THOMAS EUGENE ROBBINS Amerikalı roman ve hikâye yazarı (d. 1936). Robbins, Oyunculluk, uçarılık değil bilgeliktir görüşünü ön plana çıkarıp çılgınlık derecesinde oyuncul romanlar yazmaktadır. Romanları, hayatın daha ciddi yanlarını inkâr etmez; her şeye rağmen mutluluk ilkesinin savunuculuğunu yapar. Bu ilkenin içerdiği mesajı, romanlarındaki karakterlerin felsefeleri ve aynı zamanda da incelikli yazı biçemiyle iletir. Edepsiz kelime oyunları, alakasız sonuçlar, zıtlık içeren ifadeler, ara sözler Robbins in anlatımının belli başlı özellikleridir. Romanları yalnızca edebi uzlaşımları değil, insanoğlunu tatmin etmenin en iyi yolu hakkında toplumda yer alan varsayımları da sorgular. Robbins, panteizm, mistik Doğu dinleri ve Yeni Fizik gibi çeşitli kaynaklardan alternatif düşünceleri bir araya getirir. Robbins genellikle Thomas Pynchon, John Barth ve Kurt Vonnegut gibi postmodern yazarların edebi takipçisi olarak değerlendirilmektedir. O da bu yazarlar gibi modern hayatın saçmalığını teslim ederken, uyum göstermek adına bireysel anlatımından fedakârlık etmez ve eserlerinde üstkurmaca öğeler kullanır. Çoğunlukla okura doğrudan hitap eder, eserin akışıyla ilgili yorumlarda bulunur ve romanlarında bir karakter olarak varlık gösterir. Ancak çoğunlukla kara komedi türünde yazan ve modern dünya hakkında kasvetli öngörülerde bulunan yakın tarihteki öncellerinin aksine, eserlerinde iyimser bir tona ve genellikle uçarı bir mizaha yer verir. Robbins, Another Roadside Attraction (1971) [Dur Bir Mola Ver, Çev. Fatma Taşkent, Ayrıntı Yay., 1997] ile çoğu eleştirmenin övgüsünü kazanmıştır. Ancak bu roman, 1973 e kadar popüler bir başarı elde edememiş, bu tarihten sonraysa kült haline gelmiştir. Robbins in eserlerinde genelde insanların hayatına bir zenginlik, bir güzellik katmayan toplumsal uzlaşımları pervasızca sorgulayıp alaya alması belki de daha sonra gelen büyük başarının sırrıdır. İkinci romanı, yani bu kitap Even Cowgirls Get the Blues un (1976) çevirisidir. Still Life with Woodpecker da (1980) [Ağaçkakan, Çev. Fatma Taşkent, Ayrıntı Yay., 1999] Robbins in daha önceki eserlerinin karmaşık konularının aksine basit bir hikâye vardır; bazı eleştirmenlere göre de kitap yavaş ilerler ve fabl benzeridir. Kitapta, çevreci modern bir prenses ile onun metafizik bir kanun kaçağı olan âşığının öyküsü anlatılır. Robbins kitabında, bireysel romantizmin ve kişisel tekamülün, toplumsal eylemcilikten daha önemli olduğunu savunur; iyi de kötü kadar adi olabilir düşüncesine inanarak dogmayı reddeder. Jitterbug Perfume (1984) [Parfümün Dansı, Çev. Belkıs Çorakçı Dişbudak, Ayrıntı Yay., 1995] adlı romanında çeşitli karakterler mükemmel parfümün ve ölümsüzlüğün sırrının arayışı içinde, zamanın ve mekânın ötesine geçer. Bu roman da hem okurlar hem de Publishers Weekly, Kirkus Review, San Francisco Chronicle, Washington Post gibi ciddi yayın organları tarafından çok beğenilmiştir. The San Diego Union da Robbins için şöyle denmiştir: Bazı yazarlar bir sürü para kazanır, bazılarıysa edebiyat kurumu tarafından klasikleştirilir; ama okurları tarafından, Tom Robbins kadar sevilen yazar pek azdır. Hayranları onun kitaplarını bugünlerde pek az kitabın yaratabildiği bir coşku ve adanmışlıkla kucaklar... Robbins in sözcüklerle oynama, metaforik uçuşlar yapma hevesi yapıtlarına taşkın bir hava getirse de, o oyunlarını çok ciddiye alan bir yazardır. Skinny Legs and All (1990) [Sıska Bacaklar, Çev. Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı Yay., 2004]; Half Asleep in Frog Pajamas (1994) [Sirius tan Gelen Kurbağa, Çev. Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı Yay., 2001]; Fierce Invalids Home From Hot Climates (2000) [Sıcak Ülkelerden Dönen Vahşi Sakatlar, Çev. Nuray Yılmaz, Ayrıntı Yay., 2007]; Villa Incognita (2003) [Villa Meçhul, Çev. Şebnem Kaptan Göktaş, Ayrıntı Yay., 2009] ve Wild Ducks Flying Backward (2003) [Geriye Uçan Yaban Ördekleri, Çev. Aysun Babacan, Ayrıntı Yay., 2009] yazarın diğer kitaplarıdır.
