İKİ ÖZGÜR BİR FİDAN. Treakostomi: Boğaza takılarak solunumu kolaylaştırmaya yarayan cihaz takımı ile bu işleme verilen ad.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen


Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

ISBN :

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

GÜNLÜK SİYASİ YEREL GAZETE

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

3. Yazma Becerileri Sempozyumu. Çağrışım: Senden Kim Çıkacak?

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

EK-5 MEMNUNİYET ANKETLERİ UYGULAMA REHBERİ. Hastane (Kamu, Üniversite ve Özel)

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş HOŞGELDİNİZ. Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT)

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

Agape Kutsal Kitap - God's Love Letter Scriptures

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Onceki izlenimdeki sevgi titresimleri sevgili Ugurcan'in izleniminde devam ediyor...

SAHİP OLDUKLARIMIZI KORUMANIN 4 RUHSAL ADIMI

EUROSTUDENT ULUSAL ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE SONUÇLARI

Diğer: Diğer:... Diğer:...

Birlikte Yürüyoruz. Görme Engellilerle Birlikte Yaşama Kültürünü Artırmak Amaçlı Hazırlanmış Araştırma Raporu Ekim 2012

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

Aşağıdaki 5 cümlenin hepsine evet demiyorsanız, bu pdf dosyasını incelemek için gereken 3 dakikayı ayırmasanız da olur

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

ORGANLARI 5 KİŞİYE HAYAT VERDİ

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

TABURCUYUZ, YA SONRASI?

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Bir adam... Bel Plan Dış/Gün. Bir şehir... Geniş Açı. Ve insanlar... Geniş Açı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

tellidetay.wordpres.com

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

BARIŞ BIÇAKÇI Baharda Yine Geliriz

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Bölge Uzmanı Nihai Form

BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ

Eber Gölü (Bolvadin-Afyonkarahisar) (10-11 Mayıs 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı,

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ BENİM GELECEĞİM OLDU. Sayın Yurduseven öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz.

Mustafa GÜZELGÖZ

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

Elişa, Mucizeler Adamı

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

Transkript:

İKİ ÖZGÜR BİR FİDAN Adı Özgür. Soyadı Kalaycı... Kastamonulu bir kas hastası. Özgür ü, hasta ve gönüllülerden oluşan ve internet üzerinden faaliyet gösteren Hasta-Gönüllü Ağı na üye olmaya çalışırken tanıyor. Hasta-Gönüllü Ağı nın Düzceli üyesi Mine Alp önermiş ona ağa katılmaya. Başvuru sonrası bir süre ses çıkmıyor Özgür den Sonra aralarındaki irtibat kesiliyor. Bir daha da haber alamıyor ondan Aylar sonra, 23 Ağustos 2010, Perşembe. Sıcak bir öğleden sonrası İstanbul u. Türkiye Kas Hastalıkları Derneği nin Yeşilköy deki binası. İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Bölümü nden bir telefon geliyor derneğe. Arayan, eski yönetim kurulu üyelerinden Doktor Şiraze; Özgür Kalaycı adlı bir kas hastamız var. Hastanenin Göğüs Polikliniği nde yatıyor! Fırat hemen anımsıyor Özgür ü; aylar önce Hasta-Gönüllü Ağı na üyelik için başvuran ve bir daha da kendisinden haber alamadıkları hasta. Doktor Şiraze devam ediyor; Kastamonu'dan ambulansla gelmiş. Solunum problemi vardı. Nörolojide biz gördük, göğüs hastalıkları bölümünde gerekli müdahaleler yapıldı. Üç haftadır hastanede. Treakostomi 1 yapıldı, şu anda durumu iyi. Kastamonu'dan, sosyal yardımlaşma vakfından gelecek aspirasyon cihazını bekliyor hasta. Çok iyi, sevindim diyor Fırat. Doktor devamla; Özgür ün, Kastamonu'ya bir ambulansla gitmesi gerekli. Fakat Duruyor, söylemeye çekinir gibi bir hali var; Nasıl söylemeli Hastanın ambulans tutacak parası yok. Siz dernek olarak bir şey yapmaz mısınız acaba? Fırat, düşünmeksizin yanıt veriyor; Haber verdiğiniz için çok teşekkür ederim Şiraze Hanım. Elbette yardımcı olmaya çalışırız. Şiraze hanım ekliyor; Kimi kimsesi de yokmuş. Eşi, terk etmiş onu. Kendisine ondört yaşındaki oğlu Kenan bakıyor. Çocuk, Anadolu Lisesi öğrencisi. Babasına refakat edebilmek için okuldan izin almış. Fırat telefonu kapatıyor, arkasına yaslanıyor. Bir süre düşünüyor... Sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Acil Yardım Müdürlüğü nü aramaya karar veriyor. Orada tanıdık birileri olacaktı. Birkaç telefon görüşmesi, yetkili yetkisiz kişiler derken, bir ambulans buluyor. Ancak hastanın fakirlik belgesi olması şartıyla Bu kolay diye düşünüyor Fırat. Adam zaten ağır hasta, bakıma muhtaç. Üstelik tekerlekli bir sandalye kullanıyor. Eşi de terk etmiş zaten. Hemen, Kenan a haber veriyor. Kenan la birlikte Doktor Şiraze, Kastamonu'daki mahalle muhtarını arıyorlar. Gereken açıklamalar yapılıyor, ricalar, alttan almalar Muhtar nuh diyor, peygamber demiyor! Hastanın Bağkur maaşı olduğu gerekçesiyle fakirlik belgesini vermiyor İstanbul Büyükşehir Belediyesi nden alınacak ambulans işi böylece suya düşüyor. Fırat vaz geçmiyor. Bu sefer Bakırköy Belediyesi ile temas ediyor; Özel kalem, engelliler birimi, sağlık müdürlüğü; bir sürü açıklama, bilgilendirme, nedenler, nasıllar... Onlar da ambulans veremiyorlar! Çünkü yok! Zira ambulans demek, yanında hemşire demek, yanında doktor demek; başka bir sürü sorumluluk almak demekmiş. Bir tane hasta nakil araçları varmış, onu verebilirlermiş. Hasta nakil aracı olduğunda yanında doktor ve hemşireye gerek olmazmış. Yeter ki hastanın doktoru, hasta nakil aracıyla gitmesine izin versin! 1 Treakostomi: Boğaza takılarak solunumu kolaylaştırmaya yarayan cihaz takımı ile bu işleme verilen ad.

