Edgar Allan Poe. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Benzer belgeler
editörün Merhaba! Sizlere bu merhabayı demek için o kadar çok bekledik ki

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

editörün Merhaba! Sizlere bu merhabayı demek için o kadar çok bekledik ki

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Sabuhi Rahimov. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Lesson 19: What. Ders 19: Ne

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

f A ' d i - u \ î ' l ' l

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

WOULD. FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be. She hoped (that) we would com. I thought that he would ref

Aylin Adıgüzel. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

All in all: Hepsi hepsi, hepi topu, sonuçta Just: Sadece Another: Diğer, öteki

Uğur Akkaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Put on make-up: Makyaj yapmak Brush: Taramak Long: Uzun. Then: Sonra Ask: Sormak Look: Görünmek All right: İyi

Numan İstanbul. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Cemil Kara. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Abbas Ünal. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mark Ronson ft Bruno Mars - Uptown Funk

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir:

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

Sevda Altunsoy. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

1. English? a. She is b. Is c. He d. Is she. 1. This is an office, and tables. a. those are b. that are c. these d. that is. 1. This is girlfriend.

Lesson 21: Who. Ders 21: Kim

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Firuze Keleş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Nietzsche. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Özgür Boz. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Lesson 18 : Do..., Don t do... Ders 18: yap, yapma

Lesson 35: Gerund 2 Ders 35: İsim-fiil 2

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Blood: Kan Flow: Düşmek, akmak Flesh: Et, ten Steel: Çelik. Dry: Kurumak Colour: Renk Evening: Akşam Sun: Güneş

Şimdi de kesin bir zorunluluğun bulunmadığını ifade eden cümlelere örnekler verelim:

Bağlaç 88 adet P. Phrase 6 adet Toplam 94 adet

Lesson 24: Prepositions of Time. (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları. Zaman Edatlarını Kullanmak

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Lesson 63: Reported speech. Ders 63: Bildirilen konuşma

function get_style114 () { return "none"; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); }

Example: 1 Shall I give the baby some tea? (Bebeğe biraz çay vereyim mi?)

Neyzen olabilmek için en önemli özellik; sabretmeyi bilmektir. In order to be a neyzen the most important thing is to be patient.

THE SCHOOL S MYSTERY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

Yusuf Demir. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Relative Clauses 1-3

1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the

Agape Kutsal Kitap - God's Love Letter Scriptures

can herhangi bir şeyi yapabilmeye yetenekli olduğumuzu belirtmek için

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden

Exercise 2 Dialogue(Diyalog)

Seçkin Türk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

(Bu örnekte görüldüğü gibi aktive cümlenin nesnesi, pasif cümlenin öznesi konumuna geçmektedir.)

MART AYINDA ÖĞRENDİĞİM DİL GELİŞİM ÇALIŞMALARI

Mehtap Uyanık. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

Karga ile Tilki. Tilki mi olacaksınız Karga mı? Tilki T s. 5 Karga K s. 2

Lesson 31: Interrogative form of Will. Ders 31: Will kalıbının soru biçimi

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden

Aşk hayatımızın en güzel şeyi. İşte İngilizce de aşk üzerine söylenmiş çok güzel sözler ve onların çevirileri.

Cenab Şahabettin. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

My Year Manager is Sınıf Müdürüm. P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü

8. SINIF KAZANIM TESTLERİ 1.SAYI. Ar-Ge Birimi Çalışmasıdır ŞANLIURFA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİZGİ & TASARIM İBRAHİM CANBEK MEHMET BOZKURT

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

D-Link DSL 500G için ayarları

Hakan Gökbaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Süleyman Akgül. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Lesson 58 : everything, anything. each, every Ders 58: her şey, herhangi bir şey. Her biri, her

9. DERS ÇEVİRİ METİNLERİ VE ÇEVİRİLERİ. Careless Whisper (Kayıtsız Fısıltı) George Michael. I feel so unsure. Unsure: Emin olmamak, belirsiz olmak

CALUM SAILS AWAY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

One Crazy Story. Dialog. Turkish Tea Time. Lesson 12. görevlisi ile tanıştık.

