Kur an-ı Kerim de Müşâkele Sanatı

Benzer belgeler
Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

MÜNAFIKLARIN VASIFLARI MÜNAFIKLARIN VASIFLARI. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a)

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

Îman, Küfür ve Tekfir 2

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız.

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

141. SOHBET. Nifak bir hastalıktır.

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

ALLAH YOLUNDA CİHAD1

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

144. SOHBET ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL

ه: د ع ل ض ب او ت ن ل ه ب م ذ ت خ أ إن ا م م كي ف ت ر ك ت د ق ي فإ ن يت للا س ن و با ك ت

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

Yarışıyorlarkoşuyorlar

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

(Tanımı ve Dayanağı)

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

ON EMİR الوصايا لعرش

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.

Zekatın Fazileti Gönderen Kadir Hatipoglu - Haziran :57:10

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

EV SOHBETLERİ AT. Ders : 6 Konu : Kitaplara İman. a) Kitaplara Topyekün İman

1 Bahattin Akbaş, Din işleri Yüksek Kurulu Uzmanı 2 İbn Manzur, Lisanu'l- Arab, Xlll/115 3 Kasas, 28/77. 4 İbrahim, 14/34. 5 İsrâ, 17/70.

تلقني أصول العقيدة العامة

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet

İSLAM HUKUKUNDA CEZA CEZALAR

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

DÖRT KAİDE القواعد األربعة DÖRT KAİDE. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a)

EV SOHBETLERİ 133. SOHBET SOHBET HUZUR İSTİYOR MUYUZ?

Bazı Âyetlerin Anlamları ile İlgili Mülahazalar

tyayin.com fb.com/tkitap

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

Kar veya yağmur sebebiyle Cuma namazını terk etmenin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM

93. SOHBET Kur an ın ve Sünnetin Işığında Zengin ve Fakirin İmtihanı

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

YEMEN AHALİSİNE MEKTUP YEMEN AHALİSİNE MEKTUP. Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a)

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri

KUR ÂN I KERİM DE A RÂF VE A RÂF HALKI

IGMG EV SOHBETLERİ DERSLERİ

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

İzzet (Üstünlük) Tamamıyla Allah ındır Cumartesi, 06 Mayıs :07

TEVHİD KELİMESİ: İSLAMLA KÜFÜR ARASINDAKİ ALAMET-İ FARİKA. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a) www. almuwahhid.com

و ال ت ق ول وا ل م ن ي ق ت ل ف ي س بيل الل ه أ م و ات ب ل أ ح ي اء و ل ك ن ال ت ش ع ر ون

101. SOHBET Kur an da Hz. Lût (as) ve Kıssası LÛT (AS) KİMDİR?

IGMG Ev Sohbeti AT. Ders : 5 Konu: DERS MELEKLERE İMAN

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri

Transkript:

ARAŞTIRMA VE İNCELEME RESEARCH Kur an-ı Kerim de Müşâkele Sanatı The Art of Mushakala in the Holy Qur'an Mehmet SOYSALDI a a Tefsir AD, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Elazığ Geliş Tarihi/Received: 12.02.2017 Kabul Tarihi/Accepted: 06.03.2017 Yazışma Adresi/Correspondence: Mehmet SOYSALDI Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tefsir AD, Elazığ, TÜRKİYE/TURKEY msoysaldi@hotmail.com ÖZET İnsanlığın hidayeti için gönderilmiş olan Kur an, muciz bir kitaptır. Yani insanlara getirmiş olduğu evrensel kurtuluş ilkelerini açıklarken bütün edebi sanatları en güzel bir tarzda kullanmıştır. Kur an ın kullandığı edebi sanatlardan biri de müşâkele sanatıdır. Ayetlerde Allah a isnat edilerek kullanılan Mekr, keyd, hud a, istihza, suhriye gibi bazı lafızlar mevcuttur. Bu lafızların hakiki manada Allah a nispet edilmesi dinen ve aklen mahzurludur. Bu ayetleri müşâkele sanatını esas alarak yorumlamak gerekmektedir. İşte bu makalede müşâkele sanatı ayetlerden örnekler verilerek açıklanmaktadır. Nitekim bu sanat kullanılarak birçok müşkil ve müteşâbih ayetlerin doğru anlaşılmasına vesile olmuştur. Anahtar Kelimeler: Muciz; müşâkele; müşkil; müteşabih; yorum ABSTRACT The Qur'an, sent for the guidance of mankind, is a miraculous book. In other words, the Qur an is used all the literary arts in the most beautiful way while explaining the principles of universal salvation presented to humans. One of the literary arts used by the Qur'an is the art of mushakala. There are some wordings such as "Mekr, keyd, hud a, istihza, suhriye" in the verses that are used by being attributed to Allah. It is not rightly and mentally correct that these words are attributed to Allah in the real sense. These verses need to be interpreted based on the art of mushakala. In this article the art of mushakele is explained by giving examples from the verses. As a matter of fact, this art has been conduced to be understood correctly many muskil and mutasabih verses. Key Words: Muciz; mushakala; muskil; mutasabih; comments :1-11 Copyright 2017 by İslâmî Araştırmalar Kur an-ı Kerim, insanlığın hidayet ve kurtuluşunu hedefleyen ilahî bir kitaptır. Bu hedefini gerçekleştirmek için insanlığa evrensel ilkeler getirmiştir. Bu ilkeleri ise muciz bir üslupla sunmuştur. Yani Kur an hem lafız hem de mana olarak muciz bir kitaptır. Hak ve hakikati sunarken hakikat, mecaz, kinaye, teşbih, istiare, cinas ve iltifat gibi bütün belagat inceliklerini kullanmıştır. Kur an-ı Kerim in kullandığı belagî inceliklerden biri de müşâkele sanatıdır. İşte bu makalede Kur an ın bu sanatı nasıl kullandığını örneklerle açıklamaya çalışacağız. 1

