Abdulla Şaiq (Tiflis, 25 Şubat 1881 - Bakı, 28 Kasım 1959)



Benzer belgeler
Neriman Hesenzâde (Kazak 1931)

Töfiq Mahmud (Nahavan, 9 Kasım 1931)

Nadirezheri. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Qabil (Baku, 1926-) Saysız şer içinde adi şe'rsen Ancaq ne şeriyin, ne ortağın var. Böyük bir axında üzüb gedirsen, Xırdaca gemisen, öz bayrağın var.

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Memmed Araz (Nahcıvan-Şahbuz, 14 Ekim 1933)

X - Letif eler - Fıkralar

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ehmed Cavad. (Seyfeli, 5 Mayıs ?, 1937)

XIII - Efsaneler ve Revayetler

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Peri Kızıyla Çoban Hikâyesi, Orhan Seyfi Orhon, 1919, (Şiirler 1970)

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

BEXTİYAR VAHABZADE TÜRK DÜNYASININ İSTİQLAL ŞAİRİDİR

ATATÜRK'Ü ANIŞ. Adım-Soyadım:...

GÖKLERDE YÜKSELSİN UÇURTMAM 23 NİSAN'DA YANIMDA BABAM

Elekberzade Ebulhesen (Şamaxı, Şamaxı, 1986)

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

23 NİSAN. Ferit Ragıp TUNCOR

İLKÖĞRETİM OKULU 2-/A SINIFI TÜRKÇE DERSİ İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ KURSU PLANI

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Defne Öztürk: Atatürk ün herkes mutlu ve özgür olsun diye hediye ettiği bayramdır.

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

Çileler sıkıntı yoldaşın oldu Ömrüne her zaman kahırlar doldu Henüz açan gülün çok çabuk soldu Dört mevsim bitmeyen kış mıydın anne

Memmed Arif (Bakû, Baku, 1975)

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

V - Uşağ Neğmeleri (Çocuk Koşukları) (s )

Aşıq Qerib (Azerbaycan Dastanları, Baku, 1977, s )

Neriman Nerimanov (Tiflis, 14 Nisan Moskova, 19 Mart 1925)

MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

Ziya Gökalp. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

Administrator tarafından yazıldı. Çarşamba, 27 Temmuz :46 - Son Güncelleme Cuma, 19 Ağustos :53

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

Haşim Terlan. (Baku, 1923)

HİKÂYELERİMİZ FEN VE MATEMATİK ETKİNLİĞİ

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

Sultan Mecid Genizâde

IX - Tapmacalar. Ekinçiliye, Tahıl ve Zehmete Dair. Dilim dilim nar, Dizimecan qar, Uçdu bir keklik, Qondu bir dilber.

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

kaç saç çatı çanta çakal çay salça çatal çalı Çetin çiçek çilek

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

Molla Veli Vidadî. (Şemkir, Şıhlı, 1809)

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

DİKTE METNİ 1 DİKTE METNİ 2

Yakup Şakir Ali MEKTEP VE MİLLİ DİL. Parlaq fikir, teren aqıl qazanılır mektepte, Bundan maxrum qalan adam aqir olur elbette.

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

Çingiz Hüseynov (Baku, 20 Nisan 1929)

Ebdürrehim Haqverdiyev (Şuşa, Bakı, 1933)

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Hesenbey Zerdâbi (Zerdab, 7 Haziran Bakı, 28 Kasım 1907)

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

Tağışahbazi Simurg. (2 Temmuz 1892, Baku - 21 Nisan 1937,?)

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

Enver Memmedxanlı (Göyçay, Baku, 1991)

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Cefer Cabbarlı (Baku, Baku, 1934)

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

Öğ. Rasim KAYGUSUZ. 19 Mart 1973 Tarihli ve 1738 sayılı Tebliğler Dergisi ile ilk okullara tavsiye edilmiştir

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

6 YAŞ NİSAN AYI BÜLTENİ .İLKBAHAR HAFTASI .SAĞLIK HAFTASI .POLİS TEŞKİLATI HAFTASI .23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Qurbani. Naşı tebib derde derman etmedi, Canan gelip göz evimden ötmedi, '-- Hesret öldüm, elim yara yetmedi, Vezir de menim tek kâmın almasın!

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU

Mirze İbrahimov (Serab, 1911-Baku, 1994)

Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir.

NİGİN NEVADEREZİ. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz. Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

, ERZİNCAN, TÜRKİYE.

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

NİŞANTAŞI AKADEMİ MART AYI AYLIK BÜLTENİ YILDIZLAR SINIFI

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Transkript:

