Ekin Çelikkan Büyük Bir Yanılgı ve Küçük İnsanlar Doğayı ne kadar iyi tanıyoruz? Hemen hemen herkesin bir en sevdiği çiçeği var. Tatile gittiğimizde etkileyici doğa manzaralarının fotoğraflarını çekiyoruz. Hatta diğer insanlar da bulunduğumuz bu güzel mekanı görebilsin diye fotoğrafları hiç zaman kaybetmeden sosyal medya üzerinden paylaşıyoruz. Evimiz deniz manzaralı olsun istiyoruz mesela. Neredeyse hiç kimse salonunun camından bakınca boğaz manzarası yerine insanoğlunun inşa ettiği beton yapıları görmek istemiyor. Bu durum fazlasıyla ironik çünkü görür görmez fotoğrafını çektigimiz doğa harikalarını oraya gittiğimiz arabanın egzozuyla boğuyoruz; deniz manzarası olan evi inşa etmek içinse ormanları kesiyoruz. Bana kalırsa biz, yani insanoğlu, doğayı hiç tanımıyoruz ve anlamıyoruz. Faruk Duman ın Köpekler İçin Gece Müziği adlı romanında gerçekleşenler de bu fikrimi doğrular nitelikte. Çünkü eğer doğayı tanısaydık, roman karekterleri Filiz ve Tarık gibi şehir hayatından gelen ve doğaya son derece yabancı olan kişiler, alışık olmadıkları kırsal çevrelerde hayatları pahasına mücadele vermek zorunda kalmazlardı. Peki doğa neden Filiz ile Tarık a, yani insanlığa saldırıyor? Depremlere, tsunamilere ve heyelanlara bakıldığında doğa ve insan arasında, kurban tarafın insan olduğu bir savaş varmış gibi gözüküyor. İnsanlar doğanın saldırıları karşısında mallarını, mülkelerini ve canlarını yitiriyorlar. Filiz ve Tarık gibi insanlar doğanın saldırılarına hazırlıksız yakalanıyormuş gibi duruyor. Oysa bu durum, heybetli Tabiat
Ana nın küçük insancıklara keyfiyen saldırmasından çok daha derin sebeplere dayanıyor. İnsanlık olarak doğaya zarar veriyoruz. Aslında doğaya ihtiyacımız var, ama kibir gözümüzü kör ediyor. Doğayla uyum içinde, ona saygı gösterek yaşayacağımız yerde onu yaralıyor; kendi geçici zevklerimiz için dilediğimizce sömürüyoruz. Sokaktan geçen bir insan haksız yere bize saldırsa çok büyü tepkiler veririz. Biz de ona geri saldırırız, polise şikayet edeiz, kısacası aldğı cezadan tatmin olana kadar o kişiye karşılık veririz. Böyle bir saldırıya karşılık veren doğa olduğunda ise rtada bir haksızlık varmış gibi davranıyoruz. Son derece şımarık bir tutum sergiliyoruz. Biz oğadan istediğimiz ölçüde yararlanabilirmişiz ve o buna sesını çıkaramazmışçasına... Romanda fırtına, durduk yerde kopuyor ve hayatı felç ediyor gibi gözüküyor. En azından insanlar bu şiddetli fırtınayı böyle yorumluyor. Ancak aslıda doğa insanlara nedensiz yere saldırmadığı gibi, doğanın öfke atakları beklenmedik ani zamanlarda olmuyor. Ormanın koyu sessizliğiydi, ağzını kocaman açmış bekliyordu onları. Arada gerinip açılıyor, inleyip duruluyordu. 1 Bu satırlar romanın başlarından, yani Filiz ile Tarık ın olacaklardan habersiz bir şekilde sigara içip günlük tartışmalarını devam ettiği zamanlardan. Oysa o anda bile ne kadar belli doğanın rahatsız olduğu. Doğa tedirgin, huzursuz, ve belki biraz da sinirli. Doğa bir şeyler planlıyor, bunu dışarıya da belli ediyor; ancak insanlar doğaya dikkat etmediğinden olacakların farkına dahi varmıyorlar. 1 Duman, 16