1. MÜŞÂKELE KELİMESİNİN SÖZLÜK ANLAMI Arapça benzer, şekil, misil anlamlarına gelen ( ) şekl kökünden ( ) müfaale kalıbına aktarılarak ( ) müşakale şekline gelmiş olan kelime, bir mastar olup iki şeyin şekil olarak birbiriyle benzeşmesi ve uyum içinde olması anlamına gelmektedir. 1 Buna göre müşâkele kelimesi sözlükte; iki şeyin şekil ve biçim olarak birbirine benzemesi demektir. 2. MÜŞÂKELE KELİMESİNİN ISTILAHİ ANLAMI Müşâkele ıstılahi olarak, Bir şeyi, başkasının sohbetinde vaki olduğu için onun lafzıyla zikretmek şeklinde tanımlanmaktadır. 2 Yani aynı bağlamda geçen birbirine benzeyen iki lafzın birincisinin hakiki manada, diğerinin ise farklı bir manada kullanılmasıdır. 3 3. ARAP DİLİ BELAGATİNDE MÜŞÂKELE SANATI Edebi sanatlardan biri olan müşâkele, Arap dili belagatinin bedi kısmında incelenen bir sanattır. Kullanıldığı cümleye lafzî ve manevî bir zenginlik katmaktadır. Müşâkele sanatı, Arap cahiliye döneminden itibaren Arap Edebiyatında kullanılagelmiştir. Bu edebi sanatın Kur an da ve hadislerde de sık sık kullanıldığını görmekteyiz. Müşâkele sanatını ilk kullanan müfessir ez-zemahşerî (ö. 538/1144) olmasına rağmen Arap belagatında bir ekol olan Sekkakî (ö. 626/1229) ile kavramsal olarak manası kesinleşmiştir. 4 Sekkakî, Miftahu l-ulum adlı eserinde müşâkeleyi Bir şeyi, başkasının sohbetinde vaki olduğu için onun lafzıyla zikretmek şeklinde tarif etmiştir. 5 Sekkakî den sonra müşâkele sanatı çeşitli belagat âlimleri tarafından farklı şekillerde de tarif edilmiştir. Mesela, Kazvinî (ö. 1338), müşâkele yi Sohbetinde tahkiki veya takdiri olarak geçtiği için, bir şeyi gayrın lafzıyla zikretmek şeklinde tarif etmektedir. 6 Ahmed Cevdet Paşa (ö. 1895) ise, müşâkeleyi; Bir şeyi sohbetinde bulunduğu bir şeyin ismiyle zikretmektir. şeklinde tarif etmektedir. 7 Belagat ilminde müşâkele iki çeşittir. Birincisi müşâkele-i tahkîkıyyedir. Yani, aynı ibare içinde iki benzer lafzın geçmesi, birincinin hakiki manada, ikincinin ise farklı bir manada kullanılmasıdır. Buna şairin şu beytini örnek olarak verebiliriz: ا ا ح ( ) * ' ط & # % ا ط # ا "! و 1 İbn Manzur. Lisanu l-arab. Beyrut; trs. şekele mad.; İsfehani R. Müfredatu Elfazı l-kur an. Thk: Safvan A. Beyrut; ed-daru ş-şamiye. 1992. s. 462; Firuzabadî M. el-kamusu l-muhit. Beyrut; 1407/1987. şekele mad.; İbn Faris. Mucemu Makayisi l-luga. Kahire; Daru İhyai l-kütübi l-arabiyye. 1266. şekele mad. 2 el-haşimî A. Cevahiru l-belaga fi l-meanî ve l-beyan ve l-bed. İstanbul; Kahraman Yay. 1984. s. 375. 3 Yerinde A. Dil ve Belagat Yönünden Ebu s-suud Efendinin Tefsiri İrşadu Akli s-selim ila Mezaya l-kitabi l-kerim. Usul İslam Araştırmaları Dergisi. 26. Sayı. 2016. s.257-258; Durmuş İ. Müşakele mad. DİA, İstanbul; 2006. XXXII, 154: Coşkun M. Sözün Büyüsü Edebi Sanatlar. İstanbul; Dergah Yay. 2010. s. 260. 4 Yerinde. agm. s. 251. 5 Sekkakî Ebu Yakub. Miftahu l-ulum. Thk: Abdulhamid el-hindavî. Beyrut; 1420/2000. s. 533-534; Yerinde A. agm. s.251; Eliaçık M. Bazı Belagat Kitaplarında Müşakele Sanatının Tanım ve Tasnifi. Kırklareli Üniv. Sosyal Bilimler Dergisi. (KUSBD). 3(2). 2013. s. 8. 6 Kazvinî C. el-îzâh Fî Ulûmi l-belâga. Beyrut; Daru İhyai l-ulum. 1998. I, 327; Eliaçık. agm. s. 8. 7 Ahmed Cevdet Paşa. Belâgat-ı Osmaniyye. İstanbul; Şirket-i Murettibiye Matbaası. 1323. s. 146; Eliaçık. agm. s. 12-13; Ayrıca bu konudaki diğer tarifler için bkz. Eliaçık. agm. s. 9-14. 2

