Arslanzâde nin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân Adlı Eserinin Tahkik ve Tercümesi

Benzer belgeler
İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

BEDİ : Belagat İlmi nin üç dalından(beyan- Meâni-Bedi ) biridir.

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

KİTAP-SÜNNET İLİŞKİSİ (Nebi ve Resul Kavramları)

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

Kinâye Alegori) ةيانكلا Kinayeli bir ifadede sözün gerçek anlamı da kastedilmiş olabilir.

Îman, Küfür ve Tekfir 2

Zekatın Fazileti Gönderen Kadir Hatipoglu - Haziran :57:10

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.

IGMG EV SOHBETLERİ DERSLERİ

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

Kar veya yağmur sebebiyle Cuma namazını terk etmenin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1

EV SOHBETLERİ. (Allah) her şeyi yaratmış, ona ölçü, biçim ve düzen vermiştir. (Furkan, 25:2)

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

141. SOHBET. Nifak bir hastalıktır.

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

هل الا نبياء متساوون. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Ehl-i Sünnet ve l-cemaat in akîde ve diğer dîni konulardaki esasları

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

İSLAM HUKUKUNDA CEZA CEZALAR

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

Terceme : Muhammed Şahin

MÜNAFIKLARIN VASIFLARI MÜNAFIKLARIN VASIFLARI. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a)

Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî nin Vird-i Settâr ı *

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

ZEKATIN ÖNEMİ VE FAZİLETİ

İletişim Duası بسم االله الرحمن الرحيم. (Tâhâ, 24-29)

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

Cidde'de yaşayan ve hac için Mekke'den ihrama giren kimsenin hükmü. Muhammed Salih el-useymîn

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününün müslümanlar için önemi

ŞABAN'IN 30. GECESİ HİLAL GÖRÜLMEDİĞİ ZAMAN (NE YAPILIR?)

İbadet Hayatımızda Şaban Ayı Gönderen Kadir Hatipoglu - Mayıs :46:24

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

IGMG EV SOHBETLERİ DERSLERİ

İSİMLER VE EL TAKISI

ON EMİR الوصايا لعرش

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

ه: د ع ل ض ب او ت ن ل ه ب م ذ ت خ أ إن ا م م كي ف ت ر ك ت د ق ي فإ ن يت للا س ن و با ك ت

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

RAMAZAN ORUCU. Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınırsınız diye o oruç sizin üzerinize de farz kılındı.

تلقني أصول العقيدة العامة

el-usul'us-sitte, Altı Asıl

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

SELÂMIN ŞEKLİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Muhammed Salih el-muneccid

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

CAMİ VE GENÇLİK. 1- CAMİ ve MESCİT KAVRAMI. 2- GENÇLİK ve ÖNEMİ I-KONUNUN PLANI

İki secde arasında otururken ellerin durumu nasıl olmalıdır?

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız.

(Tanımı ve Dayanağı)

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri

GÜNDE BEŞ VAKİT NAMAZ KILMAK

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

Transkript:

/ Iğdır University / Journal of Social Sciences Sayı / No: 2, Ekim / October 2012: 167-182 Arslanzâde nin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân Adlı Eserinin Tahkik ve Tercümesi ARSLANZÂDE MUSTAFA EFENDİ Tahkik ve Çeviri HİLMİ KARAAĞAÇ Y. Doç. Dr. Gümüşhane Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü Özet: Elinizde bulunan yazı, Arslanzâde Mustafa Efendinin risalelerinden oluşan ve Manisa İl Halk Kütüphanesinde 45 Hk. 5837 numarada kayıtlı Te lîfâtu l-merhûm Arslanzâde isimli mecmuadaki Kelâm ilmine ilişkin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân adlı risalenin tahkik ve Türkçe tercümesinden ibarettir. Anahtar Kelimeler: İman, tasdik, ikrar, marifet, amel. 167

Arslanzâde Mustafa Efendi Verification and Translation of Risālat Latīfa fī Bayān al-īmān Lughatan wa Shar'an inda Ahl al-lisān by Arslanzade ARSLANZADE MUSTAFA EFENDİ Verified and Translated by HİLMİ KARAAĞAÇ Assist. Prof. Gümüşhane University, Faculty of Divinity, Department of Basic Islamic Sciences Abstract: The available manuscript is composed of verification and Turkish tranlation of Risālat Latīfa fī Bayān al- Īmān Lughatan wa Shar'an inda Ahl al-lisān which is related to Kalam in periodical entitled Ta līfāt al-marhūm Arslanzāde, which does consist of Arslanzade Mustafa Efendi s tractates, and registered in Manisa Province Public Library 45 Hk. No. 5837. Keywords: Faith, affirmation, confession, knowledge, action. 168

