KÂİDE KAVRAMI TANIMI VE HAKİKATİ

Benzer belgeler
ARAPÇA DİLBİLGİSİ BELİRLİLİK TAKISI, ŞEMSÎ VE KAMERÎ HARFLER. Abdullâh Saîd el-müderris

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

Bid'at münasebetlerde verilen ödüllerin hükmü

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ

Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi International Journal of Social Sciences ISSN

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Ö zürsüz oruç tutmayan kimseye kaza gerekir mi? Muhammed b. Salih el-useymîn

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Hâmile kadın için haccın hükmü

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

BESMELENİN TEFSÎRİ. Besmelenin başındaki ب be harf olup, istiâne (yardım isteme), musâhabe (birlikte bulunma) ve mulâbese anlamlarına gelmektedir.

MEZHEPLERDEN BİRİNE UYMANIN ÖLÇÜSÜ NEDİR?

İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Kavâid Fi'l-Ezkâr (Zikirler Hakkında Temel Kurallar)

Başörtüsünün üzerini mesh etmede aranan şartlar. Muhammed Salih el-muneccid

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- nurdan mı yaratılmıştır? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Cidde'de yaşayan ve hac için Mekke'den ihrama giren kimsenin hükmü. Muhammed Salih el-useymîn

Terceme : Muhammed Şahin

İki secde arasında otururken ellerin durumu nasıl olmalıdır?

şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

MUSKA VE NAZARLIK TAKMANIN HÜKMÜ

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

Kâşif Hamdi OKUR, Ismanlılarda Fıkıh Usûlü Çalaışmaları: Hâdimî Örneği, İstanbul: Mizah Yayınevi, 2010,

FIKIH USULÜ KAİDELERİ

Tuvâlet ihtiyacını giderirken önünü veya arkasını kıbleye dönmenin hükmü nedir?

SELÂMIN ŞEKLİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

Muhammed Salih el-muneccid

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Kabirleri ziyaret etmenin, Fatiha sûresi okumanın ve kadınların kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü

Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir?

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

ŞABAN'IN 30. GECESİ HİLAL GÖRÜLMEDİĞİ ZAMAN (NE YAPILIR?)

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Kar veya yağmur sebebiyle Cuma namazını terk etmenin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

14. BÖLÜMÜN DİPNOTLARI

MÜSLÜMANLAR İÇİN. Muhammed Salih el-muneccid. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum yıldönümünü türkü-şarkı söylemeden ve haramlar işlemeden kutlamanın hükmü

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününün müslümanlar için önemi

Mezhep Meselesi ve Fıkhî İhtilaflar

İlmî Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komitesi

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

Arafat'ta vakfenin vakti

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

Mehmet Emin YAĞCI ** * Makale Gönderim Tarihi: Makale Kabul Tarihi:

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

İHLAS VE NİYET. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

# א ذ و ه و و ه א ن, - א ه! " א א $ % ت א' )! " و א % رو +! " א.. ن % + % و ي د א1, ! " و 2 4 " א... " % ) ر و ه 6 $ א " ن % + % و כ +.

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

Toplu halde duâ etmenin hükmü

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة. Bir Grup Âlim

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Namaz kılan kimse, namazda iki secde arasında nereye bakmalıdır?

İslam Hukukuna Giriş

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

ALİMLERİN TAKLİDİ YEREN SÖZLERİ KİMLERE HİTAP ETMEKTEDİR?

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

İlim öğrenmek kadın ve erkek her müslümânâ farzdır", (1)

İNSANLARIN RAMAZAN HİLÂLİNİ GÖRMELERİ GEREKİR Mİ?

Rükû halinde iken secde yerine bakılacağına dâir delil nedir?

