PEN Türkiye'den açıklama. Yaşadığımız günlerde ve koşullarda, olarak bir kez daha vurgulamak ve kamuoyuna duyurmak gereğini duyduk:

Benzer belgeler
Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ II (BENTLERLE KURULANLAR)

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Betül Erdoğan.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

İnci. Hoca GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER)

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

MARMARA ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ PDR ANA BİLİM DALI 2018 BAHAR YARIYILI TÜRK EĞİTİM TARİHİ DERSİ İZLENCESİ

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

Yusuf Bulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK (MAZERET) SINAVI 14 ARALIK 2013 Saat: 11.20

Azrail in Bir Adama Bakması

Pir Sultan ABDAL. Sana kıyanlar tarihin kara sayfalarında, sen ise milyonların kalbindesin Ey Ali Aşığı Pir Sultan

7. SINIF TÜRKÇE PROGRAMI. Önerilen Anlatım Süresi (Ders Saati) Keşfetme Alanı (Föy No)

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7. Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ

SULTAN VELED DİVANI (ÇEV. PROF. DR. VEYİS DEĞİRMENÇAY) ŞEYDA ARISOY

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

ÜLKEMİZDE HUZURU BOZMAK İSTİYORLAR

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Anlamı. Temel Bilgiler 1

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

5. SINIF DENEME SINAVLARI DAĞILIMI / TÜRKÇE

KİPAŞ GİRİŞ SINAVI (KGS)

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

İÇİNDEKİLER. Sayfa.

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

HAT SANATINDAN ENSTANTANELER İSMEK HÜSN-İ HAT HOCALARI KARMA SERGİSİ

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

-Rubai nazım şekli denince akla gelen ilk sanatçı İranlı şair.. dır.

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s)

Müşterek Şiirler Divanı

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

NESİMÎ. Nesimî Azeri Türkçesi ile şiir yazan Türk dünyasının. Şiirimizin Özgün Nakışçısı: Prof. Dr. Kemal Yavuz. Seyyid Nesimî ve Şiiri

İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kur an 50/16 Kaf)

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Transkript:

PEN Türkiye'den açıklama Yaşadığımız günlerde ve koşullarda, Türkiye PEN Yazarlar Derneği olarak bir kez daha vurgulamak ve kamuoyuna duyurmak gereğini duyduk: Adaletin olmadığı bir dünyanın sonu çoktan gelmiş demektir. Adaletin olmadığı bir toplumu birbirine bağlayan hiçbir şey kalmamış demektir. Adaletin olmadığı bir yerde ne yazlar güzeldir, ne meyveler lezzetlidir. Adaletin olmadığı yerde türküler yalan, şarkılar ikiyüzlü, şiirler sahte sayılır. Adaletin olmadığı bir ülke ne tarihiyle övünebilir ne geleceğini aydınlık görebilir. Adaletin olmadığı bir gün bile bir yüzyıla bedeldir. Adaletin olmadığı bir dünyaya tabiat da küser, ağaçlar kurur, sular çekilir, kuşlar susar. Adaletin olmadığı bir yerde zulüm vardır, haksızlık vardır, kötülük vardır. Adalet varsa bir uygarlık vardır, bir ülke vardır, şan, şeref, gurur vardır, tarih vardır, insan vardır. Adalet yoksa hiçbir şey yoktur. Özgürlük İçin Bağımsızlık İçin Zulüme ve Faşizme Karşı Durmak İçin ADALET İSTİYORUZ 1

Kitap Notları Hazırlayan: Hüseyin Çoker Çivisi Çıkmış Dünya Yazarı : Amin Maalouf Çeviren : Orçun Türkay Yayınevi : Yapı Kredi Yayınları Türü : Deneme Sayfa : 215 Berlin Duvarı nın yıkılmasıyla dünyada bir umut rüzgarı esmişti.batı ile Sovyetler Birliği arasındaki gerginliğin sona ermesi,yaklaşık kırk yıldır insanlığı tehdit eden bir nükleer felaket tehlikesini ortadan kaldırmıştı; inanıyorduk ki,bundan böyle demokrasi yavaş yavaş yaygınlaşacak,en sonunda da bütün dünyaya yayılacak;yerkürenin çeşitli ülkeleri arasındaki duvarlar kalkacak ve insanların, malların,imgelerin ve düşüncelerin dolaşımı engellerle karşılaşmaksızın gelişebilecek,böylece bir gelişme ve refah çağı başlayacaktı.bu cephelerin her birinde, başlangıçta,birtakım dikkate değer ilerlemeler kaydedildi.ama ne kadar ileriye gidersek,pusulayı da o kadar şaşırıyorduk (s.17) Arap-İslam alemi bir daha çıkamamazcasına tarihsel bir kuyu ya gömüldükçe gömülüyor; bütün dünyaya karşı, Batılılara, Ruslara, Çinlilere, Hintlilere,Yahudilere vb. ayrıca her şeyden önce kendisine karşı öfke duyuyor.afrika ülkeleri,ender istisnalar dışında,iç savaşlarla,salgın hastalıklarla, iğrenç kaçakçılıklarla, iyice yaygınlaşan rüşvetle, kurumların yozlaşmasıyla,toplumsal dokunun parçalanmasıyla,yüksek işsizlik oranlarıyla,umutsuzlukla boğuşmak durumunda.rusya yetmiş yıllık komünizmden ve sonrasındaki kargaşa halinden kurtulmakta zorlanıyor,liderler yeniden eski güçlerine kavuşmanın hayalini kurarken,halk hala korkuyor.abd ye gelince,tek başına,neredeyse tek başına,boyun eğmez bir dünyaya boyun eğdirmeye çalışıyor.şu ya da bu şekilde,dünyadaki halkların tümü bir karışıklık yaşıyor.zengin ya da yoksul,küstah ya da uysal,işgalciler,işgal altındakiler,kısacası hepimiz aynı dayanıksız sala binmişiz,hep birlikte suya gömülmek üzereyiz. Gelgelelim,yükselen denizi hiç dert etmeden 2