"Bize bir şey teklif et ki sana onu güzelce pişirelim, dediler. Ben de bana bir cübbe ile bir gömlek pişirin, dedim." Bu beyitte şair, - + ا fiili yerine # ا ا ط fiilini müşâkele olarak kullanmıştır. Yani Pişirmek fiili ilk cümlede, kendisine uygun düşen bir nesne için hakiki anlamıyla kullanılmış, ikinci cümlede ise kendisine uygun düşmeyen bir anlamda tekrarlanmıştır. 8 Buna ayetten bir örnek olarak م ث ل ه ا س ي ي ة و ج ز اء س ي ي ة, Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). 9 ayetini verebiliriz. Bu ayette lafız olarak aynı olan س ي ي ة kelimesi iki defa geçmektedir. Birinci س ي ي ة kelimesi hakiki olarak kötülük anlamında kullanılmıştır. İkinci س ي ي ة kelimesi ise yapılan o kötülüğün dengi olan bir ceza anlamında kullanılmıştır. İşte burada müşâkele sanatı vardır. 10 Müşâkelenin ikinci çeşidi ise, müşâkele-i takdîriyyedir ki, söz içinde müşâkele lafzının geçmesi ancak ona eşlik eden lafzın geçmemesidir. Bu çeşit müşâkeleye Ebu Temmâm ın şu beytini örnek olarak verebiliriz: 7 أ 45 ء 12 ب. / أ* " %4< ا(ر ا 4 :ل 8 bu beyitte geçen ت kelimesi yaptım/bina ettim an- kelimesine ا 4 :ل seçtim anlamında ve ا ر ت / ا ت değil, lamında (> 4 ء) tâbi olarak müşâkele şeklinde gelmiştir. 11 Bu çeşit müşâkeleye Bakara Suresi 138. ayeti örnek olarak verebiliriz: Rivayete göre Hristiyanlar çocuklarını sarı renkli bir suya batırarak ص ب غ ة الل ه و م ن أ ح س ن م ن الل ه ص ب غ ة ص ب غ ة vaftiz ederlermiş, bu tarihi olaya telmihte bulunarak o olaya işaret edilerek (boya) anlamına gelen kelimesi kullanılmıştır. Böylece asıl arınmanın ancak imanla olabileceğine işaret edilmiştir. 12 Müşâkelenin her iki türü için de gerek Arap edebiyatından gerekse Kur an ve Sünnetten daha farklı örnekler getirmek mümkündür. Ancak biz burada bu kadarla yetinmek istiyoruz. İleri kısımda Kur an dan örnekler getirmek suretiyle konuyu daha geniş olarak açıklamaya çalışacağız. 4. KUR AN-I KERİM DE MÜŞÂKELE SANATININ KULLANILMASI Kur an-ı Kerim, Arap grameri için önemli bir kaynak olarak kabul edildiği gibi Arap dili belagati için de önemli bir kaynaktır. Zira Kur an ayetlerinde birçok edebi sanatın kullanıldığını görmekteyiz. Kur an, hak ve hakikati insanlara açıklarken hakikat, mecaz, teşbih, istiare, tıbak, gibi birçok edebi sanatı kullanmıştır. Böylece insanlara hakk ve hakikati daha güzel ve mükemmel bir üslupla sunmuştur. Kur an ın kullandığı edebi sanatlardan biri de müşâkele sanatıdır. Kur an ayetlerinde Yüce Allah a isnat edilerek kullanılan Mekr, keyd, hud a, istihza, suhriye gibi bazı lafızlar mevcuttur. Bu lafızları hakiki manasında anlayıp Allah a nispet ederek açıklamak mümkün değildir. Dolayısıyla bu lafızların şekil olarak aynı olmasına rağmen hakiki manalarından farklı olarak yorumlanması gerekmektedir. Nitekim Zemahşerî, Beydâvî ve Ebu s-suud gibi birçok büyük müfessirin bu lafızları müşâkele sanatına uygun olarak tefsir ettiklerini görmekteyiz. Ayetlerde geçen bazı lafızlar, 8 Çoşkun. age. s. 260. 9 Eş-Şura 42/40. 10 el-esmer R. Ulumu l-belaga. Beyrut; Daru l-ciyl. 2005. s. 122. 11 Durmuş. agm. XXXII, 154. 12 Suyutî C. ed-durrü l-mensur fi Tefsiri bi l-me sur. Thk: Abdullah Abdulmuhsin et-türkî. Kahire; 1424/2003. I, 729; Yerinde. agm. s. 252. 3

müşâkele sanatına uygun olarak yorumlanmak suretiyle birçok müşkil ve müteşâbih ayetlerin doğru anlaşılmasına vesile olmuştur. Burada müşâkele sanatının kullanıldığı ayetleri teker teker ele alıp açıklamak istiyoruz. Örnek 1: ق ال وا إ ن ا م ع ك م إ ن م ا ن ح ن م س ت ه ز ي ون الل ه ي س ت ه ز ئ ب ه م و ي م د ه م ف ي ط غ ي ان ه م ي ع م ه و ن Bu ayet-i kerimede Yüce Allah, münafıkların ikiyüzlü insanlar olduğunu şu sözleriyle açıklamaktadır: Onlar, küfür ve nifakta ileri giden kendi reisleriyle karşılaştıkları zaman biz sizinle beraberiz, biz inananlarla alay ediyoruz derler. Allah ise onları cezalandırmak için onlara mühlet verir ve onlarla alay eder. Ayette istihza lafzı iki defa geçmektedir. Birincisi münafıklar için alay etmek anlamında hakiki manada kullanılmıştır. İkincisi ise Allah için kullanılmıştır. Allah a nispet edilen istihza lafzına alay etme anlamını vermek uygun olmaz. 13 İbn Kesir in dediği gibi buradaki ikinci istihza Allah ın onların alay etmelerine karşılık onları cezalandırması anlamındadır. 14 İşte buna bedi ilminde müşâkele denilmektedir ki, aynı ibarede geçen birinci lafız hakiki manada, ikinci lafız ise farklı manada kullanılmaktadır. Buna göre ayetin doğru meali şöyle olmalıdır: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler. Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. 15 Örnek 2: و ق ات ل وه م ح ت ى لا ت ك ون ف ت ن ة و ي ك ون الد ين ل ل ه ف ا ن ان ت ه و ا ف لا ع د و ان إ لا ع ل ى الظ ال م ي ن ف م ن اع ت د ى ع ل ي ك م ف اع ت د وا ع ل ي ه ب م ث ل م ا اع ت د ى ع ل ي ك م و ات ق وا الل ه و اع ل م وا أ ن الل ه م ع ال م ت ق ي ن Hicretin altıncı yılında Hz. Peygamber, Müslümanlarla birlikte umre yapmak maksadıyla Mekke ye doğru yola çıkmışlardı. Mekke yakınlarında Hudeybiye denilen yerde Mekke müşrikleri yollarını kestiler ve Mekke ye girmelerine izin vermediler. Orada Hz. Peygamber ve müşrikler arasında tarihi bir antlaşma yapılmıştır. O antlaşmaya göre; Müslümanlar o yıl Mekke ye girmeyecekler ancak gelecek yıl silahsız olarak gelip Mekke ye girip umre yapabileceklerdi. 16 Bu antlaşma maddeleri zahiren müşriklerin lehine, Müslümanların aleyhine gibi gözüküyordu. Ancak sonuç tamamen aksi olmuştur. Bu antlaşmayı bozan taraf müşrikler olmuştur. İşte Yüce Allah, bu ayetlerde zulmedip Müslümanlara saldıranlara karşı savaşmayı emrediyor. Ancak onlara karşı yapılacak saldırı sonucunda cezanın onların yaptığı zulme/haksızlığa denk bir ceza olması gerektiğini açıklamaktadır. Ebussuud, Bakara Suresi 193. ayetteki ع د و ان (düşmanlık) kelimesini müşâkele sanatına göre cezalandırma anlamında tefsir etmiştir. Burada illet (sebep) hüküm (ceza) yerine konulmuştur. Bakara Suresi 194. ayette geçen اع ت د ى (saldırma) kelimesini de yine müşâkele sanatına göre ceza anlamında tefsir edilmiştir. 17 13 Cassas Ebu Bekir. Ahkamu l-kur an. Beyrut; Daru l-kitabi l-arabî. Trs. I, 26. 14 İbn Kesir. Tefsiru l-kur ani l-azim. Beyrut; Daru l-marife. 1988. I, 54. 15 El-Bakara 2/14-15. 16 Zuhaylî V. et-tefsiru l-münir. Beyrut; Daru l-fikri l-muasır. 1991. II, 176. 17 Ebussuud. age., I, 361; Zuhaylî V. age., II, 175. 4