KÂFİRLERİN BAYRAMLARINA KATILMANIN HÜKMÜ

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

Abdestte başı mesh etmenin şekli

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

Külli Kaideler Ekolü ve Mecelle

Namazlardan sonra yapılan duâ ve zikirleri, sünneti edâ ettikten sonraya ertelemenin hükmü

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

İslam Hukukunda Gaye Problemi (Zaruriyyat-Haciyyat- Tahsiniyyat)

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

İslam İtikadında Sünnet: Hamdi GÜNDOĞAR /

Ayşe KOÇ * * Yüksek Lisans Öğrencisi, e-posta:

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

İnsanlar arasında akrabalık bahşeden Allah Teala ya hamd, akrabalığın hükümlerini beyan eden Resulü Peygamber Efendimize salât-u selam olsun.

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

KÜLLİ KAİDELER EKOLÜ

Teşrik günlerinde zevâlden önce cemreleri taşlamanın hükmü

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

Herkesin Fetva Vermeye Hevesli Olması

Terceme : Muhammed Şahin. Mevlid-i Nebevî'yi kutlamayı müstehap olarak görenlere reddiye. Muhammed Salih el-muneccid. Tetkik : Ali Rıza Şahin

KAVÂİD İLMİ VE İZZÜDDÎN B. ABDÜSSELÂM IN KAVÂİD İLMİNE ETKİSİ *

Transkript:

# ور א ذ و ه و و ن א ه و ه א א א א ت و א א و ن و ه כ و ن א א د ي : א... ر ه و

KÂİDE KAVRAMI TANIMI VE HAKİKATİ Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, -âlemlerin Rabbi olan- Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O na sığınırız. O nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem O nun kulu ve rasûlüdür. Bundan sonra: Giriş: Fıkhî kâidelerin, fıkıh ilmi açısından önemini ve onlardan nasıl istinbat edildiğini idrâk etmek ancak, kâide dendiğinde onun ne olup ne olmadığını, ne işe yarayıp ne sonuç ürettiğini, ne şartlar ve kurallar dairesinde kullanılabildiğini, fıkhın tamamını kapsayıp kapsamadığını bilmekle mümkündür. Bu sebeble fıkhî kâidelere ve bunların açıklamalarına geçmeden önce kâide dendiğinde ne demek istendiğini, ona yakın kavramları, menşeini ve kaynak olma değerini kısaca açıklayalım.

4 Abdullâh Saîd el-müderris Kâide Kelimesinin Lügat ve İstilâhî Anlamı: K-a-d = fiilinden türetilen el-kavâid = א א kelimesi, el- Kâide = א א ة kelimesinin çoğuludur. Lügatte: Asıl, temel, esâs gibi anlamlara gelen kâide, temellerin esâsı, aslı manasında da kullanılmaktadır. 1 Kur ân-ı Kerîm de bir yapının temelleri anlamını ifâde edecek şekilde א א א و א א و א ذ İbrâhîm ve İsmâîl Kâbe nin temellerini yükselttiğinde (Bakara: 2/127) ve başka bir ayette de א א א א א א Bunun üzerine Allâh binâlarının temelini çökertti de, tavanları başlarına yıkıldı (Nahl: 16/26) buyrulmaktadır. Kavâid kelimesinin ıstılahî manası hakkında birçok tanım yapılmıştır. Ancak onlardan şu ikisi diğerleri itibariyle daha takdire ve tercihe şayandır: İmâm Tacuddîn bin Sübkî rahimehullâh, kâidenin tanımı hakkında şöyle demiştir: Kendisi ile cüziyyâtının hükümleri anlaşılan, cüziyyâtının çoğunluğunun kendisine uygun olduğu küllî emirdir 2. 3 İmâm Tacuddin bin Sübkî, bu tanımıyla hem kavâid ile dâbıt arasında 1 K-a-d Maddesi: İbn Manzûr, Lisânu l-arab; Cevherî, es-sıhâh; Zebidî, Tâcu l-arûs 2 Tacuddin bin Sübkî gibi bazı âlimler ise kâideyi emir olarak tarif etmişlerdir. Kâidenin emir olarak nitelendirilmesinde, kaziyye ve hüküm olarak ifade edilmesinden daha genel bir anlam bulunmaktadır. Bu da emir ifadesinin, bir hüküm belirtmeyen bazı durumlar hakkında da kullanılmasından ileri gelmektedir. 3 İbn Sübki, Eşbâh: 1/11.

