanmasına, blastomer oluşumuna ve endometrial gelişim üzerine etkilidir. Ganirelix ve cetrorelix klinik kullanımda olan GnRH antagonistleridir. Prematür LH yükselmesini önleyen minimum doz 0.25mg/gün dür. Subkutan olarak uygulanır (74,75). Tedavi, gonadotropin stimulasyonunun 5-6. gününden sonra başlar (sabit protokol- bu protokolle agonistler kadar kuvvetli şekilde LH yükselmesi önlenebilir) ya da hastanın cevabına göre düzenlenir (esnek protokol-önde giden folikül 13-14 mm olduğunda tedaviye başlanır- bu protokol overyan stimulasyonu kolaylaştırır)(107,108). Tedavi kişiselleştirildiğinde, kullanılan total gonadotropin dozu daha az olup, sonuçlar daha başarılı olmaktadır. Esnek rejimin uygulandığı bir çalışmada elde edilen oosit sayısının ve klinik başarının arttığı bildirilmiştir ancak çalışmanın gücü kesin sonuçları ortaya koymak açısından yeterli bulunmamıştır (76). Daha sonra sabit ve esnek protokolün kıyaslandığı bir çalışmada (PCOS ve zayıf yanıtlı hastaların dahil edilmediği bir çalışma) elde edilen total oosit sayıları, kullanılan total gonadotropin dozu ve uygulama süresi, embryo kalitesi, fertilizasyon oranları ve klinik gebelik oranları açısından anlamlı bir farklılık bulunmamıştır 21

ancak istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmese de klinik gebelik oranları esnek protokolde daha azdır (78). Bu çalışmada E2 seviyeleri ( antagonist başlama günü, antagonistin 3. günü, antagonist tedavisinin son günü ) gebelik oranı yüksek olan sabit protokol uygulanan hastalarda, daha yüksek bulunmuştur. Daha önce Kolibianakis ve arkadaşları tarafından yapılan başka bir çalışmada da (79), stimulasyonun 6. günü 15 mmlik follikül olmaması nedeniyle daha geç dönemde antagonist başlanan hastalarda klinik gebelik oranlarının sabit protokole göre azaldığı ( %31.1 / %24.1) bildirilmiştir. Bu hastaların endokrin profili incelendiğinde ise E2 ve LH seviyelerinin, 6.günde >15 mmlik follikülü olan hastalara göre daha artmış olduğu ve bu E2/LH artışının endometrium üzerine olumsuz etkileri nedeniyle gebelik oranlarını azalttığı bildirilmiştir.bu iki çalışma birlikte değerlendirildiğinde E2 seviyesinin klinik gebelik oranları üzerine etkisi belirsizdir. Bu çelişkiler sürerken son yıllarda yapılan bir çalışmada, daha önce yapılan üç çalışmanın da verileri toplanmış, 224 esnek protokol hastasının klinik gebelik oranları 218 sabit protokol vakasıyla kıyaslanmıştır. ( 78,79,80) Kesin sonuca varmak için yeterli hasta sayısına ulaşılmasa da, bu analiz ile de antagonist uygulanmasına geç başlanmasının, özellikle ovaryen cevabı iyi olan hastalarda gebelik sonuçlarını olumsuz etkilediği bildirilmiştir. Yine son yıllarda yapılan başka bir çalışmada da gerek sabit gerekse esnek rejimlerle antagonist tedavisine geç başlanmış olduğu ve bu süre zarfında erken folliküler fazda LH seviyelerinin suprese edilemediği, E2 seviyelerinin arttığı, bunun da reprodüktif sonucu olumsuz etkilediği düşünülerek, antagonistlerin siklusun 1. günü başlanması planlanmıştır (zayıf yanıtlı olgular ve PCOS hastalar bu çalışmaya dahil edilmemiştir). Bu uygulamayla erken folliküler dönemden itibaren, agonistlerde olduğu gibi endojen gonadotropin supresyonu sağlanmıştır. Erken folliküler dönemde LH seviyelerinin düşük kalması sağlanarak, hangi yolla olduğu kanıtlanamamış olsa da LH seviyelerinin yüksekliğinin gebelik üzerindeki olumsuz etkilerinden, korunulmuştur.ancak bu çalışmada da hasta sayısı açısından yetersizdir. Bu uygulamanın, özellikle, folliküler faz boyunca LH seviyesi yüksek olan PCOS hastalarına faydalı olacağı düşünülmektedir(81). Multiple-doz antagonist uygulamasına diğer bir alternatif ise tek ve yüksek doz cetrorelix uygulamasıdır (3 mg). Bu, LH pikini 96 saat süresince engeller. Stimulasyonun 6-7. gününde verildiğinde HCG uygulama günü kurtarılmış olur (%75-90 hastada). Geriye kalan hastalarda, günlük antagonist (0.25 mg/gün) uygulanması gerekir.hcg uygulandığı gün tedavi sona erdirilir (82-84). Tek doz uygulaması da önde giden folikül 13-14 mm e varınca yapılır. 22