Buna göre ayetlerin Türkçe meallerini şöyle vermemiz uygun olur: Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet (küfürden ve savaşmaktan) vazgeçerlerse zalimlerden başkasına ceza yoktur Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın (onlara yaptıklarının misliyle cezalandırın). Allah'tan korkun ve bilin ki Allah muttakilerle beraberdir. 18 Örnek 3: و م ك ر وا و م ك ر الل ه و الل ه خ ي ر ال م اك ر ين Bu ayette anlatılan hakikat şöyledir: İsrail oğulları, Hz. İsa yı öldürmek için sinsi planlar yaparak, hile ve tuzak kurmuşlardı. Allah ise onların tuzağından Hz. İsa yı koruyarak, kendi katına yükseltip kurtardı ve içlerinden Hz. İsa ya benzeyen Yahuza adındaki birini yakalayıp öldürmeleri şeklinde onların o tuzaklarını geçersiz kıldı, boşa çıkardı. 19 İşte burada müşâkele sanatı kullanılmıştır. Yani aynı söz içerisinde iki lafız kullanılmış birincisi, م ك ر وا hile ve tuzak kurdular anlamında hakiki manada Yahudiler için kullanılmıştır. İkinci م ك ر lafzı ise, Allah hakkında onların hile ve tuzaklarını geçersiz kıldı ve cezalandırdı anlamında kullanılmıştır. 20 Buna göre ayetin doğru meali şöyle olmalıdır: Onlar (Yahudiler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, hile ve tuzakları bozup boşa çıkaranların en hayırlısıdır. 21 Örnek 4: إ ن ال م ن اف ق ين ي خ اد ع ون الل ه و ه و خ اد ع ه م Münafıklar, kalplerinde küfrü gizleyip iman etmiş gibi görünmek suretiyle Allah ı aldattıklarını zannediyorlar. Hâlbuki Allah ı aldatmak mümkün değildir. Her kim asla aldatılamayan Allah ı aldatmaya kalkışırsa, ancak kendisini aldatır. Çünkü aldatmak, ancak gizlilikleri bilemeyen kimseye karşı yapılabilir. Allah ise gizli açık her şeyi bilmektedir. Dolayısıyla gizlilikleri bilen Allah ı aldatmaya kalkışan ancak kendisini aldatmış olur. Bu aynı zamanda münafıkların Allah ı tanımadıklarını da göstermektedir. Çünkü onlar, Allah ı tanımış olsalardı, O nun asla aldatılamayacağını da bilirlerdi. Ayrıca Hasan ve bazı müfessirler tarafından bu ifadede bir hazf (söylenmemiş bir lafız)ın olduğu da ileri sürülmüştür. Buna göre ifadenin takdiri şöyle olur: Onlar, Rasûlullah (s.a.v) ı aldatmaya çalışırlar. Bu şekilde onların Allah ın Peygamberini aldatmaya çalışmaları, bizzat Allah ı kandırmaya çalışmak gibi değerlendirilmiştir. Çünkü Allah, onları peygamberine verdiği risalet aracılığıyla çağırmaktadır. Aynı şekilde mü minleri aldatmaya çalıştıkları vakit de Allah ı aldatmaya kalkışmış oluyorlar. 22 bu ibarede geçen Allah ın onları aldatması; onların, Allah ın peygamberleri ve dostlarını و ه و خ اد ع ه م aldatmak istemelerine karşı, Allah ın onları cezalandırması anlamındadır. 23 Burada خ اد ع ه م lafzı müşâkele 18 El-Bakara 2/193-194. 19 İbn Kesir. age., I, 374; Râzî F. Mefatihu l-gayb. I-XXX. Beyrut; Daru l-fikr. 1401-1981. VIII, 72; Sabûnî M. Safvetü t-tefasir. Beyrut; Daru l-kur ani l- Kerim. 1981. I, 205. 20 Râzî F. age., VIII, 73. 21 Al-i İmran 3/54. 22 Kurtubî. el-cami li Ahkami l-kur an. Beyrut; Daru İhyai t-türasi l-arabi. 1985. I, 195-196. 23 Kurtubî. age., V, 422. 5

