Kürk yapımında kullanılan kuzu derilerinin %5-10 u Urfa dan, %90 ı Tokat, Afyon ve Isparta illerinden sağlanmaktadır.



Benzer belgeler
USTAMIZ MUSTAFA YEŞİLKAYA ya göre kürkçülük; Hayvan kürklerinin işlenerek giysi haline getirilmesi insanlık tarihinin en eski sanatlarından biridir.

Hand Arts KENDİRCİLİK

Şanlıurfalı culha ustalarımızdan Mehmet KARATAŞ a göre culhacılık; Pamuk ipliği ve floş iplikten yapılır.bunlar bobin haline gelir.

ŞANLIURFA ARKEOLOJİ MÜZESİ

ŞANLIURFA GELENEKSEL HALK OYUNLARI KADIN VE ERKEK GİYSİSİ. Halk oyunları Araştırmacısı ŞÜKRÜ ÜZÜMCÜ

ÜLKER (OKÇUOĞLU) MUNCUK MÜZESİNDE BULUNAN HAVLULARDAN ÖRNEKLER

EYYÜBİYE HALK EĞİTİM MERKEZİNDE İYİ ÖRNEKLER UYGULAMALARI

No: 228 Mahreç işareti AYANCIK GÖYNEK YAKASI AYANCIK HALK EĞİTİM MERKEZİ VE AKŞAM SANAT OKULU MÜDÜRLÜĞÜ

SULTAN IZZETTIN KEYKAVUS TÜRBESİ, 1217, SİVAS

MADDENİN ÖZELLİKLERİ

SURUÇ İLÇEMİZ. Suruç Meydanı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE GÖREV YAPAN EMNİYET HİZMETLERİ SINIFI PERSONELİ SAYGI NÖBETİ İLE CENAZE TÖRENİ KIYAFETİ YÖNERGESİ

MERZİFON DOKUMASI. Dokuma Tezgahları Merzifon Bez Dokuma Ürünleri Bağlama Çeşitleri.

Business Projesi için Talimatlar

T.C. İSKENDERUN TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BARBAROS HAYRETTİN GEMİ İNŞAATI VE DENİZCİLİK FAKÜLTESİ DENİZ ULAŞTIRMA İŞLETME MÜHENDİSLİĞİ

SÜRE (SAAT) GENEL TOPLAM S.N. ALAN (FOET KODU) / PROGRAM SEVİYE EL SANATLARI TEKNOLOJİSİ (FOET KODU: 215)

ARAÇ GEREÇLER BÖLÜM Araç ve Gereçler

T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON GRUBU ÜNİTE PLANI (TEMEL HASLIK TESTLERİ)

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

3.KABARTILI DİRENÇ KAYNAĞI Dr.Salim ASLANLAR 1


T.C. ZİRVE ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ DENİZ ULAŞTIRMA İŞLETME MÜHENDİSLİĞİ

Tekstil Liflerinin Sınıflandırılması

-AYSEL KİBAROĞLU nun çeyizinden..

GÖRSEL SANATLAR. Mehmet KURTBOĞAN

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI

EL SANATLARI TEKNOLOJİSİ

Ramazanoğlu Medresesi: 1540 yılında yapılmış klasik Osmanlı medresesidir.

No: 248 Mahreç işareti HATAY İPEĞİ HATAY BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ

BEK 274 Arşiv Malzeme Bilgisi ve Bozulmaları

FOTOĞRAF PLANI TARİH KONU AÇIKLAMA Atölye Atölyenin sokaktan görünüşü Atölye Atölyenin girişinde bulunan vitrin

Ahşap İşçiliğinin 700 Yıllık Şaheseri: Eşrefoğlu Camii [Beyşehir/KONYA]

Başarıyı Temsil Eden Üniforma

Uygarlığın Doğuşu ve İlk Çağ Uygarlıkları Video Flash Anlatımı 2.ÜNİTE: UYGARLIĞIN DOĞUŞU VE İLK UYGARLI

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SÜRMENE DENİZ BİLİMLERİ FAKÜLTESİ DENİZ ULAŞTIRMA İŞLETME MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİ KIYAFET YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

Ethnic Style Projeleri için Talimatlar

SİVEREK'TE TARİHİ ESERLER VE CAMİLER

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ BAHÇELERİ

BULDAN BEZİ ÜRETİLEBİLİR TASARIMLARI ve UYGULAMALARINDAN ÖRNEKLER

İSTANBUL DA, XIX. YÜZYIL OSMANLI MİMARLIĞINDA GÖRÜLEN AMPİR ÜSLUPTAKİ MADENİ ŞEBEKELER

Giysilerde Kumaş, malzeme, dikim özellikleri kontrolü yanı sıra, ölçü kontrolü de önemli bir yer tutar. T-Shirt Ölçü Kontrol Noktaları:

EL SANATLARI TEKNOLOJİSİ

No: 270 Menşe Adı KARAMAN DİVLE OBRUĞU TULUM PEYNİRİ

495 TL. Ne istersen o, SONBAHARDA SOKAK MODASI. Sadece Tchibo dünyasına özel. Sadece Tchibo dünyasına özel. LATTE Şimdi SADECE

Madde Nedir? Boşlukta yer kaplayan, var olan her şeye madde denir. Örneğin kaşık bir maddedir.