Sevinçten gözleri parlıyor Fırat ın. Sonunda, bir hasta nakil aracıyla Özgür ü Kastamonu ya gönderebilecekler. Hemen Kenan ı arıyor. Doktoruyla görüşmesini, hasta nakil aracıyla hastanın sevki için rapor talep etmelerini söylüyor. Tamam, Fırat ağabey diyor Kenan, doktordan bu raporu alırız. Derin bir ohhh çekiyor Fırat! Kenan a, raporu fakslayacakları Bakırköy Belediyesi Özel Kalem in telefon ve faks numaralarını veriyor. Bir kez daha arkasına yaslanıyor; Sonunda iş çözüldü... Özgür, artık özgür olacak! diye içinden geçiriyor İki saat kadar ya geçiyor, ya geçmiyor. Derneğin telefonu bir kez daha çalıyor. Telefonda, Bakırköy Belediyesi Özel Kalemden bir görevli. Sesi sitemkâr; Fırat Bey siz Özgür ün hastaneden gönderilen doktor raporunu gördünüz mü?" Hayır diyor. Karşıdaki ses, "Bu raporda hastanın aspirasyon sorunu var, doktor refakatinde ve tam teşekküllü ambulansla gitmesi gerektiği yazılı! Bizim böyle bir ambulansımız olmadığını söylemiştim size " Derin bir sessizlik oluyor... Fırat, umutsuzca kapatıyor telefonu. Bakırköy Belediyesi nden de bu iş olmayacak, anlıyor Doktor Şiraze hocayla görüşüyor yeniden. Sesi üzgün; Maalesef, bir çözüm üretemedik diyor. Derneğin parasının olmadığını çok iyi bilen Doktor; Çare yok, ambulans tutacağız o zaman; paranın yarısını ben vereceğim, diğer yarısını hasta yakını karşılasın diye ekliyor. Başarısızlığı kendine yediremeyen bakışları öne düşüyor Fırat ın. Bana biraz daha müsaade eder misiniz diye soruyor doktora. Yeni bir telefon mesaisinde Fırat. Bu sefer telefonun öbür ucunda Kastamonulu mahalle muhtarı Ali Bey var. Fakirlik belgesi vermesi için ikna etmeye çalışıyor onu. Söylemediği söz kalmıyor; açlık sınırı, yoksulluk limiti, Bağkur emekli maaşı, yeşil kart, fakirlik belgesi Memleketin kurtulması kala kala Özgür Kalaycı nın fakirlik belgesine mi kaldı; hayali ihracattan giriyor, kdv vurgunundan çıkıyor Sonunda ikna etmeyi başarıyor inatçı muhtarı; adam imana geliyor. Fakirlik belgesini gönderecek! Aradan bir gün geçiyor, iki gün geçiyor, üç gün geçiyor; ses yok! Beklenen faks bir türlü gelmiyor! Defalarca arıyor muhtar Ali'yi, açmıyor! Öfkeyle, Vaz geçti! diyor adam, kesin vaz geçti! Derken, dördüncü gün cep telefonu çalıyor. Arayan muhtar Ali; faksı gönderiyormuş... Nihayet! Nihayet oldu sonunda! Sesi adeta çığlığa dönüşüyor! Odadakiler şaşkın, dönüp Fırat a bakıyorlar. Be adam, neylersin bunca zaman diye söyleniyor kendi kendine; Bir tek muvafakat belgesi kaldı. Bunu da alınca, İstanbul Büyükşehir Belediyesi nden ambulans hazır demektir. Özgür Kalaycı'nın kimsesi yok. Her aradığında ondört yaşındaki oğlu Kenan açıyor telefonu. Özgür, konuşacak durumda değil. Treakostomi yapılmış; boğazına takılan bir boruyla nefes alıyor. Kenan, hastane koridorlarında koşturuyor. Kastamonu'dan aspirasyon cihazı gelmiş, onu nasıl kullanacağını öğreniyor Sonunda epikriz raporu tamam, muvafakatname de hazır. Taburcu işlemleri yapılıyor.

