ǴǜǴǽǩǞǽ ǮǪǭǰǨǧǰ Ǵǜǵǽ ǼɏǧǠǭǼ Ǩəǟəǭə ǴǜǴǽǩ ǴɆǩǠǯǨǠǩǼ ǴǜǭǟǽǨǞǽ ǴǜǴǽǩ ǴɆǩǠǯǨǠǩǼ ǠǟǼǯɆǭǧǠǭ ǡǫǯǫȫǭǜǡ ǠǟǼǯɆǭə ǭǡǧǧǜǩ ǦǪǪǭǟǼǩǜǯɆǭə ǣǜǝǡǭ ǨǠǭǦǠǵǼ



Benzer belgeler
MIMARLIK EĞITIMINDE SÜRDÜRÜLEBILIRLIK 10 TL ÇEVRESİYLE BİRLİKTE DEĞİŞEN YAPILAR 'ADAPTIVE ARCHITECTURE' BİNALARDA YAĞMUR SUYUNUN KULLANILMASI

SÜRDÜRÜLEBİLİR İNŞAAT CE İngilizce. Lisans. Kısıtlı Seçmeli. Yard. Doç. Dr. Özgür Köylüoğlu DERS BİLGİLERİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI FİNANSAL YÖNETİM MAN

İklimsel Konfor ve Tesisat (İÇM 252) Ders Detayları

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. İşletmelerde Simülasyon MAN

MÜHENDİSLİK VE DOĞA BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

Mimari Tasarım III (MMR 301) Ders Detayları

Aydınlatma (ICM 331) Ders Detayları

Tarih Boyunca Kent, Ticaret, Mekan (MMR 446) Ders Detayları

MÜHENDİSLİK VE DOĞA BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

Mimari Anlatım Teknikleri II (MMR 104) Ders Detayları

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ

Enerji Etkin Yapı Tasarımı I (MMR 371) Ders Detayları

Türk Dili II (TURK 102) Ders Detayları

Akıllı ve Çevreci Hastane Yatırımları

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Endüstriyel Ekonomi (IE 415) Ders Detayları

4/ /14 15 İÇİNDEKİLER YEŞİL BİNA SERTİFİKA SİSTEMLERİ SERTİFİKA SİSTEMLERİNİN AMAÇLARI BİNALARIN ÇEVRESEL ETKİSİ LEED/BREEAM KRİTERLERİ

E-Devlet ve Uygulamaları (KAM 411) Ders Detayları

İÇ MİMARLIK VE ÇEVRE TASARIMI BÖLÜMÜNDE ÇAP YAPACAK TÜM BÖLÜMLERİN ÖĞRENCİLERİ İÇİN ÇAP DERS PLANI

Yerel Yönetimler ve Kentsel Politikalar (KAM 403) Ders Detayları

Otomotiv Tasarımı (GTM 072) Ders Detayları

MÜHENDİSLİK EĞİTİMLERİNDE ÖLÇÜMBİLİM VE KALİBRASYON KONULARINDAKİ MEVCUT DURUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ

İş Yaşamı İçin İletişim Becerileri II (ENG 302) Ders Detayları

TÜRKĠYE YÜKSEKÖĞRETĠM YETERLĠLĠKLER ÇERÇEVESĠ-PROGRAM YETERLĠLĠKLERĠ-TEMEL ALAN YETERLĠLĠKLERĠ ĠLĠġKĠSĠ

DERS BİLGİLERİ. T+U Saat. Ders Kodu Yarıyıl. Kredi AKTS MAN 220 ÇOKULUSLU FİRMALARDA PLANLAMA VE BÜTÇE

Elektrik Mühendisliğine Giriş (EE 234) Ders Detayları

CARRIER ve ENERJİ VERİML

Mimari Tasarım VI (MMR 402) Ders Detayları

Kentsel Siyaset (KAM 404) Ders Detayları

DERS TANITIM BİLGİLERİ (TÜRKÇE) (Saat/Hafta) (Saat/hafta) Kredi Endüstri Ürünleri Tasarımı I

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS YÖNETİM VE ORGANİZASYON TEORİSİ MAN

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ FEN FAKÜLTESİ MATEMATİK BÖLÜMÜ ÖĞRETİM DEĞERLENDİRME ANKETİ

Mezuniyet Projesi (CEAC 404) Ders Detayları

Başkent Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Müzecilik TEZLİ/TEZSİZ Yüksek Lisans Programı

İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı nedir? BEYKOZ ÜNİVERSİTESİ SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ

tepav Ocak2013 N TÜRKİYE DE YOLSUZLUK ALGISI ÜZERİNE NOTLAR DEĞERLENDİRMENOTU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

İKTİSAT YÜKSEK LİSANS PROGRAM BİLGİLERİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Makro İktisat SPRI

İÇ MİMARLIK VE ÇEVRE TASARIM LİSANS PROGRAM BİLGİLERİ

Endüstri Ürünleri Tasarımı Tarihi (EUT244) Ders Detayları

Yapay Zeka (MECE 441) Ders Detayları

Oyun Teorisi (KAM 425) Ders Detayları

Fikri, Mülki Haklar ve Endüstriyel Tasarımın Korunumu (GTM 071) Ders Detayları

Türkiye nin Siyasi Yapısı I (KAM 205) Ders Detayları

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS İŞLETMEYE GİRİŞ SPRI

Avrupa Yüksek Öğretim Alanı Uyum Çalışmaları. 27 Eylül 2016

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI. Sanat ve Tasarım Yüksek Lisans Programı (Tezli)

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da

DERS BİLGİLERİ. Girişimcilik İlkeleri BBA 204 Bahar 3, 0, 0 3 5

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Türkiye Ekonomisi SPRI

Türk Yönetim Tarihi (KAM 315) Ders Detayları

Termodinamik ve Isı Aktarımı (MECE 310) Ders Detayları

DERS BİLGİLERİ. Staj BBA 491 Güz NC 7

Tez Konularında Özel Çalışmalar (MECE 598) Ders Detayları

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ERP (İŞLETMELERDE KAYNAK PLANLAMA) MAN

Islak Mekan Tasarımı (ICM 304) Ders Detayları

Endüstri Ürünleri Tasarımı IV (EÜT 302) Ders Detayları

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ

1.SINIF 1. YARIYIL 2. YARIYIL

Çağdaş Yapı Malzemeleri (MMR 353) Ders Detayları

KENTSEL DÖNÜŞÜM Ü YENİDEN DÜŞÜNMEK: ANKARA / AYRANCI

Yalova Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü. Enerjinin Önemi? Enerji Sistemleri Mühendisi Kimdir?

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS MALİ TABLOLAR ANALİZİ MAN Program Öğrenim Çıktıları 4,6 1,2,5 2,20 7,8

ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ TASARIMI BÖLÜMÜ LİSANS MÜFREDATINA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER ve YENİ PROGRAM

4. YARIYIL (2. SINIF BAHAR DÖNEMİ)

Kamu Politikası (KAM 402) Ders Detayları

Küreselleşme ve Demokrasi (KAM 421) Ders Detayları

Endüstri Mühendisliği Tasarımı I (IE 401) Ders Detayları

Bölümde gerçekleştirilen etkinlikler

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

Internationale Gesellschaft fur Ingenieurpadagogik (IGIP)

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. İşletme Matematiği MATH ) Matris hesaplamayı öğrenir.

LEED Yeşil Bina Sertifikasyonu ve Yeşil Bina Tasarım / İnşaat Süreci

Kamusal Akıl Stüdyosu VI (KAM 346) Ders Detayları

Karar Destek Sistemleri (IE 444) Ders Detayları

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS İŞLETME ALMANCASI II MAN Program Öğrenme Çıktıları 5, 12

E-Ticaret ve KKP (IE 421) Ders Detayları

Otomotiv Mühendisliğinde Mekatronik (MECE 451) Ders Detayları

MBA MBA. İslami Finans ve Ekonomi. Yüksek Lisans Programı (Tezsiz, Türkçe)

Temel Tasarım I (EÜT 101) Ders Detayları

Güneş Enerjisi nde Lider

Küresel Isınma ile Mücadelede Kentlerin Rolü: Ulaşım ve Yapı Sektöründen Uluslararası Örnekler 12 Eylül 2014

Ekodenge Mimarlık. Sürdürülebilirlik Vizyonunda Doğal Ortağınız ...

i eknolojt yon Ġnovas

Ergonomi (IE 316) Ders Detayları

DERS BİLGİLERİ. İnsan Kaynakları Yönetimi BBA 206 Bahar 3, 0, 0 3 5

Toplumsal Hareketler (KAM 418) Ders Detayları

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

Makina Teorisi (MECE 303) Ders Detayları

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ MAN

Bilgisayarla Tasarım II (GRT 208) Ders Detayları

DERS BİLGİLERİ. Üretim ve Operasyon Yönetimi BBA 382 Bahar

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Lojistik MAN Ön Koşul Dersleri - Dersin Dili. Türkçe.

