Liman Ziyareti 44 Incoterms (Dış Ticarette Teslim Şekilleri) 48 Casus Telefon 52



Benzer belgeler
KÖRFEZ DENİZİNE KAVUŞUYOR...

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Iron Butt Reports - 09 July 2011

Hedef 1: KAPASİTE GELİŞTİRME

Denizlerimizi ve Kıyılarımızı Koruyalım

DENİZİN SİHİRLİ YÜZÜNÜ KEŞFEDEN PROJE

TÜRKİYE DE DENİZ STRATEJİSİ ÇERÇEVE DİREKTİFİ KONUSUNDA KAPASİTE GELİŞTİRME PROJESİ ( )

21-30 MART 2015 SİPADAN MALEZYA

Göl, gökyüzü ve deniz... Eşsiz bir huzur içindesiniz...

Tatil ve Yöre Rehberi

Eber Gölü (Bolvadin-Afyonkarahisar) (10-11 Mayıs 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı,

/elaresort /elaresort

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

Stillistanbul. Sabiha gökçen Hava Limanı. Neomarin AVM. Pendik Marina. Divan Otel. Modern istanbul un Kalbindeyiz

ÇANAKKALE KABATEPE! Batıklar Turu 4-6 EYLÜL 15

20 Mart Vızıltı. Mercanlar Sınıfından Merhaba;

V İ L L A L A R V E S U İ T L E R

Yeryüzündeki Cennet Maldivler

ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YURTDIġI GÖREV RAPORU. BOSNA-HERSEK ZĠYARETĠ GÖREV RAPORU 1. Konunun Evveliyatı

Alkan Yapı, 1981 yılından beri 2500 den fazla konut teslim etti. Farklı ihtiyaç ve beklentilere göre nitelikli projeler geliştiren Alkan Yapı,

Sakarya ili kültür ve turizm bakımından önemli bir potansiyele ve çeşitliliğe sahiptir. İlde Taraklı Evleri gibi

Alanın Gelişimi ile İlgili Kriterler

LİKYA TURU MAYIS 2015

Sayın Yetkili, 02 Aralık 2011

KOYLARIMIZ, MAVİ YOLCULUK VE DENİZ TURİZMİ NİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ

Bodrum aşığı yabancıların buluşması

Lobi ve Resepsiyon / Lobby & Reception

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

Yunanistan - Mikonos

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

22-27 EYLÜL 2014 FİNLANDİYA GEZİMİZ 22,09,2014 PAZARTESİ - BULUŞMA VE PISA SALI - ALVAR AALTO SAĞLIK VE SPOR FAKÜLTESİ

OTELİMİZDE ; RESTORAN, KONFERANS SALONU, ZİYAFET SALONU, OYUN SALONU VE OTOPARK BULUNMAKTADIR.

Datça da bir Yaz. Gün batımında Datça Limanı


COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA

5 YILDIZLI PAUL GAUGUIN İLE LOS ANGELES, TAHİTİ VE BORA BORA

BuNLarI BiLiYOr muyuz?

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Hırkatepe Köyü-Beypazarı (30 Kasım 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı

"Nereden başlasam, nasıl anlatsam..."

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Problem değil çözüm üretiyoruz. Problem değil çözüm üretiyoruz. GROUP

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Tur Danışmanımız: Ali Canip Olgunlu

Denize En Çok Mavi Yakışır

h e r ş e y z a m a n ı n d a

ODA +KAHVALTI GİRİŞ TARİHİ ÇIKIŞ TARİHİ ODA SAYISI 20

SAFFET EMRE TONGUÇ İLE KUZEY MACERASI - LAPONYA

Kuzey Irak'a harekat


BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU


Bulgaria-Turkey IPA Cross-Border Programme CCI Number 2007CB16IPO008

TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları...

ÖMER GÜNEY CHP MENEMEN BELEDİYE BAŞKAN A.ADAYI

T.C. MUĞLA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ Deniz ve Kıyı Tesisleri Şube Müdürlüğü

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Uluslararası Buluşma Türkiye Fotohaber, Sayfa 1

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

17. SAYI. kasım 2016 EXPO 2016 ANTALYA

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Motelimiz, 7 iki kişilik oda, 2 üç kişilik oda ve 3 bungalowdan oluşuyor. Bungalowlarda 2 yatak odası ve 4 yatak var.çocuklu Aileler için çok ideal

Özel gereksinimli çocuklar

Ö:1/ /02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ YENİ FOÇA ATIKSU ARITMA TESİSİ ATIKSU DEŞARJI DEĞERLENDİRME RAPORU

Hoş geldiniz. İsmail Hakkı ŞAHİN, Dip-TEFL/MBA Managing Director

ÇANKIRI-ILGAZ (19-20 Şubat 2011)

Denize Sıfır Konum Denizi Sığ Otel Özel Plaj SPA Oteli Su Kaydıraklı Otel Balayı Oteli - Çocuk Dostu Otel - Aile Oteli - Genç Dostu Otel


YİSAD Üyelerinden Çanakkale Şehitliği ne ziyaret Ağustos 2012 / Demir Çelik Store

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

KRUVAZİYER TURİZMİ ve DESTİNASYONA KATKISI. Erkunt Öner 2012

Page 1 of 6. Öncelikle, Edirne de yaşanan sel felaketi için çok üzgünüz. Tüm Edirne halkına, şahsım ve üniversitem adına geçmiş olsun demek istiyorum.

Türkiye nin ilk Ampute Engelli, Engelli Dalışı Eğitmeni,

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

Tur Programı. Avrupa suyunda yıkanmış ülke Kanada...

EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ

SU ALTI SU ÜSTÜ ARAMA KURTARMA FEDERASYONU DİYARBAKIR. Sayı : 2015/ Konu: Tatbikat Sonuç Raporu İLGİLİ MAKAMA

BuranoVenedik denince akla ilk


SEDA ÜREN KURUMSAL

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI İLKOKUL BÜLTENİ

TUVAL GARDEN, bir TPD GRUP Projesidir.

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

OTEL SATIN ALMA MÜDÜRLERİ BULUŞTU

FETHİYE ŞUBESİ / FETHİYE BRANCH

YEREL ÇEVRESEL PLANLAMA

Çukurören Köyü-Çamlıdere (10 Mayıs 2009) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

İtalya nın Üç Büyüğü: Roma, Floransa, Venedik.

Otel Bilgisi. Limak Arcadia Golf Resort Otel

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Göltürkbükü Balıkçı Barınağı nda da deniz dibi temizliği yapıldı

DEĞERLER EĞİTİMİ PROJESİ ODTÜ ÜLKEM DE BAŞLADI.

Transkript:

İÇİNDEKİLER Sahil Güvenlik Komutanlığı 2011-2012 Eğitim Dönemi Başarılı Birlikleri 6 Körfez Denizine Kavuşuyor 8 Özel Çevre Koruma Bölgesi: Belek 15 TCSG-71 in 2012 Yılı Türkiye-Gürcistan İkili İlişkiler Kapsamında Poti ve Batum Gürcistan Liman Ziyareti 19 Hopa da Yaşam ve TCSG-307 22 Fısıldıyor Musunuz? 25 Endonezya Bali 28 Bir Kurtuluş Savaşı Yetimi 40 Balaklava Liman Ziyareti 44 Incoterms (Dış Ticarette Teslim Şekilleri) 48 Casus Telefon 52 Hayalet Avcılık 54 Münfesih TCSG-121 Batırılışı 56 Açık Kaynak Kodlu İletişim Sistemleri 58 Ailede Babanın Önemi 62 Atatürk Köşesi 66 Ziyaretler ve Etkinlikler 70 Sanat ve Fotoğraf 74 Beraber Eğlenelim, Beraber Öğrenelim 76 28 ENDONEZYA BALİ 54 HAYALET AVCILIK 8 KÖRFEZ DENİZİNE KAVUŞUYOR Kocaeli Büyük Şehir Belediyesi ve körfezdeki diğer belediyelerin katkıları ile Sahil Güvenlik Komutanlığının İzmit Körfezi ndeki gücü TCSG-10 un amansız takipleri ve... DEVAMI 8 DE... Bütün insanlar, doğa ve doğanın tüm canlıları kutsaldır, saygıyı ve sevgiyi hak ederler. Birbirini incitmemek ve doğanın tüm canlılarına sevgi göstermek sayesinde...devami 28 DE... 44 BALAKLAVA LİMAN ZİYARETİ Nisan 2011 tarihinde bayrağını toka ettiğimiz gemimiz TCSG-96 nın ilk personeli olarak daha ilk günden bir aile olmayı başardık ve zorluklara birlikte göğüs gerdik... DEVAMI 44 TE... Kaybolan, terk edilen veya atılan av araçları olumsuz etkileri nedeniyle gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Söz konusu av araçlarının avcılığa devam etme kabiliyeti (ki bu durum hayalet avcılık... DEVAMI 54 TE... SAHİL GÜVENLİK DERGİSİ Aralık 2012 Sayı: 18 Dört ayda bir yayımlanır. Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın ISSN: 1307-4253 YAYIN SAHİBİ VE GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sahil Güvenlik Komutanlığı adına Personel Başkanı Dz. Kur. Kd. Alb. Ü.Engin UYANIK GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ SG Kd. Alb. Ahmet KENDİR GENEL YAYIN KOORDİNATÖR YARDIMCISI SG Yb. Engin KUNTAY YAYIN İNCELEME KURULU Dz. Kd. Alb. İlhan KAYIŞ SG Kur. Bnb. Barış YILDIRIM SG Eln. Kd. Bçvş. Murat ÖZKAYA İst. Me. Dr. Ejbel ÇIRA DURUER İst. Me. Suna TİFTİKÇİGİL Svl. Me. Evrim PURMA GRAFİK TASARIM Svl. Me. Zarife Tolunay KAYHAN DÜZELTMEN Svl. Me. Pınar YILMAZ AKSU REKLAM KOORDİNATÖRÜ SG İk. Ütğm. E.Kutluhan DOĞAN (0312) 416 45 05 YÖNETİM MERKEZİ Sahil Güvenlik Komutanlığı Dikmen Cd. Merasim Sk. No: 10 Bakanlıklar/ANKARA Telefon : (0312) 417 50 50 Belgegeçer : (0312) 417 28 45 Internet : www.sgk.tsk.tr E-posta : sgdergisi@sgk.tsk.tr BASIM YERİ Anadolu Yayıncılık Süleyman Bey Sk. No: 31/10 Maltepe/ANKARA Telefon : (0312) 230 83 45 Belgegeçer : (0312) 230 83 46 Internet : www.anadoluyayincilik.com BASIM TARİHİ : 26.12.2012 ÖNEMLİ NOT Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Dergideki yazılar yazarlarının özel fikirlerini kapsar. Sahil Güvenlik Komutanlığının görüşünü yansıtmaz. KÜNYE

edilen birlikler, 04 Ekim 2012 tarihinde Sahil Güvenlik Komutanlığı karargahında icra edilen Başarılı Birlikler Ödül Töreni nde ödüllendirilmiştir. SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI KARARGAHINDA ÖDÜL ALAN BİRLİKLER» Harekat Eğitim Kategorisinde En Başarılı Birlikler En Başarılı Kaan 29 Sınıfı S.G. Botu : TCSG-105 En Başarılı Kaan 33 Sınıfı S.G. Botu : TCSG-312 En Başarılı 80 Sınıfı S.G. Botu : TCSG-83 En Başarılı SAR Tipi S.G. Botu : TCSG-71 En Başarılı Türk Tipi S.G. Botu : TCSG-133 En Başarılı Kaan 15/19 Sınıfı S.G. Botu : TCSG-2 En Başarılı Piket Tipi S.G. Botu : TCSG-57 En Başarılı S.G. Tim K.lığı : DEGAK-01 En Başarılı S.G. Grup Komutanlığı : Sahil Güvenlik Çanakkale Grup Komutanlığı En Başarılı Helikopter Uçuş Ekibi : I. Pilot SG Kd.Yzb. Kamil Ekrem YILDIRIM II. Pilot SG Ütğm. Cihan DOĞRUÖZ Uçuş Opr. SG Sey. Bçvş. Baki Şener CENGİZ Arama/Kurtarma Opr. SG Mot.Üçvş. Tuncay CEYLAN» Denetlemeler Kategorisinde En Başarılı Birlikler En Başarılı Sahil Güvenlik Botu : TCSG-57 En Başarılı Kıyı Birliği : Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanlığı 6 Sahil Güvenlik Komutanlığı 2011-2012 EĞİTİM DÖNEMİ BAŞARILI BİRLİKLERİ [ Hazırlayan ] Cihan BATIREL SG Yb. Sahil Güvenlik Komutanlığı sahip olduğu modern platformlarla ve nitelikli insan gücüyle deniz yetki ve ilgi alanlarında ülkemizin çıkarlarını daha geniş bir coğrafyada daha etkin olarak korumaya muktedir bir duruma gelmiştir. Bu kapsamda; Atatürkçü düşünce sistemine sahip, insana saygılı, hukukun üstünlüğüne inanan, çevreyi ve doğal kaynakları koruyan, kararlarını akla ve bilime dayandıran, bilim ve teknolojiyi takip eden ve kullanan personeli ile başta denizlerimizde can ve mal emniyetini sağlamakta, deniz kirliliği ve kaçakçılıkla mücadele ederek vatanımıza önemli hizmetler vermektedir. 2011-2012 eğitim yılında sorumluluk sahalarımızda icra edilen adli, idari ve askeri görevlerimiz kapsamında emsalleri arasında daha başarılı olan birlikleri, Ana Ast Komutanlıklarca Sahil Güvenlik Komutanlığı Başarılı Birliklerin Tespiti ve Ödüllendirilmesi Yönergesi nde yer alan kategoriler dahilinde değerlendirilerek eylül ayının ilk haftasına kadar Sahil Güvenlik Komutanlığına bildirilmektedir. Aday olarak gösterilen birlikler Sahil Güvenlik Faaliyetleri kriterleri yönüyle Harekat Başkanlığı, Bakım Tutum ve PBS Puanı kriterleri yönüyle Teknik Başkanlığı, MEBS faaliyetleri yönünden MEBS Başkanlığı, idari/materyal denetleme kriterleri yönüyle Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı tarafından kategorilere göre puanlama ve sıralamaya tabi tutulmaktadır. Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığınca Komutan Tümamiral değerlendirmesine sunulan çalışmalar sonucunda ödüllendirilecek başarılı birlikler belirlenerek ekim ayı ilk haftasında Ana Ast Komutanlıklarına duyurulmaktadır. Bu kapsamda 2011-2012 eğitim döneminde, emsallerine göre başarılı olduğu tespit» Teknik Faaliyetler Kategorisinde En Başarılı Birlik En Başarılı Onarım Destek Komutanlığı : Sahil Güvenlik Ege Deniz Onarım Destek Komutanlığı» MEBS Faaliyetleri Kategorisinde En Başarılı Birlikler En Başarılı Kıyı Birliği : Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanlığı En Başarılı Yüzer Birlik : TCSG-1 7

