TİSK 50. Kuruluş Yıldönümü Faaliyetleri Türkiye nin Büyüme Stratejisi: Yapısal Analiz ve Politikalar Araştırmasından: Yeni Büyüme Stratejisi nde belirli alanlarda özel programlara odaklanılmalı 04.01.2013 Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu nun (TİSK) kuruluşunun 50. Yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde hazırladığı Türkiye nin Büyüme Stratejisi: Yapısal Analiz ve Politikalar başlıklı araştırmada, Türkiye nin yeni bir Büyüme Stratejisi ne ihtiyacı olduğu belirtilerek, enerji, yeşil ekonomi, geleceğin teknolojilerine yatırım, ulaşım ve kentiçi ulaşım gibi alanlarda özel programlar uygulanması önerildi. Prof. Dr. Osman Aydoğuş, Prof. Dr. Ömer Faruk Çolak ve Doç. Dr. Aykut Lenger tarafından gerçekleştirilen Araştırmada Yeni Büyüme Stratejisinin Temel Araçları başlığı altında aşağıdaki öneriler yer aldı: 1. Yeni Büyüme Stratejisi nin merkezinde, belli ölçütlere göre titizlikle belirlenecek alanlarda uygulanacak özel programlar yer almalıdır. Alan kavramı, sektör veya endüstri kavramından farklı olarak, tek bir ürünü, bir ürün grubunu veya ekonominin daha geniş bir bölümünü kapsayabileceği gibi, teknoloji geliştirmeye yönelik özel bir uygulamayı da ifade edebilir. a) Dışa açık büyüme döneminde, özellikle 2000 li yıllarda ortaya çıkan ve kronik hale gelmiş olan yapısal sorunları gidermeye yönelik alan. Bu sorunların başlıcaları arasında esasında birbirleriyle sıkı sıkıya bağlantılı cari açık, tasarruf-yatırım açığı, enerji açığı, vb. sayılabilir. Örneğin, enerji alanında uygulanacak özel programla bir yandan yerli enerji kaynakları harekete geçirilip özellikle elektrik enerjisinde doğrudan ithal ikamesi sağlanırken, bir yandan da yerli enerji üretiminde kullanılacak makine, teçhizat vb. yatırım (sermaye) mallarını üretecek bir yerli enerji endüstrisi kurarak (veya mevcut endüstriyi geliştirerek) sermaye malları üretiminde de dolaylı ithal ikamesi sağlanacaktır. Kuşkusuz, özel programın bir boyutu hem yerli enerji kaynaklarının
geliştirilmesinde hem de yerli enerji endüstrisinde teknoloji geliştirilmesini sağlamak olacaktır. Özel program alanlarından bir diğeri, gelecek için büyük önem taşıyan yeşil ekonomi alanıdır. Başka bir örnek alan ise teknolojik gelişimi görece geri kalmış ya da geleceğin teknolojilerine yatırım yapılması gereken imalat sanayi sektörleridir. Biyo-Info-Nano teknolojiler değerlendirilerek imalat sanayinin dünya ihracat piyasalarındaki payı artırılmalıdır. b) Devlet-sanayi-üniversite işbirliğiyle bilimsel araştırmaların ticarileştirilmesi, büyüme açısından anahtar bir olgudur. Nanoteknoloji, biyoteknoloji, genetik, havacılık ve uzay teknolojileri, ekolojik tarım, ICT, robotik vb. sanayinin geliştirilmesi açısından hayati nitelikte görülmesi gereken özel alanlardır. c) Gelişmiş ülkelerle aramızdaki teknolojik açığı kapamaya yönelik olarak, bir yandan yapısal sorunları gidermeye yönelik özel programlarla teknolojik gelişme sağlamaya yönelik önlemler alınırken, bir yandan da henüz belki gündemde bile olmayan geleceğin yükselen alanlarında yepyeni teknolojiler geliştirmeyi amaçlayan özel teknoloji geliştirme programları tasarlanmalı ve uygulamaya konulmalıdır. 2. Seçilmiş özel alanlarda uygulanacak programlar özel girişim (yerli ve yabancı) eliyle yürütülmelidir. Kamu girişimi ancak istisnai olarak özel girişimcilerin girmekten kaçındıkları sınırlı sayıda alanda kamu-özel ortaklığı şeklinde devreye girmelidir. 3. Özel programların uygulanacağı alanların belirlenmesinde ve düzenlemelerin yapılmasında katılımcı yöntemler esas olmalıdır. Yönetim/uygulamada ise kamunun işlevi sadece düzenlemeleri yapmak ve izlemekle (monitoring) sınırlı olmalıdır. 4. Özel programlarda kurulması/geliştirilmesi öngörülen endüstrilerin sadece yurtiçi pazarı değil, dünya pazarlarını hedef alması ölçek ekonomileri açısından çok önemlidir. 5. Özel programların uygulanacağı alanlar için halen uygulanmakta olan genel teşvik sisteminden farklı olarak, bu alanlarda yatırım ve üretim yapmayı kârlı/cazip hale getirecek farklılaştırılmış bir teşvik sistemi getirilmelidir. 6. Özel programların gerektireceği nitelikli işgücü (bilim adamı, araştırmacı, uzman, mühendis, vb.) gereksiniminin karşılanmasında TÜBİTAK, YÖK ve üniversiteler arasında işbirliği ve eşgüdüm sağlanmalıdır. Nitelikli işgücü gereksinimi özellikle teknoloji geliştirme programlarında ayrıntılı şekilde planlanmalıdır. YÖK ve TÜBİTAK ın yurtdışı doktora programları bu gereksinim çerçevesinde yeniden yapılandırılarak, seçilmiş özel alanlarda dünyanın önde gelen üniversite ve araştırma kuruluşlarına önceden belirlenmiş hedeflere yönelik olarak öğrenci-araştırmacı gönderilmelidir.