babında kullanılmıştır. Yani birinci lafızla şekil olarak aynıdır. Ancak mana olarak farklıdır. Çünkü aldatma gibi fiiller, hakiki manada Allah a izafet edilemez. Allah, bu türlü vasıflardan münezzehtir. Buna göre ayetin doğru meali şöyle olmalıdır: Münafıklar Allah ı aldatmaya çalışırlar, Allah da onların hilelerine karşılık onları cezalandırır. 24 Örnek 5: و ا ذ ي م ك ر ب ك ال ذ ين ك ف ر وا ل ي ث ب ت وك أ و ي ق ت ل وك أ و ي خ ر ج وك و ي م ك ر ون و ي م ك ر الل ه و ال ل ه خ ي ر ال م اك ر ي ن Kâfirler, Hz. Peygamber ve onun İslam davasına karşı olumsuz bir tavır takınmışlar, daima ona kötülük ve eziyet etmeyi düşünmüşlerdi. Hatta bu hususta çeşitli hile ve tuzaklar kurmuşlardı. Mekke müşrikleri, Daru n-nedve denilen yerde toplanmışlar ve Hz. Peygamber aleyhine komplolar hazırlamışlardı. Sonunda Ebu Cehil in teklifi üzerine; her kabileden güçlü bir genç seçecekler, ellerindeki kılıçlarıyla Hz. Peygamber in bulunduğu eve baskın yapacaklar ve bir adamın vuruşu gibi ona hep birden saldırıp öldüreceklerdi. Böylece bütün kabileler onun kanından sorumlu olacaklar. Haşim oğulları da bütün Kureyş e karşı savaşamayacak böylece diyeti kabul edecekler ve onlar da bu şekilde Hz. Peygamber den kurtulacaklardı. 25 Yüce Allah, Cibril i göndererek onların kurdukları tuzağı Hz. Peygamber e haber vermiş ve ona Medine-i Münevvere ye hicret etmeyi emretmiştir. 26 İşte bu ayette Yüce Allah, kâfirlerin Hz. Peygamber e kurdukları hile ve tuzakları açıklamakta ve onlar, seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. buyurmaktadır. Allah, onların kurdukları tuzaklarını boşa çıkaracak ve onları rezil edecek bir tedbir alıyor. Şüphesiz ki, Allah ın tuzağı onlarınkinden daha etkili ve tesirlidir. Zira Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. Allah da tuzak kuruyor Burada müşâkele sanatı kullanılmıştır. 27 Zira mekr kâfirler için و ي م ك ر الل ه hakiki manada hile ve tuzak anlamında kullanılmıştır. Mekr kelimesinin Allah için hakiki manada kullanılması caiz değildir. Çünkü Allah hile ve tuzak kurmaktan münezzehtir. O halde burada mekr Allah için kullanıldığında manası; Allah, onların düşündükleri hile ve tuzakları boşa çıkarır ve onlara hak ettikleri cezayı verir anlamındadır. 28 Allah tuzak kuranlara karşılık verenlerin en hayırlısıdır sözünün manası şöyledir: Allah ın tuzağı, insanların kurduğu tuzaktan daha geçerli ve daha etkilidir. Çünkü Cenab-ı Hakk ın tedbiri hakkın zaferidir, bir adaletidir. Şüphesiz ki o, gerekli olanı yapar. 29 Ayetin doğru mealini şöyle ifade edebiliriz: Kâfirler, seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu (onların tuzaklarını boşa çıkarıyor ve onları cezalandırıyor). Allah, tuzak kuranlara karşı ceza verenlerin en hayırlısıdır. 30 Örnek 6: ن س وا الل ه ف ن س ي ه م 24 En-Nisa 4/142. 25 Beyzavî. age., I, 382; Sabûnî M. age., I, 502; Yazır M. Hak Dini Kur an Dili. İstanbul; Eser Neşriyat. 1979. IV, 2396. 26 Yazır M. age., IV, 2396. 27 Şevkânî M. Fethu l-kadir. Mısır; 1383/1964. II, 303. 28 Yazır M. age., IV, 2397; Zuhaylî V. age., IX, 303. 29 Zuhaylî, age., IX, 306. 30 El-Enfal 8/30. 6

Münafıklar, Allah ın emrini ve O na itaati sanki unutulmuş gibi terk ettiler. Allah da onları rahmetinden uzaklaştırdı. Çünkü onların fiillerinin karşılığı budur. Nitekim Yüce Allah, kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). 31 buyurmaktadır. 32 Nisyan fiilinin hakiki manada Allah a nispet edilmesi caiz değildir. Çünkü nisyan Allah hakkında muhaldir, mutlaka tevil edilmesi gerekir. Allah ın onları unutması iki şekilde tevil edilebilir. 33 Birincisi; onlar, Allah ın emrini terk ettiler. Böylece Allah adeta unutulan bir durumda oldu. Allah ise onları, mükâfat ve rahmetinden mahrum hale getirmek suretiyle adeta onları unutulmakla cezalandırdı. İkincisi ise; unutmak hatırlamanın zıddıdır. Münafıklar Allah a ibadeti terk etmek suretiyle O nu zikretmeyi terk edince, Allah da onları rahmet ve ihsanıyla zikretmeyi terk etmiştir. 34 Buna göre ayetin doğru meali şöyle verilebilir: Onlar (münafıklar, Allah a ibadet etmeyi ve O nu zikretmeyi terk ederek) Allah ı unuttular. Allah da (onlara rahmeti ve mükâfatıyla muamele etmeyi terk etmek suretiyle) onları unuttu. 35 Bu ayette nisyan lafzı iki defa zikredilmiştir. Münafıklara nispet edilen nisyan hakiki manada kullanılmıştır. Allah a nispet edilen ikinci nisyan lafzı ise farklı manada yani Allah ın onlara ceza vermesi şeklinde kullanılmıştır. Böylece burada da müşâkele sanatının kullanıldığını görmekteyiz. 36 Örnek 7: أ ل يم ف ي س خ ر ون م ن ه م س خ ر الل ه م ن ه م و ل ه م ع ذ اب Münafıklar, kalplerinde hastalık olan ve yapılan işlerin hakikatini anlamayan art niyetli kişilerdir. Bu ayette münafıkların kötü amellerinden biri daha açıklanmaktadır. Hz. Peygamber, Tebuk Seferi hazırlığı yaparken savaş giderlerinin karşılanması için Müslümanları bağışta bulunmaya çağırmıştı. Bu çağrı üzerine zengin Müslümanlar, isteyerek ve gönüllü olarak mallarından fazla fazla bağışta bulundular. Münafıklar, mallarından fazla fazla infakta bulunan zengin müminleri ayıpladıkları ve alay ettikleri gibi güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamayıp ta çok az bir mal tasadduk eden fakir müminlerle de alay etmişlerdi. Malından çok fazla miktarda tasadduk eden zengin müminlere onlar ancak riya ve gösteriş için tasadduk ediyorlar diyerek onlarla alay ettiler. İnfak edecek fazla bir şey bulamayıp ta çok az bir miktarda infakta bulunan fakir müminleri de; Allah ın bu kadar sadakaya ihtiyacı mı var? diyerek onları aşağılayarak alaya almışlardı. Onların bu yaptıkları alay sebebiyle, Allah da işledikleri bu günaha karşılık onları cezalandırmıştır. Cenâb-ı Hakk ın: م ن ه م س خ ر الل ه Allah da, onlarla alay etti. sözü, onların kötü amellerine ve müminlerle alay etmelerine karşılık müşâkele kabilindendir. Çünkü ceza, yapılan iş cinsindendir. Allah Teâlâ, onlardan müminlerin intikamını almak için, onlara alay ettikleri kimselerin muamelesini yapmıştır. Yüce Allah, münafıklara ahirette de acıklı, şiddetli bir azap hazırlamıştır. Çünkü ceza, yapılan iş cinsindendir. 37 31 Eş-Şura 42/40. 32 Zuhaylî V. age., X, 294, 296. 33 Râzî F. age., XVI, 129. 34 Râzî F. age., XVI, 129. 35 Et-Tevbe 9/67. 36 Zuhaylî V. age., X, 293. 37 Zuhaylî V. age., X, 327. 7