Antagonist tedavisi ile standard uzun protokolun kıyaslandığı yeni çalışmalarda benzer gebelik oranları izlenmiştir (85-88). Ancak 5 çalışmanın meta analizinde antagonist tedavisinde, klinik gebelik oranlarının, aynı kalitede embryo transferine rağmen % 5 daha az olduğu bildirilmiştir.(89). Ayrıca antagonist tedavisiyle gonadotropin total doz ve süresinin, tepe E2 seviyesinin, folikül ve oosit sayılarının bu tedavide daha az olduğu bildirilmektedir. Antagonist tedavisinde daha yüksek doz gonadotropin uygulaması ile folikül ve oosit sayıları arttırılabilir (90). 23

MATERYAL METOD Bu çalışma YÜT de ovulasyon indüksiyonunda uzun protokolde iki ayrı Gonadotropin; folikül uyarıcı hormon ve yüksek derecede saflaştırılmış human menopoz gonadotropinin karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır. Çalışmamıza 01.06.2007-30.12.2007 tarihleri arasında Zeynep Kamil kadın ve çocuk hastalıkları eğitim ve araştırma hastanesi tüp bebek merkezine başvuran, çalışmaya dahil edilme kriterlerini sağlayan 87 hastanın verileri kullanıldı. Çalışmamız hastanemiz EPK Kurulu tarafından onaylandı. Belirlenen kriterlere göre seçilen, ovulasyon indüksiyonu için r-fsh ve / veya hphmg kullanarak uzun protokol agonist tedavi protokolleri uygulanmış; IVF yöntemi ile ovum fertilizasyonu sağlanmış ve elde edilen embriyolarla transfer yapılmış hastalarda uygulanan protokollerin, retrospektif olarak etkinlik karşılaştırmasını yapmak amaçlanmıştır. a) Çalışmaya alınma kriterleri IVF ile tedavi endikasyonu Yaş 20, 40 VKİ 18, 29 Primer ya da sekonder infertilite Düzenli menstruel siklusa sahip hastalar (25-32 gün) Basal FSH <13 TSH ve prolaktin değerleri normal sınırlarda b)çalışmaya dahil edilmeme kriterleri Polikistik over sendromu, evre 4/5 endometriozis, ICSI gerektircek kadar ciddi erkek faktör Klinik olarak anlamlı sistemik veya endokrin hastalığın olması Daha önce 3 den fazla başarısız YÜT uygulaması Önceki IVF uygulamalarınsa ciddi over hiperstimülasyonu sendromu hikayesi histerosalpingografi ya da ofis histeroskopi ile endometrial kavitenin değerlendirilmesi sonucunda polip, submükoz myom, septum uteri gibi yer kaplayan lezyon tespit edilmesi 24