Ayrıntı: 631 Edebiyat Dizisi: 182 Kovboy Kızlar da Hüzünlenir Tom Robbins Kitabın Özgün Adı Even Cowgirls Get The Blues İngilizce'den Çeviren Sona Ertekin Yayıma Hazırlayan Berna Akkıyal Son Okuma Tayfun Koç Tom Robbins, 1976 Bu kitabın Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak Tasarımı Gökçe Alper Kapak Resmi Scott Stulberg / Photographer's Choice / Getty Images Turkey Dizgi Hediye Gümen Baskı Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti Merkez Efendi Mah. Fazılpaşa Cad. No: 8/2 Topkapı/İst. Tel.: (0212) 612 31 85-576 00 66 Sertifika No.: 12156 Birinci Basım 2012 İkinci Basım 2014 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-975-539-655-2 Sertifika No: 10704 AYRINTI YAYINLARI Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Cağaloğlu İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Fax: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr
Tom Robbins Kovboy Kızlar da Hüzünlenir
EDEBİYAT DİZİSİ SUNİ TENEFFÜS/Ricardo Piglia Ë MANŞ ÖTESİ/Julian Barnes Ë ADA/Aldous Huxley Ë GÜLÜN MUCİZESİ/Jean Genet Ë MÖSYÖ/Jean-Philippe Toussaint Ë ÇİÇEKLERİN MERYEM ANASI/Jean Genet Ë BAŞUCU OĞLANI/Alison Fell Ë YARATIK/John Fowles Ë SENİ SEVMİYORUM/Julian Barnes Ë ZENCİLER/Jean Genet Ë TÜNEL/Ernesto Sábato Ë KARA PRENS/Iris Murdoch Ë KARNINDAN KONUŞANIN ÖYKÜSÜ/Pauline Melville Ë TANRI NIN AĞZINDAN EVRENİN HİKÂYESİ/Franco Ferrucci Ë HAYATIN VE AŞKIN YASALARI/Connie Palmen Ë KAHRAMANLAR VE MEZARLAR/Ernesto Sabato Ë KAYNAK VE ÇALI/Michel Tournier Ë CENNETE BİR KOŞU/J.G. Ballard Ë DİŞİ ADAM/ Joanna Russ Ë FLAUBERT İN PAPAĞANI/Julian Barnes Ë ALDATMA/Philip Roth Ë KOKAİN GECELERİ/J.G. Ballard Ë ACABA NASIL?/Samuel Beckett Ë MANTISSA/John Fowles Ë KOLEKSİYONCU/John Fowles Ë BENJAMIN: DAR GEÇİTTEKİ AYDIN/ Jay Parini Ë METEORLAR/Michel Tournier Ë ARKADAŞLIK/Connie Palmen Ë AŞK VESAİRE/Julian Barnes Ë SİRİUS TAN GELEN KURBAĞA/Tom Robbins Ë BAYAN GULLIVER CÜCELER ÜLKESİNDE/Alison Fell Ë GELECEKTEN ANILAR/William Morris Ë BENİMLE TANIŞMADAN ÖNCE/Julian Barnes Ë İNGİLTERE İNGİLTERE YE KARŞI/Julian Barnes Ë İYİ İŞ/David Lodge Ë YİTİK RUHLAR IRMAĞI/Connie Palmen Ë TERAPİ/David Lodge Ë ÖLÜRKEN/Jim Crace Ë GÜZELLİK HIRSIZLARI/Pascal Bruckner Ë SÜPER KENT/J.G. Ballard Ë SISKA BACAKLAR/Tom Robbins Ë BETON ADA/J.G. Ballard Ë İLK AŞK, SON TÖRENLER/Ian McEwan Ë GILLES İLE JEANNE/Michel Tournier Ë BİR KOMÜNİSTLE EVLENDİM/Philip Roth Ë KIZILDERİLİNİN ŞARKISI/James Welc Ë SİNEMA MÜDAVİMİ/Walker Percy Ë KARANLIKLARIN EFENDİSİ/Ernesto Sabato Ë METROLAND/Julian Barnes Ë BİZİ NEDEN TERK ETTİN SAYIN BAŞKAN?