7.YARIYIL (4. SINIF GÜZ DÖNEMİ)


Staj II (EE 499) Ders Detayları

Transkript:

6 8 10 36 DOSYA 40 42 44 52 62 68 72 78 -

MERCEK 82 88 94 100 108 112 115 116 118 120 MERCEK 104 Soner BTM Teknik AKCOR HAVALANDIRMA 25 AKÇANSA 23 4 5 13 9 GRACE 67 HMF 93 87 103 35 1 107 7 39 33 111 YTONG 77

2007 Ekim ayında kurulan derneğimize dört yıldır hizmet veren Yönetim Kurulu muz Nisan ayında yapılan Genel Kurul ile bayrağı yeni yönetime devretti. Misyonundan sapmadan, 5 yıllık stratejisini başarıyla icra eden ÇEDBİK, yapı sektöründe yeşilin çekim merkezi olmaya devam ediyor. 2007 den beri yeşil hareketin dünyada ve ülkemizde geldiği durum heyecan verici, ancak hala yolun çok başındayız. Ekolojik dengenin korunmasına yapı sektöründeki iyileşmeler aracılığıyla katkı sağlamak değişmez amacımız. Günümüzde iklim değişikliğinin yarattığı problemlerin yanı sıra, giderek artan kirlilik, yaşamak için ihtiyacımız olan temiz su, solunabilir hava, tutarlı bir iklim ve verimli topraklar gibi ekosistemlerin işleyişini bozuyor, ekolojik dengeyi riske atıyor. Bazı ülkelerde emisyon sınırlamasına uymayanlar ve çevreyi kirletenler için ciddi cezalar çıkarılırken, uygulamalarında yapının çevresel etkilerini göz önüne alan ve yenilenebilir teknolojiler kullanan gruplar için de ciddi teşvikler çıkarıldığını görüyoruz. Ülkemizde yapılarının çevresel duyarlılığını belgelemek üzere sertifika başvurusu yapmış bina sayısı 50 ye ulaştı. LEED ve BREEAM sertifikalarına olan ilgi büyürken, bir yandan da Sertifika Komitemizle ülkemiz için bir yeşil değerlendirme sistemi tartışmalarını başlattık ve çalışmalarımıza büyük bir gayretle devam ediyoruz. İnanıyoruz ki, özellikle kamu ve toplu konut sektörünün yeşil standartlara uygun iş yapması ve devlet teşviklerinin de bu standardı kullananlara yönelik olması yeşil bina hareketinin önünü açacaktır. Amerikan National Science Foundation dan UNEP e dünyanın önde gelen kurumlarının ülkemizde yeşil binalarla ilgili yapacakları çalışmalarda ÇEDBİK i muhatap görmeleri ve işbirliğine girmeleri genç bir sivil hareket için heyecan verici gelişmeler. Hepinize iklim değişikliğinin etkisini az gösterdiği bir yaz diliyoruz

İleride yapılı çevrenin inşasından sorumlu olacak gençlerin mimarlık eğitiminde sürdürülebilirlik hakkındaki görüşleri, konuyu dosya olarak tartışmaya açma gerekçemiz oldu. Dosya girişinde de görebileceğiniz gibi gençlerden birçok yanıt geldi. Öğrencilerden biri kendi imkanlarıyla kendini geliştirdiğini, aktiviteleri, seminerleri takip etmek gerektiğini söylerken, daha karamsar ya da belki daha gerçekçi olarak nitelendirilebilecek bir diğeri, hala müteahhitlerin tasarım yaptığı bir ülkede yaşıyor olduğumuzu hatırlatarak, sürdürülebilir mimarlık pratiğinin hayalperestlik olduğunu söylüyor. Gelen tüm yanıtlara bakıldığında görülüyor ki, sistemi, olan biteni, tanınan-tanınmayan imkanları sorgulayan gençler daha fazla tartışmak, daha fazla düşünmek, heyecanlanmak, öğrenmek, öğrenirken eğlenmek ve bir şeyleri değiştirmek istiyor. Öğretim üyelerine yönelttiğimiz soruların yanıtlarından da anlaşılıyor ki bir şeylerin değişmesini isteyenler yalnız öğrenciler değil. Her iki tarafın da bu konuda söyleyeceği pek çok şey olduğu görülüyor. Peki eğitimde güncel durum gerçekten de bir değişimi gerektiriyor mu? Bu sorunun cevabını bulabilmek için gerçekleştirdiğimiz araştırma sonuçları da, konunun kapsamlı şekilde tartışılması ve belki de müfredatın değişmesi ya da farklı bir takım yapılanmalarla desteklenmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Değişim isteklerinin başında mimarlık eğitiminde sürdürülebilirlik kavramının gerek tasarım stüdyolarıyla, gerekse farklı disiplinlerle entegre bir şekilde ele alınıyor olması geliyor. Disiplinler arası entegrasyon, bir gereklilik olarak herkes tarafından kabul görüyor ancak eğitimciler konunun lafta kaldığını, eğitim sisteminde fiziksel karşılığını bulamadığını açık yüreklilikle ifade ediyorlar. Öğrenciyi, eğitimciyi bu entegrasyona sevk eden unsurlar olarak atölyeler ve yarışmalar giderek önem kazanıyor. Rural Studio atölyesi ve Solar Decathlon yarışması bu kapsamda sizlerle paylaşmak istediğimiz örneklerden sadece birkaçı. Samuel Mockbee nin temellerini attığı Rural Studio hakkındaki yazımızı okurken Bizim üniversitelerimizde neden bu tarz uygulamalar yok sorusu eminim sizlerin de aklından geçecek. Bu iş için gereken bütçenin en büyük ve önemli destekçisinin belediye olması işin sürdürülebilirliğini sağlayan en önemli faktör tabii. Büyük bir bütçeden söz ediyor olsak da, bu verenin de alan kadar kazandığı bir uygulama. Daha nitelikli yaşam alanları sağlamanın belediyenin temel görevi olduğu düşünülürse, bunun için yapılı çevreden, yapılı çevrenin doğal çevreyle sağlıklı etkileşiminden sorumlu mimarları yetiştirmek, eğitimlerini desteklemekten daha iyi bir yol olabilir mi? Belediye kazanacak, öğrenci kazanacak, halk kazanacak. Bu uygulamanın pek çok ülkede pek çok takipçisi olmuş. Belediyeler ve üniversiteler arasında daha sürdürülebilir bir gelecek için eğitime yönelik pek çok farklı işbirliği gerçekleştirilmiş. Aslında bizde de olmaması için hiçbir neden yok. Belki de bu sayımız, ülkemizde bu tarz bir girişim için dominonun ilk taşını harekete geçirir. Sonrası zaten çok kolay. Özlem Bahadır editor@ekoyapidergisi.org Rural Studio, öğrencilerin yaparak öğrendiği bir eğitim kampı. Öğrencilere, mimarlık pratiğini de sürdürülebilirlik kavramını da teoriden pratiğe aktarma ve içselleştirme imkanı sağlıyor. Kişisel çabayla başlayan bu uygulama, bugün öyle bir noktaya gelmiş ki, öğrencilerin tasarlayıp uyguladığı evlerin şirketler tarafından çoğaltılması için ilk adımlar atılmış bile.

- - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - -

- -

A - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - -» - -»»» -»

- - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Enerjinin, kaynakların, zamanın gitgide daha da değerli hale geldiği günümüzde, büyük yatırımlar olarak görebileceğimiz binalar için, tasarım aşamasında fizibilite ve optimizasyon çalışması yapılmasının önemi gün geçtikçe daha çok hissediliyor. O nedenledir ki artık, inşa edilecek binanın hedeflenen performansı verip veremeyeceğini anlamak ve düşünülen pek çok tasarım senaryosu içerisinde hangisinin en uygun çözüm olacağını görmek için bilgisayar destekli simülasyonlardan yararlanmak neredeyse zorunlu hale geliyor. Tasarım aşamasının önemli parçaları haline gelmeye başlayan simülasyon araçlarının kullanımı, özel sektör veya akademinin yanısıra resmi kurumlara da yansımış durumda; artık Avrupa ülkelerinde Binalarda Enerji Performansı Direktifi (EPBD), Türkiye de Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği (BEP) gibi yasal dokümanlar, yeni yapılacak olan binaların projelerini onaylamadan önce enerji performanslarının nasıl olacağını gösteren Enerji Kimlik Belgeleri ni görmeyi şart koşuyor ve bu belgeler simülasyon araçları kullanılarak üretiliyor. Türkiye de bu konunun bilimsel gelişimine katkıda bulunmak üzere Mayıs 2010 tarihinde kurulan BinSimDer, Bina Performansı Modelleme ve Simülasyonları Derneği, Nisan 2011 de gerçekleştirdiği toplantıda bu alanda önemli bir ismi ağırladı: Prof. Dr. Jan Hensen. BinSimDer kurucularından Prof. Dr. Zerrin Yılmaz aracılığıyla kendisiyle kullanımları hızla artan bina performansı simülasyon ve modellemeleri konusunda bir söyleşi gerçekleştirdik. Prof. Hensen, Uluslararası Bina Performansı Simülasyonu Derneği (International Building Performance Simulation Association, IBPSA) eski başkanı olarak bize bina performans simülasyonunun amacı hakkında genel bir bilgi verebilir misiniz? Yapı sektörü, şüphesiz yaşam ve çevre kalitesini etkileyen en önemli endüstriyel ve ekonomik sektörlerden birisi. Buna rağmen şehir plancıları, tasarımcılar ve gayrimenkul geliştiriciler tasarım sürecinde, binaların inşa ve işletilmesinin yaşam döngüsü maliyetine çok az önem veriyorlar. Biz, geleneksel mühendislik araçlarının pek çok kısıtlama ve dezavantaja sahip olduğunu düşünüyoruz: Bu araçlar genellikle tek disiplinli, çözüm odaklı ve kapsamları çok dar. Statik (ve çoğunlukla ekstrem) sınır koşullarına göre çalışıyorlar ve genellikle, büyük ölçekte gerçekliğin çok basitleştirilmiş bir modeli için kesin bir çözüm üretmeyi amaçladığını söyleyebileceğimiz analitik yöntemler üzerine kurulular. Öte yandan sayısal bina performansı modelleme ve simülasyonları çok disiplinli, problem odaklı ve çok daha geniş kapsamlıdır. Dinamik (ve zaman sürekliliği olan) sınır koşullarına göre çalışır ve gerçek dünyanın karmaşıklığına sahip, gerçekçi bir model için yaklaşık bir sonuç üretmeyi amaçlayan sayısal yöntemlere dayalıdır. Wikipedia, bilgisayar simülasyonu tanımını şöyle yapıyor1: Bir bilgisayar simülasyonu, bilgisayar model veya sayısal model, belirli bir sistemin soyut bir modelini simüle etmeye çalışan bir bilgisayar programı veya bilgisayar ağıdır. Bilgisayar simülasyonlarının fizik (sayısal fizik), astrofizik, kimya ve biyoloji, ekonomide insan sistemleri, psikoloji, sosyal bilimler ve mühendislik gibi çeşitli dallardaki doğal sistemlerin matematiksel modelinin oluşturulmasında faydalı bir rolü vardır. Simülasyonlar yeni bir teknoloji hakkında yeni bir anlayış kazanmak, araştırma yapmak ve analitik çözümler elde etmek için çok karmaşık olan sistemlerin performansını tahmin etmek için kullanılabilir. Sayısal bina performansı simülasyonu, bina performansıyla ilgili endişelerle yeterli ölçüde başa çıkma imkanı sunar. Bilgisayar temelli modeller (programlar) gittikçe daha fazla tasarım, işletme ve yönetim aşamalarında karar verme süreçlerinde yardımcı araç olarak kullanılmaya başlanıyor. Bu nedenle bu model ve programların geliştirilmesi, incelenmesi, uygulamada kullanması ve standartlaştırılması gittikçe büyüyen bir öneme sahip. Aynı zamanda binanın tasarımı, inşaası, devreye alınması, işletilmesi, bakım-onarımı ve yönetim aktiviteleri için de, her biri farklı karmaşıklık seviyesinde

HAYATIMIZIN YÜZDE DOKSANINI olan ve/veya farklı tarz son kullanıcılara hitap eden çoğunluk tarafından kullanılan ve çoğunluk tarafından kabul edilen yöntem ve araçların entegrasyonuna acil bir ihtiyaç var. Bütün bunlar içinde çok önemli olan bir konu teknoloji ve bilgi aktarımı. Bu bağlamda, en önemli hedeflerinden biri, abartılı beklentiler ve göz boyamalardan uzak durarak bina performans simülasyonu konusunda farkındalığı arttırmak olan IBPSA nın (www.ibpsa.org) tanınması gerekir. Eğer bu konunun güncel durumu ve bina performans simülasyonunun gelecekteki gelişmeler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız size Bina Performansı Modelleme ve Simülasyonları Derneği nin internet sitesi olan www.binsimder.org.tr adresini, daha derin tartışmalar için ise bir IBPSA kitabı olan Building Performance Simulation for Design and Operation ı2 önerebilirim. Bina performans simülasyonu ile ilişkisi bulunan disiplinler nelerdir? Sayısal bina performans modellemesi ve simülasyonunun gücü de karmaşıklığı da, kullanımının altında temel olarak fizik, matematik, malzeme bilimi, biyofizik, insan davranışı, çevresel ve sayısal bilimler gibi Building Performance Simulation for Design and Operation çeşitli disiplinlerden gelen pek çok teorinin yatıyor oluşundan doğar. Gelecekte simülasyon programı kullanmayı düşünen biri olarak, simülasyonun öğrenilmesi gereken bir beceri olduğunun farkına varılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Fakat daha da önemli olan, konu hakkında yeterli miktarda bilgi edinmiş olmaktır. Sonraki adım model ve simülasyonun ilişkili prensip, varsayım ve kısıtlamaları hakkında bilgi ve beceri kazanmaktır. Yalnızca bu bilgilerin kombinasyonu ile simülasyonu ne zaman kullanıp ne zaman kullanmayacağınıza karar vermeniz mümkün olur. Bu, eğer yapı fiziği, bina işleyişi hakkında yeterli seviyede bilgiye sahip değilseniz kaliteli, yani güvenebileceğiniz, kullanışlı sonuçlar üreten bir simülasyon yapamazsınız anlamına geliyor. Mimarlık eğitimini göz önünde bulundurduğumuzda iki konu hakkında görüşlerinizi almak istiyoruz: Disiplinler arası eğitim/çalışmanın gerekliliği ve yeşil tasarım eğitiminde uluslararası gündemin takibi. Sürdürülebilirlik temel küresel mücadelelerden biri. Binalar, yeni veya mevcut, bu konuda önemli bir rol oynuyor. Sürdürülebilir, aynı zamanda kullanıcıların bütün işletimsel gereksinimlerini karşılayan bina tasarlamak zamanımız için önceden eşi benzeri görülmemiş bir mücadele. Tasarımcılar, araştırmacılar, uygulamacılar ve diğer pay sahipleri küresel iklim değişikliği, fosil yakıt stoğunun tükenmesi, organizasyonların esnekliğinin artması, kullanıcı ihtiyaç ve konfor beklentilerinin çoğalması, bina sakinlerinin sağlığı, mutluluğu ve neticede üretkenliği ile iç mekan hava kalitesi arasındaki ilişkiye yönelik farkındalığın artması gibi bizi çevreleyen pek çok dinamik süreci hesaba katmak ve tanımak zorunda kaldıkları inanılmaz bir mücadeleyle karşı karşıyalar. Gelecekteki taleplere de cevap verebilecek sağlam bina ve sistem çözümleri elde etmek için konuyu bütün bu taraflarını görerek idare edebilmek, bütünleşik bir yaklaşım gerektiriyor. Bir an için şu an içinde bulunduğunuz binayı düşünün. Bu binanın enerji tüketimini birkaç dakika içinde sıfıra düşürmek hiç problem değil. Sadece ana elektrik şalterini indirin ve gaz bağlantısını kapatın. Belki saçma bir örnek ama bu, sadece enerjiye odaklanırsanız yanlış bir yöne gitmeyi riske edeceğinizi gösteriyor. Hayatımızın yüzde doksanını binaların içinde geçiriyoruz, buna rağmen onları minimum seviyede, sadece şikayetleri engelleyecek kadar tasarlayıp işletiyoruz. Bu yüzden daha az üretken, ve sonuç olarak da daha az sürdürülebilir binalar elde ediyoruz. Binalarımızın insan aktivitelerini optimal seviyede desteklediğinden emin olmamız gerekiyor. Yalnızca çeşitli teknolojilerin bir araya geldiği ortak bir tutum aynı zamanda hem konfor sağlayıp hem de enerji tasarrufu yapabilir. Bu nedenle konutlarımızı ve ofislerimizi geliştirmek için sadece yeni malzeme, soğutma teknolojileri veya ısı depolama cihazlarına ihtiyaç duymuyoruz. Bunları, aynı zamanda sürdürülebilir ve konforlu bir çevrede konuşlandırmamız gerekiyor. Yeşil bina tasarımında performans simülasyonunun önemi nedir? Bizim için yeşil bina tasarımında kullanılabilecek bina performans simülasyonu yöntemleri/ standartları/sertifikalarını özetleyebilir misiniz? Bina performans simülasyonunun yeşil bina tasarımında pek çok önemli rolü var. Performans simülasyonları bir ilkeyi desteklemek, kılavuz kurallar geliştirmek amacıyla, basitleştirilmiş yöntemlerle yönetmeliklerin uygulanması için, bazen bina yönetmeliklerinin bir parçası olarak, en sık olarak da yüksek performanslı bina tasarımlarında direkt uygulama amaçlı kullanılır. Bina performans simülasyon model ve programların geliştirilmesi, incelenmesi, uygulamada kullanması ve standartlaştırılması gittikçe büyüyen bir öneme sahip. Bu, örneğin şu an dünya çapında reklamları yapılan LEED ve BREEAM gibi yeşil bina değerlendirme sistemlerinde, US EPAct

