1933 den Günümüze Yükseköğretimde Niceliksel Gelişmeler Durmuş GÜNAY - Aslı GÜNAY. Yükseköğretimde Büyüme ve Öğretim Üyesi Arzı Mahmut ÖZER



Benzer belgeler
1933 DEN GÜNÜMÜZE YÜKSEKÖĞRETİMDE NİCELİKSEL GELİŞMELER. Özet

2015 Tercih Dönemi Üniversite Kontenjanları Analizi

ÖN SÖZ. Prof. Dr. Ömer DEMİR. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanı

Prof.Dr. Veli Ortaçeşme, Arş.Gör. Pınar Kınıklı, Dr. Emrah Yıldırım. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Antalya

Türkiye de Yükseköğretimin ve YÖK ün Tarihi Üzerine. Bekir S. Gür

YÜKSEKÖĞRETİM KURULU 2018 YILI YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI SINAVI YERLEŞTİRME SONUÇLARI RAPORU

2017 LYS: Tercihler Kalite ve İstihdam Odaklı

Türkiye de Yükseköğretimin ve Yükseköğretim Kurulu nun Tarihi Üzerine

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

2013 Tercih Dönemi Üniversite Kontenjanları Analizi

Türkiye de Üniversiteleşme

-1- Adres: A Blok AZ. Kat 1 Nolu Banko Oda: 12, TBMM, ANKARA Tel: +90 (312) (312) Faks: +90 (312) E-Posta:

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ YATAY GEÇİŞ İLKELERİ

Ülkemizde İnşaat Mühendislik Eğitiminde Son Yıllarda Oluşan Kapasite Artışlarının Niceliksel Olarak Değerlendirilmesi. Yrd. Doç. Dr.

TÜRKİYE'DE EĞİTİM VE YÜKSEKÖĞRETİM

Yükseköğretimde Hizmetler Sektörü Hala Revaçta. Dilara AY TSKB Ekonomik Araştırmalar

Eğitim Bilimleri Enstitülerinde Yaşanan Sorunlar ve Yeniden Yapılandırma İhtiyacı

Cumhuriyet Halk Partisi

Araştırma Notu 17/212

YILLARA GÖRE KARŞILAŞTIRMALI YÖDEK ANALİZİ ( )

YÜKSEKÖĞRETİM KALİTE KURULU BİLGİ NOTU

DEVLET ÜNİVERSİTELERİ ve FAKÜLTELERİ SIRALAMASINDA (DÜS) HARRAN ÜNİVERSİTESİ

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYELİĞİNE YÜKSELTME VE ATAMA YÖNERGESİ

Türkiye de Öğretmen Eğitimi Kalite Güvence Sisteminin Dünü, Bugünü ve Geleceği

T.C. ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYELİĞİNE YÜKSELTİLME ve ATAMA KRİTERLERİ YÖNERGESİ

İSTEK ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT OKULLARI

KAFKAS ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI

TÜRKİYE DE SOSYAL PLANLAMA; SORUNLAR ÇÖZÜM ÖNERİLERİ: GİRİŞ VE EĞİTİM

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ YATAY GEÇİŞ İLKELERİ A-FAKÜLTE İÇİ VE FAKÜLTELER ARASI YATAY GEÇİŞ İLKELERİ

İSTEK ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT OKULLARI

2014 Tercih Dönemi Üniversite Kontenjanları Analizi

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

Mesleki ve Teknik Yükseköğretim ve Meslek Yüksekokullarının Yeniden Düzenlenmesi Çalışmaları

EMO Basın- Elektrik Mühendisleri Odası (EMO)

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYELİĞİNE YÜKSELTME VE ATAMA YÖNERGESİ

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU

tepav Nisan2011 N DEĞERLENDİRMENOTU 2008 Krizinin Kadın ve Erkek İşgücüne Etkileri Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

Türkiye de Temel Bilimlerde Sarsılış: Ülkenin Sarsılışı

Türkiye'de yükseköğretirnde öğretim yılında önlisans ve lisans programlarında: Yeni kayıt Okuyan Mezun

1933 den Günümüze Türk Yükseköğretiminde Niceliksel Gelişmeler

FAKÜLTE İNSAN KAYNAKLARI KOMİSYONU

OSMANLI EĞİTİM SİSTEMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

KURUMSAL PERFORMANS DEĞERLENDİRME RAPORU

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

2015-LİSANS YERLEŞTİRME SINAVLARI (2015-LYS) SONUÇLARI. 30 Haziran 2015

Türkiye de Erken Çocukluk Eğitimi. Temel Eği)m Genel Müdürlüğü. Funda KOCABIYIK Genel Müdür

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ YATAY GEÇİŞ YÖNERGESİ

2050 ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: Eğitim Sistemine Bakış

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ÖZÜRLÜLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ

Siirt İli İşgücü Piyasasında Nitelikli İşgücü İhtiyacı ve Mesleki Eğitim by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ

* Kontenjan açık kaldığı takdirde, 07 Ekim 2010 tarihinde yedek ilanı yapılıp, 08 Ekim 2010 tarihlerinde yedek adayların kayıtları yapılacaktır.

T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ ÖNLİSANS, LİSANS VE LİSANSÜSTÜ BURS VE İNDİRİM YÖNERGESİ

Eğitim Bilimleri Enstitü Müdürleri Çalıştay Raporu

ÖSYS de İlk 100 e Yerleşen Adayların Analizi

Araştırma Notu 18/229

HUKUK TABAN PUANLARI, KONTENJAN ve TERCİH EĞİLİMLERİ i HUKUK TABAN PUANLARI, KONTENJAN VE TERCİH EĞİLİMLERİ ÖZET

Beykoz İlçesi Üniversiteye Giriş Analiz Çalışması (2012, 2013 ve 2014 Yılları)

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ

HARRAN ÜNİVERSİTESİ ÖNLİSANS VE LİSANS DÜZEYİNDEKİ PROGRAMLAR ARASINDA YATAY GEÇİŞ ESASLARINA İLİŞKİN YÖNERGE

ÜNİVERSİTEDE KULLANILAN TERİMLER

TC İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK YÜKSELTİLME VE ATAMA YÖNERGESİ

ÖSYM sitesinde yayınlanan ALES hakkında yer alan bilgilere göre ; Sınavda 4 ayrı grupta soru çıkacaktır. Bunlar:

BİLİMSEL ETKİNLİKLERİ VE YAYINLARI ÖZENDİRME DESTEĞİ (BEYÖD) YÜRÜTME İLKELERİ

Konut Kredisi Piyasasına Bakış

3-Diploma programlarına yatay geçiş yerleştirme işlemleri Fakülte/Yüksekokul/Meslek yüksekokulu Yönetim Kurulu Kararı üzerine yapılır.

T.C. İSTANBUL MEDIPOL ÜNİVERSİTESİ YATAY GEÇİŞ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

2014-LİSANS YERLEŞTİRME SINAVLARI (2014-LYS) SONUÇLARI. 27 Haziran 2014

5. Öğrencinin kayıtlı olduğu program ile geçmek istediği programın, program ismi, program içeriği ve program düzeyi aynı olacaktır.

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİLLER YÜKSEKOKULU

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ KURUMLARARASI YATAY GEÇİŞ ESASLARINA İLİŞKİN YÖNERGE. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ Yabancı Diller Yüksek Okulu 2011 YILI PERFORMANS GÖSTERGELERİ. No Gösterge Ölçme Yöntemi Birimi Değeri 1

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ YAZ OKULU YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Kanun Numarası : 3843 Kabul Tarihi : 19/11/1992 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 27/11/1992 Sayı : Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 32

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ YAZ OKULU YÖNERGESİ Tanım MADDE 1 Yaz Okulu, güz ve bahar yarıyılları dışında kalan, yaz tatili ayları içerisinde uygulanan ve

SINAVA BAŞVURU NE ZAMAN VE NEREYE YAPILIR?

Kanun Numarası : 3843 Kabul Tarihi : 19/11/1992 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 27/11/1992 Sayı : Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 32

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ YATAY GEÇİŞ YÖNERGESİ

Milliyet Gazetesi (ODTÜ) üniversiteler sıralaması üzerine bilgilendirme notu

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ELEMANI

T.C. ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ ÖĞRETĠM ÜYELĠĞĠ YÜKSELTĠLME VE ATANMA KRĠTERLERĠ

AKSARAY ÜNİVERSİTESİ ÖNLİSANS VE LİSANS DÜZEYİNDEKİ PROGRAMLAR ARASINDA YATAY GEÇİŞ ESASLARINA İLİŞKİN YÖNERGE BİRİNCİ BÖLÜM

T.C. ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ ÖĞRETĠM ÜYELĠĞĠ YÜKSELTĠLME VE ATANMA KRĠTERLERĠ

1. KURUMSAL DEĞERLENDİRME

Yatay Geçiş : önlisans ve lisans düzeyindeki öğrencilerin yükseköğretim kurumlarındaki fakülte,

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ KURUM İÇİ YATAY GEÇİŞ ESASLARINA İLİŞKİN YÖNERGE. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR

Araştırma Notu 13/159

MERKEZİ YERLEŞTİRME PUANI İLE YATAY GEÇİŞ USUL VE ESASLARI. EK MADDE 1 (Ek:RG-21/9/ ) (Değişik:RG-2/5/ )

TÜBİTAK ULAKBİM EKUAL 8. Yıllık Toplantısı Mayıs 2012, Antalya. Uzman Halise ÖZDEMİRCİ