Abdulla Şaiq (Tiflis, 25 Şubat 1881 - Bakı, 28 Kasım 1959) Şair, yazar, öğretmen ve XX. yy. Realist Azerbaycan Edebiyatı'nın tanınmış temsilcilerinden biridir. 25 Şubat 1881'de Tiflis'de doğmuştur. Kafkas Müslümanları dinî idaresi görevlilerinden Ahund Molla Mustafa'nın oğludur. İlk tahsilini babasının hocalık yaptığı, Tiflis altı sınıflı Müslüman okulunda almıştır. Burada Fars ve Ruş dillerini öğrenmiştir. 1893'te anası ile birlikde İran'ın Meşhed şehrine gitmiş ve yedi yıl Meşhed ve Horasan'da yaşayarak tahsilini devam ettirmiştir. İlk şiirlerini XX. yy. sonlarında klasik şiirin etkisi altında yazmıştır. "Valeh" takma adı ile yazılan bu gazellerde, şairin sonraki eserlerinde tesadüf olunan yeni ruh ve yeni fikir tabii ki, görülmez. Hayatının Meşhed döneminde Şâik, aynı zamanda Rus Edebiyatı'nın bazı örneklerini özellikle de Knlov'un temsillerini Fars diline çevirmiştir. 1900'de Horasan'dan Tiflis'e dönen AbduUa Tahbzâde-Şâik, burada bir kaç ay yaşadıktan sonra Bakü'ye gelir. Komisyon karşısında imtihan vererek ilkokullarda Azerî Türkçesi'nde ders vermek hakkını kazanır ve böylece hayatında kırk yıla yakın devam edecek öğretmenlik faaliyetine başlar. 1901-1934 yılları arasında Baku'nun bir çok okullarında öğretmenlik yapan, 1922'de ise onun adının verildiği "Şâik Numune Mektebi"ni kuran yazar, 1935'te çok sevdiği işinden emekliye ayrılmış ve hayatını tamamen sanat çalışmalarına hasretmişti. Şâik bu dönemde, sosyal hayata da aktif bir şekilde katılmıştı. 28 Kasım 1959'da Bakü'de vefat etmiş ve burada defnolunmuştur. Çağdaşı olduğu bir çok Azerî yazarları gibi, Abdulla Şâik'in de asıl sanat hayatı 1905'ten sonra başlamıştı. Bu tarihe kadar ekonomik bir canlanma devri yaşayan Baku, 1905'ten sonra, Çarlık Rus- yası'nda baş gösteren yeni siyasî ve sosyal durumun etkisi altında, aynı zamanda yeni Azerbaycan kültürünün merkezine dönüştü. Bu yeni kültürün kurucuları arasında Abdulla Şâik de vardı. Onun, 1905'ten sonra yazdığı şiirler, hikayeler, ders kitapları, en önemlisiyle yeni Azerbaycan aydınlarının yetişmesini sağlayan öğretmenlik faaliyeti, Şâik'i yeni millî kültürün ön sıralarına çıkarmıştı. Şâik'in 1920'den -Azerbaycan'da Bolşeviklerin iktidara gelmesinden- sonra yazdığı eserlerde, Bolşevik fikirlerin etkisi, edebiyatı iktidarın ve onun ideolojisinin hizmetine vermek meyli açıkça gözüktüğü halde, onun 1905-1920 yılları arasındaki eserleri şair ruhunun, şair kaleminin bağımsızlığı ve özgürlüğü hakkında bir bilgi vermektedir. Şairin bu dönemdeki şiir ve hikayelerinde, kuvvetli bir millî ruh, uygar dünyaya kavuşma, kalem dostu Mehemmed Hâdi'nin yazdığı gibi; "Var milletimin hetti bu imzalar içinde" diye anılmak isteği vardı. Külliyatının bu dönemine ait örneklerinde kederli, sıkıntılı levhaların, anların tasvirinden ibaret olan liriklerle beraber, geleceğe hitab eden umut yüklü parçalar da az değildir. Şâik bu devirde, Çağdaş Azerbaycan Edebiyatı'nda mevcud olan her iki çizgiyi -realizmi ve romantizmi- de kendi eserlerinde yansıtmıştı. Çocuklar için eserler yazılmasına, genellikle, okul ve kitaplar vasıtasıyla yeni neslin eğitilmesine büyük önem verir ve kendi eserleri ile bu fikirlerin gerçekleşmesine hizmet ederdi. Şâik'in tertib ettiği, "Uşak Gözlüyü", "Gülzar" ve diğer ders kitapları Azerbaycan'da yeni eğitim sisteminin oluşmasında bir merhale kabul edilmişti. Ders kitaplarının yanı sıra, konusu çocuk hayatından alınmış, çocuk psikolojisini anlatan küçük şiir ve

hikayelere de büyük önem verir ve bu tip eserlerle gazete ve dergi sehifelerinde devamlı şekilde boy gösterirdi. Şâik'in 1920 yılma kadarki eserleri içerisinde, onun şiir ve hikayeleri daha fazla dikkat çekmektedir. Bu eserlerde, istidad ve başarısını daha fazla gösterebilmiştir. Dram eserleri ve romanlarıysa, şiirleri ile kıyaslandığında zayıftır. Bu eserlerde fikirler seçkin ve gerekli olsa da, onların estetik gerçekliğe çevrilmesi yolları bulunamamıştır. Eserleri: İki Uşaq, Bakı, 1906; Uşak Gözlüyü, Bakı, 1910; Tıq-tıq Hanım, Bakı, 1910; Tülkü ve Horuz, Bakı, 1912; Yaxşı Arxa, Bakı, 1912; Gülzar, Bakı, 1912; Bedbext Aile, Bakı, 1912; Gözel Bahar, Bakı, 1912; Murad, Bakı, 1913; Şelequyruq, Bakı, 1913; Ürek Tikmek, Yahud Qurban Bayramı, Bakı, 1913; Mektub Yetişmedi, Bakı, 1914; Göbelek, VETEN (Abdulla Şaiq, Eserleri, c. I, II, III, IV, V, Bakü-1968, c.ii, s. 7) Ey çeşmimini önünde mücessem 2 veten, veten, Qelbim kimi elemlere hemdem3 veten, veten. Fikrim sarayını dolaşırsan zaman-zaman, Qanlı kefenle, derd ile toem veten-veten. Baxdıqca hesret ile o solgun camâlma4, Çeşmimde tar görsenir âlem veten, veten. Axşam, seher o gül üzünü ısladan nedir, Göz yaşların mı, yoxsa ki, şebnem^, veten, veten. Dehşet içinde cism-i şerifin donub durur, Nolmuş vücud-i pâkine bilmem veten, veten. Baxdıqca gül-çiçekli o gülgûnö çemenlere, Möhnet evi sanır onu adem veten, veten. Sensen beqâ-yi dil ü cân-i nâtevan?, Canım kimi seni sevsem nolar veten, veten. Gördükçe derdini eriyir cism-i nâtevan, Ney tek sizildayır dil-i pürgem^, veten, veten. Qarşımda derd, mateme batmış gözel melek, Sesler hezin seda ile herdem: veten, veten. Övlâd-i nâxelef mi seni saldı bu qüne? Eyvah, bu derd, möhnete dözmem^ veten veten. Ah, aç o gemli könlünü, ey mexzen-i melal, Bas bağrına bu Şâiq'i möhkem, veten, veten. 1905 1. gözümün 2. cisimlenmiş, canlanmış 3. dost 4. yüzüne 5. kıraj 10. Mayıs ayı gelince 11. ses-seda 12. ormanlara 13. ovalara ŞİİRLER Bakı, 1926; Müellim, Bakı, 1926; Eşşek Üste Seyahet, Bakı, 1933; Seçilmiş Hikayeler, Bakı, 1933; Oyuncu Bağalar, Bakı, 1934; Çocuk Şiirleri, Bakı, 1934; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1936; Pişik ile Siçanın Davası, Bakı, 1939; Araz, Bakı, 1940; Sehrli Üzük, Bakı, 1948; Nüşabe, Bakı, 1948; Mekteb Sehnesi, Bakı, 1948; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1948; Şiirler ve Hikayeler, Bakı, 1950; Araz, Bakı, 1954; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1955; Şiirler ve Hekayeler, Bakı, 1959; Seçilmiş Eserleri, I-III c. Bakı, 1957-1960; Eserleri, I-V cildler. Bakı, 1966-1973. Kaynakça: Azerbaycan Edebiyyatı Tarihi, c.iii, Bakı, 1957, s.404-418; Eziz Mirehmedov. Abdulla Şaiq, Bakı, 1956; Abbas Zamanov. Abdulla Şaiq, Bakı, 1956; Yaqub İsmayılov. Abdulla Şaiq'in Heyatı ve Bedii Yaradıcıhğı, Bakı, 1962; Tahbzâde Abdulla Şaiq, Bakı, 1923, Meqaleler, Xatireler, Şiirler, Bakı, 1923; Şaiqâne Yad Et, Meqaleler, Araştırmalar, Xatireler, Şiirler, Bakı, 1987. May olcağmio el köçür yaylaqlara, Ses-küyil düşür meşelerel2, dağlara. Atlar kişner, qoyun, quzu meleşir, Çara mallar bir-birile sesleşir. Qız-gelinler düzenlikde^3 çapır ati4, "Hey" vurunca ata, acır qol-qanad. Yollar dağdır, ya meşe, ya düzenlik, Her terefi basmış böyük bir şenlik. Bir çay kenarında düşürler axşam, Sefalı bir yerde olurlar ârâm. Od qalayıb qızlar suya gedirler, Qocalar yığışıb sohbet edirler. Rahet edir cavanlaris malı, atı, Çoban tütekiö çalır, oxur bayatı. Bir terefde sürü, naxır otlaşır, Bir terefde colma-çocuq oynaşır. Gece olur, başlarmı atırlar, Arabalar arxasmda yatırlar. Mehtab gece. Göyde ulduzlarl7 axır, Seyrek buludlar arxasından baxır. Meşe, dağ, daş sükût içinde inler, Yalnız hürür orda-burda köpekler. 1907 6. gül renkli 7. güçsüz düşmüş 8. dertli gönül 9. dayanamam 14. Doludizgin at sürüyor 15. gençler 16. kaval 17. yıldızlar

