ADALET AĞAOĞLU'NUN "YÜKSEK GERİLİM" VE "Bİ SEVMEKTEN... Bİ ÖLÜMDEN" ADLI KISA ÖYKÜLERİNİN GÖSTERGEBİLİMSEL BİR İNCELEMESİ.



Benzer belgeler
ADALET AĞAOĞLU'NUN YÜKSEK GERİLİM VE Bİ SEVMEKTEN... Bİ ÖLÜMDEN ADLI KISA ÖYKÜLERİNİN GÖSTERGEBİLİMSEL BİR İNCELEMESİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Örnek Tarot Okuması

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

ANLATIM BOZUKLUKLARI

Fatma Atasever.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir.

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Danışmanlık Hizmetlerimiz

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız


Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

25. İngilizce Geniş Zaman Konu Anlatımı (Simple Present) (

Benimle Evlenir misin?

5. SINIF TÜRKÇE NOKTALAMA İŞARETLERİ TESTİ

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

1 Anne çocuğuna ne öğütlüyor?

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

EKİM AYI BÜLTENİ YARATICI DÜŞÜNME ATÖLYESİ (3 YAŞ) 2-6 EKİM

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Elişa, Mucizeler Adamı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

II) Hikâye Dışı düzlemi

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

BİRBİRİNE GÖRE DOĞRULAR. Aşağıda verilen doğrularla ilgili ifadelerden doğru olanlara D, yanlış olanlara Y yazınız.

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Test 6 TÜRKÇE. İSİMLER-İSİM TAMLAMALARI 1. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde topluluk adı yoktur?

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Rut: Bir Aşk Hikayesi

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

3. Genelde kendimi başarısız bir kişi olarak görme eğilimindeyim. 4. Ben de diğer insanların birçoğunun yapabildiği kadar bir şeyler yapabilirim.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

Fiil kök ya da gövdeleri üzerine birtakım türetme ekleri getirilerek fiillerin özne ve nesnelerine göre göstermiş oldukları durumlara fiillerde çatı

Teknik bir sıkıntıdan dolayı 7. hafta ödevlerinin 1. ve 2. günlerini paylaşabiliyorum günleri en geç salı günü yayınlamış olurum.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

GÖKYÜZÜ EĞİTİM KURUMLARI

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Madde-Cisim-Malzeme-Eşya

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

Küçüklerin Büyük Soruları-3

6. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

BASKETBOLCU AHMET İLKÖĞRETİM 1. SINIF. Gülşen DEMİR Porsuk İlkokulu /Odunpazarı /ESKİŞEHİR

ZİHİNSEL PROGRAMLAMA - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ZİHİNSEL PROGRAMLAMA

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?


Yeryüzünde Çocuklar. Sınıfa girmeden önce çocuk fotoğraflarını yerküre üzerinde farklı yerlere yerleştiriniz.

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

Menümüzü incelediniz mi?

Gidyon un Küçük Ordusu

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Gerçek, Mecaz, Terim Anlam SÖZ VARLIĞINI ZENGİNLEŞTİRME - 1 Eş ve Zıt Anlam Eş Seslilik GENEL AÇIKLAMA

İletişim Yayınları 2472 Çağdaş Türkçe Edebiyat 426 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

D Kendiniz hakkındaki düşünceleriniz değişkenlik gösterir mi, yoksa her zaman aynı mıdır?

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak

SAHİP OLDUKLARIMIZI KORUMANIN 4 RUHSAL ADIMI

SORU-Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz bugüne kadar?

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Şimdi noktalama işaretlerinin neler olduğunu ayrıntılarıyla görelim. Anlamca tamamlanmış cümlelerin sonunda kullanılır.

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

Transkript:

ADALET AĞAOĞLU'NUN "YÜKSEK GERİLİM" VE "Bİ SEVMEKTEN... Bİ ÖLÜMDEN" ADLI KISA ÖYKÜLERİNİN GÖSTERGEBİLİMSEL BİR İNCELEMESİ Hilmi UÇAN * ÖZET Bu yazıda Adalet Ağaoğlu'nun "Yüksek Gerilim" ve "Bi Sevmekten... Bi Ölmekten..." adlı birbirini bütünleyen iki ayrı öyküsü göstergebilimsel bir yöntemle değerlendirilmeye çalışılıyor. Zamana göğüs gerebilen, kalıcı öykünün özelliklerinden söz ediliyor. Öyküler Anlatı Düzeyi'nde, Söylem Düzeyi'nde ve Derin Düzey'de inceleniyor. Eyleyenlerin (actant) rolleri, öykünün iskeleti, genel şeması eyleyenler şemasında; öykünün genel anlamı Derin Düzey'de göstergebilimsel dörtgende gösteriliyor. Oyuncuların (acteur) izleksel rolleri, öykü zamanı ve öyküdeki açık ve kapalı uzamlar, anlatıcının bakış açısı saptanıyor. Anahtar Sözcükler: Öykü, Göstergebilim. ABSRACT In this article two different stories, "Yüksek Gerilim" and "Bi Sevmekten... Bi Ölümden..." writen by Adalet Ağaoğlu, which are completing each other, are described trough the semiotics method. The characteristics of the long-lived story, which endures time limitations are also explained. Stories are explored in narration, discourse and profubdity levels. The roles of "actants", skelaton of the storiy, the general outline of the storiy are presented in the outline of the scheme of "actants". The overall meaning of the story is explained quadrangle semiotics in the level of profundity. The * Yard. Doç. Dr., AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili Edebiyatı Bölümü