BOZOK ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARLARI

Vakıf Üniversitelerinde Kontenjan Boşluğunun Nedenleri ve İleriye Dönük Tehlikeler

UŞAK ÜNİVERSİTESİ YATAY GEÇİŞ YÖNERGESİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI EĞİTİM FAKÜLTESİ MERKEZİ YERLEŞTİRME PUANI İLE YATAY GEÇİŞ BAŞVURULARI

MESLEK ODALARI-VİZE VE ONAY İŞLEMLERİ İLE İLGİLİ KANUNİ DÜZENLEME

HARRAN ÜNİVERSİTESİ MEZUNLAR İÇİN PEDAGOJİK FORMASYON SERTİFİKA PROGRAMI YÖNERGESİ

İSTANBUL KENT ÜNİVERSİTESİ ÖN LİSANS VE LİSANS PROGRAMLARI ARASI YATAY GEÇİŞ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

HARÇ KOMİSYONU TOPLANTI TUTANAĞI

17. Yurt dışı kontenjanlarından yerleşenler söz konusu madde hükümlerinden yararlanamazlar.

OSMANİYE KORKUT ATA ÜNİVERSİTESİ LİSANS ÇİFT ANADAL VE YAN DAL UYGULAMA YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Transkript:

DERGİSİ 1933 den Günümüze Yükseköğretimde Niceliksel Gelişmeler Durmuş GÜNAY - Aslı GÜNAY Yükseköğretimde Büyüme ve Öğretim Üyesi Arzı Mahmut ÖZER Türkiye de Yükseköğretimin ve YÖK ün Tarihi Üzerine Bekir S. GÜR Türkiye de Yükseköğretimin Görünümü ve Geleceğe Bakış Yüksel KAVAK Üniversite Sıralama Sistemleri, Kriterleri ve Yapılan Eleştiriler Yavuz SAKA - Süleyman YAMAN Avrupa Birliği Eğitim Programları ve Değişim Fatih HASDEMİR Üniversite Yerleşkeleri Planlama İlkeleri ve Mekansal Gelişim Stratejileri Ahmet YILMAZ Yükseköğretim Sistemimizi İşgücü Piyasasındaki Gelişmeler Paralelinde Yeniden Yapılandırmak Zorundayız Kemal BİÇERLİ İnsan Kaynaklarının Mesleki Eğitim Yoluyla Geliştirilmesi (İKMEP) Ömer AÇIKGÖZ Yükseköğretimimizde Uzaktan Eğitim Ömür AKDEMİR Türkiye deki Öğretmen Eğitim Üzerine Bir Söylem: Nitelik mi, Nicelik mi? Ali AZAR Geleceğimizin Teminatı Gençliğimiz Çıkmaza mı Sürükleniyor? Duygu TANRIKULU Yeni Devlet Üniversitelerinin Gelişimi: Sorunlar ve Politika Önerileri Selcen ALTINSOY

2 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi BİLİM VE YÜKSEKÖĞRETİM DERGİSi ISSN: 2146-4154 TAKDİM Ülkemizin bilim merkezlerini oluşturan yükseköğretim sistemimizin yeniden yapılandırılması gerektiği uzun süredir ifade edilmektedir. Yükseköğretimimizin çeşitlilik, kurumsal özerklik, hesap verilebilirlik, performans değerlendirmesi, rekabet, mali esneklik ve kalite güvencesi konularında önemli eksiklikleri bulunuyor. Ancak, bu sorunlar üzerinde yapılan tartışmalar sürekliliği olan platformlar üzerinden yürütülmemekte, birbirinden dağınık çeşitli düzlemlerde sadece dile getirilmektedir. Sorunların çözülme sürecinde atılacak adımlar vardır. Bu adımlar olgu tespitinden başlayıp olguların analiz edilmesi ile devam eder ve normatif bir yaklaşımla geliştirilecek stratejiler ve projelerle son bulur. Tüm bu aşamaların ayrıntılarıyla yaşanabilmesi ve izlenebilmesi için platformlara ihtiyaç duyulur ve onlar olgu tespitinden çözüme kadar giden süreçte süreklilik sağlarlar. Ve ancak böyle bir süreklilik sonucunda elde edilen sonuçlar başarılı olur. Başarı getirmesinin sebebiyse sürekliliği olan platformlar üzerinde gerçekleşen beyin fırtınalarının düşünceleri billurlaştırması ve böylece yanlış olanın doğru olandan iyice ayrışmasıdır. Z.K.Ü. Yükseköğretim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak biz de Bilim ve Yükseköğretim adını verdiğimiz dergimizde bunu başarmak istiyoruz. İstiyoruz ki, ülkemizin bilimsel vaziyeti ve yükseköğretimimiz tüm yönleriyle ele alınsın, tartışılsın ve ileriye taşınsın. Hafıza oluşturan, konuların tespiti ve onlar üzerinde birikimli olarak analizler yapılmasına imkân sağlayan bu platformumuz aracılığıyla yükseköğretimimize katkı sağlayacağımıza gönülden inanıyoruz. Bilim ve yükseköğretim konularında düşüncelerin ifade edileceği bu platformun olabildiğince kucaklayıcı olmasına özen gösteriyoruz. Herkese ve her görüşe açık bir dergi olduğumuzu bilmenizi isteriz. Daha güzel sayılarda buluşmak ümidiyle Hakan SARIBAŞ

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 3 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 İÇİNDEKİLER 1933 den Günümüze Yükseköğretimde Niceliksel Gelişmeler Durmuş GÜNAY - Aslı GÜNAY Yükseköğretimde Büyüme ve Öğretim Üyesi Arzı Mahmut ÖZER Türkiye de Yükseköğretimin ve YÖK ün Tarihi Üzerine Bekir S. GÜR Türkiye de Yükseköğretimin Görünümü ve Geleceğe Bakış Yüksel KAVAK Üniversite Sıralama Sistemleri, Kriterleri ve Yapılan Eleştiriler Yavuz SAKA - Süleyman YAMAN Avrupa Birliği Eğitim Programları ve Değişim Fatih HASDEMİR Üniversite Yerleşkeleri Planlama İlkeleri ve Mekansal Gelişim Stratejileri Ahmet YILMAZ Yükseköğretim Sistemimizi İşgücü Piyasasındaki Gelişmeler Paralelinde Yeniden Yapılandırmak Zorundayız Kemal BİÇERLİ İnsan Kaynaklarının Mesleki Eğitim Yoluyla Geliştirilmesi (İKMEP) Ömer AÇIKGÖZ Yükseköğretimimizde Uzaktan Eğitim Ömür AKDEMİR Türkiye deki Öğretmen Eğitim Üzerine Bir Söylem: Nitelik mi, Nicelik mi? Ali AZAR Geleceğimizin Teminatı Gençliğimiz Çıkmaza mı Sürükleniyor? Duygu TANRIKULU Yeni Devlet Üniversitelerinin Gelişimi: Sorunlar ve Politika Önerileri Selcen ALTINSOY

4 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi Durmuş GÜNAY Aslı GÜNAY dgunay@hotmail.com agunay09@gmail.com Özet Bu çalışmada Cumhuriyet döneminde ilk üniversitenin kurulduğu 1933 yılından günümüze Türk yükseköğretiminde görülen sayısal gelişmeler gösterilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla ilk olarak Türkiye deki üniversitelerin kuruluş tarihleri, yıllara göre kurulan üniversite sayıları ve YÖK Başkanlarının dönemlerinde kurulan üniversite sayılarına ait bilgiler verilmiştir. 2008 yılı itibariyle bütün illerimize yaygınlaşan üniversite sayılarının illerimize göre dağılımları gösterilmiştir. Öte yandan yükseköğretimine dair çeşitli sayısal göstergeler kullanılarak da Türk yükseköğretiminin yıllar içindeki gelişimi incelenmiştir. Bu amaçla Türkiye deki yükseköğretim öğrenci sayısının, öğretim elemanı ve öğretim üyesi sayısının, öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısının ve yükseköğretim okullaşma oranlarının yıllar içindeki gelişimi gösterilmiştir. Ayrıca, özellikle büyük illerimiz (Ankara, İstanbul ve İzmir) için de üniversite, öğrenci ve öğretim elemanı sayıları incelenmiş ve yükseköğretim okullaşma oranları hesaplanmıştır. 2010 yılında yükseköğretim öğrencilerinin yükseköğretim kurumlarına, programlarına ve eğitim türüne göre dağılımları gösterilirken; öğretim elemanlarının da yükseköğretim kurumlarına ve akademik görevlerine göre dağılımlarına dair bilgiler verilmiştir. 2011 yılı itibariyle özellikle yükseköğretim önlisans ve lisans programlarına ait sayısal veriler (program türü sayısı, program sayısı, kontenjan ve yerleşen sayıları) gösterilmiştir. Son olarak da, Türk yükseköğretiminin yayın sayısına göre dünyadaki yeri ve öğretim elemanı başına düşen yayın sayısının yıllar içindeki değişimi incelenmiştir. 1.Giriş Cumhuriyet döneminde ilk üniversite, Cumhuriyetin kuruluşundan on yıl sonra, 1933 de kurulmuştur. 31 Mayıs 1933 tarihinde çıkarılan 2252 Sayılı, 14 Maddelik kanun 1 Haziran 1933 de yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun ile Osmanlı Üniversitesi anlamına gelen Darülfünun, İstanbul Darülfünunu, 31 Temmuz 1933 tarihinden itibaren mülgadır, yani ortadan kaldırılmıştır. Maarif Vekilliği, 1 Ağustos 1933 den itibaren, İstanbul da, İstanbul Üniversitesi adı altında yeni bir müessese kurmaya memur edilmiştir (Dölen, 2009 ve İhsanoğlu, 2010). İstanbul Üniversitesi Kanunundan 10 gün sonra, 10 Haziran 1933 de Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü Kanunu (Kanun No: 2291, Kabul Tarihi: 10 Haziran 1933) çıkarılmıştır.