Bu ayette müşâkele sanatı kullanılmıştır. Müşâkele, iki kelimenin lafız bakımından aynı, mana bakımından farklı olması demektir. 38 Buraya kadar yaptığımız açıklamalar doğrultusunda ayet-i kerimeye şöyle mana verebiliriz: Münafıklar, sadakalar hususunda gönüllü bağışta bulunan mü minlerle, ancak güçlerinin yettiği ölçüde infakta bulunan fakir müminleri ayıplayıp, dil uzatarak onlarla alay ettiler. Allah da onlara bu davranışlarına karşılık ceza verir; onlara can yakıcı bir azab vardır. 39 Örnek 8: و ا ذ ا أ ذ ق ن ا الن اس ر ح م ة م ن ب ع د ض ر اء م س ت ه م إ ذ ا ل ه م م ك ر ف ي آي ات ن ا ق ل الل ه أ س ر ع م ك ر ا إ ن ر س ل نا ي ك ت ب ون م ا ت م ك ر و ن Bu ayette kâfirlerin insafsızlık, inatçılık ve düşmanlık üzerine kurdukları hile ve tuzakları açıklanmaktadır. Burada kastedilen kâfirler, Mekke müşrikleridir. Zira Yüce Allah, onları yedi yıl süren bir kıtlık vermişti. Neredeyse helak olacak duruma gelmişlerdi. Sonunda Hz. Peygamber e dua et, bu kıtlıktan kurtulalım, sana iman edeceğiz diye söz vermişlerdi. Hz. Peygamber in duası sonucu Allah Teâlâ, yağmur indirerek onlara nimetlerini ihsan ettiğinde hemen ayetler hakkında bir hileye yani, Allah ın ayetlerinde kusur arayarak, Resulüne düşmanlık ederek ve O nu yalanlayarak tekrar eski hallerine ve ilk hilelerine döndüler. 40 Bunun üzerine Yüce Allah, onlara cevaben De ki: Allah ın o hilelere karşı cezası daha çabuktur buyurdu. Ayette geçen mekr kelimesi, gizli tuzak ve hile anlamına gelmektedir. أ س ر ع م ك ر ا الل ه Allah ın hilesi daha çabuktur. Allah hile yapmaktan münezzehtir. Burada Allah ın hilesi ifadesinin anlamı; Allah ın onlara fırsat vermesi veyahut yaptıkları hileye karşılık onlara ceza vermesidir. Allah ın cezasının Allah ın hilesi şeklinde zikredilmesi müşâkele babındandır. Yani Allah herkese yaptığı ameliyle karşılık verecektir. 41 O halde ayetin doğru meali şöyle olabilir: İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra bir rahmet tattırdığımızda, hemen ayetlerimiz hakkında bir hileye başvururlar. De ki: Allah ın hilesi (o hilelere karşı cezası) daha çabuktur. Haberiniz olsun, meleklerimiz bütün o hilelerinizi ve tuzaklarınızı yazıp kaydetmektedirler. 42 Örnek 9: و ق د م ك ر وا م ك ر ه م و ع ن د الل ه م ك ر ه م و ا ن ك ان م ك ر ه م ل ت ز ول م ن ه ال ج ب ال Bu ayette kimin kastedildiği konusunda iki görüş mevcuttur. Birinci görüşe göre; ayetteki zamir, nefislerine zulmetmeleri sebebiyle helak edilen kavimlere gitmektedir. Bu görüş, Râzî ye göre daha isabetlidir. 43 İkinci görüşe göre ise, ayetteki zamir, Hz. Peygamber in kavmine gitmektedir. Buna göre ayetin manası şöyle olur: Mekke müşrikleri, peygamberi öldürmek istedikleri zaman ona ve mü minlere tuzak kurdular. Allah onların kurdukları tuzakları çok iyi bilmektedir. Onların kurdukları tuzaklar dağları ye- 38 Sabûnî M. age., I, 552. 39 Et-Tevbe 9/79. 40 Âlusî. Ruhu l-meanî fi Tefsiri l-kur ani l-azim ve s-sebi l-mesanî. Beyrut; Daru İhyai t-turasi l-arabî. Trs. XI, 93; Zuhaylî V. age., XI, 141, 143. 41 Âlusî. age., XI, 94; Ebussuud M. İrşâdü l-akli s-selim ilâ Mezâya l-kitâbi l-kerim. Thk: Abdülkadir A. Riyad; Mektebetü r-riyadi l-hadise. 1391/1981, II, 648; Beyzavî N. Envârü t-tenzîl ve Esrârü t-te vil. Thk: Hallak M. ve el-atraş M. Beyrut; Dâru r-reşid. 1421/2000. II, 95; Zuhaylî V. age., XI, 141. 42 Yunus 10/21. 43 Râzî F. age., XIX, 147. 8