Kâide Kavramı Tanımı ve Hakikati 5 ayırım yapmış, hem de kâidelerin cüziyyâtın tamamına değil de çoğunluğuna uygulandığını ifâde etmiştir. O bu tanımı verdikten hemen sonra bunu misâllendirerek, kâidenin fıkhın bir konusunu değil de birçok konusunu kuşattığını, bu yönüyle de dâbıttan ayrıldığını belirtmiştir. İmâm İbn Nüceym rahimehullâh ın el-eşbâh ve n-nezâir ini şerh eden İmâm Hamevî, önce kâide ile ilgili genel bir tarif verdikten sonra, fâkihlerin kâideye yüklemiş oldukları anlam ile usûlcülerin ve nahivcilerin yükledikleri anlamın farklı olması sebebiyle aslında bu tanımın fıkhî kâide için geçerli olmadığını ifâde etmiştir. Bu farka dikkat çektikten sonra kâideyi şöyle tanımlamıştır: Kâide: Cüziyyâtının ahkâmının kendisinden çıkarılabildiği ve cüziyyâtının çoğunluğuna uygunluk arzeden ekseri hükümdür, küllî hüküm değildir. 4 Ayrıca İmâm Hamevî, kâide için önemli olan şu hususa işaret etmiştir: Küllî kâideden maksat, bazı istisnaları olsa da başka bir kâidenin altına girmeyen kâidedir. 5 Kâide kavramından neyin kastedildiği anlaşıldıktan sonra kâide kavramı ile yakından ilgili olan diğer kavramlara da kısaca değinelim: Kâide İle Yakından İlgili Olan Diğer Kavramlar: Kâide ile yakından alakalı olan altı kavram vardır. Bunlar - kısaca- şöyledir: 4 Hamevî, Gamzu Uyûni l-basâir: 1/51. 5 Hamevî, Gamzu Uyûni l-basâir: 1/51.

6 Abdullâh Saîd el-müderris Dâbıt: Dâbıt, fıkıh kâidesi ile yakın bir anlama sâhib olan kavramların başında yer alır. Dâbıt, fıkhın sadece bir bölümü ile ilgili meseleleri içine alan dar kapsamlı kural olarak tanımlanmıştır. 6 Kâide ile dâbıt arasındaki fark kısaca şöyle ifade edilir: Dâbıt, füru fıkhın sadece bir bölümü ile ilgili detaylara ait hüküm ifade eden dar kapsamlı bir ilke olmasına karşılık kâide, o alanın bütün bölümlerinde geçerli olabilecek bir genişliğe sahiptir. 7 Bu sebepten dolayı kâide, dâbıtı da içine alabilecek geniş kapsamlı genel kuraldır. el-eşbâh ve n-nezâir: Eşbâh kavramı birbirine benzeyen ve aynı hükmü alan fıkhî meseleleri ifâde etmektedir. Nezâir ise: İlk bakışta birbirlerine benzeseler de hüküm itibariyle farklı olan meseleleri ifâde etmektedir. 8 Furuk: Şekil ve anlam bakımından bir, hüküm ve illet bakımından farklı olan benzerler arasındaki farkın ele alındığı ilimdir. 9 Usûlü Fıkıh Kâidesi: Usûlü fıkıh özellikle Arabça lafızlardan çıkarılan ahkâm kâidelerinden oluşur. Küllî kâideler ise İslâm hukukunun hikmet ve esrarını içeren ve üzerine fürudan sayısız ahkâmın bina edildiği çok faydalı kurallardır. Tarihsel olarak usûl kâidelerinin, fıkhın tedvininden önce 6 İbn Sübkî, Eşbâh: 1/11; Zuhayli, el-kavâid: 19. 7 Makkarî, el-kavâid: 1/ 212; İbn Sübkî, Eşbâh: 1/11; Suyutî, el-eşbâh ve n-nezâir Fî n- Nahv: 1/10-11; İbn Nüceym, Eşbâh: 192; İbn Neccar, Şerhu l-kevkebi l-münir: 1/30. 8 Bâhuseyn, el-kavâid: 93. 9 Suyutî, Eşbâh: 33-34.