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 5 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Kanun 30 Madde ile 7 muvakkat (geçici) maddeden oluşmuştur. Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü de Üniversite yapısına sahiptir. Rektör, Prorektör, Divan, Tedris heyeti, Enstitü büyük meclisi, Fakülte meclisi ve Dekanları vardır. Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü Kanununun 2. Maddesi şöyledir: Madde: 2. Enstitü: Tabii İlimler, Ziraat, Baytar ve Ziraat Sanatları namıyla 4 fakülteden mürekkep akademik bir müessesedir. Ders okutur, kendi sahasında ilmi ve fenni araştırmalar yapar, rey ve fikirler verir ve neşriyatta bulunur. 1946 da Üniversiteler Kanunu (Kanun No: 4936, Kabul Tarihi: 13 Haziran 1946) çıkarılmıştır. Kanun 81 madde ve 17 geçici maddeden oluşmuştur. Bu Kanuna göre, üniversiteler genel özerkliğe ve tüzel kişiliğe, fakülteler ise, bilim ve yönetim özerkliğine ve tüzel kişiliğe sahiptirler. 1961 Anayasasına üniversite ile ilgili bir madde konulmuştur: Madde-120. Böylece, üniversite kavramı, anayasaya girmiştir. Bu maddeye göre, üniversiteler, bilimsel ve idari özerkliğe sahip kamu tüzel kişiler olarak değerlendirilmiştir. Öğretim elemanları siyasi partilere üye olabilirler ve siyasi partilerin genel merkezlerinde görev alabilirler. Üniversite organları ve öğretim elemanları kendi organları dışında başka makamlarca görevlerinden uzaklaştırılamazlar. 1971 de Anayasanın 120. Maddesinde değişiklik yapılmıştır. Üniversitede öğrenim ve öğretim özgürlüğü tehlikeye düştüğünde dış müdahaleye izin veren bir hüküm eklenmiştir. 1973 de Üniversiteler Kanunu (Kanun No: 1750, Kabul Tarihi: 20 Haziran 1773, 85 Madde ve 12 Geçici Maddeden oluşmuştur) çıkmıştır. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ilk kez bu Kanunun 4. Maddesinde yer almıştır. Ancak daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından bu madde iptal edilmiştir. 1981 de, Yükseköğretim Kanunu (Kanun No: 2547, Kabul Tarihi: 4 Kasım 1981) çıkarılmıştır. Kanun 68 Maddeden ve 28 Geçici Maddeden oluşmuştur. Cumhuriyet Dönemi boyunca yapılan düzenlemelerden, 1933, 1946 ve 1981 düzenlemeleri Reform olarak nitelendirilmektedir (Ataünal,1993). Yukardaki kısa açıklamalardan da görüldüğü gibi, toplumsal ve siyasal kırılmaların olduğu zamanlarda, yükseköğretim alanında da düzenlemeler yapılmıştır.

6 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 2. Türkiye de Üniversite Sayısının Gelişimi Türkiye deki üniversitelerin kuruluş tarihleri, kanun no ve kurulduğu iller Tablo 2 de gösterilmiştir. Kuruluş tarihlerine göre hazırlanan Şekil 1 ve Şekil 2 de devlet ve vakıf üniversitelerinin yıllara göre sayıları gösterilirken; Şekil 3 de yıllara göre toplam üniversite sayıları gösterilmektedir. Türkiye de İstanbul Üniversitesinin kurulduğu 1933 yılından 1982 yılına kadar üniversite sayılarında sürekli bir artış gözlenmiş ve 1982 öncesinde toplam üniversite sayısı 19 a ulaşmıştır. 1982 yılında 8 yeni devlet üniversitesi daha kurulmuş ve üniversite sayısı 27 ye yükselmiştir. 1984 yılında ilk vakıf üniversitesi olan Bilkent Üniversitesi İhsan Doğramacı tarafından kurulmuştur. 1987 yılı itibariyle 29 olan toplam üniversite sayısı 1992 yılında kurulan 24 yeni üniversiteyle (23 devlet üniversitesi ve 1 vakıf üniversitesi) 53 e yükselmiştir. Bu durumda Türk yükseköğretiminde 1992 yılının üniversite sayısında görülen büyüme açısından bir dönüm noktası olduğunu söylemek yanlış olmaz. 1992 yılından sonra 2006 yılına kadarki sürede görülen toplam üniversite sayısındaki artış vakıf üniversitelerinin sayısında görülen artıştan kaynaklanmıştır. Çünkü 1994 yılı itibariyle 53 olan devlet üniversiteleri sayısında 2006 yılına kadar hiçbir değişim olmazken; 1994 yılında 3 olan vakıf üniversitelerinin sayısı 2006 öncesinde 24 e ulaşmıştır. 2006 yılında 15 devlet ve 1 vakıf, 2007 yılında 17 devlet ve 5 vakıf, 2008 yılında 9 devlet ve 6 vakıf, 2009 yılında 9 vakıf, 2010 yılında 8 devlet ve 9 vakıf ve 2011 yılında 1 devlet ve 8 vakıf üniversitesi kurulmuştur. Bir başka ifadeyle; 2006 yılından günümüze kadar 50 si devlet ve 38 i vakıf olmak üzere toplam 88 yeni üniversite kurulmuştur. 2011 yılı itibariyle devlet üniversitesi sayısı 103 e ve vakıf üniversitesi sayısı 62 ye ulaşırken toplam üniversite sayısı 165 e yükselmiştir. Bu durumda 2006 yılından önce 77 olan toplam üniversite sayısı 2006 yılından sonra yaklaşık %115 lik artış göstermiş ve 165 e yükselmiştir. Böylece 1992 yılından sonra 2006 yılının da Türk yükseköğretiminde üniversite sayılarında görülen artış bakımından önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir. 1933 den 2006 yılına kadar 73 yılda 77 üniversite kurulmuş, ancak 2006 dan 2011 yılına kadar 6 yılda 88 üniversite kurulmuştur.

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 7 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11

8 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 9 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 * 1956 yılında Orta Doğu Yüksek Teknoloji Enstitüsü adıyla eğitime başlamış, 1959 da kuruluş kanunu yürürlüğe girmiştir. ** 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yürürlüğe girdikten sonra 2809 sayılı kanun çıkarılarak 30/03/1983 tarihinde resmi gazetede yayınlanmıştır. *** İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi 20/10/1984 tarihinde kurulmuştur fakat kuruluş yasası gecikmiş olarak 1992 yılında çıkarılmıştır. **** Başkent Üniversitesinin kuruluş işlemleri 1993 yılında Kanun Hükmünde bir kararnameyle tamamlanmıştır ve 15/01/1994 tarihli resmi gazetede yayınlanan 3961 sayılı kanun ile kurulmuştur. ***** Kadir Has Üniversitesi 07/03/1992 tarihli resmi gazetede yayınlanan 3785 sayılı kanun ile kurulmuştu. Ama üniversite 1992 yılında kurulamayınca, 1997 yılında yeni bir kanun çıkarılmıştır. Not: Vakıf Üniversiteleri italik yazılmıştır. Şekil 1. Türkiye'de Yıllara Göre Devlet Üniversitelerinin Sayısı (1933-2011)

10 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi Şekil 2. Türkiye'de Yıllara Göre Vakıf Üniversitelerinin Sayısı (1933-2011) Şekil 3. Türkiye'de Yıllara Göre Toplam Üniversite Sayıları (1933-2011) Tablo 3 de YÖK Başkanlarının görev dönemlerinde kurulan üniversiteler ve sayıları gösterilmiştir. YÖK kurulmadan önce Türkiye de kurulan toplam üniversite sayısı 19 dur. YÖK ün kurulmasından sonra Prof. Dr. İhsan Doğramacı döneminde 34, Prof. Dr. Mehmet Sağlam döneminde 3, Prof. Dr. Kemal Gürüz döneminde 21, Prof. Dr. Erdoğan Teziç döneminde 38 ve halen görevde olan Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan döneminde 50 üniversite kurulmuştur. Ayrıca Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Prof. Dr. Mehmet Sağlam ve Prof. Dr. Erdoğan Teziç dönemlerinde kurulan devlet üniversitesi sayısının kurulan vakıf üniversitesi sayısından oldukça yüksek olduğu görülürken; Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan döneminde ise kurulan vakıf üniversite sayısının kurulan devlet üniversitesi sayısından yüksek olduğu görülmektedir. Öte yandan sekiz yıl süren Prof. Dr. Kemal Gürüz döneminde hiç devlet üniversitesi kurulmamıştır.