Arslanzâde nin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân Adlı Eseri Risâlenin Tanıtımı Anadolu, uzun sayılabilecek bir zaman diliminde İslam kültür ve medeniyetine ev sahipliği yapmıştır. Ülkemizin her bir köşesinde yetişmiş ilim adamları ve onların bize miras olarak bıraktığı, halen birçoğu yazma halinde bulunan sayısız eserler bu ev sahipliğinin ilmi sahadaki alametleridir. Mirasın varislere bazı sorumluluklar yüklemesi kaçınılmazdır. Bu düşünceden hareketle Arslanzâde Mustafa Efendinin * risâlelerinden oluşan ve Manisa İl Halk Kütüphanesinde 45 Hk 5837 numarada kayıtlı Te lîfâtu l-merhûm Arslanzâde isimli mecmuadaki Kelâm ilmine ilişkin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân adlı risâlenin tahkik ve tercümesiyle birlikte yayınlanmasının gereğine kanaat getirdik. Mecmuada Arslanzâde nin Arapça olarak kaleme alınmış iki adedi Tasavvufa, on adedi Fıkha, iki adedi Tefsire, iki adedi Mantığa, dört adedi Arap Dili ve Edebiyatına ve bir tanesi de Kelâma ait toplam 21 adet risâlesi ile Mekâtîb başlığı altında üç mektubu mevcuttur. Kelâm ilmine ilişkin risâle, Mecmua nın üçüncü sırada yer alan, tahkik ve tercümesini yaptığımız Risâletun Latîfe fî Beyâni l- Îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân adlı risâledir. Arslanzâde, risâlede iman kavramı ve bu kavram etrafında yü- * Arslanzâde Mustafa Efendi aslen Ispartalı olup Halvetî tarikatı meşâyihinden Denizli de medfun Arslan Efendinin oğludur. Arslanzâde Mustafa Efendi, Cemaziye l-âhir-1168 de (Mart-Nisan 1755) Galata Kadısı olduğuna göre yaklaşık 1120-30 yıllarında doğmuş olmalıdır. Müderrisliği yanında, Galata Kadılığı, Bilâd-ı Hamse Kadılığı ve Muharrem 1178 de (Temmuz 1764) Medine Kadılığı yapmıştır. 1185 de (1771/72) vefat etmiş olup Vefa dan Zeyrek e inen caddenin solunda metfundur. Eserleri risâleler halinde Te lîfâtu l-merhûm Arslanzâde adlı mecmuada toplanmıştır. Mecmua Manisa İl Halk Kütüphanesinde 45 Hk. 5837 numarada kayıtlıdır. Mecmuada Arslanzâde nin 21 adet risâlesi ve Mekâtîb başlığı altında üç mektubu mevcuttur. Risâleler, Arslanzâde nin vefatından dört sene sonra Yozgat Medresesi Müderrisi Kadızâde Ahmed b. Halil b. Mustafa tarafından istinsah edilmiştir. Tahkik ve tercümesini yaptığımız risâle mecmuanın üçüncü sırasında yer almaktadır. Müellifin hayatı için bak: Tahir, Mehmed, Osmanlı Müellifleri, c. 1, s. 214-5; Süreyya, Mehmed, Sicill-i Osmani, haz. Seyit Ali Kahraman, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1996, c. 4, s. 1160; Abdullah b. Muhammed b. Zâhim, Kudâtü l-medineti l-münevvere, Mektebetu l-ulûm ve l-hikme, Medine 1418, s.538. 169

Arslanzâde Mustafa Efendi rütülen tartışmaları ele almaktadır. Buna göre hem sözlük anlamı olarak hem de Kitap ve sünnette kullanıldığı veçhile iman, tasdik demektir. İman kavramı üzerinde fazla durmayan Hz. Peygamber, genellikle iman edilmesi gereken hususları açıklamıştır. Bu anlamda iman, Resulü vasıtasıyla haber verdiği şeylerde Allah ı, Allah tan getirerek tebliğ ettiği şeylerde de resulünü tasdik etmektir. Söz konusu tasdikin en önemli niteliği ihtiyarî olmasıdır. Kişinin bir nesneye bakması sonucu ihtiyarî olmaksızın zorunlu olarak kalpte meydana gelen tasdik hükmü için iman etme anlamında tasdik etti ifadesi kullanılamaz. Diğer yandan tasdik ile marifet birbirinden farklıdır. Tasdik, elde edilen bilgiye kalben kesbî bir bağlılığı gerektirir. Kelâm tarihinde iman, tasdik, ikrar, marifet ve amel kavramlarının kendi aralarındaki ilişkileri çerçevesinde ortaya atılan fikirleri ele alan Arslanzâde, en sahih görüşün Hanefi alimlerinin görüşü olduğu kanaatindedir. Buna göre iman; ya sadece tasdik ya da tasdik ile birlikte imandır. Arslanzâde, imanın artması ve eksilmesi sorununu iman-ı mutlak ve mutlaku l-iman tasnifiyle açıklar. İmanı mutlak, kâmil iman olup ziyade ve noksanlık kabul etmez. Mutlak iman ise kâmil olabileceği gibi nakısta olabilir. İman-İslam ilişkisi hususunda Arslanzâde, İmam Maturîdî nin görüşünü sahih olarak kabul etmektedir. Bu çalışma, 1189h. yılında Ahmed b. Halil tarafından istinsah edilen nüshadan yararlanılarak hazırlanmıştır. Risâlenin orijinal metnine veya farklı bir nüshasına ulaşmak mümkün olmamıştır. 170

Arslanzâde nin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân Adlı Eseri رسالة لطيفة في بيان اإليمان لغة وشرعا عند اهل اللسان بسم هللا الرحمن الرحيم 13b الحمد هلل على ما أنعم و كفى وسالم على عباده الذين اصطفى. وبعد : فيقول الفقير الى ربه القدير مصطفى أرسالن زاده أكرمه هللا بالفالح والسعادة: اإليمان هو الثقة و إظهار الخضوع وقبول الشريعة. ثم استعمل فى التصديق أما مجازا لغويا كما ذهب إليه بعض من المتكلمين الستلزامه لما هو معناه. فإنك إذا صدقت أحدا أمنته من التكذيب في ذلك التصديق وهو الظاهر كما ذهب إليه سعد الدين. حيث قال: اإليمان في اللغة التصديق بشهادة النقل عن أئمة اللغة و داللة موارد االستعمال. ولم ينقل في الشرع الي معنى آخر. أما أوال : فألن النقل خالف األصل ال يصار اليه إال بدليل. أما ثانيا : فألنه كثر في الكتاب والسنة خطاب العرب به. بل كان ذلك أول الواجبات و أساس المشروعات فامتثل من امتثل من غير استفسار وال توقف الي بيان. 14a ولم يكن ذلك من الخطاب بما ال يفهم وإنما احتيج الي بيان ما يجب اإليمان به فتبين وقد 1 فصل بعض التفصيل حيث قال النبي لمن سأله عن اإليمان: "اإليمان أن تؤمن باهلل 2 ومالئكته وكتبه ورسله..." الحديث. لوقيل: إنه في اللغة لمطلق التصديق وقد نقل الي التصديق بأمور مخصوصة فال نزاع وإما حقيقة لغوية. واإليمان المعد ي إلي هللا تعالى معناه: التصديق الذي هو نقيض الكفر 4 3 في عد ى بالباء فإن من دأبهم حمل النقيض على النقيض كقوله تعالى و م ا أ نت أى بمصدق. 5 والالم مع اإليمان فى القران لغير هللا تعالى وذلك لتضمين معنى االتباع و التسليم. واإليمان تصديق هللا فيما أخبر على لسان رسوله و تصديق رسوله فيما بلغ عن هللا تعالى. والتصديق في اإليمان أحد قسمي العلم المعبر عنه باإلذعان لقبول النسبة وتسميته تسليما للتوضيح. فإن قيل اإليمان في الشرع هو التصديق بما جاء به محمد والتصديق كيف واإليمان كيف وتقرر في األصول أن ال تكليف إال بفعل إختياري ويجاب عنه أن التكليفات بالتصديق. وإن كان من الكيفيات النفسانية دون األفعال االختيارية لكن األمر به الشتماله 1 2 3 4 5 األولى أن يقال: وقد فص ل النبي صلى هللا تعالى عليه وسل م çıkmada: البخاري في اإليمان باب 37; مسلم في اإليمان حديث 7 5 سورة يوسف 17 "و م ا أ نت ب م ؤ م ن ل ن ا و ل و ك ن ا ص اد ق ين " بمؤمن لنا çıkmada: او اإلستماع çıkmada: 171