(United States Energy Policy Act) gibi teşvik programlarında ve aynı zamanda Avrupa Birliği Binalarda Enerji Performansı Direktifi (Energy Performance of Buildings Directive, EPBD) kapsamında hazırlanan yönetmeliklerle kanıtlanmış durumda. Profesör Hensen, bildiğiniz üzere Türkiye, aday ülke olarak Avrupa Birliği standart ve direktiflerini kendi yasal sistemine uyarlıyor. Bu bağlamda yapılmış bir çalışma olan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği yürürlüğe girmiş durumda. Bütün binalar, basit saatlik bir yöntem olan Türk ulusal hesaplama yöntemine göre sertifikalandırılacak. Hesaplama yöntemi, basit bir eğitim almış uzmanlar tarafından kullanılması düşünülen bir simülasyon aracı üzerinden çalışıyor olacak. Sizce bu tür basitleştirilmiş yöntemler, termal açıdan kompleks binaların enerji tüketimi ve salımlarını, yeşil tasarım adı altında doğru bir şekilde modelleyerek ortaya çıkarmak için yeterli mi? Öncelikle bütün simülasyon modellerinin aslında gerçekliğin bir basitleştirilmesi olduğunu anlamalıyız. Burada mesele, gerçekliğin nasıl bir basitleştirilme ile uygun şekilde soyutlanacağıdır. Önemli gereksinimlerden biri gereğinden fazla karmaşık bir model geliştirmenin önüne geçebilmektir. Genel olarak hedeflenen, modeli simülasyon çalışmasının amaçlarını karşılayabilecek şekilde, mümkün olduğu kadar basit tutmak olmalıdır. Einstein ın prensibini alıntılamak gerekirse: Bir model mümkün olduğu kadar basit olmalı, fakat daha basit olmamalıdır. Ayrıca şunu not etmeliyiz ki, bina mevzuatına olan uygunluğun kontrolü bina tasarım sürecinin yalnızca küçük bir parçası. Mevzuat uygunluğunu kontrol eden ve sertifika üreten araç ve yöntemler için en önemli gereksinimlerden biri, çoğunlukla sonuçların doğruluk payından ödün verilme pahasına da olsa, basit bir şekilde kullanıma imkan vermeleri. Buna karşın, yeşil tasarım araçlarının en önemli gereksinimi ise çeşitli yaratıcı tasarım çözümlerinin gelecek performanslarını, doğruya yakın bir şekilde tahmin etme kabiliyetine sahip olmaları. Eminim Türk ulusal hesaplama yöntemini geliştiren ekip basit saatlik yöntemin hedeflenen amaç ve kullanıcılar için yeterli olup olmadığını kontrol etmişlerdir. Yine de benim fikrime göre, değerlendirme uzmanları tarafından yürütülen sertifikasyon çalışması, mimar veya çevre ile ilgili bir konuda uzman olan mühendis tarafından yapılan yüksek performanslı bir binanın tasarım optimizasyonundan tamamen farklı bir aktivite. İkincisi çok daha sofistike araçlar ve uygulama yöntemlerinin yanısıra, çok daha yüksek bir temel bilgi seviyesi gerektiriyor. Öte taraftan, eğer detaylı tam dinamik simülasyon araçlarından biri enerji sertifikasyonu için kullanılacak olsaydı, ülkedeki bütün binaları bu araçla sertifikalandırma durumunda bizi bekleyen güçlükler neler olurdu? Az önce de belirttiğim gibi, bir tam dinamik simülasyon aracının büyük çoğunluk durumunun enerji sertifikasyonu için kesinlikle gerekli olduğuna inanmıyorum. Fakat hem sertifikasyon uzmanlarının, hem de gelişmiş bina performansı simülasyon aracı kullanıcılarının durumda kullanıcıların iyi hazırlanmış olduğundan ve işi yapmak için ehil olduğundan emin olmanız gerekiyor, çünkü bina performans simülasyonunda en büyük hata kaynaklarından biri kullanıcı. Kalite kontrolün kullanıcı aşaması bağlamında düşünüldüğünde, Amerikan Isıtma, Soğutma ve Havalandırma Mühendisleri Topluluğu (American Society of Heating, Refrigeration and Air-conditioning Engineers, ASHRAE) ve Kuzey Amerika Aydınlatma Mühendisleri Topluluğu (Illuminating Engineering Society of North America, IESNA), IBPSA ile bir Enerji Modelleme Profesyonel Sertifika Programı geliştirmek üzere işbirliği yapıyor. Bu sertifikasyon programının amacı bireylerin enerji modelleme programlarını inceleme, seçme, kullanma, kalibre etme ve çıkan sonuçları yorumlama yeteneklerini, ekonomi, bina ve sistemlerin enerji performansı konularında değerlendirmek ve bireylerin yeni ve mevcut binaları ve sistemleri bütün fiziksel özellikleriyle modelleme kabiliyetlerini sertifikalandırmak. Bence biz Avrupa da da bu şekilde, bina enerji modellemesi yapanların kalitelerini garanti altına alacak yollar bulmayı düşünmeliyiz.

Mimarlık bölümünden Kyoto kelimesini bir kez bile duymadan mezun oldum. Özel üniversitede burslu okuyan bir öğrenci olarak, sadece ekolojik konularla ilgili değil, genel olarak verilen derslerin kimin seviyesine göre ayarlandığını merak ediyorum. Binalardaki termal kütle, yağmur suyu biriktirme, çift cidarla iç iklimlendirme benzeri çözümleri kendim araştırarak ve hocalarımdan soruşturarak kendi çabamla öğrendim. Seminerleri takip etmek gerekiyor. Websitelerini de. Biraz insanın kendisini bu işe vermesi gerekiyor sanırım. Liseden yeni çıkmış biri olarak üniversitenin ilk senesinde bana verilen bina ve çevre teknolojileri dersinden hiçbir şey anlamadım, anlamadığımı da diploma projemi yaparken anladım. Gündemi takip eden, üreten ve bizlerle paylaşan hocalar yok değil tabii ama çok az. Hocaların kendini güncellemesi, üretmesi bizleri de şevke getiriyor. Sürdürülebilirlik konusu illa asık suratla mı konuşulmalıdır? Daha eğlenceli bir şekilde işlenemez mi? Enerji etkin tasarım ile ilgili lisans seçmeli dersleri biraz daha arttırılabilir. Proje derslerinde de konu üstüne daha çok gidilebilir. Mimari proje derslerinde hocalarımız bizi bu konuya daha çok yönlendirebilir diye düşünüyorum. Ekolojiye bugün ortaya atılmış yeni bir kavram muamelesi yapmayalım artık. Özel sektöre, yaşama, olan bitene etki edebilecek, teoride kalmayan projeler geliştirilse ve biz de bunun parçası olabilsek ne güzel olur. Düşünsenize, 10 bin dönüm araziyi tamamen siz (ve belki ekibiniz) değiştiriyorsunuz. Dünyaya bir iz bırakıyorsunuz. Bir öğrenci projesi dahi olsa, bunu gözardı etmek bana fena halde bencilce ve sorumsuzca geliyor. Bu konuda pek bir şey bilmeyen arkadaşlarım da var, konuya çok hakim olmayan, benim bizzat yönlendirdiğim hocam da. Lisans seviyesinde yapılı çevre hep doğal çevreden daha çok dikkate alınıyor. Hatta bu konu hakkında hiçbir şey bilmeden mezun olan var, buraya böyle bir PV panel koyduk diye ekotasarım yapan da.