KÖRFEZ DENİZİNE KAVUŞUYOR... Kocaeli Büyük Şehir Belediyesi ve Körfez deki diğer belediyelerin katkıları ile Sahil Güvenlik Komutanlığının İzmit Körfezi ndeki gücü TCSG-10 un amansız takipleri ve bilinçlendirme faaliyetleri meyvelerini veriyor. İzmit Körfezi tekrar canlanıyor... [ Yazı ve Fotoğraflar ] Tahsin CEYLAN Su Altı Fotoğrafçısı 8 9 Denizatılarının bölgede popülasyon oluşturması su kalitesi anlamında önemli bir göstergedir.

10 Türkiye ve dünya denizlerinde sayısını hatırlayamayacak kadar çok dalış yaptım. Ne yalan söyleyeyim bundan bir ya da iki sene öncesine kadar İzmit Körfezi ndeki dalışları ayağım geri geri giderek yapıyordum. Mavinin sessizliğine, su üstünde göremeyeceğiniz mucizelere, güzelliklere ve huzura aşık olan yüreğim Marmara hele İzmit Körfezi ndeki doğa katliamına dayanamıyordu. Bilenler bilir, İstanbul tarafından İzmit e girdiğinizde içinizi kaldıracak pis bir koku suratınızda tokat gibi patlar ve şimdi Eski Yol olarak tabir edilen deniz kıyısından geçerken araçlarımızın camlarını kapattığımız halde o koku arabalarımızın içine sinerdi. Ancak son iki yıldır bu durumun beni mutlu edecek şekilde değiştiğine anbean şahit oldum. Geçtiğimiz yıldan itibaren neredeyse her ayın 5 gününü Değirmendere de geçirmeye başladım. İzmit Körfezi ve Değirmendere bana garip bir huzur ve enerji vermeye başladı. Ankara daki evime döndüğümde ya da ülkemizin veya dünyanın değişik dalış noktalarında fotoğraf ve video çekimlerimi yaparken aklıma hep Değirmendere gelmeye başladı. Bir güç beni İzmit Körfezi ne ve Değirmendere ye çekiyordu artık. Değirmendere de faaliyet gösteren, dalışı ve denizi engelli engelsiz herkese sevdirmeyi kendilerine misyon edinmiş Baba Dalgıç Murat Kulakaç ın liderliğinde kurulan Değirmendere Sualtı Topluluğu (DESSAT) eğitmen ve dalıcıları ile dalış yapmak onlarla sohbet etmek hayatımın vazgeçilmezleri arasında yer almıştı. Tabi ki eksileride vardı. Kış dalışlarında aktif olan kuzinenin içinde ve üstünde yapılan kahvaltılıklar kilo ve kolestrol sorununu sürekli tetikliyordu. Kişiler sizi ne kadar mutlu ederse etsin, şayet mekan ve doğa sizi rahatsız ederse o ortamda fazla bulunmak istemezsiniz. Doğa ve insan ayrılmaz bir bütündür. İnsanlar ne kadar iyi olursa olsun yaşadığınız yerde doğa bizim açtığımız yaralar yüzünden size güzelliklerini sunamıyorsa her şey boş gelir. Peki beni tekrardan İzmit Körfezi ne ve Değirmendere ye aşık eden nedir? Bunu düşünmeye gerek yok aslında. Yaşarken görüyorsunuz. Kocaeli Büyük Şehir Belediyesi ve Körfez deki belediyelerin yaptığı arıtma tesisleri ile havadan ve karadan taviz verilmeden yapılan kontrollerin yanında Sahil Güvenlik Komutanlığının bölgedeki gücü TCSG-10 un faaliyetleri size bunun cevabını net olarak veriyor. 11 Yoğun ve bilinçsiz avcılık yüzünden Kalkan Balığının nesli tehlike sınırındadır.

Ufuk Koçak on dalda spor yaparak engeli engelsizliğe dönüştürme başarısı göstermiştir. 12 Horozbina Parablennius tentacularis ekonomik değeri olmamasına karşın fotoğrafçıların gözde modelidir. TCSG-10 personelinin, Sahil Güvenlik Komutanlığının vizyon misyon ve temel değerlerine uygun olarak başta yasak avcılık olmak üzere çevre kirliğini önleme konusundaki hassasiyetinin yanı sıra yaptığı bilinçlendirme faaliyetlerine şahit olunca yukarıdaki sorumun cevabını kendim almış oluyorum. Yerel yönetimler, kolluk kuvvetleri ve sivil toplum örgütlerinin ortak çalışması sonucunda nelerin başarılacağına en büyük örnektir Değirmendere. Deniz ve su altı ile ilgili bölgedeki tek sivil toplum kuruluşu olan DESSAT burada bir çoğumuzun hayal edemeyeceği aktivitelere öncülük etmekte. Bunların başında da ilhamını Engelsiz Su altı Adamı Ufuk Koçak tan alan Gölcük Belediyesi ve Gölcük Engellilerle Dayanışma ve Yardımlaşma Derneğinin desteği ve DESSAT eğitmenlerinin insan üstü çabaları ile devam eden Engelsiz Deniz Projesi yer alıyor. Proje ve detayları ayrı bir yazının konusu ancak, özetle şunu söylemem gerekiyor: Değirmendere de ve Kocaeli Bölgesi nde bu Proje ile şu ana kadar 10 engelli dalıcı yetiştirilmiş durumda; hedef bu yılın sonuna kadar engelli dalıcı sayısını 20 ye çıkartmak. En önemlisi de engelsiz dalıcı arkadaşların artık kendilerine ait bir dalış merkezlerinin olması. Bu çok önemli zira süreklilik kazandıramadığınız yaşamlara dokunmak daha büyük travmalara neden olmaktadır. Dedim ya, son bir, bir buçuk yıldır dalışlarımı sürekli Değirmendere de yapıyorum. DESSAT ın deneyimli ve emniyeti her şeyden üstün tutan eğitmenlerinin verdiği güven yapmış olduğum su altı fotoğraf ve video çekimlerindeki başarıma da yansıyor. Peki neler değişti İzmit Körfezi nin su altı canlılık popülasyonunda, kimler ve hangi canlılar yıllar önce terk ettikleri evlerine kesin dönüş yapmaya başladılar ve bunun sebebi nedir? İndikatör türler, suyun kalitesi ve kirliliğe karşı çok duyarlıdırlar. Besin ve yaşam alanı türlerin popülasyon artışına imkan sağlar. Bölgedeki arıtma tesislerinin yanı sıra küresel iklim değişikliği de bu nedende önemli rol oynar. Akdeniz ve Ege de besin azalırken Karadeniz kökenli yüzey sularının etkisindeki Marmara besin açısından nispeten daha zengindir. Ancak Marmara da kirliliğiyle alarm vermektedir ve bu kirliliğin nedeni tamamen ülkemiz insanıdır; çünkü Marmara sadece bu ülkenin kullanımındadır. 13

Kirlilik, beraberinde asitlenmeyi de getirir ve bir anlamda oradaki yaşamı boğmaya başlarız, bundan ilk etkilenenler ise kabuklular ve daha sonrasında da diğerleridir. Akdeniz de bir ayda yapacağınız dalışlarda görebileceğiniz canlı türlerini burada bir ya da iki dalışta rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.tabii ki Murat Hoca nın rehberliği de söz konusu olunca her şey bir anda görülebiliyor ve Poyraz a kaydedilebiliyor. Bunca dalışıma rağmen Karadeniz de kaydedemediğim kalkan balığını 5 metre derinlikte görüntüleyebiliyorum. Akdeniz de neredeyse yoğun av baskısı nedeniyle tükenme sınırındaki barbun ve kalamar yine kadrajıma takılanlardan. Yazımdaki fotoğrafların tür bazındaki fazlalığı bölgenin fauna ve florasındaki bugünü anlatmaya yeter bence. Marmara Denizi nde bir dönemler avlanabilen balık tür sayısı 66 iken bugün bu sayı 40 seviyelerinde. Tür çeşitliliğinin azalması bundan sonraki süreçte de mutlak olarak bekleniyor. Engelsiz Deniz Projesinde Sevgili Ufuk Koçak ın azmi ve başarıları ile rol model üstlenimi birçok insana umut oluyor. Her şeye rağmen yaşama pozitif bakış ve beraberinde getirdikleri azmin zaferi olarak yüreklerde abideleşiyor. Dalışlara Ufuk un kullandığı bot la gidip yine kendisinin renberliğinde dalışlarımızı yapmak büyük bir keyif. Yukarıda bilgilerini vermeye çalıştığım popülasyonu Değirmendere ve İzmit Körfezi nde DESSAT eğitmenleri ile yapacağınız dalışla da görmeniz mümkün. Farklı bir dalış deneyimi olan Batık Şehir Dalışı ise (Şimdi bu kısmı okuyan sevgili okuyucu bana biraz kızacak belki neden Batık Şehir i anlatmadım diye. Bunu da sizler dalarak öğrenin.) sizin çok farklı duygular yaşamanıza neden olacaktır. Bizlere İzmit Körfezi ni geri vermek için çaba sarf eden ve bu maksatla 24 saat görev başında olan başta TCSG-10 bot personeline, Kocaeli Büyük Şehir Belediyesine ve bölgedeki tüm yerel yönetim yetkililerine, her türlü ticari kaygıdan uzak bölge halkına, dalışı ve denizi sevdirmeyi amaç edinerek faaliyet gösteren DESSAT eğitmen ve dalıcılarına bir kez daha teşekkür ederim. Bu yazıda yazılanları okuyan değerli okuyucu, yazılanların gerçekliğini gözlerinizle görmek ve farklı deneyimler yaşamak isterseniz Değirmendere deki su altı ve deniz tutkunları sizleri misafir etmekten mutlu olacaklardır. ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ: BELEK [ Hazırlayan ] Meral ÇEVİRGEN 1 Kaçakçılıkla Mücadele Uzmanı Bir ülkenin en önemli doğal kaynağı, biyolojik çeşitlilik olarak da ifade edilen flora ** ve fauna *** zenginliğidir. Biyolojik çeşitlilik, insanların varlığını devam ettirebilmesi için gerekli olan; hava, su, toprak kadar büyük önem taşımaktadır. Çünkü çevre, kendi içerisinde sahip olduğu üretim ve tüketim dengesi ile varlığını sürdürmektedir. Ekosistem denilen dönüşüm, bu dengelerin sağlanması sürecidir. Tüketicilerin en büyüğü olarak ekosistemde yer alan insanın, yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli olan üretimi diğer canlılar yapmaktadır. Dolayısıyla insanların varlığı bu canlılara bağlıdır. Doğal ve kültürel çevre varlıklarının korunması ve sürdürülebilirliği, 21 inci yüzyılın önemli konularından birisidir. Ekonomik kalkınma sürecinde kaynakların düşüncesizce kullanılması ve yanlış koruma tercihleri, çevre varlıklarının değer kaybetmesine neden olmakta, gelecek kuşaklara aktarılmasını engellemektedir. Özellikle geçen yüzyılda gerçekleşen çevre kirlenmesi ve beraberinde yaşanan sorunlar, insanlığın büyük bir tehlike içerisinde olduğunu göstermiştir. Çevre kirliliğinin küresel bir sorun halini alması, çözüm için ülkelerin iş birliği oluşturmasını gerekli hale getirmiştir. Bu bağlamda, geçtiğimiz yüzyıl hem çevre sorunlarının yaşandığı, hem de çevre koruma bilincinin oluştuğu 15 İskorpit ekonomik değerinin yüksekliği nedeniyle yoğun av baskısına maruz kalmaktadır. 1. Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Kentleşme ve Çevre Sorunları Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi, meralcevirgen@hotmail.com ** Flora: Bitki varlığını ifade eder. *** Fauna: Hayvan varlığını ifade eder.