Arslanzâde Mustafa Efendi على اإلقرار والتحصيل مقدمات من صرف النظر و توجيه الحواس و إلقاء الذهن ودفع الموانع كاألمر بالتعلم وعلى هذا ورد وصف ه باالختيار. 14b وأيضا التصديق معناه اللغوي هو أن ينسب الصدق الى المخبر اختيارا إذ لو وقع صدقه في القلب ضرورة كما إذا ادعى النبوة وإظهار المعجزة من غير أن ينسب الصدق إليه اختيارا ال يقال في اللغة "أنه صدقه" وأيضا التصديق مأمور به فيكون فعال اختياريا. وظاهر كالم األشعري أن التصديق من جنس كالم النفس. صر ح به الباقال نى وإمام الحرمين والرازي وصدر الشريعة وليس هو التصديق المنطقي الذى هو قبول وقوع النسبة أو ال وقوعها. وقد صرح الشريف في حواشى التلويح أن بينهما بونا بعيدا. وما ذكره التفتازانى أن التصديق هو المعنى المعبر عنه بالفارسية "بكرويدن وراست كوي داشتن" ويخالفه التكذيب وينافيه التوقف والتردد ولهذا اختار العلماء في الفاظ اإليمان "كرويدم باورداشتم راست كوي داشتم" بدل. وأنه معنى واضح عند العقل ال يشتبه على العوام فضال عن الخواص وهو القابل للتصور المذكور في تقسيم العلم في المنطق. 15a وال شك أن االنقياد وربط القلب بالمتابعة كما هو المراد هنا أمرا زائدا على التصديق المنطقي. والتصديق وانقياد الباطن متالزمان. ولهذا يقال "سل م فالن" ويراد به "آمن". والتصديق يكون فى اإلخبارات واالنقياد يكون فى األوامر والنواهي. فتبليغ الشرايع إن كان بلفظ اإلخبار فاإليمان يكون بالتصديق وإن كان باألمر والنهي فاإليمان باالنقياد الباطن. فقالوا إن التصديق قد يكون مؤخرا عن االنقياد. وال يكون االنقياد مستلزما للتصديق. كالذى 6 يشاهد المعجزة فيحصل له العلم اليقيني بانه نبي ومع ذلك ال يصدقه. فاليقين الضروري ربما يحصل ومع ذلك ال يحصل التصديق االختياري. وقد يكون التصديق مقدما على اليقين ليس بإيمان. والتصديق والمعرفة ليسا بمتحدين بل التصديق المعهود إيمان بخالف المعرفة. وذلك أن 172 6 والمذهب ان اإليمان غير العلم والعرفة ألن من الكفار من كان يعرف الحق وال يصدق به عنادا واستكبارا. قال هللا تعالى "ال ذ ين آت ي ن اه م ال ك ت اب ي ع ر ف ون ه ك م ا ي ع ر ف ون أ ب ن اء ه م و إ ن ف ر يق ا م ن ه م ل ي ك ت م ون ال ح ق و ه م ي ع ل م ون " )سورة البقرة 146( و قال هللا تعالى" و إ ن ال ذ ين أ وت وا ال ك ت اب ل ي ع ل م ون أ ن ه ال ح ق م ن ر ب ه م و م ا هللا ب غ اف ل ع م ا ي ع م ل ون " )سورة البقرة 144( و قال هللا تعالى " و ج ح د وا ب ه ا و اس ت ي ق ن ت ه ا أ ن ف س ه م ظ ل م ا و ع ل و ا" )سورة النمل 14(. فاحتيج الى الفرق بين العلم بما جاء به النبي معرفته وبين التصديق ليصح كون األول حاصال للمعاندين دون الثاني وكون الثاني إيمانا دون األول. فاقتصر بعضهم على أن ضد التصديق هو اإلنكار والتكذيب وضد المعرفة النكارة والجهالة. واليه أشار اإلمام الغزالي حيث قال: ضد التصديق بالتسليم فإنه ال يكون مع اإلنكار واإلستكبار بخالف العلم والمعرفة. وفصل بعضهم زيادة تفصيل فقال: التصديق عبارة عن ربط القلب بما علم من إخبار المخبر وهو أمر كسبي يثبت باختيار المصدق ولهذا يؤجر ويثاب عليه بل يجعل رأس العبادة بخالف المعرفة فإنه ربما يحصل بال كسب كما أسلفنا ممن وقع بصره على جسم فحصل له أنه جدار أو حجر أو غيرهما. وحقق بعض العلماء المتأخرين المحققين زيادة تحقيق فقال المعتبر في اإليمان هو التصديق االختياري و معناه نسبة الصدق الى المتكلم اختيارا وبهذ القيد يمتاز عن التصديق المنطقي المقابل للتصور فإنه قد يخلو عن االختيار. كما إذا ادعى النبي النبوة وأظهر المعجزة فوقع في القلب صدقه ضرورة من غير أن ينسب اليه إختيارا فإنه ال يقال في اللغة صد قه فال يكون إيمانا شرعيا. فلله در علماء الدين فإنهم قد بذلوا الجهد في إحياء مراسم الدين واعالء لواء المسلمين. جزاهم هللا خير الجزاء عن أهل اليقين وأعلى درجتهم يوم اللقاء في أعلى عليين. انتهى. çıkmada:

Arslanzâde nin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân Adlı Eseri التصديق عبارة عن ربط القلب بأنه على ما علمه من إخبار المخبر بأنه كذا وهذا الربط كسبي 7 يثبت باختيار المصدق. وأما المعرفة فليست كذلك لحصولها بدون االختيار كما في وقوع بصر انسان على شئ بدون اختياره فإنه يحصل له معرفة المبصر بإنه فرس أو بقر أو غير ذلك بدون ربط قلبه عليه باإلستقالل بأنه هو فالمعرفة ليست بإيمان بخالف التصديق. ثم اإليمان شرعا هو إما فعل القلب فقط أو اللسان فقط أو فعلهما جميعا أو هما مع سائر الجوارح. 15b فعلى األول هو إما التصديق فقط واإلقرار ليس بركن بل شرط إلجراء األحكام الدنيوية. وهو مختار اإلمام الماتريدي ودليله مذكور في الكتب الكالمية. وقال اإلمام الرازي وفخر اإلسالم أن اإلقرار ركن أحط فإنه قد يسقط لما فيه من شائبة العرضية والتبعية. أو اإليمان هوالتصديق بشرط اإلقرار. وهو مذهب األشعري وأتباعه. فإن الجزم بالحق واإلذعان بالقلب هو المسمى بالتصديق الذى اكتفى به األشعري وأتباعه في اإليمان وجعلوا اإلقرار منشئا إلجراء األحكام. والحنفية جعلوهما جزئين له إال أن اإلقرار قد يسقط بضرورة اإلكراه. والرابع مذهب المحدثين وبعض السلف والخوارج وفيه إشكال ظاهر وجوابه أن اإليمان يطلق على ما هو األصل واألساس في دخول الجنة. وهو التصديق مع اإلقرار. ولوكان في العمر مرة. وعلي ما هو الكامل المنجي بال خالف. وهو التصديق واإلقرار والعمل. وفي التصديق المجرد خالف فعند بعض مشايخنا منج. والمذهب عندنا أن اإليمان فعل عبد بهداية الرب وتوفيقه. وهو اإلقرار باللسان بأن ما أمرنى هللا به قبلته وما نهاني عنه انتهيت عنه. والتصديق بذلك بالقلب. وقوله تعالى و م ن 8 الن ا س م ن ي ق ول آم ن ا ب اهلل و ب ال ي و م اآلخ ر و م ا ه م ب م ؤ م ن ي ن. يدل على أن اإلقرار بغير تصديق ليس بإيمان بإشارة النص وإقتضائه 16a فتنهض حجة على الكرامية. وليس لهم دليل بعبارة النص على خالفه حتى يرجح.فليس اإليمان هو اإلقرار باللسان فقط كما زعمت الكرامية. وال إظهار العبادات والشكر بالطاعات كما زعم الخوارج. فإنا نعلم من حال الرسول عند إظهار الدعوة أنه لم يكتف من الناس بمجرد اإلقرار باللسان وال العمل باألركان مع تكذيب الجنان بل كان يسمي من كان حاله كذلك كاذبا ومنافقا. قال هللا تعالى تكذيبا للمنافقين عند قولهم: ن ش ه د إ ن ك ل ر س ول هللا و هللا ي ع ل م إ ن ك ل ر س ول ه 9 و هللا ي ش ه د إ ن ال م ن اف ق ين ل ك اذ ب و ن. وما ورد في الكتاب والسنة وأقوال األئمة في 7 واعلم أن المعتبر في اإليمان على ما حققه المحققون هو التصديق االختياري و معناه نسبة الصدق الى المتكلم اختيارا وبهذ القيد يمتاز عن التصديق المنطقي المقابل للتصور فإنه قد يخلو عن اإلتقان. وقد يحصل بعد هذا التصديق كما يحصل في أحوال الآلخرة كما بيناه فاعرف.: çıkmada 8 سورة البقرة 8 9 سورة المنافقون 1 173