/François Vigouroux Ë DÜŞÜNCE BALONLARI/David Lodge Ë MİLENYUM İNSANLARI/J.G. Ballard Ë MÜNECCİM KRALLAR/M. Tournier Ë BEYAZDAKİ KARA/Maggie Gee Ë KAYBOLUŞ/G. Perec Ë HINÇ AYLARI/P. Bruckner Ë LİMON MASASI/J. Barnes Ë BÜYÜCÜ/J. Fowles Ë GÜNDOĞUMUNA YOLCULUK/J. Barnes Ë OKLUKİRPİ/J. Barnes Ë FISKADORO/D. Johnson Ë HAYALETLERİN GÖÇÜ/P. Melville Ë ÖLEN HAYVAN/P. Roth Ë SICAK ÜLKELERDEN DÖNEN VAHŞİ SAKATLAR/Tom Robbins Ë PASTORAL AMERİKA/P. Roth Ë ABANOZ KULE/J. Fowles Ë ARTHUR VE GEORGE/J. Barnes Ë VAHŞET SERGİSİ/J. G. Ballard Ë VİLLA MEÇHUL/Tom Robbins Ë ASKER GRAMAFONU NASIL TAMİR EDER?/Sasă Stanisĭć Ë FARMAKON/Dirk Wittenborn Ë NE KADAR İLERİ GİDEBİLİRSİN/D. Lodge Ë GERİYE UÇAN YABAN ÖRDEKLERİ/T. Robbins Ë BİR SAHTEKÂR OLARAK HAYATIM/P. Carey Ë İNTERNETTE BALIK AVLAMAK/Nasreen AKHTAR Ë LANCELOT/Walker Percy Ë ÖLÜ BİR DİLDE AŞK/ Lee Siegel Ë VAHŞİ İNSANLAR/Dirk Wittenborn Ë GÜNEŞİ DURDURACAĞIZ/F. Bouillot Ë SHYLOCK OPERASYONU/Philip Roth Ë KAYBEDENLERİN BELLEĞİ/Michel Ragon Ë SAVAŞ ARTIĞI/Ha Jin Ë YAZAR, YAZAR/D. Lodge Ë B, BİRA/Tom Robbins Ë EVE YÜZMEK/Rolf Lappert Ë HAFIZ DİVANI/Hafız-ı ŞiraziË KUZEYE GÖÇ MEVSİMİ/ Tayeb Salih Ë OEGSTGEEST E DÖNÜŞ/Jan Wolkers Ë TURİNGİN HEZEYANI/Edmunda Paz Soldán Ë KOVBOY KIZLAR DA HÜZÜNLENİR/Tom Robbins Ë NABIZ/Julian Barnes Ë DANIEL MARTIN/John Fowles Ë HARABELERDE AŞK/Walker Percy Ë BAY BLANC/ Roman Graf Ë HAVAALANI BALIKLARI/Angelika Overath Ë DAYICAN NAPOLYON/ İyrec-i Pézéşkzâd Ë HARMATTAN/Gavin Weston Ë BİR SON DUYGUSU/Julian Barnes Ë HEZEYAN/Laura Restrepo Ë O ASLA GERİ GELMEYECEK/Hans Koppel Ë YARASALAR/ Marcel Beyer Ë KAYBOLAN/Hans-Ulrich TreichelË BİR KÜÇÜK İMPARATORLUK/Christian KrachtË HAYAT DÜZEYLERİ/Julian Barnes Ë GÖZYAŞININ KİMYASI/Peter CareyË VÎS İLE RÂMÎN/Fahreddin Es'ad-i GorgânîË ANATHEM/Neal Stephenson Ë BEYAZ DÜNYA/ Andrew McGahan Ë MUTSUZLUK ZAMANLARINDA MUTLULUK/Wilhelm Genazino Ë KIRIK KÖŞELİ İLKBAHAR/Mario Benedetti Ë GECELERİ DAİRELER ÇİZEREK YÜRÜRÜZ/Daniel Alarcon
Gözümün bebeği, elması, ananası, mangosu, meyve bahçesi Fleetwood Star Robbins e. Ve elbette dünyanın dört bir yanındaki tüm kovboy kızlara.