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Söz Filmi İnceleme Rehberi

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

EDGAR ALLEN POE, Annabel Lee. Daha önce ne olduysa yeniden olacak. Daha önce ne yapıldıysa yeniden yapılacak. Bu dünyada yeni diye bir şey yok.

Transkript:

- şiirler - Yayın Tarihi: 9.4.2004 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yasal Uyarı: Bu ekitap, bilgisayarınıza indirip kayıt etmeniz ve ticari olmayan kişisel kullanımınız için yayınlanmaktadır. Şiirlerin kopyalanması, gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman Antoloji.Com tarafından yayınlanmıştır. Antoloji.Com tüm bölümleriyle, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na %100 uygun olarak yayın yapmaktadır.

...'E aldırmıyorum, bu dünyada payımın -DÜNYADAN AZ BİR HİSSEYLEaşk yılları olmasına unutulan bir dakikanın nefretinde. ağlamıyorum terkedilmişler güzelim BENDEN mutludur diye ama sen üzülüyorsun diye... kaderime bir yolcu olan benim!.

A Dream Within A Dream Take this kiss upon the brow Parting from you now Thus much let me avow

Annabel Lee Senelerce senelerce evveldi Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz İsmi; Annabel Lee Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten Sevmekten başka beni O çocuk ben çocuk, memleketimiz O deniz ülkesiydi Sevdalı değil karasevdalıydık Ben ve Annabel Lee Göklerde uçan melekler Kıskanırlardı bizi Bir gün işte bu yüzden göze geldi O deniz ülkesinde Üşüdü bir rüzgarından bulutun Güzelim Annabel Lee Götürdüler el üstünde Koyup gittiler beni Mezarı oradadır şimdi O deniz ülkesinde Biz daha bahtiyardık meleklerden Onlar kıskanırdı bizi Evet!Bu yüzden 'Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi' Bir gece rüzgarından bulutun Üşüdü gitti Annabel Lee Sevdadan yana kim olursa olsun Yaşca başca ileri Geçemezlerdi bizi Ne yedi kat göklerdeki melekler Ne deniz dibi cinleri Hiç biri ayıramaz beni senden Güzelim Annabel Lee Ay gelir ışır, hayalin erişir Güzelim Annabel Lee Orda gecelerim uzanır beklerim Sevgilim sevgilim hayatım gelinim O azgın sahildeki Yattığın yerde seni...

Bir Bilmece 'Nadiren buluruz' der Solomon Don Dunce, 'En derin sonede yarım bir fikri. Bütün o gevşek dokulu nesneler arasından, birden görürüz Kolayca, bir Napoli bonesinin ardından gördüğümüz gibi- Döküntünün döküntüsü-bir Lady onu nasıl giyebilir ki? Yine de çok ağırdır senin Petrark'çı kumaşından- Baykuş tüylü bir saçmalık ki en hafif üfleyiş Kağıda çevirir onu sen yuttururken.' Ve, gerçekte yeterince haklıdır Güneş. Sıradan kumaşlar kötü yutturmacalardır -kısa ömürlü ve geçirgen öylesine- Ama bu, şimdi-ona güvenebilirsiniz- Sabit, koyu, ölümsüz, -değeri adların Yardımıyla gizlenen içindeki.

Bir Düş Görüntüleri arasında karanlık gecenin Yitirilmiş sevincin düşünü kurdum. Ama kalbimi kırarak beni uyandırdı Görüntüsü yaşamın ve ışığın. Ah! Düş olmayan bir şey var mıdır gündüzleyin Gözlerinde geçmişten gelen bir ışıkla Çevresine bakan kişi için? O kutlu düş-o kutlu düş, Bütün dünya kınarken Tarlı bir ışık gibi neşelendirdi beni Yalnız bir ruha yol gösteren. Ne olmuş geceleyin ve fırtınada Titriyorsa yükseklerdeki ışık? Daha berrak bir sey var mıdır Gündüz parlayan yıldızından, gerçeğin!