Arslanzâde Mustafa Efendi ذلك أكثر من أن يحصى. وفي الجملة أن في اإليمان ثمانية أقوال. أصحها قول المحققين من الحنفية. وهو التصديق وحده أو اإلقرار مع التصديق كما هو قول الجمهور لرجوع الغير إليه باآلخرة. 10 واختلف في زيادة اإليمان ونقصانه. قال بعضهم أن اإليمان الكامل هو اإليمان المطلق. اليقبل الزيادة والنقصان. ومطلق اإليمان يطلق على الناقص والكامل. ولهذا نفى رسول هللا 11 اإليمان المطلق عن الزاني و شارب الخمر والسارق. ولم ينف عليه السالم مطلق اإليمان. 16b فال يدخلون في قوله تعالى و يدخلون في قوله تعالى ال 13 12. أ ف ل ح ال م ؤ م ن ون وال فى قوله سبحانه ق د. و ل ي ال م ؤ م ن ين و هللا 15 14 يقتل مؤمن وفي قوله تعالى ف ت ح ر ير ر ق ب ة. واإليمان المطلق يمنع من دخول النار ومطلق اإليمان يمنع الخلود فيها. والفرق بين الشيئ المطلق وبين مطلق الشيئ أن األول يتناول الماهية بكونها مطلقة فتكون بشرط شيئ والثاني يتناول الماهية على أي حال كانت فتكون ال بشرط شيئ. فالثاني أعم من األول. فالحاصل أن الماهية قد تؤخذ بشرط التجريد عن العوارض كلها. فيقال لها مجردة وبشرط ال شيئ. وقد يؤخذ من حيث هي هي مع قطع النظر عن التقيدية بالعوارض عن المشخصات خارجية وذهنية. وعن التجريد عنها فتسمى مطلقة. وقد تؤخذ بيانا وبال شرط شيئ. وقد تؤخذ من حيث هي هي بشرط قطع النظر عن التقييد بتلك العوارض كلها أو بعضها ففيها اعتبارات متعدية. يقال لها الماهية من حيث هي هي مطلقا أو من وجه. وبشرط ال بشرط شيئ كذلك. والفرق بين قطع النظر و بين بشرط قطع النظر واضح. واألول لإلطالق والثانى للتقييد. وكذا الحيثية في األولى لإلطالق 17a وفي الثانى للتقييد. وقد يؤخذ بشرط قيد زائ د من العوارض خارجية أو ذهنية فيقال بشرط شيئ. هذا فإنه ينفعك في كثير من المواضع. واإلسالم في الشرع على ضربين. أحدهما دون اإليمان وهو االعتراف باللسان وبه يحقن الدم حصل له االعتقاد أو لم يحصل. وإياه ق ص د بقوله تعالى ق ل ل م ت ؤ م ن وا و ل ك ن ق ول وا 174 10 ولعل مراد القاضي البيضاوي - بيض هللا وجهه - "يوم تبيض وجوه" باإليمان في الموضعين مطلق اإليمان ال اإليمان المطلق. çıkmada: 11 البخاري في األشربة باب 1: قال رسول هللا "ال يزني الزاني حين يزني وهو مؤمن وال يشرب الخمر حين يشربها وهو مؤمن وال يسرق السارق حين يسرق وهو مؤمن". 12 سورة آل عمران 68 13 سورة المؤمنون 1 14 سورة النساء : 93 "و م ن ي ق ت ل م ؤ م ن ا م ت ع م د ا ف ج ز اؤ ه ج ه ن م خ ال د ا ف يه ا و غ ض ب هللا ع ل ي ه و ل ع ن ه و أ ع د ل ه ع ذ اب ا ع ظ يم ا 15 سورة النساء 92 : "و م ا ك ان ل م ؤ م ن أ ن ي ق ت ل م ؤ م ن ا إ ال خ ط أ و م ن ق ت ل م ؤ م ن ا خ ط أ ف ت ح ر ير ر ق ب ة م ؤ م ن ة و د ي ة م س ل م ة إ ل ى أ ه ل ه إ ال أ ن ي ص د ق وا..."

Arslanzâde nin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân Adlı Eseri 16 أ س ل م ن ا. والثاني فوق اإليمان. وهو أن يكون مع االعتراف اعتقاد بالقلب ووفاء بالفعل. واالستسالم هلل تعالى في جميع ما قضى وقدر. ومختار جمهور الحنفية والمعتزلة وبعض أهل الحديث أن اإليمان واإلسالم متحدان. وعند األشعري أنهما متباينان. و غاية ما يمكن في الجواب أن التغاير بين مفهومي اإليمان واإلسالم ال ما صدق عليه المؤمن والمسلم إذ ال يصح في الشرع أن يحكم على واحد بأنه مؤمن وليس بمسلم وال بالعكس. والصحيح ما قال أبو منصور الماتريدي وهو أن اإلسالم معرفة هللا تعالى بال كيف وال شبيه ومحله الصدر. واإليمان معرفة هللا تعالى بال كيف ومحله داخل الصدر وهو القلب. والمعرفة معرفة هللا تعالى بصفاته. 17b ومحلها داخل القلب وهو الفؤاد والتوحيد معرفة هللا تعالى بالوحدانية ومحله داخل الفؤاد وهو السر. فهذه عقود أربعة ليست بواحدة وال بمتغايرة فاذا اجتمعت صارت دينا وهوالثبات على هذه الخصال األربعة الى أن يموت. ودين هللا تعالى في السماء واألرض واحد وهو اإلسالم. وكمال اإلسالم بمجموع أمرين: اإلعراض عن األذى ولذلك قال عليه الصلوة والسالم 17 "المسلم من سلم المسلمون من يده ولسانه". واإلتيان بالمعرفة والتمييز بين الحق والباطل. ولو فصلنا الكالم في هذا الباب لجاز اإليجاز إلى حد اإلطناب. والعارف تكفيه اإلشارة. فمن هللا سبحانه البداية وإليه تعالى النهاية. تمت الرسالة وقت العصر يوم الخميس الثاني من صفر الخير شهر بركة وخير. عام تسع وثمانين بعد المائة واأللف على يد الفقير أحمد بن خليل غفر لهما وعفى عنهما. والحمد هلل وحده والصلوة والسالم على من ال نبي بعده. 16 17 سورة الحجورات 14 البخاري في اإليمان باب 5-4 175