: HURRIYYET PERİSİNE (c. II, s. 17) Söndün ne çabuq, ruhuma qüwet veren ey nur, Ümmid-i vüsâlinlal senin men yaşayırdım. Şövqünle o daşqm derelerden hep aşırdrm, Hicrin meni ah etdi yene xestev ü rencûr. Oynatmadadır qelbimi ateşli bir aheng, Vulkan kimi püskürmede etrafe şerare. Nolmuş ki, yaxırsan meni sen, ey dil-i pare? Etmiş mi heyatı bu muhitin sene de teng? Müzlim2 gece, etrafı bulud, çen3 bürüyürken, Göz yaşlarımın beslediyi ey gözel ümmid, Qarşımda tecessüm ederek ver mene te'yid, Bu zulmet ile sübhe qeder ta vuruşum men. NİŞANLI QIZ (c. II, s. 19) Zulmet gecede nişanlı bir qız, Bir hüzn, keder içinde yalqız. Ateşli düşüncelerle inler, Bextinden uzun şikayet eyler. ŞİKAYETLERİM (c. II, s. 22) Yene her yanda hökm eder zülmetio, Yene söndü o nazenin ülkerü. Gece-gündüz tapındığım dilber, Yene qaldıq vüsaline^ hesret. Yene dilsiz sükût içinde bütün, Qaralır nur saçan düşüncelerim. Üreyimde sönür o qüvvelerim, Yene her şey qara, cahan küskün. Yenice uçmağa qanadlandım, Onu zülm ile qırdı bir seyyad!3. Sızlaram indi eylerem feryad, Ne qeder sade idim, aldandım. Bu qaranlıqları seven bayquş, Ruhumu pencesile cırmaqîarl4. Üreyim hesret ateşinde yanar, Dözebilmez böyle heyata vühuş. Sözümü dinle, dinle, ey Qehhâri5. Bu qışı ya gözel bahar eyle, Ya meni gözsüz eyle, kâr eyle, Ya ki, âzâdei6 bir diyara çıxar. VEREMLİ HEYAT Hesretle qucaqlayıb üzünü, Yaqut üzüyüne dikib gözünü En haqlı bir e'tirazla ağlar, Feryadı bu kainatı dağlar, Söyler: "Bu üzük mene nişandır, Könlüm tek4 onun da bexti qandır. Layiqmidir ey heyat, -söyler Bir div ola bir perîle hemser? Heyvan kimi servete satıldım, Suçlu kimi zindana atıldım. Ey tâleyim5, etme gel mene naz, Qan qusmağa neylerem qızıl tas? Men yalqızam, ah yox müinimö, Dağ-daşları sizladır enînim7. Söndürdü atam çırağımı^, âh. Bir qönçe tikanlaö oldu hemrâh". (c. II, s. 25) Esir doğuldum, esir getdim, ah gene iken, Verem ciyerlerimi deldi, ömrümü biçdi. Bahar içinde heyatım bulud kimi keçdi. Bütün ümidimi qırdı o rûzigâr-i mihenl?. Kömüldü, soldu içimde şükûfe-yi emelimis, Mene teselli üçün şimdi sen yetiş, ecelim. Veten, veten! Mene oldun mezar-i ye's* 9 neden? Soyuq damarlarımı ah, işitmedi güneşin. Emel çiçeklerimi heç bitirmedi yağışın, Dodaqlarımdakı al-qırmızı nedir görünen? Yaralı qelbimin eyvah, eks-i möhnetidir20, Ve ya ki, ömrümün âmâl-i dağ-i hesretidir. Çiçeklenib dodaglarımda emellerim, heyyat, Baxm, baxm, ne qeder pürmelâl2i, pürşiven22. Mene yetişdi şu solgun çiçek bir ümmetden, İyirmi beş senelik bir heyat üçün sövqat 2 3. Onu tepikledi mazi, mezara soxdu bu hâl, Feqet nasıl baxacaqdırsa bilmem istiqbal... 1. kavuşma ümidi 2. karanlık 3. şiş 4. gibi 5. bahtım, talihim 6. yardım edenim 7. iniltim 8. baba ocağımı 9. dikenli 10. karanlık 11. cilveli, Ülker yıldızı 12. kavuşmana 13. avcı 14. pençesiyle tırmalar 15. kahredici (Allah'ın sıfatlarından) 16. özgür 17. sıkıntı rüzgârı 18. emel çiçeğim 19. üzüntü meyanı 20. derdinin yansımasıdır 21. gamlı 22. inlemeli 23. armağan 1909