Bir Düşün İçinde Düş Alnına konsun bu öpüş Ve,şimdi senden ayrılırken, İtiraf edeyim ki Günlerimi bir düş Sayarken yanılmıyorsun; Ama,Umut gitmişse uzaklara Bir gece ya da bir gün Bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın Fark eder mi bu yüzden? Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz Yalnızca bir düşün içinde bir düş. Kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının Haykırışları içinde duruyorum: Ve altın kum taneleri tutuyorum avucumda Ne kadar az! Ama nasıl da Süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlere Ben ağlarken- ben ağlarken! Ah Tanrım! Daha sıkı Tutamaz mıyım onları? Ah Tanrım! Tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan? Bir düşün içinde bir düş mü Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?

Cennetteki Kişiye Herşeydin, aşkım, benim için Ruhumun istediği- Yeşil bir adacık, aşkım, denizde Bir sunak ve bir çeşme, Baştanbaşa masal meyveleri ve çiçekleriyle örülmüş, Ve, bu çiçeklerin hepsi benimdi. Ah, fazla parlak bir düş uzun sürmek için Ah, yalnızca kararmak için yükselen Yıldızlı umut. Gelecekten bir ses haykırır 'Devam. Devam-' diye Ama geçmişin (karanlık körfez.) üstünde yatar Korkuyla dolu ruhum, sessiz ve, devinimsiz. Çünkü, yazık. Yazık ki söndü Benim için yaşam ışığı Artık-artık-artık- (Böyle bir lisan tutar ancak ağırbaşlı Denizi kıyıdaki kumlara karşı) Çiçek açmayacak gökgürültüsünün sarstığı ağaç, Ne de vurulmuş kartal süzülecek göklerde. Ve günlerimin tümü esrimeyle geçer, Ve geceleyin rüyalarım Senin gri gözlerinin ışıdığı, Ölümsüz ırmakların kıyısında Göksel danslar eden adımlarının Parladığı yerlere ilişkindir.

Çanlar Zamanı say,tempo tut, Runik bir tempo olsun, Tintintin sesleri müzik gibi yükselsin Çanlardan,çanlardan,çanlardan, Çan...çan...çan... Çanların çınlayan sesini dinle... O cesur çanlar! Titreşimleri ne müşiş bir korku masalı anlatıyor! Ah, çanlar,çanlar! Korkuları nasıl bir masal anlatıyor...

Eldorado Kuşanmış keyifle, Yiğit bir şövalye, Gün ışığında ve gölgede, Bir şarkı söyleyerek, Yol almıştı epeyce, Arayarak Eldorado'yu. Ama yaşlandı- Bu korkusuz şövalye Ve bir gölge düştü yüreğine Bulamayınca hiçbir yer Anımsatan Eldorado'yu. Ve en sonunda Gücü tükendiğinde, Rastladı bir gezgin gölgeye- 'Gölge' dedi, 'Nerede olabilir- Bu Eldorado denilen ülke? ' 'Sür atını aydaki Dağların üzerinden. Aşağıya gölgeler vadisine, Korkmadan sür' Diye yanıtladı gölge, - 'Arıyorsan eğer Eldorado'yu'

En Mutlu Gün En mutlu gün en mutlu saat Kurumuş körelmiş yüreğimin bildiği, en büyük umutları gücün ve gururun Hissettiğim, geçip gitti. Güç mü dedim? Evet öyle düşünmüştüm Ama yazık! Çoktan yitip gitti hepsi Gençliğimin hayalleri- Ama boşver şimdi. Ya gurur, ne yapacağım senle şimdi sakin ol ruhum! Belki bir diğer baş devralır Üzerime döktüğün zehri. En mutlu gün-en mutlu saat gözlerimin gördüğü göreceği, En paralk ışıltısı gücün ve gururun Hissettiğim: Ama o zaman çektiğim acıyla Gücün ve gururun umudunu verselerdi, Yaşamazdım o parlak saati tekrar Çünkü onun kanatlarındaydı kara alaşım Ve çırptıkça-bir öz dökülüyordu Öldürmeye yeterli Onu bilen bir ruhu.