23 Ağustos akşamı ambulans yola çıkacak. Özgür yola koyulacak; mahsur kaldığı ilaç kokulu hastane odalarından kurtulup özgürlüğüne kavuşacak. Tam donanımlı bir ambülânsın içinde; altında akülü bir tekerlekli sandalye, ağzında bir solunum cihazıyla Özgür ün oğlu Kenan'ın son bir ricası var; "Fırat ağabey diyor, söylesek de mümkün mü acaba, ambulans akşam saat 18.00 den sonra varsın Kastamonu'ya. Babamı eve taşıyacak kimse yok da. Komşular, ancak o saatte geliyorlar " * * * Adı Özgür Soyadı Özdoğan. Bitlis in Tatvan ilçesinden. Limd Girdle Distrofisi adlı genetik bir kas hastalığına sahip. Yürüyemiyor. Aynı ailede beş hasta... İki kardeşi, uzun yıllar önce kaybetmişler. Bir diğerini ise Van da yanlış bir müdahale sonucu... Üç hasta kardeşin, bağışla aldıkları bir tane akülü tekerlekli sandalyeleri var. Arada bir sırayla onu kullanıyorlar. Özgür Özdoğan ın hastalığı ilerlemiş. Kasları artık ona itaat edemeyecek kadar zayıf. Üstelik son zamanlarda, bir de solunum problemi eklenmiş üstüne. Ama o aldırmıyor. Hayata, kalın halatlarla bağlamış düşlerini. Durmaksızın okuyor, yazıyor. Nazım Hikmet in şiirlerini çeviriyor Kürtçeye harıl harıl 23 Ağustos 2010, Perşembe. İstanbul, soğuk bir geceye dönüyor yüzünü yavaş yavaş. Fırat, her zamanki gibi odasında çalışıyor. Onun için yorgun bir günün akşamı. Buna rağmen hala bilgisayarının başında Cep telefonu çalıyor Frat ın. Arayan, Tatvan dan Hasta-Gönüllü Ağı nın yöneticisi Beste. Ağlamaklı konuşuyor; Abi, diyor, Özgür ün durumu ağır Koyu bir sessizlik düşüyor telefona Kardeşi Özgür, bir süredir solunum desteğine ihtiyaç duymakta. Hayatı, ancak bir solunum cihazı yardımıyla soluyabiliyor. Kolay nefes alıp veremiyor. Nemrut Dağı nın karlı yamaçlarının serin rüzgârlarını ciğerlerine doyasıya çekemiyor. Hastalığı iki gün önce atak yapmış. Bronşlarına musallat olmuş balgamın sökülüp atılması gerekli. Oysa küçük bir taşra kasabasının çaresizliğinde onlar... Özgür, acilen tam teşekküllü yoğun bakımı olan bir hastaneye yetiştirilmeli! Böyle zamanlarda çaresizlik, elini kolunu bağlıyor insanın. Fırat, telefondaki o zifiri sessizliğin içinde düşünüyor. Beste nin iç çekişleri bölüyor sessizliği. Korkma, bir çıkış yolu buluruz diyor Fırat. Telefonda, yapılabilecekler üzerine konuşuyorlar. Daha önce, Tatvan dan İstanbul Çapa'da Göğüs Hastalıkları arayarak güç bela bir uzmana danışılmak istenmiş. Hekimlerin çoğuyla telefonla konuşmak ne mümkün. Kestirip atmış doktor Mecburen biraz da zamana bırakılmış çözümsüzlük. Aradan iki gün geçmiş, durumda bir değişme yok! Solunum güçlüğü devam ediyor. Korkmuşlar Beste, hasta kardeşlerin büyüğü. Yirmi sekiz kilo ağırlığında. Kentinden, sokağından, evinden dışarı çıkamıyor. Ama olsun, bunu dert etmiyor o. Hayalleriyle ortak olmaya çalışıyor yaşama. Evinde, bilgisayarının başında, otuz bir ile yayılmış Hasta-Gönüllü Ağı nı yönetiyor. Başkalarının dertlerine derman olmak, tanımadığı hastaların yaralarına mehlem sürmek için uğraşıyor; ülkenin hangi köşesinde, hangi hastanın ne sorunu var, araştırıyor, sağa sola telefonlar ediyor; kendini paralıyor, kapıları zorluyor, sonunda ne yapıyor, ediyor bir çözüm üretiyor Şimdiyse, kardeşi Özgür için çırpınmakta. Fırat la bir de kaygısını paylaşıyor Beste; Abi diyor, Fidan ın haberi yok, korkuyorum ondan.