Arslanzâde Mustafa Efendi Risalenin Tercümesi Rahman ve Rahim olan Allah ın adıyla Hamd, bol nimetlerle bizi rızıklandıran ve kendisinden başkasına muhtaç bırakmayan Allah a, selam O nun seçkin kullarına olsun. Her şeye gücü yeten Allah ın âciz kulu Mustafa Arslanzâde (Allah ona kurtuluş ve saadet ihsan etsin) der ki: İman; güven, teslimiyetin izharı ve şeriatın kabulüdür. Kelime anlamının gereği olarak iman, bazı kelâmcıların yaptığı gibi mecazi ve sözlük anlamında tasdik olarak kullanılmıştır. Bu durumda birisini tasdik ettiğinde bu tasdik nedeniyle sen, onu yalanlamadan emin kılmış olmaktasın. Bu anlam, Sa duddin (et-taftazanî) de geçmektedir. O şöyle der: Dilcilerden yapılan nakillerin teyidi ve mevcut kullanımın delalet ettiği üzere kelime anlamı olarak iman, tasdik demektir. Istılahi olarak bundan başka bir anlama dönüştürülmemiştir. Öncelikle bir kavramı asıl anlamından farklı bir anlama dönüştürmek ancak delil vasıtasıyla mümkündür. İkinci olarak, kitap ve sünnette çok sayıda bu içerikle Araplara hitap örnekleri bulunmaktadır. Kelimenin sözlük anlamına uymak, yapılması gereken ilk iş ve meşruiyetin temelidir. Bu yola uyan herhangi bir tefsire ihtiyaç duymadan ve açıklamayı beklemeden tabi olmuştur. Ayrıca hitap anlaşılmaz bir hitap da değildir. Ancak iman edilmesi gereken şeylerin açıklanmasına ihtiyaç duyulmuş olup bu hususta bir takım tafsilat verilmiştir. Kendisine iman hakkında soru soran birisine Hz. Peygamber şöyle cevap vermiştir: İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inanmandır. 18 İman sözlükte mutlak tasdik demektir ve bu anlam bazı belirli hususları tasdike dönüştürülmüştür. denilirse, (şöyle cevap veririz) imanın sözlük anlamında tartışma yoktur. İman fiili, Allah a yönelik olarak geçişli (müteaddî) yapılacağı zaman küfrün zıddı olarak tasdik anlamında bâ ile geçişli yapılır. Çünkü zıtları birbirlerine hamletmek Arapların adetlerindendir, Ama biz doğru 176 18 Buhârî, Îmân, 37; Müslim, Îmân, 5-7.

Arslanzâde nin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân Adlı Eseri söylesek de sen bize inanmazsın. 19 ayetinde olduğu gibi. İman, lâm ile geçişli yapılarak Kur an da Allah tan gayrı için kullanıldığında ise tâbi olmak, teslim olmak anlamlarını verir. İman, Resulü vasıtasıyla haber verdiği şeylerde Allah ı; Allah tan getirerek tebliğ ettiği şeylerde de Resulünü tasdik etmek demektir. İmanda tasdik, sıdk nisbetini kabul ederek boyun eğme anlamında ilmin iki kısmından birisi olup izah için teslimiyet diye isimlendirilir. Eğer ıstılah anlamında iman; Hz. Muhammed in Allah tan getirdiklerini tasdik ise bu durumda tasdik nasıl gerçekleşir? İman nasıl gerçekleşir? denilirse, (şöyle cevap veririz) usul gereği teklifin ihtiyâri fiillere yönelik olması ve bu tekliflere tasdik ile muvafakat edilmesi gerekir. Fakat tasdik, ihtiyâri fiiller olmaksızın psikolojik bir keyfiyet değildir. Tasdikin emredilmesi, ikrarı ve düşünce ve nazarın o yöne çevirme, duyuların yönlendirmesi, zihni odaklanma ve engellerin kaldırılmasıyla elde edilen - öncülleri kapsaması (ilim talebinin emredilmesi gibi) nedeniyle ihtiyâri fiil olma vasfını kazanır. Ayrıca sözlük anlamıyla tasdik, haber verene ihtiyâri olarak sıdk hükmünü vermektir. Zira, sıdk hükmü, nübüvvet iddiasında bulunanın mucize göstermesi neticesinde olduğu gibi gönüllü olarak nispet edilmeksizin kalpte zarurî olarak vuku bulsa, bu durumda sözlük anlamıyla Onu tasdik etti. denilemez. Aynı şekilde tasdikin emredilmesi de ihtiyârî bir fiil olur. İmam Eşarî nin tasdik, hakikatte kelâm- nefsî/içsel konuşmadır sözü açıktır. Bunu el- Bakıllânî, İmamu l-harameyn, er-râzi ve Sadru ş-şerîa İman, sıdk nisbetinin varlığını ya da yokluğunu kabul etme anlamına gelen mantıktaki tasdik değildir. şeklinde açıklar. İman ile tasdik arasındaki farkı Havâşi t-telvih adlı eserinde eş-şerif İkisi arasında çok büyük fark vardır. sözüyle açıklamaktadır. et-taftazânî nin belirttiği üzere tasdik Farsçada كرويدن وراست كوي داشتن (tasdik etmek ve doğru söyleyen bilmek) şeklinde ifade edilir. Bu ifadenin zıddı tekzip, olumsuzu ise tevakkuf ve tereddüttür. Bu nedenle alimler 19 Yûsuf 12/17. 177