16 dönem olmuştur. Bu dönemde, uluslararası çevre koruma sözleşmeleri ve iş birliği programları ile çevre koruma çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Turizm bir yandan çevreyi kullanırken, varlığının temel kaynağını oluşturan çevreyi aynı zamanda korumak zorunda olan bir endüstridir. Bu bağlamda çevre ve turizm daima etkileşim halindedir. Bir bölgedeki turizm gelişmesi, çevresel değerlerine önem veren, o bölgenin taşıma kapasitesini aşmayan nitelikte ve miktarda gerçekleşirse ancak varlığını koruyarak gelecek nesillerin kullanımına sunabilir (Demir ve Çevirgen, 2006:133). Doğal ve kültürel özellikleri itibarıyla Türkiye, birbirinden farklı birçok çevre değerine sahip bir ülkedir. Coğrafi konumu, iklim özellikleri, ülkenin zengin doğal ve kültürel değerlere sahip olmasını sağlamıştır. Yaşanan çevre sorunları, Türkiye yi uluslararası çevre koruma çalışmalarına katılmaya yönlendirmiştir. Türkiye nin bu süreçte imzaladığı sözleşmelerden Bern Sözleşmesi ve Barselona Sözleşmesi, doğal ve kültürel değerlerin korunmasında yeni bir dönem başlatmıştır. Her iki Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler altında, 1988 yılında doğal ve kültürel değerleri korumak amacıyla Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) kurulması kararlaştırılmıştır. Özel Çevre Koruma Bölgelerinin Ortaya Çıkışı 1970 li yılların çevreci hareketi ile başlayan uluslararası çevre koruma çalışmaları, ÖÇKB lerinin de ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Sürdürülebilir gelişme ve çevre yönetimi bölümlerinde de üzerinde durulan bu sözleşmeler ve iş birliği programları, uluslararası düzeyde çevre koruma konusunda birlikte mücadele etmeyi amaçlamıştır. Türkiye de bu dönemde çevre koruma amacıyla birçok sözleşmeye taraf olmuş ve bu kapsamda gerçekleştirilen çevre koruma çalışmalarına katılmıştır. Türkiye de özel çevre korumanın iki temel boyutu vardır: Birincisi, uluslararası sözleşmelerden doğan taahhütler; ikincisi, ülkenin kendi milli mevzuatından doğan sorumluluklardır (Keten, 1995:20). Akdeniz in Kirlenmesine Karşı Korunması Sözleşmesi ve Avrupa nın Yaban Hayatı ve Doğal Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Türkiye de ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGELERİNİN TESPİT VE İLANINA DAİR BAKANLAR KURULU KARARLARI alanıdır. Bu bölgede doğal değerlerle ilgili gerekli araştırmalar yapılmadan, doğal değerler hiçbir şekilde hesaba katılmadan 1990 yılından itibaren Belek Turizm Yatırımı Alanı kapsamında turizm gelişmesine açılmış olup Turizm Bakanlığınca Turizm Bölgesi ilan edilmiştir. Teknik açıdan bölgeyi incelediğimiz zaman, bu alanın ormanla kaplı olduğu görülür. Alana 1998 tarihinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca onanan 1/ 25000 ölçekli Revizyon Çevre Düzeni Planı nda turizm alanları ve iki adet golf alanı konulmuş; daha sonra tekrar 2002 de revizyon görerek dört adet golf alanı olmuş; en son tekrar 2004 te onanmış Doğu Antalya Çevre Düzeni Planı yla da yedi adet golf alanına çevrilmiştir. Golf alanları çok su isteyen alanlardır. Bunun sonucunda aşırı ve kontrolsüz yer altı suyu kullanımı tablosu ortaya çıkmakta, ayrıca golf alanında çimlere kullanılan ilaçlar nedeniyle akarsular, yer altı suyu ve dolayısıyla deniz suyunda kirlenme meydana gelmektedir. Diğer taraftan bölgenin kıyısı, Çevre Düzeni Planı nda Deniz Kaplumbağası Üreme Bölgesi olarak belirlenmesine rağmen kıyının doğal yapısının değiştirildiği görülmektedir. 2. Bölüm: Sarısu Deresi nin doğusundan, Karadayı yerleşmesinin kuzeybatısında Yassı Yusuflar Tepesi nden başlayarak Evrenseki Belediyesinin sınırları doğusundaki Ilıca Deresi ne kadar uzanan alandır. Denize paralel 25 km lik kumsalın yaklaşık 4,5 km si Belek Özel Çevre Koruma Bölgesi dışında bırakılmıştır. Bölge, sahip olduğu doğal, ekolojik, kültürel ve tarihi değerlerin çevre kirlenmesine ve bozulmasına karşı korunması, doğal ve tarihsel değerlerin gelecek nesillere aktarılması, güvence altına alınması ve bir yerde koruyarak kullanmak amacıyla 2872 sayılı Çevre Kanunu nun 9 uncu maddesine istinaden 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin uygulandığı 22.10 1990 tarih ve 90/1117 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Belek Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiştir (www.ockkb.gov. tr). Bölgede 12.8.1993 tarihinde Özel Çevre Koruma Başkanlığı tarafından 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı onanmıştır. Bölgenin sorunları; 1- Çevre Düzeni Planı nda koruma alanı olarak belirlenen kontrollü hassas zon * alanları güncelleşmelidir, 2- Ormanlık alanlar, kadastro sınırlarının sayılaştırma sonucuna göre belirlenmelidir, 17 12.06.1998 TARİH 88/13019 SAYILI GÖKOVA, KÖYCEĞİZ- DALYAN,FETHİYE 18.01.1990 TARİH 90/77 SAYILI PATARA, KEKOVA, GÖKSU 22.10.1990 TARİH 90/1117 SAYILI GÖLBAŞI, PAMUKKALE, IHLARA, FOÇA, DATÇA- BOZBURUN,BELEK 14.09.2000 TARİH 2000/1381 SAYILI 25.12.2003 TARİH 6692 SAYILI 22.12.2010 TARİH 27793 SAYILI TUZ GÖLÜ UZUNGÖL SAROS KÖRFEZİ Şekil 1: Türkiye deki ÖÇKB nin Tespit ve İlanına Dair Bakanlar Kurulu Kararları ÖÇKB nin oluşmasına etkili olmuş önde gelen sözleşmelerdir. Bugüne kadar 15 adet alan Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmiştir. Belek Belek olarak adlandırılan yöreyi Antalya nın 40 km doğusunda birbirini tamamlayan iki bölüm olarak ele almak gerekir (www.agaclar.net): 1.Bölüm: Aksu Deresi ile başlayan ve yaklaşık 25 km uzunluğundaki kumsal boyunca uzanarak doğuda Acısu Deresi yle son bulan bir yöredir. Bu alan güneyinde Akdeniz, kuzeyinde Kumköy, Kadriye ve Belek beldelerinin yerleştiği verimli Serik Ovası ile çevrilidir. Kumulları, bu kumullar üzerindeki yaygın fıstık çamı ormanı, Belek e özgü (endemik) çok zengin bitki örtüsü ve birçok canlının barınağı olan kıyısı caretta caretta kaplumbağalarının da üreme

18 3- Makilik-fundalık alanları ve hassas zon* sınırları yeniden belinlenmelidir, 4- Boğazkent tarafında Kocagöl Kuş Cenneti sınırları, Belek ÖÇKB Yönetim Planı çalışmaları sonucuna göre belirlenmelidir, 5- Başta Köprüçay olmak üzere Acısu, Sarısu, Karaöz, Şarlavuk Deresi, Ilıca Deresi su rejimi akademik olarak incelenmeli ve taşkın konusu değerlendirilmelidir, 6- Kıyının çok büyük bir kısmı kaplumbağa üreme alanıdır. Ancak gerekli hassasiyet gösterilmemektedir, şeklinde özetlenebilir. SONUÇ Kentlerin önce varoşlarında başlayan gecekondulaşma ile kentler genişlemiş günümüzdeki başlıca kentsel sorunlardan birisi haline gelmiştir. Bu süreçte, doğal ve kültürel değerlerin korunamadığını, genişleyen kent olgusu içerisinde, ekonomik kaygılar nedeniyle tüketildiğini söylemek mümkündür. Yakılan ormanlar, konut alanına dönüşen tarım arazileri, kentsel atıklar nedeniyle yok olan bitki ve hayvan türleri gibi, yaşanan sorunlara daha birçok örnek eklemek mümkündür. Günümüzde bu değerlerin durumu, istenen düzeyde korunma sağlanamadığını göstermektedir. Çevre değerlerinin ekonomik çıkarlar yüzünden tüketilmesi, halkın koruma konusundaki ilgisizliği, sorunlara örnek gösterilebilir. Korumanın toplumsal bir görev olduğu, yasalarla kabul edilse de, halk kültürel değerleri koruma konusunda ilgisizdir. Halkta bu değerleri sahiplenme bilincinin oluşması için, halkın konuya yabancı kalmaması gerekmektedir. Halkın çevreye karşı duyarlılığı ve katılımı gibi araçlar yeterince kullanılmamaktadır. O yüzden kamuoyunun bilinçlendirilmesi konusuna ağırlık verilmelidir. Kamuoyunun bilinçlendirilmesi, kitle iletişim araçlarının tüm imkânlarla kullanılması ölçüsünde gerçekleşebilir. Öyleyse vatandaşlarımız çevrenin korunması gerektiği gerçeğine inandırılmalıdır. Yapılacak şey aslında çevrenin kıymetinin bilinmesi ve çevreyi korumak için tüm çabanın sarf edilmesidir. KAYNAKLAR : (1) DEMİR, Cengiz, ÇEVİRGEN, Aydın, Turizm ve Çevre Yönetimi, Nobel Yayınları, Ankara, * Hassas Zon: ÖÇKB içinde yer alan ve Başkanlıkça düzenlenen planlarda özel işaretlerle gösterilen; niteliğine göre tespit edilen tedbirlerle zaman, mekân ve faaliyet türleri açısından çok kısıtlı kullanımlara izin verilen ve gerekli sayı ve nitelikte özel personel tarafından kontrol edilen doğal rezerv alanını ifade eder. 2006. (2) EGELİ, Gülün, Avrupa Birliği ve Türkiye de Çevre Politikaları, Türkiye Çevre Vakfı Yayını, Ankara, 1996. (3) KETEN, Mustafa, Çevre Üzerine Radyo Konuşmaları, ÖÇKKB Yayını, Ankara,1995. (4) 383 sayılı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı nın Kurulmasına Dair KHK, (RG., 13 Kasım 1989, No: 20341). İNTERNET KAYNAKLARI : (1) http://www.ockkb.gov.tr. (2) http://www.agaclar.net/forum/archive/index. TCSG-71 İN 2012 YILI TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İKİLİ İLİŞKİLER KAPSAMINDA POTİ VE BATUM/GÜRCİSTAN LİMAN ZİYARETİ [ Hazırlayan ] Gökhan AKGÜN SG Ütğm. TCSG-71, 2012 Yılı İkili İlişkiler Uygulama Planı kapsamında Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında iş birliğini geliştirmek, bilgi ve tecrübe paylaşımını arttırmak, müşterek eğitimler icra etmek maksadıyla 10-13 Eylül 2012 tarihleri arasında Gürcistan ın Poti ve Batum limanlarını ziyaret etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ni temsil edecek olmanın bilinci ile gemideki tüm hazırlıklar tamamlanarak 09 Eylül 2012 tarihinde Trabzon Limanı ndan avara edilerek Poti ve Batum liman ziyaretleri maksadıyla ileri harekete geçilmiştir. POTİ LİMANI NA İNTİKAL TCSG-71 Komutanlığı ile gecenin karanlığında Gürcistan a yapacağımız liman ziyaretinin heyecanı ile Karadeniz de Poti Limanı na doğru ilerliyoruz. Sabah 08:00 de Gürcistan kara sularına girilirken, P-008 borda numaralı Gürcistan Sahil Güvenlik botu gemimizin etrafında dönerek bizleri selamlıyor ve telsizden Gürcistan a hoş geldiniz diyerek karşılıyor. Limana yaklaşınca mihmandar tayin edilen irtibat subayı Poti Sahil Güvenlik Üssünden bize Türkiye Sahil Güvenlik Gürcistan a hoş geldiniz. şeklinde çağrı yapıyor ve geminin aborda olacağı yeri bize tarif ediyor. 19