Fidan, Özgür ün Marmaris ten arkadaşı. Üvey annesiyle yaşayan, çocuk ruhlu genç bir kız. Lise sonda okuyor. İki yıl önce internetten tanışmışlar. Önce, gelir geçer bir ilişki sanılmış. Oysa Fidan, tanıdıkça sevmiş Özgür ü, sevdikçe hayran olmuş ona. Aralarında, başkalarının adını koymakta zorluk çektiği güzel bir bağ oluşmuş. Kimselerle paylaşamadıkları hayal dünyalarının yoldaşı, ruhlarında dur durak bilmez esen fırtınaların ortağı, kalplerinin derin ve ıssız vadilerinde sessiz sedasız akan pınarların sırdaşı olmuşlar. Üstelik Fidan, evinden bile dışarı çıkmak istemeyen Özgür ü geçen yıl Marmaris e tatile çağırmış Evinden çıkmaz sanılan Özgür, Marmaris e Fidan ın yanına tatile gitmiş. Beste de katılmış onlara. İki güzel insan, iki ruh ikizi, iki sırdaş; iki güzel hafta geçirmişler Marmaris te. İnternet üzerinden ya da telefonla görüşmedikleri, ses alıp vermedikleri tek bir gün bile olmazmış. Fidan, Facebook tan Özgür ün duvarına hayata dair anlamlı sözler, duygulu ifadeler ve güzel şiirler yazar, altına da özenle imzasını atarmış; Sevgili dostun, Fidan Gök Zorlu inişleri, çıkışları olan bir yaşamda, kalplerinin kırgın ve fırtınalı zamanlarında sığındıkları, birbirlerinin sakin, ıssız limanları gibi olmuşlar zamanla. Aralarındaki bu tutkulu dostluğu geçen yıl anlatmıştı Beste. Şimdiyse kaygılı. Özgür konuşamayacak durumda; Ya öğrenirse Fidan? Arayıp ulaşamazsa peki? Fidan ı bir kenara bırakıyorlar. Şimdi Özgür için bir çözüm üretmek zorundalar. Telefon konuşması uzadıkça uzuyor. Bir sürü seçeneği çözüm torbasına doldurup doldurup boşaltıyorlar; Tatvan'da devlet hastanesi, Bitlis'e yolculuk, yoksa Van a mı gitmek... Yola dayanacak gücü de yok Özgür ün Bir hastalık nasıl da kuşatıyor insanı. Çaresizlikse kötü bir düşman. Üstesinden gelmek ne kadar da zor. Bir solunum uzmanının bulunduğu en yakın şehir Bitlis. Oraya götürmeye karar veriyorlar. Devlet hastanesinde, ciğerlerindeki sıvıyı çekmeyi deniyorlar, olmuyor; bronşları kanıyor. Vazgeçiyorlar Hastanede yoğun bakım ünitesi yok! Ülkenin dört bir yanından Hasta-Gönüllü Ağı'ndaki dostları seferber oluyorlar; Helikopter ambulans aranıyor. Antalya'dan, İstanbul'dan, Tatvan'dan telefonlar çalışıyor durmaksızın Özgür, soluk alıp vermede daha da zorlanıyor şimdi. Boğazındaki illet ona bir türlü aman vermiyor. Kesik kesik öksürükler hırıltılara dönüşüyor. Giderek daha çok sıkışıyor ciğerleri. Doktor, müsaade etmiyor helikopterle gitmesine! Üstelik helikopterin gece görüşü de yok! Aralarında, ambulans uçak seçeneğini konuşuyorlar Van 100.Yıl hastanesine mi gidilse, yoksa Diyarbakır'a mı? Hadi Diyarbakır a gidildi diyelim; yoğun bakım servislerinde yer olacak mı? O saatte nörolog bulunacak mı? Ya solunum terapisyeni? Bütün bunların hepsi birer muamma 113 acil servis aranıyor, bir yetkiliyle görüşme. Kötü haber; Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde boş yer yok! Kayıtlar öyle söylüyor. Van 100.Yıl hastanesi ise tedirgin ediyor insanı; kardeşlerden birini yıllar önce orada kaybetmişlerdi ya... Telefonlar gelip gitmeye devam ediyor. Bir çözüm olmalı mutlaka, bir çözüm! diye söyleniyor Fırat. Birden aklına geliyor; Diyarbakır Alman Hastanesi'nde bir dostu olacaktı! Hemen arıyor. Şans bu ya, orada! Hızla gerekli bilgileri aktarıyor Hastanın yeşil kartı mevcut, gerekli sevkler yapılırsa burası uygun. Yoğun bakımda da yer var Harika! Daha önce nasıl da düşünemedi! Kendine hayıflanıyor Fırat. Adeta bir sevinç küpü şimdi. Hâlbuki artık alışması lazım; çaresizlik kötü bir düşman, yenmek zor ve bu kadar sevinç için erken.