rinden sökecek derecede kuvvetli ve etkili olsa bile Allah onların kurdukları tuzakları boşa çıkaracak ve Rasulünü ondan koruyacaktır. 44 el-kuşeyrî der ki: م ك ر ه م ع ن د الل ه Onların tuzaklarının cezası Allah katındadır. ifadesinin manası şöyledir: Allah, onların kurdukları tuzağı bilir ve bunun karşılığında onları cezalandıracaktır. Yahut da onların tuzaklarının cezası Allah katındadır anlamında olup muzaf hazfedilmiştir. 45 Buna göre ayetin doğru meali şöyle olmalıdır: Gerçekten onlar, (İslama karşı) hile ve tuzaklarını kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azap var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun. Onlar tuzaklarını kurdular. Oysa tuzakları dağları yerinden kaldıracak (cinsten) olsa bile onların tuzakları, Allah ın yanındaydı (Allah onların tuzaklarını bozar, cezalarını verirdi.) 46 Örnek 10: ي اأ ي ه ا ال ذ ين آم ن وا لا ت د خ ل وا ب ي وت الن ب ي إ لا أ ن ي ؤ ذ ن ل ك م إ ل ى ط ع ام غ ي ر ن اظ ر ين إ ن اه و ل ك ن إ ذ ا د ع يت م ف اد خ ل وا ف ا ذ ا ط ع م ت م ف ان ت ش ر وا و لا da- Ey iman edenler! Peygamber evine م س ت ا ن س ين ل ح د يث إ ن ذ ل ك م ك ان ي ؤ ذ ي الن ب ي ف ي س ت ح ي ي م ن ك م و الل ه لا ي س ت ح ي ي م ن ال ح ق vet edilmeksizin girip beklemeyin. Bilakis davet edildiğiniz zaman girin ve yemeği yedikten sonra hemen çıkın orada uzun süre oturup sohbet etmeyin. Zira bu davranışınız, Hz. Peygamber i huzursuz etmektedir. Ancak o nezaketinden dolayı sizi incitmemek için bir şey söylemekten çekinmektedir. Allah ise hakkı söylemekten asla hayâ etmez. Ayette bahsedilen olay, Hz. Peygamber in Hz. Zeynep ile evliliğinde verdiği düğün yemeği münasebetiyle olmuştur. Yemek için davet edilen sahabiler, yemekten sonra oturup sohbete daldıkları için bu Hz. Peygamber i huzursuz etmiştir. Onları kırmamak, incitmemek için de bir şey söylemekten çekinmiştir. Bu olayın üzerine ayet nazil olmuş Yüce Allah, bu durumu ifade ederek, ayetin sonunda Allah hakkı söylemekten çekinmez. buyurmuştur. 47 Ayette ي س ت ح ي ي fiili iki defa kullanılmıştır. Birincide hakiki manada; hayâ etmek/çekinmek/ utanmak anlamında kullanılmış olup ikinci defa ise, ي س ت ح ي ي fiili Yüce Allah a nispet edilerek kullanılmıştır. Allah için bu türlü vasıflar hakiki manada kullanılmaz. Ebussuud Efendinin de ifade ettiği gibi bu ayet-i kerimedeki لا ي س ت ح ي ي م ن ال ح ق و الل ه Allah hakkı söylemekten hayâ etmez. ifadesi müşâkele babında kullanılmıştır. 48 Buna göre ayetin mealini şöyle ifade edebiliriz: Ey iman edenler; Peygamber in evlerine yemeğe çağrılmaksızın ve vakitli vakitsiz girmeyin. Ama davet olunursanız; girin ve yemeği yeyince de lafa dalmadan dağılın. Bu haliniz, Peygamber i üzüyordu, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah ise hakkı söylemekten çekinmez. 49 Örnek 11: إ ن ه م ي ك يد ون ك ي د ا و أ ك يد ك ي د ا 44 Nesefî Ebu l-berekat. Medariku t-tenzil ve Hakaiku t-te vil. Thk: Bedivî Y. Beyrut; Daru l-kelimi t-tayyib. 1419/1998. II, 179: Şevkânî. age., III, 116; Sabûnî M. age., II, 101; Ateş S. Yüce Kur an ın Çağdaş Tefsiri. İstanbul; Yeni Ufuklar Neşriyat. 1990. V, 36. 45 Râzî F. age., XIX, 147; Kurtubî. age., IX, 381. 46 İbrahim 14/46. 47 Taberî İbn Cerir. Camiu l-beyan an Te vili Ayi l-kur an. Thk: et-türkî A. Kahire; 1422-2001. XIX, 162-166. 48 Ebussuud. age., IV, 430. 49 El-Ahzab 33/53. 9

Mekke nin liderleri kâfirler ve emsalleri, Hz. Peygamber in getirdiği hak dini iptal etmek ve Allah ın yolundan ve Kur an dan insanları alıkoymak için, Kur an eskilerin masallarıdır veya Muhammed (s.a.s) sihirbazdır, mecnundur, şairdir gibi sözleri ile Peygamber (s.a.s) e hileler kuruyorlar, öldürmek için tuzak hazırlıyorlardı. 50 Yani Mekke ehli Allah ın emrini iptal etmek ve hak nurunu söndürmek için çeşitli hile ve tuzaklar kuruyorlardı. Allah da onlara bu hile ve tuzaklarının karşılığı olarak cezalarını verecektir. 51 Bir görüşe göre Allah ın hilesi onların bilmedikleri bir yerden derece derece azaba yakınlaştırılmaları demektir. 52 Bu ayetlerdeki hile anlamına gelen keyd lafzı, kâfirler için hakiki anlamda kullanılmıştır. Ancak Allah a nispet edilen keyd lafzı ise, hakiki anlamda kullanılmamıştır. Çünkü Allah ın hileye ihtiyacı yoktur. Allah hile kurmaktan münezzehtir. Burada Allah a nispet edilen keydden maksat, işlenen suça şekil ve benzeriyle karşılık vermektir. 53 Dolayısıyla burada müşâkele sanatı kullanılmıştır. Ayetlerin doğru mealini şu şekilde ifade edebiliriz: Gerçekten onlar, (Mekke kâfirleri) hile yaparak tuzak kuruyorlar. (Allah ın emrini iptal etmek ve hak nurunu söndürmeye çalışıyorlar) Ben de onların hilelerine karşılık onları cezalandırırım. 54 SONUÇ Kur an-ı Kerim, Arap gramerinde olduğu gibi Arap edebiyatında da en önemli kaynaklardan biridir. Zira Kur an ayetlerinde fesahat ve belagatin en güzel örneklerini görmekteyiz. Kur an, hakkı hakikati açıklarken hakikat, mecaz, kinaye, teşbih, istiare, cinas ve iltifat gibi birçok edebi sanatı kullanmıştır. Kur an ın kullandığı edebi sanatlardan biri de müşâkele sanatıdır. Müşâkele, bir lafzın aynı bağlamda farklı anlamlarda kullanılmasıdır. Bu sanatı ayet yorumunda ilk olarak Zemahşerî kullanmıştır. Ondan sonra birçok müfessir, bedi sanatlardan müşâkeleyi kullanarak müşkil ayetlerin doğru yorumlanmasında önemli katkılar sağlamışlardır. Müşâkele sanatı, özellikle Yüce Allah a isnat edilmesi dinen ve aklen mahzurlu görülen tabirlerin tevilinde önemli fonksiyonlar icra etmiştir. Kur an ayetlerini yorumlarken müşâkele sanatı kullanılmak suretiyle birçok müşkil ve müteşâbih ayet doğru anlaşılmıştır. 50 Zuhaylî V. age., XXX, 182. 51 Zemahşerî. age., VI, 355; Ebussuud. age., VI, 515. 52 Kurtubî. age., XXII, 217. 53 Zuhaylî V. age., XXX, 181. 54 Et-Tarık 86/15-16. 10