Sosyal Bilimler Dergisi 65 thematic roles of actors, the time in the story, open and closed space in the story, and the narrator's point of wiew are definid. Key Words: Story, Semiotics. GİRİŞ Öyküler yaşadıklarımızı, yaşayıp da hissetmediklerimizi bize yeniden yaşatır; yaşayıp da anlatamadıklarımızı, hissedip de söyleyemediklerimizi değişik biçemler ve bir gerilim içinde bize yeniden duyumsatır. "Hikaye öğretir ve zevk verir. (...) Bir hikâye aslında bir dünya yaratarak zevk verir; bu dünyada, en azından vekaleten, yaşar, hareket eder ve varlığımıza sahip oluruz. Bir hikâye bizi bir topluluğun içine çeker, bir karakter grubunun parçası olduğumuzu hissettirerek, onların davranışları, düşünceleri ve duygularına ortak kılarak zevk verir" 1. Zamana göğüs geren, kalıcı öykü ya da genel anlamda anlatı 'propoganda' yapmaz, "tebliğ" etmez, telkin eder. Bir tür düşünmeye davettir kısa öykü; okuyucusuna bir yorum payı bırakır, şiirle akrabadır. Başka bir deyişle kısa öyküde laf ebeliği, gereksiz abartılar, misafir sözcükler yoktur. Bir anlatıda içerik kadar biçim de önemlidir. Bazı öyküler, anlatılar estetik kaygılarla; bazıları da ideolojik kaygılarla okunmaz hâle geliyor; masalımsı, bayağı bir sohbete dönüşüp kısa sürede yok oluyor. Adalet Ağaoğlu'nun Yüksek Gerilim adlı öyküsü bir gerçeklik'i, abartısız bir estetik biçimi / biçemi, bir gerilimi, bir 'telkin'i yakalıyor, bir 'telkin' düzeyini tutturuyor; "fosil"leşmiyor, bugün de okunuyor. "Ciddi diye kabul ettiğimiz yazarın görevi şudur: O bir yandan eski biçimlerle uğraşırken diğer yandan edebi iletişimin yeni biçimlerini işleyecek ve böylelikle edebi iletişimin, aktarıcısı olduğu gerçeğe uygun olmasına ve ideolojik fosile dönüşmemesine katkıda bulunacaktır" 2. A.Ağaoğlu nun öykü ve romanları, kendisini kolay ele veren ürünler değil, okuyucudan aktif katılım isteyen öykü ve romanlardır. Okuyucu bu ürünlerde, ürünün çatısını, yapısını, kurgusunu hemen keşfedemiyor; 1 WILLIAM L.RANDAL, Bizi 'Biz' Yapan Öyküler (The Stories We Are, Çev. Şen Süer Kaya), Ayrıntı Yay. İstanbul, 2001, s.106. 2 H.D.ZIMMERMANN, Yazınsal İletişim (Vom Nutzen der Literatu. Çev. Fatih Tepebaşılı), Çizgi Kitabevi, Konya, 2001, s.71.