Kâide Kavramı Tanımı ve Hakikati 7 bilindiği, dolayısıyla usûl kâidelerinin tedvini fıkıh kâidelerinin tedvininden öncedir. 10 Usûlü fıkıh kâideleriyle küllî kâideler arasındaki farklar kısaca şöyledir: 1. Usûl kâideleri büyük çoğunlukla Arab dilinden ve kurallarından türetilmiştir. Fıkhî kâideler ise, şer î ahkâmın ve fıkhî mes elelerin istikrâsı yoluyla elde edilmiştir. 11 2. Usûl kâideleri, şer î delîller ve bu delîllerden doğru bir şekilde hüküm istinbat etmekle ilgilidir. Fıkıh kâideleri ise mükellefin fiilleriyle ilgili olup, fıkhın birden çok alanındaki fer i meselelere uygulanabilecek genel kurallardır. 12 3. Usûl kâidesi, mevzusu altına giren bütün detaylara şâmil, sâbit ve değişmez bir yapıya sahiptir. Fıkıh kâidesi için aynı genellik söz konusu olmadığı gibi, bir kısmı özel kâideler halini almış olan istisnâlar da mevcuttur. Bu istisnâların çokluğu sebebiyle fıkıh kâideleri ağlebi (ekseriyetle ilgili) olarak nitelendirilmiş ve bütün cüziyyâtına tatbik edilemeyeceği kabul edilmiştir. 13 10 Şelebî, Medhâl: 324; Zuhaylî, el-kavâid: 20; es-sabûnî, Medhâl: 1/259. 11 Fıkıh kâideleri ile usûl kâideleri arasındaki bu farka ilk değinen Karâfî olmuştur. Bkz: Karafi, el- Furûk: 1/2-3; Ayrıca bkz. Haşim el-burhânî, Seddu z-zerâi: 156-159; Şübeyr, Kavâid: 28. 12 es-sabûnî, Medhâl: 1/259; Ebu Zehra, Usûlü l-fıkh: 8; es-sedlân, el-kavâid: 21. 13 Nedvî, Kavâid: 59; Şübeyr, Kavâid: 29; Zuhayli, el-kavâid: 21; es-sabuni, Medhal: 1/260; Haşim el-burhani, Seddu z-zerâi: 155 (Ancak bu görüş bazı araştırmacılar tarafından iki yönden eleştirilmiştir. İlk olarak, her iki kâidenin istisnalar nedeniyle bir ayırıma tabi tutulmasının doğru olmadığı, çünkü bütün ilim dallarına ait kâidelerin istisnalarının olabileceği; dolayısıyla bunun sadece fıkhî kâide ile usûl kâidesi arasında

