Islam Kadm ve Toplum (Kadm Pane/leri) Yayın No: 397 Sempozyurnlar ve Paneller Serisi: 42 Bütün Hakları Türkiye Diyanet Vakfı'na aittir ı. Baskı, Mart 2008, Ankara, 1.000 adet ISBN 978-975-389-531-6 08.06.Y.0005.378 Redaksiyon : Dr. Mehmet BULUT Kapak ve Iç Tasarım: Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Mat. ve Tic. işi. Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu'nun 12.09.2006/35-6 sayılı kararıyla uygun görülmüş ve Mütevelli Heyeti'nin 02.05.2007/1237-21/a sayılı kararıyla basılmıştır. Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret Işletmesi'nin dizgi, fotomekanik, ofset ve cilt tesislerinde hazırlanıp basılmıştır. TÜRKIYE DIYANET VAKFI Yayın Matbaacılık ve Ticaret Işletmesi OSTIM Örnek Sanayi Sitesi ı. Cadde 358. Sokak No: ll 06370 Yenimahalle 1 Ankara Tel: 0312. 354 91 31 (pbx) Faks: 354 91 32 e-posta: tdvyayin@diyanetvakfi.org.tr
Kadın Gözüyle Hz. Peygamber Dr. Hidayet Şefkatli TUKSAL * ----~~~~~~~p----- Sevgili misafirler; hepinizin bu güzel haftasını kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Aslında bugün burada böylesine kalabalık bir toplulukla karşılaşacağıını düşünmüyordum doğrusu. Buraya emek verip, zahmet çekip gelen, hatta ayakta kalarak, sıkışarak bizleri dinlemek için burada bulunan herkese çok teşekkür ediyorum. inşallah, Peygamberimiz (S.A.V)'in feyziyle buradan hayatımız için küçük şeyler belki; ama, önemli olabilecek şeylerle diye düşünüyorum. ayrılırız "Kadın Gözüyle Hz. Peygamber" başlığı üzerinde Ayşe Sucu Hanım'la İstişare ederken; yani bu panelde neler dile getirilebilir diye konuştuğumuzda, değişik noktalara parmak basmıştık. Bir kısmını zaten kendisi burada size anlattı ve sizler de bugüne kadar o kadar çok şey duydunuz ki bu konularda, bizim size söyleyecek yeni çok fazla bir şeyimiz yok aslında. Çünkü, Hz. Peygamber'in hayatı, eşleriyle olan ilişkisi, sosyal hayatı, pek çok şeyi çok iyi bilinen konulardır. Ancak, bugün bizim yapacağımız şey, adeta bizim için ezber haline gelmiş bu bildiklerimizi, yeni bir bakış açısıyla gözden geçirebilir miyiz diye düşünmek. Her zaman yeni bakış açısına ihtiyaç duyulmayabilir; ama kadın konusunda, ya da kadınlar olarak Hz. Peygamber' i yeniden anlarken ve onun üzerinde yeniden düşünürken, yeni bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bunu sadece ben düşünmüyorum; bütün dünyada Müslüman kadınlar, Müslüman akademisyenler düşünüyorlar ve * ilahiyatçı-yazar
72 1 Kadın Gözüyle Hz. Peygamber-ll kadın konusunda epeyce çalışma yapıyorlar_ Bunun sebebi şu: Biliyorsunuz İslam kadına haklarını vermiştir, Hz. Peygamber hanunlara iyi davranmıştır, değer vermiştir. Buna rağmen İslam ve kadın ilişkisi, bu yeni çağdaş ôünyada İslam'a yönelik eleştiri konusu yapılan bir husustur. Yakınlarda karikatür krizinde ortaya çıktığı gibi, mesela Hz. Peygamber'in çok eşli bir insan olması, bu eleştirilerden biridir. Yine Hz_ Peygamber'in, Hz. Aişe ile evliliği, Batı literatüründe ya da Türkiye' de dine soğuk bakan hatta daha doğrusu dini kötülemek için yazılmış kitaplarda en temel argümanlardan biridir. Aslında ben, böyle kutlu bir günde dikenli konulara değinmek istemiyordum; ama bu dikenler hep cebimizde. Dolayısıyla bu dikenleri halletmeden de kendimizi rahat hissederek güvenle yolumuza devam edemiyoruz_ Çünkü dünya artık küçüldü; internete girdiğinizde, her şeyi bir arada görebiliyorsunuz_ Genellikle şunu anlamıyoruz: Neden bu karikatürler yayınlandı; bu kadar olay olmasına rağmen insanlar neden geri adım atmadı? Bu tür