20 Poti Limanı na girişimizle beraber, sahilde hazır bulunan Poti Sahil Güvenlik Üssü personeli halatlarımızı alıyor. Poti Sahil Güvenlik Departmanında görevli üst rütbeli subaylar tarafından samimi bir şekilde karşılanıyoruz. Bize mihmandar tayin edilen ve ileri derecede Türkçe bilen irtibat subayı Alia (Kendisini bize İlyas olarak tanıttı.) ihtiyaçlarımızı, merak ettiklerimizi öğrendi ve daha sonra bir mihmandarın yapması gereken bütün görevleri özenle yerine getirdi. Ayrıca gezi boyunca hiç yanımızdan ayrılmadı. 10 Eylül 2012 Tarihindeki Faaliyetler : Poti Sahil Güvenlik Departmanında, Gürcistan ve Türk milli marşları çalınarak her iki ülkenin bayrakları göndere çekilmiş ve akabinde saygı duruşu yapılarak karşılama töreni icra edilmiştir. Gürcistan da hayatını kaybeden denizciler anısına çelenk sunma töreni icra edilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları olarak savaşta ölen dost ülke Gürcistan ın askerleri saygıyla anılmıştır. Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığının tanıtılması maksadıyla Gürcistan Sahil Güvenlik personeli tarafından brifing verilmiş, böylece Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığının teşkilat, konuş, kuruluş ve çalışma sistemi hakkında bilgi edinilmiş, Gürcistan Sahil Güvenlik yetkilileriyle karşılıklı hediye teatisi yapılmış ve müteakiben İntikal Birlik Komutanımız SG Kd. Alb. Gültekin Kemal CEYLAN tarafından şeref defteri imzalanmıştır. Poti/Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığı Bölgesel Harekat Başkanı Yardımcısı ev sahipliğinde İntikal Birlik Komutanı ve Komutanlığımız personelinin bir kısmının katılımı ile öğle yemeğine iştirak edilmiş, Türk mutfağına benzerlik gösteren Gürcistan ın yerel mutfağının enfes çeşitliliği tadılmıştır. Poti Limanı nda Gürcistan Sahil Güvenlik Üssü personeli ile Komutanlığımız personeli arasında futbol müsabakası düzenlenmiştir. Maç sonucunda gülen taraf Türk-Gürcü dostluğu olmuştur. Gürcistan Poti Bölge Komutanı ev sahipliğinde akşam yemeğine iştirak edilmiş ve keyifli sohbet havasında sıcak ilişkiler kurulmuştur. 11 Eylül 2012 Tarihindeki Faaliyetler : 11 Eylül 2012 tarihinde Poti Limanı ndan sabah saat 09:00 sularında avara ederken limanda bulunan Gürcistan Sahil Güvenlik botlarını gemi düdüğü ile selamlıyoruz ve onlar da bizleri ağırlamanın vermiş olduğu memnuniyet ile selamlamamıza karşılık veriyorlar. Poti Limanı nı ardımızda bırakırken Gürcistan ı sanki ev sahibi gibi izleyerek, P-008 borda numaralı Gürcistan Sahil Güvenlik botu refakatinde Batum Limanı na gidiyoruz. Batum Limanı na aborda olurken sahilde Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosu ve Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanı Harekat Başkanı Yardımcısı bizleri karşılamak üzere sahilde hazır bir şekilde bekliyor ve aborda olmayı müteakip gemimizi ziyaret ediyorlar. 13 Eylül 2012 tarihinde Gürcistan Sahil Güvenlik botları ile icra edilecek müşterek eğitimler kapsamında Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığı Bölgesel Harekat Başkanlığı binasında koordinasyon toplantısına iştirak edilmiştir. Sahil Güvenlik Komutanlığı Harekat Başkanı Yardımcısı ev sahipliğinde Batum sahilinde bulunan, Batum daki en güzel restoranlardan birine öğle yemeği için iştirak edilmiş; Gürcistan Sahil Güvenlik yetkilileri ile Türkiye ve Gürcistan ın tarihi, kültürü, yaşam standartları ve gelecekte Türkiye ve Gürcistan arasında gerçekleşecek Sahil Güvenlik alanındaki iş birliği faaliyetleri hakkında sohbet edilmiş ve sıcak bir ortam oluşturulmuştur. Öğle yemeğinden sonra 16 yy.da Osmanlı Devleti tarafından yapılan, içerisinde hamam, camiler ve Hz.İsa nın 12 havarisinden biri olan Aziz Matthias ın da mezarı bulunan Ganio Kalesi ile Acara Tarihi Müzesi ziyaret edilmiştir. Kültürel gezi faaliyetinden sonra Komutanlığımız personeline serbest zaman imkanı verilmiş, bu fırsatla personelimiz Batum şehir merkezini ve sahilini gezerek keyifli anlar yaşamıştır. Gürcistan Sahil Güvenlik Departmanı Müdürü ev sahipliğinde, üst rütbeli heyet personeli ve TCSG- 71 Komutanlığı heyetinin katılımı ile keyifli bir akşam yemeğine iştirak edilmiştir. İki ülke personeli arasında oluşan samimi bağ ile karşılıklı sıcak sohbetler yapılmış, Gürcistan ve Türkiye ilişkileri hakkında olumlu görüşler ifade edilmiş ve dostluklar kurulmuştur. 12 Eylül 2012 Tarihindeki Faaliyetler : Kültürel faaliyetler kapsamında 09.00-12.00 saatleri arasında doğa harikası olan Batum Botanik Bahçesi gezilmiş daha sonra güzel bir öğle yemeğine iştirak edilmiştir. Keyifli geçirilen öğle yemeğinden sonra Çakvi Gürcistan Sahil Güvenlik İstasyonu ziyaret edilmiştir. Daha sonra serbest zaman verilmiş ve bu fırsattan istifade Batum da gezi faaliyetlerine devam edilmiştir. Günün sonunda tüm yorgunluk ve stresimizi atacağımız güzel bir akşam yemeğine iştirak edilmiştir. 13 Eylül 2012 Tarihindeki Faaliyetler : Batum Limanı ndan ayrılıp Türkiye ye döneceğimiz son günde sabah saatlerinde Gürcistan Sahil Güvenlik botları ile taktik manevra, denize adam düştü ve arama kurtarma eğitimlerini icra etmek maksadıyla avara ederken Gürcistan dan güzel dostluklar kurmanın ve hoş zaman geçirmenin vermiş olduğu mutlulukla ayrılıyor ve bizleri uğurlamak için sahilde bekleyen Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığı personelini ve Batum u gemi düdüğü ve elle selamlıyoruz. Gürcistan Sahil Güvenlik botları ile müşterek ve koordineli icra edilen eğitimler Türk ve Gürcü Sahil Güvenlik botlarının eğitim seviyesi ve uyumunu bir kez daha gösteriyor. Eğitimlerin bitmesini müteakip irtibat subaylarımız Gürcistan botlarına uğurlanıyor ve vedalaşmanın ardından içimizdeki aile ve vatan özlemi ile Trabzon Limanı na intikale geçiyoruz. TCSG-71 Komutanlığı ailesi olarak Poti - Batum/ Gürcistan liman ziyaretleri sonucunda, bizlerin hafızasında güzel dostluklar, anılar ve paylaşılan deneyimler yerini alıyor. Bu ziyaretle Karadeniz de komşumuz olan Gürcistan ın bizlere bakışının ne denli içten olduğunu görüyor ve ne kadar misafirperver olduklarını bir kez daha anlıyoruz. Sahil Güvenlik Komutanlığı ailesinin bir parçası olan TCSG-71, Türkiye Cumhuriyeti ni yurt dışında en iyi şekilde temsil etmenin haklı gururu ile bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da verilen görevleri layıkıyla yerine getirmeye devam edecektir. 21

HOPA DA YAŞAM VE TCSG - 307 [ Hazırlayan ] Ali ERGEÇER SG Ütğm. Artvin ilinin denize kıyısı olan iki ilçesinden biri Hopa! Karadeniz in doğusunda yer alan bu küçük ama şirin ilçe Hopa Limanı nda konuşlu TCSG-307 K.lığının sorumluluk sahası içindedir. Yavuz Sultan Selim in ismini koyduğu Acemcede de güzel anlamına gelen Hopa, yeşilin denizle birleştiği muhteşem bir doğal güzelliğe sahiptir. 22 Türkiye nin doğusu batısı fark etmeden 8.484 km lik sahil şeridi boyunca görevimizi en iyi şekilde yerine getirebilmek tek amacımız olsa da yaşadığımız şehrin üzerimizdeki etkilerini görmezden gelmek de mümkün olmuyor. Değil ki şikayetimiz bu şehre Denizci olmanın her şartta göreve hazır olmanın gururunu yüreklerimizde taşıyoruz. Bizler denizlere aşık birer denizci olarak Hopa daki yaşamı bizim gözlerimizden sizin yüreklerinize aktarmak istedik. Nüfus tabelasının 17.433 gösterdiği bir ilçede yaşamanın nasıl olabileceğini şu anda hayal ediyor olmalısınız. Belki bizler de hayal etmek isterdik ama hayalden ötesi bu duyguyu yaşamak bizlere nasip oldu. Hopa maceramız başlamıştı. Biz kader arkadaşları birbirimize yetebilmeyi gerektiğinde tek yürek tek bilek olabilmeyi çoktan öğrenmiştik. Bol yağmurlu soğuk kış gecelerinde organik fındık yemenin, kaynağından çay içmenin keyfini çıkarır olmuştuk. Temmuz-Ağustos aylarına gelindiğinde Hopa Kültür, Sanat ve Deniz Festivali kapsamında Kaymakamlık ve Belediye Başkanlığınca çeşitli etkinlikler düzenleniyor, ailelerimiz ve bizler için farklı bir çerçevede yer almak mümkün hale geliyordu. Palamut, hamsi ve mezgitten başka balık bulamasakta taze balık ve piknik faaliyetimize de değinmeden geçmek olmaz. Çoluk çocuk tam tekmil müsait hava şartlarında deniz kenarında birlik olmaktan mı yoksa taze balık yiyor olmaktan mı kaynaklanıyor bilinmez, bir daha böyle lezzetli balık yiyemeyeceğimizi düşünüyoruz. Tadına doyamadığımız bu balıkların Hopa halkının 23

24 ekonomisine katkısı büyük. Balıkçılık burada yaygın ekonomik faaliyet kollarından. Su ürünleri avcılığı gerek ticari gerekse aile ihtiyacına yönelik olarak yürütülüyor. Hopa da yaşam bizler için kimi zaman sakin kimi zaman hareketli geçip gidiyor. İlçe halkı ise TCSG-307 Komutanlığının konuşlu olduğu Hopa Limanı nın yakın bir geçmişte hizmete girmesi ve Sarp Sınır Kapısı nın açılması ile ihracat-ithalat, uluslararası taşımacılık, turizm gibi çeşitli alanlarda önemli bir gelişim sürecine giren ilçede yaşamaktan gayet memnun gözüküyor. Konaklama tesisleri ve iş yeri sayılarında görülen ciddi artış ise ilçe halkı açısından oldukça sevindirici. Sarp Sınır Kapısı nın açılması sonrasında sınır ili olan Artvin in başta Gürcistan olmak üzere komşu ülkelerle ekonomik ilişkilerinin yanı sıra sosyal ilişkilerinde de önemli bir gelişim gösterdiğini vurgulamamız gerekiyor. Ailelerimizle birlikte tüm gemi personeli bir aradayız. Sırasıyla tüm arkadaşlarıma dışarıdan bir vatandaş gibi sorularımı yöneltiyorum ve alınan ilginç cevapları sizlerle paylaşmak istiyorum. 1. Görev yerinizin Hopa olduğunu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Muhammet Hanefi Astsb: Hopa ya tayin olduğumu öğrendiğimde beni ilk düşündüren 24 saatlik otobüs yolculuğunun nasıl geçeceğiydi. 2. Hopa ya gittiğinizde ilk izlenimleriniz neler oldu? Muhammet Astsb: Hopa da ilk göze çarpan otellerin çok olmasıydı. Bu küçük yerleşim yerinde neden bu kadar çok otelin olduğu beni şaşırtmıştı. Beni ayrıca şaşırtan diğer bir konu uluslararası kara yolunda kilometrelerce uzanan tır kuyruğuydu. Hopa yı merak ederek çıktığım gezinti on dakika sonra son bulmuştu. Küçük bir yerleşim olan Hopa da gezinti de kısa sürüyor haliyle... 3. Hopa ya alışmanız kolay oldu mu? Mehmet Astsb: Hopa ya alışmak için zorlanacağınız pek fazla bir şey yok. Burada yağmura alışmak biraz zor; çünkü Hopa da haftada iki defa yağmur yağar biri üç gün, diğeri dört gün sürer. 4. Hopa da sosyal etkinlik olarak neler yapıyorsunuz? Deniz Astsb: Hopa da sosyal etkinlik dediğimiz zaman ilk akla gelen personelce yaptığımız piknik faaliyetidir. Onun haricinde fazla bir sosyallik yok zaten. Deniz kenarındaki bir yerleşim yeri olmasına rağmen sahil kenarında herhangi bir kafe veya restoranın olmaması garip. Personelin gidebileceği herhangi bir sinema salonu da bulunmamaktadır. Çocuğunuzu götürebileceğiniz bir parkın bu yıl açılmış olması çocuğu olan personelimizi bir nebze olsun sevindirmiş olmalı. Kendilerinin yaşayamadığı sosyalliği çocukları yaşayabilecek artık. 5. Hopa da yaşamının güzel tarafları da olmalı muhakkak. Bu güzellikleri bizimle paylaşır mısınız? Mehmet Astsb: Hopa doğası, yeşilliği ve deniziyle yaşanılması gereken bir yer fakat emekli olduktan sonra tabi. Kendi iç huzurunuzu bulmanıza yardımcı olabilecek bir doğası vardır. Hopa; dünya üzerindeki yeşil ve mavi kardeşliğinin en güzel resmedilebileceği doğal güzelliklerden biridir. Değerli katkıları için arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. KAYNAKLAR : (1) http://www.hopa.gov.tr/hopam/ (2) www.hopa.bel.tr/ (3) www.hopa.gen.tr/ (4) www.hopam.com/ FISILDIYOR MUSUNUZ? [ Hazırlayan ] Tarkan DÜZGÜNÇINAR SG Bnb. Fısır fısır fısıltı, Şu fısıltıdan hepimiz nefret ediyoruz. Bir yandan ondan çekiniyor, bir yandan da biz de devamlı fısıldayarak esiri oluyoruz. Biz fısıltıyı yöneteceğimize onun bizi yönetmesine izin veriyoruz. Bir iki dakika hoş vakit geçirmek adına hem kendi hem de kurumumuzun değerlerini yerle bir ediyoruz. En başarısız ancak bir o kadar da kolay iletişim fısıltı ile yapılır. Fısıltı ile iletişim kolaydır çünkü söylenenlerin doğruluğu iki kişinin süzgeci arasındadır. İleride patlayacağını bile bile diğer kişiler hakkında fısıltı balonları oluşturulur. Fısıldayan, bu balonları gönül rahatlığıyla doldurur. Fısıldadıkça rahatlar, rahatladıkça daha çok fısıldar. Ta ki kendisi için de doldurulan balonla karşılaşıncaya kadar... Fısıldamak (isteyin veya istemeyin) fısıltı arkadaşlığını doğurur. Fısıldayanlar arasındaki iletişim artar çünkü aynı suçu işlemişlerdir. Fısıltı balonunun öznesi fısıldayana göre mutlaka yanlış(lar) yapmıştır. Bu durum fısıldayanın Böyle bir yanlışı nasıl yapar anlamıyorum! Ben bu yanlışı yapmadım, demek ki ondan daha iyiyim! hayaline kapılmasına neden olur ve kendi doğrularını onun yanlışları üzerinden belirlediği için bu doğrular sürekli değişir. Fısıldayanın alkış beklediğini tahmin etmek zor değildir. Onun dünyasında yanlış yapan herkesi işaretlemek zorunluluktur. Daha başarılı, daha mutlu, daha akıllı vb. daha olan herkes fısıltının altında bir güzel ezilir! Fısıltı, Söylerim ama doğruluğunu ispat zorunluluğum yoktur. anlayışı ile doludur. Yüksek sesle konuşup onu ispatlamak yerine fısıltının ardına kolayca sığınılır. 25