Doğanın verdiği küçük sinyallere dikkat etmememizin sebebi içinde bulunduğumuz büyük yanılgı. Tarık sanıyor ki Asfalt yola hiçbir şey olmaz. Boşuna asfalt dememişler ona. 2 Oysa doğa, insanlığın olup olabileceğinden çok daha bilge, çok daha görkemli. Bir kere, doğada her şey en ince ayrıntısına kadar planlanmış. Doğaya mükemmel bir düzen hakim: Her parça fevkalade bir uyum ve harmoni içinde. Biz Bugün hava fazla sıcak. deyip günlük işlerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. O havanın kusursuzluğunun, her şeyin tam kıvamında oluşunun farkına varmıyoruz. Havanın ortalığı bunaltıp susturacak ama sivrisinekleri azdırmayacak sıcaklıkta olduğunu göremiyoruz. 3 Bu durum da bir yanılsama içinde yaşamamıza sebep oluyor. Sanıyoruz ki doğa öylesine basit bir şey; bazen sıcak oluyor, bazen soğuk, bazen tam kararında. Her bileşenin belirli bir düzen doğrultusunda işlediğini unutuyoruz. Doğayı da kendimiz gibi sanıyoruz, küçümsüyoruz. Birkaç ağaç kesip oraya ev dikince ona hükmettiğimizi sanıyoruz; oysa onun karşısında aciz varlıklardan ibaretiz. Bunun en iyi örneği karanlık karşısındaki acizliğimiz bence. Tüm dünyaya hatlarla elektrik taşımış ve jenaratörlerle aksaklıklarla başa çıkmaya çalışıyor da olsak, ışığı kaybettiğimiz anda panikliyoruz, bir saniye sonra ne olacağını dahi kestiremiyoruz. Çünkü insan karanlıkta neyin nereden çıkacağını bilemez. Karanlıkta tüm sesler birbirine benzer. 4 Günümüzde teknoloji çok hızlı ileriyor. Gündeme sürekli yeni buluşlar, yeni fikirler hakim. Bu durum maalesef içinde yaşadığımız illüzyonu daha güçlü hale getiriyor. Doğayla baş edebileceğimiz yanılgısına daha çok kapılıyoruz. Peki çok mu geç? Göz göre göre uçuruma sürüklenmekten başka şansımız var mı? Bana kalırsa 2 Duman, 130 3 Duman, 25 4 Duman, 87
cevap evet ve Köpekler İçin Gece Müziği nde karşımıza çıkan iki insan örneği bu görüşümü destekliyor. Tarık ve Filiz doğayı ne kadar yadırgıyorsa, Kara Zühre doğanın o kadar parçası olmuş. Kırsal kesimde yaşadığı için tüm planlarını doğaya göre yapmış; dışarı çıkacaksa güneşin çıkmasını beklemiş, odun yakacaksa havanın yeterince soğumasını beklemiş. Bu deneyimleri sayesinde doğayı tanımış, onunla uyum içinde hareket etmeyi öğrenmiş. Bu durumun sonucu olarak Tarık la Filiz in tüylerini ürperten yağmur Kara Zühre ye ninni gibi geliyor. İnanıyorum ki Tarık ve Filiz, Kara Zühre den ne kadar farklı olursa olsun, gelecekte onlar da Kara Zühre gibi doğayı benimseyebilirler; çünkü insan uyum sağlamayı ögrenebilen bir canlı. Kitabın sonunun açık uçlu bırakılması da bu yüzden bence. Vahşi doğa, kapana kısılmış bir grup çaresiz insani yok edebileceği gibi, durulup onlara bir şans daha verebilir. Bu karar ise insanların ona nasıl davranacağına bağlı. Eğer doğaya karşı olan tutumumuzu düzeltip, onunla harmoni içinde yaşamayı öğrenirsek geleceğimiz huzurlu ve güvenli olabilir. Ancak tavrımız düşmanca olursa, doğa tepkisini bzie altından kalkamayacağımız zararlar vererek koyabilir.
KAYNAKÇA Duman, Faruk. Köpekler İçin Gece Müziği. Roman. İstanbul: Can Sanat Yayınları Ltd. Şti., Eylül 2014.