Keçinin şehveti Tanrı nın armağanıdır Kadının çıplaklığı Tanrı nın eseridir. Kederin fazlası güldürür. Neşenin fazlası ağlatır. William Blake
Ben ölünce derimi yüzüp Trigger ın * sırtına ser dedim Dale e. O da dedi ki Benim için böyle bir şeyi aklından bile geçirme. Roy Rogers * Amerikalı kovboy şarkıcı/oyuncu Dale Evans ve Roy Rogers çiftinin pek çok filmde rol alan meşhur atı.
Yazarın Notu Bu kitaptaki üçüncü tekil şahıs zamirlerini ve topluluk adlarını eril sıfatta kullandım. Bundan dolayı incinen okurlardan içtenlikle özür dilerim. Maalesef, karışıklığa yol açmayacak veya dilin akışını bozmayacak bir alternatif bulunmamaktadır, yani şu anda kabul edilebilir alternatifler yoktur. Ümit ederim ki, bu kitabın yeni baskısı yapıldığı zaman, uygun alternatifler bulmak mümkün olur. Hiçbir roman sadece bir kişi tarafından yazılmamıştır. Bu romanın yazımına şu veya bu şekilde katkısı olan kişiler: Paul Dorpat, Lorenzo Milam, Darrell Bob Houston (kendisi büyük Amerikan romanıdır), Michael St. John Smith, Tiny Terrie, Leonore Fleischer, Phoebe Larmore, Holly Henderson, Libby Burke, Aurora Jellybean (Bonanza ile bir akrabalığı yok), Keith Wyman, Gigi Carroll, Thomas G. Gregg, Roland Kirk (burun flütte), James Lee Stanley (gitarda ve vokalde), Paul Winter Consort (her şeyde). Evet, dizgici arkadaşımız Wendy yi de unutmayalım, kendisi bütün bir yıl boyunca Mount Vernon High School öğrencilerinin önünde küfürlü bir şey söylemeden Biz Ed e öğretim vermeyi başardı.
Tek Hücreli Önsöz Amipler arkalarında fosil bırakmazlar. Kemikleri yoktur (Ne dişleri ne kemer tokaları ne de alyansları vardır). Dolayısıyla ne zamandır Yeryüzü nde yaşadıklarını belirlemek imkânsızdır. Fakat amipler muhtemelen perde açıldığından beri ortalıktaydılar. Birinci perdenin başlarında sahnenin hâkimi onlardı büyük ihtimalle. Gelgelelim 1674 te Anton van Leeuwenhoek tarafından keşfedilmeden üç yıl ya da üç gün veya üç dakika kadar önce türemiş de olabilirler. Ama öyle ama böyle, kanıtlaması imkânsızdır. Fakat kesin olan bir şey var ki amipler durmaksızın bölünerek çoğaldıkları, sahip oldukları tüm özellikleri aktardıkları ve kendilerinden hiçbir şey kaybetmediklerine göre dünyaya gelen ilk amip bugün hâlâ hayatta. İster dört milyar ister sadece üç yüz yaşında olsun, bugün hâlâ bizlerle beraber. Peki nerede? Doğrusu ilk amip Californiya da, Hollywood da lüks bir havuzda sırtüstü süzülüyor olabilir. İlk amip Siwash Gölü nün çamurlu sığlıklarında sukamışı kökleri ve kurbağalar arasında saklanıyor olabilir. İlk amip az önce paçanızdan akmış olabilir. Kafa yormak boşuna. İlk amip, tıpkı sonuncusu ve ondan bir sonraki gibi burada, şurada ve her yerdedir; çünkü onun aracı, mecrası, özü sudur. Elementlerin yıldızı su. Su kanatları ya da güvenlik ağı olmadan bulutlardan aşağı paraşütsüz dalış yapar. Su en dik uçurumları aşar, gözünü bile kırpmaz. Su toprağa gömülür sonra yeniden doğar; su ateşte yürür, ateşin orası burası su toplar. Katı, sıvı ya da gaz, her halinde zarifçe bileşen; hayvan, bitki ya da mineral tüm varlıkların içine işleyen lehçelerde konuşan su, dört boyutta cesaretle dolaşır. Can verir (tarlada bir marulu tekmeleyin Su! diye bağırır), yok eder (Hollandalı çocuğun parmağı Ağrı Dağı ndan ders almıştır * ) ve yara- * Efsaneye göre Hollandalı küçük bir çocuk su kanalındaki deliği parmağıyla tıkayarak büyük bir sel felaketine engel olmuştur. 11