Kurşun Kalemlerin Teknik ve Mesleki Resimde Kullanıldığı Yerler

EL SANATLARI TEKNOLOJİSİ

Muhteşem Pullu

ADANA İLİ KARAİSALI İLÇESİ EL SANATLARINDAN ÖRNEKLER. Prof.Dr. Taciser ONUK. Yrd. Doç.Dr. Feriha AKPINARLI

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

MADDEYİ TANIYALIM ÇEVREMİZDE SAYISIZ MADDE VARDIR MADDENİN ISI ETKİSİYLE DEĞİŞİMİ MADDENİN HALLERİ MADDELER DOĞADA KARIŞIK HALDE BULUNUR

İnsanların var oluşundan yazının icadına kadar olan döneme denir. Tarih öncesi devirlerin birbirinden

-- \ SEMPOZYUMU BiLDİRİLERi ULUSLARARASI AHMET YESEVİ'DEN GÜNÜMÜZE İNSANLIGA YÖN VEREN TÜRK BÜYÜKLEIÜ ROMANYA-KÖSTENCE EYLÜL 2008.

No: 231 Menşe Adı TRABZON KAZAZİYESİ

Çelikle Çay Üretimi. Ayhan Haznedar -Ziraat Mühendisi

TÜRKİYE KÖMÜR İŞLETMELERİ KURUMU E.L.İ.MÜESSESESİ Ç.L.İ. MÜDÜRLÜĞÜ MUHTELİF YAZLIK VE KIŞLIK GİYİM EŞYASI ALIMINA AİT TEKNİK ŞARTNAME

Edirne Çarşıları. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

BİRECİK İLÇEMİZ Fırat ta Gün Batımı

YIKAMA HASLIĞI TESTİ SÜRTME HASLIĞI TESTİ

HÂKİM VE SAVCILARIN RESMİ KIYAFET YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak

CEZA İNFAZ KURUMLARI PERSONELİ İLE CEZA İNFAZ KURUMLARI VE TUTUKEVLERİ PERSONELİ EĞİTİM MERKEZLERİ ÖĞRENCİLERİNİN KIYAFET YÖNETMELİĞİ

El sanatları bir milletin kültürel kimliğinin en canlı belgelerinden sayılır. Asırlar boyu insanoğlunun

2015 YILI YAYGIN KÜLTÜREL EĞİTİM FAALİYET PLANI İL ADI KURSUN ADI SÜRESİ

Kalıcı Yara Kapatma Yöntemleri KALICI YARA KAPATMA YÖNTEMLERİ : 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği

H A L K G İ Y İ M İ TAŞKÖPRÜ DE KADIN VE ERKEK GİYİMİ

CAM TUĞLA DUVAR. Celal Bayar Üniversitesi Turgutlu Meslek Yüksekokulu İnşaat Bölümü. Öğretim Görevlisi Tekin TEZCAN İnşaat Yüksek Mühendisi

YÖRESEL EL SANATLARI LİSTESİ

BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ KORUMA VE ÖZEL GÜVENLİK GÖREVLİLERİNİN KIYAFET VE TECHİZATINA İLİŞKİN ESASLAR. Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak ve Tanımlar

Erkekler ve erkek çocuklar için paltolar, kabanlar, kolsuz ceketler, pelerinler, anoraklar (kayak ceketi dahil), rüzgarlıklar ve benzeri

30/12/15 SERİGRAFİ BASKI TEKNİĞİ

T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM YON GRUBU FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMAS ÜNİTE PLANI (ÖRME MAMULLERİN ÖN TERBİYESİ)

Alttan Çıkışlı Takım Klozet Montajı

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 869 KAHRAMANMARAŞ İLİ BİNDALLI ELBİSELERİ

Madde-Cisim-Malzeme-Eşya

1.MADDEYİ NİTELEYEN ÖZELLİKLER

ÇATI KAPLAMASI. Celal Bayar Üniversitesi Turgutlu Meslek Yüksekokulu İnşaat Bölümü. Öğretim Görevlisi Tekin TEZCAN İnşaat Yüksek Mühendisi