Aktiviteler, workshop lar oluyor ama bunlar belirli küçük gruplara duyurulabiliyor. Bir bilgi paylaşım sıkıntımız olduğu kesin. Mezun olduktan sonra para kazanmayı amaçlayan birisi olarak bu tip konuların eğitiminin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Laboratuarların geliştirilmesi, araştırma yapmak isteyen öğrencilere daha fazla imkan tanınması ve desteklenmesi gerek. Düşünce üretiminin desteklenmesini istiyorum. Düşünce üretim merkezleri olması gereken üniversitelerde neden yurtdışında olduğu gibi thinktank ler yok? Öğrettiklerini önce kendisi uygulayan hocalar, özü sözü bir eğitim sistemi istiyoruz. Türkiye de mimarlık eğitimini tamamen ekolojik temelli almak biraz hayalperestlik. Hala müteahhitlerin bina tasarladığı bir yapı sektörüne sahibiz, sadece estetik anlamda bile tasarım yeni yeni sektöre dahil oluyor, bu şartlarda ekolojik tasarım henüz lüks kategorisinde kalıyor. Eğitim sistemi de ekolojik tasarıma bu oranda yer ayırıyor. O yüzden bence sorun eğitimde değil. Aslında ekolojiye gelene kadar öğrenmemiz gereken daha önemli ve temel şeyler var. Kapitalizm, küreselleşme, tek tipleşme Bunlar tartışılmıyor. Yapıda elektriği, suyu nasıl tasarruflu kullanırım, yenilenebilir enerji kaynaklarına nasıl yönlenebilirim; tamam bunlar da önemli ama çatıya PV koymam, doğru armatürleri kullanmam beni ilerde duyarlı mimar yapmaya yetecek mi? Sistemi ben sorgulamazsam, kim sorgulayacak? Ekolojiyle ilgili bir sürü ders var gibi görünüyor, bir hevesle seçiyoruz ama ders açılmıyor. Çevreci teknolojiler adı altında her gün yeni bir şey çıkıyor. Bence okulda bize teknolojinin ne demek olduğunu ve yerinde kullanımını öğretmeleri gerek. 3. köprü yapılıyor. İstanbul un coğrafyasını bir hamlede değiştirme planları yapılıyor. Orman arazileri ranta açılıyor. Çürük binalarda deprem riskiyle yaşıyoruz. Çevre, ekosistem derken bunları niye konuşmuyoruz? Bazen yapı yapmama kararı o yer için en doğru çözüm olabilir. Bunu destekleyebilecek bir eğitim sistemi istiyorum. Hani disiplinler arası eğitim destekleniyordu?

Ekoyapı nın elinizde bulundurduğunuz bu sayısı, sürdürülebilirlik kavramının anaakım tartışmalarında çoğunlukla ihmal edilen ancak çok önemli bir boyutuna vurgu yapıyor: Mimarlık eğitiminin formel/enformel yapısında sürdürülebilirlik kavramı, özellikle kuram, uygulama ve eleştiri boyutlarıyla nasıl yer alıyor? Konunun önemini açmaya gerek olmamalı. Çünkü, bilindiği gibi, sürdürülebilirlik üzerine güncel tartışmalar ne olursa olsun, gelecek perspektifinde bunları belirleyici olan bizler değil yeni nesillerdir. Ayrıca ülkemizde ve KKTC de YÖK sistemine dahil olan 51 üniversitenin her yıl üç binin üzerinde öğrenci aldığını biliyoruz. Kabaca bir hesapla, bu sayının çok fazla değişikliğe uğramadan her yıl meslek ortamına katıldığı düşünülürse mimarlık eğitiminin sürdürülebilirlik bağlamındaki rolü ve sorumluluğu bir kez daha ön plana çıkıyor. Bu nedenle elinizdeki bu derginin dosyası, geleceğin tartışmalarını kurgulayan ortamların fotoğrafını çekmeyi deniyor. Bir başka deyişle Ekoyapı, 5. sayısıyla mimarlık eğitimi almakta olan genç kuşağın sesine ve ortamına yer vermeye çalışıyor. Bu bağlamda elinizdeki dosyanın iki ayrı bakış açısıyla ele alındığı görülüyor. Bunlardan ilki formel eğitimde, mimarlık eğitiminin kurumsal yapısında, sürdürülebilirlik konularının nasıl yer aldığı, ikincisi ise enformel eğitimde, yani müfredat dışı çalışmalarda sürdürülebilirlik kavramının ele alınışı. Formel eğitimin güncel durumuna ilişkin bir resim çizmek için konu üç boyutta tartışılmış. Bunlardan ilki nesnel bir bakış açısıyla mimarlık eğitimi veren okulların öğretim programının yapısını analiz etmeye ilişkin. İkincisi ise öğrencilerin mimarlık eğitiminin güncel yapısıyla ilişkili görüşlerinin dergi sayfalarına yansıtılmasını içeriyor. Son olarak öğretim üyelerinin konuya bakışlarının soruşturulması, çerçeveyi tamamlayan bir unsur olarak öne çıkıyor. İlerideki sayfalarda bulacağınız bu bilgilerin çok farklı okumalara açık olduğunun altını çizerek, bundan sonra yapılacak çalışmalara bir altlık oluşturabileceğini umduğumu eklemeliyim. Bu anlamda mimarlık fakültelerinin öğretim programlarının yapısına ilişkin Bilge Kobaş ve Özlem Bahadır tarafından yapılan çalışma, farklı kurumlardaki sürdürülebilirlik, ekoloji, yeşil, çevre, doğa, yapı fiziği, enerji gibi anahtar sözcükleri içinde barındıran zorunlu ve seçime bağlı derslerin mimarlık eğitimi programlarının yapısında ne kadar, ne biçimde ve hangi komşuluklar içerisinde yer aldığının analizini yapması açısından ufuk açıcı gözüküyor. Pek çok veriye bakarak karşılaştırmalı değerlendirmeler yapan bu çalışma, hangi zemin üzerinde konuştuğumuzu anlamak açısından alana önemli bir katkı yapıyor. Kuşkusuz her araştırmada olduğu gibi bu çalışmanın da iki sınırı bulunuyor. Bunlardan ilki araştırmanın İstanbul da bulunan üniversiteler özelinde yapılmış olmasıdır. Ancak bilindiği gibi 2010 kontenjanlarına göre YÖK tarafından ülke genelinde üniversitelere yerleştirilen öğrenci sayısının yarısı İstanbul da bulunuyor. Bu sebeple, pratik nedenlerden ötürü İstanbul daki okullarla sınırlı tutulan bu çalışmanın sonuçlarının bütüne dair bir söz söylemede oldukça belirleyici olduğunu düşünüyorum. Çalışmanın ikinci sınırı ise mimarlık eğitimi özelinde eğitim programlarının en yaşamsal parçası olan stüdyolara dair bilgilerin çalışmaya dahil edilememesidir. Bunun nedeni kuşkusuz stüdyo konularının, tartışmalarının her yarıyıl güncellenmesi nedeniyle müfredata ilişkin belgelerden okunmaya elverişli olmamasıdır. Ancak konunun stüdyo ayağının ilginç sonuçlar ortaya koyacağı düşünüldüğünden ilerideki sayılarda tartışmaya dahil edilmesini umduğumu eklemeliyim. Mimarlık eğitiminin formel yapısını sürdürülebilirlik vurgusu üzerinden okuduğumuzda karşılaştığımız bir konuya burada değinmekte yarar görüyorum. Eğitim programlarında çevresel yaklaşımların süregiden temel tasarım bilgisi konuları dışında özel bir alan olarak gerek seçmeli gerekse de zorunlu dersler aracılığıyla mimarlık eğitiminde yer almasının umut verici bir gelişme olduğunu kaydedebiliriz. Ancak derslerin kuram, uygulama, eleştiri