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 11 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Tablo 4 de üniversite sayılarına göre illerin sıralaması verilmiştir. Türkiye de 2008 yılı itibariyle üniversite kurulmayan il bulunmamaktadır. Fakat 81 ilin sadece 15 inde birden fazla üniversite bulunmaktadır ve bu 15 ilde bulunan toplam üniversite sayısı 99 dur. Bir başka ifadeyle ülkemizdeki toplam 165 üniversitenin %60 ı Tablo 4 de gösterilen 15 ilimizde bulunurken; %40 ı diğer illerimizdedir. Ayrıca İstanbul, Ankara ve İzmir de bulunan üniversitelerin toplam sayısı 67 dir ve bu üç ilimizdeki üniversite sayısı Türkiye deki üniversitelerin yaklaşık %40 ını oluşturmaktadır.

12 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 3.Yükseköğretime Dair Sayısal Göstergeler 3.1. Yükseköğretim Kurumlarının Sayısı Türkiye de 2011 yılı itibariyle 103 devlet üniversitesi, 62 vakıf üniversitesi, 7 vakıf meslek yüksekokulu ve 10 diğer eğitim kurumu olmak üzere toplam 182 yükseköğretim kurumu bulunmaktadır (Tablo 5). 3.2. Yükseköğretim Öğrencilerinin Sayısı Türkiye de 1930-1931 ders yılında İstanbul Darülfünununun (İstanbul Üniversitesi) 2.167 öğrencisi vardı ve 1942-1943 yılında yükseköğretim öğrenci sayısı 11.000 e yükselmişti. 1984-2010 yılları arasındaki yükseköğretim öğrenci sayılarındaki değişim, Şekil 4 de gösterilmiştir. 1984-2010 yılları arasında toplam yükseköğretim öğrenci sayısında sürekli bir artış görülmektedir. 1984 yılında 322.320 olan toplam yükseköğretim öğrenci sayısı 2010 yılı itibariyle 3.529.334 e ulaşmıştır. 1984 yılındaki 322.320 öğrencinin 40.617 si açıköğretim programlarına, 281.703 ü ise yüz yüze eğitim programlarına kayıtlıydı. 2010 yılında ise açıköğretim öğrencilerinin sayısı 1.557.217 iken yüz yüze eğitim öğrencilerinin sayısı 1.972.217 dir. 2002 yılı itibariyle açıköğretim öğrenci sayısında görülen artış 2008 yılından sonra daha da hızlanmıştır (Şekil 4). 2008 yılında 877.972 olan açıköğretim öğrenci sayısı 2010 yılı itibariyle yaklaşık %77 lik artışla 1.557.217 ye ulaşmıştır. Ayrıca Şekil 4 de yüz yüze eğitim programlarına kayıtlı öğrenci sayısında 1984-2010 yılları arasında sürekli bir artış görülürken; toplam yükseköğretim öğrenci sayısında 2008 yılından sonra hızlı bir artış görülmektedir. 2008 yılında 1.654.650 olan yüz yüze eğitim öğrencilerinin sayısı yaklaşık %19 luk artışla 2010 yılında 1.972.117 ye yükselirken, aynı dönemde toplam yükseköğretim öğrenci sayısında yaklaşık %39 luk bir artış olmuştur. Kaynak: İlhan Tekeli: Tarihsel Bağlamı İçinde Türkiye de Yükseköğretimin ve YÖK ün Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2010, s.169.

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 13 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Şekil 4. Türkiye de Yükseköğretim Öğrenci Sayısındaki Değişim (1984-2010) Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri, 1984-2010. Tablo 6 da 2009-2010 öğretim yılı itibariyle yükseköğretim öğrenci sayısının (açıköğretim öğrencileri hariç) yükseköğretim kurumlarına göre dağılımı gösterilmiştir. Bu durumda yükseköğretim öğrencilerinin yaklaşık %89 u devlet üniversitelerinde; %9 u vakıf üniversitelerinde öğrenim görmektedir. Fakat açıköğretim öğrencileri hesaplamaya dahil edilirse yükseköğretim öğrencilerinin yaklaşık %94 ünün devlet üniversitelerine ve %5 inin vakıf üniversitelerine kayıtlı oldukları görülmektedir (Tablo 7). Tablo 8 de yükseköğretim öğrencilerinin öğretim ve program türlerine göre dağılımları verilmiştir. 2010 yılında açıköğretim ve yüz yüze eğitim öğrencilerinin toplam yükseköğretim öğrenci sayısı içindeki paylarının sırasıyla %44 ve %56 olduğu görülmektedir.

14 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi Tablo 8. Türkiye'de 2009-2010 Yükseköğretim Öğrenci Sayısının Eğitim ve Program Türlerine Göre Dağılımı 2010 yılında önlisans ve lisans öğrencilerinin toplam yükseköğretim öğrenci sayısı (açıköğretim öğrencileri dahil) içindeki payları sırasıyla yaklaşık %29,54 ve %64,61 dir (Tablo 9). Açıköğretim öğrencileri dahil edilmediği zamanda önlisans öğrencilerinin toplam yükseköğretim öğrenci sayısı içindeki payı %31,09 ve lisans öğrencilerinin toplam yükseköğretim öğrenci sayısı içindeki payı %58,43 dür (Tablo 10). Bir başka ifadeyle açıköğretim öğrencileri dahil edilsin ya da edilmesin Türkiye de 2010 yılı itibariyle önlisans öğrencileri yükseköğretim öğrencilerinin yaklaşık %30 unu oluştururken; lisans öğrencileri yükseköğretim öğrencilerinin yaklaşık %60 ını oluşturmaktadır. 3.3. Yükseköğretim Öğretim Elemanlarının Sayısı Türkiye de 1930-1931 ders yılında İstanbul Darülfünununun (İstanbul Üniversitesi) 240 olan toplam öğretim elemanı sayısı 1942-1943 yılında 1.243 e yükselmişti. Şekil 5 de 1984 ve 2010 yılları arasında Türkiye de yükseköğretim öğretim elemanlarının ve öğretim üyelerinin sayılarında görülen değişiklikler gösterilmiştir. 2 Kaynak: İlhan Tekeli: Tarihsel Bağlamı İçinde Türkiye de Yükseköğretimin ve YÖK ün Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2010, s.169. 2

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 15 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Hem öğretim elemanı sayısında hem de öğretim üyesi sayısında 1984 den günümüze sürekli bir artış gözlenmektedir. 1984 yılında 20.333 olan toplam öğretim elemanı sayısı 2010 yılında 105.427 ye ulaşmıştır. Ayrıca 1984 yılında 6.826 olan toplam öğretim üyesi sayısı da 2010 yılı itibariyle 42.181 e yükselmiştir. Öğretim elemanı sayısında özellikle 2007 yılından itibaren hızlı bir yükseliş görülmektedir. 2007 yılında 89.329 olan öğretim elemanı sayısı önce 2008 yılında 98.766 ya, 2010 yılı itibariyle de 105.427 ye yükselmiştir. Bir başka ifadeyle öğretim elemanı sayısında 2007-2008 yılları arasında yaklaşık %10 luk bir artış olurken; 2007-2010 yılları arasındaki yükseliş yaklaşık %18 düzeyindedir. 2007 yılında 34.767 olan öğretim üyesi sayısı da 2010 yılında yaklaşık %21 lik artış göstererek 42.181 e ulaşmıştır. Şekil 5. Türkiye'de Yükseköğretimde Öğretim Elemanı Sayısındaki Değişim (1984-2010) Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri, 1984-2010. Tablo 11 de 2009-2010 öğretim yılında öğretim elemanlarının yükseköğretim kurumları içindeki dağılımları gösterilmiştir. Öğretim elamanlarının yaklaşık %87 sinin devlet üniversitelerinde, %10,5 ininde vakıf üniversitelerinde çalıştıkları görülmektedir. Tablo 11. 2009-2010 Öğretim Yılında Öğretim Elemanlarının Akademik Görevlerine Göre Sayıları Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri, 2010. Tablo 12 de 2010 yılında öğretim elemanlarının akademik görevlerine göre dağılımları verilmiştir.

16 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi Öğretim elemanlarının %13,82 sini profesörler, %7,42 sini doçentler, %18,76 sını yardımcı doçentler, %15,59 unu öğretim görevlileri, %7,41 ini okutmanlar, %2,97 sini uzmanlar, %33,94 ünü araştırma görevlileri oluşturmaktadır. Bir başka ifadeyle Türkiye de 2010 yılı itibariyle öğretim üyelerinin toplam öğretim elemanı sayısı içindeki payı %40 dır. Tablo 12. 2009-2010 Öğretim Yılında Öğretim Elemanlarının Akademik Görevlerine Göre Dağılımı 3.4. Yükseköğretimde Öğretim Elemanı Başına Düşen Öğrenci Sayısı Şekil 6 da 1984-2010 yılları arasında yükseköğretimde öğretim elemanı ve öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısındaki değişim gösterilmektedir. 1984 ve 2010 yılları arasında öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 13-19 öğrenci düzeyindedir. 1984 yılında öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 13,85 iken 2010 yılında 18,71 dir. Türkiye de öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 2008 OECD ülkeleri ortalamasına (15,8) göre yüksektir (OECD, 2010). 1984-2010 döneminde öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısının gelişmemesinin başlıca nedeni, yükseköğretimde öğrenci sayısında görülen artışın öğretim elemanı sayısında görülen artıştan daha hızlı olmasıdır. Bir başka ifadeyle; 1984-2010 yılları arasında öğrenci sayısı yaklaşık %600 artarken öğretim elemanlarının sayısı yaklaşık %420 artmıştır. Öte yandan 1984-2010 döneminde öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 41-50 öğrenci düzeyindedir. 1984 ve 2010 yıllarında öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı sırasıyla 41,26 ve 46,75 dir.