Arslanzâde Mustafa Efendi iman lafzı için كرويدم باورداشتم راست كوي داشتم (iman ettim, inandım ve gönülden doğru söyleyen bildim) ifadesini tercih ettiler. Bu husus havas bir yana avamı bile şüpheye düşürmeyecek şekilde aklen açıktır. Bunu mantıktaki ilim tasnifi vasıtasıyla tasavvur edebilmek mümkündür. Burada kastedildiği üzere itaat ve devamında kalbin bağlanması, mantıksal tasdike zaid bir ameliyedir. Tasdik ve içsel itaatten birinin varlığı diğerini de zorunlu kılar. Bunun için Falan kişi İslam oldu. denildiğinde bununla O, iman etti. anlamı kastedilmektedir. Tasdik haberlerde, itaat ise emir ve nehiylerde olur. Eğer dini hükümlerin tebliği haber lafızları kullanılarak yapılırsa iman, tasdik olur. Ancak tebliğ, emir ve nehiy lafızlarıyla gerçekleşir ise iman, içsel itaattir. Bazıları Tasdik, inkıyaddan sonra meydana gelir. dediler. Ancak inkiyad, her zaman tasdiki gerektirmez. Mesela, mucizeye şahit olduktan sonra mucize sahibinin nübüvveti hususunda yakinî ilme muttali olan kişi, yine de onu tasdik etmeyebilir. 20 Zorunlu yakinî bilgi genellikle sahibini ihtiyari tasdike sevk ederken bazen de sevk etmeyebilir. Tasdikin yakînden önce gelmesi mümkün olmakla birlikte iman, yakînden önce gelmez. Tasdik ve marifet aynı şey değildir. Aksine yukarıda ele alınan tasdik iman olmakla birlikte marifet iman değildir. Haber verenin haberiyle öğrenilen şeylere kalbin bağlanması anlamına gelen tasdik, haberi doğrulayanın ihtiyarıyla meydana gelen kesbî bir bağlılıktır. Fakat elde edilmesinde ihtiyâr olmayan marifet için benzer bir durum söz konusu değildir. Örneğin, kişi ihtiyârı olmaksızın bir şeyi gördüğü zaman görünenin at, inek veya başka herhangi bir şey olduğu hususunda kendisinde bir bilgi oluşur. Ancak bu bilgiye 20 İman, ilim ve marifetten farklıdır. Çünkü kafirler hakikati bilmelerine rağmen inat ve kibirleri nedeniyle onu tasdik etmemişlerdir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar, ama yine de onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizlerler. Bakara, 2/146. Kitap verilenler, bunun Rableri tarafından bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir. Bakara, 2/144. Vicdanları, onlar(ın doğruluğun)a kanaat getirdiği halde, sırf haksızlık ve böbürlenme yüzünden onları inkar ettiler. Neml, 27/14. 178

Arslanzâde nin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân Adlı Eseri kalbî bir bağlılık gerçekleşmez. Bu nedenle tasdik, iman olmakla birlikte marifet, iman değildir. Dini anlamda imanda şu dört hüküm söz konusudur. Buna göre iman; a. kalbin fiilidir, b. lisanın fiilidir, c. kalp ve lisanın fiilidir, d. kalbin, lisanın ve bedenin müşterek fiilidir. İlk olarak iman yalnızca tasdik olup ikrar imanın bir rüknü değildir. İkrar sadece dünyevi hükümlerin icrası için gereklidir. Bu, İmam Maturîdî nin görüşü olup delili kelâm kitaplarında bulunmaktadır. İmam Razî ve Fahru l-islam a göre fer i ve arızî problemler nedeniyle sakıt olduğundan ikrar, daha alt düzeyde bir rükündür. İman, ikrarla birlikte tasdiktir. Bu Eş arî ve takipçilerinin görüşüdür. Zira hak olana kat i bağlılık ve kalbî itaat, tasdik olarak isimlendirilmiştir. Eş arî ve takipçilerine göre iman için bu yeterli olup ikrar, hükümlerin icrası için bir dayanak konumundadır. Hanefiler ise tasdik ve ikrarı imanın iki cüzü olarak kabul etmişlerdir. Ancak onlara göre ikrar, ikrah halinde sakıt olmaktadır. Dördüncüsü; hadisçiler, selefiyenin bir kısmı ve hâricîlerin görüşü olup içerisinde bir takım problemleri barındırmaktadır. Cevaben (şöyle deriz;) iman, cennete girmek için gerekli olan ilke ve esaslara verilen isimdir. Bu ise tasdik ile birlikte hayat boyunca bir kez yapılmış olsa bile - ikrardır. Tam anlamıyla bir kurtuluş için gerekli olanın tasdik, ikrar ve amel olduğunda şüphe yoktur. Tek başına tasdikin yeterli olup olmadığı konusunda ihtilaf olup bazı kelâmcılara göre tasdik, kurtuluş için yeterlidir. Bize göre iman, Allah ın hidayeti ve tevfikıyle gerçekleşen, kula ait bir fiildir. Bu da Allah ın bize emrettiklerini kabul ettiğini, nehyettiklerini ise terk ettiğini dil ile ikrar etmek ve bunlar kalp ile tasdik etmektir. İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde Allah a ve ahiret gününe inandık derler. 21 Ayetinin işaret ettiği gibi tasdik olmaksızın yapılan ikrar, iman değildir. Ayetin muhtevası Kerrâmiye ye karşı bir delil olup ayetin ibareleri onları destekleyici mahiyette değildir. Aksine ayetin lafzı onların aleyhine delildir. 21 Bakara, 2/8. 179

Arslanzâde Mustafa Efendi İman, ne Kerrâmiye nin düşündüğü gibi yalnızca dil ile yapılan bir ikrardır, ne de Hâricîler in zannettiği gibi ibadet ve taatlardır. Biliyoruz ki Allah ın Resulü tebliğe başladığı zaman kalben inanmadığı halde yapılan ikrar ve ameli yeterli bulmamıştır. Aksine bu durumda olanları yalancı ve münafık olarak adlandırmıştır. Yüce Allah, münafıkların sözlerini yalanlayarak şöyle der: Münafıklar sana geldikleri zaman: Senin muhakkak Allah ın elçisi olduğuna tanıklık ederiz. derler. Senin muhakkak kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah, münafıkların yalancı olduklarına tanıklık eder. 22 Bu hususta kitap, sünnet ve imamların sözlerinde sayılamayacak derecede delil bulunmaktadır. Genel olarak iman hakkında sekiz farklı görüş bulunmakta olup bunların en doğrusu Hanefi muhakkik alimlerinin görüşüdür. Bilahare başkaları da bu görüşe rucû ettiği için cumhurun görüşüne göre iman, sadece tasdik veya tasdik ile birlikte ikrardır. İmanın artması ve eksilmesi hususunda ihtilaf vardır. Bazılarına göre kâmil manada iman, iman-ı mutlaktır, ziyade ve noksanlık kabul etmez. Ancak genel anlamda iman (mutlak iman), noksan veya kâmil olabilir. Bu nedenle Allah ın Resulü zina eden, içki içen ve hırsızlık yapandan kâmil imanı (imanı mutlak) nefyederken 23 onlardan imanı (mutlak imanı) nefyetmemiştir. İkincisi, birinciden daha umumidir. Ancak mutlak iman sahipleri Allah ın Allah da mü minlerin dostudur. 24 Mü minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. 25 ayetlerinin kapsamına girmezler. Fakat bir mü min öldürülemez düstûru 26 ve mü min bir köleyi âzâdetmesi gerekir. 27 ayeti onları da kapsamaktadır. 180 22 Münâfikûn, 63/1. 23 Buhari, Eşribe, 1. 24 Âl-i İmrân, 3/68. 25 Mü minûn, 23/1. 26 Nisâ, 4/93: Her kim bir mü'mini kasten öldürürse, onun cezası, içinde sürekli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, la'net etmiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır. 27 Nisâ, 4/92: Yanlışlık dışında bir mü min bir mü mini öldüremez. Yanlışlıkla bir mü mini öldüren kimsenin mü min bir köle âzâd etmesi ve ölenin ailesine de bir diyet vermesi gerekir.