Hilmi UÇAN 66 olabilecekleri hemen tahmin edemiyor. Metnin başında, ortasında kısa bir cümle söyleniyor, okuyucu meraklandırılıyor: O geceler öyleydi. Korku salt dağları değil, kapıları, pencereleri, yürekleri de beklerdi diyor; okuyucu, "ne öyleydi? Ne oldu acaba?" diyor. Ölgün bir ışıkta kardeşinin sökülen gömleğini dikiyordu diyor; okuyucu, "acaba çocuk öksüz mü? Annesi yok mu?" sorularını soruyor. Adalet Ağaoğlu, metinlerinde yoksula, "yoksuldu" demez; annesi sık sık iç çekerek çorapları yamıyor der. Buna karşılık okuyucu da bunu bu aile, yoksul bir aile; bu adam, fakir bir adam diye algılar. Betimlemeler yoğun sıfat kullanımı ile değil, basit, dolaysız, kısa cümlelerle yapılır. Bir çocuktan, bir adamdan söz edilir. Çocuk hakkında, adam hakkında açık ve kesin bilgiler verilmez. Okuyucu, ancak ilerleyen satırlarda, sayfalarda çocuğun kaç yaşında olduğunu, adının ne olduğunu, adamın nasıl biri olduğunu öğrenebilir. Aniden bir uzamdan başka bir uzama geçilir; bir uzam verilirken, başka bir uzamın da ip uçları araya sıkıştırılır. Tekerlekli sedyelerin, çekilen karyolaların, koridorun bir ucundan diğer ucuna bağrışan hastabakıcıların, hastane hademesinin oluşturduğu hastane uzamından kapalı bir ev uzamına, büyük şehir uzamına geçilir. Bu anlatılarda, anlatılan olayı önceleyen, sonraya atan, okuyucuyu düşündüren, dikkate davet eden kesik kesik zihinsel bir akış sözkonusudur: Metindeki yapıyı, olay örgüsünü kolayca ele vermeyen bir anlatı tekniği. Anlatıyı toparlamak, yapıyı çözmeye çalışmak okuyucunun işidir. İşte Yüksek Gerilim, Bi Sevmekten... Bi Ölümden... adlı öyküler de böyledir. Bu yazıda bu iki öyküyü değerlendirmeye, öyküdeki yapıyı göstergebilimsel yöntemle Anlatı Düzeyi'nde, Söylem Düzeyi'nde ve Derin Düzey'de belirlemeye; öyküdeki zaman ve uzamı, izleksel rolleri ortaya çıkarmaya çalışacağız. Adalet Ağaoğlu nun bu öyküsü, ayrı ayrı da okunabilecek iki öyküden oluşuyor: Yüksek Gerilim, Bi Sevmekten... Bi Ölümden.... 3 Yazar, ikinci öykünün, birinci öyküden üremiş olduğunu söylüyor. (*) ANLATININ GENEL DÜZENLENİŞİ 3 A.AĞAOĞLU, Toplu Öyküler I, YKY, İstanbul, 2001, s.9-25 ve s.228-246. (*) Bundan sonra tırnak içine alıp yeri belirtilmeyen alıntılar, yukarıda kimliği verilen kitaptaki iki öyküden alınmıştır.

Sosyal Bilimler Dergisi 67 Anlatı yoksul bir ailenin, Kadir Çiçek ve Sakine Çiçek ailesinin öyküsü. Bu ailenin Kemal, Gülten, Ayten, Orhan adlarında dört çocuğu var. Metindeki Ö 1 in (=Kadir Çelik) iki erkek kardeşi de ( Sefer, Hasan) bu ailenin yanında kalıyor: Sekiz kişilik bir aile. Kardeşleri de çalışıyorlar. Yenice yapabildikleri evlerine elektrik hattı çekilmemiş; sadece 25 mumluk bir ampul var. Borçlar ı var; pencerelerde cam yok, naylon bir gergi var. Ö 1 in nesnesi, borçlarını ödemek, evine elektrik hattı döşeyebilmek, bir buzdolabı alabilmek... Başkalarına el avuç açmadan insanca bir yaşam düzeyine ulaşmak. Ailece, kardeşleriyle birlikte birbirlerine dayanarak yaşamlarını iyileştirmek. Ö 1 (=Kadir Çelik), borçlarını ödemeye çalışırken, kardeşi Hasan (=Ö 2 ) yüksek gerilim hattına çarpılır: Ö 1 cezaevine girer, Ö 2 ölür. Ö 1, metnin başında da sonunda da nesnesinden ayrı kalır. Başlangıç ve sonuç durumlarını şöyle özetleyebiliriz: Başlangıç durumu Sonuç durumu : Ö 1 V N : Ö 1 V N ( V ) sembolü bir ayrışım durumunu ifade eder. ANLATI DÜZEYİ Birinci öyküdeki eyleyenler şunlardır: Kadir Çiçek, Sakine Çiçek, Kemal, Gülten, Ayten, Orhan, Hasan, Sefer, Bilal, Osman, Nazif, Avni, bir polis. İkinci öyküde bunlara katılan eyleyenler ise Arif Bey, Tornacının karısı, Duvarcı komşu. Bu eyleyenlerin içinde öne çıkanlar Kadir Çiçek, Sakine Çiçek, Hasan, Mühendis Nazif, Arif Bey Amca. Öyküye ad olan Yüksek Gerilim, engelleyici rolünde ayrı bir eyleyen. Hasan, Sefer, Sakine yardım edici; Kadir Çiçek Özne konumunda. Bu durumu eyleyenler şemasında şöyle özetleyebiliriz: Alıcı Gönderici Nesne (Kader) (Borçsuzluk, insanca bir yaşam)