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 17 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Şekil 6. Türkiye'de Öğretim Üyesi ve Öğretim Elemanı Başına Düşen Öğrenci Sayısı (1984-2010) Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri, 1984-2010. 3.5. İllere Göre Yükseköğretim İstatistikleri Tablo 13 ve 14 de başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere diğer illere ait bazı yükseköğretim verileri gösterilmektedir. Türkiye deki toplam 165 üniversitenin %25,45 i İstanbul da, %9,7 si Ankara da ve %5,45 i İzmir de bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle Türkiye de üniversitelerin %40,6 sı üç büyük ilimizde kurulmuştur. Benzer şekilde bu üç büyük ilimizde yükseköğretim öğrencilerinin %33,02 si ve öğretim elemanlarının %44,8 i bulunmaktadır. İstanbul daki üniversite, nüfus, öğrenci ve öğretim elemanı sayısının diğer illerden fazla olmasına rağmen, yükseköğretim brüt okullaşma oranı (%29,59) Türkiye yükseköğretim brüt okullaşma oranının (%30,84) altındadır. Öte yandan Ankara daki yükseköğretim brüt okullaşma oranının (%48,21) diğer illerin yükseköğretim brüt okullaşma oranlarından oldukça yüksek olduğu görülmektedir.

18 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 3.6. Yükseköğretimde Okullaşma Oranı Şekil 7 de 1980 ve 2008 yıllarında Türkiye ve bazı ülkelerin yükseköğretim brüt okullaşma oranları verilmiştir. Türkiye de 1980 yılında yaklaşık %6 olan yükseköğretim brüt okullaşma oranı 2008 yılında yaklaşık %38 e yükselmiştir. Bu önemli artışa rağmen, ülkemiz yükseköğretim brüt okullaşma oranı birçok ülkenin çok gerisindedir. Türkiye de 1999-2010 dönemine ait yükseköğretim brüt okullaşma oranları Şekil 8 de gösterilmiştir. Brüt okullaşma oranı ilgili öğrenim türündeki tüm öğrencilerin, ait olduğu öğrenim türündeki teorik yaş grubunda bulunan toplam nüfusa bölünmesi ile elde edilmektedir. Türkiye de yükseköğretim brüt okullaşma oranlarında 2007-2008 eğitim-öğretim yılından sonra büyük bir artış olmuştur. Türkiye de 2007-2008 öğretim yılında %38,19 olan yükseköğretim brüt okullaşma oranı, 2009-2010 öğretim yılı itibariyle %15,24 lük artışla %53,43 lük orana ulaşmıştır. Türkiye de son yıllarda görülen yükseköğretim okullaşma oranlarındaki bu hızlı artış, YÖK ün yükseköğretime erişimini artırmak amacıyla son yıllarda attığı iki 3 önemli adımla açıklanabilir. Bunlardan ilki; 2006 yılından itibaren toplam 88 yeni üniversitenin kurulmasıdır. Böylece, ülkemizde üniversiteler bütün illerimize yaygınlaştırılmıştır. YÖK ün Türkiye de yükseköğretime erişimin artırılmasına yönelik attığı ikinci önemli adım, yüz yüze eğitim yükseköğretim kontenjanlarını artırmasıdır. 2009 yılında yüz yüze eğitim yükseköğretim kontenjanları %27,2 oranında artarken 2010 yılında %18,4 lük bir artış görülmüştür. Kontenjanlardaki artışa paralel olarak, yükseköğretim toplam öğrenci sayısında 2009 yılında %15,5 ve 2010 yılında da %20,7 oranında artış olmuştur. 3 DPT, 2011 Yılı Programı.

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 19 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Şekil 7. 1980 ve 2008 Yıllarında Ülkelere Göre Yükseköğretim Brüt Okullaşma Oranları Kaynak: Worldbank/Education Statistics Şekil 8. Türkiye'de Yıllara Göre Yükseköğretim Brüt Okullaşma Oranları (1999-2010) Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri, TÜİK Nüfus İstatistikleri, MEB Milli Eğitim İstatistikleri (*) Üniversitelere ve diğer eğitim kurumlarına kayıtlı tüm lisans ve önlisans öğrencileri hesaplamaya dahil edilirken lisansüstü öğrenciler hesaplamaya dahil edilmemiştir. (**) Hesaplamalar 18-22 teorik yaş grubu kullanılarak yapılmıştır. Öte yandan Türkiye de 2010 yılında ulaşılan 3.529.334 toplam yükseköğretim öğrenci sayısının %44,1 ni (1.557.217) açıköğretim öğrencileri oluşturmaktadır. Bu yüksek orandaki açıköğretim öğrenci sayısından dolayı, Türkiye de 2010 yılında ulaşılan %53,43 lük yükseköğretim brüt okullaşma oranının %25,04 lük kısmını açıköğretimin oluşturulduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla 2010 yılı itibariyle Türkiye de yüz yüze yükseköğretim eğitiminde ulaşılan yükseköğretim brüt okullaşma oranı %28,39 dur (Tablo 15). Türkiye de 2010 yılında yükseköğretimde lisans düzeyinde brüt okullaşma oranı %36,67 (%18,14 ü açıköğretim ve %18,53 ü yüz yüze eğitim) iken, önlisans düzeyinde brüt okullaşma oranı %16,76 dır (%9,86 sı yüz yüze eğitim ve %6,9 u açıköğretim) (Tablo 16).

20 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 3.7. Yükseköğretimde Önlisans ve Lisans Programlarıyla İlgili Veriler 2011 yılında önlisans programlarına ayrılan kontenjanların merkezi yerleştirme sonucunda %75 ine yerleştirme yapılmıştır (Tablo 17). Lisans programlarında ise kontenjanların %94 üne yerleştirme yapıldığı görülmektedir (Tablo 18). *KKTC Üniversitelerinin ve Diğer Ülkelerdeki Üniversitelerin lisans programları ile Açıköğretim lisans programları dahil edilmemiştir. Kaynak: 2010 ÖSYS Yükseköğretim Programlarının Merkezi Yerleştirmedeki En Küçük ve En Büyük Puanları Kitabı 2011 yılında Türkiye de 198 farklı önlisans program türü bulunurken, önlisans programlarının toplam sayısı 6.013 dür. Ayrıca 324 farklı lisans programı türü ve toplamda 4.977 lisans programı vardır. Böylelikle ülkemiz yükseköğretiminde toplamda 522 farklı program türü varken toplam program sayısı 10.990 dır (Tablo 19).

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 21 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 3.8. Yükseköğretimde Yayın Sayıları Türkiye de 2000 yılında 6.980 olan uluslararası atıf endekslerince taranan bilimsel dergilerde yayınlanan makale sayısı 2010 yılı itibariyle 27.633 e yükselmiştir (Şekil 9). 2000-2010 yılları arasında görülen sürekli artışa rağmen Türkiye 2010 yılı itibariyle uluslararası atıf endekslerince taranan bilimsel dergilerde yayınlanan makale sayısı bakımından halen pek çok gelişmiş ülkenin gerisindedir (Şekil 10). Şekil 9. Uluslararası Atıf Endekslerince Taranan Bilimsel Dergilerde Yayınlanan Makale Sayıları (2000-2010) Kaynak: Ulakbim, ISI-Web of Science (Güncelleme: 07/05/2011). Not: Yayın yılı esas alınmakta ve tüm doküman tiplerini kapsamaktadır. Şekil 10. 2010 Yılında Ülkelerin Uluslararası Atıf Endekslerince Taranan Bilimsel Dergilerde Yayınlanan Makale Sayıları, Kaynak: Ulakbim, ISI-Web of Science (Güncelleme: 07/05/2011). Not: Yayın yılı esas alınmakta ve tüm doküman tiplerini kapsamaktadır. 1983 yılında uluslararası atıf endekslerince taranan dergilerde yer alan Türkiye adresli yayınların sayıları itibariyle Türkiye, dünyada 45 inci sırada yer alırken, 2010 yılı itibariyle 18 inci sıraya yükselmiştir (Şekil 11). 2001-2010 yılları arasında genel olarak hem öğretim elemanı hem de öğretim üyesi başına düşen yayın sayılarında artış görülmektedir (Şekil 12). Özellikle 2001-2004 dönemindeki hızlı artış dikkat çekicidir. 2001 yılında 0,12 olan öğretim elemanı başına düşen yayın sayısı 2009 yılında 0,27 ye yükselmiş fakat 2010 yılı itibariyle 0,26 ya düşmüştür. Benzer şekilde öğretim üyesi başına düşen yayın sayısı 2001 yılında 0,34 iken 2009 yılında 0,70 e yükselmiş ama 2010 yılında 0,66 ya gerilemiştir.