7. Özel programların uygulanacağı alanlarda özellikle haksız dış rekabete karşı korumacı dış ticaret politikaları uygulanmalıdır. Kamu alımlarında ve kamu projelerinde, özel alanlarda faaliyet gösteren girişimlere mümkün olan en yüksek ayrıcalık sağlanmalıdır. 8. Uzun vadeli yatırım, teşvik, teknoloji, dış ticaret, Ar-Ge ve inovasyon, eğitim ve sanayileşme politikaları ile özel programlar arasında uyum sağlanmalıdır. Bu politikaların belirlenmesinde ve uygulanmasında özel programlara öncelik verilmelidir. ÖZEL ALAN ÖNERİLERİ: 1. ENERJİ ALANI Ana yapısal sorunlardan biri olarak karşımıza çıkan dış ticaret açığının en önemli kaynağı enerji ithalatıdır. Enerji temel bir girdidir ve ne kadar pahalı olursa olsun ithal edilme zorunluluğu vardır. Bu nedenle hem dış ticaret açığının hem de enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasına yönelik bir özel enerji programı oluşturulması yerinde olacaktır. Bu özel program rüzgar, jeotermal, su ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları başta olmak üzere linyit de dahil olmak üzere yerli enerji kaynaklarının geliştirilmesini hedeflemelidir. Nükleer enerji alternatifi kategorik olarak dışlanmamalı, hem kurulmasında hem de işletilmesinde yerli bileşenleri azami ölçüde tutulmak kaydıyla gündemde olmalıdır. Böylece, özellikle elektrik üretiminde önemli bir ithal ikamesi gerçekleştirilebilecektir. Bu özel program, bütüncül bir yaklaşımla, yerli enerjinin üretilmesinde kullanılacak makine, teçhizat ve tesislerin de büyük ölçüde yurtiçinde üretilmesini sağlayacak politikaları da kapsamalıdır. Ayrıca, küresel bir dünyada sadece yurtiçi değil ihraç pazarları da dikkate alınmalıdır. Söz gelimi rüzgar/su/termik enerji sanayii kurulurken, üretilecek türbinlerin dünya pazarına da arz edilmesi planlanmalıdır. Kuşkusuz, enerji sanayiini kurmayı ve geliştirmeyi hedefleyen böylesi bir program ciddi kaynak gerektirecektir. O nedenle, kamu tasarruflarını artırmayı ve kamu harcamalarını bu tür programlara yönlendirmeyi hedefleyen vergi ve harcama politikaları da eş zamanlı olarak devreye sokulmalıdır. 2. BİYO-İNFO-NANO TEKNOLOJİLERLE İMALAT SANAYİNİN GELİŞTİRİLMESİ ALANI Yükselen teknolojilerde, özellikle biyo-info-nano teknolojilerde Türkiye yi bir yatırım ve üretim merkezi haline getirecek bir yaklaşımı etkili bir hacimde uygulamak gereklidir. Bu alanda yerli sanayiler yaratılırken, orta- yüksek ve yüksek teknolojili yabancı imalat sanayi yatırımlarını da Türkiye ye çekmek amaçlanmalı ve yatırım cazibesi oluşturulmalıdır. Bu amaçla üniversitelerin bünyesinde teknoparkların etkin biçimde kullanılması sağlanmalıdır. Diğer yandan YÖK ün mevcut uygulamasında geri plana itilen temel bilim