ÜRLERİ KIRIKLAR 177. Kırıklarda ilkyardım

AÇIK - KOYU. Amaç: Açık-koyu karakalem tekniği ile objeleri hacimlendirmek

1-) MANGAL GÖVDESİNİN YAPIMI:

Makine Elemanları. Sökülemeyen Bağlantı Elemanları

Uzunluk ölçme aletleri

GİYİM MALZEMELERİ TEKNİK ŞARTNAMESİ

GEDĐZ GELENEKSEL KADIN CEPKENLERĐNĐN MOTĐF, DESEN VE KOMPOZĐSYON ÖZELLĐKLERĐNĐN ĐNCELENMESĐ

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

DERS PLANI-5 Dersin öğretmeni:burcu Ündücü Balkan

Evlerin sokağa açılan kapıları düz atkılı ya da kemerli dikdörtgendir. Tek kanatlıdır ve ahşap ya da demirdendir.

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI TEKSTİL TEKNOLOJİSİ DÜZ ÖRME KADIN PANTOLON KALIPLARI 542TGD518

ÖĞRENME FAALİYETİ 2 ÖĞRENME FAALİYETİ-2

Duvarlar ve Duvar Malzemeleri

T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON BÖLÜMÜ ÜNİTE PLANI

Tekstil ve Hammaddeleri Sektörü 2015 Yılı Eylül Ayı İhracat Bilgi Notu

İZMİR ETNOGRAFYA MÜZESİ

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SINIF DEĞERLENDİRME SINAVI - 4

Yarışma Sınavı. 5 Takı modeli seçerken hangi kaynaklardan

ADANA SEYHAN - ULU CAMİ MEDRESESİ ULU CAMİ MEDRESESİ

Ülkeye özgü el sanatları teknikleri ve malzemeleri vaka çalışmaları

Kırık, Çıkık ve Burkulmalar

El sanatları nedir? İşleme, süsleme gibi daha çok el emeği ile yapılan ve incelikle işlenen eserlerdir. Güzel sanatların bir kolu olan el sanatları

DERİ TABAKLAMANIN SIRLARINI SÜMERLER DEN ÖĞRENDİK

Transkript:

Cülhacılık Harran'da yaşadığı rivayet edilen Adem Peygamber'in oğlu Şit Peygamber'in dokumacılık sanatının atası olduğuna inanılmaktadır. Şit Peygamber, ağaçtan yaptığı iğ ile yünü eğirerek iplik haline getirmiş ve dört ağaç parçasından oluşan tezgâhında dokuma yapmıştır. Tarihin bütün dönemlerinde Urfa'da cülha tezgâhlarında bez dokumacılığı yapılmıştır. 1650 yılında Urfa'yı ziyaret eden Evliya Çelebi Seyahatnamesinde; Urfa'da pamuk ipliğinden kapı gibi sağlam bez dokunduğunu, bunun Musul bezinden daha güzel ve temiz olduğunu yazmıştır. 1867 tarihli Halep Vilayet Salnamesinde ise Urfa'da bez ve pamuktan aba yapılarak Harput ve Kayseri başta olmak üzere birçok yere satıldığı belirtilmektedir. Cülha tezgâhlarında; Neçek, Yamşah (Hışvalı, Şakkallı, Kuru Hafız, Ahmediye, Direkli, Dümbüllü, Ağabağı ), Vala (Gelin duvağı ve Genç kız başörtüsü), Puşu, Ehram (İhram), Fıta, İzar-Kahke Bezi dokunmuştur. Cülhacılık nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır. Cülha çeşitleri, emeğin güzellikle kaynaşmasını gözler önüne sermektedir. Günümüzde Geleneksel El Sanatları Merkezi'mizde Şit Peygamber'den gelen dokumacılık geleneğini ve sanatını yaşatma ve gelecek nesillere aktarma çalışmaları devam etmektedir.