şeylere nasıl cürçt edildi? Ya da birtakım insanlar çıkıp nasıl bu kadar eleştirel şeyler söyleyebiliyorlar? Bunlar, bizim gündemimizi meşgul eden şeylerdir. Şimdi, bu sözlerle şuraya gelmek istiyorum: İslam ve kadın konusundaki ezberlerimizi, özellikle Hz. Peygamber'in hayatına kadınlar olarak, bir kere de kendi gözlerimizle bakarak gözden geçirmeliyiz_ Ben bu konuşma vesilesiyle, kendi gözürodeki kadınla, bize bu dini öğreten, anlatan kitapların gözündeki kadın arasındaki farkı size sunmak istiyorum. Ayşe Hanım sağ olsun, çok güzel bir şekilde Hz_ Hatice ve Hz. Aişe'nin kişiliğinden ve Hz. Peygamber'le olan ilişkilerinden bahsetti. Bunlan biliyoruz; fakat kadınlar olarak baktığımızda burada ne görüyoruz? Mesela ben, Hz. Peygamber'in Hz. Hatice ile evliliğini tanımlamaya kalktığımda, asla bunu bir itaat, hizmet ilişkisi olarak algılamıyorum. Benim algıladığım şu: Bu evlilik dünyadaki, ya da erkek egemen toplumlardaki evlilik normlarının çok dışında bir evlilik. Hatta kendi döneminde de alışılmamış bir evlilik türü. Burada, güçlü faktör Hz. Hatice'dir ve bu bütün kaynaklarca teslim edilen bir şeydir. O, Hz. Peygamber' e güç veren, onu maddi ve manevi açıdan destekleyen, hayatının önemli bir kısmında ona rehberlik eden, adeta onu yetiştiren kişidir. Bizim kaynaklanmızda çok saygı duyulur kendisine. Hz. Peygamber'in ona olan bağlılığı, vefası, aşkı her şey anlatılır biliyorsunuz. Bunlar aniatıldıktan sonra yorumlara bakıyorum, şöyle deniliyor: "Hz. Hatice o kadar itaatkar, o kadar hizmetkar, kendisini o kadar Hz. Pey~amber'e adamış bir kadındı ki..." Böylece sevgi, aşk, dayanışma, güven, vefa, fedakarlık gibi
Islam Toplum ve Kadın 1 73 terimlerle ifade edebileceğimiz bir ilişki bütününü hemen itaat, hizmet, adanma gibi terimler çerçevesinde algılamaya başlıyoruz. Bizim, aşağı yukarı kaynaklarımızın pek çoğu, bu tarz bir yorumla aktarır bu ilişkileri. Yine, Hz. Peygamber'in hayatındaki en önemli hanımlardan biri olan Hz. Aişe, bizim için de çok çok önemli; çünkü dinimizin yarısını gerçekten ondan öğreniyoruz. O, 2000 küsur hadisin ravisi olduğu kabul edilir ve kendisi hayatta iken yayılan hadisiere karşı çok dikkatli bir politika izlemiştir. Özellikle kadınları kötüleyen bazı rivayetler, yani Hz. Peygamber' den duyulmadığı halde, O (S.A.V) söylemiş gibi, onun zamanında meşhur olmuş bazı rivayetler konusunda Hz. Aişe'yi özellikle bu rivayetlere karşı çok mücadeleci bir tutum içinde görürüz. Bunların kabul görmemesi için kendisi çok uğraşmıştır. Ancak Hz. Aişe'nin bir kısım itirazları kabul görmüştür, bir kısım itirazları kabul görmemiştir. Ama onun itirazları bugün bize kadar gelmiştir. Hz. Aişe, çok önemli bir ve bağımsız bir kişiliktir. Hz. Peygamber'le çok küçük yaşta evlenmiş, onun terbiyesinden geçmiş, hayatının öğretim çağı sayabileceğimiz önemli bir dönemini onunla birlikte geçirmiş olmasına rağmen, bir bende/köle kadın olmamıştır. Hz. Peygamber ile Hz. Aişe'nin ilişkisi, sadece itaate dayalı, öğretmen-öğrenci ilişkisiyle tanımlanabilecek bir ilişki değildir. O da yine, aşk, sevgi, vefa, yani üst duygular ve tabii bunun dışında da, İslam'ın düşünüldüğü, tartışıldığı bir ilişki tarzı olarak tanımlanmalıdır; çünkü genellikle toplumdaki çeşitli sorunlara tekabül eden ayetler o dönemde nazil olmuştur. Bildiğiniz gibi, özellikle Medine döneminde gelen ayetler toplumsal konularla ilgili olarak geliyordu. Bunlar, sadece erkekleri ilgilendiren sorunlar değildi. Hz. Peygamber ümmetinin, ashabının sadece erkek üyelerini muhatap