270 LAYLA (c. II, s. 31) Laylay, melekim, körpe balam, sevdiciyim, yat, Bir de ele düşmez bu uşaqlıq demi, heyhat... Türk oğlusan, ecdadın ulu, şanlı, şerefrâz, Doğma yetenindir başı qovgalı bu Qafqaz. Yat körpe iken öz beşiyinde hele rahet, Almış yene etrafı duman, fırtına, zulmet. Getdikce coşub Kür özünü daşlara çarpar. Saçdıqca köpük dalgalanar, hiddeti artar. Muzlim gece, ulduzları sarmış qara sisler, Bayquşlar öter, ölkemin her gûşesii inler. Yum gözlerini, yat seni oğlum, seher erken, Al telli şefeqler öpecekdir oyanırken... 1909 HAMIMIZ BİR GÜNEŞİN ZERRESİYİK (c. II, s. 38) İŞIQMEN BEYİ (c. II, s. 51) Qaranlıqdır vetenin her bucağı, Sönmüş ata-babamızm ocağı. Babalarımız çalışdı, ad qazandı, Himmetle qoydular dağ üste, dağı, Yaramaz bir övlad qalarsa yurdda, Söner babasının yanar çırağı 5. Heç bir zaman bir növ ile keçinmez, Her bir esrin var bir tereqqi çağı. Tereqqi etmeye lazımdır ancaq, Terbiyeli anaların qucağı. Qadmla her millet eyler tereqqi, Qadmdır milletin şamı6, çırağı. Yıxar bir milleti bütün mehv eder, Qadınların terbiyesiz qalmağı. Yaşa adın dünya durduqca galsın, Millet, veten ile birge ucalsm7. 1912 Esrlerden beri zulme alışan, Qan içen, qan qusan iy şer insan. Aldı mı qelbinizi qesvet-i şûm? Yakdı mı ruhunuzu bâd-isemûm? Görünür mü size xoş qanlı heyat? Unudulmuş beşeriyyet, heyhat... Hamımız 2 bir yuva perverdesiyik. Hamımız bir güneşin zerresiyik. Ayırmaz bizleri teğyîr-i lisan, Ayırmaz bizleri tebdil-i mekân, Ayırmaz bizleri İncil, Qur'an, Ayırmaz bizleri serhedd-i Şehan, Ayırmaz bizleri ümman-i muhit, Ayırmaz bizleri sehrâ-yi besit. Ayırmaz bizleri heşmetli cibâl, Ayırmaz şerq, cenûb, qerb, şimal. Yetişer kin ü edâvet daşımaq, Qoxumuş mezhebelerde3 yaşamaq. Uzadır dest-i üxüvvet4 sıxalım, Rişe-yi zulmü,, nifâqı yıxalım. Qelbimizde yaşasın mehr ü vefa, Verelim bir-birine dest-i vefa. 1910 İRELİ (c. II, s. 60) Keçmişleri unut quzum, artıq ona el vurma, O dumanlı perdeleri üzerinden qaldırma. Ora min-min nerdivanlı 8 quyu olmuş her zaman, Her nerdivanda yuxlayır bir ejdeha, bir ilan. Salan, açma, açma, quzum, o quyunun ağzını, Çalma artıq keçmişlerin ruh inleden sazını. Burax onlar o qaranlıq mezarhğa atılsın, Razı olma, gene ömrüne, gülüm, zeher qatılsın. İreliye doğru yürü, yersiz arxana baxma, Geleceyi düşün daim, onu gözden buraxma. Unutma ki, o alnının altında nurlu gözler, İrelini görmek üçün verilmişdir, yol izler. Sen o parlaq, yol izleyen gözlerini daima, İreliye dik her zaman, yürü, yürü ve durma. O dumanlı, fırtınalı keçmişlerden uzaqlaş, Odlu, metin addımlarla yürü, yürü, durma, arş. İrelide inan ki, bir cennet kimi cahan var, Sabah güneş orda doğar, seadet orda parlar 1914 1. köşesi 2. hepimiz 3. kokuşmuş yerlerde 4. dostluk elini 5. ocağı 6. mumu 7. yücelsin 8. merdivenli

ARAZDAN TURANA (Kurtuluş Dergisi, 1920, No; 2 S. 6-7) İnler: "Yoxmu Turanda qurtaracaq er meni? Nerde o Türk nişanlım, o qoç yiğit, Yol alsın, Şu şehirli tilsimi qırsm, meni qurtarsm". Mingöl eteklerinden coşğun Araz axaraq, Yıldırımlı, qayalı qartallara çarparaq, Qaplan kimi kükreyib deniz kimi qabarır, Memleketler aşaraq dalga kimi yol alır, Turan- İran dolaşır, döner Qafqaz eline, Yaklaşınca o daşqın, acıqlı Kür nehrine, Hayqırm: "Ox, qardaşım, dinle meni bir zaman, İztirablar içinde çırpmır şimdi Turan. Girmiş şehirli divler qızıl alma bağına, Qara quçğun uşumuş soluna, hem sağına. Derler dünya gözelnin dizlerinde başlar var, Süzgün, baygın gözünde qan köpüren yaşlar var. Berelenmiş gül kimi günden güne soluyor, Çara, gur saçlarını elleriyle yoluyor. Gülümserken ağzından güller saçan o gözel, Şimdi ağlar gözünden inci damlar, xain el, Girmiş me'sum qoynuna, yaralayır köksünü, İnler: "Yoxmu Turanda qurtaracaq er meni? Nerde o Türk nişanlım, o qoç yiğit, qehreman? Yolunu pek özledim, yol ver ona, yaradan. Yel atına minsin de gelsin, meni qurtarsm. Sevmediyim şu xain başları hep qoparsm. Şu şehirli tilsimi qırsın namus aşkına Çuruntulu bir keder çökmüş Turan yurduna. "Qızıl irmaq", "Süd gölü" bu anda qan köpürür, Balta bığlı igidler dil ve dodaq çeyneyir. İşte meni inleten bax şu acı duygudur, Çağlayanlar dağımda köpüklü qan qusurlar". Coşğun Araz sözünü hıçqırıqla bitirdi, Kür nehrini bu xeber heyecana getirdi: "Evet, qara buludlar almış yurdu, qardaşım, Ne yaşarız, ne güler çemenlerim, dağ, daşım. Böyük Türkün sevdiyi yekta dünya gözeli, Çan ağlasın, qoynuna girsin yabancı eli-? Turanda yüz milyonluq Türklük buna qızmazmı? Çızmazsa bu xain el yasamızı pozmazmı? Gel, qardaşım, qoynuna keçireyim golumu Anamız Çuzğun deniz bekler menim yolumu. Gedelim derdimizi anamıza açalım, Eski Turan yurduna ildırımlar saçalım". Kür ve Araz coşaraq bir-birine qarışdı, Sahilleri çeyneyib iki aşiq qovuşdu. Axm-axm axaraq fırtılanı denize, Tökülünce anlatdı her ikisi diz-dize: "Anne Turan elinden üzüntülü bir xeber, Yetirilen bu tasa üreymizi hep deler. Girmiş şehirli divler qızıl alma bağına, Çarğa-quçğun uşumuş soluna ve sağına. Derler dünya gözelnin dizlerinde başlar var, Süzgün, baygın gözünde qan köpüren yaşlar var. Berelenmiş gül kimi günden güne soluyor, Çara, gur saçlarını elleriyle yoluyor. Gülümserken ağzından güller saçan o gözel, Şimdi ağlar gözünden inci damlar, xain el, Girmiş me'sum qoynuna, yaralayır köksünü, Çuzğun deniz bu qara xeberleri dinledi, Yara almış dişi bir qaplan kimi inledi, Çucaqlayıb Arazı, Kürü basdı könlüne, Birden bire köpürdü, daşdı Turan eline, Sahilleri çeynedi, dalgaları kürüdü, Yüz milyonluq Turanı başdan-başa bürüdü. Her kiçik dalgasında bir ildırım patladı, Almaş kipriklerinde birer şimşek oynadı. Her bir öksüz bucaqda qopdu yeni bir tufan, Coşğun seller qaldırdı enqelleri aradan. Artıq şehirli divler yediyini hep qusdu, Sonra deniz de susdu, Turan da, göy de susdu. Yene dalğacıqlarla oynar Çuzğun denizi, Güzgü kimi parıldar ay-ildızlı benizi. Göbeyinde görünür şimdi zümrüd bir ada, Altun kerpicli bir köşk adanın ortasında. Köşkün qarşı terefi qızıl alma bağdır, Ayaq bassa daş olur her kes ona yağıdır. Çizil alma bağında gezer dünya gözeli, Güler coşğun sevinçle Türk'ün elinde eli... MARŞ (Açık Söz gazetesi, 1918, No: 674) Türk Edemi-Merkezziyet firgesi "Müsavat"a ithaf Birleşelim Türk oğlu, bu yol millet yoludur, Ünle, zeferle, şanla tariximiz doludur. Yürüyelim ireli, haydi, millet esgeri, Keçmişimiz şan, zefer, durmayalım bir geri. Yıldırımlı gözünüz qan ağladır düşmene, Çorxaq, alçaq, xainin bu meydanda işi ne? Deniz kibi qoşalım, dalga kibi coşalım, Altun ordu, ireli! Dağlar, daşlar aşalım! Türk qafasmda qorxu yuvalamaz, düşmenim, Hep demirden yapılmış ruhum, qelbim, bedenim. Süngümüzün ucundan damar qetre-qetre qan, Hürriyyetden, vetenden ölünce keçmem, düşman. Dalgalanır üstümde şanlı Turan bayrağı- Alovlanır qelbimde Erkeneqon ocağı! Haydi, yola çıxalım- haqsızlığı yıxalım, Turanda gün düğünca zulmetle çarpışalım. Arş ireli, irelde cennet kibi cahan var. Güneş orda hep doğar, seadet orda parlar. Türk firqesi Müsavat, Açalım quş tek qanad. Sarılıb hürriyyete, Bulalım şanlı heyat.