Kürkçülük Hayvan kürklerinin işlenerek giysi haline geti rilmesi insanlık tarihinin en eski sanatlarından biridir. Ana rahminde ölen ya da en fazla 5 aylık iken ölen kuzuların tüylü derilerinden yapılan düz yakalı (yakasız)dış kısmı "Şakaf" denilen siyah kumaşla kaplı aba gibi bolca giysiye Urfa'da Kürk denilmektedir. Urfa'ya has olan bu giysi Anadolu'da Urfa dışında başka bir yerde yapılmamaktadır. Bilhassa kış aylarında yaşlı ve orta yaşlı kimseler tarafından giyilir. Dükkânlarında camekân bulunmayan esnafın büyük bir kısmı kürklerine sarılarak soğuktan korunmaktadır Kürk yapımında kullanılan kuzu derilerinin %5-10 u Urfa dan, %90 ı Tokat, Afyon ve Isparta illerinden sağlanmaktadır. Kürkler kalite bakımından; İnce Kürk, Orta Kürk ve Kaba Kürk olmak üzere üç kısma ayrılmaktadır. İnce Kürk ana rahminde ölen kuzunun derisinden, orta kürk doğupta ölen kuzunun derisinden, kaba kürk ise 4-5 aylık kuzunun derisinden yapılmaktadır. Kuzunun yaşı büyüdükçe kürkün kalitesi ve değeri düşmekte Kürk yapımında siyah, beyaz ve alaca renkte tüyleri olan üç çeşit deri kullanılmaktadır. Her rengin kıvırcık türü daha makbuldür. Ancak bunların en değerlisi siyah tüylü deridir. Nadir bulunan bu deri cinsi ancak beyaz ve alaca kürklerin yakaları, kol ağızları ve eteklerinin ihtiyacını karşılayabilmektedir. Bu nedenle esnaf kendi arasında siyah renkte kürk imal etmemeyi kararlaştırmıştır ve bu karara titizlikle uyulmaktadır. Siyah tüylü deriler Anadolu da Tokat tan, yurtdışından ise Afganistan dan temin edilmektedir. Kürk derileri tüy cinsleri bakımından Kıvırcık, Çakmaklı (beyaz tüy dalgalı bir şekildedir) ve düz (tüyler beyaz renkte ve dalgasızdır) olmak üzere üç gruba ayrılır Kürk yapımı insanlık tarihinin başlaması ile birlikte başlamıştır. Gayet ince deriden kıvırcık tüylü olan bu yelekler kaba olmadıklarından ceket altına giyilebilmekte, mide, böbrek ve bel ağrıları olanlar tarafından bilhassa tercih edilmektedir. Şanlıurfa da imal edilen kürklerin %25 i il merkezinde ve çevre illerde, %75 i ise kış geceleri soğuk çöl iklimine sahip Suriye, Irak, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan ve İran gibi ülkelere ihraç edilmektedir. Bazen bu Ülkerlerden gelen tüccarlar, kürkleri toptan olarak satın alıp ülkelerine götürmektedirler. Böylece bu ata sanatı canlılığını korumakta ve ülkemize döviz kazandırmaktadır.

Kürk yapımı Kürk yapılırken Tımar işlemi, Biçme-Dikme işlemi ve üzleme (Yüzleme) işlemi olmak üzere üç işlemden geçer. 1. Tımar İşlemi: Kuzu derileri tuzlanmış ve kurutulmuş olarak satın alınır. Kelleçi çayında 24 saat süreyle yumuşatılması sağlanır. Kırmızı sabunla ve bol su ile iyice yıkanır (Son zamanlarda kırmızı sabun yerine krem deterjanlar kullanılmaktadır). Yakın zamana kadar yıkama işlemi, Debbağhâne Çarşısı mevkiinde yer alan ve içerisinden Balıklı göl ün suyunun aktığı Kelleci Çayı denilen iki çayda yapılırdı Kazaklama işlemi bittikten sonra deri kısmına tuz ve Şeb (şap) karışımı sürülür. Buna Şebleme- Tımar denilmektedir. Bundan sonra deri Pişme payı denilen 24 saat süreyle görmüş olduğumuz kabın içerisinde dinlendirilmeye alınır Deriler 24 saat dinlendirildikten sonra el ile gerginleştirilir yada ustamızın yaptığı gibi tahta üzerine çivi ile uç kısımlarından çakılır Kuruyan Etli yüzüne tekrar su serpilerek 24 saat süreyle yumuşamaya bırakılır. Yumuşayan deri, duvara dayalı tahta tezgâha takılır. Kazak la et kısmı ağartılır Sonra güneşte kurutulur. Buna tavlama denir Bu aşamada derinin yüzü sert bir şekildedir. Deri uç kısmından doğunlanıp kendirle bağlanarak, duvar halkasına tutturulur. Doğunluk denilen, el ve ayakla çalışan bir aletle yumuşatma-cilalama işlemi yapılır. Bu şekilde yumuşatılan ve parlatılan deri, havaralama işlemi için dağlardaki taş ocaklarına gönderilir. Burada havara denilen beyaz taş unu, derinin tüylü tarafına el ile iyice sürülerek tüyler temizlenir. Kirlerden arınıp temizlenen tüyler böylece parlaklık kazanır. Havaralama işlemi yumuşak ve beyaz renkte taş veren taş ocaklarında yapılır. Sarı ve sert taş veren ocaklar bu iş için uygun değildir. Eşek Boğan, delikli ve Bamya mağaralarındaki taş unlarının bu iş için makbul olduğu esnaf arasında söylenmektedir. Havaralanan deri tekrar dükkâna getirilerek doğunlukla ikinci kez yumuşatmaya alınır. Yumuşatıldıktan sonra kazakla et tarafı son kez silinir. Böylece derinin tımar işlemi tamamlanmış olur. Tımar yapılan deriler, türlerine ve renklerine göre sınıflandırılır. 60-65 cm. arasında boy kesilirler. Boy, daha uzun veya daha kısa olamaz. Ancak bir boy derinin eni 20-25 cm. arasında değişebilir. Ölçme işlemi, her iki santimetrede bir çizgi atılmış, 70 cm. uzunluğundaki Arşın denilen tahta bir ölçü aletiyle yapılır. Biçki-Dikiş İşlemi:Biçki işlemi (boy kesme) özel deri makası ile yapılır. Bu makasın en önemli özelliği deriyi keserken tüyleri kesmemesidir. Böylece yan yana dikilen derilerin tüylü kısımlarından bakıldığında dikiş izi görünmez