birbirimize sövüp saymaya,kavga etmeyi sürdürüyoruz.(s:19) İki blok arasındaki gerilimin sona ermesiyle, bölünmelerin temel olarak ideolojik olduğu ve tartışmanın hiç eksik olmadığı bir dünyadan,bölünmelerin temel olarak kimliğe ilişkin olduğu ve tartışmaya pek yer olmayan bir dünyaya geçtiğimizin altını çizmek istiyorum.herkes ötekilerin karşısında kendi aidiyetlerini haykırıyor,başkalarını kendince dışlıyor,yandaşlarını seferber ediyor, düşmanlarını şeytanlaştırıyor,söyleyecek daha ne var? Bugünün rakiplerinin o kadar az ortak değerleri var ki! Şurası bir gerçek ki Berlin Duvarı nın yıkılışından bu yana,dinle bağlantılı olanlar başta olmak üzere aidiyetlerin iyice şiddetlendiği;farklı insan topluluklarının birlikte yaşamasının her gün biraz daha güçleştiği ve demokrasinin sürekli kimlik pazarlıklarına bağlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz.(ss:20-21) Bugün, Arap toplumlarının yüzyıllık körlüğünü ya da Batılı güçlerin,yüz yıllık açgözlülüğünü kınamak gerekip gerekmediği konusu artık pek önem taşımıyor.iki taraf da kendi savlarını savunuyor. (s:23) Ya bu yüzyılda herkesin kendisiyle özleştirebileceği, aynı evrensel değerlerle bütün haline getirilen,insanlık serüveninde güçlü bir inancın rehberlik ettiği ve bütün kültürel çeşitliliklerimizle zenginleşecek bir uygarlık kurmayı başarırız ya da ortaklaşa bir barbarlığın içinde yok olup gideriz. (s:27) Cemaatçilik yurttaşlık düşüncesinin bile yadsınmasıdır ve böyle bir temel üstüne uygar bir siyasal sistem inşa edilemez.bir ulusu oluşturan çeşitli öğeleri,bir yandan her yurttaşın temsil edildiğini hissetmesi için incelikli,esnek ve örtük biçimde göz önünde bulundurmak ne kadar önemliyse;ulusu kalıcı bir biçimde düşman aşiretlere bölen bir kota sistemi kurmak da o kadar zararlı,hatta yıkıcıdır.(s:44) Yeryüzündeki hiçbir halk kölelik,despotluk,zorbalık,cahillik,karanlıkç ılık için ya da kadınların köle olması için yaratılmamıştır.bu temel gerçeklik ne zaman yadsınsa,insanlığa ihanet edilmiş olur,kendine ihanet edilmiş olur.(s:47) Azınlık sorunu yalnızca azınlıkların sorunu değildir.söz konusu olan yalnızca birkaç milyon insanın yazgısı değildir.söz konusu olan uygarlığımızın varoluş nedeni ve erekliliği- 3

dir.uygarlığımız maddi manevi uzun bir evrim sürecinin sonunda,böylesi etnik ve dinsel bir temizliğe ulaştıysa,açıkça yolunu şaşırmış demektir.her toplum için ve bir bütün halinde bütün insanlık için,azınlıkların yazgısı herhangi bir konu değildir;kadınların yazgısıyla birlikte,manevi ilerlemenin ya da gerilemenin en kesin belirtilerinden biridir.insanlar arasındaki çeşitliliğe günbegün daha çok saygı gösterildiği,her insanın seçtiği dilde kendini ifade edebildiği,inançlarının gereklerini huzur içinde yerine getirebildiği ve yetkililer ya da halk tarafından düşmanlıkla karşılaşmadan,yerilmeden serinkanlılıkla kökenlerini üstlenebildiği bir dünya,ilerleyen,gelişen,yükselen bir dünyadır.(s:51) Karbon yayılımı yüzünden, dünya gittikçe hızlanan ve gelecek kuşaklar için felaket sonuçlar doğurabilecek bir ısınmayla karşı karşıya kaldığında, Bu alandaki tutumumuz annelerimizinkinden,babalarımızınkinden, dedelerimizinkinden, ninelerimizinkinden daha mı iyi? diye sormak yersiz kaçıyor;asıl sorulması gereken soru şu: Bu alandaki tutumumuz çocuklarımızı ve torunlarımızı tehdit eden ölümcül tehlikeyi ortadan kaldırmaya yetiyor mu yetmiyor mu? (s:57) Bazı toplulukların her şeye karşın yüzyıllarca varlığını sürdürebilmesinin nedeni, onların yazgılarının her şeyden önce yerel olaylara bağlı olması ve dünyadaki bütün olaylardan sürekli olarak etkilenmemesiydi.insanların ve çatışmaların dünyaya açılması gerçekten de iletişim araçlarındaki gelişmenin olağan bir sonucu.bunun üzülecek ve eleştirilecek yanıysa,bu teknolojik gelişmeye,canları pahasına tarihin kargaşasına itilen o halkları koruyacak bir bilincin eşlik etmemesi.(s:59) Her hükümet kendisi için iyi olanın başkaları için de iyi olduğunu düşünüyor.her zaman öyle olmayacağını bilecek kadar açık görüşlü olduklarında bile;korumacılık,aşırı oranda para basımı,ayrımcı düzenlemeler ya da döviz manipülasyonu gibi bazı politikaların dünyanın geri kalanı üstünde olumsuz etkileri olacağına inandıklarında bile durgunluktan kurtulmak amacıyla kendileri için elverişli olan şeyi yine de yapacaklardır.(s:60) Dünyadaki davaların siyasal yönetimi konusunda gözlenen bu çivisinden çıkma halinden ABD şüphesiz yaralanıyor; ama aynı zamanda bunu kurbanı oluyor.kendine çeki düzen vermezse,dünyanın geri kalanıyla olan sağlıksız ilişkileri,onda Vietnam Savaşı nı izleyen sarsıntılardan çok daha kalıcı ve yoğun sarsıntılar yaratabilir.(s:132) Yeni çağın sorunlarıyla, eski zamanlardaki tutumlara aldatıcı biçimde geri dönüşü salık vererek yüzleşilemez.bilgelik,bu dönemin benzersizliğini,kişiler arasında olduğu gibi toplumlar arasındaki ilişkilerin de kendine özgülüğünü,elimizin altındaki olanakların ve yüzleşmek durumunda olduğumuz sorunların kendine özgülüğünü görmekle başlar.geçmişi allayıp pullayarak idealleştirmek yerine,o geçmişin bize kazandırdığı ve bugünün bağlamında felaket 4

