TÜRK MÛSĐKÎSĐNDE NOTANIN TARĐHÇESĐ Dr. Timuçin ÇEVĐKOĞLU Türk Mûsikîsi'nin öğretim ve aktarımında yüzyıllar boyunca adına "meşk" denilen bir sistem kullanılmıştır. Çeşitli avantajlarının yanında önemli sakıncaları da bulunan bu sistemde öğrenci, öğreticinin karşısına oturup, onun söylediklerini, yaptıklarını ve gösterdiklerini dikkatle izler, anlayıp özümsedikten sonra taklit ederek tekrarlar. Öğretici ise bu tekrarlar esnâsında gerekli uyarıları yaparak yanlışları düzeltir. Mûsikî kuramı, icrâ teknikleri ve repertuarın beraberce verildiği bu sistemde aslâ nota kullanılmaz. Öğrenci, kendisine aktarılanların tümünü ezberlemek ve hâfızasında tutmakla yükümlüdür. Meşk'in bu özelliği, aynı zamanda en önemli sakıncası olarak, yüzyıllar içerisinde binlerce eserin değişmesinin veya unutulup yok olmasının sebeplerinden birisi olmuştur. Eser kayıplarının bir diğer sebebi de kuşkusuz, hiçbir yere yazılmamış bu eserleri hâfızalarında tutanların, aktaramadan ölmeleridir. Aslında Türk toplumunda müzik yazısının târihçesi bilinen en eski yıllara kadar uzanır. Ancak, tarih içinde mevcut olan bu nota yazım sistemleri, Türk müzisyenler tarafından - ihtiyaç duyulmadığından- pek kullanılmamıştır. Yazıyı bulan Sümerler yaklaşık MÖ 2000 yıllarında müziklerini yazabilmeyi de başarmışlardı. Sonra Babilliler, az sonra Eski Mısırlılar, Đbrânîler ve daha sonraları Habeşler gibi diğer Sâmî kavimler müzik yazısı kullandılar. Uzak Doğu Medeniyetlerinden Çinliler ve Hintliler de Miladın ilk yıllarında müzik yazılarını oluşturdular. MÖ V. yüzyılda Yunanlılar, MÖ II. yüzyılda Romalılar değişik birer nota yazısı geliştirmişlerdi. VII. yüzyıldan sonra Hıristiyan âleminde çok yaygın olarak kullanılan Gregoryenlerin îcâd ettiği "nömatik nota yazısı" bugünkü sistemin temeli olmuştur. Türk toplumunda notanın ilk kez ne zaman kullanıldığı kesin olarak saptanamamıştır. Göktürk alfabesi ile bir nota yazısının bulunup bulunmadığı hâlâ meçhûldür. Göktürk'lerden sonra Büyük Türk Hakanlığı'na geçen Uygurların, III. yüzyıldan itibaren Sâsânî Đran'da geliştirilmiş bir sistem olan "Mâni nota yazısı"nı kullandıkları bilinmektedir. IX. yüzyılda yaşamış önemli bir Đslâm filozofu olan Yâkub el-kindî'nin harflere dayalı olarak îcâd ettiği Ebced notası örnekleri "Risâle fî khubr te'lifi'l-elhân" adlı eserinde kullanılmıştır ve bu tarz notaların ilkidir.
Kindî'nin "Risâle fî khubr te'lifi'l-elhân"ından bir sayfa (kendi el yazısı) 2
Türkler'in Đslâmiyeti kabûl ile birlikte tanıştıkları Arap alfabesi, beraberinde Kindî notasını da getirmiştir. X. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan büyük Türk bilgini Fârâbî, Kindî'nin Ebced notasını kullanmıştır. Aynı dönemlerde Kuzey Çin'de yaşayan Hıtay Türklerinin adına "Ayalgu" dedikleri kendilerine has bir nota yazısı geliştirip kullandıklarını eski kaynaklardan öğreniyoruz. Türk müzikologları, Kindî tarafından îcâd edilen Ebced notasını tarih içinde geliştirerek kullanmışlardır. XIII. yüzyıl Türk Mûsikîsi nazariyatçılarından Safiyüddîn Urmevî (1225?- 1294) Şerefiyye ve Kitâbü'l-Edvâr'ında; Kutbüddîn Şirâzî (1236-1311) Dürretü't-Tâc'ında; Abdülkâdir Merâgî (1360?-1425) Cami'ü'l-Elhân'ında geliştirerek Türk Mûsikîsine uyguladıkları bu nota sistemini kullanmışlardır. Abdülkadir Merâgî'nin Makâsidü'l-Elhân'nından bir sayfa (kendi el yazısı) Safiyüddîn'in Kitabü'l-Edvâr'ında yer alan Nevrûz Remel Beste bugün elimizdeki Türk Mûsikîsi eserlerinin en eskisidir. Daha sonraları Abdülkâdir Merâgî tarafından yazılmış bir nota mecmuâsı olan Kenzü'l-Elhân ise maalesef kaybolmuştur. 3