22 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi Şekil 11. Uluslararası Atıf Endekslerince Taranan Dergilerde Yer Alan Türkiye Adresli Yayınların Sayısı İtibariyle Türkiye'nin Dünya Sıralamasındaki Yeri, Kaynak: TÜBİTAK Şekil 12. Türkiye'de Yıllara Göre Öğretim Üyesi ve Öğretim Elemanı Başına Düşen Yayın Sayısı (2001-2010) Kaynak: ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri, 2010 ve ISI-Webof Science (Güncelleme: 07/05/2011). 4. SONUÇ Bu çalışmada Türk yükseköğretimine dair sayısal veriler gösterilmeye çalışılmıştır. Türkiye de 2011 yılı itibariyle 103 devlet ve 62 vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 165 üniversite bulunmaktadır. Özellikle 2006 yılından günümüze 88 yeni üniversite kurulmuş ve 2008 yılı itibariyle üniversiteler bütün illere yaygınlaştırılmıştır. YÖK Başkanlık görevine 11.12.2007 tarihinde başlayan Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan döneminde 32 si vakıf olmak üzere toplam 50 yeni üniversite kurulduğu görülmektedir. Bu yüzden Türkiye de 2008 yılından itibaren üniversite sayısındaki artışa paralel olarak hem yükseköğretim öğrenci sayısında ve öğretim elemanı sayısında, hem de yükseköğretim okullaşma oranında hızlı bir artış olmuştur. 2008 yılında 2.532.622 olan yükseköğretim öğrenci sayısı, 2010 yılında 3.529.334 e ve 2008 yılında 98.766 olan öğretim elemanı sayısı 2010 yılında 105.427 ye ulaşmıştır. Bu artışlara paralel olarak yükseköğretim okullaşma oranı da 2008 yılında %38,19 iken 2010 yılında %53,43 e yükselmiştir. Yalnız yükseköğretim öğrencilerinin yaklaşık %44 ünü oluşturan açıköğretim öğrencilerinin, yükseköğretim okullaşma oranının %25,04 oluşturduğu da unutulmamalıdır. Ayrıca üniversite, öğrenci ve öğretim elemanı sayılarındaki artışa rağmen, öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısında fazla bir düzelme görülmemektedir.

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 23 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 İstanbul diğer illerimizden çok daha fazla üniversite, öğrenci ve öğretim elamanına sahip olmasına rağmen; yükseköğretim okullaşma oranı bakımından çoğu ilimizin gerisindedir. Ankara ise yükseköğretim okullaşma oranı en yüksek ilimizdir. 2011 yılı itibariyle Türkiye de 198 farklı önlisans program türü ve 324 farklı lisans programı türü mevcuttur. Toplam program sayısı ise 10.990 dır. Merkezi yerleştirme sonuçlarına göre önlisans programlarının kontenjanlarının %25 oranında boş kaldığı görülmektedir. Son olarak Türkiye de yükseköğretim yayın sayıları 2000 yılından itibaren sürekli artış gösterirken, öğretim elemanı başına düşen yayın sayıları da genel olarak yükselmektedir. KAYNAKLAR Ataünal, Aydoğan (1993), Cumhuriyet Döneminde Yükseköğretimdeki Geliş meler, MEB, Yükseköğretim Genel Müdürlüğü. Dölen, Emre (2009), Türkiye Üniversite Tarihi, 5 cilt, İstanbul Bilgi Üniver sitesi Yayınları. Editörler: Aras, Namık Kemal; Dölen, Emre (2007); Türkiye de Üniversite An layışının Gelişimi I (1861-!961), Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları. Editörler: Çelik, Tarık; Tekeli, İlhan; Kemal (2009); Türkiye de Üniversite Anlayışının Gelişimi II (1961-2007), Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları. DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) (2011). 2011 Yılı Programı. Ankara. İhsanoğlu, Ekmeleddin (2010); Darülfünun, IRCICA Yayınları. MEB (Milli Eğitim Bakanlığı). Milli Eğitim İstatistikleri: Yaygın Eğitim 2009-2010. Ankara. OECD (2010). Education at a Glance 2009: OECD Indicators. Paris. ÖSYM (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi). (Farklı yıllar). Yükseköğretim İstatistikleri. Ankara. ÖSYM (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi). (2010). 2010 ÖSYS Yükseköğretim Programlarının Merkezi Yerleştirmedeki En Küçük ve En Büyük Puanları Kitabı, Ankara. Tekeli, İlhan (2010). Tarihsel Bağlamı İçinde Türkiye de Yükseköğretimin ve YÖK ün Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları. TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu). Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik İstatistikleri, Ankara. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) (2009). Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Veri Tabanı, Ankara. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu). Nüfus İstatistikleri, Ankara. Ulakbim (Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi). ISI-Web of Science, Ankara. World Bank (2011). Education Statistics.

24 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi Mahmut ÖZER m.ozer@karaelmas.edu.tr mahmutozer2002@yahoo.com Ülkelerin ekonomik gelişiminde yetişmiş insan gücü önemli bir rol oynamaktadır. Eğitim düzeyi arttıkça, hem istihdam edilebilirliğin hem de gelirin arttığı da ulusal ve uluslar arası verilerle desteklenmektedir. Dahası mezunlara sağladığı avantajlar dolayısıyla, yükseköğretime toplumsal bir talep söz konusudur. Bu talep, hem ülkemizde hem de dünyada gittikçe artmaktadır. Ülkeler yükseköğretim sistemlerini artan talebi karşılamak üzere genişletmeye, çeşitlendirmeye ve yeniden yapılandırmaya çalışmaktadır. Yükseköğretimde okullaşma oranları bu talebin ne oranda karşılandığı ile ilgili bilgi vermektedir. Yükseköğretimde okullaşma oranlarını %70 ve üzerine çıkartmış olan gelişmiş ülkeler artık hayat boyu öğrenme stratejileri ile yükseköğretim çağ nüfusu dışında kalan 25 yaş üstü nüfusun da yükseköğretime katılımını sağlamaya çalışmaktadır. Ülkemizde yükseköğretimde okullaşma oranının 2010 yılında açıköğretim dâhil edildiğinde %67, ancak sadece örgün yükseköğretim göz önüne alındığında ise %35,6 olduğu görülmektedir. Ülkemizde genç nüfusun fazla olması ve yükseköğretim arzının yıllarca düşük tutulması sonucunda, yükseköğretimde okullaşma oranları hâlâ düşüktür. Ülkemiz yükseköğretim talebine cevap vermek ve yükseköğretimde okullaşma oranını artırmak için bir yandan mevcut üniversitelerin kontenjanlarında artışa giderken diğer yandan da üniversite sayısını artırmaya çalışmaktadır. Bu çerçevede son yıllarda kurulan devlet ve vakıf üniversite sayısındaki ciddi artış oldukça önemlidir. Şu anda ülkemizde 62 ü vakıf ve 102 si devlet olmak üzere toplam 164 üniversite bulunmaktadır. Ülkemizin büyüyen ve güçlenen ekonomisi ve artan yükseköğretim talebi göz önüne alındığında bu yaklaşım, mevcut durum ve uzun vadeli projeksiyonla tutarlı bir yükseköğretim politikasına işaret etmektedir. Ancak, söz konusu yükseköğretim politikasının özellikle yeni kurulan üniversitelerin fiziksel altyapı eksikliğinin ötesinde en önemli zayıf noktasını yükseköğretimdeki bu büyümeyle orantılı öğretim üyesi arzında büyüme olmaması oluşturmaktadır. Yükseköğretimde istikrarlı bir büyümenin olması, önemli oranda öğretim üyesi arz ve talebinde bir denge olmasına bağlıdır. Mevcut durumda bu arz-talep ilişkisinin karşılanmadığı aşikârdır. Bu olumsuz durum birbiriyle bağlantılı iki önemli sonuca yol açmaktadır: Birincisi, yükseköğretimde öğretim üyesi mobilizasyonu artmıştır; dolayısıyla öğretim üyelerine talep çok olunca öğretim üyelerinin bir üniversitede kalış süreleri azalmaktadır.

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 25 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 İkincisi, üniversiteler artık hem mevcut öğretim üyelerini tutmak hem de öğretim üye sayısını artırmak için çaba sarf etmek zorundadır. Sonuç olarak yükseköğretim piyasası öğretim üyesi açısından avantajlı bir duruma gelmiştir. Ülkemizin büyüyen yükseköğretimine yeterli öğretim üyesi arzını sağlayabilmek bir taraftan öğretim üyelerinin il ve/veya bölge bazlı normal dağılımıyla diğer taraftan da doktora mezun sayısının artırılmasıyla ilişkilidir. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Sayın Yusuf Ziya Özcan Türk yükseköğretimindeki en ciddi sorunlardan bir tanesinin, öğretim üyelerinin yurt sathında dağılışındaki düzensizlik olduğunu, bu bağlamda toplam öğretim üyelerinin %47,6 sının üç büyük şehirde görev yaptığını belirtmektedir. Öğretim üyelerinin büyük oranda büyük şehirlerde bulunmasına paralel ve aynı zamanda bu duruma pozitif geri besleme sağlayan bir faktör de doktoradan yeni mezun olanların da yine büyük şehirlere yönelmek istemesidir. Bu durum öğretim üyesi arz-talep ilişkisinin karşılanmasında kısır bir döngü oluşturmaktadır. Doktora programlarının hem nicel hem de nitel durumu, yükseköğretimimizdeki büyümenin uzun vadedeki başarısını belirleyecek kilit noktalardan birisini oluşturmaktadır. Son on yıla ait doktora öğrenci verilerine (Tablo 1) bakıldığında doktora programlarına yeni kayıt yaptıran, okuyan ve mezun sayılarında giderek önemli artışların olduğu görülmektedir. 2000-2001 öğretim yılı ile 2009-2010 öğretim yılları verileri karşılaştırıldığında her üç parametrede de yaklaşık %200 lük artış olduğu görülmektedir. 2000-2001 öğretim yılında doktora programlarından mezun sayısı 1985 iken bu sayı 2008-2009 öğretim yılında 4253 olmuştur. Tablo 1. Doktora Programlarına Yeni Kayıt Yaptıran, Okuyan ve Mezun Öğrenci Sayıları (2000-1010) Öğretim Yılı Yeni Kayıt (YK) Toplam (T) Mezun (M) T/M 2009-2010 10843 44768?? 2008-2009 7719 35946 4253 10,53 2007-2008 7812 35070 3754 9,58 2006-2007 7065 33834 3357 10,45 2005-2006 8448 32575 2594 13,04 2004-2005 6745 27393 2838 11,48 2003-2004 6383 24891 2680 10,22 2002-2003 5491 23228 2815 8,84 2001-2002 4774 22565 2472 9,40 2000-2001 4844 21789 1985 11,37 Kaynak: ÖSYM verilerinden derlenmiştir.