başlıklarında kategorizasyonuyla elde edilen sonuçlarına vurgu yapmamız kaçınılmaz oluyor. Kuşkusuz içinde bulunduğumuz yüzyılda, binalar doğal kaynak tüketiminde önemli bir ağırlığı oluşturuyor. Bu bağlamda yapıların ekolojik stratejilerle daha az çevre zararı oluşturacak ve daha az kaynak tüketecek bir biçimde yeniden ele alınması yaşamsal önem taşıyor. Ancak eğitim programlarının bu bakış açısıyla ele alınması ve salt uygulama alanını destekleyecek ders seçenekleri sunması iki sorunu beraberinde getiriyor. Bunlardan ilki, sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda tartışılan kavramların arkaplanlarını aktarma sınırlılığı ve böylelikle öğrencinin kendi bakış açısını ve eleştirisini geliştirebilme kısıtlılığıdır. Oysa sürdürülebilirlik gibi oldukça muğlak tanımlanmış ve kalkınma kavramına referansla oluşturulmuş bir kavramın mekan tasarımında nasıl araçsallaşabileceği kolaylıkla yanıtlanabilecek bir soru gibi durmuyor. Kuram ve eleştirinin yoksunluğunda konunun temel tasarım bilgisi (yönlenme, topoğrafya, iklimsel verilerin tasarıma dahil edilmesi gibi) özelinde tartışılması dışında yoğunlukla eko-teknolojilerin binalara giydirilmesi üzerine biçimlenmesi tehlikesi bulunduğu çok açıktır. Öte yandan çevresel stratejilerin binalara uyarlanmasının gerek kullanıcıda gerekse de tasarımcıda bir bilinç değişikliği yaratmadığı biliniyor. Bu nedenle bu ilişkinin yeni ve yaratıcı yöntemlerinin keşfi için sadece belirli stratejilerin öğrenilmesi değil, bunları sorgulayabilecek zihinlerin yaratılması önemlidir. Bilindiği gibi çevresel sorunlarla insanlığın nasıl baş edebileceğine ilişkin yanıtlar henüz üretilmedi. Siyasi boyutu da bulunan konunun yol haritasının çizilmesinde gelecek kuşakların katkısının beklendiğini söylemek abartı olmayacaktır. Bu nedenle eğitimcilerin rolü kanımca genç zihinlerin bilgiyle doldurulması yerine farklı yaklaşımları süzebilmesi, sorgulayabilmesi ve yeni bilgileri üretebilmesi konusunda önem kazanıyor. Dolayısıyla, çevresel tasarımın güncel bir eğilim olarak sorgulanmadan eğitim programlarına giren boyutlarına ilişkin eleştirel bir değerlendirmenin yapılması yaşamsaldır. Konunun ikinci boyutu ise müfredatın sözü edilen tek boyutlu tasarımının binaların ekolojik dönüşümüyle siyasi ve toplumsal olgular arasındaki ilişkileri göz ardı etmesidir. Bu da konuyu teknokratik bir perspektifte ele almanın kısıtlılığıyla bizi başbaşa bırakmaktadır. Bu nedenle sürdürülebililiğin kuram ve eleştirisiyle eğitim programlarında yer alması gereği üzerine vurgu yapmakta yarar gözüküyor. Elinizdeki dosyanın sunmaya çalıştığı ikinci bakış açısı ise eğitimin temel omurgası olan öğretim programının yapısının öğrencinin algısında ve bilincinde nereye oturduğunu görmek. Öğrenci görüşleri doğrultusunda oluşan genel kanı, bölümlerin öğretim programlarının tek başına bir çevresel dönüşümü yaratmada yetersiz kaldığı üzerine. Burada eğitim programının, bu programı yürüten insan kaynağının ve gerekli altyapı desteğinin yanında öğrencinin konuyu içselleştirmeye olan yatkınlığı ve açıklığı da belirleyici oluyor. Sözü geçen bu unsurları geliştirmenin yöntemlerinin yakın gelecekte sadece mimarlık alanında değil eğitimin tüm aşamalarında tartışılacağını düşünüyorum. Bu sayıda karşılaştığımız üçüncü perspektif ise öğretim üyelerinin gerek öğretim programı, gerek öğrencilerin ilgi, bilgi, ve becerileri ve gerekse de sektörün beklentilerine ilişkin gözlemlerini aktarmak ile şekilleniyor. Burada görüşlerin kurum ve kişilere bağlı olarak oldukça çeşitlendiğini söylemek mümkün. Yapılan müfredat analiziyle öğretim üyelerinin görüşlerinin karşılaştırmalı değerlendirmesi ülkemizdeki eğitim yapısının potansiyellerini ve aksaklıklarını algılamakta kanımca önemli bir veri sunuyor. Dosyanın vurgu yapmak istediği son konu ise sürdürülebilirlik üzerine tartışmaya açılan her konunun yanıtının formel eğitimden beklenmesinin olası olmadığı üzerine. Bir başka deyişle, eğitimin kurumsal yapısının tek başına yeterliliği artık tartışmalı bulunuyor. Yapılan araştırmalar formel eğitimin enformel eğitimle desteklenebileceğini ortaya koyuyor. Bu özellikle güncel bir eğilim olan sürdürülebilirlik konusunda daha da belirginleşiyor. Bu nedenle yarışmalar ve workshoplar olarak iki bölümde inceleyebileceğimiz eğitimin enformel yapısına ilişkin iki örneğin de bu dosyanın kapsamı içine alındığını görüyoruz. Yaparak Öğrenmek üzerine kurgulanan Rural Studio ve mimarlık eğitiminde yaratıcılığı teşvik edici bir unsur olarak ortaya çıkan yarışmalardan Solar Decatlon a yer verilmiş. Son olarak, Harvard Üniversitesi nde gerçekleşen dönüşüm sürecinin incelendiği yazı da, üniversitelerin sürdürülebilirlik politikalarına sunduğu bakışla Türkiye deki üniversitelere yönelik bir temenni niteliğinde. Keyifle okuyacağınızı düşündüğüm bu dosyanın, gelecek kuşakların yeni ve yaratıcı çözümler geliştirmesini özendirme yolunda bir başlangıç olacağını umuyorum.

Binayı sonradan sürdürülebilir kılmakla mimarı sonradan sürdürülebilir kılmak benzer şeyler. Doğru olan, binanın da mimarın da temelden sürdürülebilirlik ilkelerine uygun gelişimi. Peki, buna imkan tanıyan bir mimarlık eğitiminden söz etmek mümkün mü? Sürdürülebilirlik konusu mimarlık eğitiminde ne şekilde ele alınıyor? Araştırmanın temel sorusu bu. Amacı ise üniversitelerdeki güncel durumu ortaya koymak ve daha nitelikli bir mimarlık eğitimi için yapılabilecekleri tartışmaya açmak. Araştırma 2 ana eksen üzerinde şekilleniyor: 1. Mimarlık bölümlerinin bağlı bulunduğu fakülteler Sürdürülebilirlik yaklaşımının disiplinlerarası entegrasyon gerektirdiği gerçeğinden hareketle mimarlık eğitimi veren üniversitelerin buna uygun altyapılarının ve eğitim sistemlerinin bulunup bulunmadığını araştırılmıştır. 2. Müfredatta sürdürülebilirliğin yeri, ağırlığı ve ele alınma şekli Diğer araştırma alanı ise müfredatta yer alan sürdürülebilirlik ile ilgili derslerin müfredattaki yeri, ağırlığı ve ele alınma şeklidir. Bu bölüm için sürdürülebilirlik ile ilgili ders sayıları ve bu derslerin kredi toplamlarının mimarlık eğitimi toplam kredisi içinde oranına bakılmış, dersler, içeriklerine bağlı olarak kuramsal ve teknik şeklinde ikiye ayrılmış ve derslerin, mimarlık eğitimi içindeki kronolojik yerleri incelenmiştir. Çalışmanın kapsamı, İstanbul da lisans seviyesinde mimarlık eğitimi veren 15 üniversite ile sınırlandırılmıştır. YÖK ün 2010 verilerine göre şu an Türkiye de lisans seviyesinde mimarlık eğitimi veren 46 üniversite bulunmakta. Bu sayı Kıbrıs üniversiteleri de eklenince 51 e çıkıyor. Bu üniversitelerin 15 i, yani yaklaşık üçte biri İstanbul da. Kurum sayısının fazla olmasına ek olarak, mimarlık fakültelerinde akademisyen ve öğrenci sayısı en yüksek üniversitelerden olan İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi1 gibi okulların İstanbul da bulunması, mimarlık eğitimi nüfusunun bu şehirde diğerlerine oranla oldukça yoğun olduğunu gösteriyor. Bu duruma bağlı olarak, İstanbul daki üniversiteler üzerine gerçekleştirilen araştırmanın, mimarlık lisans eğitiminin ülke genelindeki durumuna dair fikir verebileceği düşünülmüştür. Bu incelemeler, üniversitelerin internet sitelerinde yayınladığı bilgiler doğrultusunda elde edilen veriler üzerinden yapılmıştır.2 Sürdürülebilirlikle ilgili ders sayısının belirlenmesi için mimarlık eğitim müfredatları taranmış, ders ismi ve içeriklerinde belirlenen anahtar sözcüklere (ekoloji, sürdürülebilirlik, yeşil, çevre, doğa, yapı fiziği gibi) bağlı olarak bir ayrıştırmaya gidilmiştir. İsminde ve içeriğinde bu anahtar sözcüklere sahip olan dersler, sürdürülebilirlik kavramıyla ilgili dersler olarak kabul edilerek, çalışma bu temel kabul üzerine şekillendirilmiştir. -