etkisi yaratan reflekslerden kurtulmak;insanlık macerasında yepyeni bir evreye dosdoğru girebilmek için önyargılardan,atacılıklardan,eskililiklerden kurtulmak gerekir.(s:139) Eski meşrutiyetlerden kurtulmamız gerekiyorsa, onlardan daha üst düzey e çıkmalıyız,yoksa kurtulacağız diye onlardan daha aşağı düzey e inmemeliyiz.dünyayı etkisi altına alan düzensizlikten,bundan daha üst düzeye yükselip kurtulmak için kültür önceliğinin;hatta şöyle diyeceğim,kültür aracılığıyla kurtuluşu temel alan bir değer ölçeğinin benimsenmesi gerekiyor.parayı,her türlü saygınlığın ölçütü,her türlü iktidarın ve her türlü hiyerarşinin temeli durumuna getirmek de toplumsal dokunun parçalanmasına yol açar.(s:141) Kültürü diğerleri gibi bir alan olarak ya da belli bir insan kategorisi için yaşamı güzelleştirmenin bir yolu olarak görmek,hangi yüzyılda olduğumuzu,hangi binyılda olduğumuzu şaşırmak demektir.bugün,kültüre düşen rol,çağdaşlarımıza hayatta kalmalarını sağlayacak entelektüel ve manevi araçları sağla lamaktır,başka bir şey değildir.yeryüzü kaynaklarını çok hızlı tüketmek istemiyorsak,olabildiğince başka tatmin biçimlerine,başka haz kaynaklarına,özellikle de bilgi edinmeye ve ışıltılı bir içsel yaşam geliştirmeye öncelik tanımamız gerekecek.yaşamın bize sunduklarından daha uzun süre ve doyasıya faydalanmak istiyorsak,davranışlarımızı değiştirmek zorundayız.duyularımıza hitap eden renkleri azaltmak için değil,tersine onları daha da fazlalaştırmak,canlandırmak için,belki de daha yoğun başka doyumlar aramak için.bilgi sonsuz bir evrendir,bütün yaşamımız boyunca hiç de ölçülü davranmadan beslenebiliriz ondan,ne yapsak tüketemeyiz onu.üstelik,daha da iyisi:ondan ne kadar beslenirsek,dünyayı da o kadar az tüketiriz.bu yüzyılda artık yabancı diye bir şey yok,yalnızca yol arkadaşları var.çağdaşlarımız ister sokağın öteki köşesinde isterse dünyanın öteki ucunda yaşıyor olsunlar,evimizden iki adım uzaktalar sadece;davranışlarımız onları derinden etkiliyor,onlarınki de bizi. Ülkelerimizde, kentlerimizde, mahallelerimizde olduğu gibi bütün dünyada da 5

iç barışı korumak istiyorsak, insanlar arasındaki çeşitliliğin,şiddete yol açan gerilimlerden çok,uyumlu bir birlikteliğe dönmesini arzuluyorsak, ötekiler i şöyle böyle,yüzeysel,üstünkörü biçimde değil,iyice,yakından,hatta özel yaşamlarına kadar tanımamız gerek.bu da ancak onların kültürlerini öğrenerek olur.öncelikle de edebiyatlarını.bir halkın özel yaşamı edebiyattır.(s:142-143) Bu yüzyılda ve şuası da açık ki,bu amaca ulaşabilmek için,kültür ve eğitime hak ettikleri öncelikli yeri kazandırmamız gerekir.(s:144) İnsan edilgen kalarak propagandacıların kendisini yönetmesine izin verirse, siyasetçilerin isteğine göre galeyana gelir ya da sakinleşirse, savaş maceralarına sürüklenmeye uysalca boyun eğerse,bütün haklara sahip bir yurttaş,sorumlu bir seçmen olamaz.(s:144) Bir ülke çökerken, her zaman oradan başka bir ülkeye göç etmeyi deneyebilir insan; buna karşılık,bütün dünya tehdit altındaysa,gidecek başka bir yer kalmaz.hem kendimiz hem de gelecek kuşaklar adına,gerilemeye boyun eğmek istenmiyorsa,olayların akışını değiştirmeye çalışmalıyız.(s:145) Medeniyetler çatışması, Erasmus ile İbn Sina nın, içki ile başörtüsünün ya da kutsal metinlerin karşılıklı değerleri üstüne bir tartışma değildi; yabancı düşmanlığına, ayrımcılığa, Etnik hakaretlere ve karşılıklı kıyımlara, yani insan uygarlığının manevi onurunu oluşturan her şeyin aşınmasına yol açan küresel bir sapkınlıktır. Din,renk,dil,tarih,gelenek bakımından birbirlerinden farklı olan ve dünyanın gelişiminin,sürekli olarak yan yana yaşamak durumunda bıraktığı bütün bu toplulukları,huzurlu ve uyumlu biçimde bir arada yaşatmayı becerebilecek miyiz? Bu sorun her ülkede, her kentte, aynı şekilde dünya çapında geçerli.yanıtsa,bu gün,hala belirsiz.(s:201) 6

MİNNET EYLEMEM Har içinde biten gonca güle minnet eylemem Arabiyi Farisiyi bilmem, dile minnet eylemem Sıratim üzre müstakim gözettim rahimi Zalimin talim ettiği yola minnet eylemem Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına Rızkımı veren Huda dır kula minnet eylemem Oy nesimi, can nesimi ol gani mihman iken Yarın şefaatlerim ahmedi muhtar iken Cümlenin rızkını veren ol gani settar iken Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem Aşık Seyyid Nesimi Dikenlerle (Balçıkta) biten goncaya karşı eziklik duygusu taşımam. Arapçayı ve Farsçayı bilmem ve dile karşı da bir eziklik duygusu taşımam. En doğru yol (Hak yolu) olarak esirgeyenin yolunu gözetirim, şeytanın gezdiği (idman yaptığı)yere de ihtiyacım yok. Herkes kazancının peşine giderken ben bir acayip derde düştüm, bugün bulduğumu bugün yerim, yarın yiyeceğimi Tanrı bağışlar. Bu dünyanın malına zerre kadar değer vermem; çünkü maddi manevi ihtiyacımı veren Tanrı dır, bu nedenle O nun kuluna karşı bir eziklik duygusu taşımam. Oy Nesimi, dost Nesimi ki (şu dünyada) elindekinden fazlasını istemeyen bir misafirim; ahirette affolmam için yolum Hz. Muhammed iken ve tüm kulların maddi - manevi ihtiyacını veren, günahların üstünü örten Tanrı iken bu dünyanın hünkârına karşı da bir eziklik duygusu taşımam. 1. Dörtlük: Nesimi, dikenleriyle açan bir goncaya bundan dolayı hayranlık duymamaktadır. O günün yaygın dilleri Arapça ve Farsça bilmediğini, dil bilmemenin de kendi seçimi olduğunu belirtmektedir. Bu dünyaya ait hiçbir şey Nesimi yi ilgilendirmemektedir. Onun için asıl önemli olan insanı Allah yolundan çıkarmaya çalışan Şeytan dan uzak durmak ve en doğru yol olan 7

insanı kötülüklerden esirgeyen Tanrı yolunda olmaktır. O, tüm mutasavvıflar gibi Tanrı ya kavuşma düşünce dışında hiçbir şeyle ilgilenmemektedir. 2. Dörtlük: Tasavvuf düşüncesinin bu dörtlükte daha da ön plana çıktığı görülmektedir. Nesimi, bu dünya nimetlerine zerre kadar değer vermediğini, mal- mülk peşinde olmadığını, bulduğuyla yetindiğini belirtmektedir. Amacı Tanrı ya ulaşmak olduğu için, insan-ı kâmil olma yolunda maddi ve manevi yönden bir doyum içerisindedir ve bu doyum kendisinden daha iyi durumda olanlar karşısında bir eziklik duymamasını sağlamaktadır. Bu dünya malı bu dünyada kalacaktır, önemli olan Tanrı ya kötülüklerinden arınmış olarak kavuşmaktır. 3. Dörtlük: Kendisine dışarıdan bakan Nesimi, yine tasavvuf düşüncesini dile getirirken ülkeyi yönetenlere sultana karşı bir başkaldırı içindedir. Tasavvuf düşüncesine göre yerin ve göğün tek sahibi Tanrı dır, bu nedenle kendisini bu dünyada elindekiyle yetinmesini bilen bir misafir olarak tanımlıyor. Ahirette günahkâr olmadığına aracılık edecek Hz Muhammed ve tüm günahları affetme, bağışlama gücüne sahip Tanrı karşısında Tanrı nın yeryüzündeki temsilcisi sayılan sultan, Nesimi için hiçbir şey ifade etmemektedir. 8