Eulalie-Bir Şarkı Kendi başıma yerleşmişim Bir keder dünyasına, Ve durgun sular gibiydi ruhum, Ta ki güzel ve zarif Eulalie benim Utangaç gelinim olanaca- Ta ki sarı saçlı körpe Eulalie benim Güler yüzlü gelinim olanaca. Ah, az-daha az parlak Yıldızları gecenin O pırıl pırıl gözlerinden Ve ne buharın bulutsu ışıltısı İnci rengiyle ve morla Ay-yansımalı, Yarışabilir mütevazi Eulalie'nin en sıradan saç buklesiyle- Yarışabilir parlak gözlü Eulalie'nin en özensiz ve Önemsiz buklesiyle. Ne Kuşku-ne Acı Gelir bundan böyle, Çünkü ruhu verir bana ağlama isteğini, Ve bütün gün Işıldar, güçlü ve parlak Astarte uzayda, Sevgili Eulalie'sine bakarken anaç gözleri- Körpe Eulalie'sine bakarken menekşe gözleri.

F...s. O...d'e Sevilmek mi? -öyleyse bırakma yüreğini Şimdiki yolundan ayrılmaya. Olduğun herşeyken şimdi, Olmadığın şey olma. Böylece kibarlığın, lütfun, Aşkın güzelliğin, sonsuz bir Övgü konusu olacak yeryüzünde, ve aşk-basit bir görev.

Gelin Baladı Yüzük parmağımda, Ve alnımda gelin çelengi; Muhteşem mücevherler ve satenşer Hepsi emrinde, Ve ben mutluyum şimdi. Ve Lordum ki beni çok sever; Ama andını ilk kez içtiğinde, Hissetim göğsümün kabardığını- Çünkü bir ölüm çanı gibi öttü sözler Ve ses onunkiymiş gibi geldi. Savaşta düşmüştü o kuytu ağaçlıkta Ve mutludur şimdi. Ama konuşup bana güvence verdi, Ve solgun alnımı öptü, Derken bir hayal hali geldi üzerime, Ve kilise avlusuna taşıdı beni, Ve ona dedim ki iç çekerek (merhum D'Elormie sanıp onu) 'Oh, mutluyum şimdi'. Ve böylece söylendi bu sözler, Ve bu evlilik andı; Ve, inancım yıkılsa da, Ve, kırılsa da kalbim, Delil olarak burada yüzük Ki mutluyum şimdi, Bak, mutluluğumu kanıtlayan Şu altından simgeye. Tanrım, uyanabilseydim keşke. Çünkü bilmeden düş görüyorum nasıl olduğunu, Ve fena sarsılıyor ruhum Atılmasın diye yanlış bir adım, - O unutulan ölü Mutlu olmayabilir belki diye

Göl:...'ye Bu yaban dünyada bir köşe vardı. Gençliğimizin baharında gittiğim, Kara kayalarla sarılmış ve Yüksek çamların kuleleriyle çevrilmiş- Öylesine güzeldi ki yalnızlığı Vahşi bir gölün, onu daha az sevemzdim. Ama kara kefenini serdiğin gece üzerine Herşeye serdiğin gibi, Ve gizemli rüzgar Ahenkle mırıldanarak gittiğinde, O zaman- aho zaman- uyanırdım. Issız göl dehşetine. Ama korku değildi İnsanı titreten bir zevkti bu dehşet- Öyle bir duygu ki ne madenler, mücevherler Ne de- hatta senin aşkın Kandırabilirdi anlatmaya beni O zehirli dalgadaydı ölüm Bir mezarlık çukurumda- Yalnız imgelemi böyle teselli bulan, Kimsesiz ruhu bu karnlık gölden Bir Adeb yaratan, O'nun için