Fısıltı ne zaman artar, ne zaman azalır? Neden fısıldıyoruz? 26 Şunu kabul etmekle işe başlayalım. Herkes, hayatının bir döneminde mutlaka fısıldamıştır. Kendi ağzı ile şikâyet ettiği bir konu, diğer arkadaşına başarı ile servis ettiği bir bilgidir. Unutmayalım; insanların özel yaşantılarını, kapalı ortamda yaşadıklarını başkalarına anlatmak bu bilginin bilmemesi gereken birçok kişiye ulaşmasını sağlayacaktır. Ve yine unutmayın yakın bir gelecekte bu sizinle ilgili bir bilgi de olacaktır! Herhangi birinin başarısı veya başarısızlığında fısıltı artar. Fısıldayan başarıyı kolaylıkla küçümseyeceği gibi başarısızlığı günün en önemli gündemi haline getirecektir. Başarısızlığı, fısıldayan hariç kimse sevmez. O sever, çünkü başarısızlığa neden olduğunu düşündüğü bir adayı vardır. Başarıda, terfide, özellikli bir göreve atanmada fısıltı artar, artar, artar... Fısıldamak için etrafta bu kadar sebep varken azaldığı da olur mu? Fısıltı yoğun çalışma temposuna girildiğinde azalır. Bunun sebebi basittir. Hedefe ulaşmak için gidilen yolda fısıltı ile kaybedilecek vakit yoktur. Orada bulunma sebebini tam olarak anlamış ve hedefin kendisine düşen kısmına ulaşmak için var gücü ile çalışan birinin fısıldamak aklına bile gelmez Öncelikle kendimizden memnun olmadığımızda fısıldıyoruz. Nedeni sizin için korku olsun, diğerleri için endişe... Memnuniyetsizliğinizi açıkça ortaya koyamayacak durumdaysanız fısıltının kumandası altındasınız demektir. Halinden memnun olmayan bir kişi, ortaya atacağı fısıltılar ile yüz kişilik bir grubu paramparça edebilir. İyi yöneticiler kendisinden memnun olamayan çalışanları tespit etmelidir. Çünkü memnuniyetsizlik virüs gibi hızla yayılır. Birlikte çalıştığınız insanlardan memnun değilseniz de fısıldarsınız. Çoğumuzun dertlerimizi paylaştığı, kendi ekibimizden veya diğer birimlerden fısıltı arkadaşlarımız vardır. İnsanların sevilmeyen hakkında konuşulmasını doğal görmesi fısıldayanı tespit etmeyi zorlaştırır. İki insan bir araya geldiklerinde sadece fısıldıyorlarsa tek konuşacak ortak noktaları başkalarının hayatı ve kendi memnuniyetsizlikleridir. Fısıldayanlar genelde bu kurumda neden bulunduğunu ve tam olarak ne yaptığını anlayamayanlardır. Yöneticinin bir dediğini iki etmeyen ama aslında özgür iradesini gösteremeyenlerin fısıldaması hiçbirimizi şaşırtmaz. Yöneticilerin görevi, çalışanlarına pozisyonlarının yarattığı beklentiyi açıklamak ve şüphe içerisinde kalmamalarını sağlamaktır. Tamam da, fısıldayan kimdir? Fısıldayan en basiti ile tembel olandır. Kendisine az güvenendir. Haksız beklentisi yüksek, kendiyle en az barışıktır. Kendini geliştirme kaygısı yoktur. İşinin, kendisinin, yaşantısındakilerin ne iyi ne de kötü taraflarını bilmez veya önemsemez. Fısıldayan başkalarını alkışlamayandır. Farklılıklara ve değişikliklere en fazla direnç gösterendir. Fısıltıyı yok edemiyoruz bari yönetelim. Fısıltıyı tamamen yok etmek mümkün görünmüyor. Alınacak birkaç etkili önlem fısıltının azalmasında önemli rol oynayacaktır. Çok klasik bir ifade olacak ama öncelikle yönetici ile çalışan arasında iyi bir iletişim kurulmalıdır. Karşılıklı beklentileri bilmek, paylaşmak, uygulamak, dürüstlüğün temelidir. Birlikte çalışanların bir araya gelip memnuniyetsizliklerini yüksek sesle söyleyebildikleri ortamlar yaratmak yöneticinin kitaplarda yazmayan görevidir. Yönetici, birlikte çalıştığı insanlara kısa, orta ve uzun vadeli hedefler koymalı ve bu hedeflere ulaşmalarına destek olmalıdır. Sadece günlük işleri yapan, bulunduğu ortama yenilik, değişim, gelişim katmaya gayret etmeyen çalışanlar bir süre sonra sadece fısıldayacaktır. Yöneticilerin tutarlılığı, az veya çok fısıltı olarak kendisine dönecektir. Hepimizin görmek istediği yönetici; söylediklerinin arkasında duran, bizde görmek istediği duruşu önce kendisi sergileyendir. Herkesin çalışma nedeni aynıdır: para kazanmak. Ancak adil bir sistem içerisinde alınmış bir ödül (yeri gelince samimi bir teşekkür, eline sağlık ifadesi bile) bunun tadını alan çalışanınızı müteakip başarılar için kamçılayacaktır. Fısıltıyı sizden uzaklaştırmanın basit kuralı! Fısıltıyı kesmek için siz de fısıldamayın. Telefonu kapattıktan sonra söylenen bir kişinin odada bulunan diğer insanların fısıldamalarından şikâyet etme hakkı var mıdır? Fısıldadığınız sürece bir gün (hem de kısa bir süre içinde) sizin hakkınızda da fısıltı balonu doldurulacağından emin olun. İşinize odaklanın, dinlenme zamanlarını başkaları hakkındaki dedikodulara değil mantıklı bilgi paylaşımlarına ayırın. Hedef belirlemek zor değildir. Her gün işe gelip sınırlı işleri yalan yanlış tamamlayıp eve dönenlerden olmayın. Odanıza, bölümünüze, kurumunuza mutlaka değer katın. Katmaya çalışın. Değişimden korkmayın, onun parçası olun... KAYNAKLAR : (1) DEMİRER, Aydın, Profesyonel Dedikoducular, www.isteinsan.com (2) ERGENEKON, Dr.Sevda, Benden Duymuş Olma Ama, www.kariyerinfo.com (3) KUYUCU, Pınar, Ofiste Fısıltı Gazetesi, www.insankaynaklari.com (4) MICHELSON, Grant, Make Office Gossip Work For You, www.forbes.com (5) TEZEL, Yasemin-Saygın, Fısıltı Yönetimi, Sitem Yayıncılık, Ekim 2012 27

ENDONEZYA BALİ [ Yazı ve Fotoğraflar ] Asutay AKBAYIR Başkent Ü Öğr. Gör. 28 Bütün insanlar, doğa ve doğanın tüm canlıları kutsaldır, saygıyı ve sevgiyi hak ederler. Birbirini incitmemek ve doğanın tüm canlılarına sevgi göstermek sayesinde kendi evrimimizi tamamlayabiliriz. Evren sürekli bir oluşum içerisindedir. Başlangıçta hiçbir şey yoktu ve buna mutlak boşluk deniliyordu, daha sonra pozitif ve negatif var oldu, bu evrenin oluşmasına yol açtı, ardından canlılar yaratıldılar ve en son olarak da krallıklar İnsanoğlu doğduğunda okyanustan çıkmış bir su damlası gibidir ve öldüğünde tekrar okyanusa yani özüne döner 29

turu organize eden kişi olarak beni bile şaşırtıyor. 30 1969 yılında karada dünyaya geldim, 1983 yılında su altında yaşamaya başladım O tarihten bu yana cennet ülkemizin neredeyse tüm sahillerinde daldım, sayısız canlı türüyle tanıştım. Dünyamızın aslında bir su dünyası olduğunu ve karada bulunduğumuz süreler içerisinde varoluşumuzu özlediğimizi fark ettim. Bir süre sonra diğer ülkelerin su altı dünyalarını da keşfetmek üzere yola çıktım. 1996 yılındaki ilk Kızıldeniz dalışımın ardından, Maldivler, Malezya derken yolum Endonezya ya düştü. 22 Ekim 2012 de Şu tüm dünyanın konuştuğu meşhur BALİ nasıl bir yermiş görelim bakalım. diye başladığım yolculuk belki de hayatımın dönüm noktalarından birini oluşturdu... Yazımın başlangıcındaki satırları BALİ nin en büyük tapınağı olan ve 14 üncü yüzyıldan günümüze kadar varlığını sürdürmüş Besakih Tapınağı nın en yüksek noktasından çevreyi seyrederken dinledim. BALİ deki 11.000 (!) tapınaktan en büyük ve en eski olanı Dalış aktivitesine bakış açım bir kez daha pekişti: Dalmak, yeni yerler görmek, yeni insanlarla tanışmak ve yeni bir şeyler yapmaktır Bu dinginliği bu huzuru yaşadığım anlarda 3031 m yüksekliğindeki Agung Yanardağı nın eteklerindeydim, 1963 yılında volkanlar saçmış bir yanardağın. Bir gezgin hele bir de dalgıç bir dalış turundan neler bekler? Bu turu organize ederek dalgıçlarımı BALİ ye götürmeye karar verdiğimde, başlangıç olarak çok yönlü bir araştırmaya giriştim. Okuduklarım ve dinlediklerim beni çok etkiledi. Endonezya BALİ belki de Dünya da tabiatın en iyi korunmuş olduğu bölge idi, su altı da aynı şekilde. Bölge halkının ve yönetiminin bunu nasıl başardıklarını ise orada 10 gün kaldıktan sonra daha iyi anladım. On günlük bir turda ne kadar çok gezilip ne kadar çok şey görülebilirse hepsini yaşadığımızı söyleyebilirim. Şimdi geriye dönüp baktığımda bu kadar kısa bir süreye sığdırdıklarımızı görmek bu Kintamani deki doğa harikası Batur Gölü kıyısında Agung ve Batur Volkanlarını ve bu dağların eteklerindeki pirinç tarlalarını seyrederken yediğimiz harika deniz mahsülleri, dev tropikal meyve bahçesindeki gezintimiz esnasında dünyanın en özel kahvesi olan Luwak kahvesini içerken aldığımız tat ve bu kahvenin nasıl yapıldığını öğrendiğimiz an hissettiklerimiz (!) Ubud köyündeki maymunlar ormanında o harika canlılarla oyunlarımız, Taro köyünde ormanın içinde Asya filleri üzerinde gerçekleştirdiğimiz safarimiz, yerli halkın evlerine ziyaretlerimiz ve yaşam tarzlarını anlatmaları, Kehen ve Besakih Tapınaklarına turlarımız, halkın ibadetlerini seyredişimiz, azgın Ayung Nehri nde 9 km lik rafting maceramız ve tabi ki dalışlarımız Evet yanlış okumadınız biz dalmaya gittiğimiz o cennette tüm bunları ve daha fazlasını yaşadık. Bu yazımda sizlerle BALİ yi paylaşmak istiyorum. Yolculuk ve Bali ye ilk adımlar Benim gibi uzun uçuşları sevenler için birebir. Malezya havayolları ile İstanbul dan Malezya Kuala Lumpur a yaklaşık 11 saatlik bir uçuşun ardından Endonezya Bali Denpasar Havaalanına 2,5 saatlik bir aktarmayla ulaştık. 5 saat olan zaman farkı Türkiye de saat ayarlaması yapılınca 6 saate çıktı ve bizler de Jet Lag nedir iyice öğrenmiş olduk Havaalanında bizi gerçek bir Balili olan tur rehberimiz karşıladı. Kendisinin güler yüzü ve çat pat Türkçe kelimelerle yaptığı espriler sayesinde tüm yorgunluğumuz yerini bir anda neşeye bıraktı. Gördüğümüz tüm Balililer gibi tur rehberimiz de işini çok iyi yapmaya ve misafirlerini mutlu etmeye çalışan huzur verici bir insandı. Bizleri transfer aracımızla 30 dakikalık ufak bir yolculuğun ardından Bali nin en güzel sahillerinden biri olan Sanur sahilindeki otelimize ulaştırdı. Otelden içeriye girdiğimizde boynumuza takılan çiçekler, ikram edilen meyve suları gerçek bir uzak doğu karşılaması oldu. Otel çok çok büyüktü. 7 adet restoran, 3 havuz, 1 kilometrelik bir sahil, su sporları merkezi, tropik bahçeler, canlı müzik, Bali dansı gösterileri, animasyon, masaj salonu Sadece oteli gezmek bile birkaç saat alabilirdi Gündüz vakti hepimiz odalarımıza çekilip uyumayı tercih ettik ve akşam otelin İtalyan restoranında buluşma kararı aldık. 6 saatlik zaman farkından dolayı hepimize bir durgunluk gelmişti. Yerel saatle 20:00 de deniz kıyısında kumların üzerinde grubumuz için hazırlanmış olan özel masada barbekü partisine katıldık. Canlı müzik inanılmazdı. Sahnedeki bayan solisti dinlerken bu müziğin amatör olduğuna inanmakta çok zorlandık. Okyanusla baş başa ilk gecemizdi... Ertesi gün BALİ su altı dünyası ile tanışacaktık. Geceyi çok uzatmadık ve daha önce hiç görmediğimiz ve tatmadığımız uzak doğuya özgü meyvelerimizi yedikten sonra odalarımıza çekildik. İlk dalışlar BALİ nin en büyük dalış merkezlerinden biri olan ve PADI nin yetkilendirdiği bir dalış okulu transfer aracı bizi otelimizden aldı. Aslında otelimizin konumunu belirlerken çok stratejik davranmıştım. Endonezya BALİ nin en güzel dalış bölgeleri, adanın güney doğusundaki Sanur sahilinin tam karşısında bulunan Nusa Penida ve Nusa Lembongan adalarıdır. Bu adaları birbirinden ayıran dar bir boğaz inanılmaz su altı canlılarına ev sahipliği yapar. İşte bu sebeple eğer karada ve denizde çok uzun transferlerle vakit kaybetmek istemiyorsanız Sanur sahili konaklamak için en doğru yer. Zira otelinizden dalış merkezinize 10 dakikalık bir transferin ardından teknenize biniyor ve 30 dakikalık bir deniz yolculuğu ile büyüleyici dalış bölgelerine varıyorsunuz Dalış bölgelerine giderken zaman zaman size yunuslar eşlik ediyor zaman zaman da balıkçıl kuşlar 31