Hilmi UÇAN 68 Yardım edici Engelleyici Özne Gerilim) (Hasan, Sefer, Sakine) (Kadir Çiçek) (Yüksek Ö 2 üzerine eyleyenler şemasını kuracak olursak, o zaman da şöyle bir şema elde ederiz: Alıcı Gönderici Nesne (Kader) (İş, aileye yardım) Yardım edici Engelleyici Özne Gerilim) (Kadir Çiçek) (Hasan) (Yüksek

Sosyal Bilimler Dergisi 69 İkinci şemada yardım edici rolünde olan Kadir Çiçek, kardeşleri Hasan ve Sefer in okumalarını istemektedir. Ö 2, on sekiz yaşından küçük olanlar işe alınmadığı için, yaşını on sekizden büyük ve askerliğini yapmış gösteren bir sahte kimlik kartı ayarlatır; abisinin karşısına dikilir. Kadir Çiçek, Ö 2 yi kovalar. Ö 2, Bilal in de çalıştığını söyler; fakat Kadir Çiçek, okula gideceksin, o kadar der. Fakat sonunda Kadir Usta da Ö 2 nin çalışmasına razı olur. Ö 2, abisine senin borçların var, keserler. Benim borçlarım yok, kesmezler. Bir yandan kesilirsek, bir yandan damlarız hiç değil... der. Kadir Usta, ileride iyi bir vinç ustası olabilir diye Ö 2 nin işe girmesine razı olur. Ö 2 nin değer nesnesi abisine yardımcı olmak, bir işe girmek, para kazanmaktır. Ö 2, nesnesine kavuşur: Bir iş sahibi olur, para kazanmaya başlar. Ancak, yüksek gerilime yakalanarak ölür: Başlangıç durumu Sonuç durumu : Ö 2 Λ N : Ö 2 V N ( Λ ) bir bağlaşım durumunu; ( V ) bir ayrışım durumunu bildirir. SÖYLEM DÜZEYİ Kısa öykünün yalnızca eğretileme gibi söz sanatlarından bütünüyle arınmış, düz ve arı dile gereksinim duyduğunu söylemek yanlış olsa da, hiçbir kısa öykünün (...) söz kalabalığını kaldırmayacağı kesin dir 4. Bu metinde üretilen söylemde de figürler, eğretilemeler, uzun uzun açıklamalar, laf kalabalığı yok. Yalın, kuru, ama etkileyici, vurgulayıcı bir söylem ortaya konuyor. Bu etkileyicilik çok kısa, anlam olarak açık, üç beş sözcükten, hatta tek sözcükten oluşan cümlelerle sağlanıyor: Yağmurlar dindi ; otlar kurudu ; dikene sardı ; Sakine Çiçek tası aldı, avlunun karanlığına daldı ; kocası bir sigara yaktı ; derin uyuyordu ; "bağırdı"... Bir anlatıda dolaysız üslup söz konusuyken anlatıdaki kesinlik en üst düzeydedir 5. Çehov öykülerinde de dolaylı anlatıma sık rastlanmaz. O 4 H.E.BATES, Kısa Öykü (Modern Short Story, Çev.Gökşen Ezber), Bilge-Kültür- Sanat Yay. İstanbul, 2001, s.25. 5 T.TODOROV, Poétique, Editions du Seuil, Paris, 1968, s.52.