Arslanzâde nin Risâletun Latîfe fî Beyâni l-îmân Lugaten ve Şer an inde Ehli l-lisân Adlı Eseri Kâmil iman (iman-ı mutlak), kişinin cehenneme girmesini manidir. İman ise orada ebedi olarak kalmasını engeller. Bir şeyin kemâli ile sadece varlığı arasında fark vardır. Birincisi kendisini kâmil yapan mahiyetlerin tamamını ihtiva ederken ikincisi herhangi bir şart olmaksızın mahiyetleri olduğu şekliyle ihtiva etmektedir. Bu durumda ikinci, birinciden daha umûmîdir. Sonuç itibariyle birincide mahiyet, bütün mânialardan soyutlanarak elde edilir. Buna, şartsız ve mücerret mahiyet denilir. Bu mahiyet, haricî ve zihnî özelliklerden kaynaklanan engellerin sınırlandırmasını sarf-ı nazar ederek bulunduğu hal üzere elde edilmiştir. Bu tecrit nedeniyle mutlak olarak isimlendirilmiş olup açık ve şartsızdır. İkincisi ise ilkinde olduğu gibi bu engellerin tamamının sınırlandırması sarfı nazar edilmek şartıyla olduğu şekilde elde edilebileceği gibi onlardan bir kısmıyla da elde edilebilir. Bu ise şartlı ve şartsız olarak bulunabilir. Burada sarf-ı nazar etmekle şartlı sarf-ı nazar etme arasındaki fark açıktır. Birincisi mutlak için ikincisi ise sınırlandırma (takyid) içindir. Aynı durum bakış açısı için de geçerlidir. Birincide mutlak bir bakış açısı, ikincide sınırlı bir bakış açısı söz konusudur. Burada şartlılık durumu haricî ve zihnî engellere ilave bir sınırlandırma olup bir şeyin varoluşunun şartıdır, denilir. Bu açıklama bir çok hususun anlaşılmasında sana yarar sağlar. Dini anlamda İslam iki kısımdır. Birincisi, imandan daha alt seviyede olarak lisan ile ikrar etmektir. Bu ikrar ile - kalbî tasdik neticesinde olsun veya olmasın kişinin kanı dökülmez. De ki: Siz iman etmediniz, fakat biz teslim olduk deyiniz. 28 ayetinden murat budur. İkincisinde ise İslam; dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve fiillerle amel anlamında imandan daha üstündür. Allah a teslim olmak ise O nun bütün kaza ve takdirine teslimiyettir. Bütün Hanefilerin, Mu tezile nin ve bazı Ehl-i Hadisin görüşüne göre iman ve İslam birdir. Eş arilere göre ise iman ve islam birbirinden farklıdır. Buna şu şekilde cevap verilebilir: iman ve İslam ın muhtevaları arasındaki farklılık, mü min ve Müslümanın tasdik edeceği şeylerdeki farklılık 28 Hucurât, 49/14: Bedeviler Biz iman etti dediler. De ki: Siz iman etmediniz, biz teslim olduk deyiniz. Fakat henüz iman kalplerinize girmedi. 181

Arslanzâde Mustafa Efendi demek değildir. Zira, şer an bir kişiye mü mindir fakat Müslüman değildir demek ya da tersini söylemek mümkün değildir. Sahih olan görüş, Ebu Mansur el-maturîdî ye ait olandır. Ona göre islam; Allah ı keyfiyetsiz ve benzersiz olarak bilmek olup mahalli sadr dır. İman; Allah ı keyfiyetsiz olarak bilmek olup mahalli sadr ın iç kısmı yani kalptir. Marifet; Allah ı sıfatlarıyla bilmek olup mahalli kalbin iç kısmı yani fuâd dır. Tevhit ise Allah ı bir olarak bilmek olup mahalli fuad ın iç kısmı yani sır dır. Bu dört ilke ne aynı ne de gayrıdır. Hepsi birleştiğinde din meydana gelir. Din ise bu dört haslet üzere ölünceye dek sebat etmektir. Gökte ve yerde Allah ın dini tektir ve o da İslam dır. İslam ın kemâli iki şeyin birleşmesi ile gerçekleşir. Birincisi; ezayı ortadan kaldırmaktır. Bunun için Allah resulü (sav) Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. 29 buyurmuştur. İkincisi; marifet sahibi olmak ve hak ile batılı birbirinden ayırmaktır. Bu hususta ayrıntıya girersek söz oldukça uzayacak. Ârif olana işaret yeter. Başlangıç Allah tandır, son da O na aittir. Bu Risâlenin yazımı, Ahmed b. Halil Allah her ikisini de bağışlasın ve affetsin- tarafından 1189h. yılı hayırlı ve mübarek Safer ayının ikinci perşembe günü ikindi vakti tamamlandı. Hamd sadece Allah a, salat ve selam ise kendisinden sonra peygamber gönderilmeyene mahsustur. 182 29 Buhârî, Îmân, 4-5.