32 İlk dalış günümüzde Nusa Penida bölgesinde 3 dalış gerçekleştirdik. İlk önce adanın kuzeyindeki bölgeleri keşfetmeye karar verdik ve bu amaçla iki dalış gerçekleştirdik. Bunlardan birincisi Buyuk isimli dalış bölgesiydi, ikinci dalışımızı da Sental Point bölgesine gerçekleştirdik. Nusa Penida nın kuzey sahili su altında son derece sağlıklı ve renkli mercanları barındırıyor. Sental Point de bu mercan tarlalarının tam ortasındaki nokta. Sığ bölgelerdeki mercanlar El Nino kasırgasında hasar görmüşler fakat bölgenin üretkenliği sayesinde kendilerini kısa sürede onarmışlar. Mürenler, aslan balıkları ve mavi noktalı vatozlar bölgenin standart canlılarından. 25 m den biraz daha derine inildiğinde boyları 5 m yi aşan dev mercanlara rastlanabiliyor. Günün üçüncü dalışını gerçekleştirmek için adanın batısına geçtik ve çok meşhur olan Crystal Bay bölgesine dalmaya karar verdik. Adından da anlaşılacağı gibi kristal berraklığındaki suyu ve mükemmel görüşü ile pırıl pırıl bir dalış bölgesi. Sahildeki vahşi yaşam ve tropik bitki örtüsünü seyrederken 5 6 m derinliğinde tertemiz kumluk bir alana alçalıyor ve mükemmel bir resifi sağınıza alarak ilerliyorsunuz. 20 22 metre civarında durup biraz beklediğinizde mola mola balıklarını görme ihtimali çok yüksek. Zira tam bu noktada bu devasa canlılar ağızlarını açarak hareketsiz bekliyorlar ve parazitlerini temizleyen diğer küçük balıklarla etkileşime geçiyorlar. Ancak mola mola görmek için tam sezonunda orada olmakta fayda var bunun içinde en uygun zamanın ağustos başı veya ekim ortası olduğu söyleniyor. Uzun sözün kısası günün en harika dalışıydı diyebilirim; zira dalmadan önce arkamızda bıraktığımız sahilin görüntüsü su altında bile uzun süre gözlerimin önünden gitmedi. Bu harika dalışların ardından huzurla dolmuş olarak Sanur sahilindeki otelimize döndük. Zihnimden Dünya nın diğer dalış bölgelerindeki hatıralarımı geçirdim. Malezya daki kadar çok köpekbalığı ve dev balık sürüleri görememiştim, Kızıldeniz deki kadar çok çeşitli ve renkli balık da görememiştim. Nereye benziyor diye düşündüm ve en çok Maldivler e benzettim. Bolca mercan ve bolca sürü balığı Fark ise mercanların çok sağlıklı olmasıydı. Bu beni ümitlendirdi; çünkü yok olmakta olan mercan resiflerinin insanoğluna ne kadar büyük bir zarar vereceğinin bilincindeyim. İşte kendini insandan korumayı başarabilmiş bir bölge diye geçirdim içimden Bali dansı 3 dalışın vermiş olduğu tatlı yorgunlukla otelimize döndükten sonra ikinci akşamımızda otel dışında orijinal BALİ dansı seyrederken yerel mutfağı da tanıyabileceğimiz bir restorana gitmeye karar verdik. Kısa bir araştırmanın ardından otelimize çok yakın bir sokakta bu tarife uyan çok güzel bir mekan olduğunu öğrendik. Bizi en çok etkileyen ise restoranın bizi almak için servis aracı göndermesi, yetkililerin kapıda karşılaması, hoş geldin kokteylleri ikram edilmesi ve grubumuz için tam sahne önünde bir masa hazırlanmış olması oldu. Bu misafirperverlikten duyduğumuz mutluluğun zirvesindeyken ortamda bulunan bölgesel müzik aletlerini kullanmamız restorandaki diğer misafirleri oldukça neşelendirdi. Ardından sahneye büyüleyici ve rengarenk kıyafetleri ile BALİ dansçıları çıktı. Dansçıların yüzlerinden hiç eksik olmayan gülümseme ve uyumlu hareketleri sayesinde bir müddet gözlerimizi sahneden alamadık. Yemekler soğuyordu Hepimiz fotoğraf makinelerimiz ile bu muhteşem sanatın her anını yakalama gayreti içerisindeydik. Gösterinin sonunda dansçılarla birlikte hatıra fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmedik. Şaşırtıcı ölçüde makul bir hesap ödeyerek restoranın tahsis etmiş olduğu ücretsiz servis aracı ile otelimize geri döndük. Bir kez daha iyi ki gelmişiz diye geçirdim içimden ve ertesi gün dalacağımız bölgelerin daha da güzel olmasını dileyerek tropik ağaçlar içerisinde ve deniz kıyısındaki odamda uykuma daldım. Dalışa devam Bali deki üçüncü günümüzün sabahı teknemizle bu sefer Toyapakeh isimli dalış bölgesini keşfetmeye karar verdik. Toyapakeh bölgesi bir önceki gün daldığımız Nusa Penida yı Nusa Lembongan dan ayıran boğazın kuzeyinde bulunuyordu. Yani akıntı ile karşılaşacaktık. Akıntı deyince ortalama bir dalgıcın aklında nasıl bir kavram belirdiğini tahmin edersiniz Ancak gerek Maldiver de gerek Kızıldeniz Shark Resifinde, gerekse Malezya Sıpandan da Barakuda noktasında bazen öyle akıntılarla karşılaşırsınız ki böyle bir akıntıyı anlatabilmeniz, tarif edebilmeniz neredeyse imkansızdır. Bunu ancak yaşayarak görürsünüz. İşte Toyapakeh de yaptığımız iki dalışın ikisi de böyleydi. Suya atlar ve alçalırsınız, dalış arkadaşınızdan kopmamak ve hareketsiz bir biçimde kalmak tek amacınızdır, su sizi alır ve sabit bir derinlikte yüz metrelerce sürükler siz sadece o akıl almaz, o büyüleyici su altı dünyasının vücudunuzun altından bir film gibi kayarak ilerlediğini seyredersiniz. Havanız azaldığında yukarı çıkış işareti ile birlikte yükselir ve yüzeye varırsınız. Bir tek palet bile vurmadan doyasıya gezmiş, doyasıya görmüşsünüzdür. Derler ki : Eğer Bali ye dalışa geleceksen ve tek bir dalış hakkın varsa Toyapakeh e dal yoksa pişman olursun. İşte biz mercanların su altında anıtlar kadar büyümüş olduğu bu sıra dışı dalış bölgesine iki dalış gerçekleştirdik. Misafirlerim akıntı dalışının okyanuslarda ifade ettiği anlamı gördüler ve bu harika duyguyu emniyetli bir ortamda yaşadılar. Ne mutlu bana Günün üçüncü dalışını ise boğazdan iyice uzaklaşarak, açık denizde kuzey batıda Sakenan bölgesinde gerçekleştirdik. Burada kendimizi dev bir akvaryumun içerisinde hissettik. Anemon balıkları ve diğer rengarenk tropikal balıklar etrafımızı sardılar, elimizi uzatsak dokunacağız. Meraklı gözleri ile bizi tanımaya ve niyetimizi anlamaya çalışan ve karalarda neler yaşandığından habersiz binlerce harika canlı Ne kadar şanslı olduğumu düşümdüm bir kez daha. Şükrettim bütün bunları görebildiğim için Bir dalış günü daha bitmişti. Zaman akıp gidiyordu. Akşam otelde bizi bekleyen bir Moğol barbekü gecesi ve canlı müzik vardı. Grubumuz için ayrılmış olan masa yine sahnenin tam önündeydi. Ancak bu sefer canlı müziğin çok çok ötesinde bir sahne gösterisiyle karşılaştık. Bu büyük sürpriz Bali maceramızın beklentilerimizin çok üzerinde olacağını bize bir kez daha gösterdi. Canlı müziğin ardından sahneye çıkan 4 ayrı dans grubunun arkasından ateşle adeta oyun oynayarak dans eden son derece profesyonel 33