Seyyid İmadeddin Nesimi (d. 1370? - ö. 1418?, Halep) Seyyid Nesimî mahlası ile tanınan, 14.yy Hurufi Türk şairi. Azeri Türkçesinde ve Farsça divanlar yazmış, ayrıca Arapça da şiirler bestelemiştir. 1369-1370 yılları arasında olduğu Azerbeycanın Şamahı Şehrinde doğmuştur. İdamının da 1418 veya 1419 yılında olduğu tahmin edilmektedir. Türkçe ve Farsça divanları yazmıştır. Şiirleri dönemin bir çok şairini etkilemiştir. Şiirlerinde Hallac-ı Mansur'u andıran ifadeler kullanmasıyla idarecilerin tepkilerini üzerine çok çekmiştir. XIV. yüzyılda Azerî Türkçesi ile coşkulu ve lirik şiirler yazan Nesîmî'nin hayatı hakkında rivayetlere dayanan ve birbiriyle çelişen çok az bilgi bulunmaktadır. Soyu Peygamber'e dayandığı söylenen Nesîmî'nin asıl adı İmadüddîn, bir başka iddiaya göre de Nesîmüddîn'dir. Onun Şamahı, Şiraz, Diyarbakır veya Bağdat yakınlarındaki Nesim kasabasında doğduğu; Diyarbakır, Irak ve Tebriz taraflarında yaşadığı ve I. Murad devrinde Anadolu'ya geldiği rivayet edilir. Şiirlerinden devrinin medreselerinde okuyarak iyi bir eğitim gördüğü anlaşılmaktadır. Âşık Çelebi'ye ve Divan'ındaki, Arab nutku tutulmışdur dilinden Seni kimdür diyen kim Türkmensin şeklindeki beyte göre Nesîmî bir Türkmen'dir. Şeyh Şiblî'nin dervişlerinden olan Nesîmî, İran'da Hurufîliğin önderi olan Fazlullah-ı Hurûfî'ye (öl. 1394) intisap etmiş 9

ve daha sonra onun halifesi olmuştur. Hacı Bayram-ı Velî'ye intisap etmek isteyen, ancak bu isteği kabul edilmeyen Nesîmî, Halep'te öldürülmüştür. Kendisinin de Hacı Bektaş-ı Veli'den etkilendiği ileri sürülmektedir. Çeşitli nazireler yazmıştır. Şiirleri Anadolu, Azerbaycan ve İran'da yaygındır. Görüşleri yöneticileri rahatsız etmeye başladığında, benzer vakalarda olduğu gibi, Nesimî de takip edilmiş ve Mısır Çerkez kölemenleri hükûmdarı El-Müeyyed Şeyh'in emriyle Şam'da derisi yüzülerek öldürülmüştür. Cesedinin bir hafta halka gösterildiği, ayrıca öldürüldükten sonra derisini omzuna alıp 7 kapıdan aynı anda çıktığı rivayet edilir. Alevilik ve bölge Şiiliğinde Yedi Ulu Ozan'dan biri kabul edilir. Toplumda genellikle Kul Nesimî adlı Alevi ozanla karıştırılır. Halbuki bu iki kişi farklı yerlerde yaşamış farklı insanlardır. Kul Nesimî şiirlerini saf Anadolu Türkçesi ile yazarken Azerbaycanlı Nesimî'nin şiirlerinde bolca Arapça ve Farsça kelimeler bulunur. Azerbaycan Cumhuriyeti devletinde Azerbaycan türkçesi ile uğraşan en yüksek akademik kurum olan dilcilik enstitüsüne (Azerbaycan Nesimi Dilçilik İnstitutu) ismi verilmiştir.nesimî Dilcilik Enstitüsü, Türkiye'de kurulu bulunan TDK karşılığı bir işlev yürütmektedir. Bakü'nün merkezi meydanlarının birinde de Nesimî heykeli vardır. Ayrıca Baküde "Nesimi" metro istasyonu da vardır. Nesîmî'nin Edebî Kişiliği ve Eserleri Edebî Kişiliği: XIV. yüzyılın ikinci yarısında yetişen Nesîmî ile Kadı Burhaneddin ve Ahmedî gibi büyük şairler, mazmunları şiirlerinde başarıyla kullanmaları bakımından Türk edebiyatında "kurucu şairler" olarak kabul edilebilirler. XI. yüzyıldan başlayarak XV. yüzyıla gelinceye kadar, mesnevi alanında bir hayli eser veren Türk edebiyatında XIV. yüzyılda, Yunus Emre'nin Divan'ından sonra bu üç şairin divanları görülür. Şair, önceleri Hüseynî mahlasını kullanırken, Fazlullah-ı Hurûfî'ye bağlandıktan sonra Nesîmî'yi kullanmıştır. O, şiirlerinde sekiz ve otuz iki harfe dayanarak insan yüzünün Tanrı'nın tecelli yeri, güzelliklerin göründüğü mekan olduğunu söylemiştir. Not: Hurûfîlik: Fazlullah-ı Hurufî'nin (öl.1394) kurup geliştirdiği, harflerin sırlarına dayanan bâtinî bir akım. Bu inanca sahip olanlar, varlığı ve yaratılışı harflerle izah etmeye çalışırlar. Arapçadaki yirmi sekiz ve Farsçadaki otuz iki harf ile bütün varlıklar, hatta Kur'an tefsir edilir. 10