DRAM ESERLERİ ŞAİR VE KADIN (Dramatik poema) (Abdulla Ş$aiq, Eserleri, beş cilt, Bakü-1968 c. II. S. 287-289) KONU: Bu eserin konusu şairin kendi özgeçmişinden alınmıştır. Abdulla Saik dramatik poemasında çoık sevdiyi birinci karısının genç yaşlarında yaşamını yitirmesi ile bağlı geçirdiği ruhi sarsıntıları ve ıstırabları şiir dili ile aynı zamanda romantik bir tarzda tasvir etmeye çaba göstermiştir: ŞAİR Semimiydi menim sevgim, peymânıml, Buna şahid o peri-yi vicdanım. Ağaçlar arasında perişan saçlı, esmer çöhreli bir kadın kölgesi zahir olur. Esebi gülüşlerle şaire doğru irelileyir. Şair ona hitaben: Ey nazenin, sevimli, dilber kölge, Dediklerim yalan mıdır, sen söyle? Tebessümle meni salamlayır, ya Ay o gülüş, bax, o baxış, o sîmâ. Çekildi mi adı, qarşımda hazır, Menim kimi o da meni arayır. Yanaşınca birden-bire küserek, Uçar-geder o zerrinper2 kepenek. Heyatdan mı qorxar, nedir bu esrar? Yoxsa onlar bizden me'sud yaşarlar? Bu görüşler meni devet üçün mü? Nedir bu ya bir üqûbet3 üçün mü? Heyat memat4 dönmüş güneşe, aya- Neçin girmez ikisi bir araya? (Derin bir sükûtdan sonra mütefekkirâne) Heyat, memat-her ikisi bir xülya... QADIN Her ikisi qorxunc, müdhiş bir rö'ya Sevgilisinin kölgesi şairi işaretle çağırır gibi görünür. ŞAİR Bax, ne qeder hezin, dalgın sürünür, Meni de'vet edir kimi görünür. Çoxdan meni mehv etmiş idi hicran, Yalnız bu kölgedir meni yasadan. Ox, ne qeder canlandı şûx 5 kölgesi, Sanki qulağımı oxşar şen sesi. Kölge onu te'qib eder kimi görünür. Şair qaçaraq onu te'qib edir. Heyatmdan mene xeber verecek, Geldim, geldim, menden ayrılmaz melek. Şair kölgeni te'qib edir. Her ikisi ağaçların arasında qeyb olurlar. Qadm onları esebi ve şairane baxışlarla süzdükten sonra: QADIN Ah, bextiyar, get arxasmca, izle. Böyük teskin, tesellidir bu bence. Maraq6 sevmek, sevilmekdir heyatda, Bu olmasa, yox neş'e kâinatda. Bu olmasa, yoxluq varlıqdan efzep, Böyle varhq vücûd üçün bir engel. (Heyecanlı) Dünyanın bextiyarlığmdan yalnız, Göz yaşlarım qalmış, o da sebatsız. Durma, durma, gelbimin ta içinden, BoşlanS, sen de ülfetini kes menden. Bir zamanlar qehqehe, neşemizden, Zövq alan bu dere, mehtab, dağ, çemen, Her an bize qibte eder kimiydi, Ancaq etrafımı alanlar indi Sanki mene eyleyirler istehzâ 9, Her an menimle eylenirler güya. Keskin, acı, tehqirâmiz nezerler, Neşter kimi qelbime te'sir eder. Yox, bu sefalete boyun eymerem, Gece-gündüz göz yaşımı tökerem. Yaşamaram men duygusuz, vicdansız, Yaşamaram sevgi, ümid, imansız. (Dereye xitâben) Sen ey coşqun, daşqm dere, bir zaman, Bu sefile qucağmda ver mekan. Dalgaların köpüklensin, yükselsin, Yorgun cismim qucağmda dincelsin. Elvida, ey sefil heyyat, elvida^0. Ram olmaram sene, heyhat, elvida. Elvida ey tehqir eden nezerlern, Siz baxdıqca heyatım, ruhu m inler. Elvida, ey qatı, yumşaq ürekler, Elvida, ey iblisler, ey melekler. Size gömdüm hesretli bir yadigâr, Elvida ey yerler, göyler, elvida... Bu sözleri deyib qadın dereye atılır. Şair uzaqda sevgilisinin gelmesini te'qib eder kimi görünür. 1911 1. yemin 2. altın kanatlı 3. ceza 4. ölüm 5. çekici 6. amaç 7. daha cazip 8. boş ver 9. alay 10. elveda 11. bakışlar