Biçilen parçalar, iğne ve üsküf (yüksük) ile el dikişi yapılarak birbirine dikilir. Birer karış enindeki (20-25 cm.) 12 parça derinin yan yana dikilmiş şekline Bir Şakka denmektedir. Bir kürk, biri üst şakka, diğeri alt şakka olmak üzere iki şakkadan ibarettir. Bu iki şakka, birbirine teğellenerek 120-130 cm. uzunluğunda, 12 karış eninde kürk boyu elde edili iki şakka halindeki kürk, kadınlar tarafından dikilmek üzere evlere gönderilir. Kadınlar, el dikişi ile her parçayı aralarına bez sızı koyarak tekrar dikerler. Parçaları ve iki şakkası sağlam olarak birbirine dikilmiş olan kürk, tekrar dükkâna gönde Dükkânda, özel kürk makasıyla tüyler kırpılarak bir hizaya getirilir. Buna alçak-yüksek alınma denir. Bu işlemden sonra, kürk havaralanmak üzere tekrar dağa gönderilir. Tüyler son kez havaralanarak temizlenip parlatılır. Havaralama sırasında yatık durumda olan tüyler kabardığından tekrar çok hafif olarak alçak-yüksek alınması yapılır ve tüyler aynı hizaya getirilir. Son olarak kürkün yaka kısmına, kol ağızlarına ve eteğine siyah tüylü deri dikilir. Böylece kürkçü dükkânındaki işlemler bitmiş olur 3. Üzleme (Yüzleme) İşlemi Kürkü, bu durumda satın alan kişiler terziye götürerek şakaf denilen siyah renkli özel kürk kumaşıyla dıştan kaplattırırlar. Buna üzleme denilmektedir. Böylece kürk denilen geleneksel kışlık giysi tamamlanmış ve kullanıma hazır olmuştur. Kürk imal edildikten sonra, genellikle Sipahi Pazarı ndaki mezat pazarına gönderilmekte; buradaki tellallar tarafından kullanılan malzeme ve işçilik göz önünde bulundurularak- açık arttırma ile Sipahi Pazarı esnafına satılmaktadır. Kürkleri satın alan esnaf da dükkânlarında halka satış yapmaktadır

Gümüşçülük Güzelliğin ve gücün simgesi olan altın ve gümüş işleme sanatı, Şanlıurfa'nın en eski el sanatlarındandır. Şanlıurfa yöresinde kullanılan takıların geçmişi, Neolitik (M.Ö. 8000-5000) ve Tunç Çağı (M.Ö. 3000-1200)'na kadar uzanmaktadır. Şanlıurfa'da altın, gümüş, inci ve elmas gibi kadın takılarının genel adı Hışır'' (hulliyat)dır. Günümüzde gümüş takıların bir kısmı Şanlıurfa halk oyunları ekiplerinde bayan takıları olarak ve günlük hayatta bayanlar tarafından kullanılmaktadır. Şanlıurfa'da üretimi ve kullanımı devam eden gümüş takı çeşitleri: Tepelik, Üçkor, Levzik, Reşme, Gerdanlık, Küpe, Tasma (Beğnik veya Gıdıklık), Saç Koru, Saç Bağı, Saç İğnesi, Enselik, Frenk Bağı, Hamaylı, Göğüslük, Kemer, Bilezik, Hızma, Halhal'dır. Günümüzde geleneksel el sanatları merkezimizde Gümüşçülük sanatını yaşatma ve gelecek nesillere aktarma çalışmaları devam etmektedir.