Şiirlerinde alabildiğine bir coşkunluk bulunan Nesîmî, zaptedilemeyen bir ruhun çırpınışlarını dile getirmiş ve ilâhî aşkı kendine göre anlatmıştır. Kendisine "zındık" diyenler olduğu gibi, onu "aşk yolunun korkusuz yiğidi, sevgiler kâbesinin ileri gelen fedaisi, şaşırtıcı derecede âşık, nükteler söyleyen gönül adamı" şeklinde övenler de vardır. Nesîmî'nin başarılı bir şair oluşunda, iyi bir eğitim almış olmasının ve bir seyyah gibi gezip dolaşmasının da büyük payı vardır. Nesîmî'nin zâhirî ve bâtınî ilimlerde yetişmesinde doğup yaşadığı bölgenin önemli etkisi olmuştur. Arapça ve Farsçayı iyi bilen şairin Türkçe ve Farsça şiirlerinin yanında Arapça gazelleri ve mülemmaları da vardır. Nesîmî'nin sanat hayatını iki devrede ele almak mümkündür. Hayatının ilk devresinde Hakk'ı, aşkı, doğru yolu arayan bir Nesîmî vardır. Bu dönemde Celâleddîn-i Rûmî'nin etkisindedir. Mevlevî tarikatı bu ilginin çekiş merkezi olduğundan şair bu yolun zikir ve ayinlerine yabancı kalmamıştır. Bu devre ait mesnevi, gazel ve tuyuğları bir divançe oluşturacak kadar çoktur. Duygu ve fikirleri anlatmakta zorlanan şair, coşkulu sanat denen lirizme de henüz ulaşamamıştır. Hatta onun bu ilk şiirlerinde Seyyid, Nesîmî, Hüseynî, Seyyid Nesîmî ve Naîmî gibi farklı farklı isimler kullanması, mahlas seçmede bile bir kararsızlık içinde bulunduğunu göstermektedir. Bunun yanında Nesîmî'nin öğretici yönünün ağır bastığı bu şiirlerde aruz kusurları da bulunmaktadır. Nesîmî'nin şiirlerinin asıl coşkulu devri Fazlullah ile tanışmasından sonradır. Bâtınî inançlara ilgisiz kalmayan şair, Hüseyin Ayan'ın deyimi ile Fazlullah'ın keşfettiği yedi hattı, her türlü dinî tekâlifi anlamak ve ilâhî sırları çözmek için yeterli bulmuştur. Böylece Kur'an-ı Kerim'in sırlarının çözüldüğüne inanarak Fazlullah'ın dervişleri arasına katılıp onun büyük bir propagandacısı olmuştur. Hayatının bu ikinci döneminde coşkulu şiirler söylemeye başlamıştır. Deryâ-yı muhît cûşa geldi Kevn ile mekân hurûşa geldi Sırr-ı ezel oldı âşikâre Ârif nice eylesün müdâre beyitlerinde görüldüğü gibi kendisini her tarafı kuşatan bir deniz ve ârif olarak görmeye başlayan Nesîmî, Kur'an ve hadisleri kaynak olarak kullanıp bunlardan kendi yoluna uygun olanları seçerek şiirlerinde yer vermiştir. Şiirlerinde ayet ve hadisleri uyumlu şekilde kullanan Nesîmî, Hazret-i Muhammed'den sonra Hazret-i Ali'yi ve diğer imamları konu edinmiş ve daha ziyade On İki İmam için şiirler yazmıştır. İlk 11

üç halifeye şiirlerinde yer vermemiş olan Nesîmî edebiyatımızda Âşık Paşa'dan sonra elif-nâme yazan şairdir. Divan'ında üç elif-nâme bulunur ve bu elif-nâmelerde elif harfinden ye harfine kadar bütün harflere yer vermiştir. Bazen bu sıra tersinden yani ye harfinden başlayarak elife ulaşır. Türkçeyi yaşadığı yüzyılda Yunus'tan sonra en iyi kullanan şair olan Nesîmî, Yusuf Has Hâcib, Âşık Paşa ve Yunus Emre gibi söze büyük önem verir, sanatı ile övünür ve kendine olan güvenini de açıkça belirtir. Buldı Nesîmî vaslı vaslı Nesîmî buldı Üstün kamudan sözü sözü kamudan üstün Aruzu en iyi şekilde kullanan Nesîmî, ayet ve hadisleri şiirine katmada (=iktibasta) çok ileri giden bir şairdir. Bu açıdan Türk edebiyatında Nesîmî gibi başka bir şairin bulunmadığını görürüz. Tasavvufa şiirlerinde en geniş şekilde yer veren şairlerin önde gelenlerindendir. Bu yönü ile de tesiri başta Erzurumlu İbrahim Hakkı olmak üzere hemen her şairde görülür. Mansur'u dilinden düşürmez ve ona şiirlerinde geniş yer verir. Nesîmî, belki de bir propaganda şairi olması sebebi ile hep geleceğe açılır ve şiirlerinde canlı, hep taze kalacak olan samimi bir dil kullanır. Bu bakımdan Yunus'a benzer. Onun şiiri canlılığını biraz da tekrarlardan ve Türkçenin ahenginden alır. Bu tekrarlarda eski şiirimizin ve Kutadgu Bilig devrinin ön kafiyesini de kullanır. Çeşitli şiirlerindeki bazı beyitleri değişik şekillerde tekrar gibi karşımıza çıkan Nesîmî, Türkçenin sırlarına vâkıf bir şairdir. Üslubunun canlılığını sağlayan bir başka husus da, onun aşağıdaki beyitlerde görüldüğü gibi sorulu cevaplı bir dil kullanmasıdır. Âlemde bu gün sencileyin yâr kimün var Ger var dir isen yoh dimezem var kimün var Dildâr-ı mecâzî bulınur âşıka yüz min Benzer sana tahkîkda dildâr kimün var Mahbûb kamer yüzlü boyı sidre yüküşdür Yanagları gül la'l-i şeker-bâr kimün var Işkun gamına eylemişem gönlümi mahzen Bir munçılayın mahzen-i esrâr kimün var... Dili çok dikkatli ve yerinde kullanan Nesîmî, aruz veznini Türkçeye uydurmak için gayret etmiştir. Zaman zaman vezin bozukluklarına rastlansa da genellikle şiirleri 12

vezin ve kafiye bakımından başarılıdır. Kafiyeye büyük önem veren Nesîmî, özellikle iç kafiye ve redifi fazla kullanmıştır. O, klâsik şiir şekillerini başarıyla kullanır ve bu şiirin bütün kurallarına tam olarak uyar. Daha çok gazel nazım şekli ile şiirler yazan Nesîmî'nin öne çıkan başlıca diğer özellikleri; şiirlerini musammat, yani dörtlük şekline gelebilecek beyitlerle yazması, samimi oluşu ve gönlünden geldiği gibi söylemesi, hitaplar, soru ve cevaplar ile şiirlerine canlılık katması, şiirlerinde dünyadan şikâyet etmekle birlikte hayattan zevk almayı tavsiye etmesi ve insanı yüceltmesi, mevsimlere, günlere ve sayılara, harflerden hareketle insan yüzüne ve vücuduna geniş yer vermesidir: Yüzün âyine-i ehl-i safâdur Sözün bu derdüme her dem devâdur Boyun Tûbâ lebündür âb-ı Kevser Şarâb-ı la'lünüz nutk-ı Hudâdur Kaşun mihrâbına aynun imâmı Kılur min secdeyi bi'llâh revâdur Saçun el-fakru fahridür fakîre Sevâdü'l-vechi fî-dâri'l-bekâdur... Bugünkü bilgilere göre akis sanatına edebiyatımızda ilk yer veren şair, Nesîmî'dir. Aşağıda matla beyti verilen gazeli baştan sona bu sanatla yazılmıştır. Nûşîn lebinün la'li la'li lebinün nûşîn Şîrin severem cândan cândan severem şîrin Nesîmî de bazen Yunus'tan aldığı bir sesle, Kaygusuz Abdal'ı andıran ve onu müjdeleyen, hatta şathiyeye kaçan bir taraf da görülür: Küllî mekânı gevherin gevhere kân mısın nesin Uşbu sıfât u hüsn ile cân u cihân mısın nesin beyti ile başlayan gazeli buna örnek teşkil eder. O, Bî-vefâsına dünyede umma vefâ Çünki yokdur dünye yokdan ne safâ Rencine düşüp anun çekme cefâ Bulmaz anun hastası hergiz şifâ 13