Qışm dondurucu bir günü idi. Soyuq qılmc kesirdi. Göyler matemliler kimi qara çarşaba bürünmüş, dağlar, çöller ağ kefenle örtülmüşdü. Küçelerdel koma-koma2 duran qarlar üzerinde qargalar qorxaq baxışlarla gezinirdi. Qalm palto, isti paltar geyinmiş adamlar bezekli ve isti 3 menzillerinden çıxıb piyada, ya da arabalar içinde rahat-rahat küçelerden keçirdiler. Bu dondurucu qış, bu sert soyuq onlar üçün eylenceden başqa bir şey deyildi. Dünyada bütün felaket ve sefalet yalnız insanlığın yoxsul qismine nesib imiş... Qurban Şeytanbazar ucunda mektub yazan hemşehirlisi Molla Ferzeli'nin yanında oturmuş, soyuqdan elleri, üzü bozarmış, bir eli ile köhne 4 ve yırtıq paltarmm açıq yaxasını tutaraq o biri eli ile de ayaqlarına buz kimi yapışan yırtıq çustunun 5 palçığmıö temizleye-temizleye: -Molla, mene bir mektub yaz. Bilirsen ki, her il sene ne qeder xeyir verirem. Vetenden geldiyim bir il olmaz, ancaq bununla sene beş mektub yazdırıram, -dedi. Molla Ferzeli soyuqdan donmuş ellerini ovuşdurdu. Esneye-esneye bir kağız parçasını dizleri üstüne alaraq: -Hemşeri, ne yazılacaq?- dedi. Qurban Molla Ferzeli'ye bir az da yaxmlaşdı. Qizli bir söz söyleyirmiş kimi? fısıldayaraq: -Molla, evvelce menim uşaqlarımın anasına salam yaz,-dedi,-yaz ki, Anaxanım'ın, Memiş'in gözlerinden menim evezime^ öpsün, onlardan gözqulaq olsun. Sonra yaz ki, men de şükür Allah'a, sağ ve salamatam 9. Qulamrza ile size on beş manatio gönderirem. Bayram qabağı yene göndereceyem. Uşaqlar korluqll çekmesinler, yaz qabağı özüm de geleceyem. Molla Ferzeli qelemi mürekkebe batırıb yazmaq istedi. Mürekkeb qatı olduğundan yazmadı. Molla ağzının suyundan bir damcı ı 2 mürekkebe damızdırıbl 3 qarışdırdıqdan sonra yazmağa başladı. Qurban döşü açıq arxalığmm ve köyneyininl4 arasından görünen, soyuğun te'sirinden dik-dik durmuş qıllarını arxalığınınl5 yaxalığı ile örtüb sümüklerine 16 qeder nüfuz eden soyuqdan yumaq kimi büzüşerek dedi: -Molla emi, yaman adammi? quyusunda işleyirem. Quyu indi otuz sajenden aşağı enib, ne qeder yalvarırıq: "Ay ağa, haqqımızı biraz artır, aşağı getmek çox çetindir, neftin, qazm iyindeni 8 nefes tutulur"-zalım oğlu razı olmur. "Evvelki sertimizle qazacaqsınız, yoxsa haqqmızı vermeyeceyem"-deyir. Molla, burada pul qazanmaq çox çetindir. Senin peşeni9 yaxşıdır. Günde beş-on kağız, dörd-beş duâ yazsan besindir20. Allah bereket versin. Daha ne isteyirsen? Molla Ferzeli qelemi qelemdâna 2 i qoydu, divarm deşiyinden iki barmağı arasında bir qeder BEDİİ NEŞRİ MEKTUB YETİŞMEDİ (Hekaye) (c.i, s. 3-7) torpaq alıb mektubun üstüne tökerek qurudaquruda cavab verdi: -Hemşeri, uzaqdan döyüş adama âsan22 gelir. Menim senetim bildiyin qeder de asan deyil. Qış-yaz küçede 23 müşteri yolu gözlemekden adamın gözlerine qaranlıq çökür. Ele gün olur ki, bir nefer de müşteri gelmir. Qarnını ovuşdura-ovuşdura qalırsan. Molla ebasına24 berk sarmdıqdan sonra mektubu Qurban'a oxudu. Qurban mollanın ağzından çıxan kelmeleri yeyecekmiş kimi ağzını açmış, diqqetle onu dinleyirdi. Sonra üzünde, gözünde sevine qığılcımları uçaraq: -Molla, Qıılamhüseyn'e de salam yaz,-dedi, - yaz ki, men gelince uşaqlardan göz-qulaq olsun, yazsın görüm bizim qızıl inek durur mu? Kor yatın^ satıb, ya yox? Bir de yaz ki, gelende Anaxanım'a güllü-güllü desmal 26, Memiş'e de qırmızı köynek getireceyem. Molla Ferzeli mektubu yazıb bitirdikten sonra büküb zerfe qoydu ve üzünü Qurban'a tutdu: -Hemşeri, zerfin üstünde kimin adı yazılacaq?- deye soruşdu. Qurba eli ile boynunu ovuşduraovuşdura: -He, Molla, yaz ki, Qurban'm uşaqlarının anasına yetişecek. Molla zerfin üzünü yazıb Qurban'a uzatdı. Qurban mektubu alıb sevincek iki eli ile tutub baxdıqdan sonra qoynuna qoymaq istedi. Mektub elinden yere düşdü. Mektubu tez götürdü. O yan bu yanını temizleyib yeniden qoynuna qoydu. Kisesini çıxarıb iki şahı mollanın ovcuna sıxaraq: "Al, hemşeri, bayram qabağı gelib gene mektub yazdıracağam. Menden sene çok xeyir çatacaq27"- deyib ayağa qalxdı. Qurban eli ile qoynundakı mektubu berk tutaraq yeriyirdi. O indi hemşerisi Qulamirza'nm menziline gedib hem mektubu ona vermek, hem de dilcavabı bir-iki söz sifariş etmek28 isteyirdi. Yolda yeriyerken düşünürdü: "Eceb bextever adamdır, indi gedib balalarmı görecek, külfetine, eline- obasına qovuşacaq29. Ox... bir-iki ay sonra oralar ne gözel olacaq. Çöller, dağlar, yamyaşıl olacaq, çiçekler açacaq, ağaçlar yarpaqlanacaq. ilk baharın elçileri olan qaranquş, sığırçm 3 0 ve leylek sürü-sürü dönüb yuvalarını tikecek 3!, seher ve axşam şirinşirin neğmelerle ruhları, ürekleri oxşayacaqlar. Her yerde ekin ve bostan işleri başlanacaq, balıqçılar çaylardan ve göllerden balıq ovlayacaqlar. Ah, meni bu gözelliklere, ev-eşiyime, uşaqlarıma hesret qoyan kasıblıq 32..." Bu kederli düşünce Qurban'ın vücudunun her sahesine sür'etle yayılaraq bütün bedenini titretdi. Dâxilinde ezici bir sızıltı duydu. Qelbi sanki bir an dayandı. Artıq dizlerinde taqet, vücudunda qüvvet qalmamışdı. O, ayaqları altında xışıldayan qarın üzerine birden-bire üzüqoylu33 serildi, ölgün ve üzgün halda başını qaldırdı. Qa- 1. sokaklarda 2. küme küme 3. sıcak 4. eski 5. ayakkabısının 6. çamurunu 7. gibi 8. yerime 9. selametim 10. eski Rusya'da para bîrimi 11. sıkıntı 12. damla 13. damlatıp 14. gömleğinin 15. paltosunun 16. kemiklerine 17. kalemlik 18. kokusundan 19. sanatın 20. yeterlidir 21. kalemlik 22. kolay 23. sokakta 24. giysisine 25. kör atını 26. mendil 27. hayır gelecek 28. ısmarlamak 29. bir tür alıcı kuş 30. sığırcık 31. yapacak 32. yoksulluk 33. yüzüstü