8 Abdullâh Saîd el-müderris 4. Usûl kâideleri, şer î delîllerden hüküm istinbat etmek isteyen müctehide yol göstermek gibi bir fonksiyona sahipken, fıkıh kâidesi, hükme doğrudan ulaştırır. Fıkıh Nazariyesi: Nazariye, fıkhın bir konusunun temel şartları, ana unsurları ve hükümleri ile detaylı olarak incelenmesi ve o konuda her zaman geçerli olabilecek sonuçlara varılması ile oluşan teoridir. 14 Nazariye ile fıkhî kâideler, füru-ı fıkha dâir mevzuları konu edinmekle beraber, aralarında bazı farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıkları şu iki maddede özetlemek mümkündür: 1. Fıkıh kâidesi, bizzat hukukî bir hüküm taşır. Kâidenin ifâde ettiği bu hüküm, altında bulunan detay meselelerde de geçerlidir. Fıkhî nazariye ise bizzat fıkhî bir hüküm taşımaz. Alt ayırım, unsur ve şartlardan oluşan teorik bir bütünlük taşır. Mülkiyet, fesâd ve butlan nazariyeleri gibi. Bu durumda kâide şer i hüküm, nazariye ise araştırma ve incelemedir. 15 2. Fıkıh kâidesi, umûmi hükümler içeren ve fıkhın her alanına tatbik edilebilen genel kurallar olup, ana unsur ve şartlar içermez. Fakat bunlar, nazariye için zorunludur. Çünkü nazariye, fıkhın belli bir konusunun detaylı bir şekilde tetkik edilmesi ve o konuya hâkim olan olmadığı belirtilmiştir. İkinci eleştiri noktası ise külliliğe atfedilen anlam ile ilgilidir. Şöyle ki: Genelliğin varlığı ve ağlebiyetin usûl kâidesi ile fıkhî kâideyi birbirinden ayıran bir fark olduğu düşünülse bile, bu esas fark değildir.) 14 Zerka, Medhâl: 1/235; Nedvî, Kavâid: 54. 15 er-rûkey, Nazariyyetu t-tak id: 54.

Kâide Kavramı Tanımı ve Hakikati 9 teorinin ortaya konulması amacına yönelik olduğu için bu temel unsur ve şartlar nazariye için zorunludur. 16 Makâsıd: Makâsıdu ş-şeria, Arabça bir terkip olup, kısaca: Şâr i nin hüküm koyarken gözettiği gayeler olarak tanımlanmıştır. 17 Makâsıd, Şârî nin şer î hükümlerin sadece bir kısmında değil, bütününde veya çoğunda uyguladığı mânâ ve hikmetlerdir. 18 Bizim kavâid-i küllîyye-makâsıd ilişkisi ile kastettiğimiz, ilke ile fıkıh kâidesi arasındaki ilişkidir. Bazı genel fıkhî kâideler, maslahat, zorluğun kaldırılması ve zararın giderilmesi gibi İslâm hukukunun gerçekleştirmek istediği gayeler üzerine kurulmuştur. Bu sebepten dolayı İslâm hukukunun maksatlarının ortaya çıkarılması, fıkhî kâidelerin belirlenmesine yardımcı olur. 19 Aralarındaki bu benzerlik ve ilişkinin yanında, ilkeler ile fıkhî kâideler arasında bazı farklılıklar da bulunmaktadır. Bunları kısaca şöyle ifade edebiliriz: 1. Ele aldıkları konular açısından: Fıkhî kâideler küllî şer î ahkâmı açıklamak içindir ve bu kâidelerden birçok cüz î hüküm çıkarılır. Makâsıdu ş-şerîa, fer î meseleler ile ilgili cüz î ahkâmı açıklamaktan ziyâde, hüküm koyarken Şârî nin asıl hedeflediği hikmetleri ifâde eder. Bunlar arasındaki fark, hüküm ile hikmet 16 Nedvî, Kavâid, s. 56; Zuhaylî, el-kavâid: 23; Abdullah ed-dir ân, el-medhâl: 226. 17 Boynukalın, Gaye Problemi: 7-8. 18 İbn Âşûr, İslam Hukuk Felsefesi: 77. 19 Boynukalın, Gaye Problemi: 172.