olarak görmüyor hiçbir zaman. Kadın üyelerin de erkekler gibi bilgilenmesini, erkekler gibi bu işin üzerinde düşünmesini, Müslümanlaşma sürecine canı gönülden, aktif olarak katılmasını istiyordu. Bunun delilleri kitaplarımızda mevcut. Herhangi bir hadis kitabını açıp şöyle bir okuduğunuzda, pek çok kadın sahabinin ismini görüyorsunuz. Pek çok kadın sahabinin Hz. Peygamber' e veya hanımlarına yöneltilmiş sorularıyla, onlara verilmiş cevaplarla karşılaşıyorsunuz. Hep bunu söylüyorum. Biliyorsunuz, "Kadının Adı Yok" isimli meşhur bir kitap var. Batı tarihinde erkek egemen kültürlerde, gerçekten kadının adı yoktur. Kahramanların, savaşçıların, politikacıların isimleri vardır; ama ka-
7 4 1 Kadın Gözüyle Hz. Peygamber-ll dınlann adı yoktur! Fakat İslam tarihi, özellikle Hz. Peygamber'in yaşadığı, hayatta olduğu dönem, hemen hemen bütün kadınlann isimlerinin, özelliklerinin, hatta rahatsızlıklarının bile kayda geçtiği bir dönemdir. Yani, kadının adı, bütün ayrıntılarıyla ortadadır. Bu, çok önemli ve erkek egemen paradigmaya çok aykırı bir şeydir. Yine hadis kitaplanna baktığımızda, toplu ibadetlerde, özellikle Cuma ve bayram namazlarında, Hz. Peygamber'i, kadınlann bu namazıara gelmesi için öz~l bir gayret içerisinde görüyoruz. Çünkü gerçekten Hz. Peygamber, hanımlann kendilerini o toplumun aktif bir üyesi olarak hissetmelerini önemsiyor. Hanımlar bu ihtiyacı duymuyorlar aslında. Yani, çoluğu çocuğu var, işi var gücü var... Biliyorsunuz kadınlar açısından toplumsal sorumluluk yüklenmek, kolay bir iş değildir. Sizin buraya gelmeniz bile, bir sürü emeğin sonucunda gerçekleşiyor. Bir de, bunun dışında toplumsal sorumluluk aldığınızı düşünün; yani, hanımlar olarak zaten evde değişik işlerimiz olduğu için, ekstradan yük almak bize genellikle zor geliyor. O dönemde de öyleymiş; ama, Hz. Peygamber'in bu konuda özel bir gayret sarf ettiğini, hanımların Cuma ve bayram namazıanna katılmasını istediğini görüyoruz. Hz. Peygamber'in eşleriyle olan ilişkileri bize şunu gösteriyor: Hz. Peygamber karşısında her kadın, özgün bir bireydir; kimsenin kölesi değildir. Yani, çok sevdiğimiz için çok fedakarlık edebiliriz; ama sevdiğimizin kölesi olmamız gerekmiyor. Çok sevdiğimiz için çok fazla İstişare edebiliriz eşimizle, arkadaşlarımızla; ama bazen farklı düşünebiliriz veya çoğunlukla farklı düşünebiliriz. Çok sevdiğimiz için inanmadığımız şeyleri yapmamız gerekmiyor bir başkası istedi diye, kocarnız istedi diye. Yani, insanlar arasındaki ilişkileri itaat, emir, komuta ve hizmet terimlerine sıkıştırrnarnız gerekmiyor. Özellikle kadın-erkek ilişkisinin, daha doğrusu kan-koca ilişkisinin -çünkü baba-evlat ilişkisi mesela böyle değil- daha sonraki dönemlerde, bu şekilde itaat ve hizmet kavramlan ekseninde tanımlanması, Hz. Peygamber'in başlattığı motivasyonun maalesef yarım kalmasına sebep olmuştur. Ben kadınlarla ilgili hadis rivayetlerini incelediğim doktora tezimi çalışırken, kaynaklanrnızda "fitne dönemi" olarak isimlendirilen bir dönemin kadınlar konusundaki anlayışları nasıl etkilediğini gözlemlerne fırsatı buldum. Hz. Peygamber'in vefatının üzerinden daha yüz sene geçmeden, fıtne dönemi denilen bir dönem başlamış, toplumsal ve siyasi karışıklıklar ortaya çıkmış ve bir sürü insan bundan etkilenmiştir. Bu etkilenmenin sonucu şu olmuştur: Olağanüstü bir dönem ilan edilmiştir. Alimler birçok konuda farklı