Hilmi UÇAN 70 da hava bulutluydu ; gök gürlüyordu ; çocuk uyudu ; adam güldü vb. dolaysız bir biçemle, kısa cümlelerle anlatır anlatacağını; öykülerindeki gerçeklik i de böyle bir biçemle elde eder. Bu öykü (ler)de de doğal bir gerçeklik, doğal bir atmosfer ve kesinlik yakalanıyor. Atmosfer ve kesinlik de kısa öykü sanatının iki temel unsurudur 6. Bu öyküde de dolaylı bir anlatım değil, dolaysız, doğrudan bir anlatım var. Dilbilgisel zaman olarak geçmiş zaman ın kullanılması öyküye ayrı bir kesinlik kazandırıyor: Kuru pamuklar eylülde toplanmaya başladılar ; su dolu kaba uzandı ; avlunun karanlığına daldı ; uykusunda mırıldandı ; bağırdı ; treylerin üstünde Hasan ı gördü ; ağzına bir lokma su alıp çalkaladı. Günümüzde kısa öykü, bir durumu, bir düşünceyi, bir duyguyu, bazen yalnızca bir davranış ya da bir ilişki biçimini, ilişkilerdeki bir ân ı, insanın iç dünyasına değin bir sarsıntıyı, bir gerilimi anlatır 7. Metni üreten yazar bu dolaysız anlatımı ve geçmiş zaman kullanımı ile, aile içindeki bir ilişkiyi, toplumsal bir olguyu, bir gerilimi yakalıyor, okuyucuya hissettiriyor: Ö 1 (=Kadir Çiçek), Ö 2 (=Hasan) nin bir işte çalışmasını değil, okumasını istiyor. Ö 2 ise çalışmak, para kazanmak, sıkıntıda olan abisine yardımcı olmak istiyor. Israr edince abisinden "iki tokat" yiyor. Yazar "dil"i ile, bu yardım etme isteğindeki coşkuyu da atılan "iki tokatı" da okuyucusuna hissettiriyor: Senin borçların var, keserler. Benim borçlarım yok, kesmezler. Bir yandan kesilirsek, bir yandan damlarız hiç değil... Şöyle de diyebiliriz: Metni üreten yazar Ö 1 sıkıntılıydı, çok sıkıntılıydı, dertten ölüyordu vb demiyor. Ö 1 in sıkıntılı olduğunu okuyucu söylüyor; aynı durumu Arif Bey betimlemesinde de hissediyor: Arif Bey e cimri, paragöz, gösteriş meraklısı demiyor, çıkarken elini cebine götürmüş, para çıkarıp eli iyice yukarıda, para avludaki herkesçe görülebiliyor Sakine ye uzatmıştı diyor; okuyucu bu adam riyakar, gösteriş meraklısı yargısına varıyor. Arif Amca ya anlatının her yerinde Arif Amca denmiyor, yer yer Arif denilip geçiliyor. Bu da anlamlı; bunda bir küçümseme var. Anlatıcının kendisi Arif e kızmıyor, okuyucu kızıyor; başka bir deyişle, Arif Bey in kızılacak, sevimsiz birisi olduğunu söylemin, sözcelerin genelinden çıkarıyor. Ö 2 nin ölümünden sonra Sakine yi ziyaret eden Arif Bey bir an önce ayrılmak istiyor ama, kınanmak tan korkuyor. Bu arada birisi çıkıp git bey, git. İş bu. Bekler mi? Allah razı olsun bak, vazifeni en iyisinden yaptın, Sakineciği de yalnız koymadın şu kötü gününde... diyor. Anlatıcı, Arif in önünde Tanrı katında duruyor gibi duruyor bazıları diyor. Okuyucu ise ne dalkavuk insanlar var diye düşünüyor. 6 H.E.BATES, a.g.e. s.21-22. 7 S.GÜMÜŞ, Öykünün Bahçesi, Adam Yay. İstanbul, 1999, s.39.

Sosyal Bilimler Dergisi 71 Öyküdeki bakış açısı dışarıdan bir bakış açısı (=dış odaklayım) ve sınırlı bir bakış açısı (=iç odaklayım). Metni üreten yazar her şeyi bilen, gören, her şeye gücü yeten birisi değil. Onun varlığını okuyucu hissedemiyor: Bir dış odaklayım, dışarıdan bir bakış açısı var. Yazar ile metin arasında her zaman bir mesafe bulunuyor. Zaman zaman da bu mesafeyi oyuncuların kişiliğine bürünerek koyuyor, kendisini aradan çıkarıyor: Sakine Çiçek in ruhsal durumunu anlatırken O nun ağzıyla konuşuyor, O nun bildiği kadar biliyor, O nun anlatabileceği kadar anlatıyor. Başka bir deyişle sınırlı bir bakış açısıyla O'nun durumunu aktarıyor. Yaşadıklarını, acılarını yaşıyor, düşünebileceklerini düşünüyor. Ama bu acıları, düşünce ve duyguları kendisi söylemiyor, Sakine Çiçek e söyletiyor: Sözde ben senin anandım, anandan da çok anandım yavrum!... ; Ahh, şimdi kendini avlunun ortasına, şu betonun üstüne atıp da: Şükür, dedim!.. Şükür dedim!.. diye bağırı bağırıverse! Herkesler duysa işte. Oğlu Kemal in, amcası Hasan ın cesedini görmesini Sakine Çiçek şöyle anlatıyor: Keşke yanıma almasaymışım! Ne bilirim? Aklıma mı gelir? Of, of şuncacık şey. Nasıl çıkarır aklından? Nasıl unutur Hasan Amcası nın kara gövdesini? Bu ve benzeri dış odaklayım ve iç odaklayım örnekleri çoğaltılabilir. Adalet Ağaoğlu'nun diğer öykülerinde de çoğu zaman ya dışarıdan bir bakış açısı ya da sınırlı bir bakış açısı var. Her iki bakış açısı da metni üreten yazar ile okuyucu arasına bir mesafe koyuyor; okuyucu, yazarı değil metni, metnin söylediklerini düşünüyor. Klasik anlatılarda okuyucu, metni üreten yazarın sesini duyarken (Ahmet Mithat Efendi yi, Stendhal i, Sait Faik i düşünelim) bu öykülerde, O'nun ikna-edim (faire persuasif) ve yorum-edim (faire interprétatif) leriyle karşılaşılmıyor. Yazar, okuyucuya dönüp açıklamalara girişmiyor, okuyucuya güveniyor. İZLEKSEL ROLLER Öyküdeki ana anlatı izlencesi yoksulluktur. Buna bağlı alt anlatı izlenceleri ise sevgi, emek, yardım etme duygusu, aile içi dayanışma, ölüm olarak sıralanabilir. Kadir Çiçek, Sakine Çiçek, Hasan ve Arif Amca ve Sefer dışındaki oyuncuların izleksel rolleri silik. Ö 1 (=Kadir Çiçek) daha otuzuna varmamış bir genç. Ama yüzü ağaç gibi kalın kabuksu, yol yol çizgili birisi. Yaşam koşulları O nda bulunması gereken bir delikanlı yüzünü eskitmiş; yüzünde yaşlı bir insanda olabilecek yol yol çizgiler oluşmuş. O'nu, ovanın güneşi üç yılda