c)siklus iptali için kriterler Başarısız fertilizasyon Ovulasyon induksiyonunu sonucu >18 mm üzerinde folikül olmaması Östrojen seviyesinde düşüş: iki kontrol günü arasında %50 den fazla düşüş Muhtemel OHSS gelişimi: Stimulasyonun 8. gününde 15 veya daha fazla sayıda intermediate folikül (12-16 mm) ya da 10. gün veya daha sonra, 20 veya daha fazla sayıda büyük folikül (16-20 mm) oluşumu ve/veya östrodiol konsantrasyonu 3000 pg/ml olma durumu. Hastaların değerlendirilmesi Seçilen hastaların ilk muayenelerinde kimlik ve yaş tespiti yapıldı, obstetrik ve jinekolojik özgeçmişleri, menstruel siklus düzenleri sorgulandı. Fizik muayenelerinde kan basıncı, boy, ağırlık ve VKİ ( ağırlık / boy² ) hesaplandı. Sekonder seks karakter gelişimi değerlendirildi. Rutin pelvik muayeneleri yapıldı. Tedavi öncesinde aşağıdaki laboratuar değerlerine bakıldı. Açlık kan şekeri, üre, SGOT, SGPT (12 saatlik açlık süresini takiben, 10 ml venöz kan örneklemesi yapılarak, Spinreact, Santa Coloma, Espana kitleriyle Roche Cobas Mira-S otoanalizatöründe) Tiroid fonksiyon testleri (Roche diagnostic, Achen, Almanya kitleri ile Roche E 170 cihazı ile) Erken foliküler fazda (2-3. gün) ise; bazal USG yapıldı ve uterus boyutları, endometrium kalınlığı, over boyutları, folikül sayısı ve çapları ölçüldü. Bunun için GE Medikal ( Logic alfa 200 GE Medical A/S Milwaukee, Amerika Birleşik devletleri) marka ultrasonografi cihazı ve 6,5 MHz lik vajinal prob kullanıldı. Bazal (3. gün) FSH, LH, E2, Prolaktin (Elecsys, Meinheim, Almanya kitleriyle Roche E 170 cihazı ile ) değerleri ölçüldü. Tedavi protokolleri Çalışmamıza alınan hastaların 44 üne rec- FSH ile, 43 üne hp-hmg ile agonist uzun protokol uygulandı. Over stimulasyonu menstrual siklusun 3. gününde başlandı. Stimulasyonda r-fsh [(Puregon; Organon, Hollanda) ya da (Gonal-F; Serono, italya)] ve/veya hp-hmg (Menopur, ferring, isveç) kullanıldı. Başlangıç dozu belirlenirken her bir olgu için tahmini over cevabı göz önüne alındı. Buna göre ortalama 300 IU ile başlayan 25

dozlarla sabah ve/veya akşam sc enjeksiyonlar karın bölgesine hastanın kendisi tarafından uygulandı. Stimulasyonun 6-7. gününden itibaren USG ile folikül sayıboyutu ve serum östrodiol ölçümleri ile değerlendirilen over cevabına göre yeni doz ayarlaması yapıldı ve stimulasyon hcg gününe dek devam etti. Her iki grupta da oosit matürasyonu için hcg uygulama kriteri aynıydı. Önde giden folikül 18 mm olduğunda veya foliküllerden ikisi 17 mm olduğunda üriner hcg 10000 IU (Pregnyl amp, Organon, Türkiye) veya r-hcg 250μgr (Ovitrelle, Serono, İtalya) ile ovulasyon tetiklemesi yapıldı. Oosit toplama işlemi hcg uygulamasından 35-36 saat sonra gerçekleştirildi. Oosit toplama işlemi sırasında 14 mm ve üzerinde olan tüm folikülller aspire edildi. Fertilizasyon ve embriyo kalitesi kliniğimizde çalışan uzman embriyolog tarafından 20. saat, 28. saat, 44. saat ve 68. saatte mikroskopla değerlendirildi. Embriyo kalitesini değerlendirmek hücre sayısı ve emriyo morfolojisini belirleyen 5 parametreden; fragmantasyon derecesi, fragmanların lokasyonu, blastomerlerin birbirine benzerliği, multinukleasyon ve sitoplazmik görünüm, oluşmaktadır. En yüksek kaliteli embriyo (tip A) 2. günde 4-5 hücreli veya 3. günde > 7 hücreli olmasının yanında eşit büyüklükteki blastomerlerde oluşan fragmantasyonun % 20 den daha az olduğu, mültinukleasyonun olmadığı embriyolar olarak tanımlanmıştır. IVF standart prosedürü uygulanarak oosit toplanmasından 3 gün sonra skorlanan embriyolardan tercihen tip A iyi kalitede olanlarından 1-3 adet uterin kaviteye transfer edildi (52). Tüm hastalara luteal destek oosit toplanmasından sonraki sabah crinone jel %8 ( Progesteron %8, Serono, italya ) ve/veya 3 günde bir 1500 IU hcg intramusküler olarak (Pregynl 1500 IU amp,organon,hollanda) ile sağlandı. Gebelik oluştuğu taktirde vajinal progesteron desteği 8-12. gestasyonel haftaya dek devam edildi. Embriyo transferini takiben serum beta-hcg pozitifliği kimyasal gebelik, transferden 5-6 hafta sonra ultrasonografi ile fetal kalp atımı olan intrauterin gestasyonel kese izlenmesi klinik gebelik, transferi takiben 10-11. hafta sonunda canlı en az bir fetüsün olması devam eden gebelik olarak kabul edildi. Sonucu etkileyebilecek faktörler: İnfertilite nedeni, kadın yaşı, BMI, infertilite nedeni, infertilite süresi, transfer edilen embriyo sayısı, antral folikül sayısı 26