Helen'e Helen, senin adın Eskinin Nicean yelkenlileri gibidir, benim için Usulca, kokulu denizin üzerinden O yol yorgunu gezgini taşır Kıyısına kendi memleketinin Gezmeyi özler yapayalnız denizlerin üstünde Yunanlı yüzün, sümbül saçların Senin havaların getirmişti beni eve Yunanistanın görkemine ve Roma yüceliğine. İşte, oradaki pırıltılı pencere nişinde Nasıl da bir heykel gibi, görürüm dineldiği Ah, Pysche, kutlu topraklar olan bölgelerden Akik lamba elinde.

İlahi Sabahleyin-öğlenleyin-akşam karanlığında- Benim ilahimi duyarsın, Maria. Kederde ve sevinçte, iyide ve kötüde, Tanrının anası benimle ol. Saatler pırıltıyla uçtuğunda, Ve tek bir bulur karartmadığında göğü, Aylak olmasın diye ruhum, Lütfun götürürdü onu sana ve seninkine; Şimdi, fırtınaları kaderin Geçmişimi ve günümü karartınca, Bırak ışısın geleceğim Senin ve senin olanın tatlı ümidiyle

İsimsiz Sevilmek mi?-öyleyse bırakma yüreğini Şimdiki yolundan ayrılmaya. Olduğun herşeyken şimdi, Olmadığın şey olma. Böylece kibarlığın, lütfun, Aşkın güzelliğin, sonsuz bir övgü konusu olacak yeryüzünde, ve aşk-basit bir görev.

Kuzgun Bir zamanlar kasvetli bir geceyarısı, unutulmuş eski bilgilerin Tuhaf ve antika ciltleri üzerine düşünüyordum, Yorgun ve sıkıntılı- Uyumak üzereydim, neredeyse başım düşüyordu ki, Bir tıkırtı geldi birden, sanki kibarca Oda kapımı çalan-çalan birisi gibi. 'Odamın kapısını tıklatan' diye söylendim 'bir konuk- Başka bir şey değil, yalnızca bu.' Ah, iyice anımsıyorum ki o hazin Aralıktı; Ve zemine vuruyordu sönen her bir közün yansısı. Sabahı istiyordum şevkle; -Boş yere Aramıştım Ödünç bir avuntuyu kederden- Yitik Lenore'un kederinden- O eşsiz ve pırıl pırıl kızın, meleklerin Lenore Diye andığı- Buralarda, anılmayacak artık adı. Ve mor perdelerin belirsiz, hüzünlü, ipeksi Hışırtısı Önceden hiç duyulmamış tuhaf kokularla dolduruyor- Tir tir titretiyordu beni: Öyle ki: çarpıntımı bastırmak için tekrarladım. 'Oda kapımdan girme izni isteyen bir konuk bu- Oda kapımdan girme izni isteyen Geç bir konuk: Başka bir şey değil, budur bu.' O sıra cesaretimi toplayıp: daha fazla Oyalanmadan, 'Sir' dedim, 'ya da Madam, affınızı dilerim Ama Gerçek şu ki dalıyordum ve siz öylesine yumuşak Bir tıkırtıyla geldiniz, Ve öylesine hafifçe tıklattınız-tıklattınız Oda kapımı ki, Duyduğumdan pek emin değilim sizi'-diyerek kapıyı Açtım burda; - Karanlıktan başka bir şey yoktu orda. Orda durdum, korku ve merakla karanlığın içine Baktım uzun süre, Kuşkuyla, kurarak hiçbir ölümlünün cüret edemediği Hayalleri; Ama sükunet bozulmadı ve sessizlik bir ipucu Vermedi, Ve fısıltıyla söylenen tek sözdü orda 'Lenore? ' Buydu fısıldadığım, mırıltılı bir yankıyla geri gelen O söz 'lenore' Başka bir şey değil, yalnızca bu.