10 Abdullâh Saîd el-müderris arasındaki fark gibidir. 20 Kısacası: Fıkhî kâidenin mevzusu mükellefin fiilleri olduğu halde, makâsıdın konusu ise, hüküm koyarken gözetilen hikmet ve gayelerdir. 2. Hücciyyet açısından: İlke ile fıkıh kâidesi arasındaki ikinci temel fark, bu iki kâideden her birinin hücciyyeti ile ilgilidir. Fâkihin sadece fıkhî kâidenin ifadesini esâs alarak fetvâ vermesi veya bu kâideye dayanarak amel edilmesi caiz değilken 21 makâsıd kâidesinin istikraya dayalı olarak ortaya konmasından ötürü, buna dayanarak istidlalde bulunulabilir. 22 3. Kapsadıkları konulara bağlı olarak ifâde ettikleri önem açısından: Fıkıh kâidesi küllî şer î bir hükmü konu edinirken, makâsıd, genel teşrî bir gâyeyi konu edinir. 4. İçeriğine yönelik ittifâk ve ihtilâf açısından: Fıkıh kâideleri incelendiğinde bunların, üzerinde ittifâk edilen ve ihtilâf edilen kâideler olarak ikiye ayrıldığı ve hepsinin aynı seviyede olmadığı görülür. Buna karşılık ilkelerin anlamlarını içeren cüz î hükümler, fıkhın muhtelif mevzularında son derece yaygın bir şekilde yer almaktadır. Bu da makâsıdın fıkhî kaynaklardaki konumunu ve müctehidlerin makâsıd ilkelerinin anlamlarına tabi olarak, onları 20 İslâmiyyetü l-ma rife: 29. 21 İslâmiyyetü l-ma rife: 30. 22 Şübeyr, Kavâid: 32.

Kâide Kavramı Tanımı ve Hakikati 11 bağlayıcı kabul ettiklerini gösterir. 23 Fıkhî Kâidelerin Menşei: Fıkhî kâideler incelendiğinde, bunların oluşumunda Kitâb ve Sünnet in yanı sıra, insân aklının ortak kabulleri olan ilkelerin ve fukahanın ictihadının önemli payları vardır. Bu sebepten dolayı bazı müelliflerce, fıkhî kâidelerin kaynaklarının nasslar (Kitâb, Sünnet) ve fukahanın ictihadı olduğu belirtilmiştir. 24 Nitekim Kur an ın bazı ayetleri kâideleştirmeye delîl olacak yapıya sahiptir. Misâl olarak: א و א א א כ Allâh hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez. (Bakara: 2/286) א כ א כ و א Allâh size kolaylık diler zorluk dilemez. (Bakara: 2/185) Âyet-i kerîmeleri birçok hükmü kuşattıklarından dolayı fakihler için önemli bir dayanak olmuşlardır. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem in çeşitli vesilelerle söylemiş olduğu bazı kapsamlı hüküm cümleleri de aynı özelliktedir. Misâl olarak: כ כ אم Sarhoş eden her şey haramdır. 25 Allâh ın kitabında 23 İslâmiyyetü l-ma rife: 31-33. 24 Mecelletü ş-şerîa: 295; Zuhayli, el-kavâid: 29. 25 (SAHÎH HADÎS:) Buhârî (4343); Müslim (1733)