Hilmi UÇAN 72 çökertmiş Ama O umutsuz, karamsar da değil: Gözleri sevinmesini bilen ; sertliği iki kaşının arasına zorla oturan birisi. Başka bir deyişle şefkatli. Tersliği, sertliği, öfkeyi çok gerekince ödünç alan bir kişiliği var. Sakine de Kadir i bundan dolayı sever. Ö 2 (=Hasan) genç irisi bir gövde ye sahip. On sekiz yaşından küçük. Sevmeyi, sevilmeyi değil işini düşünen birisi. Rüyasında bile işini düşünür, işini sayıklar. İşte çalışırken orta okulda derse kaldırılmaktan korkan birisi. Okumak istememesinin bir nedeni de bu. Hasan ın vinçteki görevi halatı döndürmek. İndir ya da kaldır komutuna göre hareket ediyor; rüyasında da kaldır, kaldıır, indir, indiir diye sayıklıyor. Sakine evini de, kocasını da, çocuklarını da, kayınlarını da seven bir kadın. Anlayışlı. Kocasının kıpırdandığını, darlandığını hemen bilen birisi. Yardımsever. Kayınları Hasan ve Sefer i de çocuğu bilir. Hasan için, ben senin anandım, ; anandan çok anandım yavrum der. Erken evlenmiş. On beşinde on kişinin çamaşırını yuğan, bulaşığını yıkayan bir kadın. Kadir in çaresizliği belki de yüreğine dokunmuş, O nunla bunun için evlenmiş. Kadir evlenmekten vazgeçse, O nun ayakları dibine kendini atıverecek kadar da evliliği istemiş. Sakine, metin, dayanıklı bir kadın: Hasan ın ölümünden, Kadir in cezaevine girişinden sonra şöyle der: Kadir, Hasan ı elime, Sefer i kucağıma verdiğinde neden haberim vardı? O zaman o zamanın üstesinden geldimse, şimdi de şimdinin üstesinden gelirim. Neden gelemeyecekmişim? (...) Sevmek gümbürtü istemez Sefer. Ümitsizliğe kapılmaz, yılmaz. Cezaevindeki kocasına iki paket sigara götürebilmeyi düşler. Evlendiklerinde Sefer daha yeni üçüne basmış. Hasan acık daha kabaca." Çocukları sevdikçe Kadir'i de sevmiş; Kadir'i sevdikçe kardeşlerini yavruları bilmiş. "Kuru topraklarda yattıkları" çok olmuş, hastalanmış. "Hasan, Sefer, çoluk çocuk, Kadir; hepsi sersefil kalıverince orta yerde, ekmeklerini yapamayınca, sofralarını kuramayınca, Kadir'in bun bun bunaldığını bilince, bir o zaman işte, çok ağlamış, ne olacağız, ne edeceğiz diye..." Sefer bir hizarda çalışıyor. "Henüz uç vermiş taze öfkesiyle" "Köpek" der, amcası Arif Bey için. Sefer, Kadir'e benziyor: onurlu. Arif Bey'in Duvarcı ile gönderdiği parayı almaz: "Biz almayacağız onu" der. Arif Amca'nın "kurşun rengi kıravatı", "fötr şapkası" var. Bencil, gösteriş düşkünü birisi. Ö 2 nin gömülmesinden sonra söylediği ilk sözlerden birisi şu: "İşlerimi yüzüstü koyup geldim". "Herkesçe görülebilecek "şekilde Sakine'ye para uzatır ve: "Al şunu hatim indirt. Ben seneye mezarını da