Safiyüddîn'in Kitabü'l-Edvâr'ından Nevrûz Remel Beste Yukarıda sözü geçen Ortaçağ Türk müzikologlarının kullandıkları Ebced notasında her harf veya harf gurubu, bir sese karşılık gelmektedir. Seslerin uzatılma kıymetleri ise harflerin altına konulan rakamlarla gösterilir. Klâsik Ebced adı verilen bu sistemde sesleri gösteren harfler aşağıdaki gibidir: 4
Safiyüddîn Urmevî'nin Ebced Nota Alfabesi Yegâh Pest Beyâtî Pest Hisâr Hüseynî Aşîrânı Acem Aşîrânı Irâk Geveşt Râst Şûrî Zengûle Dügâh Kürdî Segâh Bûselik Çârgâh Sabâ Uzzâl Nevâ Beyâtî Hisâr Hüseynî Acem Evc Mâhur Gerdâniye Tîz Şûrî Şehnâz Muhayyer Sünbüle Tîz Segâh Tîz Bûselik Tîz Çârgâh Tîz Sabâ Tîz Hicâz Tîz Nevâ Tîz Beyâtî Tîz Hisâr Tîz Hüseynî Harfler Hattat Ali Tutan tarafından yazılmıştır. 5
Galata Mevlevîhânesi şeyhi ünlü neyzen -neyzenlerin kutbu manasında Kutbü n-nâyî ünvânıyla anılan- Osman Dede (1652?-1730) de bir çeşit Ebced notası geliştirmiştir. Bu nota sisteminin, kendisi de bir mûsikişinas olan Sultan II. Mustafa Devri'nde (l695-1703) meydana getirildiği sanılmaktadır. Ebced notasına bir örnek. Diğer Ebced notasına oldukça yakın olan bu sistemde sesleri gösteren harfler (ebced, hevvez, huttî gibi bir sıra gözetmeksizin) perde isimlerinden alınmıştır. Bu sistemde sesleri gösteren harfler aşağıdaki gibidir: 6
Kutbü n-nâyî Osman Dede'nin Nota Alfâbesi Yegâh Aşîrân Acem Aşîrânı Irâk Geveşt Râst Zengûle Dügâh Kürdî Segâh Bûselik Çârgâh Sabâ Hicâz Nevâ Şûrî Hisâr Hüseynî Acem Evc Mâhur Gerdâniye Şehnâz Muhayyer Sünbüle Tîz Segâh Tîz Bûselik Tîz Çârgâh Tîz Sabâ Tîz Hicâz Tîz Nevâ Tîz Şûrî Tîz Hisâr Tîz Hüseynî Harfler Hattat Ali Tutan tarafından yazılmıştır. 7
Polonya asıllı Ali Ufkî -veya Santûrî Ali Bey- (Albert Bobowski 1610-1675?), 1650 yılında yazdığı "Mecmua-i Sâz ü Söz" adlı eserinde sağdan sola doğru yazılan özel bir Batı Müziği nota sistemiyle türkü, varsağı ve yeltemeler kaydetmiştir. Bu eser, Batı notasının Türk Müziğinde kullanıldığı ilk örnektir. Ali Ufkî'nin Mecmua-ı Sâz ü Söz'ünden bir sayfa. (kendi el yazısı) 8
Osman Dede ile aynı yıllarda yaşayan Boğdan Prensi Demetrius Cantemir (Kantemiroğlu 1673-1723) da kısaca "Kantemiroğlu Edvârı" diye bilinen, "Kitâb-ı ilmi'l-mûsikî alâ vechi'l Hurûfât -Đşâret-i Perdehâ-yı Mûsikî" adıyla yayınladığı eserinde yeni geliştirdiği yazım sistemini tanıtmıştır. 1693 yılında Sultan II. Mahmud'a sunduğu bu eser iki bölümden oluşmakta, birinci bölümde makâm, usûl ve perdelere ait bilgiler, ikinci bölümde ise 300'ü aşkın peşrev ve 40 kadar sazsemâîsi yer almaktadır. XVIII. yüzyılda yaşayan ve Kevserî Dede olarak tanınan Neyzen Mustafa Kevserî Efendi, "Kevserî Mecmuası" adlı eserinde bu yazım sistemiyle (Kantemiroğlu notasıyla) Kantemiroğlu nun yazdıklarından başka 200 kadar eser daha kaydetmiştir. Kantemiroğlu Edvâr'ından Đbrahim Ağa'nın Irâk Sazsemâîsi 9
Kantemiroğlu Sistemi nde sesleri gösteren işaretler şöyledir: Tablo oluşturulurken Dr. Ozan Yarman ın hazırladığı Kantemiroğlu fontundan yararlanılmıştır.