26 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından 2006 yılında yayınlanan Türkiye de Doktora Eğitiminin Durumu Üzerine Görüşler başlıklı raporda, 2004-2005 yılına ait veriler kullanılarak doktora programlarına kayıtlı öğrenci sayısı ile mezun olan öğrenci sayısı arasındaki yaklaşık faktör onluk düzeydeki bir farka işaret edilmekte ve bu farkın doktora eğitim süresinin öngörülenin ötesinde uzamasından kaynaklandığı belirtilmektedir. Doktora tez sürelerinin çok uzamasındaki en önemli etmen olarak da, doktora öğrencilerinin araştırma yürütmelerine yetecek düzeyde lisansüstü eğitim verilmemesi gösterilmektedir. Bu durum, öğrencinin daha önce tamamlaması gereken bilgi ve becerileri tez aşamasında öğrenmesini zorunlu kılmakta, dolayısıyla hem doktora süresi uzamakta hem de doktora niteliği bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Son on yıla ait veriler kullanıldığında söz konusu yaklaşık on faktörünün her yıl korunduğu görülmektedir (Tablo 1). Bu da doktora programlarındaki öğrenci verilerinde yıllara göre nicel iyileşmelere rağmen bu sorunun devam ettiğini göstermektedir. Doktora eğitimi ile ilgili bir başka önemli parametre de yılda öğretim üyesi başına düşen doktora mezun sayısıdır. Son on yıla ait verilere bakıldığında yılda yaklaşık 9-13 öğretim üyesi başına bir doktora eğitiminin tamamlanabildiği görülmektedir (Tablo 2). Bu oranın son yıllarda azalma eğilimde olduğu da görülmektedir. Son on yılda öğretim üyesi sayısı her yıl artmaktadır. Öğretim üyelerinin yaklaşık %47 sini yardımcı doçentler oluşturmaktadır. Yıllara göre bu oranın büyük oranda değişmediği de görülmektedir. Türk yükseköğretimdeki muazzam büyümenin sürdürülebilmesi için, bir taraftan öğretim üyesi arzı bağlamında doktora mezun sayısındaki artışı korumaya dönük desteklerin ve teşviklerin sürdürülmesi gerekmektedir. Özellikle doktora programlarına kayıtlı öğrencilerin sorunları araştırılmalı ve doktora mezun sayısının artırılması konusunda bir takım düzenlemelere gidilmelidir. Tablo 2 Öğretim Üyesi, Doktora Programlarından Mezun Öğrenci Sayıları (2000-1010) Öğretim Yılı Öğretim Üyesi Sayısı (ÖÜ) Mezun sayısı (M) ÖÜ/M 2009-2010 42181?? 2008-2009 39560 4253 9 2007-2008 38435 3754 10 2006-2007 34767 3357 10 2005-2006 32739 2594 13 2004-2005 31298 2838 11 2003-2004 29717 2680 11 2002-2003 28209 2815 10 2001-2002 26525 2472 11 2000-2001 24640 1985 13 Kaynak: ÖSYM verilerinden derlenmiştir.

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 27 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bekir S. GÜR bekir@karabuk.edu.tr Tarih Vakfı Yurt Yayınları tarafından İlhan Tekeli nin toplu eserlerinin 14. kitabı olarak yayınlanan Tarihsel Bağlamı İçinde Türkiye de Yükseköğretimin ve YÖK ün Tarihi adlı eser, Tekeli nin yükseköğretim tarihine dair farklı zamanlarda yazdığı ve muhtelif yerlerde yayınlanmış metinlerinin bir araya getirilmesinden oluşmaktadır (Tekeli, 2010). Kitap, söz konusu metinleri toplu bir şekilde sunarak, bu konular üzerine çalışan araştırmacılara büyük bir kolaylık sağlamaktadır. Kitaptaki metinler iki kısma ayrılabilir. Altı makaleden oluşan birinci kısımda, klasik Osmanlı, Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet döneminde eğitimin ve yükseköğretimin örgütlenmesindeki değişimler ile 1933 üniversite reformu ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) yasası ele alınıyor. Bu metinler içerisinde yer alan Cumhuriyet Öncesinde Üniversite Kavramının Ortaya Çıkışı ve Gerçekleşmesinde Alınan Yol başlıklı çalışma, daha önce Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından yayınlanan Türkiye de Üniversite Anlayışının Gelişimi başlıklı çalışmanın birinci cildinde yer almıştı (Tekeli, 2007). Kitabın ikinci kısmı, üniversitelerin Yükseköğretim Kurulu (YÖK) sonrası gelişiminin ele alındığı Türkiye de Üniversitelerin YÖK Sonrasındaki Gelişme Öyküsü (1981 2007) başlıklı oldukça uzun ve kapsamlı bir makaledir (Tekeli, 2010, ss. 193-387). Bu makale, daha önce, TÜBA nın yukarda bahsedilen çalışmasının ikinci cildinde yayınlanmıştı (Tekeli, 2009). Söz konusu metinlerin bir kısmı 1980 öncesi yazılmıştır. Metinlerden anlaşıldığı üzere, Tekeli, geçen 30 yıl boyunca yükseköğretim üzerine yazmayı sürdürmüştür. Bunun nedenini kendisi şöyle açıklar: Ya üniversite içinde daha iyi bir öğretimi gerçekleştirmek ya da üniversitelere yapılan siyasi müdahalelere karşı mücadele edebilmek için çok sayıda yazı yazdım. (s. 1). Hem kendi alanı şehir ve bölge planlama eğitiminin nasıl olması gerektiği, hem de yükseköğretimin nasıl olması gerektiği üzerine eğilen Tekeli, bu konularda derinleşmek için yükseköğretimin tarihini de incelemiş, konuya ilişkin metinleri bu kitapta bir araya getirilmiştir. Kitapta, 48 sayfalık kapsamlı bir önsöz de var. Tekeli bu metinde, 1960 lı yıllardan itibaren öğrenci olayları, ODTÜ yönetimine ilişkin tartışmalar, darbelerin üniversitelere etkisi ve YÖK ün kurulması gibi yükseköğretim alanında yaşananları, kendisinin tecrübelerini merkeze alarak anlatmaktadır.

28 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi Tekeli nin yükseköğretime dair yazılarını önemli kılan husus; bu yazıların, tarihsel olayları aktarmaktan ziyade, yükseköğretimin ne olduğu, nasıl bir işlev gördüğü ve üniversite kavramının nasıl geliştiğine dair analizler içermesidir. Tekeli bunu yaparken, yükseköğretimi toplumsal değişim ile ilişkili olarak ele almaktadır. Dolayısıyla, eğitim örgütlenmesindeki değişimler ile toplum ve devlet yapısındaki dönüşümler arasındaki ilişkiler araştırılmaktadır. Metinler farklı zamanlarda yazıldığından bolca tekrar söz konusu olmasına rağmen, her metinde yükseköğretime ilişkin farklı bir soru merkeze alınmıştır. Darülfünun ve Üniversite Tarihi Tekeli, Fatih dönemi dışında, medreselerin bilimle uğraşmadığını ve bilimle uğraşanların baskı altında kaldığını vurgular. Buna göre, Osmanlı da bilim alanında bir yenilenme ve sıçrama olabilmesinin, ancak medrese sistemi dışında mümkün olabildiğini belirtir (Tekeli, 2010, s. 63). Dolayısıyla, medrese dışında yeni ve laik eğitim ve bilim kanallarının oluşabilmesi için ise 19. yüzyılı beklemek gerekmiştir. Tekeli ye göre, modern bilim adına çaba gösterenler toplumun geleneksel kesiminin hışmına uğramıştır. Tekeli, Osmanlı da kurulan ilk modern okulların mühendishane olmasıyla ilgili de bazı tespitlerde bulunur: Mühendis kavramı, Batıda engineer sözcüğü ile ifade edilir. Genie kökünden gelir. Gerçekte Batıda mühendisler, imalat yapan artizanlar ın buluş yapanları arasından çıktığından bu genie kökünden türemiştir. Oysa bizde hendese yani geometri kökünden gelmektedir. Bu bir rastlantı değildir. Bu, bizdeki mühendisin üretimden kopuk gelişmesini göstermektedir. Gerçekte burada, topçuluk vb. işler için gerekli matematik öğretilmiştir. Ancak kelime neden riyaziye kökünden değil hendese den türetilmiştir? Örneğin Mehmet Ali Paşa, Mısır da bu işlevi görmek için kurduğu okula Ulumu Riyaziye mektepleri adını vermiştir. Bizde hendese kelimesinden türetilmesi, skolastiğin etkisini sürdürmesi olarak görülür. Batıda hendese skolastik dönemde hakimdir. Rönesansla riyaziyeye geçilmiştir. Nitekim Batı bilimini doğrudan alan Mehmet Ali Paşa, okullarına riyaziye kökünden gelen isimler vermiştir. Oysa geçiş halinde okullar kuran Osmanlılar hendese kökünü kullanmıştır. (s. 72) Tekeli, yükseköğretimin ve bilimin gelişmesiyle toplumsal yapı arasında ilişkiler kurmada mahir olduğu halde, yukarıdaki alıntıda görüldüğü üzere, yükseköğretimin tarihine ilişkin analizleri, zaman zaman, bütün toplumsal ve tarihsel bağlamı dışlar ve en mükemmel örneklerini skolâstik medreselerde gördüğümüz terimcilikle boğuşmaktan geri durmaz. Dahası, bu terimciliğin doğru çıkarımlara yol açtığı da söylenemez. Zira Osmanlıların geometri evi anlamına gelen mühendishane tabirini seçmeleri, basitçe, Batı dünyasındaki bilimin matematiksel karakterinin farkında olmaları ve geçmişe gitmek yerine Batı dan faydalanma yolunu seçmeleriyle ilgilidir (Fazlıoğlu, 2008).