Sosyal Bilimler Dergisi 73 yaptırırım" der. Arif, Kadir'i evlendirirken de kendi çıkarı için erkenden evlendirir: "Sermayem batmasın diye yırtınıyorum. Başımı kaşıyacak hâlim yok. En iyisi bir kız bulayım, seni evlendireyim, sana da bakar, kardeşlerine de". Ö 1, amcasının bu "karı arayışını elinin tersiyle itip" doğruca Sakine'ye gelir, O'nunla evlenir. Sakine hasta iken, Arif Amca'dan Sefer'e bakması istenir. Amca, bunu da kabullenmez; O, "dağa köşk" yaptırmaktadır. Hasan'ın da, amcasından beklentisi vardır, ama bu beklenti boşunadır. Sefer örneği ortadadır. ZAMAN VE UZAM Kadir Çiçek vinç operatörlüğüne başlayalı 3 yıl olmuştur. Evlendiğinde Sefer "üç yaşında", Hasan "daha kabaca". İkinci öyküde tornacının hanımı Hasan'ı çekiştirirken şöyle der: " Bacım, şu oğlanın kulağını büksene acık sen. Bıyıkları terledi, koca erkek oldu. Camlarımıza bakıp durmasın gelip geçerken öyle. Bizimki huylanır". Hasan 16-17 yaşlarında ölür; Hasan'ın, abisinin yanına geldiğinde dört, beş yaşlarında olduğunu düşünürsek, öyküde yaklaşık 12 yıllık bir öyküleme zamanı olduğunu buluruz. Kadir de "otuzuna" gelmediğine göre on sekiz yaşlarında evlendirilmiş olmalı. Sakine ise, evlendiğinde 14-15 yaşlarındadır: "On beşinde on kişinin çamaşırını yuğuyor, bulaşığını yıkıyor." Hasan öldüğünde, Kadir 28-29, Sakine 24-25 yaşlarındadır. Açık uzam olarak ova, pamuk tarlaları var. Bu açık uzamlar, bir başka açık uzama, deniz e yakın uzamlardır. Kapalı uzam olarak Ö 1 in, otsap tavanından sarkan 25 mumluk bir ampul ün olduğu evi var. Bu kapalı uzamın pencerelerinde cam yok, ince, naylon bir gergi var. Bu kapalı uzam, bir yoksulluk uzamı: Elektrik yok, buzdolabı yok. Buzdolabı satın alınabilirse çocuklar, içine fruko koyabilmeyi düşlüyorlar; paraları olursa kış bastırmadan evin camlarını taktıracaklar. Ayten ile Gülten, musluklu tenekenin başında bez bebeklerinin çamurlarını yıkarlarken, anneleri (Sakine Çiçek) bağırıyor: Bütün suyumu harcadınız yine!.. Su nerede? Okuyucu bundan, yeterli suyun da olmadığını anlıyor. Yine bu açık uzamda bir eyleyen işlevi gören Yüksek Gerilim hattı var. Bu eyleyen, hem öldürücü hem diriltici bir güç taşımaktadır. Öylesine güçlü ki bu eyleyen, öldürücü: Hiçbir katı cismin kendisine elli santimden daha yakın gelmesine izin vermiyor; diriltici : Bu sıcak uzamda plastik sürahiden içilen su ılık tır, kan gibi"dir. Ö 1 evine elektrik hattı çekecek, bu "Yüksek Gerilim" sayesinde, bu diriltici eyleyen sayesinde "ılık