Gruplar arasında karşılaştırılacak etkinlik parametreleri: a) Birincil sonuçlar: Klinik gebelik oranı, devam eden gebelik oranı b) İkincil sonuçlar: İndüksiyon süresi, kullanılan gonadotropin dozu, günlük ortalama gonadotropin dozu, GnRH agonist kullanım süresi, hcg günü östradiol düzeyi, endometrial durum, elde edilen oosit sayısı, Matür oosit sayısı ve oranı, fertilizasyon oranı, embriyo kalitesi. İstatistiksel İncelemeler Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 15.0 programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma, frekans) yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında normal dağılım gösteren parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında Student t testi; normal dağılım göstermeyen parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında Mann Whitney U test kullanıldı. Normal dağılım gösteren parametreler arasındaki ilişkinin incelenmesinde Pearson Korelasyon testi; normal dağılım göstermeyen parametreler arasındaki ilişkinin incelenmesinde ise Spearman s rho testi kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında Ki-Kare testi ve Fisher s Exact Ki- Kare testi kullanıldı. Sonuçlar % 95 lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi. 27

BULGULAR Çalışma 01.06.2007-30.12.2007 tarihleri arasında Zeynep Kamil kadın ve çocuk hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi tüp bebek merkezinde yaşları 20 ile 40 arasında değişmekte olan, toplam 87 olgu üzerinde yapılmıştır. Olguların ortalama yaşı 33.67±4.60 tır. Olgular rec-fsh (n=44) ve hp-hmg (n=43) olmak üzere iki grup altında incelenmiştir. Tablo 1: Gruplara Göre İnfertilite Tipi ve İnfertilite Sebebi Dağılımı rec-fsh n (%) hp-hmg n (%) İnfertilite Tipi İnfertilite Sebebi Primer 39 (%88,6) 40 (%93,0) Sekonder 5 (%11,4) 3 (%7,0) Yas 9 (%20,5) 9 (%20,9) Tubal faktör 9 (%20,5) 13 (%30,2) Hafif erkek 6 (%13,6) 7 (%16,3) Cinsel disfonksiyon 0 (%0,0) 1 (%2,3) Yaş+Tubal faktör 1 (%2,3) 1 (%2,3) Açıklanamayan 17 (%38,6) 12 (%27,9) Arcuate uterus 1 (%2,3) 0 (%0,0) Diğer 1 (%2,3) 0 (%0,0) Rec-FSH grubundaki olguların %88.6 sının infertilite tipi primer iken; %11.4 ünün ki sekonderdir. hp-hmg grubundaki olguların %93 ünün infertilite tipi primer iken; %7 sinin ki sekonderdir. 28

İnfertilite Tipi 100% %11.4 7% 80% 60% %88.6 93% 40% 20% 0% rec-fsh hp-hmg Primer Sekonder Şekil 1: Gruplara Göre İnfertilite Tipi Dağılımı Rec-FSH grubundaki infertilite sebeplerinin dağılımına bakıldığında %38.6 sının infertilite sebebi açıklanamayan sebepken; %20.5 inin ki yaş, %20.5 inin ki tubal faktör, %13.6 sının ki hafif erkek ve 1 er (%2.3) olguda yaş+tubal faktör, arcuate uterus ve diğerdir. rec-fsh grubunda infertilite sebebi Açıklanamayan 38,6% Arcuate uterus 2,3% Diğer 2,3% Yas 20,5% Yaş+Tubal faktör 2,3% Hafif erkek 13,6% Tubal faktör 20,5% Şekil 2: rec-fsh Grubunda İnfertilite Sebeplerinin Dağılımı 29