Mimarlık bölümlerinin bağlı bulunduğu fakülteler, mimarlık eğitiminin birlikte ele alındığı diğer disiplinleri göstererek, mimarlığın o okul tarafından büyük resimde nereye koyulduğunu gösteren ipuçları olabilir. Ayrıca, öğrencinin mimarlık eğitimini çeşitlilik içeren bir fakültede alıyor olmasının, bina nın aslında tek başına ele alınmaması gerektiğini, sürdürülebilir bir yapılı çevrenin çok katmanlı ve bütünleşik bir sistem olduğunu algılamasını kolaylaştırıcı bir faktör olabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle, mimarlık eğitiminde sürdürülebilirliğin yerini ararken, üniversitenin en başta yapılı çevre kavramına nasıl baktığını anlamak ve bu amaçla mimarlık bölümünün konumlandırıldığı fakültelerde bulunan diğer bölümlerin ne olduğuna göz atmak önemli bulunmuştur. Çalışmada ayrıca fakülte yapısı ve sürdürülebilirlik ile ilgili ders sayısı arasında bir bağlantı kurulup kurulamayacağı araştırılmıştır. Şekil 1, Mimarlık bölümlerinin bağlı bulunduğu fakülteleri, Şekil 2 ise 15 üniversitenin mimarlık bölümlerinin bulunduğu fakültelerdeki diğer bölümleri göstermektedir. Üniversitelerin mimarlık bölümlerinde sürdürülebilirlikle ilgili verilen derslerin sayısının gösterildiği Şekil 3 te ise, yalnızca şehir ve bölge planlama, peyzaj tasarımı, iç mimarlık ve endüstri ürünleri tasarımı bölümlerine, mimarlık bölümleri ile olan birinci dereceden ilişkileri sebebiyle odaklanılmış ve üniversitelerde bu bölümlerin bulunmasının, mimarlık bölümünde verilen sürdürülebilirlik ile ilgili derslerin sayısı ile korelasyonuna bakılmıştır. Bu grafikte aynı zamanda, ders sayısına etkisi olabileceği düşünülerek, üniversitelerde bulunan mimarlık fakültelerinin kuruluş yılları bilgisi de verilmektedir. Verilerden, ilgili bölümler ve sürdürülebilirlik ile ilgili ders sayısı arasında doğru orantılı bir çıkarım yapılabileceği gibi, YTÜ örneğinde görülebileceği gibi tam tersi çıkarımlar yapmak da mümkündür. Fakat mimarlık fakültelerinin kuruluş yılları ile sürdürülebilirlik konusu ile ilgili ders sayıları arasında doğru orantı olduğu söylenebilmektedir. Mimarlık bölümünün yer aldığı fakültelerde bulunan diğer disiplinler incelendiğinde, mimarlığın en çok bir arada bulunduğu bölümler sıralamasında iç mimarlıktan (9 üniversitede) sonra bilgisayar mühendisliğinin (8 üniversitede) geliyor olması ilgi çekicidir. Bilgisayar mühendisliğini endüstri ürünleri tasarımı, endüstri mühendisliği ve inşaat mühendisliği (6 şar üniversitede) takip etmektedir. Bu çeşitliliğin, özellikle bazı okullarda çevre mühendisliği, makina mühendisliği, enerji sistemleri mühendisliği, inşaat mühendisliği gibi bölümlerin mimarlık ile aynı fakültede yer aldığı düşünülürse, multidisipliner bir ortam oluşturduğu ve sürdürülebilirlik konusunda detaylı çalışmaların yürütülmesine imkan tanıyacağı düşünülebilir. Fakat bir yandan bütün bölümlerden oluşan havuza bakıldığında, kimi fakültelerde şehir ve bölge planlama, peyzaj mimarlığı gibi mimarlık ile birinci dereceden ilişkili bölümler bulunmazken, biyomedikal mühendisliği, genetik ve biyomühendislik, gıda mühendisliği gibi bölümlerin de mimarlık bölümüyle aynı fakültelerde yer aldığı durumlar görülmektedir.

Mimarlık bölümünün yer aldığı fakültelerde bulunan, yapılı çevre tasarım ve planlaması bağlamında düşünüldüğü zaman mimarlık ile birinci dereceden ilişkili bölümler [şehir ve bölge planlama (veya kentsel planlama), peyzaj mimarlığı (veya çevresel tasarım), iç mimarlık ve endüstri ürünleri tasarımı] incelendiği zaman, çoğu üniversitede mimarlıkla birlikte iç mimarlık ve endüstri ürünleri tasarımı bölümlerinin yer aldığı, fakat peyzaj mimarlığı ve şehir ve bölge planlama bölümlerinin sayısının oldukça az olduğu gözlemlenmektedir. Bu iki bölüm, yapının üst ölçeklerde ele alınmasını gerektirdiği için önemlidir. Bir mimarın sürdürülebilir tasarımdan hiç haberdar olmadan mezun olması mümkün mü? 15 üniversitenin eğitim müfredatı incelendiğinde, bütün üniversitelerde, çoğunlukla Fiziksel Çevre Kontrolü ve benzeri isimlere sahip olan en az bir zorunlu ders olduğu görülmektedir. Bu durumda bu sorunun cevabı, ne mutlu bize ki, hayır. Peki öğrenci daha fazlasını da öğrenmek isterse? Seçime bağlı dersler burada devreye giriyor. Öğrenci bilgisini kendi seçtiği şekilde derinleştirebilmek için bu dersleri kullanabiliyor. Üniversiteler genelde seçime bağlı dersleri dersleri bölüm içi ve bölüm dışı olarak ayırıyor. Bölüm içi seçmeli dersler arasında sür-

dürülebilirlik ile ilgili dersler olsa bile, bunların hiçbirini almadan mezun olmak mümkün. Yalnız Yıldız Teknik Üniversitesi mimarlık bölümünde farklı bir strateji izliyor; seçmeli dersler konularına göre farklı gruplara ayrılmış ve öğrenci, aralarında Yapı Fiziği nin de bulunduğu her gruptan en az belli sayıda seçmeli ders almak zorunda. Araştırmanın bu aşaması, sürdürülebilirlikle ilgili derslerin güncel durumunu (ders sayısı, bu derslerin neler olduğu, zorunlu, seçmeli olup olmadığı) ortaya koymayı ve genel mimarlık eğitimindeki ağırlığının zorunlu, seçmeli derslere bağlı olarak değişen oranlarda belirlenmesini amaçlıyor. Şekil 4, üniversitelere göre ders sayılarını, zorunlu ve seçime bağlı ders sayıları ile birlikte vermektedir. Ayrıca aynı grafikte, bir mimarlık bölümü lisans mezununun alacağı sürdürülebilirlik ile ilgili derslerin kredi bazında ağırlığı, tüm mimarlık eğitimi içinde sayısal olarak gösterilmektedir. Grafikte mimarlık eğitiminin tamamı, o üniversitenin mimarlık lisans eğitimi için şart koştuğu toplam kredi sayısı ile ifade edilmekteyken, sürdürülebilirlik eğitiminin minimum değeri yalnızca zorunlu sürdürülebilirlik derslerinin kredileri toplamıyla, maksimum değeri ise öğrencinin mümkün olan bütün sürdürülebilirlik seçmeli derslerini alması durumunda elde edeceği kredi sayısı ile belirlenmiştir. İnceleme sonucunda, bölümün girişinde de belirtildiği üzere, bütün okullarda mimarlık müfredatında yapı fiziği, çevre kontrolü, fiziksel çevre denetimi ve benzer isimler altında en az bir zorunlu ders olduğu görülmektedir. Zorunlu ders sayıları en fazla 4 e çıkarken (Beykent Üniversitesi ve İstanbul Aydın Üniversitesi), konuyla ilgili toplam ders sayısına bakıldığı zaman çoğu okula kıyasla oldukça fazla ders sayısına sahip olduğu gözlemlenen İstanbul Teknik Üniversitesi nin yalnızca bir zorunlu derse sahip olduğu görülmektedir. Yıldız Teknik Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi nde ise zorunlu ders sayısının da seçmeli ders sayısının da oldukça yüksek olduğu gözlenmektedir. Derslerin bütün mimarlık eğitimi içindeki yerine, sayısal olarak bakıldığında ise, minimum değerlerin %1,31 (Maltepe Üniversitesi) ile %8,70 (İstanbul Aydın Üniversitesi) arasında olduğu, maksimum değerlerin ise %3,57 (Yeditepe Üniversitesi) ile %19,02 (İTÜ) arasında değiştiği ortaya çıkmaktadır.

Zorunlu dersler sayesinde sürdürülebilir tasarım kriterlerinden haberdar olmadan mezun olunmuyor dedik, peki bu durumda Kyoto yu bir kez bile duymadan mezun olmak nasıl mümkün oluyor? Öğrenci Görüşü bölümünde okuduğumuz bu cümle çok ekstrem bir vaka mı yoksa herhangi bir mimarlık öğrencisinin bu durumla karşılaşma olasılığı gerçekten yüksek mi? Bu noktada müfredatta konuyla ilgili zorunlu derslerin olması veya toplam ders sayısından çok, mevcut derslerde sürdürülebilirliğin ne şekilde ele alındığı ve öğrenciye aktarıldığı devreye giriyor. Eğitimin amacı, öğrencinin mimarlığı içinde yer aldığı ekosistemlerle bağlantısı içinde ele alan, ona çeşitli açılardan bakabilen, yeni ilişki, iletişim biçimleri ortaya koyabilen ve yeni önerilere gidebilen bir mimar olarak yetişmesidir. Önemli olan, öğrencinin neyi neden yaptığını biliyor olmasıdır. Sürdürülebilirlik konusu ile ilgili derslerin içeriği incelenmektedir, çünkü sürdürülebilirlik düşüncesinin kuramsal altyapısı ve düşünsel arka planı anlaşılmadan verilen teknik bilginin amaca hizmet edemeyeceği düşünülmektedir. Araştırmanın bu aşamasının amacı ise, öğrencinin hem kuramsal hem de teknik bilgiyle desteklenip desteklenmediğininin ortaya konmasıdır. Şekil 5, üniversitelerde verilen sürdürülebilirlik ile ilgili dersleri, içeriklerine göre kuramsal ve teknik olarak ikiye ayırarak göstermektedir. Grafiğin devamında aynı ayrım, zorunlu ve seçmeli dersler içinde de yapılmaktadır. Teknik dersler, yapı fiziği ve çevre kontrolü stüdyoları ile yine yapı fiziği çalışma alanına giren güneş kontrolü, akustik, enerji etkin tasarım, iklim verileri analizi, bilgisayar simülasyonları, nem sorunları ve benzeri konuların işlendiği derslerdir. Sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkış ve gelişimini tarihsel ve düşünsel arka planı ile veren, kavramın kuramsal altyapısının aktarıldığı ve öğrencinin güncel gelişmeleri yorumlayabilmesine katkı sağlayabilen dersler ise kuramsal olarak nitelendirilmiştir. Teknik olarak kategorize edilen derslerin belirli bölümlerinde kuramsal altyapının verildiği ve