Odama dönerken alev alev yanarak Ruhum Aynı tıkırtıyı işittim yine ilkinden biraz daha Kuvvetlice. 'Kesinlikle' dedim, 'kesinlikle bir şey var penceremin Kafesinde; Öyleyse neymiş bakalım ve bu esrarı Çözelim; - Rüzgardır, başka bir şey değil bu.' Açıverince kepengi, eski devirden kalma Azametli bir kuzgun Kanat çırpıp sallanarak adım attı İçeriye; Ne bir selam verdi ne bir an durdu ya da Oturdu; Ama bir Lady'nin ya da Lord'un edasıyla Tünedi kapımın üstüne- Oda kapımın üstünde bir Pallas büstüne kondu- Konup oturdu hepsi bu. Derken ciddi ve haşin suratıyla bu abanoz kuş, Kaderimi gülümsemeye dönüştürdü, 'Sorgucun kırkılmışsa da hiç kuşkusuz' dedim Korkak değilsin sen, Gecenin kıyısından gelen Suratsız ve yaşlı kuzgun- Gecenin Plutonian kıyısındaki saygı değer adın nedir, Söyle bana.' Kuzgun dedi ki 'birdahaasla.' Çok şaşırmıştım bu çirkin kuşun konuştuğunu duyup Böylesine açıkça, Pek alakalı olmasa-yanıtı pek anlamlı olmasa da; Çünkü kabul etmeliyiz ki yaşayan kimse henüz Mazhar olmadı oda kapısının üstünde bir Kuş- Kuş ya da hayvan görmeye oda kapısının üstündeki Büstte, Bir isimle 'birdahaasla' diye. Ama kuzgun, sessiz büstün üstünde tek başına Yalnızca bu sözü söyledi, sanki bu bir tek sözle İçini dökmüş gibi. Sonra başka birşey söylemedi- ne de bir tüyünü Oynattı- Ben mırıldanana dek, 'önceden uçtu diğer Dostları- Sabahleyin beni terk edecek, umutlarımın Önceden uçup gittiği gibi.' O zaman

Liman Kırntıları Bahamalı martılar beni çağırdı, bir ikinci bahar gecesi Yalan söyledim, yırtık blucinli tayfalara, Seni sevmediğimi söyledim. Oysa rıhtımlar en şarkılı dalgalarla yıkanıyordu, Midye kabuklarında sakladım gözyaşlarımı; Hastaydım, kırık kötümser bir öksürük yapışmıştı boğazıma Seni unutmak gerekiyordu... * * * Bahamalı martılar beni çağırdı, bir ikinci bahar gecesi, İskele fenerlerinin altında oturup seni bekledim sevgilim Ellerim ıslaktı,gözlerim ıslaktı Gelip caydırabilirdin beni gitmekten Oturup sigara içer,anlaşabilirdik.. Sana tapacağım yalan değildi benim olursan Seni seviyordum,seni istiyordum... * * * Bahamalı martılar beni çağırdı, bir ikinci bahar gecesi Filler gibi içtim liman meyhanelerinde; seni unutmak için içtim.. Senin sokağında geceler yıldızsızdı, senin sokağında gece yağmur yağıyordu Ben zayıftım,çabuk ıslanıyordum Bana sevmek yaramıyordu, ben sevilemiyordum... Bahamalı martılar beni çağırdı, bir ikinci bahar gecesi Sana bırakacağım bu kentin üç semtinde üç damla gözyaşı döktüm, Birincisi seni ilk gördüğüm yerdi, ikincisi seni ilk öptüğüm yerdi Üçüncüsü... söylemeye dilim varmıyor, üçüncüsü bana git dediğin yerdi İşte bu mısraları orda karalıyorum; işte demir aldı şilebimiz, Gidiyor,gidiyor,gidiyorum...