Keçecilik KEÇE NİN YAPILIŞI VE TÜRK KÜLTÜRÜNDEKİ ÖNEMİ Kırpılmış ve yıkanmış hayvan yünleri ayrıldıktan sonra boyanır. Yarı keçeleşen plakalar haline geldiğinde sıcak su ve sabunla sıkıştırılıp dövülür. Parçalara ayrılır ve motifler çıkarılır. Motifler hasır üzerine serilir. Tekrar dövülür ve yıkanır. İlk yün kumaşları 3. yüzyılda Anadolu da görülmektedir. 10. yüzyıldan itibaren ise Selçuklular ın Asya keçesi çıkarılmıştır. Keçenin Doğuş Öyküsü Şanlıurfalı keçeci ustalarından Ömer TAŞÇI bu sanatın mucidinin Ebu Said Libabid (Libabid: Arapça Keçenin çoğuludur) adında bir zat oldu ğunu ve keçeyi nasıl icat ettiğini şöyle anlatmakta dır. "Ebu Said Libabid bugün bizim yaptığımız gibi keçeciliğin bütün işlemlerini yerine getirmiş ayakla tepme işleminden sonra açtığı keçenin yünlerinin birbirine kaynaşmadığını ve çabuk dağıldığını görmüş. Tepme süresinin az olduğu kanaatine va rarak tepmeye devam etmiş. Ancak bir daha açtı ğında yünlerin kaynaşmadığını yeniden gözlemiş tir. Tepme işine 40 gün devam eden Ebu Saidyine başaramayınca üzüntüsünden ağlamaya başlamış. Hem ağlayıp hem tepmeye devam ediyormuş. Keçeyi açtığında gözyaşlarının düştüğü yerlerdeki yünlerin kaynaştığını büyük bir sevinçle fark etmiş ve böylece tepme işlemi sırasında yüne su vermek gerektiğini öğrenmiştir." Keçenin Tarihsel Serüveni Keçe M.Ö. 3. yüzyıldan başlayarak, Asya da yaşayan göçerlerin yaşamında çok önemli bir yer tutuyordu. Asya keçesi 10. Yüzyılda göçerlerle birlikte Anadolu ya geldi. Ancak, Hititler de 3-5. yüzyıllarda keçenin varlığını gösteren mezar buluntularına da rastlanıyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Saray, ürün standartlarını denetliyor ve ustalara belirlediği yüksek standartlara uygun keçeler sipariş ediyordu.bu tarihi ata sanatı Şanlıurfa'da Keçeci Pazarı denilen eski çarşıda ve çevresindeki hanlarda sürdürülmektedir. Eyvana serdim keçe Nêçe bir ömrüm geçe Acep o gün olur mu Yârim elime geçe

dizeleriyle Şanlıurfa türkülerine konu olan keçe çocuk oyunlarına da "Ya şundadır ya bundadır keçe külah şunun bunun başındadır" tekerlemesiyle geçmiştir. Keçe Keçe hem kızın, hem de erkeğin çeyizinde mutlaka yer alıyordu. Çadırlara keçeden kadın ve erkek kuklalar asılıyor, bunların hanenin hanımına ve beyine iyi şans getireceğine inanılıyordu.

Kazzazlık İpek ipliğin el ile bükülerek işlenmesine "Kazzazlık" denilmektedir. "Kazzaz Pazarı" denilen kapalı çarşıda (Bedesten) eskiden 30-40 dükkânda sürdürülen bu tarihi sanat günümüzde aynı çarşı daki bir iki usta tarafından yaşatılmaya çalışılmaktadır. 100-150 yıl kadar önce ipekçilik Urfa'da önemli bir sektör durumundaydı. Bugün Urfa bahçelerinde görülen çok sayıdaki dut ağacının zamanında ipek böcekçiliğinde kullanıldığı yaşlılar tarafından söylenilmektedir. Kazzazlık Ürünleri İnci Saplama: İnci tanelerinden oluşan, Şanlıurfa kadın takıları arasında önemli bir yeri olan ve Kelep denilen boyun takısının incilerin korlar (sıralar) halinde ince ibrişimlere saplanmasına (geçirilmesine) inci saplama denilmektedir. Kaytan: Kaba ibrişimden örülmüş, 1-2 cm. eninde, 1-1,5 m. uzunluğundaki şeritlere kaytan denilmektedir. Cep Saati ve Tabanca Kaytanı: Kaba ipekten 1 cm. genişliğinde örülür. Kor Kaytanı: Sarı renkli ipekten 2-3 cm. genişliğinde örülerek üzerine altın liralar dizilir. Kadınlar tarafından boyuna takılır. Saç Bağı: Siyah renkte ipek ipliklerinin kadın saçı görünümü verecek şekilde örülerek uç kısımlarına yedi renkte püsküller bağlanmasına saç bağı denilmektedir. Köylü kadınlar tarafından başın arkasına takılan saç bağı suni bir saç görünümü verir. Puşu Püskülü: İpekten yapılan bu püsküller, eskiden Şanlıurfa da aba tezgâhlarında ipekten dokunan ve Sırmalı Puşu denilen erkek başörtülerinin çevresini süslemede kullanılırdı Sırma Şerit: Gümüş sırmalarla (tellerle) işlenen bu şeritler, köylü kadınlar tarafından başa takılan ve Köfü denilen başlıklara dikilirdi. İggal: Puşuyu başa tutturmaya yarayan, yün veya ipekten yapılmış yuvarlak formlu başlığa İggal denilmektedir. Yassı ve Top olmak üzere iki türü vardır.