34 gösteri ustaları tarafından büyülendik. Işıklar kapanıp ruhumuz ve bedenimiz var olduğumuz ortamdan soyutlandığında, dakikalar boyunca, mitolojik hikayelere konu olmuş savaşların ve zafer figürlerinin içerisinde bulduk kendimizi. Kameramla o anları fotoğraflarken doğru saliseleri yakalamakta zorlanmadım; çünkü o teatral anlatımın tam ortasında figürlerin ifade ettikleri tüm anlamları duyumsuyordum Tadı damağımızda kalan o gün ve gecenin ardından bir sonraki gün gerçekleştireceğimiz Bali kültür turlarının hayalini kurarak günü tamamladık. Batik dokuma sanatı Dalışsız geçireceğimiz ilk günün sabahında dillere destan Bali kültürü ve doğası ile ilgili neler göreceğimiz konusunda büyük bir merak ve heyecan içerisinde başladık yolculuğumuza. İlk olarak Bali nin meşhur Batik dokuma sanatını yerinde görmek ve bu muhteşem kumaşların o harika renklere nasıl kavuştuklarını anlamak üzere Denpasar daki Sumerta bölgesine ziyaret gerçekleştirdik. Burada yerel bir dokuma atölyesinde çalışan sanatçıları seyrettik. Batik sanatının Bali insanının sanatçı ruhunu ortaya koyan unsurlardan biri olduğunu anlamamız uzun sürmedi. Özellikle Cava halkının dinsel mitolojik figürlerinin elle resmedildiği bu dokuma sanatını modern batik sanatçıları tabiat ile ilişkilendirilmiş figürlerle de zenginleştirmişlerdi. Bu harika dokuma kumaşların gözümüzün önünde çok özel boyalarla ve el boyaması ile üretildiğini görmek hepimizin içerisinde hayranlık uyandırdı. Pamuklu ya da ipek kumaşların üzerinde parafin, reçine ve yağla karışık ılık balmumu kullanılıyor. Desenler üzerine bu karışım sürülmüyor. Kumaş boyanıyor ve daha sonra ılık suyla yıkanıyor. Yıkamanın ardından karışımın sürüldüğü yerlerde boya kalmıyor ve kumaştan çıkıyor. Boya sadece desen formatı üzerinde kalıyor. Bu işlem desene istenen renk verilene kadar defalarca farklı renkli boyalarla tekrar ediliyor ve en sonunda kumaş son halini alıyor. Gözlerimle görmeseydim inanamazdım! Bu kadar emek harcanarak hazırlanan bir kumaş ile dikilen bir kıyafeti giymek Bali insanının neredeyse günlük yaşantısının bir parçası haline gelmiş. Günümüzün dev dokuma tesislerinde saniyeler içerisinde üretilen desenli kumaşları düşündükçe dünyamızın kaybettiği kültürel değerlere bir kez daha tanık oluyorum. Luwak kahvesi Dünyanın en pahalı kahvesi Luwak kahvesi ( bir kilosu 700 usd ) nasıl üretiliyor seyredip tadına bakmak belki de Bali maceramızın en ilgi çekici aşamalarından biriydi. Bunu yaşayabilmek için öncelikle Sri Vadisi nde tropik meyve ağaçlarının olduğu dev bir bahçeye gittik. Burada bizi her zamanki misafirperverliğiyle Balili dostlar karşıladılar. Öncelikle bahçeyi gezdik. Salak ve Rambutan isimli ilk kez tattığımız ve ilk kez gördüğümüz meyveleri yerken içimden geçen şey çok netti : Ne kadar kısa bir hayatımız var, görmediğimiz ve bilmediğimiz şeyleri öğrenebilmek için zaman yetmeyecek Bu çok farklı tatların ardından her birimizin önüne ücretsiz olarak 6 şar değişik kahve getirildi. Bu kahvelerin tadına bakarken hepimiz birer kahve uzmanı edasıyla fikirler beyan etmeye başladık ve en sonunda birer bardak dünyanın en meşhur kahvesi Luwak kahvesinden tatma aşamasına geldik. Çok lezzetli ve farklı olduğunu söyleyebilirim. Ancak kahvenin yapılış şeklini öğrenince biraz şaşırdığımı da itiraf etmeliyim. Paradoxurus hermaphroditus isimli kediye benzeyen çok çok şirin bir hayvan en güzel taze kahve çekirdeklerini yiyor. Ardından şirin hayvanımızın midesindeki enzimler kahve çekirdeğine nüfuz ediyor. Biyolojik etkileşimin ardından dışkılanan kahve çekirdekleri şekillerini aynen muhafaza ediyorlar. Özenle yıkanan, kurutulan çekirdekler öğütüldükten sonra dünyanın en meşhur ve en pahalı kahvesi ortaya çıkıyor Hepimize afiyet olsun. Kintamani Batur Gölü, Agung ve Batur Volkanları Aslında en büyük hayalim bu manzarayı görmekti ve bu hayal gerçek oldu. Kahvemizi yudumladıktan sonra soluğu Kintamani de aldık. Burası bir doğa harikası Anlatmak çok zor ama deneyeceğim. Dev bir göl hayal edin. Yüksek bir tepede bir terastasınız, hafif bir esinti var ve yemeğinizi yerken gözlerinizin önünde elinizle dokunacağınızı hisssettiğiniz bir mesafede 1717 m yüksekliğindeki aktif bir volkan olan Batur Volkanı ile hemen onun yanında 3031 m yüksekliğindeki diğer bir volkan olan Agung Dağı var. İkisinin yanında da balık kaynayan meşhur Batur Krater Gölü ve Agung Dağı nın eteklerinde pirinç tarlaları Sadece yeşil, mavi ve kahverengi Zaman zamanda gökyüzündeki beyaz bulutlar Rüzgarın sesi ve büyülenmişliğin huzuru. Umarım anlatabilmişimdir. İşte öğle yemeğimizi burada yedik. Bizim çöp şişimiz kadar güzel olmasa da Bali nin çöp balığı da çok lezzetli diyebilirim. Maymun Ormanı Yemekten sonra günü tamamlamaya niyetimiz yoktu ve çok merak ettiğimiz sevimli maymunlarla tanışmaya Ubud köyüne gittik. Orada bir maymun ormanı olduğunu biliyorduk ancak tam olarak neyle karşılaşacağımızı tahmin edemiyorduk. Ormanın kapısında muz satan seyyar satıcılardan bolca muz aldıktan sonra ormana girmemizle etrafımızı yüzlerce maymunun sarması bir oldu. Ne yapacağımızı şaşırmıştık. Bazılarımız ellerindeki muzları atarak kaçmayı tercih ettiler zira maymunlarımız muzları kapmak konusunda biraz fazla ısrarcıydılar. Ben ise maymunlarla biraz oyun oynamayı tercih ettim. Yere oturdum ve muzlarımı sıkıca kavradım. Bir süre sonra yaklaşık beş altı tane irice maymunun bana doğru sinsice yaklaştıklarını gördüm. Bir planları olduğunu hissedebiliyordum. Muzların üzerine kapaklandım ve ne yapacaklarını seyretmeye başladım. O sırada tur rehberinin muzları bırak diye ısrarla bağırdığını duyuyordum ama buna hiç niyetim yoktu. Muzlarımı daha da sıkıca kavradım ve başımı koruyarak maymunlarla mücadele etmeye başladım. Her yerimi sarmış olan maymunlara benim daha güçlü ve zeki olduğumu anlatmaya kararlıydım!.. Bir süre sonra ayağa kalktım ve maymunlara karşı sert bir bakış ile hamle ettim. İçlerinden bir tanesi bütün dişlerini göstererek benim üzerime yürüdü ben de onunla aynı mimiği kullanarak onun üzerine yürüdüm. Bir yandan da muzları kafamın üzerinde tutarak ulaşamayacağı bir mesafede tutmaya çalışıyordum. Bu arbede esnasında etrafımızı sarmış ve bu kavga sahnesini görüntüleyen turist 35

36 kalabalığını fark etmem zaman aldı. En sonunda muzlarımı kurtarmış olmanın vermiş olduğu gururla sol kolumda birkaç diş izi ile olay bölgesini terk ettim. Yorgun fakat gururluydum Ancak elimdeki dev muz koçanına baktığımda gördüğüm manzara inanılmazdı. Muzlarımın kabukları duruyor ancak içleri boştu. O an bir dahaki Bali ziyaretimde maymunları hafife almamaya karar verdim. Unutmadan, maymun ormanında sakın elinizi cebinize sokarak yürümeyin, zira maymunlar derhal etrafınızı sararak cebinizde ne olduğunu anlamak için üzerinize tırmanmaya başlayacaklardır. Maymun ormanında en çok etkilendiğim manzaralardan biri de çok derin bir vadide akan nehir ve bu vadiye inşa edilmiş ejder heykelleriydi. Bu kaygan zeminden aşağıya inerek fotoğraf çektirmek isterken çok büyük riskler üstlendiğimizi itiraf etmeliyim. Ejder heykellerinden birinin üzerine tırmanmaya çalışan bir arkadaşımız kaygan ve yosunlu zemini dikkate almadığı için kendisini yuvarlandığı nehirden çıkarmak biraz zaman kaybına yol açtı. Rafting macerası Ertesi gün bu kadar macera yetmiyormuş gibi aynı gün içerisinde hem rafting hem de fil safari yapmaya karar verdik. Yorucu olacağı kesindi ama grupta herkes kesin bir kararlılık gösterdi. Ben ise dünden razıydım. Planı uyguladık ve ilk olarak Ayung Nehri ne yol aldık. Can yeleklerimizi giyip küreklerimizi aldık ve rafting botlarımıza yürümemiz söylendi. Keşke birisi bize botlarımızın birkaç yüz metre derinlikteki bir vadinin dibinde akan çılgın bir nehrin dibinde olduğundan bahsetseydi Sanırım bu maceranın en maceralı bölümünün bitmek tükenmek bilmeyen o merdivenlerden yarım saat boyunca aşağıya inerken, basamaklara dikkat etme gayreti içerisinde neredeyse şaşılaşan gözlerim sebebiyle zaman zaman keşke paraşütle atlasaydım dediğim anlar olduğunu itiraf etmeliyim. Botlara ulaştığımızda bir müddet Lütfen beni birkaç dakika yalnız bırakın kendime gelmem lazım. dediğimi hatırlıyorum. Çok yüksekti ve çok fazla basamak indik. Botlara 4 er kişilik gruplar halinde bindik. Her botta profesyonel bir rehber bizlere ne yapmamız gerektiğini söylemek üzere hazır bulunuyordu. Tam 9 kilometrelik ufak çaplı şelalelerle dolu bir yolculuk bizi bekliyordu. Rehber çat pat bir İngilizce ile bize şunları söyledi: İleri dediğimde ileri kürek çekin, geri dediğimde geri kürek çekin, dur dediğimde kürekleri içeri alın ve dik pozisyona getirin. Kendisine Hepsi bu mu bize anlatmak istediğin başka bir şey yok mu? diye sorduğumu hatırlıyorum zira botta hayatında ilk defa kürek çekecek 3 bayanla birlikteydim ve bir an ümitsizliğe kapıldığımı söylemem yalan olmaz. Bunun üzerine rehberden müsaade isteyerek bottaki takım arkadaşlarıma ufak bir brifing vermeye karar verdim. Ne de olsa 1984 1988 yılları arasında Deniz lisesinde bize kürek çekmeyi öğreten komutanlarımdan öğrendiklerim kafama silinmemek üzere kazınmış durumdaydı. Rehber kusurumuza bakmasın ama can emniyetimiz açısından ilk dakikadan itibaren botun kontrolünü ele geçirdim ve komutları brifingimde öğrettiğim şekilde ben vermeye başladım : Al beraber - Hoooy hop Hoooy hop, Siya, Siya tut, Alabanda kürek, Hisa kürek Bot rehberi beni ve ekibimi şaşkınlıkla izliyordu, tüm diğer botları geçerek ve tüm zorlu bölgelerden rahatça geçerek ilerliyorduk. En sonunda botta çılgın bir Türk denizcisi olduğunu anlamış olacak ki arkasına yaslanıp bizi seyretmeye başladı zaten kendisine de fazla bir seçenek bırakmamıştık Bizler Barbaros Hayrettin in torunları olarak nağralarımız Ayung Nehri Vadisi nde yankılanarak ilerlerken sollayarak geçtiğimiz Japon turistler ise suya dayanıklı son model kameraları ile bizi bolca görüntülediler. Eğer şu anda Japonya da Hoooy hop diye bağırarak kürek çeken kişilere rastlanırsa bunun sebebinin bizler olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 9 kilometrelik parkurda en zevkli anlardan biri, vadiden nehre akan coşkulu bir şelalenin altında mola verdiğimiz andı. Nehrin üzerine yerli hak tarafından inşa edilmiş ip ahşap birleşimi köprüler ise kendimizi Indiana Jones filmlerinden birinde gibi hissettirdi. Rafting macerasının sonlarına yaklaşırken birden çok moralim bozuldu; tahminimce yokuş aşağı indiğim birkaç bin basamağı bu sefer yokuş yukarı çıkmak zorunda kalacaktık. Öyle de oldu Fil safari Taro köyüne doğru yola koyulduk ve safari parkına vardık. 43 yıllık hayatımda, bir fil ile sarmaş dolaş olabileceğim 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Artık kontrol dışındaydım, maymunlarla savaşmış, 9 km rafting yapmış ve adrenalinim en üst seviyede bir tur organizatörü olarak fillerle de iletişim kurabileceğimden emindim. Bunu yapmakta çok gecikmedim bulduğum ilk filin kulaklarını kaşıyıp sevgisini kazandıktan sonra birkaç bambu yedirip, iyice yumuşattım o da hortumunu boynuma doladı ve hatıra fotoğrafı çektirdik. Baba filler, anne filler, fil yavruları İrili ufaklı 20 kadar fil ile iletişim kurduktan sonra bizi ikişer ikişer o fillere bindirdiler ve yaklaşık 45 dakika sürecek safarimiz başladı. Bir filin üzerinde iki turist ve bir de eğiticisi varken sanki üzerinde hiçbir şey yokmuş gibi arada bir durup ağaçlardan bir şeyler koparıp beslendiğine hatta yanından geçen diğer fillerle sohbet ettiğine tanık olmak gerçekten son noktayı koydu Bir kez daha ölmeden evvel yapılması gereken çok şey var diye geçirdim içimden Aynı parkta bayrak direğine bayrak çeken, basket atan, suluboya fırçasıyla resim yapan filler de gördüm. Artık bu kadarı da fazla 37