tır (hatta derler ki insanoğlu bile kendini bir yerden diğerine aktarabilmek için su tarafından icat edilmiştir ama o ayrı bir hikâye). Daima hareket halinde (ister buhar gücünde ister buzul hızında), hep akıcı, ritmik, dinamik, her zaman her yerde, değişen ve değişimlerini sürdüren, tersyüz olmuş bir matematik, tersten bir felsefe içindeki suyun süregiden destansı yolculuğu adeta karşı konulmazdır. Ve su nereye giderse gitsin amipler de ona eşlik ederler. Sissy Hankshaw bir defasında bir muhabbetkuşuna otostop çekmeyi öğretmişti. Bu konuda bir amibe öğretebileceği fazla bir şey yoktu. Gerek yolcu olma konusundaki uzmanlığı gerek cinsel gerilimler konusundaki neredeyse mükemmel kararlılığı ile amip, bu vesileyle, turnanın yerine Kovboy Kızlar da Hüzünlenir resmi maskotu ilan edilmiştir. Ve Kovboy Kızlar da Hüzünlenir her nerede olursa olsun amiplerin ilkine iyi ki doğdun demek istiyor. İyi ki doğdun! RUBBER ROSE ÇİFTLİĞİNE HOŞ GELDİNİZ Dakota bölgesinin en güzel müştemilatı bu. Öyle olmalı. Örümcekler, fareler, soğuk hava dalgaları, kıymıklar, mısır koçanları, bildik pis kokular burada yaşayanların yanında barınamaz. Sığırtmaçlar yazlık evi kendileri onarıp dekore ettiler. Plastik sünger, asılı çiçek saksıları, Georgia O Keeffe in inek kafatası döneminden birkaç baskı, yumuşacık halı kaplama, alçı yalıtım, kül tablaları, bir tütsülük, bir rulo sinek kâğıdı, Dale Evans ın biraz tartışmalı bir fotoğrafı. Hatta evde bir radyo bile var, çevredeki tek radyo istasyonu Polka dan başka bir şey çalmasa da... Elbette çiftliğin kapalı mekânları, düzgün tuvaletlerinde sifonları vardı ama devrim sırasında birileri tıkamış, bir daha da açan olmamıştı. Tesisat, kızların zayıf oldukları konulardan biriydi. En yakın lağımcı 30 mil uzaktaydı. Bildikleri kadarıyla çevrede hiç kadın lağımcı yoktu. Jelly müştemilatta oturuyordu. Gereğinden uzunca bir süredir orada oturmaktaydı. Kapı, sonuna kadar açıktı ve gökyüzünü içeri 12
alıyordu. Daha doğrusu gökyüzünün bir parçasını; çünkü Dakota da yaz günü gökyüzü muazzam büyüklüktedir. Muazzam büyük ve muazzam mavi ve bugün tek bir bulut bile yok. Bir bulut öbeği gibi görünen şey aslında ay, bir kardan adamın ayak tırnağından kırpılmış bir parça gibi ince uzun ve soluk. Radyoda Gümüş Dolar Polkası çalıyor. Genç Jelly böyle dalgın dalgın ne düşünüyor? Söylemesi güç. Muhtemelen kuşları düşünüyor. Yok, demin haikulayarak geçen kargaları değil de sığırtmaçlarıyla birlikte aşağıda, gölün orada kafaya aldıkları kuşları. Bu kuşlar gerçekten de düşündürür adamı. Ama belki de Chink i düşünüyordur, o çatlak yaşlı keltoşun şimdi ne âlemde olduğunu, tepedeki bayırında neler yaptığını merak ediyordur. Belki de çiftliğin mali vaziyetini düşünüyor, iki yakayı nasıl bir araya getireceğine kafa yoruyordur. Hatta kozmik balkabağının rastlantısallığı gibi metafiziksel bir şeyler hakkında düşünüyor olması bile mümkün; ne de olsa Chink onu defalarca felsefi kavramlara maruz bırakmıştı. Ama bu uzak bir ihtimalse bile, uluslararası vaziyet hakkında kafa patlatıyor olması daha da uzak bir ihtimal olur; zaten durum yine her zamanki gibi içler acısı. Anlaşılan aklı aşkta ya da romantik bir varlıkta da değil; çünkü külotu ve kot pantolonu aşağıda ama parmakları duygusuzca dizkapaklarının kubbelerini dövüyor. Belki de Jelly öğlen yemekte ne