Yenikapı Mevlevîhanesi şeyhi Nâsır Abdülbâkî Dede de (1765-1821) aynı zamanda büyük bir bestekâr olan Sultan III. Selîm Dönemi'nde (1789-1808), Sultân ın isteği üzerine dedesi Osman Dede'nin yazım sistemini geliştirerek meydana getirdiği yeni sistemi "Tahrîriyye- Tahrîr-i Fi'l-Mûsikî" adıyla Sultân'a sunmuştur. III. Selîm tarafından terkîb edilen Sûzidilârâ makâmından, yine Sultân ın bestelediği Mevlevî Âyini, Peşrev ve Sazsemâîsi ile Seyyîd Ahmed Ağa'nın bestelediği Peşrev olmak üzere dört eserin yazımıyla örneklenen bu sistemde sesleri gösteren harfler ise aşağıdaki gibidir:
Nâsır Abdülbâki Dede'nin Nota Alfabesi Yegâh Pest Beyâtî Pest Hisâr Aşîrân Acem Aşîrânı Irâk Geveşt Râst Şûri Zengûle Dügâh Kürdî Segâh Bûselik Çârgâh Sabâ Hicâz Nevâ Beyâtî Hisâr Hüseynî Acem Evc Mâhur Gerdâniye Şehnâz Muhayyer Sünbüle Tîz Segâh Tîz Bûselik T.Çargâh T.Sabâ T.Hicaz T.Nevâ Tiz Bayâtî Tîz Hisâr Tîz Hüseynî Harfler Hattat Ali Tutan tarafından yazılmıştır. 12
Ermeni asıllı bir müzikolog olan Hamparsum Limonciyan da (1768-1839) Nâsır Abdülbâkî Dede ile aynı dönemde yine Sultân III. Selîm'in isteği üzerine bir nota yazım sistemi geliştirmiştir. Bestekârlar ve icrâcılar tarafından çok ilgi gösterilen bu sistem son zamanlara kadar yoğunlukla kullanılmıştır. Günümüzde dahî bilinen ve kullanılan bu sistem, Ortaçağ Avrupası'nda kilise ve manastırlarda müzik yapılırken ezginin iniş-çıkışlarını göstermek amacıyla güftelerin üzerlerine konulan işaretlere benzeyen 7 işaret üzerine kurulmuştur. 13
1886 yılında "Nota Muallimi" adıyla bir kitap yayınlayan Notacı Hacı Emin Efendi (1845-1907), bu kitabıyla Batı notasının Türk müzisyenlerce tanınmasını sağlamıştır. 400 kadar eseri Batı notasıyla yayınlayan Hacı Emin Efendi, bugünkü kullandığımız sistemin öncüsü olmuştur. Son dönemin önemli müzikologlarından Rauf Yektâ Bey (1871-1935), 1919 yılında "Türk Notasıyla Kıraat-ı Mûsikî Dersleri" adıyla bir kitap yayınlamıştır. Rauf Yektâ Bey, Türk Müziği'nin tüm nota ihtiyacının giderileceğine inandığı ve "Türk Notası" adını verdiği eski ebced sistemine dayanan bir sekizlide 24 perdenin sembollerine yer verdiği bu sistemle kendi bestelediği Yegâh Mevlevî Âyini'ni yayınlamışsa da sistem devrin müzisyenleri tarafından benimsenmemiştir. Son olarak Mustafa Nezihi Albayrak (1871-1964), "Yıldırım Sistem" adını verdiği stenografiye benzer bir nota yazım sistemi geliştirmiş ve sistemini "Đstenografik Mustafa Nezihi Albayrak Notası" adıyla yayınlamıştır. Batı ve Hamparsum notasını çok iyi bilen Albayrak ın çok kolay ve kullanışlı olduğunu iddia ettiği bu sistem de müzisyenlerce benimsenmemiştir. KAYNAKLAR : Bardakçı, Murat, Đstanbul 1995, Focus Dergisi Sayı:3. Çevikoğlu, Timuçin, Konya 1994, Selçuk Üniversitesi Devlet Konservatuarı Nota Yazım Bilgisi Ders Notları. Öztuna, Yılmaz, Büyük Türk Mûsikîsi Ansiklopedisi, Ankara 1990, Başbakanlık Basımevi, Kültür Bakanlığı Yayınları, No: 1163. Tanrıkorur, Cinuçen, Đstanbul, Nota Yazımı Ders Notları. Tura, Yalçın, Nota Yazımının Tarihi Gelişmesi, Đstanbul, Đtü Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Ders Notları.