Yassı İggal: Deve veya koyun yönünden yapılmış ipletespih Püskülü: Tespih tanelerinin renkleri ile uyumlu r, 30-40 sıra halinde ve başa geçecek genişlikte yuvarlak biçimde bağlanır; bu ipler 5 cm. ara ile 2 cm. genişlikte sarılarak boğumlanır. Bir yassı iggal de büyüklüğüne göre 6-7 boğum bulunmaktadır. Yassı iggalin arkasından iggal yününün renginde, uçları püsküllü dört sıra ip sarkmaktadır. Deve yününden yapılan iggalların baş ağrısını aldığına Araplar tarafından inanılmaktadır. Kazzazlıkta Kullanılan Aletler İş Ağacı denilen alet kazzazlıkta kullanılan tek ve en önemli alettir. Kazaz ustası bütün işlerini bu basit alet üzerinde yapmaktadır. İş Ağacı, 40 cm. uzunluğunda, 15 cm. enindeki yassı bir tahtanın üzerine dikine yerleştirilen 30 cm. uzunluğunda, 3 cm. çapında yuvarlak bir ağaçtan ibarettir. Yuvarlak ağacın baş kısmı iplikleri tutacak şekilde boğumludur. Yassı tahta diz altında sıkıştırılarak örülecek ipek iplikler dik ağacın baş kısmındaki boğuma tutturulup püskül, iggal ve keytan yapımı gerçekleştirilir. Tarihi çok eskilere dayanan bu sanatın bilinen en eski ustaları Kazzaz Ali İpek, Kazzaz Bekir, Kazzaz Mustafa, Kazzaz Halil İpek, Kazzaz Mustafa İpek ve Kazzaz İbrahim Pamukçudur. Urfa da kazzazlıkla iştigal eden bazı aileler İpek, İpekçi Kazzaz, Ören ve Örer soyadlarını almışlardır. Kazzazlık sanatının günümüzdeki son ustası 90 yaşındaki Abdurrahman İpek tir

Halı ve Kilim Dokumacılığı Halı irmek atılarak yüzü havlu olana denir. Kilim ise;atkı şeklinde yapılır.kilimin yüzeyinde hav yoktur. Halının Oluşumu En başta koyunun yünü kırpılıp yıkanarak ip haline getir. Daha sonra ipler boyanarak renklendirilir. İpler bir halıda üç(3) çeşide ayrılmaktadır. Bunlar;çözgü, atkı ve ilmeliktir. Çözgü ipini aparat üzerinde çözerek sarma tezgahına takılır. Kalitesi ayarlanır ve kaliteye göre çubuklara yerleştirilir. Gücüsü örülerek alt ve üst merdaneye sarılarak aktarması yapılır.ipler seçilerek tezgaha takılır. Desen üzerine bakılarak irmek atmaya başlanır. Halının hav yüksekliği ayarlanır ve kesim yapılır. Aktarılan çözgü halının kalitesine göre ayarlanır. Ağız ipi geçerek üzerine zincir çekilir. Zincir üzerine kilimlik dokunur. Kilimlik bittikten sonra desene uygun şekilde İrmeklerimiz kravat düğümü ve açık düğüm olmak üzere iki(2) çeşittir. Gelenlikle biz kravat düğümü kullanırız.çünkü kravat düğümü halıda daha sağlamdır. Halı desene uyularak devam edilir ve tamamlanır.

Kullanılan Aletler Kirkit,makas,bıçak,kalem ve metre kullanılır. Kirkit;atkı dökeyi vurmaya yarar. Makas halının yüzeyindeki irmeleri ve fazla tüylerini kesmeye yarar. Bıçak; irmek işler iken ipi kesmeye yarar.