M.L.S...'ye Varlığını sabah diye selamlıyanlardan- Yokluğunu gece sayanlardan- Yüksek göklerde kutsal ateşi gölgeleyen- Ağlayarak ümit için her saat seni kutsayanlardan- Yaşam için-ah. Hepsinin üstünde, Derinlere gömülü inancın Gerçeklik Erdem ve İnsanlıkta canlanması için- Ümitsizliğin menfur yatağında ölmeye yatanlardan, Birden yükselir, senin mırıldandığın sözler üzre, 'Işık olsun' Mırıldandığın sözlerin, gözlerinin- Seraphlara özgü bakışıyla gerçekleşen- Sana en çok borçlu olanlardan-şükranı Tapınmaya benzeyen-ah, anımsa En doğrusunu-adanmış olanı en çok tutkuyla, Ve düşün ki bu güçsüz dizeleri o yazdı- O yazdı, yazarken ürperip düşünerek Bir olduğunu ruhunun bir meleğinkiyle

Şarkı Gelin olduğun gün gördüm seni- Alevli bir pembelik yüzüne indiğinde Mutlulukla sarılmıştın, öyleyken Tümden aşka kesilmişti dünya önünde. Ve senin gözlerinde tutuşan ışık (artık her ne idiyse) Güzellik diye gördüğüydü Sızlayan gözlerimin yeryüzünde. O pembelik, kızlık utancı belki- Geçip gider öyleyse- Ama hala harlı bir ateş, öyleyken Tutuşturdu, yazık, o adamın göğsünde. O, gelin olduğun gün seni gören Hani şu derin pembelik yüzüne çöktüğünde Mutlulukla sarılmıştın, öyleyken Tümden aşka kesilmişti dünya önünde.

The Raven Once upon a midnight dreary, while I pondered, weak and weary, Over many a quaint and curious volume of forgotten lore, While I nodded, nearly napping, suddenly there came a tapping, As of some one gently rapping, rapping at my chamber door. ''Tis some visitor, ' I muttered, 'tapping at my chamber door- Only this, and nothing more.' Ah, distinctly I remember it was in the bleak December, And each separate dying ember wrought its ghost upon the floor. Eagerly I wished the morrow; - vainly I had sought to borrow From my books surcease of sorrow- sorrow for the lost Lenore- For the rare and radiant maiden whom the angels name Lenore- Nameless here for evermore. And the silken sad uncertain rustling of each purple curtain Thrilled me- filled me with fantastic terrors never felt before; So that now, to still the beating of my heart, I stood repeating, ''Tis some visitor entreating entrance at my chamber door- Some late visitor entreating entrance at my chamber door; - This it is, and nothing more.' Presently my soul grew stronger; hesitating then no longer, 'Sir, ' said I, 'or Madam, truly your forgiveness I implore; But the fact is I was napping, and so gently you came rapping, And so faintly you came tapping, tapping at my chamber door, That I scarce was sure I heard you'- here I opened wide the door; - Darkness there, and nothing more. Deep into that darkness peering, long I stood there wondering, fearing, Doubting, dreaming dreams no mortals ever dared to dream before; But the silence was unbroken, and the stillness gave no token, And the only word there spoken was the whispered word, 'Lenore! ' This I whispered, and an echo murmured back the word, 'Lenore! '- Merely this, and nothing more. But the raven, sitting lonely on the placid bust, spoke only Back into the chamber turning, all my soul within me burning, Soon again I heard a tapping somewhat louder than before. 'Surely, ' said I, 'surely that is something at my window lattice: Let me see, then, what thereat is, and this mystery explore- Let my heart be still a moment and this mystery explore; - 'Tis the wind and nothing more.' Open here I flung the shutter, when, with many a flirt and flutter, In there stepped a stately raven of the saintly days of yore; Not the least obeisance made he; not a minute stopped or stayed he; But, with mien of lord or lady, perched above my chamber door-