Hilmi UÇAN 74 kan gibi", yal gibi bir su yerine, o sıcak yaz günlerinde, "artık buz gibi" içeceklerdir sularını; "ayranlarını da soğutacaklar", hayat bulacaklardır. Öyküde kapalı olsun açık olsun uzam, okuyucuya emeği, alınterini, yoksulluğu, yoksul insanların hayal dünyasını düşündürüyor. Ö 2 abisine destek olmak, borç morç ne kalmış gördükten sonra, hesaplarını yaptıktan sonra buzdolabı satın alacaktır; çocukların kitabı, kalemi, defteri de O ndandır. Bu sıcak uzamda plastik sürahiden içilen su ılık tır, "kan gibi"dir. Ancak, böyle bir uzamda, "akşamları şirket mühendisleri, devlet mühendislerini içkili, serin lokantalarda" ağırlamaktadırlar. "Ağırlamadıkları zaman, devletin şirkete sunduğu aylık payı alabilmek için beklemek zorunda" kalmaktadırlar. DERİN DÜZEY Anlamsal-mantıksal düzey /Yaşamak/ ve /Ölmek/ karşıtlığı üzerine kurulabilir: Ö 1 genç yaşta yaşamın yükünü omuzlamak zorunda kalır. Öyküde hiç adları anılmayan anne-babası belki de ölmüş: Büyük olarak bir tek amcası Arif Bey var. O da yeğenlerinin yükünden kurtulmak için büyük yeğeni Kadir'i evlenmeye zorluyor. İki kardeşi, bir hanımı, dört çocuğu ile sekiz kişilik bir ailenin nafakası Ö 1 in üzerine düşüyor. Ö 1 in yaşadığı dönüşümleri şöyle bir göstergebilimsel dörtgende gösterebiliriz: Yaşamak Ölmek A 1... A 2 d 1 d 2

Sosyal Bilimler Dergisi 75 Ā 2... Ā 1 Ölmemek Yaşamamak Ö 1 başlangıç durumunda /Yaşamak/ ve /Ölmek/ anlam ekseni üzerindedir. Yaşamaktadır ama, bir tür ölümü yaşamaktadır: Yoksuldur, âilenin geçim yükü de O'nun sırtındadır. Öykünün başlangıç noktası bu nokta: A 2 (= /Ölmek/ ). "Çok kuru toprak üzerinde yatmışlardır" aile olarak. Ö 1 vinç operatörü olur, çalışır, ölmemeye çalışır. İyi kötü bir ev yapar; / Yaşamak / noktasına ulaşır. Borçlarını ödeyecek, daha iyi olacaktır. Ö 1 in yaşadığı bu ilk dönüşüm, "dönüşlü bir dönüşüm"dür: Kendisinin gerçekleştirdiği bir dönüşüm. Ancak Ö 1 bu noktada kalmaz ve yeni bir dönüşüm yaşar. Yaşadığı bu ikinci dönüşümde Ö 1 'in kendi dahli yok. "Her şey durup dururken" olmuştur. "Kader" böyle istemiştir. Bu dönüşüm, geçişli bir dönüşümdür. Bu dönüşümü sağlayan kendisi değildir. Hasan'ın ölümü bir "verme" dir; Ö 2 bu dönüşümü kendi isteği ile yaşamamıştır, kader böyle istemiştir; bir "elinden alınma"dır. Ö 2, Ö 1 'i ölsün diye işe koymamıştır: Kader O'nu elinden almıştır. Ö 2, Hasan'ı sahte belgeyle işe koyduğu için cezaevine girer. Bu dönüşümle birlikte tekrar /Yaşam/ noktasından / ölüm / noktasına döner. Bu, bir bakıma ailenin, başlangıç durumundaki sefalete geri dönüşü, yaşarken ölümüdür: "Yepyeni sorunlarla karşı karşıyadır Sakine Çiçek." Bu sorunların "üstesinden" gelmeye çalışacaktır. Sakine iki kere yıkılır; bir "sevmekten", bir de "ölümden" : Kadir'i sevmiştir, çileyi göze almıştır; Hasan ölmüştür, kocası cezaevine girmiştir; çile çekmeye devam edecektir: Bu da Sakine için ikinci bir ölümdür. Sonuç durumunda ucu açık olan öyküde okuyucu, Sakine'nin bu çileden de kurtulacağını umut ediyor, kurtulmasını diliyor. SONUÇ Yaşam bu. Tersi de var yüzü de: İnsan sevince mutlu olabilir, ama çile de çekebilir; sevdiği birisi ölebilir, sevdiği birisi cezaevine girebilir, mutsuz da olabilir. Yaşamın ucu da öyküdeki gibi açık değil midir? Yaşam sürprizlerle dolu değil midir?

Hilmi UÇAN 76 Adalet Ağaoğlu diliyle, biçemiyle, anlatı tekniği ile kalıcı, yıllar sonra da kendini okutan, okuyucusuna estetik bir haz veren, "öğreten", "hissettiren", bir tadı olan öyküler sunuyor. Sakine, "sevgi gümbürtü istemez Sefer" diyor. Sevgi bir "hâl"dir, yaşanır, hissedilir. Bu öyküler de anlatı tekniği ile okuyucuya sevgiyi, acıyı, çileyi, yoksulluğu, ölümü, ayrılığı laf kalabalığı yapmadan, açıklamalara girişmeden "hissettiriyor".