12 Abdullâh Saîd el-müderris bulunmayan her şart batıldır. و אر 26 ر Zarar ve mukabele bizzarar yoktur. 27 Hadis-i şerîfleri kapsamlı hükümler ifâde etmektedirler. Sonuç olarak, ilk dönemlerden itibaren fâkihlerin Kitâb ve Sünnet metinlerini inceleyerek, benzer hükümler arasındaki ortak illetleri ve hükümlerin vaazedilmesinde gözetilen maksatları istikra(tümevarım) yoluyla tespit etmeleri sonucu ulaşmış oldukları neticeleri vecîz bir şekilde ifade etmeleri, kâidelerin ilk misâllerini oluşturmaktadır. 28 Ayrıca usûl, dil ve mantık kurallarını incelemiş oldukları konularda tatbik etmeleri sonucu ortaya koydukları kapsamlı hüküm cümleleri, kâidelerin henüz işlenmemiş ilk şekillerini ve temelini teşkil eder. Fıkhî Kâideler Müstakil Kaynak Oluşu: Fıkhî kâidelerin İslâm fıkhında önemi büyük ve tartışılmazdır. Ancak fıkhın, ibadetlerden muamelata hemen her alanı ile ilgili konularda geçerli olan fıkıh kâideleri, hüküm istinbat ederken, konu ile ilgili özel bir delîl bulunmaksızın tek başına kaynak olabilirler mi? Doğrudan bu kâidelere dayanılarak hüküm verilebilir mi? Sorularının cevabı hakkında çeşitli görüş ve detaylar bunmaktadır. Fıkhî kâidelerin hüküm istinbat ederken tek başına kaynak olup olmadığı hususunda kaynaklarda açık bir ifâde bulunmamakla beraber, 26 (SAHÎH HADÎS:) Buhari, Buyu: 73 2155 27 (SAHÎH HADÎS:) İbn Mâce, (2341); Muvatta (2982) 28 Ubâde, Et-Teşrîu'l-İslâmi: 159; Bilmen, Kamus: 1/254.

Kâide Kavramı Tanımı ve Hakikati 13 bazı bilginler küllî kâideleri şer î delîller arasında saymışlardır. 29 Ancak kavâidi şer î delîller arasında sayan müelliflerin bunları müstakil delîller sınıfında mı, yoksa verilen hükmü destekleyici ve illetini açıklayıcı bir şekilde mi ele aldıkları pek açık değildir. Ayrıca bu kâideleri fıkhî delîller arasında sayan bilginlerin bunları fer î delîllerin sonunda saymaları, bazı müelliflerin de işâret ettiği gibi müftü ve hâkimin önüne gelen meselenin çözümü için kaynaklarda özel delîl bulunmadığı takdirde, meseleyi içine alan fıkhî kâidelere istinâden fetvâ vererek konuyu çözüme kavuşturabilir 30 görüşü ile paralellik arz eder. Aslında bu kâidelerin büyük kısmı, usûlü fıkıh kâidesi olup, füru fıkıhta da çok kullanılmaları sebebi ile fıkıh kâidesi gibi zannedilenlerdir. 31 Kitâb ve Sünnet nasslarına dayalı ve istisnâları olmayan bazı kâideler vardır ki bunlar, hüküm istinbat ederken delîl olarak kullanılırlar. Ancak bu tür kâideler, bazı müelliflere göre delîl olmayıp, kâidenin dayanağı olan nass, meselenin asıl delîlidir. 32 Sonuç: İfâde olunduğu üzere Kâide: Cüz î mes elelerin çoğunun hükümlerinin kendilerinden istinbât edildiği, küllî olmayan hükümdür. 29 Hadimi, Mecâmi (yzm.), vr. 1a; İzmirli, İlmi Hilâf: 191. 30 Nedvî, Kavâid: 95; Yaman, Fıkıh Kâideleri, Marife: 58. 31 Yaman, Fıkıh Kâideleri, Marife: 62. 32 Güzelhisâri, Menâfiu d-dakâik: 16; el-keylânî, Kavâidü l-makâsıd, İslâmiyyetü l- Ma rife: 30; Baktır, Zaruret Hali: 150; es-sedlân, el-kavâid: 35; Ansay, İslâm Hukuku: 28.

14 Abdullâh Saîd el-müderris Menşei itibariyle Kur ân ve Sünnet ten ve de ictihad sâhiblerinin sahîh kıyâslarından kaynaklanmaktadır. Asırlar boyu fıkhî mes elelerin hükümlerine ulaşmak için bir vasıta olarak müctehidler tarafından kullanılmış, talebeler tarafından tâlim edilmiştir. Fıkıh ilminin vazgeçilmez unsurları arasında yerini almıştır. Abdullâh Saîd el-müderris 1433 h./2012 m.

K