bağında izdihamı yarıb keçen arabaları, isti paltarlıi, şen sifetli iztihamı, o qaynar heyat sahesini qezebli nezerlerle süzdü, bîbdiyâr soyuq dodaqlarmdan bütün iztirab ve kederlerine tercüman olan "of" uçdu, özünü doğruldaraq düşdüyü yerden qalxdı. Tez elini qoynuna soxdu ve mektubu yanıq üreyi üzerine sıxaraq yeridi. Biraz sonra Qulamirza'nın menziline yetişdi. Qapı bağlı idi, me'yûs ve dalgın halda geri döndü, qarışqa 2 kimi qaynaşan işçiler arasında serseri kimi dolaşırken, hemşehirlisi Sefter'i gördü. Ona yaxmlaşaraq ehvâl soruşdu. Me'lûm oldu ki, Qulamirza sehere getmişdir. Qurban Sefter'e yalvardı ki, "Qulamirza qayıdanda3 menim geldiyimi ona de, tapşır 4 ki, meni görmemiş getmesin, amanatım 5 da dilcavabı sifarişim 6 de var". Bunu deyib Qurban menziline qayıtdı. II -Nâmerdler, alçaqlar, ne qeder ki, quyu derinleşmemişdi, men baş idim, onlar quyruq. Her terefe dönsem, onlar da o terefe sünürürdüler. İndi ki, quyu derinleşib, mene baş olmaq isteyirler. Her gün mene teze bir ultimatum verirler: "Quyu derinleşib, ölüm ayağı var. Daha ne bilim ne, ne... "Tfu sizin kimi namerd adamlara, size qırmanc7 lazımdır, qırmanc. Tannverdi ve Sefer çekdikleri torpağı boşaldıb yeniden dolu quyuya buraxdıqdan sonra Tannverdi: -Ay ağa, -dedi, -bilirsen ki, quyunun indi çetin yaxtıdır, ejdeha kimi ağzını açıb qurban isteyir. İnsaf da yaxşı şeydir. Axı... Sefter Tannverdi'nin sözünü kesdi, göz işledikçe 8 sıra ile düzülen neft buruqlarma9 eli ile işare eyleyerek elâve etdi: -Bax, bu yerlerin her gûşesine 10 ayaq bassan, her ovuc torpağma qazma vursan, işçi sümüyüh görersen, işçi feryadı işidersen. Bu uca evlerde, isti otaqlarda naz-ne'met içinde yaşayan... Hacı Qulu Sefter'in sözünü kesib ayaqlannı yere çarparaq bağır a-bağıra: -Canınız çıxsm, -dedi, -pul qazanmaq âsandırl 2? Siz canınızdan keçirsiniz, biz de etek- ZEMANEMIZIN QEHREMANLARI (Roman) (c. II, s. 218-220) etek pulumuzdan... -Sefter, Sefter, Qurban ipi terpedir!3. Sefter ve Tanrıverdi tez quyunun ağzına yüyürdüler^, başlarım aşağı dikerek baxırken quyu içinde partlayan qazm qurultusundan diksinib çekildiler. Her ikisi heyecanlı bir sesle: -Allah özü bağışlasın. Qurban da bele getd-i deye feryad qopardılar. Hacı Qulu bir şey eşitmirmiş kimi qorxa-qorxa quyunun ağzına geldi ve ehtiyatla quyunun ağzına uzanıb diqqetle baxdı. Birden-bire gözlerinde, üzünde daşqm bir sevine qiğilcimları, dodaqlarmda memnuniyyeti andıran bir tebessüm olduğu halda uca sesle: -Çeşmenin başı açıldı, yavaş-yavaş neft qaynayır,-dedi. Tannverdi soyuq ve lâqeyd bir sesle: -Hacı, Qurban'm meyidi!5 quyuda qalacaq?- deye soruşdu. Bu sözden Hacı Qulu şirin yuxudan oyanmış kimi oldu. Göz qapaqları iri-iri açıldı. Kisesinden iki iyirmi beşlik çıxarıb: -Kim bu işi görse, bu elli manat onundur, - dedi. Tanrıverdi quyuya yaxmlaşdı ve neftin qaynayıb qalxdığını görüb: -Yazıq Qurban, sen qebrini öz elinle qazdın, - dedi. Hacı elli manatı onlara verib dedi: -Alın, sizin olsun, bölüşün, ancaq bu işi ağzınızdan qaçırmaym. Sefter soruşdu: -Ağa, bes paltarı nece olacaq? Hacı elini onun çiyninel6 qoyaraq yağlı bir dil ile: -Onu da buralarda bir yer qazıb basdırm,-dedi. Sefter'le Tanrıverdi Qurban'm paltarını yığışdırıbl? götürerken arasından yere bir mektub düşdü. Mektubun üzerinde "Bu mektub Qurban'm uşaqlarınm anasına yetişecek" sözleri yazılmışdı. Seferle Tanrıverdi bir müddet mektubu acı nezerlerlel 8 süzerek: "Yazıq Qurban, mektub yetişmedi"-deye inildediler. KONU: Ahmed, Eşref ve Zeki adlı üç gencin hayat hekayelerinin tesviri ile XIX yy. sonu XX yy. evvellerinde Azerbaycan gençlerinin emel, fikir ve düşünceleri tesvir olunmuşdur. Yoksul aileden çıkan Ahmed, servet ve paranın etkisi ile gençlik âmâl ve ideallerinden üz çevirir. Eşref içerisinde böyüdüyü muhitin düşkün ve kirli ehtiraslanna kurban gedir. Zeki ise sona kadar izlediyi yoldan çekilmeyerek özünü özgürlük uğrundaki mücadilede kurban verir. Ehmed dörd il Moskva'da çalışdı, çapaladı, her çetinlik ve zehmete qatlanaraq jeoloji fakülteni bitirdi. O, artıq Moskva'nın küçelerinel9 sığınırdı. Ne demek, bu onun üçün az şey deyildi. Bilik 2 0 sehnesinden heyat cebhesine atılmış, maddî ve me'nevî ehtiyacını te'min edecek ixtisas sahibi ol- muşdu. O gün Moskva'nm en güzel gezinti yerlerini saatlarla dolaşdı. En böyük küçelerdeki iri mağazaların sergisini derin bir ne'şe ve maraq içerisinde nezerden keçirdi. Ancaq onun gene köksünü ve daşqın qelbini axm-axm doldurmaqda olan sevinçlerinde iştirak edecek bir kimse tapmadı 2!. 1. sıcak giysili 2. böcek 3. geri döndüğünde 4. ilet 5. emanetim 6. sözü siparişim 7. kırbaç 8. gözün alabildiği kadar 9. petrol kuyularına 10. köşesine 11. kemiği 12. kolaydır 13. harekete geçirir, deprenir 14. yürüdüler 15. cesedi 16. omuzuna 17. toparlayıp 18. bakışlarda 19. sokaklarına 20. bilgi 21. bulamadı