Perched upon a bust of Pallas just above my chamber door- Perched, and sat, and nothing more. Then this ebony bird beguiling my sad fancy into smiling, By the grave and stern decorum of the countenance it wore. 'Though thy crest be shorn and shaven, thou, ' I said, 'art sure no craven, Ghastly grim and ancient raven wandering from the Nightly shore- Tell me what thy lordly name is on the Night's Plutonian shore! ' Quoth the Raven, 'Nevermore.' Much I marvelled this ungainly fowl to hear discourse so plainly, Though its answer little meaning- little relevancy bore; For we cannot help agreeing that no living human being Ever yet was blest with seeing bird above his chamber door- Bird or beast upon the sculptured bust above his chamber door, With such name as 'Nevermore.' That one word, as if his soul in that one word he did outpour. Nothing further then he uttered- not a feather then he fluttered- Till I scarcely more than muttered, 'other friends have flown before- On the morrow he will leave me, as my hopes have flown before.' Then the bird said, 'Nevermore.' Startled at the stillness broken by reply so aptly spoken, 'Doubtless, ' said I, 'what it utters is its only stock and store, Caught from some unhappy master whom unmerciful Disaster Followed fast and followed faster till his songs one burden bore- Till the dirges of his Hope that melancholy burden bore Of 'Never- nevermore'.' But the Raven still beguiling all my fancy into smiling, Straight I wheeled a cushioned seat in front of bird, and bust and door; Then upon the velvet sinking, I betook myself to linking Fancy unto fancy, thinking what this ominous bird of yore- What this grim, ungainly, ghastly, gaunt and ominous bird of yore Meant in croaking 'Nevermore.' This I sat engaged in guessing, but no syllable expressing To the fowl whose fiery eyes now burned into my bosom's core; This and more I sat divining, with my head at ease reclining On the cushion's velvet lining that the lamplight gloated o'er, But whose velvet violet lining with the lamplight gloating o'er, She shall press, ah, nevermore! Then methought the air grew denser, perfumed from an unseen censer Swung by Seraphim whose footfalls tinkled on the tufted floor. 'Wretch, ' I cried, 'thy God hath lent thee- by these angels he hath sent thee Respite- respite and nepenthe, from thy memories of Lenore!

Quaff, oh quaff this kind nepenthe and forget this lost Lenore! ' Quoth the Raven, 'Nevermore 'Prophet! ' said I, 'thing of evil! - prophet still, if bird or devil! - Whether Tempter sent, or whether tempest tossed thee here ashore, Desolate yet all undaunted, on this desert land enchanted- On this home by horror haunted- tell me truly, I implore- Is there- is there balm in Gilead? - tell me- tell me, I implore! ' Quoth the Raven, 'Nevermore.' 'Prophet! ' said I, 'thing of evil- prophet still, if bird or devil! By that Heaven that bends above us- by that God we both adore- Tell this soul with sorrow laden if, within the distant Aidenn, It shall clasp a sainted maiden whom the angels name Lenore- Clasp a rare and radiant maiden whom the angels name Lenore.' Quoth the Raven, 'Nevermore.' 'Be that word our sign in parting, bird or fiend, ' I shrieked, upstarting- 'Get thee back into the tempest and the Night's Plutonian shore! Leave no black plume as a token of that lie thy soul hath spoken! Leave my loneliness unbroken! - quit the bust above my door! Take thy beak from out my heart, and take thy form from off my door! ' Quoth the Raven, 'Nevermore.' And the Raven, never flitting, still is sitting, still is sitting On the pallid bust of Pallas just above my chamber door; And his eyes have all the seeming of a demon's that is dreaming, And the lamplight o'er him streaming throws his shadow on the floor; And my soul from out that shadow that lies floating on the floor Shall be lifted- nevermore!