Bilim ve Yükseköğretim Dergisi 29 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Tekeli nin bu terimciliği, mühendishane örneğiyle sınırlı değildir; darülfünun terimi için de geçerlidir. 1869 da Saffet Paşa nın Maarif Nazırlığı zamanında düzenlenen Maarif Nizamnamesinde üniversite kavramı, ilim değil de fen kelimesinden türetilerek, darülfünun olarak karşılanmıştır. Tekeli ye göre, böylece kurulmak istenen kurum, ilim evi değil, fen evidir; bu kelimenin seçilmesi, ilmiye sınıfının üniversiteye tepkisini azaltmak için yapılmıştır. İlim, medresenin tekelindedir. Üniversiteye bırakılan ise ancak toplumda ilme göre ikincil statüdeki fen olmaktadır (s. 80). Tekeli vardığı bu sonuç için herhangi bir referans veya gerekçelendirme vermemektedir. Başka bir sayfada aynı konu şöyle ifade edilmektedir: Darülfünun sözcüğüyle ulemanın kendisinin alanı saydığı bir bilgi alanının dışında kalan bir alan tanımlanarak onlardan gelebilecek tepkiler önlenmek istemiştir (s. 102). Tekeli bu son tespiti için Osman Nuri Ergin e 1 referans vermektedir. Aslında bu referans tuhaftır çünkü Ergin (1977) Türk Maarif Tarihi adlı eserinde, beşeri bilgilere fen, ilahi bilgilere ilim denildiğinden hareketle ilk açılan üniversiteye darulülûm denilmeyip darülfünun dendiğini ortaya atan Z. F. Fındıkoğlu nu açıkça eleştirir ve İlim le fen arasında İslâm âleminde böyle bir fark gözetildiğini ilk defa bu profesörden işitiyoruz (s. 549) diyerek tepki gösterir. Ergin (1977) şöyle bir açıklama yapar: Darülfünun tabirinden: Bütün ilimleri öğreten ve Arapların camia veyahut külliye ve Garplıların da yine o mânalara yakın olan Üniversitê mânasının çıkarılmak istenilmesi bizde ilim ve fen tabirlerinin iyi anlaşılmamış, hudutlarının doğru çizilmemiş olmasından ileri gelir. Bunun bazı bilgilere gelişi güzel ilim, bazılarına fen deyişimizden anladığımız gibi açtığımız mekteplerin bazısına Darülilim, Darülulûm, bazısına da Darülfünun demekliğimiz gösterir. (s. 547) Ergin (1977) darülfünun ile darülulûm terimleri arasında kesin bir ayrım yapılamayacağını şu örneklerle anlatır: Meselâ memleketimizde en yüksek tahsil müesseselerine biz Darülfünun demiş olduğumuz halde Mısır da buna darülulûm dediklerini görüyoruz. Hattâ bizde de 1839 da Tıbhane ile Cerrahhane Galatasaray da birleştirildiği sırada adına: Darululûmi hikemiyyei Osmaniye ve Mektebi Tıbbiyei adliyei şahâne denilmişti. Bununla beraber bizde mektebi fünuni nücum, mektebi fünuni maliye, mektebi fünuni mülkiye adları ile yüksek meslek ve ihtisas mektepleri de açılmıştır (s. 547). Özetle, Osmanlı nın ilim kelimesinden ziyade fen kelimesini, kuracağı kurumu tanımlamak için seçmesi, yeni kurumun Batı kaynaklı yeni bilimlerin eğitiminin yapılacağı bir kurum şeklinde düşünüldüğünü göstermektedir (İhsanoğlu, 1993, s. 521). Dolayısıyla, ulemadan gelebilecek tepkileri önlemek veya ilime göre ikinci statü vermekten ziyade, yeni bilimlerin öğretileceği yeni bir kurumu tanımlamak için darülfünun kelimesinin seçildiği söylenebilir. 1 Tekeli, Ergin referansını eksik vermektedir. Atıfta kitabın baskı yılı ve yayıncısı verilmemekte; sadece sayfa numarası verilmektedir ( 454-457 ). Atıf yapılan ilgili sayfalar, elimdeki kitaptaki Dâr-ül Fünûni Osmani başlıklı ilgili bölümün sayfa numaralarıyla (Ergin, 1977, ss. 545-563) uyuşmamaktadır.

30 Bilim ve Yükseköğretim Mayıs 11 Bilim ve Yükseköğretim Dergisi Tekeli nin darülfünun ile ulemayı karşı karşıya konumlandırmasının en tipik örneği, toplumsal yapı, yükseköğrenim düzeyinde eğitim yapacak böyle bir kuruma hazır olmadığı için, biraz da ilmiyenin baskısıyla (s. 80) Darülfünun-u Osmanî nin 1871 de kapatıldığını ifade etmesidir. Tekeli nin bu tespitleri hayli sorunludur. Çünkü bizatihi darülfünun fikri, 1845 yılında ulema, asker ve bürokratların katıldığı yedi kişilik bir komisyon olan Meclis-i Muvakkat ın çalışmaları neticesinde programa alınmıştır. Dahası, Meclis-i Muvakkat ın önerisiyle 1846 da kurulan Meclis-i Maârif-i Umûmiyye, darülfünun kurulması yolunda ilk adımı atmış ve hevesli herkese bütün ilim ve fenleri okutacak bir yer olarak tanımlanmıştır (İhsanoğlu, 1993, s. 522). Dahası, darülfünunda dersler Fransız modeline göre kurulmuş olmasına rağmen Felsefe ve Edebiyat şubesinde Arapça, Farsça, Fransızca, Yunanca ve Latince yer almış; Hukuk şubesinde İslam hukuku yanında Fransız medenî hukuku, Roma hukuku ve milletlerarası hukuk gibi dersler öngörülmüştür. Bütün bu dersler, İslam ve Batı yı telif etme ve modern Osmanlı kültür sentezini oluşturma gayretlerini gösterir (İhsanoğlu, 2010, s. 355). Ayrıca, 1869 da darülfünun yeniden açıldığında, Hoca Tahsin Efendi gibi medreseden yetişmiş ve Paris teki Osmanlı mektebinde ders vermiş biri bu kuruma müdür olarak atanacaktır ki; kendisinin geleneksellik ile çağdaşlık arasında uygun bir denge arayışı içinde olduğu bilinmektedir. Darülfünun-u Osmanî de Tahsin Efendi nin halefleri olan Kâzım ve Hilmi Efendiler de medreselidir. Ayrıca, 1900 senesinden itibaren bile Darülfünun da ders veren medreseli hocalar vardır (İhsanoğlu, 2010) Tekeli nin darülfünun ve ulemayı karşı karşıya koyması, yukarıda işaret edilen tarihsel verilerle karşılaştırıldığında oldukça sorunludur. Merhum Mehmet Ali Gökaçtı nın (2005) ifade ettiği üzere, Türkiye de modernleşmenin tarihi beraberinde bizzat kendisinin oluşturduğu efsanelerle birlikte yazıldı (s. 9). Bu efsanenin ileri sürdüğü tezlerden biri, modernleşme taraftarı olan ve nispeten sekülerleşmiş bürokratik kadrolar ile başını medrese kökenli ulemanın çektiği geleneksel sınıf arasındaki mücadeledir. Bu görüşe göre; modernleşme, bu bürokratik kadrolar tarafından yürütülmüş ve medrese kökenliler, modernleşme önünde bir engel olmuşlardır. Tekeli de, bu efsane ve uzantılarını tekrarlamaktadır. Tekeli nin ihmal ettiği nokta, modernleşmenin sadece bürokratik kadroların tekelinde olmayan, bütün eğitimli kesimleri içine alan genel bir süreç olduğudur (Gökaçtı, 2005) Tekeli nin eserinde kimi bilgi yanlışları da var. Tekeli, Darülfünun-u Osmanî nin, Cemalettin-i Efgani nin bir konferansında nübüvvet bir sanattır demesi üzerine, 1871 yılı ortalarında tamamen kapatıldığını ifade eder (s. 106).