Artıq o gözel bağçalar, gezintiler, o geniş küçeler onu SDcmağa başladı. O, hamıdan artıq Meherrem emini xatırladı. Ellerini köksü üzerinde çarpazlayaraq: -Ah, o indii yanımda olmalı idi.-dedi, -hem diplomu göstererek sevincimi onunla bölüşür, hem de gelecekde göreceyim işler bâresinde? ona geniş me'lumat vererdim. İki-üç gün de Moskva'da qalmağa qerar vermiş olduğu halda birinci günden sıxılmağa başladı, çünki o dörd ildi3 ki, Bakı'dan uzaqlaşmış ve bu uzun müddetde ancaq iki defe yay4 te'tili zamanlarında Bakı'nı görmek ona nesib olmuşdu. Bu uzun müddet içerisinde Bakı'da ne kimi deyişiklik olduğunu görmek, bilmek isteyirdi. Sebr edebilmedi, o axşam Bakı'ya hereket etdi. O, yene neş'esini toplamışdı. Onu yalnız mesafenin uzun olması sıxır. Bakı'ya yaxmlaşdıqca heyecan ve iztirabı da o derecede artır, bir quş kimi qanadlanaraq uçmaq isteyirdi. Qatar Bileceri stansiyasından5 Bakı'ya hereket etdiyi zaman parovozun verdiyi fit6, çarxlarm taqqıltısı onun qulaqlarmda en ahengdar bir musigi kimi seslenirdi. O, pencere önünde mıxlanmış kimi durub gözlerini uzaqdan görünen seherin umumi görünüşüne dikerek qemgîn-qemgîn7 düşünür, köhne mekteb heyatı, uşaqlık ve telebelelik-illeri, çekdiyi bütün felaketler bir-bir zehninden keçirdi. Ancaq bu defa o qemli lövheler onun böyük ümidlerle çırpman gene qelbinde acı te'sirler buraxmırdı. Çünki felaket ve meşeqqetlerle elde etdiyi ixtisas sayesinde o, felaketlere bir defelik vida etmiş8 olduğuna emin idi. Qatar stansiyaya yaxmlaşdığından sür'etini azaldaraq ucadan fit verdikde Ehmed'in qelbi daha şiddetle dövündü, tanıdığı bir çox adamlardan bi- risine tesadüf edeceyi ümidi ile gözlerini stansiyada qaynaşmaqda olan adamlara dikdi. Qatar dayandı. O, qaynaşmada olan yüzlerce adamları bir-bir gözden keçirdi, amma onun sevincinde iştirak edecek bir neferi bele tanış çıxmadı. Ehmed indi çox ne'şesiz idi. Her gün vücudunu rahat-rahat daşıyan ayaqları bu gün zorla, güçle sürünüdü. Köksünü ezmekde olan acı düşünceler bütün ümid ve sevine çiçeklerini yolmuş, onu dermansız bir halda buraxmışdı. O, addımlarını tereddüdle ataraq düşünür, hara gedeceyini, iş tapıncaya qeder kimin evinde qalacağını te'yin edebilmirdi. En çox güvendiyi Meherrem emi de arvadı ve qızlığı Nezaket'le iki kiçik otağa sığınmış olduğundan bu xüsusda ona yardım edebilmeyecekdi. Bir de ki, Nezaket... O, indi böyük bir qız idi. Ora düşmek heç cehetden münasib değildi. Bu müdhiş veziyyeti mühakime ederken içinde: "Heyat yoxsullar üçün her zaman ve her yerde müdhişdir"-deye ah çekdi. Ancaq yene de Eşrefe qonaq olmağı münasib gördü. Eşref onu nece qarşılayacaqdı? Bu haqda çox düşündü. Xatırladı ki, Eşref defelerle tehsilini ataraq onun kontorundaio yaxşı maaşla hesabdar sifeti ile çalışmağı teklif etmişdi. Hetta son zamanlar Moskva'da tehsili boşa çıxdığı zaman onunla birlikde Bakı'ya dönmeyi xahiş ederkenll redd cevabı alınca: "Bilmirem, bu ne ölümdür, bir qarnı ac, bir qarnı tox, oxuyub ne olacaqsan? Eğer sen bu fakülteni bitirsen, bu bığlarımı qırxdıraraml2"~ demişdi. Son hadiseleri, Eşrefin ona beslediyi münasibeti bir de nezerden keçirdikde yoxsul mühendisin qürur ve menlik hissi coşdu: "Yox, men ona qonaq olabilmeyecem"-dedi. -"Onlar fezilet ve şerafeti puldals görür, yoxsul Eflâtun da olsa, onların nezerinde heçdir"-deye düşündü... 1909-1918 KEÇİ (c. III, s. 8) Ala-bula, boz keçi, Ay qoşa buynuz keçi, Yalqızl4 gezme, dolanma, Dağa, daşa dırmanma. Bir qurd çıxsa qarşına, Sen ne edersen ona? Çoban açınca gözün, Qalar iki buynuzun... UŞAQ VE DOVŞAN (c. III, s. 9) UŞAQ Dovşanl5, dovşan, a dovşan, Qaçma, dayan a dovşan. Qaçma seni sevenden, Can kimi besleyenden. ÇOCUK ŞİİRLERİNDEN DOVŞAN -Dayanmaram, a qardaş, Yanında var Alabaş. Xeberdaram işinden, Qurtarmaram dişinden... PAYIZ GECESİ (c. III, s. 17) Güneş saraldıl6 / söndü, Yavaş-yavaş büründü Dumanlara çayırlar, Dere, dağlar, bayırlar. Çökdü derin qaranlıq, Qaraldı hem ortalıq, Qurd-quş da ekildi, Yuvasına çekildi. Yox ses-semir 1? bir yerde, Ancak ki, derelerde, Sular sırhaşıris çağlar, Ses verer qaya, dağlar... 1909 1. şimdi 2. konusunda 3. yıldı 4. yaz 5. istasyonundan 6. gıcırtı 7. gamlı gamlı 8. veda etmiş 9. kişi 10. iş yerinde 11. arzularken 12. bıyıklarımı kestiririm 13. parada 14. yalnız 15. tavşan 16. sarardı 17. ses-seda 18. akar