Bilmiyor, o küp birazdan dağılacak Gelen bir telefon; Alman Hastanesi nde nörolog olduğunu ama göğüs hastalıkları uzmanının part time çalıştığını söyleyecek! Ona da bir türlü ulaşamıyorlar.. Solunum uzmanı olmadan da olmaz! Sevinç küpü mü? Darmadağın şimdi. Yüzü allak bullak Fırat ın. Olmuyor! Olmuyor! Olmuyor! Bilgisayar saatlerdir açık, boşuna çalışıyor. Telefon mesaisi tüm hızıyla sürüyor. Ardı arkası eksilmiyor telefonların. Kâh Beste ile konuşuyor, kâh bir doktorla, kâh hiç tanımadığı görevlilerle Birden, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı geliyor aklına! Öyle ya, daha önce niye düşünemedi bunu! Akıl mı kalıyor insanda ki! Geçen yıl bir Avrupa Birliği projesi vesilesiyle tanışmıştı Sebahat hanımı, iyi kadındı, başkanı olduğu ana bilim dalının yoksunluklarından bahsetmişti. Gece de oldu, bir şey yapabilir mi acaba? Şimdi bunları düşünmenin sırası değil. Hemen arıyor; doktorun cep telefonu kapalı. Bilgisayardaki rehberine bakıyor. Evet evet, ev telefonu var Ne yapmalı? Arasa mı acaba? Ayıp olur mu dersin? Fazla düşünmüyor, ayıbı bir kenara bırakıyor, çeviriyor telefonu Sebahat hanım telefonda. Kısaca anlatıyor; Tatvanlı kas hastası, solunum problemi, yoğun bakım, yer sorunu, ambulans uçak, bitmeyen çaresizlik Kadın ilgileniyor! Üstelik çok sıcak davranıyor. Seni birazdan arayayım diyerek kapatıyor telefonu. Çok geçmeden arıyor; Çözüm, gecenin onbirinde geliyor. Hastanede boş yer var! Sebahat hanım; "Donanımlı bir ambulansla hastayı gönderin, burada biz sahip çıkarız" diyor. Tanrım diyor Fırat, sevinse mi, yoksa erken mi? Yüzüne, bir sevinç ifadesi kondurmakta tereddütlü. Yine de içindeki karamsarlık azalıyor. Çaresizlik düşmanı, bir adım geriliyor. Rahatlıyorlar... Beste ile birlikte derin bir nefes alıyorlar. Ama Özgür? Rahat nefes alamıyor. O hala solunum kaslarına musallat olan illetle mücadelede. Onun savaşımı başka. Yenik düşmemek için bütün gücüyle uğraşıyor. Bu arada başka bir kötü haber, korktukları başlarına geliyor; Fidan aramış! Özgür ün telefonu kapalı. Meraklanmış Sonra Beste ye ulaşmış. Ne desin, önce uyuyor demiş Beste. Fidan akıllı kız, sezgileri güçlü. Bırakır mı; bir daha aramış, bir daha, bir daha Özgür uyuyor Uyandır! demiş, sesini duymak istiyorum! Çaresiz, bir ucundan söylemek zorunda kalmış Beste; Özgür üşütmüş Fidan, merak edecek bir şey yok. Biraz rahatsızlandı, o kadar. Şu an hastanede. Kim durdurabilir ki Fidan ı. Yeri göğü inletiyor! Derdi bir idi Beste nin, şimdi iki oldu. Özgür ün hastaneye yetiştirilmesiyle mi uğraşsın, Fidan ı teskin etmekle mi... Artık, onca telefon görüşmesi arasına, bir de Fidan ın çırpınışları dâhil oluyor. Durmadan telefon açıyor, sesini duymak istiyor. Beste, doktor izin vermiyor, diye oyalıyor Bir ara, iyi bir anında Özgür le iki kelime konuşturuyor Fidan ı. Biraz rahatlıyor kız; Doktordan izin alarak solunum cihazından çıkarılıyor Özgür; İyiyim, merak etme, doktorlar konuşmama izin vermiyorlar diyebiliyor ancak O üç kelime bile onu yoruyor. Gözleri süzülüyor, ard arda hırıltılar kopuyor göğsünden. Yeniden bağlıyorlar solunum cihazına Öte yandan hazırlıklar hızla sürüyor; Tatvan Devlet Hastanesi'ndeki doktor yakından ilgileniyor. Diyarbakır daki nörolog da izin vermiş. Yola çıkmak kötüyse, kalmak daha da