şeklindeki tuyuğunda da diğer şiirlerinde olduğu gibi kendi inanç ve düşüncesine yer verir. Aslında Hayyâm'dan gelen ve öğüde açılan bu söyleyiş bütün şairlerimizi etkilemiştir. Bu durum yine Hayyâm'dan tercüme olan, Böyledir âdet-i dîrînesi zâlim dehrin Düşme fersûde hayâtın gamına derdine dil Çekme âlâmını beyhûde yere varla yokun Olan oldu olacaksa daha meydânda değil söyleyişine bağlıdır. Türk edebiyatında tuyuğ denince akla önce Kadı Burhaneddin gelir, ancak Nesîmî ile birlikte her iki şairin aynı dönemlerde tuyuğlar yazdıkları gözden uzak tutulmamalıdır. Nesîmî kendi devrinin şairlerinden Ahmedî ile aynı söyleyişte şiirler de yazar ve bu şiirler Ahmed-i Dâî'ye kadar gelir. Böylece nazire edebiyatımızın başlarında yer alır. Zülfüni anber-feşân itmek dilersin itmegil Garet-i dîn kasd-ı cân itmek dilersin itmegil beytiyle başlayan gazeli buna örnektir. Türk edebiyatında Ahmedî, Nesîmî, Ahmed Paşa, Fatih (Avnî), Fuzûlî, Kanunî (Muhibbî), Bâkî, Usûlî, Penâhî, Bağdatlı Rûhî, Nedîm ve Erzurumlu İbrahim Hakkı'ya kadar çok sayıda şair üzerinde Nesîmî'nin etkisini görmek mümkündür. Kanunî, Nesîmî'nin, Nigârum dilberüm yârüm enîsüm mûnisüm cânum Refîküm hem-demüm ömrüm revânum derde dermânum matlaıyla başlayan gazelini, Celîs-i halvetüm varum habîbüm mâh-ı tâbânum Enîsüm mahremüm varum güzeller şâhı sultânum şeklinde başlayan gazelle tanzir etmiştir. Türk edebiyatını sadece kendi devri ile değil, bütün zamanları ile yaşadığı asra kadar inceden inceye gözlemleyen ve bütün şairleri süzgeçten geçirircesine birbirleri ile karşılaştıran, Türk edebiyatının büyük şairi Ali Şir Nevâî de Nesîmî'yi bütün şairlerden üstün görür. Nevâî, Nesîmî'nin ârif bir şair olduğu belirtir ve zâhir ehlince şiirleri anlaşılamadığından sonunun kötü bir şekilde bittiğine de hayıflanır (Karaağaç, 1997: 14

XVI). Ayrıca Türkmen şairi Andelîb (öl. 1780) ve Çağatay-Özbek şairi Esîrî'nin (öl. 1916) Nesîmî hakkında önemli manzumeleri vardır. Bundan da anlaşıldığı gibi, Türk edebiyatında daha sonra gelen şairlerin pek çoğu üzerinde Nesîmî'nin etkili olduğu görülür. Nesîmî'nin Eserleri: Nesîmî'nin bilinen eserleri, Türkçe ve Farsça Divanları ile Hurufîlikle ilgili olan Mukaddimetü'l-Hakâyık'tır. Türkçe Divan: Divan'ın bilinen en eski nüshası 1469 tarihlidir. Divan'ın 1524 tarihli Kahire nüshasındaki bazı gazellerinde Hüseynî mahlasını kullandığı görülür. Farsça şiirleri bazı yazmalarda Türkçe şiirlerinin arasında yer almıştır. Çeşitli baskıları bulunan Nesîmî Divanı'nın İstanbul'da yapılan baskıları eksik ve yanlıştır. Türkçe Divan'ın en iyi baskısı, Selman Mümtaz Bey tarafından 1926'da yapılmıştır. Divan'ın son yayımını Hüseyin Ayan yapmıştır (2002). Farsça Divan: Bu divanda yer alan şiirler, sayı bakımından Türkçe Divan'a göre daha azdır. Nesîmî, Türkçe Divan'ı kadar çok okunan ve sevilen Farsça Divan'ında da Hurûfî inancını konu alan şiirler yazmıştır. Mesnevî, gazel, tercî'-i bend, müstezâd, rüba'î ve kıt'a nazım şekliyle yazılmış şiirlerin bulunduğu divandaki mesneviler, Türkçe mesneviler gibi uzun değildir. Nesîmî, Türkçe Divan'ında olduğu gibi Farsça Divan'ını da tamamlayamamış, 32 harfli Fars alfabesinden yalnız 14'ü ile kafiyeli şiirler yazabilmiştir. Mukaddimetü'l-Hakâyık: Nesîmî, Fazlullah-ı Hurûfî'nin Câvidân-nâme'sini esas alarak yazdığı bu Türkçe mensur eserde, çeşitli dinî konuları harflerle (Hurûfîliğe göre) açıklamaktadır. Bu eserde, Kur'an'daki hurûf-ı mukata'a, abdest, ezan, ikâmet, zekât, oruç, hac, ana babaya iyilik, îmân-ı yakîn gibi konularla ilgili, harflerle rakamlar arasında bağlantılar kurularak yorumlar yapılır. Eserin nüshaları, dil bakımından XIV. yüzyıl özelliği taşır ve üslup itibariyle tercüme bir eser görünümü sergiler. Alıntı: https://www.turkedebiyati.org/seyyid-imadeddin-nesimi.html 15