var onu düşünüyor. Öte yandan, çiftliğin başı Bonanza Jellybean sadece gidişatı gözden geçiriyor da olabilir. Tuvaletin rahatlığına kapılmış etrafı inceliyordur. Ağıllara, ahırlara, yatakhaneye, tulumbaya, saunadan geriye kalanlara, zayıflama salonunun kalıntılarına, söğütlüğe, kavaklara, Delores in pazartesi günü bir çıngıraklı yılana musallat olduğu bahçeye, hâlâ ayçiçeklerinin arasında paslanmakta olan saç kurutma makinesi yığınına, tavuk kümesine, rüzgârda yuvarlanan çalı yığınına, peyote arabasına, uzaktaki şahit tepelere ve kanyonlara, gökyüzü dolusu maviye göz atıyordur. Hava sıcak ama bugün bir esinti var ve çıplak baldırlarından yukarı tatlı tatlı süzülüyor. Adaçayı kokusu ve gül rayihası var. Sinek vızıltısı ve polka viyaklaması var. Ötede bir yerde at dudakları pırpır ediyor; otlaktaki keçileri ve sürüye bakan kızların uzak, belli belirsiz seslerini duyuyor. Ve de kuş sürüsünü. 13
Bir horoz sinüslerini temizliyor. Gürültülü ama sığırtmaçlar susturmasa o kuşların yapabilecekleri yanında hiç sayılır. En iyisi sustursunlar! Öylece oturan Jelly hülyalı bakışlarını horozun üzerine dikiyor. Eğer bir gün diyor yanındaki boş koltuğa, o Sissy Hankshaw tekrar buraya gelecek olursa, ona bir tavuk nasıl hipnotize edilir öğreteceğim. Dünya üzerinde hipnotize etmesi en kolay yaratıklar tavuklardır. Eğer on saniye boyunca bir tavuğun gözlerine bakabilirseniz, sonsuza dek sizin olur. Pantolonunu çekiyor, tüfeğini omzuna atıyor ve sallana sallana, girişteki muhafızdan nöbeti devralmaya gidiyor. Batı nın yalnızca kızlar tarafından idare edilen en büyük çiftliğine, Rubber Rose a hoş geldiniz. 14
Birinci Bölüm Doğa her zaman deneyler peşindedir. Trader Horn
1 B u bir kalp değil; ne kaygısız ne kederli ne şefkatli ne de kırık. Ne sevgi dolu ne taştan ne kanayan ne de nakledilmiş; bu bir kalp değil. Bu bir beyin değil. O bir buçuk kiloluk tavuk renkli yapışkan şey beynin kendisi tarafından fazlasıyla ciddiye alınıyor; onca karmaşık ve mistik güçler atfedilen (ki atıfta bulunan da beynin ta kendisi) o sümüksü organ öyle zayıf ki koruyucu kasasının desteği olmasa resmen kendi ağırlığından çöker. O yüzden bu bir beyin de olamaz. Bir diz ya da gövde de değil. Ne bir bıyık ne de bir gözyuvarı. Dil de değil. Bir göbek deliği değil. (Umbilikus görevini yapar, sonra çekilir, geride, durduğu yerde bir izi bırakır sadece: buruşuk ve çukur, sarmal ve kubbeli, kör ve göz kırpan, kel ve düğmeli, terli ve pudralanmış, öpülmüş ve ısırılmış, ağdayla alınmış ve incecik tüylü, mücevherlerle süslü ve unutulmuş; Doğa nın çamurlu ayağını içinde salladığı o her şeye kadir bereketli memeler, tohumlar ya da fetişler kadar görsel bir biçimde yansıtan göbek deliği, varlığımızın merkezinde tıpalı bir anahtar deliği gibi görünür. Doğrusu bu; ama Ey göbek deliği, senin hareketsiz analığını ve göbek pamuğunda kördüğüm olan rüyaları selamlasak da nihayetinde sen bir yarasın, sen o değilsin.) Kaburga değil. Sırt değil. İçini doldurmak için tercih edilen bedensel deliklerden biri ya da akla gelecek her yerdeki her deliğin içini bir ara doldurmuş o dik kafalı uzuv da değil. Etrafında hiç tüy yok. Ne ayıp! Bir ayak bileği değil çünkü onun ayak bilekleri kemikli de olsa, nazikçe söylemek gerekirse, sıradandı. Bu bir burun, çene ya da alın da değil. Bir biseps, triseps ya da Henle Kulbu hiç değil. Başka bir şey bu. 16