Bakırcılık İnsanoğlunun bakırı bulması ve işlemesini öğrenmesi M.Ö. 5000-3000 tarihlerinde Kalkolitik Çağ denilen Bakır Çağı ile başlamıştır. Şanlıurfa il sınırları içindeki Hassek Höyük, Kurban Höyük, Lidar Höyük gibi höyüklerde yapılan arkeolojik kazılarda kalkolitik çağa ait bakır kaplar, ok ve mızrak uçları ile iğnelere bol sayıda rastlanılmıştır. Ayrıca Harran da 1950 yıllarında yapılan Türk-İngiliz ortak kazılarında, içkale içerisindeki bir odanın tavanının tesadüfen çökmesi sonucu bulunan, 11. yüzyıl sonu ve 12. yüzyıl Eyyûbiler dönemine tarihlenen 199 parça nadide madeni eser bakırcılık sanatının bu bölgede ileri bir düzeyde olduğunu vurgulamaktadır. Urfa daki tarihi geçmişi bu kadar eskilere dayanan bakırcılık sanatı 1960 lı yıllara kadar önemini korumuş, Kazancı Pazarı ve Hüseyniye Çarşıları ndaki dükkânlarda çok sayıda usta tarafından sürdürülmüştür. 1960 lı yıllarda alüminyum, plastik ve daha sonraları çelikten imal edilmiş fabrikasyon türü mutfak gereçlerinin piyasaya hakim olması ile bu sanat halen Bakırcılar çarşısında icra edilmektedir. 1950 li yıllarda 100 iş yerinde 300 usta ve kalfa ile sürdürülen bakırcılık sanatı günümüzde 10 işyeri ve 30 civarında usta ile sürdürülmektedir.şanlıurfa bakır işleri dövme çekiç tekniğiyle ün salmıştır. Son zamanlarda bazı genç ustalar tarafından Kabartma Çekiç tekniğine yönelerek turistik amaçlı, tarihi yerleri ve özel amblemleri konu alan kabartmalı tepsiler, cezveler yapılıyor.

Taşcılık Urfa çevresindeki dağlardan özel bir taş çıkar. Şehrin eski tüm yapıları bu taşlarla yapılmıştır. Süslemeye uygun kolay işlenen bu taş ustalığı Şanlıurfa da yaygın bir sanattır. Kireç oluşumlu bu taşlar, tarih boyunca Şanlıurfa yapılarında da kullanılmıştır.urfa taşının işlemeye son derece elverişli olması, mimaride zengin bir taş süsleme geleneğinin doğmasına neden olmuştur. Şanlıurfa mimarisindeki taş süslemenin kaynağı Neolitik Çağ'a kadar inmektedir. Nevala Çori ve Göbekli Tepe'de yapılan arkeolojik kazılarda bulunan M.Ö. 7000-8000 yıllarına ait insan ve hayvan heykelleri aynı zamanda Anadolu'nun en eski figürlü plastik örneklerini oluşturmaktadır. Urfa taş süslemeciliğinde kullanılan motif grupları incelendiğinde, İslam süsleme sanatlarının bitkisel, geometrik, bitkisel-geometrik karışımı, figürlü ve yazı (hat) ile süsleme gibi ana gruplarına yer verildiği görülmektedir. Urfa mimarisinin vazgeçilmez unsurlarından olan taş süslemeciliği, günümüzde Şanlıurfa Belediyesinin açtığı taş işlemeciliği kurslarıyla yetişen ustalar sayesinde yürütülmektedir. Valilik ve belediye restorasyon çalışmalarında Urfa'nın geleneksel taş süslemeciliğine önem vermektedir.

Ahşap Oymacılığı Ağaç oymacılığın Şanlıurfa da çok eski ve parlak bir geçmişe sahiptir. Marangozluk sanatı Urfa da İnce Neccârlar ve Kaba Neccârlar olmak üzere iki ayrı gruptaki ustalar tarafından sürdürülmektedir. İşlemeli kapı, pencere kanatları, çeyiz sandıkları ve aynalar Yapılmaktadır. Evlerdeki kapı ve pencere kanatları Urfa daki ağaç eserler arasında önemli bir yer tutmaktadır. 1716-1721 tarihlerine ait Rızvaniye Camii nin bu tarihten kalma kapısı, Eyyûbi Medresesi nin yerine 1781 tarihinde inşa edilen Nakibzâde Hacı İbrahim Efendi Medresesi Kütüphânesi nin aynı tarihten kalan kapısı dışında, tarihleri daha öncelere götürülebilecek ağaç eser Urfa da bulunmamaktadır. Urfa evlerindeki ağaç süslemeli kapı ve pencere kanatlarının üzerlerindeki kitabelerden, bu eserlerin 1835, 1854, 1859, 1868 ve 1875 tarihlerine aittir. Şanlıurfa daki ahşap oymacılığı 18. yüzyıl Türk Süsleme Sanatı özelliklerini yansıtır. Urfalı sanatkârlar tarafından yapılan ağaç eserlerde 50 nin üzerinde değişik kompozisyon dikkat çeker. Ata yadigârı bu eserlerin en güzel örnekleri Şanlıurfa müzesinde de sergilenmektedir. Günümüzde de ahşap oymacılığı birkaç sayılı usta tarafından yürütülmektedir.