kötü. Doktor, tam donanımlı bir ambulansla çıkmaya onay vermek zorunda kalıyor sonunda. Bir ambulans ayarlanıyor. Saatler hızla ilerliyor. Diyarbakır'dan Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Sebahat Hanım telefonda; nöroloji yoğun bakımda yer hazırlanmış bile... Artık sevinmemek için bir neden yok! 20 Aralık 2010. Saat 23.20 suları; Özgür Özdoğan, distrofin üretmeyen kaslarına inat bir taşra kasabasında hayata tutunmaya çalışıyor. Tatvan'dan yola çıkan bir ambulans, bipup cihazına bağlı Özgür'ü, Diyarbakır da Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisine yetiştirme telaşında Aynı saatlerde, başka bir kentte, başka bir Özgür, İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi nden bir ambulansla Kastamonu ya doğru çoktan yola çıkmış durumda. Özgür Kalaycı nın, kendisine refakat edebilmek için birincilikle okuduğu Anadolu Lisesi ni bırakan oğlu Kenan başucunda bekliyor Genetik bir hastalık tarafından bedenleri tutsak edilmiş iki insan... Soyadları Kalaycı ve Özdoğan; yıpranmış ciğerleriyle hayata tutunmaya çalışıyorlar. Biri bipup cihazıyla, biri treakostomisiyle İstanbul da uykusuz bir sabahın rengi daha maviye çalıyor. Serin bir rüzgâr yalıyor camları, balkondan bir kuş ayaklanıyor. Avuçlarıyla gözlerini ovuşturuyor Fırat. Bilgisayarını kapatıyor. Aklında, sormaya korktuğu sorularla iki Özgür; acaba ikisi de özgür olabilecek mi? Aradan üç tam gün geçiyor. Adına deniz denilen Van Gölü nün kıyısında güneş, üç kez daha görünüyor, dağların koynuna üç defa daha sokuluyor. Özgürlerden birisi; Özgür Kalaycı, bir yokuşun başında rampayla çıkılan küçük evine yerleşmiş. Gündüzleri, Kastamonu nun çam ağaçları ve akasyalarla bezeli sokaklarını akülü sandalyesiyle özgürce dolaşıyor. Özgürlerden diğeri; Özgür Özdoğan, Diyarbakır dan Tatvan a döndükten üç gün sonra yeniden ağırlaşıyor. Özgür ün son haberi, Tatvan da bir telefondan İstanbul da diğerine titreyerek ulaşıyor. Arayan Beste dir, hıçkırıklara boğulmuştur sesi; Abi diyor, Özgür ve yutkunuyor, Çaresizlik öyle bir düşman ki Artık sonsuza dek özgür; onu kaybettik diyor. Bu sefer, dibi olmayan, sonsuz derin bir sessizliğe düşüyor telefon Hiçbir şey söyleyemiyor Fırat; tek bir hece bile çıkmıyor ağzından; heceler kelimelere, kelimeler söze dönüşemiyor Telefonu kapattığında, sanki anlamıştır. Yalan bir hikâye gibidir yaşadıkları. Kötü bir rüyaya benziyor bütün bunlar Aklını, ruhunu, bedenini ısrarlı bir şekilde kemiren kör, sağır ve dilsiz o zifiri karanlık içinde düşünüyor; Sahiden, iki Özgür var mıydı? Çaresizliği alışkanlık edinmiş bu hayatta onlar yaşamışlar mıydı? Kastamonulu Özgür Kalaycı, büyük bir şehrin hastanesinde ilaç kokulu odalardan kurtulabilmiş miydi? Boğazında treakostomi takılı, sağ salim evine varmış mıydı? Kastamonu şehrinin sokaklarında özgürlüğüne kavuşmuş muydu? Anadolu Lisesi ni birincilikle okumakta olan oğlu Kenan, devamsızlığı kırk günü geçti diye okuldan atılmış mıydı? Peki, ya Fidan Özgür Özdoğan ın hayatının o en son yazında birlikte oldukları liseli kız, şimdi ne yapıyordu? Hayatın kendisinden esirgediği onca güzel şeye karşın, ıssız bir liman gibi kuytuluklarına sığındığı o gül yüzlü kız ne haldeydi? * * *