Kadim Laçin Suriye de Nesimi nin Derisi Yüzülmüştü Bu hafta Suriye den gelen yeni ve en vahşi ölüm fotoğraflarıyla ürperdik. Canlılarda kan akıtırken Allah a eriştiğine inanan bu katiller sürüsü başka inançtan insanları toplu halde en ağır hakaret ve işkenceler altında keserek, doğrayarak katlettiğini gördük! İslam bu kadar mı ürkütücüdür? Sorusu aklı selim insanların us unda geçiyor zaman zaman..allah adına insan öldürüp cennete gideceklerine inanan El Nusra veya El Kaide veya benzer isimde ki silahlı çeteler var oldukça bu sorular kafalarda dolaşmayı sürdürür. Cennete gitmek için yaşadığımız dünya yı cehenneme çevirirken insanlığın bitiridiklerini de ispatlıyorlar. Modern çağa göre değişim ve dönüşümden uzak duran bu din bağnazlığı yüz bin dolayında insan katlettiği bilidirliyor. Sünni dinsel anlayışta ki değişik ülkelerden Suriye ye akın etmiş örgütlü cehalet coğrafyayı kan gölüne çevirdi. Öldürülenlerin bir çoğu Nuseyri Araplar, Kürtler ve diğer inanç ve kimlikten halklardır. Heredot, Pisagor, Sokrates, Platondan bütün bilimlerin babası sayılır ve hepsinin çıkış noktasıda Mezopotamya, Ortadoğu ve Anadolu dediğimiz coğrafyadır. Zerdüşt, İbni Sina, Ömer Hayyam, Hasan Sabah, Hallacı Mansur, Seyid Nesimi, Şeyh Bedrettin gibi insanların da yetiştiği topraklardır ve aynı zamanda bütün ana dinlerin ve peygamberlirn de yaşadığı, şekillendiği bu topraklarda kan akıtmak neredeyse en büyük sevap sayılmaktadır. İnsan veya hayvan kanı döküldükçe bir inanç kendisini daha rahat gördüğü anlaşılıyor veya öteki dünya dediği ve isim verdiği cennet e yolculuk başlıyor. Ama bir başka canlıyı öldürerek bu yolculuğu gerçekleştiriyor. Suriye de ki bu vahşet, bu soykırımın bir de tarihi gerçeği vardır. Yaklaşık 600 yıl önce cennete gitmek için halk kahramanı Seyit Nesimi nin derisini 16

yüzenler şimdi ise soykırımından geçiriyorlar..1417 de Şam da derisi yüzülen İmadeddin Seyyid Nesimî nin inancı hala yasak ve zulüm altındadır.. İsmaililer den etkilenen Nesimi yi takip edenler ölümle tehdit edildiler, 1400 yıldır Sünni İslamı silah zoruyla ve kanla yaymaya çalışanların en son fotoğrafıdır! Milyonlarca insanı bu dinsel inancın gereği katlettiler bu geçmiş dönemde. Sadece Kafkasya ya girmek için 150 bin kiişi öldürmüşlerdi. İslamı kılç ve silah zoruyla kabul ettirdiler. Kerbala da ki Halifelik yani iktidar kavgasıyla başlayan katliamlar serisi devam ediyor! Hemde insanlığın gözleri önünde..bunu yapanlar kadar yaptıranlarda insanlık düşmanı olarak tarihe kayıt edilir, vijdanlarda zetn mahkum oldular ancak tarihin ve yeryüzünün adaletin den kurtulamazlar! Şimdi İslam yeryüzünde utanılacak dinsel inanca dönüştürdüler! Başka inanç ve düşünce veya renkte ki toplumlara karşı öfke yeryüzü gerçeğine ihanettir. Doğa ve evrene karşı zalimliktir. Bu katliam ve soykırımlarla Aslında İnançlarına da son verdiklerinin işaretidir! Her soykırımdan, katliam ve vahşetten sonra yeryüzünde ki insanlık sizden biraz daha nefret ediyor, bunu biliyormusunuz ey katiller! Tek Tanrılı dinler başlayalı çok acılarla boğuşuyor insanoğlu. Kurulan özel mülküyetçi köleci sistemin sahiplerinin icat ettikleri dinsel inançlar artık dünyamıza dar geliyor. Tek Tanrılı ve tek peygamberli dinsel inançlar insanoğluna zorunlu bir yaşam biçimi olarak dayatılmaktadır. Muhammed in başlattığı yeni bir din anlayışı 7. Yüzyılda Arap toprakalrında başladığında Cahiliye dönemi yaşanıyordu. Aradan 14 tane yüzyıl geçti ve cahiliye dönemi şimdi sünni islam anlayışıyla devam ediyor. İslam savaşçı bir kavmin bağrında, savaşçı bir din olarak Arap yarımadasında doğmuştu. Kendisinden önceki tek tanrılı dinlere inat olarak yeni ve en son olarak yayılmacılığa başlar. Fetih İslam ın kanıtı ve başlıca ikna yöntemiydi. Vura vura ve kıra kıra yola getirmeyi seçti. Dünya her şeyiyle Allahındır, Müslümanlarda Allahın yeryüzündeki tek varisleridir, bütün dünyanın malı, mülkü, Müslüman a helaldır diğerlerine haramdır.sünni Islama göre mutluluk dünyada bulunmaz, gerçek dünya ötekisidir, öldükten sonradır, yaşanılan bu dünya insanların denendiği yalan dünyadır inancı aşılanır. İslam ümmetine vaat ettiği, toplumsal huzuru, adaleti verememiş, ümmeti hayal kırıklığına uğratmış, İslam a ilk karşı çıkan ve hoşnut olmayan peygamberin ehl-i beyti yani, kendi öz ailesi olmuştur. Ehlibeyt ailesi arasında başlayan egemenlik ve iktidar kavgası yaklaşık 1600 yıldır sürdürülüyor.kin ve nefret tohumlarıyla büyütülmek istenen bir islam anlayışıla karşıkarşıyayız bu da dünya yı ve insanlığı tehdit altına almaktadır. İslam coğrafyasında ve yanıbaşımızda ki Suriye de her gün yeni katliam fotoğrafları yayımlanıyor, cennette gitme adına ülkeyi ve dünyayı ceheneme çeviren kareler medya köşelerinde yer buluyor. İnsan katledenler bu dünya da yaşamıyorlar başka dünya hayalleriyle beyinleri yıkanmış yaratıklardır. Tanrı ve cennet yoktur! Tanrı da cennet te bu gezegende, bu evrende dir hemde insanın kendisindedir! 17