alanlarına (kimya, fizik, biyoloji ve genetik) daha fazla kaynak aktarılmalıdır. Bu alanda çalışan araştırmacıların sayısı artırılmalı ve özel sektörle işbirliği alanları açılmalıdır. 3. YEŞİL ÜRETİM ALANI Mevcut büyüme yöntemleri geri dönüşü olmayan bir şekilde artan su kıtlığı, kaynak darboğazları, hava ve su kirliliği, iklim değişikliği ve biyo çeşitliliğin yitirilmesine neden olmaktadır. Yeşil büyüme, iktisadi büyüme ve sosyal kalkınmayı doğal varlıkları/kaynakları koruyarak hedeflemektedir. Dolayısıyla çevre dostu bir büyümenin sağlanması ve sürdürülebilmesi için yeni stratejiler üretilmek zorundadır. Bir ekonominin çevre dostu büyüme yolu politik ve kurumsal ortama, kalkınma düzeyine, sahip olunan kaynaklara ve belli çevresel baskı noktalarına bağlıdır. Büyümeyi yeşertmek, çevresel baskıları en aza indirmek için kaynakların çok daha verimli kullanılmasını gerektirir. Çevre dostu büyüme sürdürülebilir kalkınmanın yerine geçen bir strateji değil, daha çok onun bir alt kümesi olarak düşünülmelidir. Çevre dostu (yeşil) büyüme stratejileri firmaları ve tüketicileri çevre dostu davranmaya özendirmeli; işlerin, sermayenin ve teknolojinin daha çevre dostu faaliyetler doğrultusunda yeniden dağıtımını kolaylaştırmalı ve yeşil inovasyona yeterli teşvik ve desteği sağlamalıdır. Çevre dostu büyüme, ortaya çıkacak yeşil yenilikçi faaliyetlerdeki vasıflı işler dahil yeni iş olanaklarının yaratılmasını öngörür. 4. ULAŞIM ALANI Karayolu taşımacılığına dayalı ulaşım, petrol fiyatlarındaki artışlara bağlı olarak özellikle yük taşımacılığında taşıma maliyetlerinde büyük artışlara yol açmaktadır. Bu ise üretim maliyeti artışı, fiyat artışı ve hem iç piyasada hem de dünya pazarında rekabet gücü kaybı anlamına gelmektedir. Taşımacılığın karayolundan demiryoluna kaydırılması için uzun vadeli bir plan yapılarak bu plan çerçevesinde demiryolu ağının genişletilmesini ve modernizasyonunu sağlamaya yönelik özel program geliştirilmelidir. Bu özel program aynı zamanda yurtiçi demiryolu endüstrisinin kurulmasını/geliştirilmesi amaçlamalıdır. 5. KENTİÇİ ULAŞIM ALANI İç göç süreci kentleşmenin yükselmesine ve kentsel nüfusun hızla artmasına yol açmaktadır. Bu süreçte nüfusu belli bir büyüklüğü aşan şehirlerin sayısı da hızla artıracaktır. Halen 16 olan büyükşehir sayısının yakın zamanda otuzun üzerine çıkması beklenmelidir. Bu şehirlerde kent içi ulaşım tarzında köklü değişiklik ve rasyonelleşme sağlamaya yönelik olarak bir kentsel ulaşım özel alanı tasarlanmalıdır. Kentsel ulaşım alanı için geliştirilecek özel program uzun vadeli bir yaklaşımla toplu ulaşımın raylı ulaşım sistemlerine (metro, hafif raylı sistemler, vb.) kaydırılmasını hedeflemelidir. Bu program aynı zamanda kentiçi raylı ulaşım sistemlerinin en önemli bileşenlerinin (lokomotif,
elektro-mekanik, sinyalizasyon, vb.) olabildiği ölçüde yurtiçinde üretilmesini amaçlayan endüstrinin de kurulmasını/ geliştirilmesini de hedeflemelidir. Bu alanda ileri teknoloji geliştirilmesi de programın hedefleri arasında olmalıdır. Programın ortakları arasında bu konuda halen faaliyet gösteren özel girişimlerin yanında yerel yönetimler de yer almalıdır. Kuşkusuz bu zor ve pahalı bir iştir; ancak, kentsel ulaşım maliyetlerinin (yakıt, zaman, vb.) düşürülmesi, karbondioksit salımının azaltılması ve yaşanabilir kentler oluşturulması için isabetli bir tercih olacaktır.