Ahmed Cevdet Paşa, Belâgat-ı Osmaniyye, Şirket-i Murettibiye Matbaası, İstanbul, 1323. Âlûsî, Ebu l-fadl Şihabuddin es-seyyid Mahmud el-alusî el-bağdadî, Ruhu l- Meanî fi Tefsiri l-kur ani l-azim ve s-sebi l- Mesanî, Daru İhyai t-turasi l-arabî, Beyrut, trs. Ateş, Süleyman, Yüce Kur an ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, 1990. Beyzâvî, Nasırüddin Ebu l-hayr Abdullah b. Ömer el-beyzâvî, Envârü t-tenzîl ve Esrârü t-te vil, (thk. Muhammed Subhi b. Hasan Hallak ve Mahmud Ahmed el- Atraş), c. I-III, Dâru r-reşid, Beyrut, 1421/2000. Cassas, Ebu Bekir Ahmed b. Ali er-razî, Ahkamu l-kur an, Daru l-kitabi l-arabî, Beyrut, trs. Coşkun, Menderes, Sözün Büyüsü Edebi Sanatlar, Dergah Yay., İstanbul, 2010. Durmuş, İsmail, Müşakele İstanbul, 2006. mad., DİA, Ebussuûd, Muhammed/Ahmed b. Şeyh Muhyiddin el-imâdî, İrşâdü l-akli s-selim ilâ mezâya l-kitâbi l-kerim, (thk. Abdülkadir Ahmet Atâ) c. I-V, Mektebetü r-riyadi l- Hadise, Riyad, 1391/1981. el-esmer, Raci, Ulumu l-belaga, Daru l-ciyl, Beyrut, 2005. KAYNAKLAR el-haşimî, Ahmed, Cevahiru l-belaga fi l-meanî ve l-beyan ve l-bed, Kahraman Yay., İstanbul, 1984. Eliaçık, Muhittin, Bazı Belagat Kitaplarında Müşakele Sanatının Tanım ve Tasnifi, Kırklareli Üniv. Sosyal Bilimler Dergisi, (KUSBD), cilt: 3, sayı: 2 (Temmuz 2013). Firuzabadî, Mecduddin Muhammed b. Yakub, el-kamusu l-muhit, Beyrut, 1407-1987. İbn Faris, Mucemu Makayisi l-luga, Daru İhyai l-kütübi l-arabiyye, Kahire, 1266. İbn Kesir, Tefsiru l-kur ani l-azim, Daru l-marife, Beyrut, 1988. İbn Manzur, Ebu l-fazl Muhammed b. Mükerrem b. Ali el-ensârî, Lisanu l-arab, Beyrut, trs. İsfehâni, Ragıb, Müfredatu Elfazı l-kur an, (thk. Safvan Adnan Davudî), ed-daru ş- Şamiye, Beyrut, 1992. Kazvînî, Celaluddin Ebu Abdillah Muhammed, el-îzâh Fî Ulûmi l-belâga, Daru İhyai l- Ulum, Beyrut, 1998. Kurtûbî, Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed el- Ensarî, el-cami li Ahkami l-kur an, Daru İhyai t-türasi l-arabi, Beyrut, 1985. Nesefî, Ebu l-berekat Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-nesefî, Medariku t-tenzil ve Hakaiku t-te vil, (thk. Yusuf Ali Bedivî), Daru l-kelimi t-tayyib, Beyrut, 1419/1998. Razî, Ebu Abdullah Muhammed b. Ömer Fahrettin er-razî, Mefatihu l-gayb, I-XXX, Daru l-fikr, Beyrut, 1401/1981. Sabunî, Muhammed Ali, Safvetü t- Tefasir, Daru l-kur ani l-kerim, Beyrut, 1981. Sekkakî, Ebu Yakub Yusuf b. Muhammed es- Sekkakî, Miftahu l-ulum, (thk. Abdulhamid el-hindavî), Beyrut, 1420/2000. Suyûtî, Celaluddin, ed-durrü l-mensur fi Tefsiri bi l-me sur, (thk. Abdullah Abdulmuhsin et- Türkî), Kahire, 1424/2003. Şevkânî, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Fethu l-kadir, Mısır, 1383/1964. Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et- Taberî, Camiu l-beyan an Te vili Ayi l- Kur an, (thk. Abdullah b. Abdulmuhsin et- Türkî), Kahire, 1422/2001. Yazır, Muhammed Hamdi Elmalılı, Hak Dini Kur an Dili, Eser Neşriyat, İstanbul, 1979. Yerinde, Âdem, Dil ve Belagat Yönünden Ebu s-suud Efendinin Tefsiri İrşadu Akli s- Selim ila Mezaya l-kitabi l-kerim, Usul İslam Araştırmaları Dergisi, Sayı: 26, Temmuz-Aralık, 2016. Zemahşerî, Carullah Mahmud b. Ömer ez- Zemahşerî, el-keşşâf an hakâiki gavâmidi t-tenzîl ve uyuni l-ekâvîl fi vücûhi t-te vîl, (thk. Adil Ahmed Abdülmevcud ve Ali Muhammed Muavvad), c. I-VI, Mektebetu l-ubeyde, Riyad, 1418/1998. Zuhaylî, Vehbe, et-tefsiru l-münir, Daru l-fikri l- Muasır, Beyrut, 1991. 11