Doğru ile yanlışın çatışması devam ediyor, ileri ile gerinin kapışması sürüyor ve bütün katiller hak ettikleri hatta arzuladıkları cennete gidecekler hemde bir daha dönmemek şartıyla, bütün hürafiliklerini, yalanlarını yanların alarak gidecekler. Çünkü yeryüzü, adaletin, eşitliğin, sevginin, özgürlüğün ve aşkın olacaktır! Sevgililer gününde maalesef kan yazdık, sevgi adına! Alıntı:http://www.kadimlacin.com Nesimi gazellerindeki saklı ayetler Bana göre klasik doğu edebiyatının düşünsel anlamda zirve noktası gerçek ismi Ali olan İmadeddin Nesimi dir. Çağının diğer alim-şairleri gibi lafı dolandırmamış, insanı evrenin ve sanatının merkezine yerleştirmiştir. Onun için korkak, güçlü, zengin, kurnaz insan yoktur, sadece iki çeşit insan vardır; Kamil insan ve Cahil insan. Ona göre insan başta cahildir, öğrendikçe gelişir ve en sonunda kamil olur. Kamil insan ise Tanrı nın bütün meziyetlerini yüzünde taşır, tanrısallaşır ve enelhak (Ben Hakkım) der. Nesimi cisim ve can sahibi olan insanın dünya ve kainata sığmamasını, onun akli ve manevi büyüklüğünde görür. On dördüncü yüzyılda yaşayan şair, doğu düşünce sistemine erken rönesansı yaşatmıştır. Bütün eserlerinde insanı anlatan Nesimi, onu Kur an-i Kerim in harfleri ile anlar, ayetleri ile betimler. Bir çok gazelinde ima yapmayarak, Kur an dan direkt alıntılar yapar. Bu yazımda içinde ayetler saklanan gazellerden bazılarını anlatmaya çalışacağım. Nesimi şiirlerinin büyük çoğunluğunu Azerbaycan dilinde yazmıştır, kolay anlaşılabilsin diye günümüz Türkçesine tercümeye ve izaha çalışacağım. Ey yüzün nesrün min-allah, vey saçın fethün garip Ey beşer suretli Rahman, vey meleksima habip. Ey yüzü Nasrün min-allah ı ve saçı Fethün garip i hatırlatan güzel, ey insan kılığına girmiş yaradan ve ey melek görünümlü sevgili. Burada Nasrün min-allah ( Yardım sadece Allah tandır ) ve Fethün garip ( Fetih çok yakındır ) Kur an-i Kerim den alınmış ayetlerdir. ( Saf Suresi 13.ayet ) Bu ayetin seçilmesi kanımca ayette geçen müjdeleme ile ilgilidir. Zulf-u ruhsarımdır Er rahmanu alel arşisteva Kabenin mihrabı kaşm, fitneli aynen hatip. Er rahmanu alel arşisteva ayeti senin yüzünden süzülen saçın ile yanağında yazılmış. Kaşın Kabe nin mihrabı, fitne saçan gözün ise hatiptir. Er rahmanu alel arşisteva, O Rahman ( kudret ve hakimiyyetiyle) Arş a hakim oldu anlamında ayettir. ( Taha Suresi 5.ayet ) Suretin lövhinde indirdi kelamı Cebrail, 18

Ey cemalin hak kitabı İnnehu şey ün acib Cebrail, Allah ın kelamını senin yüzünün sathına ( yüzeyine ) indirdi. Ey yüz güzelliği Allah ın kitabı olan sevgili, o İnnehu şey ün acib dir. Yani elbette şaşılacak şeydir. ( Hud suresi 72.ayet ) Ey yanağın suresi veşşems yüzün ayeti, Hazihi cenneti adni fedhuluha halidin. Ey yanağının suresi veşşems ve yüzünün ayeti Hazihi cenneti adni fedhuluha halidin olan sevgili! Yanağının suresi, ismini ilk ayetinden alan Kur an-i Kerim in 91. suresi olan Şems suresidir. Bu surenin ilk ayeti böyle başlıyor: Veşşemsi veduhahe ( Güneş e ve onun parıltısına ). Onlar ebedi olarak adn cennetine girmişlerdir anlamına gelen Hazihi cenneti adni fedhuluha halidin başta Zümer Suresi 73. ayet ve cennetle ilgili bazı ayetlerin parçalarından oluşmuştur. Kulli şeyyün halike veçhinden ayrı şey değil, Ey hidayet semi yüzün, vey saçı hablül metin. Kulli şeyyün halike senin yüzünden başka bir şey değildir. Ey yüzü doğru yolu gösteren mum ve saçı hablü-l metin olan sevgili! Kulli şeyyün halike her şeyi O yaratmıştır anlamındadır ve kuvvetle muhtemel Zumer Suresi 62. ayetten alıntıdır. Ayette böyle der: Allahu haliku kulli şeyyin ve huve ala kulli şeyyin vekil ( Allah her şeyin yaratıcısıdır ve O, her şeye vekildir. ) Mısranın son kelimesi olan hablü-l metin ise arapça kuvvetli ip demektir, ve İslamiyet anlamında kullanılmıştır. Kıblemizdir suretin elhamdülillah, ey nigar, Ta ebed iyyake na budu, min cemalek nestain. Ey put gibi güzel olan sevgili! Şükürler olsun ki, yüzün kıblemizdir. Sonsuza kadar iyyake na budu, min cemalek nestain. yani ancak sana kulluk eder ve senin cemalinden yardım isteriz. Bu ifade de hepimizin malumu Fatiha Suresi 5. ayetin anılmasıdır. Kur an-i Kerim i bu kadar derin bilen ve büyük bir ustalıkla şiirin içinde kullanan şair zamanının uleması tarafından anlaşılmamış, dinsiz diye takip edilmiştir. En son Halep şehrinde ele geçirilmiş ve derisi soyularak infaz edilmiştir. Nesimi nin büyüklüğü bu infazı bile Ağrımaz gazelini söyleyerek kabul etmesindedir. Şairin ölüm fetvasını veren zahit ( dindar kimse, din adamı anlamında), Nesimi nin kanının deydiği yerler kesile diye hüküm verir. Kaderin cilvesidir ki, infaz sırasında şairin kanı fetvayı veren zahidin parmağına sıçrar. Parmağı kesilmesin diye elini arkasına saklayan zahit, yine aynı 19

gazelde cevabını alır. Bu gazelin tam metnini aşağıda paylaşıyorum. Câne sen candan ne kim gelse, ciğerler ağrımaz, Hak bilir, bir zerre neşterden damarlar ağrımaz. Şaha, mehrinden midir, yâ âşinâlıktan mıdır, Cismimi ser tâ kadem bin kez yararlar, ağrımaz. Fetvasından zahidin nâhak beni ger soyalar, Gam değil senden- şehâ, görçek damarlar ağrımaz. Zahidin efsânesinden soydular nâhak beni, Hak bilir senden, şehâ, sâhip nazarlar ağrımaz. Şişemi çün taşa çaldım, Hakkı izhâr eyledim, Cehl-i nâmerdin kaçan meydan gününde yeri var, Er bilir meydân kadrin kim, kadirler ağrımaz. Soyun, ey murdar sallahlar, Nesîmînin tenin, Bunca nâmerdi görün, bir er kıyarlar; ağrımaz. Bu konuda dillerde dolaşan bir başka rivayeti de paylaşmak isterim. Şairin derisi soyuldukça kan kaybeder ve sapsarı kesilir. Bu haldeyken infazcısıyla arasında şöyle bir diyalog geçer: - Sen ki, Hak tın, peki neden rengin sarardı? ( Nesimi kendine Enel Hak Hak benim derdi. Hak Allah (c.c) isimlerinden biridir. ) - Ben ebediyet ufuklarında doğan aşk güneşiyim. Güneş de batarken sararır. Alıntı: http://altbaslik.com Çeşm-i ahval ağrıdan arif beşerler ağrımaz. Zahidin bir parmağın kessen dönüp Haktan kaçar, Gör bu gerçek âşığı serpâ soyarlar, ağrımaz. 20