38 acaba rüyamı görüyorum dediğim anlar oldu. Hava kararmaya başlamıştı. Otelimize döndük çünkü ertesi gün büyük gündü Dünyaca meşhur US Liberty batığına dalışa gidecektik Tulamben US Liberty batık dalışı Tulamben bölgesi, otelimizin bulunduğu güney doğudaki Sanur sahiline uzak ve kuzeydoğu istikametindeydi. Buraya kara yolu ile transfer edildik. Transfer yaklaşık 2 saat sürdü ve sonunda Tulamben sahiline ulaştık. Araçtan indik ve kumsala yürüdük. Kıyıdan dalış yapacaktık zira bu meşhur batık sahilden 5 dakika yüzme mesafesindeydi. Ortalıkta başlarının üzerinde 200 barlık yüksek basınçlı dalış tüpleri ile gezen Balili bayanları görmek biraz şaşırmamıza yol açtı. Düzinelerce bayan, yüzlerce dalgıcın lojistiğini sağlamak üzere başlarının üzerinde (elle tutmadıkları) 15 kiloluk yüksek basınç tüpleri ile koşuşturuyorlardı. Biraz tedirgin olduğumu ifade etmeliyim. Kısa bir brifingin ardından kıyıdan hafif dalgalı bir ortamda suya giriş yaptık ve sol çapraza doğru su altından ilerlemeye başladık. 10 dakika sonra karşımıza çıkan batık adeta metal yığını değil bir mercan bahçesi idi. Gördüklerime inanamadım. Yolda ilerlerken gördüğümüz ve kumdan kafalarını çıkarıp bizi seyreden yüzlerce meraklı deniz yılanı bile önemini yitirdi. Gördüğümüz batık muhteşemdi! Mercanlar ve sürü balıkları bu batığı adeta yeniden şekillendirmişler ve apayrı bir güzellik katmışlardı. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir Japon torpidosu tarafından batırılan 120 metre uzunluğundaki bu Amerikan gemisi, 1963 yılında Agung Volkanı nın patlaması sonucunda dibe doğru kaymış ve en derin noktası 29 m de olacak şekilde zemine yerleşmiş. O günden bugüne kadar da mercanların istilasına uğrayarak yüzlerce değişik su altı canlısı için yepyeni bir yuva olmuş. Gördüklerimizi ve o renk cümbüşünü anlatacak kelimeler çok az O gün bu batığa iki dalış yaptık ve otelimize döndük. Ertesi gün yine çok yoğun geçecekti. Bali Aga ya giderek Balililerin yaşam tarzlarını orijinal evlerinde gözlemleyecek, ardından da Kehen Tapınağı ile Bali nin en büyük tapınağı olan ve ana tapınak olarak adlandırılan Besakih Tapınağı nı ziyaret edecektik Bali Aga Panglipuran evleri : Mükemmel bir proje. Bali yönetimi Bali Aga bölgesinde Panglipuran evleri adı altında koruma altında mükemmel bir proje geliştirmiş. Bali kültürünü ve halkın yaşam tarzını görmek isteyen yabancı turistler bu evleri ziyaret ediyorlar. Halk ile sohbet ediyorlar, onları yemek pişirirken, tapınırken, hayvanlarını beslerken kısaca doğal ortamlarında saygı ile gözlemliyor ve fotoğraflar çekiyorlar. Bu evler ve evlerde yaşayanlar tamamen yönetimin koruması ve desteği altında. Tur rehberi, köyün çevre ve bölge planlamasının bir insan vücudu şeklinde gerçekleştirildiğini, köyün başının neresi olduğunu ve benzeri bilgileri anlatıyor. Dinlerken tapınak bölgesinin köyün başı olduğunu ve halkın inançları sebebiyle evler arasında asla duvarlarla setler çekilmediğini, tüm yaşayanların dostluk ve uyum içerisinde yaşadıklarını, aralara katı sınırlar ve bariyerler koyulmasının halkın gelenek ve inançlarına aykırı olduğunu anlatıyor. Attığınız her adımda söylenenlerin fiziksel olarak köyün tasarımına da yansıdığını gözlemliyorsunuz. Mutfaklarda kullanılan fırınlardaki ateşin hem ısınmak, hem ıslak odunları kurutmak hem de aynı anda yemeği pişirmek amacıyla nasıl tasarlandıklarına tanık olduğunuzda gerçekten şaşırıyorsunuz. Köyü gezerken zaman zaman bazı köy sakinlerinin evlerinin kapısına bir miktar haşlanmış pirinç bıraktıklarını görürseniz şaşırmamak gerekiyor zira yazımın başında da belirttiğim gibi Bali halkı sadece insana değil, aynı zamanda tabiata ve o pirince ihtiyacı olan karıncalara ve böceklere de sevgi ve saygı duyuyor Kehen Tapınağı : Kehen Tapınağı ziyaretimiz gerçekten etkileyiciydi diyebilirim, zira Hinduizm dininde halkın ve rahiplerin tanrılarına armağanlar sunmaları ve bu aşamadaki seremonileri gerçekten izlenmeye değer. Tabi ki bazı sınırlar var. Örneğin izleyicilerin bellerine sardıkları örtülerle diz kapağı altlarına kadar örtünmeden tapınaklara girmeleri kesinlikle yasak. Esas enteresan olan sokaklardaki heykeller de dahil tamamının bellerinde bu örtülerin bağlı olması Tapınaktan içeriye girdiğiniz andan itibaren tanrılara sunulmak üzere özenle hazırlanmış olan hediye paketleri ile karşılaşıyorsunuz. Bazılarının içinde pirinç ve meyveler varken bazılarında çöp şiş, tavuk ve balık türü yiyecekler var. Merak ettim sordum bu kadar yiyecek ziyan mı oluyor diye? Tapınma seremonileri bittiğinde ise insanlar bir araya geliyor ve bu yiyecekleri tüketiyorlarmış. Bir de tanrılar kelimesini pek benimsemiyorlar zira temelde tek bir tanrının varlığına inandıklarını ancak tanrının kendileri için ifade ettikleri anlamlara göre farklı simge ve isimler kullandıklarını anlatıyorlar. Bizim için biraz karmaşık ancak onlar için son derece doğal bir inanış tarzları var. Ulaşmak istedikleri sonuç ise evrimini tamamlamış iyi insanlar olabilmek Besakih Tapınağı : Bali deki son durağımız 11.000 tapınağın en büyüğü ve en kutsalı sayılan dolayıyla da Ana Tapınak olarak adlandırılan Besakih Tapınağı idi. Agung Dağı nın güney yamacına kurulmuş olan tapınağın giriş kapısına giden yolu tırmanmak istemeyenler için yolun altında motosiklet kiralayanlar var. Dilerseniz motorla yukarıya çıkıp dönüşte de park ettiğiniz motorunuza binip geri geliyorsunuz. Tapınak 14 üncü yüzyılda inşa edilmiş çok büyük bir yapı. Kendi içinde 22 paralel alt tapınak var. 1963 yılında kutsal sayılan Agung Volkanı nın püskürmesi sonucunda 1700 kişi ölüyor. Lavlar tapınağa metreler kala duruyor. Bu olay halk tarafından tanrıların bir mesajı olarak kabul ediliyor. İnanış o ki tanrılar güçlerini gösterdiler ama kutsal olan bu yapıya zarar vermediler 1995 yılında Besakih Tapınağı Dünya Kültürel Mirası olarak kabul ediliyor. Tapınağın en yüksek bölgesine çıkıp tasarımını seyrettiğinizde, dağa bakan ilk duvarın hemen altında birkaç metrelik toprak bir boşluk olduğunu fark ediyorsunuz. Bu boş toprak evrenin yaratılışından önceki hiçlik dönemini simgeliyor, biraz ileride solda ve sağda görülen kuleler pozitif ve negatifi simgeliyor; inançlarına göre evrenin ve dünyanın yaratılışından evvel pozitif ve negatif kavramı yaratılmış, ardından evreni simgeleyen yapılara rastlıyorsunuz, daha sonra tabiatı ve son olarak da krallıkları İşte böyle geçti bir Endonezya Bali macerası, heyecan ve duygu dolu Öğrendim, yaşadım, geliştim Daldım ve gerçek dünyamız olan su altı dünyasını ziyaret ettim, tırmandım ve kutsal olduğuna inanılan volkanların eteklerindeki tapınaklarda insanların inançlarına nasıl sahip çıktıklarına tanık oldum. Hiç kötülük görmedim, hiçbir olumsuzluğa rastlamadım Bahşiş verdiğimde almamak isteyen ve mahcubiyet duygusu yaşayan fakir insanlar gördüm. Yeni bir yer gördüm, yeni insanlarla tanıştım ve yeni bir şeyler yaptım Bir kez daha Dünya nın ne kadar büyük benim ne kadar küçük olduğumu anladım. Bu unutulmaz turda aklıma ne mi kazındı? İnsanoğlunun doğduğunda okyanustan çıkmış bir su damlası olduğu 39

40 BİR KURTULUŞ SAVAŞI YETİMİ [ Hazırlayan ] Murat UÇAR SG Kd. Ütğm. Emine yastığına yaslanmış, okula gittiği ilk günün heyecanıyla uykusu kaçmış bir şekilde, geleceğe dair planlar yapıyor, hayaller kuruyor, kah öğretmen oluyor Emineler yetiştiriyor, kah doktor olup Emineleri muayene ediyor, kazandığı çok parayla köyün çocuklarına aldığı güzel giysilerden giydiriyor, bedava oyuncaklar dağıtıyor, onları sevindiriyor, kendisi gibi yetim olanlara yıllar önce babasının ona hediye ettiği bez bebeklerden veriyordu. Annesi de hemen yanında günün verdiği yorgunlukla derin derin soluyarak uyuyordu. Evde iki kişi kalıyorlardı ve geçimlerini çok zor sağlıyorlardı. Babasını kaybettiğinden beri durum böyleydi. Babası Kurtuluş Savaşı için gitmiş ve bir daha geri dönmemiş, giderken de geriye taş örme, yola ve tarlaya bakan bir penceresi olan, tabandaki çatlaklarından ahırın kokusunun geldiği, atılan her adımla tahtalarının ağlama hıçkırıklarına benzer gıcırtılar çıkardığı küçük bir ev ve kendilerine yetecek kadar mahsülün çıktığı yarım dönüm tarladan başka bir şey bırakamamıştı. Babasının evden ayrıldığı günü yıllar geçse de unutamamış, belki döner diye senelerce beklemişti. Babası kapıda annesiyle Emine nin duyamayacağı sessizlikte konuşmuş, cebinden biraz para çıkarıp annesine vermişti. Sonra Emine yi kucağına almış ve yanaklarından öpmüştü. Emine babasının tam olarak nereye gittiğini bilmiyordu. Sorduğunda da Evimizi tarlamızı bizden almak isteyen kötü insanlar var. Seni, anneni gelip kaçırmak istiyorlar. Şimdi çok uzaktalar, onları kovmaya gidiyorum. demişti. Emine bundan pek bir şey anlayamasa da kafasını sallayarak babasına kendince gitmesi için izin vermişti. Emine kimseye kötülük yapmamıştı. Annesi de yapmamıştı. Köylerinde kimse kimseye kötülük yapmıyordu. Herkes güneş doğunca bağa bahçeye iniyor, tarlasını kazıyor, belliyor, suluyor, güneş batınca da evine çekiliyordu. O da arkadaşlarıyla tarla kenarında oyun oynuyor, arada annesinin istediği birkaç getir-götür işini yapıyor tekrar oyununa devam ediyordu. Peki o zaman kim, neden onu ve annesini kaçırmak, evlerini almak istiyordu? Bu kötü adamlar neredeydi, çok uzak ne kadar uzaktı? Neden kendi köylerine gelmemişti de daha uzağı seçmişti? Peki o uzakta başka babalar yok muydu? Neden kendi babası ve arkadaşı Ayşe nin de babası gidiyordu? Babası Emine yi kucağından indirdiğinde Emine yanağının ıslandığını, bu ıslaklığın babasının gözünden gelen yaştan olduğunu fark etmiş ve babasını ilk kez ağlarken görmüştü. Babalar ağlar mıydı? Babası kötü adamlardan korktuğu için mi ağlıyordu? Hayır bu olamazdı. Çünkü babası hiçbir şeyden korkmazdı ve isterse ağzında ateş çıkaran bir ejderhaya, canavara dönüşebilirdi. Emine babasını böyle görürdü hep. O evdeyken güvendeydiler, onlara kimse bir şey yapamazdı. Peki şimdi ne olacaktı, babası gidince onları kim koruyacaktı, sahipsiz mi kalacaklardı? Emine yataktan doğrularak annesine baktı, babasının ayrıldığı günün annesi için ne kadar zor bir gün olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Ne de zor günler geçirmişlerdi. Emine o günü yeniden yaşıyordu. Annesi, kocasının parmakları arasındaki ellerinin titremesine mani olamıyor, oracığa yıkılıveririm korkusuyla kocasına bakamıyor, başını yere eğmiş kaldıramıyordu. Emine nin gözleri bir süre annesinin titreyen ellerinde kalmış, bütün vücudundaki titremeleri hissederek gözleri annesinin göğüslerine doğru kaymıştı. Annesinin göğsü derin derin inip kalkıyor, kesik kesik iç geçirmelerle irkiliyordu. Annesinin demesine göre o bu göğüslerden süt içmişti. Emine bunu hatırlamıyordu ama annesinin en çok sevdiği yeriydi. Ne zaman rüyasında canavarlardan kaçarken uyansa, ne zaman bir şeyden korksa, ne zaman babası onu azarlasa annesinin yanına koşar, ona sarılır, başını onun göğsüne yaslar, sessiz sessiz ağlardı. Emine bu göğüslere de bir damlanın düştüğünü fark etti. Evet annesi de ağlıyordu. Babası gibi annesi de ağlıyordu. Peki neden ağlıyordu, babası sadece kötü adamları kovup gelecekti. Bunu onlara zarar gelmesin diye yapıyordu. Kendisi de ağlamalı mıydı acaba? Babası annesini alnından öpmüş, son olarak Emine yi tekrar kucağına almış ve ona cebinden çıkardığı küçük bir bez bebeği hediye etmişti. Daha sonraları Emine, bu bebeği defalarca giydirecek, emzirecek, ayağında sallayıp uyutacak, yatağına alıp yatıracak, bazen babasının nerde olduğunu soracak ve cevap alamayınca kızacak hatta dayak atacak, dövecekti. Emine zaman zaman babasının gitmesinden bu bebeği sorumlu tutuyordu. Onu defalarca yakmaya kalkışıyor ama babasından ona kalan bu son hatıraya bir türlü kıyamıyor, pişman oluyor, bebeğini bağrına basıyor, göz yaşlarıyla ıslatıyor, içindeki acıyı bebeğiyle paylaşmaya çalışıyordu. Babası Emine yi yere bırakmış, çantasını almış ve Allah a emanet olun diyerek evden ayrılmıştı. O gün babasının bir daha geri dönmemek üzere ayrıldığını ne Emine ne de annesi biliyordu. Emine gözünü cama yansıyan dolunaya dikti. Babası gittiğinden beri kaç dolunay görmüştü. Bu ayrılığın üzerinden tam 7 yıl geçmişti. Babası onu bıraktığında henüz 6 yaşındaydı. O gün babasının neden ağladığını, kötü adamların kim olduğunu artık çok iyi biliyordu. Evet babası geri dönmemişti, dönememişti ama kötü adamlar da köylerine gelememişti. Ayşe nin babası geri gelmişti ancak sağ bacağını savaş meydanında bırakmış, gazi olmuştu. Emine babasının da ne olursa olsun, iki bacağını kaybetse de geri dönmesi halinde sevinir miydi diye düşündü. Cevabı acı bir tebessümle hayır oldu. Çünkü o babasını en son bıraktığında ağzından ateş çıkarabilecek bir ejderhaydı ve ejderhalar bacaklarını kaybetmezdi. Ejderhalar ya tam yaşar ya da ölürdü. 41