teknikkuramsal ilgili konuların eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmesinin yapılıyor olabileceği göz önüne alınmış fakat ders içeriklerinden bu derslerin ağırlıklı olarak teknik bilgi aktarımına odaklandıkları görüldüğü için bu dersler teknik başlığı altında değerlendirilmiştir. Üniversitelerin ders içerikleri incelendiğinde müfredatta sürdürülebilirlik ile ilgili kuramsal derslerin sayısının çok az olduğu, hatta çoğu üniversitede bu tarzda hiç ders olmadığı, olanların da seçmeli dersler arasında yer aldığı görülmektedir. Zorunlu dersleri arasında hem teknik hem de kuramsal ders olan yalnızca üç okul (İstanbul Aydın Üniversitesi, Okan Üniversitesi ve Yeni Yüzyıl Üniversitesi) olması dikkat çekicidir. Seçmeli dersler de göz önünde bulundurularak yapılan bir değerlendirmede ise, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Okan Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi, 3 kuramsal dersle öne çıkmaktadır. Bir önceki bölümde yalnızca kuramsal ders sayısı ve bu derslerin zorunlu dersler arasında yer alma oranın bakılırken, mimarlık müfredatındaki derslerin kronolojik olarak ele alındığı bu bölümde sürdürülebilirlik ile ilgili derslerin sırası, kuramsal ve teknik derslerin ayrımı yapılarak incelenmiştir. Çünkü, önceki bölümde belirtildiği üzere önemli olan, öğrencinin neyi neden yaptığını biliyor olmasıdır; bu durumda kuramsal ve teknik derslerin sıralaması önem kazanmaktadır. Bu doğrultuda bu bölümde öncelikle, bir önceki bölümde ele alınmış olan kuramsal ve teknik derslerin eğitim programındaki akışı incelenmektedir. Bu başlık altında incelenebilecek bir diğer konu ise, sürdürülebilirlik ile ilgili verilen derslerin eğitimin tümüne entegrasyonudur. Müfredatta sürdürülebilirliğin yerini, yalnızca sürdürülebilirlik ile ilgili dersler üzerinden araştırmamız tabi ki aslında yeterli bir yöntem değil. Çünkü önemli olan, bu derslerde edinilen bilginin özellikle stüdyo derslerine entegre edilerek hayata geçirilmesi. Sürdürülebilirlik kavramının pratikte karşılığını bulabilmesi için öğrencinin bilgiyi eğitiminin hangi aşamasında edindiğini görebilmek adına, müfredatta bulunan sürdürülebilirlik ile ilgili zorunlu ve seçime bağlı derslerin mimarlık eğitimindeki kronolojik yerlerine bakmanın faydalı olabileceği düşünülmüştür.

Kuramsalteknik

- Şekil 6, kuramsal ve teknik derslerin mimarlık eğitiminde hangi yarıyıllarda verilmekte olduğunu göstermektedir. Şekil 7 de ise zorunlu ve seçmeli derslerin hangi yarıyıllarda verildiği, mimari proje stüdyolarının başladığı yarıyıllarla birlikte görülmektedir. Üniversitelerin çoğunun sürdürülebilirlik derslerine 2. sınıftan itibaren başladığının ortaya konduğu araştırmada, bu dersleri müfredatına ilk sınıfta ve son sınıfta alan okullar da olduğu görülmektedir. Bir fiziksel çevre kontrolü stüdyosunun son sınıfta veriliyor olması, öğrencinin bu stüdyoda edindiği bilgiyi mimari tasarım stüdyolarında ve diğer derslerinde kullanabilmek için çok fazla imkanının kalmamış olduğunu gösterir. Bu yapı, yazının başında söylediğimiz gibi, yeni bir binayı çevresel duyarlılıkla tasarlamak ve inşa etmek yerine, inşa ettikten sonra sürdürülebilir hale getirmeye çalışmakla eşdeğerdir. Aynı şekilde, son derece teknik bir yapı fiziği dersinin henüz temel tasarım dersleri almakta olan bir öğrenciye, ilk sınıfta verilmesi de tartışılabilir. Yeni Yüzyıl Üniversitesi, 4. dönemde Mimarlıkta Ekoloji başlığıyla zorunlu, kuramsal bir dersle başlayıp, 5. ve 6. dönemlerde yine zorunlu olan Fiziksel Çevre Denetimi ve Yapı Biyolojisi isimli teknik derslerle devam ediyor. Aynı şekilde Okan Üniversitesi nin eğitim programında, 4. yarıyılda Sürdürülebilirlik ve Yeşil Bina Tasarımı isimli kuramsal bir dersi takiben, 5. ve 6. yarıyıllarda iki fiziksel çevre kontrolü stüdyosu geliyor. Okan Üniversitesi ve Yeni Yüzyıl Üniversitesi, konuya kuramsal bir ders ile giriş yaptıktan sonra teknik derslere geçen üniversiteler olarak göze çarpıyor. Araştırma alanlarından biri, Sürdürülebilirliğin disiplinlerarası entegrasyon gerektirdiği gerçeğinden hareketle mimarlık bölümlerinin bağlı bulunduğu fakültelerin buna uygun altyapılarının ve eğitim sistemlerinin bulunup bulunmadığı idi. Araştırma sonuçlarına bakıldığında, kimi fakültelerde şehir-bölge planlama, peyzaj mimarlığı gibi mimarlık disipliniyle birinci dereceden ilişkili bölümler bulunmazken, biyomedikal mühendisliği, gıda mühendisliği gibi bölümlerin de mimarlık bölümüyle aynı fakültelerde yer aldığı durumlar görülmektedir. Bu duruma bağlı olarak ilgili disiplinlerin yer almadığı bir fakültede disiplinlerarası entegrasyon imkanlarının da kısıtlı olacağı düşünülebilir. Diğer araştırma konusunun bulguları da ilginç sonuçlar ortaya koymaktadır. Araştırma sonucunda, bütün okullarda mimarlık müfredatında yapı fiziği, çevre kontrolü, fiziksel çevre denetimi ve benzer isimler altında en az bir zorunlu ders olduğu görülmektedir. Konuyla ilgili toplam ders sayısına bakıldığı zaman diğer okullara kıyasla oldukça fazla ders sayısına sahip olduğu gözlemlenen İTÜ nün yalnızca bir zorunlu derse sahip olması dikkat çekicidir. Üniversitelerin ders içerikleri incelendiğinde müfredatta sürdürülebilirlik ile ilgili kuramsal derslerin sayısının çok az olduğu, hatta çoğu üniversitede bu tarzda hiç ders olmadığı, olanların da seçime bağlı dersler arasında yer aldığı görülmektedir. Yalnızca üç okulun (İstanbul Aydın Üniversitesi, Okan Üniversitesi ve Yeni Yüzyıl Üniversitesi) zorunlu dersleri arasında hem kuramsal hem teknik ders olması da bir o kadar düşündürücüdür. Çalışmanın amacı, üniversitelerdeki güncel durumu ortaya koymak ve daha nitelikli bir mimarlık eğitimi için yapılabilecekleri tartışmaya açmaktır. Çalışmanın, son derece geniş kapsamlı ve birçok farklı araştırma alanı ile desteklenmesi gerekli bu önemli konuya ortaya koyduğu bulgular aracılığıyla bir katkı sağlayabileceği düşünülmektedir. Araştırma sonuçları, sürdürülebilirlik kavramını atölye ve diğer tüm sisteme entegre edebilmiş daha nitelikli bir mimarlık eğitimi için, mimarlık bölümlerinin ve aslında ilgili diğer tüm disiplinlerin müfredatlarını bu çerçevede gözden geçirmek ve belki de yeniden oluşturmak durumunda olduklarını ortaya koymaktadır.