islam Toplum ve Kadın 1 75 görüşler üretmişlerdir. Bundan olumsuz etkilenenlerin başında da kadınlar gelmektedir. Hz. Peygamber döneminde sosyalleştirilmeye ya da ümmete iştirak etme sorumluluğuna alıştınlmaya çalışılan kadın kitlesi, daha yüz sene geçmeden, alimlerimiz tarafından -kendilerince haklı gerekçelerle- evlerinden çıkmamaya teşvik edilmişlerdir. Hz. Peygamber'in sağlığındaki durumun aksine, ev dışındaki kurumlara ve topluma katılarak gerçekleştirilen sosyalleşme biçimleri çeşitli şekillerde engellenmiştir. Bunun sonucunda, yani kadınların sosyal hayattan çekilmesiyle, dışlanmasıyla, kadınların artık sesinin çıkmamasıyla; yorumlarının, bakışlarının, renklerinin o yorumlara sinınemesi sonucunu doğurmuştur. İşte bu sebeple bugün bizim bildiğimiz, kitaplarda okuduğumuz yorumların pek çoğu, kadının Allah ile ilişkisinde bile erkeği merkeze alan, kadını onun hayatını kolaylaştıran unsurlardan biri olarak gören bir anlayıştır. Bizim, "kadının dindeki görevleri, kadının dindeki yeri" vesaire diye okuyup öğrendiğimiz pek çok şey, maalesef bu anlayışın ürünü olan ilkeler ve düşüncelerdir. Dolayısıyla, ben, bu tür sorunlarla uğraşırken ve kadın olarak dindeki yerimizi ve bunlarla ilgili ezberlerimizi yeniden gözden geçirirken, Hz. Peygamber (S.A.V)'in ömekliğini daha derinden, daha çok düşünerek, daha çok olay üzerinde düşünerek kavramamız gerektiğini söylemeye çalışıyorum. Kolaycı bir şekilde ve seçmeci bir tavırla ezberlerimizi tekrar etmenin bir yararı olmadığına inanıyorum. Fakat biz genellikle şunu yapıyoruz: Seçmeci davranıyoruz. Bir konuda bir şeyler söyleyeceksek seçmeci örnekler alıyoruz, iyi şeyleri alıyoruz ve diyoruz ki, "ha, İslam'da bu böyle." Ama ben, seçmeci davranmanın bizi doğru yere götürmediğini düşünüyorum. Biz Müslümanlar olarak, özgüvenle davranmalıyız; yani, bu dinin müntesibi isek, bu din hakkında düşünme, söz söyleme, yorum yapma ve bu dininfarklı yorumları arasında tercih yapma hakkına sahibiz. Kabul etmediğimiz yorumlan da eleştirme hakkına sahibiz. Bu konuda hiçbir şekilde düşünce ve ifade özgürlüğünün engellenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bunların da, din açısından yanlış bir tavır olarak görülmemesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında İslam dünyasının canlı dönemleri, tartışmaların çok canlı olduğu, her şeyin tartışılabildiği dönemlerdir. Biz bugün daha kesin hatlı; belirsizliklere ya da farklı görüşlere yer olmayan bir din anlayışı peşindeyiz. Yani, Allah'a iman nedir, belli olsun; insan ilişkileri belli olsun vesaire. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bizler, Allah'ın en değerli kulu saydığımız Hz. Peygamber (S.A.V) karşısında, onun hanımlannın sahip olduğu özgüven, özgürlük, birey olarak kendilerine duyduklan saygı, bütün
76 1 Kadın Gözüyle Hz. Peygamber-ll bunlan kuşanmak zorundayız. Yani, sevdiğimiz için köle olma mantığına yenilmemeli, ya da fedakarlığıınızın bir köleliğe dönüşmesine izin vermemeliyiz. Bunu söylüyorum; maalesef bizden beklenen, çocuktan biraz daha akıllı, köleden biraz daha özgür hayatlada yolumuza devam etmemiz olabilir. Bunun, İslami bir tarz olduğunu düşünmüyorum. Bunu, Müslümaniann içine düştüğü bir handikap olarak görüyorum. Güçlü kadınlar, Hz. Hatice gibi, Hz. Aişe gibi, güçlü erkeklerin ortaya çıkmasına ve çok daha iyi hizmetler yapmasına yardımcı olacak kadınlardır. Güçlü kadınlardan korkmayalım. Güçlü kadınlann yetişmesi için öncelikle zihni engellerimizi, toplumsal alışkanlıklanınızı gözden geçirelim. Gerçekten kadınlann haklarını, özür dilemeden, rica etmeden yaşayabilecekleri bir ortaının oluşmasına katkıda bulunalım. Teşekkür ediyorum.