Üç tam gün sonrasıydı İstanbul, sonbahara çoktan veda etmiş kışa hazırlanıyordu. Fırat ın yüreğinin derinliklerinden bir türlü söküp atamadığı o sızı bir kez daha kıpırdar gibi oldu. Masasına geldi. Parmakları, bilgisayar klavyesinin üzerinde usulca gezindi. Facebook a girdi, Özgür Özbostancı nın profilini buldu. Bir resim iliştirilmişti Özgür ün duvarına. Onun, sonsuzluğa dek özgürlüğü seçmeden evvel, arkadaşı Fidan la geçirdiği ilk ve son yaz tatiline ilişkindi. Bir deniz kıyısında çekilmişti fotoğraf. Tekerlekli sandalyesinde, ince cılız bedeniyle yaşamının en güzel gülümsemesini hayata sunan Özgür dü fotoğraftaki. Bir de, ona arkadan kollarını dolayarak, dudaklarını boynuna adeta gömer gibi sarılmış Fidan Ve altında bir şiir vardı resmin; saçlarınla oynayacağım, dudaklarımı çenene dayayacağım ve bana sarılacağın sessiz bir gece için "beklediğim tüm sabahlar sen ol" diye yalvaracağım. kendimi yok ederken bir yalanı yaşattığımı bilerek, sonuna kadar! neye içimdeki kızgınlık? inan kölesi olabilirim gözlerime saldığın derinliğin... Fidan Özdoğan, 27 Ağustos 2010[16:45:28] Not: Adı geçen olay, anılan tarihlerde yaşanmış olup isimler değiştirilmiştir. Resim, Özgür ün Fidan la geçirdiği ilk ve son yaz tatiline ilişkindir.

Yakup Sayın/ engelliler.gen.tr - İkinci Engelliler Konulu Öykü yarışması için 8